Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
KADININ SOFRADAKİ YERİ... Çok geç kaldınız Çooook.
fcob Kadının Sofradaki Yeri... O fotoğraf bir hafta boyunca hepimizi konuşturdu, yazdırdı. (Anladınız elbet hangi fotoğraf olduğunu: Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye Cumhuriyeti'nin Valisi, milletvekilleri, koskoca Erkeklerin koskoca Erkek masası ve yanı başında tek başına, kapanmış, içine kapanmış, dünyaya kapanmış Semiha Yıldırım ...) Kimileri çok üzüldü, vah vah dedi; kimileri önemsemedi, kendi öyle istemiş deyip geçti; kimileri öfkelendi, ne var bunca büyütecek diye kızdı; kimileri de çooook çok şaşırdı: Bu devirde, 21. yüzyılda kadın bunca dışlanır, bunca ayırımcılığa çarptırılır, bunca aşağılanır mı hiç, ayıp doğrusu, dedi... Ben en çok bu sonunculara, şaşıranlara şaştım! A canım efendiler, bugüne dek nerelerdeydiniz? Japonya'da mı, Fransa'da mı? AKP iktidarının bu topluma bakışını, kadını koyduğu yeri, kadına verdiği değeri, kadına karşı ayırımcılığını, kadını dışlayışını, kadını kapatmasını, içine, dünyaya kapatmasını bilmiyordunuz da bu fotoğrafı görünce mi uyandınız? Günaydıııııın! Nerelerdeydiniz? ***Sahi, daha önceleri nerelerdeydiniz??? *** Sokaklarda kara çarşaflı kadınlar ve kız çocuklar, sararmış fotoğraflardan anımsadığımız manzaraları hortlattığında nerelerdeydiniz? *** ''Kadınların ev dışında çalışmaları caiz değildir'' diye fetvalar verildiğinde? Devlet dairelerinde ya da kuruluşlarda açılan sınavlarda 'erkek olma' şartı koşulduğunda? *** 'Namus' adına kadınlar, kızlar öldürülürken ve iktidardakiler bunu lanetlemezken, örnek oluşturacak tek laf etmezken? Sığınma evleri kapatılırken nerelerdeydiniz? *** 'Reform' adı altında yasalar değiştirilirken, Cumhuriyet ilkeleri teker teker kemirilirken? *** Kadınlar üzerine hep erkekler konuşurken, kadın üzerinden kendi politikalarını dayatırken? *** Çene altından bağlanan başörtüsüne değil, 'türban' denilen, içine doldurgaç tıkılan o garabet şeye geçit verilmiyor diye Meclis kürsüsünden Cumhuriyet kurumlarına küfür edilirken sahi nerelerdeydiniz? O başka, bu başka demeyin. Hepsi bir bütün. Ama işte insanoğlu, çıkarlar girdi mi araya istediğini görüyor, istediğini görmüyor! Şimdi o fotoğrafa yeniden bakın. Bir aynaya bakarmış gibi bakın. Ve artık karar verin: Siz o fotoğrafın neresindesiniz? (Bütün bu soruları, çağdaş, modern, uygar ve sorgulayan insanlar olarak sormak gerektiğinin bilincindeyim elbet!) ''İslam Ülkesi'' Ben o fotoğrafı, ilk kez 'Barselona Zirvesi'nden dönerken, THY'de kucağımdaki gazetelerde gördüm. İçimdeki acı ve öfke daha da bilendi. Acı ve öfke: Çünkü zirve boyunca Barselona'da, tüm gazetecilere ve politikacılara göre Türkiye Cumhuriyeti'nin ''İslam Ülkesi'' olarak tanımlandığına tanık oldum. Orada dünyanın her yerinden gelmiş 300 gazeteci vardı. Hepsi söze ''Bir İslam ülkesi olarak Türkiye...'' diye başlıyordu. Kürsüde konuşan her yabancı politikacı, başbakan, devlet başkanı ya da AB yetkilisi olsun, Türkiye'den söz edecekse ''Bir İslam ülkesi olan Türkiye...'' diyordu. Nitekim zirveye geniş yer ayıran İngiliz, Fransız ve İspanyol basını da hep ''İslam ülkesi Türkiye'' diyordu. ABD'nin kendi politikaları doğrultusunda Türkiye'ye, bu hükümet aracılığıyla ''Ilımlı İslam'' modelini biçtiğini bilmez değilim. Ama dışardan bakınca görülen o ki, artık tanımlamanın 'ılımlı' lığı da kalmamış. Haberiniz ola... [?] [?] [?] ___________________________ Zeynep ORAL
alisinkay Müslümanım.İslam ülkesi sözü beni rahatsız etmez.Minarelerde ezanlarım, camilerde kuranlarım susmadıkça bundan gurur duyarım.Ancak işin bir diğer boyutu var.Kimse benim gibi yaşamak zorunda değil.Herkesin inancı ve yaşam tarzı farklı olabilir.Bir kural vara ya bu kural değiştirlir.Yada uygulanır. Kamu kurumlarında türbanlı kişiler çalışmayacaksa çalışmaz.Çalışacaksa yasa düzenlenir. Bu takiyyelerden bıktım.Üniversiteler de baş örtüsüne karşı olanlar.Kamu kurum ve kuruluşlarındaki memurlar artık başörtüsüyle çalışıyor.Haberiniz ola. Bu iktidar ülkemin üzerinde ülke kurulmasına vesile oluyor.Aslında bunları her yazışımda içim daha da acıyor.Keşke 2-3 yıl önce yazdıklarımız okunsaydı.keşke AKP iktidar olmadan önce oy verenler sözümü paranoya sanmasaydı.Artık bişiler söylemeye korkuyorum.Çünkü gene paranoyaklıkla suçlanacağım.Birkaç yıl sonra da suçlayanlar benim dediklerimi diyecekler. Ama şunu Anladım.Bu ülkeye bu iktidar MÜSTEHAKTIR.Daha da bişi demem.[:(!][:(!][:(!] artık kafaya takmam, ortalığı yıksınlar.Umrumda mı Dünya.Kibrit çakıp yaksınlar.
diq4gen fcob tebrik ederim cidden güzel şeyler yazıyorsun.Yorum yapılmıyor diye okumuyoruz sanma :D Bu arada Türkiye bir İslam Ülkesi değildir.Türkiye'de şeriat mı var ki İslam Ülkesi olsun? Türkiye %99 u Müslüman olan ve din konusunda serbestliğin tanındığı bir cumhuriyettir.Üniversitelerde veya kamu kuruluşlarında türbana gelince; tamamen serbestlikten yanayım.İdeolojik bir anlam ifade etmedikçe ve insanın maneviyatını tatmin için yaptığı birşey ise neden olmasın?Ancak bu ülkede bu olmuyor işte.Sarsıcı bir nokta yakalandığında mutlaka üstüne gidilip birlik ve beraberlik yıpratılıyor.Türban serbestken türbanlı bayanlar rahat rahat girip çıkıyordu üniversiteye, ta ki bu insanlar gruplar kurarak ideolojik amaç gütmeye başlayıncaya kadar.Devlet de farklı politikalar uygular tabi bu durumda.Sonucu görüyorsunuz, kurunun yanında yaş da yanıyor her zamanki gibi. ÖZGÜRLÜKÇÜ ANLAYIŞ TESLİMİYET DEĞİLDİR!Tıpkı Avrupa'da olduğu gibi...
fcob Duyarlılığına, paylaşımına, eleştirel yaklaşımına ve düşüncelerine teşekkürler sevgili diq4gen... Çok değerli düşüncelerinizi aktarmışsınız fakat düşüncenizin bir yerinde ..."Üniversitelerde veya kamu kuruluşlarında türbana gelince; tamamen serbestlikten yanayım.İdeolojik bir anlam ifade etmedikçe ve insanın maneviyatını tatmin için yaptığı birşey ise neden olmasın? şeklindeki düşüncene kesinlikle katılmadığımı belirtmek isterim... Katılamam çünkü aşağıda ki söyleşi bunu çok iyi bir şekilde açıklığa kavuşturacağını ümit ediyorum... Sevgiler... ________________________________________________________________________ Prof. Dr. Betül Çotuksöken'den kamusal alanda türban takmayı 'özgürleşme' olarak görenlere eleştiri "Kadının özgürlüğü tek kritere bağlanamaz" Türkiye'de kadının özgürleşmesi ve kamusal alanda yerini alabilmesi sorunu, Cumhuriyetin kuruluşundan beri gündemdeki yerini koruyor. Bazı siyasi çevreler ve şeriatçı yayın organları tarafından kadının özgürlüğü bir siyasi simge olan 'türban' yani örtünmeye indirgense de sorunun eğitimle, Cumhuriyetle, aydınlanmayla ilişkisini düşünmek gerekiyor. Prof. Dr. Betül Çotuksöken ile aydınlanma ve kadının özgürlük sorunu üzerine bir söyleşi yaptık. - Son yıllarda güncelleşen ve güncelliğini koruyan bir kavram oldu türban. Çok sıradan ve basit bir sorunmuş gibi görünse de karmaşık bir yapıya işaret ediyor. Deniyor ki Türkiye'de Rönesans olsun, Aydınlanma olsun yaşanmadı, sorun buralardan çıkıyor... BETÜL ÇOTUKSÖKEN - Aslında Cumhuriyet dönemi, Rönesansvari yıllar oldu. Cumhuriyet yeni bir atılım getirdi; okuryazar sayısı arttı, kız çocukları okul olanaklarından yararlanmaya başladı, kadın tarih sahnesine çıktı. Tabii bunlar birer başlangıç olmaktan öteye gidemedi, geliştirilemedi. Sonuçta bir Rönesans ağırlığında işler başarılamadı. 'Aydınlanmış toplumda kadınlar etkili olur' - Aydınlanmayla kadın hakları arasında önemli bir ilişki olduğu görülüyor... - Çünkü aydınlanmış toplumda kadın da etkili olabiliyor. Tabii bunun toplumumuzda gerçekleştiğini söylemek çok zor. Partilerdeki hiçbir kadın milletvekili, partilerinin sözcülüğünü yapmıyor ya da bu olanak onlara verilmiyor. Parti komisyonlarında görev alamıyorlar. Yani özne ve özerk olamıyorlar. Türkiye bu açıdan çok sıkıntılı bir toplum. - Aydınlanma Türkiye'de neden gelişme olanakları bulamadı, bulamıyor? - Geleneksel ve hiyerarşik toplum yapısı bunda etkili oluyor, ilerleyemiyor. Yerel olan, değerli ve önemli olmaya devam ediyor. Oysa aydınlanmacı öznenin, yerel kültürel dokuyla kendi arasına mesafe koyması gerekir. Bu özne göreneklerini, inançlarını mercek altına alır, adeta onu eleştirmeye çalışır. Oysa bu bizim toplumumuzda pek yapılmayan bir şey. Aslında Türkiye tam aydınlanma yoluna girmişken, dünyada çokkültürlülüğün öne çıkmasıyla durakladı. Yerel bilginin, somut bilginin soyut bilginin öne geçmesiyle yeni bir yapı ortaya çıktı. Aydınlanmaya Avrupa merkezli eleştiriler oldu. Tutmaya çalışan aşı tutamadı, tutmadı. Fakat bazı noktalardan da baktığımızda Türkiye'de sanki aydınlanma aşısı tuttu gibi görünüyor. Dolayısıyla tuttu, tutmadı demekte çok zorlanıyoruz. 82 üniversite var deyince aydınlanmaya işaret ediyoruz, üniversite sayısı olumlu çağrışımlar yapıyor bizde. Ama hiyerarşik ve toplulukçu kalıplar tüm toplumda etkili. Karar verme mekanizmalarında kadın yer almıyor. Üniversitede olsun, siyasette olsun yönetici kadın çok az ya da hiç yok. 'Cinsiyet açısından kendilerini ifade edemiyorlar' Örneğin kaç tane kadın rektör var, dekan var? Yani kadın kamusal, toplumsal hayata henüz ağırlığını koyabilmiş değil. Ev içi kararlarda bile kadının etkili olduğu söylenemez. Sokakta da çekinik, emir alan, ikincil, kendini erkeklerin kararına uyduran bir varlık olarak gösteriyor. Bir de kapalı kadınlar var. Bunlar kendilerini cinsiyet açısından ifade ediyorlar. Oysa yaptığı işi, mesleği, eğitimi, kariyeri, seçtiği hedefleri, izlediği yollara göre kendini ortaya koyması gerekir. - Kadının özgürlük ölçütünü türban takabilmesine bağlayanların etkili olduğu bir süreçten geçiyoruz. Özgürlük, aydınlanma ve türban dersek... Çünkü çok güncel bir sorun... - Öncelikle kadının özgürlüğünün tek kritere bağlanmayacağını belirtelim. Giyim kuşamına, inançlarından ötürü karar veriliyorsa, hatta modaya uyarak giyim kuşamını belirliyorsa, bana kalırsa o kadının özgürlüğünden söz edilemez. Aslında benim tartıştığım şu; giyim kuşam özgürlüğü, gerçek anlamda bir özgürleşme konusu mudur? Siz yere, zamana, koşullara, ihtiyaçlarınıza göre giyinirsiniz. Yani ben giyim kuşamı özgürlük konusu olarak görmüyorum. Bulunduğunuz alanın özelliklerine, fiziki koşullara göre giyinirsiniz. Toza ve rüzgâra karşı kendi bedeninizi nasıl koruyacaksanız ona göre giyinirsiniz. Ben yanlış anlaşılmaktan dolayı otuz yıldır eşarp takmıyorum. Yine ironik bir şey söylüyorum, eşarp takma özgürlüğüm gitti. Tabii dini, kutsal bir ortamda bulunuyorsanız o ortama göre giyinmeye de özen göstermeniz gerekir. İşte bu özeni her içinde bulunduğunuz ortamda uygulamalısınız. Okulda, sokakta, plajda nasıl giyinilmesi gerektiğini yaşınızın özelliklerine göre öğrenmiş olmanız gerekir. Yani evde bir anne olarak, okulda bir öğrenci olarak ya da öğretmen olarak nasıl giyinmek gerekiyorsa öyle giymelisiniz. Türkiye'de giyim kuşam standartlarında bu denli farklılıkların ortaya çıkması yeni bir şey. Eskiden bu denli katılık yoktu. 30-40 derece sıcakta çarşafa girmenin aydınlanmayla ne ilgisi var Allah aşkına? - Deniyor ki, türbanlı kızlar tutucu, yobaz oluyor da dekolte kıyafetlerle derslere girenler mi aydın oluyor? - Bana, dekolte kıyafetlerle de derslere girmek doğru görünmüyor, bunun da özgürlükle, aydınlanmayla ilgisi yoktur. İyi bir ölçüt değil. Ama üniversite yönetmelikleri, örneğin göğüs dekoltesi diye bir sorun belirlememiş. Şu önemli; dekolteyle gelen öğrenci başkalarını dekolteye zorlama potansiyeli taşımıyor. Ama öbürü dini sembol olduğu için başka anlam taşıyor. Başkasını da zorlama potansiyeli taşıyor. Ve başkalarının özgürlüğünü her an kısıtlayabilir. Biri dinsel-siyasi bir sembol iken diğerinde böyle bir şey yok. Bu, çok önemli bir ayrım. Siyaset kötü bir şey değil, ama siz kamusal hayatı dini kurallara göre yönettiğinizde orada aydınlanma olmaz. 'Kesinlikle kurallara uymalılar' - Ama siz net olarak, okula bikiniyle, dekolteyle, mini etekle girilmemeli de diyemiyorsunuz... - Hayır efendim, kesinlikle girmemelidir. Yazılmamış kurallar var. Bir öğrencinin üniversite çağına kadar bu kuralları öğrenmiş olması gerekir. Avrupa ülkelerinde de yaka dekoltesine ölçü getirilmek isteniyor. Bir yönetici olarak ben de halkın genel giyim kuşamının ölçü alınmasından yanayım. Ben bizde çalışan hocaların da buna özen göstermesini bekliyorum elbette. Yani öğrencilerimiz olsun, hocalarımız olsun, kusura bakmasınlar, ama plaja gider gibi üniversiteye gelemezler. Mesela ben sırf örnek olayım diye sandaletle gelmiyorum, ortalama bir kıyafeti tercih ediyorum. Buna hizmet eden de, alan da uymak zorundadır. Bu konulardaki görüşüm oldukça açıktır. --------------------- MEHMET AKKAYA
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 08:44:42