Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Atamın ölümü (Gerçek ATA nın ATATÜRK ün)
commodore1tr Hafta sonu Ceyhan Mumcu#8217;yu dinledim. Konu AB#8217;nin Kemalizme bakışıydı. Konuşmasına Attila İlhan#8217;ı anarak başladı. Onun aydınlanma etkinliklerine editörlük yaptığından söz etti. #8220;Parola vatan, işareti namus#8221; sözünü yeniden gündeme getirişini anlattı. Bu söz İzmir#8217;de şehitlik anıtının taşında Arapça harflerle yazılmış biz sözdü. Attila İlhan o yazının tozlarını parmaklarıyla silmiş, yeniden gündeme taşımıştı. Konuşmasının sonunda sorular-yanıtlar bölümüne geçildi. Ceyhan Mumcu#8217;ya Attila İlhan#8217;ın bir dergide yayınlanan kendisiyle yapılan ropörtajda #8220;Atatürk#8217;ün nasıl öldüğü araştırılmalıdır#8221; dediğini anımsattım. #8220;Bu sözünü onun vasiyeti kabul etmek gerekir. Sizin bu konuda bir bilginiz var mı?#8221; diye sordum. Aldığım yanıtı okurlarımla paylaşmak istiyorum. Bir deniz tabip albayın bu konuda yaptığı doktora tezi vardır. Orada Atatürk#8217;e yanlış tedavi uygulandığı anlatılmaktadır. Atatürk sanıldığı gibi siroz hastası değildi. Atatürk#8217;e sıtma tedavisi yapılmış, aşırı #8220;kinin#8221; yüklenmiş ve karaciğeri bu yüzden iflas etmiş, siroza dönüşmüştü. Tedaviyi yapan doktor mason locası üstadı azamlarından doktor Mim Kemal#8217;dir. Durumu iyice fenalaştıktan sonra Celâl Bayar#8217;ın ısrarı ile dışarıdan bir doktor getirilir. Yanlış tedavi yapıldığını, karaciğerinin bu yüzden iflas ettiğini rapor eden bu yabancı doktordur. İstirahat için 2 ay kadar kaldığı Savarona#8217;da nemli sıcaktan durumu daha da kötüleşmiş, son günlerinde Dolmabahçe Sarayı#8217;na götürülmüştü. Peki, nasıl oldu da sirozdan öldüğü açıklandı ve bütün yazılı kaynaklara da böyle girdi? Büyük Millet Meclisinde ölüm raporu gündeme getirildi. Mason locaları 1935#8217;de kapatılmasına rağmen Mecliste hala mason milletvekilleri vardı. #8220;Efendim, gençlerimize terbiye olur, onun alkol ve sigaradan öldüğünü duyuralım#8230;#8221; denir ve kabul edilir. Arkasından Yeşilay icad edilir, tarih kitaplarına da böyle girer#8230; Ceyhan Mumcu#8217;dan bunları duyduktan sonra ne yapmam gerekir diye düşündüm. İlk işim bu bilgiyi okurlarımla paylaşmak. Şimdi bu bilgiler elimizde ve biz çocuklarımızı terbiye edeceğiz diye, yüce önderimizin hakkındaki bu yalanla O#8217;nu halkımızın gözünde küçültmeye devam edecek miyiz? Okul kitaplarından Atatürk#8217;ü çıkartmak için elinden geleni yapan AB, bu düzeltmeyi yapmamıza izin verir mi? Demek ki kendi kitaplarımızı kendimiz yazmak zorundayız. En çok satılmakta olan #8220;Şu Çılgın Türkler#8221; kitabı belli ki bir boşluğu dolduruyor. Demek ki; halkımız şiddetle kendi tarihiyle ilgili doğru bilgilere ulaşma ihtiyacı duyuyor. Neyse ki Türk ulusu ATATÜRK#8217;ünü hâlâ çok seviyor, hiçbir yalan O#8217;nu gözden düşüremiyor! Mahiye Morgül 16.10.2005
alisinkay Şu çılgın Türkler.Tarik kitaplarımızın kopyası sanki.Bakalım doğru diye neler var. Vahdettin'in vatan hainliği. Çerkez Ethem'in vatan hainliği. Çerkez Ethemden TBMM'nin özür dileyip iadei itibar yaptığını daha önce açıklamıştım.Vahdettin ile Atatürk arasındaki bir telgraftan bahsetmek istiyorum. Vahdettin bir beyanname yayınlıyor, Anadolu kamuoyuyla aynı duygularla duygulandığını, milletle beraber olacağını söylüyor ve bu beyanname, en büyük yankıyı, 4-11 Eylül tarihlerinde düzenlenen Sivas Kongresi#8217;nin buğusu henüz üzerinde tüterken Mustafa Kemal tarafından çıkartılan gazetede yapıyor, düğün bayram kutlanıyor. Savunduğumuz tez belli: Mustafa Kemal Paşa#8217;nın İngiliz işgali altındaki İstanbul#8217;dan Anadolu#8217;ya gidişinde Sultan Vahdettin#8217;in belirleyici bir rol oynadığı ve yalnız ilk düğmeye basan adam olmakla yetinmeyip yıllar içinde de desteğinin devam ettiği. İnanıyorum ki, 1919-1920#8217;lerin ortamını anlamanın yolu, doğrudan doğruya o günlerin orijinal metinlerine eğilmekten geçiyor. Şunun bunun hatıratından gizli notlar veya filanca kişi Fevzi Çakmak#8217;ın eşinden duymuştu vs. gibi sağ kulağı sol elle gösterme teknikleriyle değil, bizzat resmi belge ve yayınlardan yararlanmak ve sağlamlığı herkesçe teslim edilen metinleri yeniden okumak gerekiyor bunun için de. Bu amaçla 24 Nisan 1920 tarihli TBMM tutanaklarındaki konuşmalar ile Sivas Kongresi sırasında Başkan Mustafa Kemal#8217;in bizzat çıkardığı ve yazılar kaleme aldığı #8220;İrâde-i Millîye#8221; gazetesine başvuracağım. Kaynaklar resmî, konuşan ve yazan Türkiye Cumhuriyeti#8217;nin kurucusu veya kurucuları. Bundan daha #8216;kesin#8217; hangi belge olabilir? Öyleyse buyurun beraber bakalım o günlere. 14 Eylül 1919#8217;da Sivas#8217;ta çıkmaya başlayan ve 254. sayıya kadar yayınına devam etmiş olan #8220;İrâde-i Milliye#8221; gazetesi, daha sonra Ankara#8217;da çıkacak olan #8220;Hâkimiyet-i Milliye#8221; gazetesinin de öncüsü olmuştur. Milli Mücadele#8217;nin ilk gazetesi olması hasebiyle apayrı bir dikkatle incelenmesi gereken bu gazetenin henüz tam bir koleksiyonunun dahi yapılamamış olması, İnkılap tarihimizin hep eksikli yazılmasının nedenlerinden biridir. Bildiğim kadarıyla birisi Alman, diğeri de amatör bir televizyoncu olmak üzere 3 kişi tarafından araştırılan bu önemli gazete hakkında doğru dürüst bir çalışma yapılmamış olması bilim camiamız açısından çok acıdır. İhmal, evet. Bu devletin Milli Kütüphanesi bu derece hayatî önemi haiz bir gazetenin koleksiyonunu barındırmayacak da, neyi barındıracak Allah aşkına, söyler misiniz? Türk Tarih Kurumu, şu kadar İnkılap tarihçilerimiz, Atatürkçü düşünce derneklerimiz 86 yıl sonra dahi Milli Mücadele basınımızın bu öncü gazetesi hakkında neden bir duvar gibi suskundurlar? Ben biraz kasıtlı bir ihmal olduğunu düşünüyorum. Milli Mücadele#8217;nin ilk yıllarındaki, resmi teze aykırı düşen kimi can sıkıcı ayrıntıların dikkatlerden saklanması içindir bu ihmal. Başka bir şey için değil. İşte size bu gazeteden seçtiğim birkaç cümle (sayı: 4, 28 Eylül 1919). İmza: Anadolu Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi. #8220;Padişahımız [Vahdettin] Anadolu harekâtının tamamıyla meşru olduğunu ilan ederek cereyan-ı mevcudu lütfen teşvik etmekte ve hatta iştirak-i hümayunlarıyla da takviye buyurmaktadırlar.#8221; Allah Allah, kafamız çorba kazanına dönmüş de bizim mi haberimiz yok! Vahdettin bir beyanname yayınlıyor, Anadolu kamuoyuyla aynı duygularla duygulandığını, milletle beraber olacağını söylüyor ve bu beyanname, en büyük yankıyı, 4-11 Eylül tarihlerinde düzenlenen Sivas Kongresi#8217;nin buğusu henüz üzerinde tüterken Mustafa Kemal tarafından çıkartılan gazetede yapıyor, düğün bayram kutlanıyor. Oysa bize, o zaman yayınladığı bir beyanname ile Milli hareketi destekleyen padişahın #8220;vatan haini#8221; olduğu öğretiliyor(du). #8220;İrâde-i Milliye#8221;lere baktığınızda orada #8220;hain#8221; olarak padişahı değil, Damat Ferit Paşa#8217;yı görürsünüz. Demek ki hainlik de şartlara göre değişebiliyormuş! Size bir telgraftan söz edeceğim. Bu telgraf, Sivas kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa tarafından Vahdettin#8217;e çekilmiş ve TBMM#8217;nin açılışının ertesi günü, yani 24 Nisan 1920#8217;de Meclis kürsüsünden bizzat Başkan Mustafa Kemal tarafından okunmuştur. Telgraf Vahdettin#8217;e, #8220;Büyük milletin ve kutsal hilâfetin biricik ve gerçek dayanağı bulunan yüce saltanatınızı Allah kötülüklerden korusun#8221; hitabıyla başlamakta ve 6,5 asırlık şan ve şerefi büyük hanedanının yüce tarihini kurtarmaktan söz etmektedir! Ne var ki, bunlar şimdi aktaracaklarımın yanında hiç kalır. Asıl, telgrafın bir cümlesi var ki, Necip Fazıl#8217;dan beri bir sürü insanı meşgul etmiş ve etmektedir. Nedir bu #8220;şah#8221; cümle? Mustafa Kemal Meclis#8217;te diyor ki: #8220;Dil-hâh-ı milkdârilerinden mülhem azim ve iman ile vazife-i âcizânemde müdavim bulunuyorum.#8221; (TBMM Zabıt Ceridesi, Cilt 1, 1940.) Bu cümlenin anlamı kelimesi kelimesine şudur: #8220;Mülkün sahibinin (padişahın) arzularından ilham aldığım azim ve imanla aciz görevime devam ediyorum.#8221; Peki nereden gelmiş bu ilham? Onu da yukarıda kendisi açıklıyor zaten: #8220;İstanbul#8217;dan son olarak ayrılacağım gün bu şerefe kavuşmuştum. Bu sırada Yüce Şahsınız Boğaziçi#8217;nde bulunan İngiliz donanmasının saraya yönelik toplarını göstererek, «Görüyorsun» dediniz. «Ben artık memleket ve milletin, nasıl kurtarılması gerekeceği hususunda kararsızlığa düşüyorum» ve ellerinizi kaldırarak, «İnşaallah millet akıllanır ve uyanır, bu üzücü durumdan gerek beni ve gerekse kendisini kurtarır» buyurdunuz.#8221; İşte Vahdettin#8217;in Mustafa Kemal#8217;e ilham veren sözleri. Kim söylüyor? Mustafa Kemal Paşa. Nerede? TBMM#8217;de. Ne zaman? 23 Nisan#8217;ın hemen ertesi günü. Gizli oturumda mı söylüyor? Hayır, açık oturumda. O zaman? Demek ki, en azından 1919-1920 aralığında işler başka türlü görünmekteydi. #8220;İrade-i Milliye#8221;den sırf malumat olsun diye bahsetmediğimi anlamışsınızdır. Meclisin huzurunda okunmasından 8 ay önce #8220;İrade-i Milliye#8221;nin ilk sayısında yayınlanan bu telgrafın metninde yukarıdaki cümlede bir tek kelime farklıdır ve bu kelime, yukarıdaki tabloyu, yani Vahdettin#8217;in Milli Mücadele#8217;yi başlatmaktaki kararlılığını en berrak şekilde ortaya koymaktadır. Gazetede çıkan metin şöyledir: #8220;İlkâ-i milk-dârilerinden mülhem azm-i iman ile vazife-i âcizanemde müdâvim bulunurum.#8221; Dikkat edileceği gibi ilk kelime olan #8220;dilhâh#8221; (gönül isteği) kelimesi yerinde #8220;ilkâ#8221; kelimesini görüyoruz. Peki #8220;ilkâ#8221; nedir? Şemseddin Sami#8217;nin #8220;Kamus#8221;una bakalım mı: #8220;Ko(y)ma, bırakma, atma. Kayığı denize ilkâ etmek. Ateş, nifak ilkâ etmek. Çoğulu: İlkâât: Muzır sözlerle zihin çevirme, iğfal, ifsad: Bir takım ilkââta kapıldılar: İlkâât-ı bedhahâne.#8221; Yani Mustafa Kemal bu telgrafta Vahdettin#8217;den ilham almakla kalmıyor, neredeyse bir kayığın denize indirilmesi gibi, kızaktan indirilerek Anadolu#8217;ya gönderiliyor. Bunu da bizzat Mustafa Kemal, kendi gazetesi olan #8220;İrade-i Milliye#8221;de yayınlattığı telgrafta yazıyor. Telgraftaki bu kelimenin TBMM Zabıtları#8217;nda nasıl değiştirildiğini ben de merak ediyorum. Varsa bir bilen, çıkıp söylesin. "Atatürk'ün telgrafları" kitap Milli Kütüphanede var.12 Eylül yönetiminin belki de yaptığı en hayırlı işlerden biri bu kitabın yayınlanmasını sağlaması oldu.81'de Atamızın 100. yıl anısına yazılmış.
izmirli Peki ATA' mızın manen de ölmemesi için ne yapmalıyız? Sesimiz her zamankinden daha gür ve daha kararlı duyurmalıyız. Tıpkı Günay ASLAN öğretmenin BAĞIRDIĞI gibi. Haberi okuyun (Milliyet 30.12.2005) Konya'da müfettiş skandalı Öğretmenlere verilen bir konferansta, "Sizin yere göğe sığdıramadığınız Atatürk beni kurtarmadı. Ben doğmadan 20 yıl önce ölen birisi beni nasıl kurtarır" diyen müfettiş Gürsu için 1 yıl hapis cezası isteniyor Konya DHA Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce haziranda öğretmenlere yönelik düzenlenen müfredat toplantısında "Sizin yere göğe sığdıramadığınız Atatürk beni kurtarmadı" diyen 12 yıllık Milli Eğitim Müfettişi Ethem Gürsu hakkında dava açılırken, idari soruşturmaya bakanlık müfettişleri el koydu. Konya Milli Eğitim Müdürlüğü, 26 Haziran'da ilköğretim öğretmenlerine yönelik "Müfredat Tanıtım Semineri" düzenledi. Milli Eğitim Müdürlüğü, Gürsu'yu da öğretmenlere bilgi vermek üzere görevlendirdi. Ancak Gürsu, seminerde, "Derslerde öğrencilere 'Atatürk kimdir?' diye soruyorum. Onlar da 'Atatürk bizi düşmandan kurtardı' diyorlar. Öğretmenler yıllardır derslerde Atatürk'ün herkesi kurtardığını anlatıyor. Sizin yere göğe sığdıramadığınız Atatürk beni kurtarmadı. Ben 55 yaşındayım. Ben doğmadan 20 yıl önce ölen birisi beni nasıl kurtarır?" dedi. Öğretmenden tepki Toplantıya katılan öğretmen Günay Aslan, tepki göstererek, "Atatürk sizi kurtarmadıysa anneninizi de mi kurtarmadı?" diye bağırdı. Tartışmanın basına yansıması üzerine İl Milli Eğitim Müdürlüğü Gürsu hakkında inceleme başlattı. Eğitim-Sen'in suç duyurusu üzerine de Gürsu hakkında 'Atatürk'e aleni hakaret'ten 1 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Konya İl Milli Eğitim Müdürü Halil Şahin, "Müfettişler, Gürsu arkadaşları olduğu için soruşturma yapmayı kabul etmedi. Bakanlık müfettişleri soruşturmayı başlattı" dedi. Gürsu ise yanlış anlaşıldığını öne sürerek, "Suçsuz olduğumu bildikleri için müfettişler soruşturma açmaya cesaret edemedi" iddiasında bulundu. İşgaldeki hali sakın unutma, Atatürk'e dil uzatma sebepsiz. Sen anandan gene doğardın amma, Baban kimdi bilemezdin şerefsiz. Neyzen
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Velayet hakkı] Wmic Windows Activation Key and windows 7 ultimate activation tool 
  • 03.05.2025 09:36
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 13:44:15