 |
21/08/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Dağlar seni delik deşik ederim |
commodore1tr |
Bunları gazetelerde yada tv lerde izlemiş bazılarınızda maillerde bir kısmını okumuşsunuzdur ama ben yazmadan geçemedim . Ne diyeli mvatan böyle kuruldu satmak isteyenlere karşıda gerekirse savunulacaktır. Ne pahasına olursa olsun t.a
#8220;Güvenlik güçlerine taşlı sopalı, molotofkokteylli ve silahlı saldırılar yapıldı. Türk bayrakları indirildi. Atatürk büstleri parçalandı. Askeri lojmanlara saldırıldı. Sivil evlerde oturan askerlerin evlerine saldırıldı. PKK bayrakları açıldı. Terör örgütü lehine açık sloganlar atıldı. Ölümlere sebebiyet verildi.#8221;
Yukarıdaki fotoğraf, bakmasını bilen için Mustafa Kemal Paşa#8217;nın NUTUK#8217;un başında #8220;19 Mayıs 1919 günü Samsun#8217;a çıktım#8221; dedikten sonra çizdiği #8220;vaziyet ve manzarai umumiye#8221; resmi ile aynıdır.
Kara Kuvvetleri Komutanı bu vahim saptamayı yaptıktan sonra da kimsenin dillendiremediği yahut #8220;ilişik#8221; basının etkisinde kalarak görmezden gelmeyi yeğlediği en can alıcı soruyu soruyor. (Hürriyet. 23 Kasım 2005)
#8220;Birçok makam haklı olarak, #8216;Sorumluları bulunacak ve açıklanacak#8217; dedi. Gizli hiçbir şeyin kalmaması lazım. Nereye kadar giderse gitsin açıklasınlar dendi. Ancak bu bölgeden sorumlu komutan olarak bir soru sorma hakkını taşıyorum. Bu olaydan sonra meydana gelen olaylar yasal mı? Güvenlik güçlerine kimler saldırdı? Türk bayraklarını indirenlerin, güvenlik güçlerine saldıranların hareketlerinde kanun dışılık yok mu? Bu konularda hassasiyet göstermeyecek miyiz? Ben çok merak ediyorum. Böyle bir orkestra şefi gibi kim harekete geçiriyor bu insanları?#8221;
#8220;Kocası görevdeydi ve 2 çocuğu ile evde yalnızdı polisin eşi... Evi saran grup önce taş yağdırmaya arkasından kapıyı zorlamaya başladı. Çığlık çığlığa ağlayan çocuklarını alıp banyoya sığındı. Salonda kalan telefonunu almak için gittiğinde içeri yağmur gibi taş yağıyordu. Kapı her tekmede esniyor, arkasına dayalı sandığı zorluyordu. Her an kırılabilir, kalabalık içeri girebilirdi. Karakolda bulunan polis memuru, eşinden gelen telefondan sonra çıldıracak gibi olmuştu. Çünkü karakol da saldırı altındaydı. Tek başına dışarı çıkmayı başarsa bile evlerini saran ve bir bölümü silahlı kalabalıkla baş etmesi imkansızdı. Polİsİn eşi dehşet içinde dua ederken uzaktan silah sesleri gelmeye başladı. Gelen emniyetin panzeriydi. Evi saran kalabalığı havaya ateş açarak dağıtmaya çalışıyordu. Ve Hakkari'de 16 Kasım 2005'te, 10 polisin ailesi aynı dehşeti yaşıyordu.#8221; (Güneş Gazetesi. 23 Kasım 2005)
#8220;11 yaşındaki polis çocuğunun olay günü yaşadıkları ise bir ömür boyu izleri silinemeyecek kadar korkunç. Bakın küçük M.'nin başına neler gelmiş: Okuldan çıktım eve geliyordum. 8-10 kişilik bir grup kürtçe ana avrat küfretti. Sonra '....... polis çocuğu. s...... gidin bizim memleketimizden' diye üzerime yürüdü. Kaçmaya başladım. Hem taş atıyor hem kovalıyorlardı. Askerlik Şubesi'nin önüne geldiğimde 'imdat beni öldürecekler' diye bağırıp yardım istedim. Kapıdaki nöbetçi asker havaya ateş açtı. Beni alıp içeri götürdü. Ben artık burada okula gitmem. Zaten okulda beni hiç rahat bırakmıyorlar. Sınıfa Kürdistan haritası asıyorlar. Durmadan 'Burası bizim ülkemiz.. Defolup gidin. Yoksa biz göndereceğiz' diye hakaret ediyorlar.#8221; (Güneş Gazetesi. 23 Kasım 2005)
Kocası görevde olan polis eşinin ve iki çocuğu ile yalnız başına evinde;
Ve 11 yaşındaki polis çocuğu M#8217;nin de okulunda yaşadıkları, Kara Kuvvetleri Komutanı#8217;nın söylediklerinden daha vahimdir kıymetli okuyucu.
Sizi bilmem ama bana 1963#8217;ün Kanlı Noel#8217;inde Lefkoşa#8217;da Türk Kuvvetleri Alayı doktorunun eşi ve iki çocuğunun saklandıkları banyo küvetinde Rum katiller tarafından öldürülmeleri olayını hatırlatmıştır.
Peki, Hakkâri#8217;nin #8220;konu ile ilgili#8221; en yüksek mülki âmiri olan Vali Erdoğan Gürbüz ne diyor? (Hürriyet; 17 Kasım 2005)
#8220;Güvenlik görevlilerine taş atanlara karşı silah kullanılmaması için sürekli talimatlar veriyoruz. Ancak bir anda kalabalıklar oluşuyor ve inanılmaz ölçüde bir taş yağmuru başlıyor. Yüksekova#8217;da, güvenlik görevlileri göstericileri dağıtmak için uyarı atışları yaptılar. Panzerin devrilmesi sonucu altında üç polisimiz kaldı. Polislerimizi göstericilerin arasından güçlükle kurtarabildik. Ne zamana kadar silah kullanmayacağız? Göstericiler silahlı neticede. Üzerinize geliyorlar, linç etme girişiminde bulunuyorlar. Buralarda şimdi DEHAP#8217;lı belediye başkanları ne istiyorsa, halk onu yapıyor. Belediye Başkanları #8216;durun#8217; diyor duruyorlar. Durduran da, harekete geçiren de onlar. Başkanlarla görüşüp görevlilere ateş edilmemesini söylemelerini, aksi halde güvenlik görevlilerinin de ateş edenlere silahla karşılık vereceklerini belirtiyoruz. Olaylar o kadar yoğun ki, üç kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylara Cumhuriyet Savcısı hala el koyamadı. Burada herkes silah kullanıyor, atıyor. Jandarma, emniyet, vatandaş silah atıyor. Buradaki olaylar öyle Ankara#8217;dan, İstanbul#8217;dan görüldüğü gibi değil. Buradaki olayı başka yerde bulunan birisine anlatsam, #8216;korkmuş, çekinmiş, abartıyor#8217; diye içinden geçer. Burada olaylar bildiğiniz gibi değil. Görmeden, yaşamadan buradaki olaylar anlatılmaz. Örgüt elemanlarının telsiz konuşmalarından, olayların daha da tırmandırılması talimatları veriliyor.#8216;Örgüt polisin, jandarmanın halka ateş etmesini, halka saldırmasını istiyor. Sivil bir uzman çavuşu kaçırıp neredeyse komaya girecek kadar dövdüler. Daha sonra alıp bir yere götürmüşler. Uzman çavuş, daha sonra grubun elinden kaçmayı başarıyor. Silahı ve kimliği gasp edildi. Tedavi için Van#8217;a kaldırıldı.#8221;
Bunun üzerine adı geçen Belediye Başkanları Vali#8217;nin kendilerini hedef gösterdiği konusunda şikâyetçi oluyorlar.
Başbakan#8217;ın Hakkâri#8217;yi ziyaretinde de toplanan kalabalık #8220;Vali istifa#8221; diye bağırıyor.
Başbakan diyor ki; #8220;Ben ve bakanlarım sloganlarla ülkeyi idare etmiyoruz. Bu böyle biline. İndirin o pankartları cebinize koyun.#8221;
#8220;Şikayetçi#8221; Belediye Başkanı bir el işareti ile protestoları susturuyor.
Başbakana ve bakanlarına #8220;otorite #8220;gösterisi yapıyor.
Başbakan Ankara#8217;ya dönüyor.
Ve Vali görevden alınıyor.
Siz şimdi bir el işaretiyle halkı susturan, bir el işaretiyle kepenk kapattırıp açtıran belediye başkanı olsanız;
Keyifle çubuğunuzu tüttürüp ellerinizi ovuşturmaz mısınız?
Peki ey okuyucu şimdi sen olayların aldığı bu son şekil üzerine Hakkâri#8217;yi kimin idare ettiğine hükmedersin?
Yalnız kimse Hakkâri#8217;ye yeni atanan Nasuhbeyoğlu#8217;nun; Akepe#8217;nin #8220;vücut dilinden anlayan#8221; yeni bir Efkan Ala olacağını zannetmesin.
Tanıdığımız Nasuhbeyoğlu #8220;milli endişeleri olan#8221; bir vatan evladıdır.
Fakat Vali#8217;nin değiştirilmesi #8220;acz#8221;dir, görülmedik büyüklükte bir yönetim zaafıdır ve #8220;örgütün#8221; de zaferidir.
Hazır eliniz değmişken Belediye Başkanı#8217;nı #8220;vali#8221; yetkisi ile donatsanız daha az çapraşık olmaz mıydı?
Belediye Başkanı, Erdoğan#8217;la görüşmesinde #8220;Cenaze töreninde neden jetler uçtu?#8221; diye hesap soruyor.
Başbakanın verdiği cevap daha da tüyler ürpertici, #8220;Ben de rahatsız oldum, araştıracağım#8221;..
Hasan Cemal, Kara Kuvvetleri Komutanı#8217;nın jetler ile ilgili olarak yaptığı #8220;Tamamen bir tesadüf. Rutin eğitim uçuşlarını yapıyorlar. Profil diyorlar. Sanki bir yere taarruz ediyor gibi hareketler yapıyorlar. Tamamen rutin. O olay için görevlendirilmiş değiller" açıklamasına; #8220;Peki ama rutin olan acaba bir günlüğüne ertelenemez miydi? Rutin olanın uçuş yeri acaba bir günlüğüne değiştirilemez miydi? Nüanslara, 'ince ayarlar'a her zaman son derece düşkün olan komutanları eğer isteseler, eminim, bu noktayı atlamazlardı#8221; yorumun getiriyor.
Neredeyse Hakkâri#8217;yi işgal eden, Hakkâri#8217;de devlete sövenlerden özür dilenecek.
Önce jetlerin #8220;rutin#8221; görev yerleri değiştirilecek.. Sonra sıra askere ve polise gelecek..
Vali demiyor muydu; askeri ve polisi cenaze günü ortalıktan çektik.
Ateş etme yetkisini aldık..
En sonunda bölge #8220;askersizleştirilecek#8221;.
Barış Gücü gelecek.. AB Çerçeve Belgesini iyi okusanıza#8230;
BBC o gece Yüksekova#8217;ya bağlanıyor#8230;
Yüksekova Haber Gazetesi#8217;nin muhabirine #8220;Başbakanın gezisi nasıl karşılandı?#8221; diye soruyor?
Cevap; #8220;Güvenlik kuvvetleri ile çatışmada öldürülen üç genç için başsağlığı dilemedi.#8221;
Bombalanan kitapçıya giden, Vali#8217;yi görevden alan, jetlerden rahatsız olan Erdoğan bari bir de onu yapsaydı.
Başbakanla Yüksekova Belediye Başkanı arasında geçen şu diyalog tarihe not düşülecek bir ibret vesikasıdır ey millet::
#8220;Başkan Yıldız: Sayın Başbakanım. Cenazelerin üzerinden uçakların sorti yapması çok hoş olmadı. Kırgınlık yarattı. Halk rahatsız oldu. Keşke olmasaydı.
Erdoğan: Cenazeler sırasında uçakların alçaktan uçmasından ben de rahatsız oldum. Konuyu araştırtıyorum.
Erdoğan: Cenazelerin sarı-kırmızı-yeşil renkli bayraklarla örtülmesi de hoş değildi.
Yıldız: Olayların etkisiyle halk öfkeliydi. Bayrakların sarılmaması konusunda çok fazla bir şey yapamadık.
Erdoğan: Münferit olaylar karşısında birlikte duralım.
Yıldız: Biz buna hazırız. Ne askerimizden, ne polisimizden ne de dağdaki gençlerimizden vazgeçmeyiz.'#8221;
Başbakanın; son cümledeki #8220;dağdaki gençlerimiz#8221; kavramına yüklenilen anlamın farkında olup olmadığını bilmiyorum.
Merak da etmedim.
Ama FM kanalından yayın yapan genel yahut yerel radyoların istek programlarında asker ve polisler tarafından en çok istenilen şarkının hangisi olduğunu biliyor musun ey okuyucu?
#8220;Dağlar seni delik deşik ederim#8221;..
|
Nilgül Saraç |
İçinden çıkılmaz bir hal gibi. Ürpererek okudum. Neler oluyor bize nereye,neye doğru gidiyoruz böyle . |
alisinkay |
Sayın Saraç,
Hala nereye gidiyoruz diye mi soruyorsunuz?
Görünen köy klavuz ister mi? |
alisinkay |
Bu yazı başka bir forumdaki cevabımdan alıntıdır.O forumda artık yazı yazmaktan vazgeçtiğim için.Düşüncelerimi burada paylaşmak istedim.Forumdaki başlık.Türkiye mozaik değildir idi.
SOSYAL YÖNÜ BU (İLK AIM DA MOZAİK OLMASI DEĞİLDİ (DAHA ÖNCEKİ AŞAMLAR TAMAMLANDI)
1. ÖNCE MOZAİK OLDUĞUMUZU KABUL EDECEĞİZ.
2.BU MOZAİKLİK ETNİK KÜLTÜRÜ ÖNE ÇIKACAK
3- ETNİK KÜLTÜRLERDEN HER BİRİ KENDİ İÇİNE KAPANIP DİĞERLERİNDEN UZAKLAŞACAK
4- BU ETNİK KÜLTÜRLER ÖNCE SOSYAL KURUMLAR AÇACAK
5-BU SOSYAL KURUMLARDA ETNİK MİLLİYETÇİLİK DUYGUSU BÜYÜYEMEYE BAŞLAYACAK
6-BU ETNİK MİLLİYETCİLİK İLE HAKSIZLIK YAPILDIĞI DÜŞÜNCESİ KAFALARA KAZINILACAK
7-TÜRKİYE VE TÜRK KELİMESİNE KARŞI RAHATSIZLIK DUYULMAYA BAŞLAYACAK
8-BU RAHATSIZLIK BİRİKECEK
9-BİRİKEN BU RAHATSIZLIK KARIŞIKLIĞA ZEMİN HAZIRLAYACAK
10-BU KARIŞIKLIKLAR ÜLKE GENELİNE YAYILACAK
11-ASKERİ DARBE OLACAK
12-BU ASKERİ DARBE DÜNYADA ELEŞTİRİLECEK
13-ETNİK GÜÇLER OLUŞMAYA BAŞLAYACAK
14-ETNİK GÜÇLER SİLAHLI ÇATIŞMALARA GİRECEK
15-TÜRKİYE EKONOMİK KAYIPLARLA KARŞILAŞACAK
16-GÜVEN ORTAMI KAYBOLACAK
17- DEVLET TÜM HALKI KARŞISINA ALACAK
18-DEVLETİN GÜCÜ AZALACAK
19-ARDINDAN OSMANLI-KURTULUŞ SAVAŞI- ZAMANI TEKERRÜR EDECEK
(SİYASİ YÖNÜ)
1-ÜLKE DE KANUN DEĞİŞİKLİKLERİ YAPILIYOR.
2-KAMU REFORMU YASA TASARISI İLE ETNİK MOZAİKLERE SİLAHLI GÜÇ OLUŞTURMA ŞANSI VERİLECEK
3-MERKEZİ YÖNETİM HAKLARINI YAVAŞ YAVAŞ YEREL YÖNETİMLERE BIRAKACAK
4-BU YEREL YÖNETİMLER MERKEZİ YÖNETİMİ ÖĞRENECEK
5-DEVLETİN GÖREVİ OLAN GÜVENLİK, EĞİTİM,SAĞLIK ETNİK YEREL YÖNETİMLERE BIRAKILACAK
...............
DAHA DEVAM EDEBİLİRİM.AMA GÖRÜNEN KÖY KLAVUZ İSTEMEZ.
ANCAK BU ÜLKENİN YILDIZLARI VAR.KÖRLER ONLARI GÖRMESE DE YILDIZLAAR VAR.AŞAMALARI BAŞINDAN BU YANA İZLİYORLAR.VE GEREKTİĞİNDE BUNUN KARŞISINDA DURACAKLAR.VE GÜÇ ALDIKLARI ŞEY İSE...ATATÜRKÜN GENÇLİĞE HİTABESİDİR.O HİTABEYİ BU YAZININ SONUNDA BİR KEZ DAHA OKUYUN. |
tirej |
ben hep söylerim ne olursa olsun her türlü ilişki olay vs kendinizi karşı tarafın yerine koyun öyle düşünün ve bir kürt olarak her türlü vahşeti katliamı ırkçılığı kafatasçılığı başka ırkı hor gören küçük gören hakaret eden her kim olursa olsun allah belasını versin halklar arasına nifak sokan ayırmak istiyen kahrolsun yaşasın halkların kardeşliği kürt ve türk kardeşliği |
diq4gen |
Türk - Kürt kardeşliği lafta kalıyor.Bunun nedeni de iki tarafta da bol bol kışkırtıcının bulunması.Kardeşlik deyip de düşmanlık yapanları görüyoruz.Önce kardeşliğin anlamını kavrasınlar! tirej kardeşime katılıyorum. |
alisinkay |
Kürtce resmi dil olsun adlı forumda sormuştum.Bu nasıl kardeşlik diye.Kendimizi kandırmayalım.Kim kiminle kardeş.Benim öz kardeşime vuranlar mı benim kardeşim?Yukardaki yazıyı okumadınız galiba.Ülkemizden defolun gidin diyenler mi kardeş?
YADA GERÇEKLERİ SÖYLEMEYE BAŞLAMAK MI KIŞKIRTMACILIK OLDU.YUKARDAKİ YAZILAR YALAN MI?BU GERÇEKLERİ İNSANLARLA PAYLAŞMAK NİFAK SOKMAK MI?
Dağdaki Teröriste gelince kardeş.Kışladaki askere gelince Faşist bir katil ha? |
chillout |
elbette hepimiz kardeşiz.
ama burası benim ülkem. en batısından, en doğusuna kadar...
biz çok acılar çektik, çok şey verdik, fedakarlıklar yaptık bu ülke için.
hak ettik, kazandık burayı.
halklar kardeş tabii.. o insanlara da büyük haksızlıklar yapıldı yıllarca.
ama bu topraklar da asırlardır kimlerden bilinip sorulursa, yine asırlarca onlardan sorulacaktır. burası bizim. bunun bilincindeyiz.
yani;
bölücülerden de en az ırkçılardan ettiğim kadar nefret ediyorum.[:sr] |
Emrah Yavuzcan |
var mı bir karesinin diğer karesinden farkı bu güzel vatanın? UNUTMAYALIM:
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Babalar oğulları gömdükçe...
Kâinatın değişmez kuralları var: Güneş doğudan doğar. Bahar, kışı kovalar.
Hiçbir gece nihayetsiz değildir.
Ve oğullar, babaları toprağa verir.
Bir babanın oğlunu toprağa verişi, doğanın yasalarıyla oynandığını düşündürür bize...
Yaradan'ın buyruğuna karşı gelinmiş gibi hissederiz.
Sanki bahar gelmemiştir, kışın ardından...
Veya güneş yükselmemiştir doğudan...
* * *
Bir cep telefonunda oğlunun ölümüne tanık olmuş bir ana-babanın acısıyla yandı yüreğimiz bu bayram...
Terhisine 2 ay kalmış Oğuz Parpaloğlu'nun Şırnak'tan aradığı numara, hepimizin numarasıydı sanki....
"Arkadaşlarım öldü. Birazdan şehit olacağım. Hakkınızı helal edin" diyen ses irkiltti hepimizi...
Gece karanlığında, bir dere yatağında pusuya düşmüş delikanlının "Yaralıyım. Hakkını helal ediyor musun annem" sorusuyla düştü önümüze başımız...
"Ediyorum oğlum" cevabındaki tevekkülü de yaşadık; "Bir delik bul, saklan" haykırışındaki naçarlığı da...
* * *
Ne uzundur kim bilir, tuzağa düşürülmüş bir oğlun veda konuşmasının ardından başlayan gece...
Silah sesleri arasında kesilen telefon...
Ve ardı sıra gelen kahredici bekleyiş...
Güneş doğmaz doğudan...
Uzayıp gider gece...
Hele kara haber gelirse alacakaranlıkta;
...kış, bir daha dönmez bahara...
* * *
Türkiye kanlı bir sayfayı yara bere içinde kapattı tarih defterinde; yeni bir döneme yelken açtı.
Lakin bitti sandığımız bela, hâlâ can çekişiyor.
Neşter vurulmadan üstünkörü kapatılan yara içten içe kanıyor.
Çocuklarımızı alıyor elimizden...
Geleceğimizle oynuyor.
Hâlâ yüreğimiz ağzımızda okuyoruz haberleri; içimiz yanıyor hâlâ...
Güneydoğu dağlarını uçsuz bucaksız bir gençler mezarlığına çevirdik; yine de toprak -ve onun harpten beslenen sahipleri-, doymak bilmedi taze kana...
"Ben ölüyorum baba", "Hakkını helal et ana" diye arıyor çocuklarımız, bir kuytuda kan kaybederken...
"Saklan oğlum" diye, "Feda olsun" diye çırpınıyor analarımız...
Yenilerde yitirdiğimiz şairin deyişiyle, "pusuda ağır can kaybıyız".
* * *
Biliyoruz değişmez kuralları var kâinatın:
Güneş doğudan doğar.
Bahar, kışı kovalar.
Ve her gece iki gündüz arasındadır, biliyoruz.
Gecikmiş sabahı iple çekiyoruz.
Lakin yanıyor canımız, uzadıkça bu nihayetsiz görünen lanetli gece...
Ağlıyoruz, babalar oğulları toprağa verdikçe...
CAN DÜNDAR
|
commodore1tr |
Kürdistan projesi
---------------------------------
Güneydoğu Anadolu''da 1984''de PKK''nın ilk teröre
başladığı günlerde olduğu gibi dış dinamiklerin
hassas olan iç dinamikleri istismar ederek ve
tetikleyerek başlattıkları bir sürece doğru hızla
ilerliyoruz. Bütün Türk vatandaşlarının oynanan
oyunun niteliği konusunda uyanık olması gerekiyor.
Bu ise kızgınlığı, paniği, küskünlüğü değil,
soğukkanlılığı, bilgili olmayı ve cesur olmayı
gerektiriyor.
Türk basınında Şemdinli ve sonrasında çıkan yüzlerce
haber ve makale arasında dört tanesi olayların derin
analizini yapmaya imkan veren önemli bilgi ve
tahliller içeriyor. Bunlardan birisi Yeniçağ''da 28
Kasım 2005''de Hasan Demir dostumuzun yazdığı
"Şemdinli provokasyonu İngiliz istihbaratının 700
bin dolarıyla mı gerçekleşti?" başlığını taşıyor.
Hasan Demir, çok kesin bilgilerle hadisenin İngiliz
istihbarat servisi MI5''in Bağdat ofisi tarafından
tezgahlandığını isimler, saatler vererek ortaya
koyuyor. Acaba Hasan Demir''e bilgi veren çevreler
ki bunların Türk istihbarat yetkilileri oldukları
açık, Hasan Demir''i yanılmış olabilirler mi? Hiç
sanmıyorum çünkü, Demir''in yazdıklarının teorik
çerçevesi birbirleri ile hiç ilgisi olmayan köşe
yazarları tarafından da onaylanıyor.
Bir süre önce Washington''da görüşmeler yapan Cüneyt
Ülsever''in 30 Kasım 2005''de "Şemdinli Üzerinden
Kuzey Irak (ıı)" başlıklı yazısı, Demir''in
yazdıklarını doğrular nitelikte. Ülsever,
Washington''da artık Pentagon ve Cumhuriyetçi Parti
karşısında bile zor duruma düşmüş olan
Yeni-Muhafazakarların Irak''ta 2006''da başlayacak
olan Amerikan geri çekilmesinden sonra, "bölgede
kendi menfaatlerine çalışan unsurları bir nebze
olsun koruyabilmek için Türkiye''yi '' işin içine''
sokmayı planlıyorlar. PKK''nın son ataklarına
Türkiye''ye ''gel gel'' yapmak için göz
yumulmaktadır" demektedir.
Ülsever''in ifadesinden PKK-ABD işbirliğini okumak
mümkün. Gerçekten de gerek İran gerek Suriye''de
PKK''nın ya da en azından KDP denetimine girmiş
PKK''lıların Amerikan çıkarlarını temsil eden bir
çizgiye girdikleri görünüyor. Eldeki bir çok veri de
bunu doğruluyor. Gündüz Aktan''ın yazısı bunlardan
birisi. Aktan, eski bir büyükelçi. Analizlerinin
temelinde Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay
Başkanlığı''nın verilerinin bulunması hiç şaşırtıcı
olmaz.
26 Kasım 2005''de Radikal''deki köşesinde "Büyük
Pazarlık-3" başlıklı yazısında Gündüz Aktan ise
Washington''da gayri resmi çevrelerde ki bunlar
stratejik araştırma merkezleri olsa gerek, "Büyük
Pazarlık" dedikleri bir kavramı ortaya attıklarını
yazıyor. Nedir bu Büyük Pazarlık? ABD, Irak''tan
zorunlu olarak çekilecek. (Bence Kuzey Irak''ta
güçlü bir Amerikan askeri varlığı kalacak ve Türkiye
üzerinden lojistik temin edecek) Amerikan çekilmesi
sonrasında Irak üçe bölünür ve iç savaş çıkarsa
Arapların nefret ettiği Kürtlerin Türkiye''nin
desteğine ihtiyacı olacak.
Büyük Oyun burada başlıyor. ABD, "Türkiye istese de
istemese de Kürtleri himayesi altına alacak, koruma
verecek" diyor. Üstelik Kerkük''te Türkmenlere
yönelik etnik temizlik yapılmasını kabul edecek ve
Kerkük-Ceyhan petrol boru hattını açık tutarak,
Kürtlerin petrol akıtmasına ve zenginleşmesine
destek olacak.
Gerçekten Kuzey Irak her anlamda Türkiye''ye muhtaç.
Barzani, ABD''ye gitmek için bile İncirlik''i
kullanmak zorunda. Ancak, halen Türkiye değil,
Barzani sınırı etkili olarak kullanıyor. Türk
Kızılay''ın Irak''taki durdurulan yardımları bile
MİT Müsteşarı Emre Taner''in Barzani''yi
ziyaretinden sonra başlayabildi.Özetle Türkiye büyük
bir zaaf döneminden geçiyor. Sınırın Kuzey Irak
tarafında etkisi yok. Türkiye tarafında da azalıyor.
PKK, Hakkari Valisini görevden alıyor. Memurlara
"buradan defolun" deniliyor.
Hal böyle iken ABD, 1990''lı yıllarda "Çekiç Güç"
himayesinde büyüttüğü "fiili Kürt Devleti" için
nasıl Türkiye''ye baskı yaptı ise şimdi de "federe
Kürt devletini" bağımsızlığa giden yolda yine
Türkiye''yi kullanarak "korumak ve kollamak"
istiyor. Aktan''a göre Türkiye''nin bunu kabul
etmesi için PKK eylemlere başladı. Ankara, ABD''nin
Büyük Oyun tezine direndiği sürece, PKK''nın
eylemleri tırmanacak. Türkiye, sert önlemler alacak
ve AB süreci duracak.
Bu arada bölgeden gelen haberler, PKK''nın Kuzey
Irak''taki alt yapısının bir kısmının Barzani''nin
denetimine girdiğini gösteriyor. DEHAP''lılar bile
daha önceleri aşağıladıkları ve sert tepki
verdikleri Barzani''ye artık açıkça saygı içeren
ifadelerle anmaya başlamış durumdalar. Barzani''nin
PKK kadroları dışında zaten geleneksel olarak etkili
olduğu Hakkari ve hemen çevresinde etkisi gittikçe
artıyor.
Barzani''nin ilerleyen etkisine rağmen bölgede
PKK-Barzani çatışması devam ediyor. Öcalan''ın
tamamen bittiğini düşünmek mümkün değil. Askeri
kaynaklar, TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyelerine
verdikleri bilgide Temmuz ayından bu yana ilçede
PKK-Barzani çatışmasının ürünü olan 11 bombalama
yapıldığını, 11 askerin şehit olduğunu ve 9 Kasım
2005''de gerçekleşen patlamada kimsenin ölmemesi
üzerine PKK dağ kadrolarının hesap sorduğu bilgisini
vermiştir.(Milliyet, 26 Kasım 2005)
Barzani, bölgede kimlik dağıtmakla, öğrenci davet
etmekle kalmıyor. Türkiye''den Kuzey Irak''a göçü
teşvik ediyor. Türkiye''deki bütün mal varlığını
satıp Kuzey Irak''a yerleşen ailelerin sayısı
gittikçe artıyor. Kuzey Irak''ta bulunan yeni petrol
kaynakları ve 2007''de Kerkük''ün Kürt denetimine
hukuken de girmesinden sonra Kerkük-Ceyhan boru
hattının açık kalması durumda, Kuzey Irak''ta kişi
başına düşen gelir hızla 8000 Doların üzerine
çıkacak bazı hesaplara göre. O zaman kişi başına
düşen gelirin 1000 Dolar olduğu Nüsaybin üzerinde
Zaho''nun çekiciliği daha da artacak.
Bütün bunlar olurken, Mustafa Balbay, 29 Kasım
2005''de "Güneydoğudaki Kanlı Bulmacanın Parçaları"
başlıklı yazısında "Olaylar hep Van''ın güneyinde
yaşanıyor. Geçmiş dönemde terör örgütünün etkili
olduğu iller var. Oralarda sessizlik hakim. Bunu da
hayra yormak zor. Senaryo yazmaya girişirsek sonu
gelmez ama, insan ister istemez, acaba Kürtlerin
Türkiye''deki eylem sahası daraltıldı mı, daha önce
Kürtlerin doğal uzantısı saydığı illerle ilgili Sevr
hayali mi var, diye soramadan edemiyor."
Mustafa Balbay''ın sorusu haksız değil, çünkü Kuzey
Irak''ta hazırlanan "Kürdistan Bölgesi Anayasa
Taslağında" açık bir şekilde Sevr Anlaşmasının
çiğnendiğine dair atıflar bulunuyor.(Milliyet, 26
Kasım 2005) Birileri Türkiye''nin bölünme projeleri
üzerinde çalışıyor. Peki Ankara''da birileri de
Türkiye''nin birliği projeleri üzerinde çalışıyor mu? Benim bildiğim kadarı ile "hayır".
|
commodore1tr |
Askadaşlar kusuruma bakmayın ben bazen böyle alır başımı giderim nereye gittiği belli olmayan bir şekilde o yüzden bazen bu da nereden çıktı diyerek ( okuyan varsa ) bakanlar kusuruma bakmasın yılların tecrübesi bazı konuşmalar bu hale getiriyor insanı ..
Aslında o kadar doluyum ki fırsatını bulsam 10 gün aralıksız konuşurum ama dinleyen yok :))
Kusuruma bakmayın nede olsa commodore demiş diyin... |
Bugünün tarihi: 21/08/2025 01:18:53 |