 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Evlilik ve Aşk |
Emrah Yavuzcan |
Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu,
saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını
sevmek kolaydır.
Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan
uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul
edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede
yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle
okşayabilmektir.
Buna katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan
duygularını öldürüyor diyebiliriz.
Zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep
beraber olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile
onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir.
Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını
düşünürsün.
Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini hayal edersin.
Bin tane ayakkabısı varken binbirinciye sahip olmaktan
mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan
vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, birşeyler vermekten mutluluk
duyduğunu keşfedersin.
Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı
düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa,
o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın
geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga
edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp
öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik
değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.
Bu hayallerle yola çıkıldığında, damat ilk gece
gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye
çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp
"s.... .m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten
evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır.
Evlilik; sadece aşk değildir.
Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak
hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı
hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir.
Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına
ayakta tutamaz.
Aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış
akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz.
Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi
arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk
biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık
olunur.
O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla
kadeh kaldıranlardır.
Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık
evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur.
Kaynak:Can DÜNDAR
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Arabalar vızır vızır.
Direksiyonda koca, yanında eşi, arkada çocuklar.
Suratlar asık.
Konuşmak yok ki, gülüşmek olsun.
Sanki cenazeden geliyorlar.
Değil. Görev başındalar.
Görev: Çoluk çocuk gezdirilecek.
Kadının ''Bizimle ilgilenmiyorsun'' yakınmalarına karşı ''Al işte, bu ilgilenmek değil de nedir?!'' denmiş olunacak.
Her hafta aynı yere yemeğe gidilecek,
Büyük alışveriş merkezlerine mutlaka uğranılacak.
Gün boyu cep telefonu kapalı tutulacak,
Eğer varsa ki çoğunlukla vardır, sevgiliye bir ara mesaj gönderilecek.
Misal, kadın çocuğa çişini yaptırırken ya da kabinde kıyafet denerken.
Bu arada çaktırmadan etraftaki çıtırlara bakılacak.
Pazartesi sabahı iple çekilecek.
Yaşasın özgürlük!
İlk iş, sevgili aranacak.
İşyerindeki kızlarla kahkahalı sohbetler edilecek.
*
Yaz tatili.
Ailecek bir tatil köyüne gidilecek.
Tatil boyunca yan yana aynı saatlerde aynı seyler yapılacak.
Açık büfe kahvaltılar edilecek,
Havuz başında güneşlenilecek,
Adam kızları, kadın kocasını gözetleyecek..
Suratlar illaki asık olacak.
Küs gibi ama aynı zamanda yapışık gibi yaşanacak.
Cep telefonu tabii ki kapalı olacak; ara sıra mesaj var mı diye bakılacak.
Dönüş günü iple çekilecek.
Yaşasın özgürlük!
İlk iş, sevgili aranacak.
İşyerindeki kızlarla kahkahalı sohbetler edilecek.
*
Ve bu durumdaki binlerce insanın beraberliğine ''Evlilik'' denecek.
Tatsız degil mi?
Peki kim ister böyle olmasını? Hiç kimse.
Ama sebep olan biri var.
Kadın. Genellikle.
Hepsi değil tabii. Sözüm kendisine evliliğin dışında yaşam alanı yaratan,
eşine de bu fırsatı veren kadınlara değil. Ölüm ayırana kadar kıç kıça
yaşamaya ant içmis olanlara. Kocayı ilkokul müsameresindeki kavalyesi gibi görenlere. Hani her figürün elele yapıldığı...
Sinemaya beraber gidilecek.
Alışverişe beraber çıkılacak.
İllaki beraber uyunacak.
Bütün programlar ikili olarak tasarlanacak, ancak bu hususta kocaya hiç danışılmayacak, ona sadece yer ve zaman bildirilecek.
Ayrıca, arkadaslar kadının seçtiği evli çiftlerden oluşacak. Erkekler eşleri vasıtasıyla tanışıp metazori kaynaşmış olacaklar.
Adam eve yorgun argın gelirmiş,
Oraya değil de şuraya gitmek istermis,
Falancalarla değil de, filancalarla olmak istermiş,
İşten başını aldığı bir tek pazar günü varmış, o gün belki de akşama kadar uyumak ya da balık tutmak veya televizyon seyretmek istermiş,
Hiç umursanmayacak.
*
Sözü edilen sınıfa giren kadınlar!
Lütfen kocanızın göğsündeki kıl olmaktan vazgeçin!
Hatta kıl bile sizin kadar ısrarci değil; bir gün lavaboya, küvete,
yatağa, oraya buraya düşüp gidiyor.
Şimdi ''Kocam kendi istiyor böyle olmasını'' diyenler olacak. İnanmayın kocanıza. Size yüzü tutmuyor olabilir. Arkanızdan ''Boğuluyorum'' dediğini kulaklarımla duydum.
Benden size tavsiye, biraz sizi özlemesine izin verin. ''Bu pazar evde kalıp kitap okuyacağım, sen de istediğini yap'' deyiverin mesela. Bir kerecik şaşırtın adamı.
Kuş mu bu adam avucunuzda sıkmaktan vazgeçtiğiniz an uçup gitsin? Hem sıkıyorsunuz da ne oluyor, gördünüz işte, siz kabindeyken yaptı yapacağını.
En önemlisi, sizin de ihtiyacınız yok mu bir parça özgürlüğe? E, ne bu hal öyleyse? Pek mi hoşunuza gidiyor adamın suratsızlığı?
ANLAYIN ARTIK....
PAKİZE SUDA...
|
handas |
Böyle bir kadın varmı????? |
alisinkay |
Kadın ve erkek neden birbirini olduğu gibi kabullenmez.Biz buyuz işte
|
emin |
yaram derinnn oooffff ooofffff demekte bana duser :)) |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
KADININ GÜNLÜĞÜ:
Bugün üç yıl bitti. Onun karşısına gelinlikle çıktığım günkü kadar
mutluyum. Tanrım, onu ne kadar seviyorum.Mükemmel bir erkek, cazibeli, yakışıklı, anlayışlı,sevecen, her şey var.
Bugün Cumartesi,bıraktım arkadaşlarıyla eğlensin. En sevdiği yemek olan pastırmalı kuru fasulye ile pilav yapıyorum. Pişti, demleniyor.
Banyo yaptım, en sevdiği kıyafeti giydim. Yemekten sonra, şöminenin
karşısına bir şişe kırmızı şarapla uzanacağız..
Eve geldi sonunda. Beni öpüşü biraz soğuktu, aklı başka yerde
sanki. Aman Tanrım, yoksa? Tüm cilvelerime rağmen, bana sarılmadı.
Arkadaşlarıyla ne yaptığını sordum, ağzında bir şeyler geveledi.
Yemekte biraz keyfi yerine gelir gibi oldu, ama hala dalgın, hala
uzak, hala kabuğuna çekilmiş.
Herhalde ÖTEKİNİ düşünüyor.
Benden genç mi acaba?
İşyerindeki sarışın pazarlama temsilcisi olmasın?
Şöminenin karşısında şarabımızı yudumlarken, artık dayanamadım "neyin var?" diye sordum.
Gülümsedi, zoraki bir gülümseme, acı dolu, uzaklık dolu.. "Yok
bir şeyim" diye geçiştirdi. O gürül gürül yanan aşkın bu kadar çabuk biteceğine inanamıyorum, daha dün bana ebediyete kadar benimle olmak istediğini söylüyordu.
Bugün aramızda iletişim kopukluğu başladı bile.
Belki de kilo alıyorum.
Çok mu vır vır yapıyorum? Elini tuttum.
Elimi okşadı, ama eller hissiz, parmak uçları soğuk...
Stepe başlasam?
Çocuk istesem? Yalan, yalan, yalan. Kendimi kandırmaktan başka bir şey değil bunlar.
Bitti...Bitti...Bitti.
Tanrım, ölmek istiyorum. Kendimi son kez onun kollarına attım.
Ağlaya ağlaya uykuya dalmışım..
ERKEĞİN GÜNLÜĞÜ:
Öf be, Fener yine yenildi.. Ama, kuru fasulye güzeldi..
|
emrahseral |
Bir evlilikte veya aşkta bana göre en zor olan şey, mantığa uygun şekilde hareket edebilip edemediğindir. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Bir erkeğin ağzından evlilik
Evlilik,
İnanmadığım halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim
icin....
17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum
aynı zamanda da...
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma
inanmamaktan geçiyor. Evliliği toplumun dayattığı şekilde yaşamamaktan...
Nedir bu dayatmalar? Erkeğin muhakkak kadıindan yaşçsca büyük olması, eğitim seviyesinin erkeğin lehine ya da en azından eşit olması, bunların sadece ikisi...
Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yaşça büyük olmalı ki,
kadına "höt" dediğinde oturmalı kadın... Ya da yumuşatıyorlar;
efendim kadın erkekten önce çöktüğü için (hani doğum felan) küçük
olmalıymış yaşı...
Eğitimde de böyle... Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş,
evde kalmakmış layıkı....
EŞİM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; Ne "höt" dememe gerek kaldı 17 senede, ne de benden önce çöktü... Yillar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti, "oo
Ömer bey kapmışız çıtırı" esprilerine muhattap dahi oldum.
EŞIM 3 ÜNİVERSİTE BİTİRDİ; ben bi taneyi 9 senede bitirdim... Ne o
bana bilmişlik tasladı, ne ben ona ezik baktım...
Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der
Halil Cibran... Bunu unutmadık biz. Ben konuşurken o dinledi, Ben
dinlerken o konuştu 17 sene. O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklısın bitanem..." dedik, öfke bitip fırtına durulduğunda "ama bide böyle düşün" de dedik fikrimizi savunurken.
Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan
neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı,ortak cüzdanımızdan gerektiği kadar aldık... Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefonu, kim bu saatte arayan karşı cins diye
sorgulamadık da ama...
Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"... Ve güvenin ardına
saklanmış bir "saygı" vardı daima...
Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede... Eee ülkeler neler
gördu,biz çekirdek aile mi sutliman yaşayacaktık...
Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamın dışında yattım bi gece, misafir odasında... Gece yarısı kapı açıldı, eşim "ne yapıyosun burda" diye sordu kapının eşiğinden, "uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle.....
Gitti,gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... "kay yana" dedi
daracık yatakta. "ne yapıyosun?" dediğimde "benim yerim senin
yanın, sen gelmezsen ben gelirim" dedi...
Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek... Ve bence doğrusu da bu... Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamız hariç...
Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...
Toplum kurallariyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 nci çift
olacaktık o listede... Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan...
Evlilik;
Hesapsız içine dalınması gereken bir oyun bence... Topluma
kulaklarını tıkayarak hemde... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle... Sadece gönlünüzden geçtiğince...
Dediği gibi Ataol Behramoğlunun;
"...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene
karışırcasına,
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve
hayat, sunulmuş bir armağandır insana..."
Işık ve sevgi sizinle olsun...
Ömerlütfi
(Not: Ömerlütfi Bey özellikle arayıp, bu yazının kendisine ait olduğunu ve ismini yazının altında görmek istediğini belirttiği için, emeğe saygımdan ötürü dilediği değişikliği yapmış bulunuyorum. Bilgilerinize...)
|
Nilgül Saraç |
"Zafer, direnenlerin olur." Demiş Sevgili Can Dündar. Umarım öyle olur [:am] |
omercelikkol |
Çiftlerin veya eşlerin sorun yaşamasının en büyük nedeni karşısındakini kendi zihninde tasavvur ettiği gibi olmasını beklemesidir. Halbuki kadınlar erkeklerin kokmuş çorabına ve fenerbahçe tutkusuna karışmasa, erkeklerde kadınların banyodaki saçlarına ve koliler dolusu (parfüm, ruj, oje, saç boyası, aseton .... vs.)'a karışmasa, hiçbir sorun olmaz gül gibi geçinirler. |
herneyse1 |
bilmediğim konularda yorum yapmayı doğru bulmam ama evlilik aşkı öldürür derler ya bahaneymiş gibi gelio bana.Aşkın biteceği varsa biter.Ama sürüp gidecekse,onu evlilik nie engellesin?Seviosa insan sevdiğinin hergününe farklı bi renk katabilmeli.
seversem bi gün sevgime sıkısıkıya bağlanıcam herhalde... |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 17:55:17 |