 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Vatan Sağolsun |
ipekderya |
tuğçe kazaz sevdiği icin dinini değiştirdi, gündem değişti
gamze özçelik porno skandalıyal geldi, gündem değişti
genç bir delikanlı otel odasında aşırı alkol ve uyuşturucudan ölü bulundu, arkasından şehit dendi, gündem değişti
7 den 70 e sor takır takır anlatsınlar bu detayları.....
pekiii arkadaşlar siz
erhan öz (21)
melih tuncer (20)
şener karadede(20)
oğuz balıkçı (21)
halil toparlı (20)
isimli kişileri tanıyormusunuz?
5 gencecik fidan , 5 yürek 5 umut 5 hayal 5 gelecek ....
mardin , denizli , inegöl, ordu, sivas
tuncelide kesişti yolları
vatanı koruma çabasına, evimizi ocağımızı koruma pahasına girdikleri çatışmadan çıkamadılar, 5 şehit daha verdi türkiye'm
söylenecek çok söz var ama
neysee
VATAN SAĞOLSUN
şehitlerimize allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorumm |
KASIMAN |
Sayın İPEKDERYA,
Dileklerinize yürekten katılıyorum.
Oğlum (25) jandarma olarak askerliğini yapıyor.
İstediğimiz yerde ve sınıfta yaptırabilme imkanımız vardı ama denemeyi bile düşünmedik.
Çünkü biliyoruz ki vatanın her yeri kutsaldır.
keşke her kes aynı şekilde düşünse ve torpil yaptırmasa.
AMA, siz hiç yüksekovada jandarma olarak askerlik yapan bakan veya milletvekili çocuğu duydunuz mu ?
Sevgiler. |
ekici |
Sayın İPEK DERYA çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Teşekkürler elinize sağlık. Maalesef ülkemizin gerçeklerimi dersiniz ? Hep çifte standart bahsettiğiniz ilk bölümdekiler vatana hiç bir yararı bulunmayan basının itibar ettiği kimseler, 2. gruptakilerde vatan uğruna şehit düşen Mehmetciklerimiz . Nedense toplum olarakta bu konulara duyarsızız.İnşallah bir gün düzeleceğimizi toplum olarak düşünüyorum.
|
denizhan_aga |
Bu benim ilk yazım...siteyi çok beğendim emeği geçenlere saygılar...
ipek derya arkadaşımı da gönülden kutlarım çok yerinde demiş vatan sağolsun diye... gelin bi de biz bu cümleyi yüreği yanan analara, babalara söyleyelim...ankara da askerliğini yapan abime saygılar.. tüm hukuki net üyelerine de saygılar sunarım
|
vinsanitya_1903 |
Sayın İpekderya öncelikle böylesine önemli bir konuya değindiğiniz için teşekkürler.Maalesef ülkemizde nelere daha çok önem verdiğimiz açıkça ortada aslında bunları değiştirmek de bizim elimizde.Belirttiğiniz gibi şehitlerimize Allah tan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.
VATAN SAĞOLSUN |
Yılmaz Kurban |
Bugün de bir kişi daha öldü.
Hiç bir meşruluğu kalmamış, kaldı ki kürtlerin dahi artık destek vermediği bu eylemleri anlamakta zorlanıyorum. |
gokceahmet |
Sayın İpek Derya, bu konudaki hassaasiyetiniz beni çok etkiledi. Size
çok teşekkür ediyorum. Uzun süredir bu siteye üyeyim sizin gibi düşünnen arkadaşların varlığını görmekte ayrıca sevindirici.
Uğruna seve seve ölümü göze alanlar olduğu sürece Vatan sonsuza dek varolacaktır.
Tüm şehitlerimize Allah rahmet eylesin
Saygılarımla |
angeldisaster |
başımız sağolsun ve bu kobuya değindiğiniz için sizede çok teşekkür ipekderya ediyoruz bu medya kimi ve neyi isterse onu günü konusu yapıyor hepimizin bir kaç şehiti var bu kanayan yaralarımızı gündem yapmazken psikolojisi kişiliği bıozuk insanlar Türkiye' mizin gündemini meşgul ediyor bunların hepsi bir oyun |
fcob |
Hassasiyetinize teşekkürler sevgili ipekderya...
Maalesef duyarsızlığı ve refleksini yitirmiş bir toplum böyle hak edildiği biçimde uyutulmaya mahkum...
Çok üzücü...
|
diq4gen |
Lanet olsun cahil halkın beynini yıkayan medyaya!Kaç bin Mehmetçik şehit oldu.Daha sonra cahil, beyni yıkanmış, Çanakkale ile ilgili hiçbir fikri olmayan lanet kadın gidip uyuşturucudan ölen oğluna "şehit" dedi.Bu insanları izleyenlerin de bu ucubeden farkı olmadığını biliyoruz.Eğer bir kere hafta içi evde kaldıysanız ve o rezalet programlara "baktıysanız" (zorunlu oluyor, çünkü her kanal onlarla dolu.) "Ne olmuş bu Anadolu kadınına, nasıl bu kadar bilinçsiz, rezil, kepaze işlerle uğraşıyor."diye düşünmüşsünnüzdür eminim.Bunda o kadınların bir suçu olduğunu da düşünmüyorum.Rezil medya ucubelerle dolu!Türkiye bunlarla uğraşırken de bir taraftan binlerce üretken gencimiz şehit oluyor.VATAN SAĞOLSUN gerekirse biz de ölürüz! |
Av.Tayfun Eyilik |
Azman Dede Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi İvrindi'nin Mallıca köyünden 104 yaşında Azman Dede idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış,soyadı kanunu çıkınaca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu.Yıllar önce bir yerel ara ştı rma sıras ında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları a ğır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına ba ğıra bağı ra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sordukları mı cevapladı . Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı : -"Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyorduSıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söylerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri; "Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!.." diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladı lar. Yer gök top sesleriyle inliyordu.Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor birgün önce ölenlerinkol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarm ış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..Annem beni yeti ştirdi bu yerlere yolladıAl sancağı teslim etti Allah'a ısmarladıBoş oturma çalış dedi hizmet eyle vatanaSütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmanaBaktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha... Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha söylüyorlar.Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı . O an geldi. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler. İşte o an. Tam o an bir makinalı yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler.Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.."Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu.Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi;"Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ." Dedi.
C. Bayar Üniversitesi Öğrenci Konseyi'nin hazırladığı Çanakkale adlı kitapçıktan.
Not: Kendi askerlik resimlerinizle bir kıyaslayın bakalım, siz askere giderken bu kadar küçük yaştamıydınız ?
|
Av.Tayfun Eyilik |
Azman Dede Balıkesir`de son gömdüğümüz Çanakkale gazisi İvrindi'nin Mallıca köyünden 104 yaşında Azman Dede idi. Gençliğinde iki metreyi aşkın boyu,dev görünümüyle insan azmanı sayılmış herkes ona azman demeye başlamış,soyadı kanunu çıkınaca da Azman soyadını almıştı. Esas ismi adeta unutulmuştu.Yıllar önce bir yerel ara ştı rma sıras ında Mallıca köyü kahvesinde kendisiyle görüştüm. Kulakları a ğır işitiyordu. Köylülerden biri yardımcı oldu. Benim sorduklarımı kulağına ba ğıra bağı ra söyledi. Onun sesine alışkın olduğundan anladı. Sordukları mı cevapladı . Söz Çanakkale`ye geldiğinde o koca ihtiyar sarsıla sarsıla, hıçkırıklar içinde ağlamaya başladı. Kendi zor duyduğu için kan çanağına dönen gözleriyle bize de duyurmak için bağıra bağıra anlatmaya başladı : -"Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum.Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyorduSıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söylerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; "Yavrum siz kimsiniz?",içlerinden biri; "Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!.." diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. "Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye. Onları karşıma alıp bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık.Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladı lar. Yer gök top sesleriyle inliyordu.Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor birgün önce ölenlerinkol, bacak, el, ayak gibi parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı "Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen, sanki çiçek toplarm ış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde sanki bir yumak gibi birbirine sarılmış tir tir titriyorlardı. Çocuklar harbin gerçeği ile ilk defa karşılaşıyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..Annem beni yeti ştirdi bu yerlere yolladıAl sancağı teslim etti Allah'a ısmarladıBoş oturma çalış dedi hizmet eyle vatanaSütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmanaBaktım hemen biraz sonra ona bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha... Marş bitiyor yeniden başlıyorlar. Bitiyor bir daha söylüyorlar.Avaz avaz!.. Gözleri çakmak çakmak... Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamış dişler kenetlenmiş bekliyorlardı . O an geldi. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırdı. Bütün bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, tam o anda, o çocuklar kurulmuş gibi siperlerden fırlayıverdiler. İşte o an. Tam o an bir makinalı yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler.Onların o gül gibi yüzleri gözümün önünden gitmiyor. Hiç gitmiyor!.. İşte ben ona ağlıyorum, o çocuklara ağlıyorum!.."Azman dede ağlıyordu. Ben ağlıyordum. Kahvede kim varsa ağlıyordu.Kahveci gözyaşları içinde bize çay getirdi. Eğildi;"Azman dede hep ağlar. Niye ağladığını bugün ilk defa anlattı ." Dedi.
C. Bayar Üniversitesi Öğrenci Konseyi'nin hazırladığı Çanakkale adlı kitapçıktan.
Not: Kendi askerlik resimlerinizle bir kıyaslayın bakalım, siz askere giderken bu kadar küçük yaştamıydınız ?
|
ariakas |
Neredyse askere gideceğim.Hiç durup da inşallah doğuya çıkmaz demedim.Taa ki 2-3 ay öncesine kadar.Yakın arkadaşım, takım arkadaşım, defans coach'um Ağrı, Patnos'ta askerliğini bitirmek üzere. Orada geceleri PKKlıların her gece kışlaya doğru havaya ateş ettiklerini buna karşın içeri kaçmaktan başka hiçbir şey yapamadıklarını anlatırdı. Her gün operasyona gidip geriye eksik dönmeyi öğrendim.Diğer arkadaşları daha güneyde her gün mayınlara kurban giderken gözleri dolu, üzüntü değil nefretle, TV ekranından başbakan dahil tüm siyasileri gözlerinin içine bakarak bir tek "asfalt dökmeye karar verdik." sözünü beklerken gördüm.Askerlerin onca uyarısına inat, onca şehit ve vak'aya inat ,nasıl bir kinle büyümüşlerse artık, imam hatiplerin katsayılarını daha önemli bir konu saymalarını gördüm.Ve o an sordum "niye?".Niye benim hayatımı, aileme gelecek üzüntüyü umursamayan bir siyasi otoriteye hizmet edeyim?Siz söyleyin bunu niye yapayım?Benim cesedimi bile dağda bırakacak bir otoriteye, kendi oğlu ABD'de bedava yaşan bi insanın niye siyasi planlarına alet olayım?Siz söleyin niye?
(Yanlış anlaşılmasın; şimdiki durum için konuşuyorum.Milliyetçlik duyguları olgun, Atatürkçü düşünceye inanan bir insanımdır.Herhangi bir askeri tehlike altında olduğumuz bir farazi zamandan bahsetmiyorum) |
alisinkay |
not alıntıdır
1993. Malatya'dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil giysili.
Üniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine
refakat eden tek bir askeri personel de. Saat 18.00. Bingöl'e 10 kilometre
var. Dağlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. İlk virajı
geçtiklerinde, 50 PKK'lının karşı yönden gelen Bingöl Tur'a ait bir
otobüsü durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma giden sivil
erlerden oluşan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar;
'Geri dön!' Şoför oralı olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiş...
Otobüsün kapısını, 'Orada ben yoktum' diyen Şemdin Sakık, o zamanki adıyla
'Parmaksız Zeki' açıyor.
OSMAN PARTAL ANLATIYOR
Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalp'taki
birliğime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara
lastik patladığını söyleyip durdu. Lastiğin patlamadığını, krikoya
dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma
yaptığını duydum. Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, şimdi
Hürriyet'te yayımlanan açıklamalarında 'Eylem planlanırken buradan
askerlerin geleceğini bilmiyorduk' diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk
otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde şoförün
kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı
renk kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu.
Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. 'Arkada, geliyor' cevabını
aldı. İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. Yani bizi bekliyorlardı.
DOĞULU-BATILI DİYE AYIRDILAR
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiğinde niçin
kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. 'TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde
sizi serbest bırakacağız' dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık'ı n
talimatıyla tek sıra olduk. Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup,
Doğulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan benim de
içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda
koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden teröristler sürekli
değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları
evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip
istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler.
Tekrar yürümeye başladık. Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara
son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir ırmaktan geçerken su
içtik. Dağ yoluna çıktık. Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00
sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip
sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma 'Devrem bizi vuracaklar'
dedim.
DEVREMİ ÖLÜ GÖRÜNCE BAYILDIM
Tir tir titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini
açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi
yere attım. Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar
üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için
yüzlerce mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından
anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri paramparçaydı. Can
çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı.
'Anne, anne' diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi
çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım.
Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. Dokunduğum her uzuv
elimde kalıyordu. Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya
çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı
Karakolu'na gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya
başladı. Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570
mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin herbiri için 50 mermi
kullanmışlardı...
Şoför biliyordu
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Adanalı hemşerim Mehmet Tura'yla Manisa-Kırkağaç'ta acemi eğitimimi
tamamladım. 24 Mayıs sabahı, jandarma komando olarak Siirt'teki
birliğimize gitmek üzere Malatya'dan iki sivil midibüse bindirildik. 50
askerin hiçbirinde silah yoktu. Bizi koruyan refakatçı da. Bingöl'e 10
kilometre kaldığını belirten tabelayı geçtik, ilk dönemeçte silah sesleri
duyduk. Saat 18.00'di. Karşı yönden gelen Bingöl Tur otobüsünü tarayan 50
kadar PKK'lı, çoğunluğu bizim gibi asker olan yolcuları indirmişti. Şoföre
geri dönmesi için bağırdım. Duymazdan geldi. Zaten tuhaf şekilde, 4 saatte
3 mola vermişti. Bizi indiren PKK'lılar 'Geleceğinizi biliyor, sizi
bekliyorduk' dedi. O sırada feryat figan, yaşlı bir adam çıktı
karanlıklardan. 'Oğluma ne yaptınız' diyordu. Adını söyleyince oğlunun
otobüslerde olmadığı anlaşıldı. Çok yaşlı olduğu için babaya dokunmadılar.
Geldiği gibi gitti. O baba sayesinde kurtulduk. Hepimizin öldüğü
sanılıyordu. Askere gidip sağ kalanlar olduğunu söylemeseydi teröristler
he pimizi öldürecekti.
YANLIŞLIKLA 9 ŞEHİT DAHA
Sürekli yürüyorduk. Ertesi gün 12.00'de silah seslerinden askerlerin
yaklaştığını anladım. Asıl harekat 16.00'da başladı. Sikorsky ve F-16'lar
uçuyordu tepemizde. PKK'lılar kazma kürek çıkarıp siper kazdı, kayalıklara
saklandı.
Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerimiz, yanlışlıkla içimizdeki 9
eri şehit etti bu yüzden. Müthiş bir yağmur vardı. Bizi kalkan olarak
kullanan Şemdin Sakık bir ara yanımıza geldi, sağ kaldığımızı görünce
şaşırdı. Teröristler geri çekiliyordu. 13 kişi kalmıştık. Kurşuna
dizilenlerin arasından kurtulan Osman Partal da aramızdaydı. Ellerimizi
çözmeyi başardık. Kaçmaya başladık. Karşılaştığımız birkaç teröriste 'Bizi
serbest bıraktılar' dedik. İnandılar. Birbirimizden ayrılmış, askerlerin
bulunduğu yöne koşuyorduk. Bulduğum bir dala beyaz mendil bağladım, bir
yandan bağırıyordum. Tükendiğim anda korucular ve askerlerden oluşan timle
karşılaştım. Mavi berelileri görünce ağlamaya başladım. Komutan 'PKK'lı
var mı içinizde?' diye sordu. Sonra sarılıp hepimizi tek tek öptü. Bingöl
Cezaevi'ndeki bir koğuşa götürdüler bizi. Elbiselerimizi değiştirdik.
Evlerimize telefon edebileceğimizi söylediler. Kafam durmuştu
yaşadıklarımdan sonra. Evin telefon numarası bir türlü aklıma gelm ediği
için arayamadım.
ERKAN UMAY ANLATIYOR
10 kişilik yakın korumaları arasındaki, 'hemşire' diye hitap ettikleri
kadın bizimle alay etti. Sakık, 'Sorunumuz rütbelilerle, size bir şey
yapmayacağız' dedi. Her birimize nereli olduğumuzu sordu. Aramızda Denizli
ve Konya'dan olanlar çoğunluktaydı. Hemşerilerden oluşan timler daha
başarılı olur, tehlikelidir diye bir kenara ayırdılar. Şehit olan 33
arkadaşımızın çoğunun bu iki ilden olmasının nedeni bu. Bu arada bir er
'Ben Kürt'üm' deyince PKK'lı 'Kürt-Türk fark etmez. Asker askerdir. Biz
askere düşmanız' dedi. Tek sıra olmamızı istediler. En başta ben vardım.
Mehmet Tura 6'ncıydı. Yan yana olalım diye gittim, 7'nci oldum. 'Baştan 6
kişi gelsin' dediler. Diğer sıralardan aldıkları 6'şar kişiyle bir grup
oluşturdular. 'Kolkola girin' deyip götürdüler. Arkadaşlarımız kolkola
ölüme gittiler.
SİLAHLAR 10 DAKİKA HİÇ SUSMADI
Derken yer gök Kalaşnikof cayırtısına boğuldu. Kalaşnikoflar 10 dakika
boyunca hiç susmadı. Mehmet'in bana son bakışını unutamıyorum. Sırada yer
değiştirmesem, onun önünde dursam beni götüreceklerdi, Mehmet ölmeyecekti.
Adana'da ticaret lisesinde sevdiği bir kız vardı. Terhis olur olmaz
evleneceklerdi.
Askerin üniformasını çıkartıp kendisi giydi
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Sayıları 150'yi bulan PKK'lıların silah tehditi altında yürümeye başladık.
Bir köyün alt tarafında durduk. 15 yaşındaki terörist '200 metreden
sigarayı bile vururum' diyerek böbürleniyordu. İçimizde komando olup
olmadığını sordu. Tişörtümde 'Kırkağaç-Komando' yazıyordu. Beyaz gömleğimi
çıkarmamı istediler.Devrem Konyalı Adnan Gebeş'in verdiği parkayı giyip,
bunu sakladım. Bu sırada teröristler el koydukları çantalarımızda bulunan
üniforma ve postallarımızı giydi. Türk askeri kılığına büründüler.
Ellerimizi sicimle bağladılar. Mehmet Tura'yla kaçmaya karar vermiştik.
Tuvalet bahanesiyle elimi çözdürdüm. O sırada korkunç suratlı bir terörist
gelip Kalaşnikofu ağzıma soktu. 'Bir daha kaçmayı aklından geçirirsen
beynini dağıtırım' dedi. Sabahın 02'sine kadar yürüdük. Elebaşı Şemdin
Sakık, Türk askeri üniforması giymiş, elindeki telsizle emir yağdırıyordu.
Üstün başarılı işsiz
Erkan Omay, Diyarbakır Askeri Hastanesi'nde bir hafta psikolojik tedavi
gördü. Hava değişiminden sonra havancı jandarma komando olarak Eruh'taki
birliğine katıldı. Sevkiyatın yine korumasız otobüslerle yapıldığını
görünce tepki gösterdi, birliğine uçakla gönderildi. Katıldığı
operasyonlarda çok sayıda üstün başarı belgesi aldı. Şu anda işsiz olan
Omay, 'En ufak bir şey olsun, askere gönüllü giderim' diyor.
|
AFR |
Bunlar çok önemli konular değindiğiniz için tebrikler.
Şehitlerimizi Allah'dan rahmet diliyorum.
|
ATSIZ |
MİLLİYET DÜŞMANLARINA! ( Mart 1950, Antalya Muallimleri Park Gazinosunda bomba gibi patlayan şiir'in bir kısmı..)
Tanyeri sökül artık, gelmeyecek mi eşin?
Kalbimde kor kesilen hasreti o güneşin.
Gel gel yetsin ben sana kasideler yazayım,
Kızıl başlı mel'unun mezarını kazayım.
Bir millet sana ağlar, sana hasret ezeli,
Doğ, doğ artık ufkuma ey güzeller güzeli!..
Bir yabancı gibiyim, neyim kalan vatanda?
Bin yıldan arda kalmış, garibim öz yurdumda...
Yıkılan bir nesil var kızıl alev içinde,
Nerde nur saçan ordu, bir ucu Hint'te Çin'de?
Nerde, kehkeşanlardan çağırın gelsin onu,
Görsün emanet diye bıraktığı yurdunu.
Şehit dedemin eyvah ağlıyor ruhu kanla,
Ruh erir, toprak erir, can erir damla damla.
Dinmesin, tükenmesin gözümün yaşları,
Ey milliyet düşmanı fırıldakçı başları!
Kaşaneniz mi bu yurt kozmopolit çıyanlar?
Yeyin, kaim bu harman ey gençliğe kıyanlar!
'Allah-u Ekber' diyeni kodeslere fırlatın,
Gözcüsüyüz kaç yüzyıl o gerçek hakikatın.
ATIN, SATIN, TÜKÜRÜN MUKADDESAT NE VARSA
SİZİN İÇİN NEDİR Kİ, UTANMAMAK BİR AR'SA...
Kemal Fedai Coşkuner, Mart 1950
|
ahmet46 |
Yazılanlara tamamen katılıyorum.benim öğrenmek istediğim konu şudur.Amacım yeni bir tartışma yaratmak değil sadece öğrenmek içindir.M.A.ağca TSK.sağlık yönetmeliğinin hangi maddesine veya maddelerine göre "askerlik yapamaz"raporu aldı.Sorumu yanıtlayacak arkadaşıma şimdiden teşekkür ederim. |
Darkman_F1 |
vallahi abilerimmi dıyım ablalarım mı diyim ellerinize yüreğinize saglık
bende yeni katıldım buraya yaşım 18 hepinizin yorumunuzu ve yazdıkalrınızı okudum ...
VATAN SAĞOLSUN |
kartal2887 |
merhaba
Öncelikle bu kadar duyarlı olmanız beni çok mutlu etti.Evet vatan,toprak ve cumhuriyet hep bu kavramlarla kaldık güneydoğuda ve türkiyenin topraklarının heryerinde pişman değiliz bugün olsa yine gideriz önemli olan arkamızdan gelenlerinde aynı hassasiyeti göstermesi ben şahsen bundan eminim bir lise talebesi bile bugün savaş olsa gözünü kırpmadan arkasına bakmadan gidecektir d.bakırda 3 sene kaldım ve sadece bir şey söylemek istiyorum hiç sıcak yemek yiyemedim.her zaman aklımızda şu vardı kurşunda yesek vatan sağolsun demekti.arkamızdaki kalnlarında bunu diyeceğinden şüphemiz yoktur.varlığımız TÜRK varlığına armağan olsun. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Mayınlara çarparak bir ayağını kaybeden Güneydoğu Gazisi Oktay Yıldırım'ın yaşadıkları ve duyguları :
Mayının sizi hangi çalının dibinde,hangi kayanın arkasında beklediğini bilmediğiniz ihaneti arayıp bulmanız ve yok etmeniz gerekmektedir. Bütün masumların hayatı ve huzuru size emanet diye, öğretmenler bayrak direğine asılmasın diye, kundaktaki bebekler kurşunlanmasın diye, binlerce yıllık emanete halel gelmesin diye kahpeliği ve ihaneti yok etmeniz gerekmektedir. Çünkü bunun için bayrağın, silahın, namusun ve şerefin üzerine yemin etmişsinizdir. Çünkü önemli olan ayağınız değil, ülkeniz, bayrağınız ve onurunuzdur. İşte bu yüzden lükstür ayak yıkamak, çorap değiştirmek. İşte bu yüzden senfoniye dönüşmüştür bütün o düzensiz sesler güruhu. Sonra!.. Sonra birden tüm sesler kesilir, bıçağın dalı kestiği gibi, makasın kâğıdı, pensenin bir hoparlör kablosunu kestiği gibi... Bir anda... Kuşların sesleri, arıların ve sineklerin vızıltıları, çekirgenin kanat sesleri hepsi bir anda biter.Gözlerinizi açtığınızda önünüzdeki arkadaşınızı değil, gökyüzünü görürsünüz, yere düşmüş olduğunuzu anlamanız birkaç saniye sürer. Tek hissettiğiniz kesif bir barut ve yanık et kokusudur, yüzünüzün toprak parçalarıyla kaplandığını fark edersiniz, temizlemek için çalışmazsınız. Arkadaşlarınızın bağırarak koşuşturduğunu görür ama kulağınızdaki çınlama ve uğultudan seslerini duyamazsınız. Sesleri yavaş yavaş duymaya başladığınızda ayağa kalkmaya çalışırsınız ama başaramazsınız. Yine birkaç saniye sonra arkadaşlarınızın sesleri arasında "mayın" kelimesini ayırt eder ve kalkmaya çalıştığınızda ayağınızdaki yoğun ağrıyı fark edersiniz. Ayağınız yoktur ama yine de ağrıdığını hissedersiniz. Ne olduğunu anlamak için baktığınızda ise parçalanmış pantolonunuzun ve kopmuş ayağınızın farkına varırsınız. İşte her şey o anda başlar. Avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. Sonra, nefesiniz biter. Sonra, yeniden nefes alırsınız ve yeniden bağırmaya başlarsınız. Sonra yine nefesiniz biter ve yeniden, yeniden ve yine... Yanınıza ilk gelen arkadaşınız size, "fazla bir şey yok,sadece küçük bir yara" gibi telkinlerde bulunur. Ama siz arkadaşınız konuşurken de,helikopterle hastaneye götürülürken de artık bir ayağınızın olmadığını biliyorsunuzdur. Hep bir soru çınlar kafanızın içinde "neden ben, neden ben, neden ben ?"
Hastanede geçen aylar, tedavi ve terapilerde geçen yıllar sonunda, dizkapağınızın on iki santim altından takılı olan ve her akşam yatarken veya banyoya girerken çıkarıp kenara koyduğunuz takma bacak artık bir uzvunuz olmuştur.
Ama bunun önemi yoktur çünkü bu fedakârlığınız sayesinde vatan var olacaktır. Sizin bir bacağınızın ne önemi vardır ki! Artık koşamayacak olmanızın, yazın herkes gibi havuza, denize giremeyecek olmanızın da hiç önemi yoktur. Vatan sağ olsun yeter.
Sonra birilerinin, sizin ödediğiniz vergilerle Fransız televizyonlarında, uğruna yarım kaldığınız vatan hudutlarını hiçe sayan programlara finans sağladığını okursunuz. Aynı dillerin bundan pişmanlık duymadıklarını söylediklerini de okursunuz.
Pamuk'ları, Dink'leri, okursunuz, Bizans çocuğuyum diyenleri duyar, Ali Kemallere tanık olursunuz, "koçlar gibi satanları" görürsünüz. .Türk Bayraklarının yakıldığını, görürsünüz. Başlarına çuvallar geçirilip aşağılanarak elleri arkalarından bağlanan Türk askerlerini görürsünüz.
Bu aşağılanmaya cevap verecek tankların motor seslerini,helikopterlerin kanat seslerini, piyadelerin intikam yeminlerini duymayı beklersiniz ama duyamazsınız.
Onun yerine hainlerin cesetlerinin üstüne örtülen çaputlara "bayrak"diyenleri görürsünüz, "uçaklarını çek", "valiyi çek" diyen başkanları ve karşılarında kekeleyen riyaseti görürsünüz. Buda yetmez Türk askerlerinin kendi mahkemeleriniz tarafından,"çete" diye suçlandığını, yargılandığını görürsünüz.Yok, yok bu da yetmez. Askere, polise, öğretmene ateş eden, yol kesip soygun yapan, köy yakan, okul yıkan, mayın döşeyen teröristlerin sadece "ben bir şey yapmadım" demelerinin esas kabul edilip, "suçsuz" sıfatıyla serbest bırakıldığını görürsünüz.Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürsünüz, konuşanlar her konuştuğunda, kekeleyenler her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda siz yeniden vurulursunuz, yeniden ölürsünüz her defasında.Gövdenizden o toprağa akan kan, bu defa içinize akar, inandıklarınıza, uğrunda savaşarak kendi kanınızı akıtmak pahasına tertemiz tuttuğunuz değerlerinize akar.Sizin kaya arkalarında, çalı diplerinde aradığınız ihanet gelir aklınıza, o mayınları yerleştiren eller gelir. Sorgulamaya başlarsınız: "Biz bu ihaneti doğru yerde mi aradık, kuyruğunda dolaştığımız yılanın başı, hep gözümüzün önünde miydi yoksa?"diye sorarsınız kendinize. Onlara verilen maaş'ın sizin vergilerinizden ödendiğini, içinize sindiremezsiniz, uykularınız kaçar, neden bu vatanı sizin kadar sevmediklerini düşünürsünüz. Bu vatan onların da vatanı değil mi?
Onlar da, tıpkı benim gibi namusun ve şerefin üstüne yemin etmedi mi?diye sorarsınız kendi kendinize. Sinirlenirsiniz, üzülürsünüz, on beş yaşında bir askeri okul öğrencisi iken her adımda söylediğiniz, beyninize ve yüreğinize nakşettiğiniz sözler gelir aklınıza;"VATAN, SANA CANIM FEDA" Geri kalan tüm hayatınızın ilk beş dakikası, böyle başlayacak işte ve hayatınız böyle devam edecektir. Son nefesinize kadar avaşacaksınız ihanetle, her şeye ve herkese rağmen, bu yolda ölene ya da bu ihaneti bitirene kadar.
Siz diyorum, çünkü bu vatan için bedel ödeyen insanların neler yaşadığını, neler hissettiğini, size rağmen ve sizin için neler yaptıklarını, neler yapabileceklerini bilin istiyorum. Okuduğunuz ya da televizyonda duyduğunuzdan daha fazladır yaşananlar.
Yani aslında gazetelerin iç sayfalarındaki, minicik karelerde okuduğunuz;
"...ili kırsalında teröristlerce döşenen mayının patlaması sonucu, bir güvenlik görevlisi yaralandı!" haberi aslında o kadar da kısa değildir. Sizin, daha okuduğunuz gazetenin arka sayfasına geçerken unuttuğunuz, falanca mankenin otel odası maceralarına, ya da uyuşturucu komasından ölen oğluna "şehit" deyip Türk bayrağı örten kadının haberine ayırdığınızdan daha uzun zaman ayırmadığınız bu küçük haber, birileri için bir ömür boyu sürecek ve asla unutulmayacaktır.
Ve siz unuttuktan sonra da başka birileri, "ne için?" dendiğinde "vatan için" diyecekleri fedakârlıklarını size rağmen yapmaya devam edeceklerdir.Sizin uyuşmuşluğunuza, duyarsızlığınıza rağmen, sizin rahatlığınıza, sizin vicdanlarınıza rağmen bu kahramanca fedakârlıklar ve bu ilk beş dakikalar yaşanmaya devam edecektir. Asla unutmayınız başınızın üstündeki egemenlik örtüsünün payandası kopan bacaklar, bedeli ise size rağmen bu vatan için akan kanlar, feda edilen canlar, sıcak yuvalarını, babalarının yüzlerini unutan küçücük çocuklarını
düşünmeden vakfedilen hayatlardır. Ne kadarını anlayabilirsiniz veya anlamak sizin umurunuzda mı bilmiyorum, ama birileri bunları yaşadı, birileri hala yaşıyor ve emin olun yaşlı dünya döndükçe, Türk vatanı ve Türk Bayrağı için birileri daha tüm bunları yaşayacak. Gördüğünüz gibi size bir hayli uzak bir yaşam biçimi bu. Masalarda oturup "aydınca" sohbetler etmeye hiç benzemiyor değil mi? Bir an için bile olsa kendinizi onların yerine koyasınız diye "siz"diyerek yazdım, sizin onlardan biri olamayacağınızı biliyorum.
"Siz" kim misiniz? Siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz!Biz de, biz de sizi çok iyi biliyoruz."Siz" de bilin ki biz asla unutmayacağız."VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!"
|
Bugünün tarihi: 03/05/2025 11:11:04 |