Engin Tarhan |
Hangi ülke ile veya ülkeler topluluğu ile olursa olsun, böyle bir anlaşmaya dahil olmak, Türkiye'nin yıllardır istikrarlı bir şekilde azalmakta olan saygınlığına büyük bir darbe vurmuştur.
Elbette kendi geleceğimizi garanti altına almak için elimizden geleni yapalım, mevcut birliklere katılalım, yeni birliktelikler kuralım v.s.
Ancak, biz kendi geleceğimizi ne yönde şekillendirmek istediğimizi belirledik mi acaba? Ne istediğimizi biliyor muyuz? Yoksa, bir görüş yönetime geliyor ve "yönümüz şudur" diyor, sonra başka bir görüş gelip "hayır şu değil, öbürüdür" mü diyor? Biz de kendimizi böyle akılsızca bir şekilde, bizimle oynamakta menfaati olanlara mı teslim ediyoruz?
Netice olarak bir sözleşme niteliği taşıyan, daha doğrusu, daha önce adım adım içine yürüdüğümüz bataklığın boyutlarını daha kesin çizgilerle belirten bu belgeyi herkes bir ibret belgesi olarak okumalı.
AB, neyi yapmayacağını, başkalarına tanıdığı hangi haklardan bizi yararlandırmayacağını bazen açık, bazen de ucu açık şekilde, büyük bir başarı ile ortaya koyuyor.
Bütün haklar ve yetkiler -bu hak ve yetkilerin çerçevesini canı istediği zamanda, şekilde ve şiddette değiştirmek yetkisi dahil- AB'nin elinde. Bu bir ortaklık mı, yoksa bir boyun eğme sözleşmesi mi?
AB'ye katılmak, eğer AB'nin eşit haklara sahip bir ortağı olmak anlamına geliyorsa, buna kimsenin itirazı yok. Fakat eğer AB, "senin nüfusun çok" diyerek bazı yardımları vermekten kaçınırsa, "senin işsiz nüfusun fazla" diyerek serbest dolaşımı engellerse, ya da buna benzer birtakım bahanelerle bizim gerçeklerimizi görmek istemezse, bizim bu ortaklıktan kazanacak neyimiz kalıyor? Madem biz fakir bir ülkeyiz, madem kazandığımızdan fazlasını harcıyoruz, o zaman AB'nin adil bir yaklaşım göstererek elindeki eski teknolojileri bize itelemekten, ya da henüz oturmamış teknolojiler için Türkiyeyi bir test alanı olarak kullanmaktan, ya da bizim durumumuzdaki bir ülkenin insanları için kesinlikle gereksiz veya zararlı olan lüks tüketim mallarını açık veya gizli sübvansiyonlar altında sokuşturmaktan vazgeçmesi gerekmez mi?
Leblebi kadar beyni olanların dahi açık şekilde görebildiği bir şey var: AB, Türkiye'yi suyunun son damlası sıkılıncaya kadar pazar olarak kullanıp, ondan sonra durum neye elveriyorsa o şekilde elimine edecek. Neden bizi yöneten üstün zekalı insanlar bunu göremiyor? Yoksa bu işin içinde bir iş mi var? |