Hukuki.NET


26/04/2024  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Sevgi Üstüne
romantic [:I]SEVGİ ÜSTÜNE[:I] Zaman olur Bir anım uymaz bir anıma Çocuklar gibi şen olurum Ne varsa söylerim sevgi üstüne Zaman olur Biraz melankoliğimdir Öylesi severim, ben bile korkarım benden Ne varsa yaşarım sevgi üstüne. Zaman olur Hiç sınır tanımam ben Durgun bir gölken karışırım denizlere Ne varsa bırakırım sevgi üstüne. Zaman olur Unuturum düşmanlıkları Dostluğum kocamandır Ne varsa öğretirim sevgi üstüne. Zaman olur Yiterim, sonra çoğalırım binlerce Öyle zengindir ki yüreğim Ne varsa dağıtırım sevgi üstüne romantic Haklı Olduğun Davadan Korkma, Unutma Atın İyisine Doru, Yiğidin İyisine Deli Derler [:I]
Av.Dilek Kuzulu Yüksel Baglanmayacaksın bir seye, öyle körü körüne. "O olmazsa yasayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yasarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni, Senin 'o'nu sevdiginden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıstıgın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. ille de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yildızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim..." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, ya da pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yasayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmiş gibi hayat. Şimdilik yasayacaksın. Ucundan tutarak... CAN YÜCEL
nurtenoz Kaybettim seni bu gece.. Farkındayım. Sıradanlıkların içinden kurtulmuştum oysa seninle. Şimdi bakıyorum da sıradanlıklar esir almış bizi. Çarçabuk bitip tükenen heyecanların içinde... Zordur severken ayrılmak. Herhangi bir şeyden, yaşadığınız şehirden, oturduğumuz evden, eşinizden, işinizden Bir ağaç düşünün; budadınız, suladınız, ilaçladınız; yaprak döküşünü, çiçek açışını izlediniz. Sonra, o ağacın artık sizin olmadığını söyledi birileri. İçiniz yanar. Kimselere emanet edemezsiniz. Çünkü, bu sevgidir, aşktır. Ağaç siz, siz ağaç olmuşsunuzdur. Ayrılık zordur. Artık size ihtiyaç duyulmayacak olması ise en ağırıdır. Bunu sindirmek ise hiç kolay değildir. Aşkım, Bir tanem, Canım, Hayatım, Sevgilim her ne iseniz, artık değilsinizdir. Dün yanı başınızdayken, bugün artık yoktur. Sizden kimsenin beklediği bir şey kalmamıştır. Neyi ne kadar bildiğiniz, neler becerebildiğiniz kimsenin umurunda değildir. Bu dünyada yalnız bedeniniz kalmıştır, ruhunuz ise kimselerin bilmediği yerlerde Unutmak için akşamları erkenden yatarsınız. Yatakta uyumak için verdiğiniz savaş onu unutmak için verdiğiniz savaşa yenik düşer. Unutamazsınız. Aklınızı yitirme noktasına da gelseniz, unutamazsınız... Derken eliniz telefona gider; isimler arasında dolaşırken tuşlarsınız numaraları İçinizde bir ses yankılanır Neye inanıyorsan öyle davran Pehhhhhhh Sonra anında wazgeçersiniz, paketteki son sigarayı da içip düşünürsünüz Severken ayrılmak hakikaten ne kadar da zormuş
Av.Dilek Kuzulu Yüksel ANLADIM Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil... Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım.. "Sana ihtiyacım var, gel!" diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana "git" dediğimde anladım.. Biri sana "git" dediğinde, "kalmak istiyorum" diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, "affet beni" diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.... CAN YÜCEL
Av.Dilek Kuzulu Yüksel YALNIZ BİR OPERA Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim Oysa bilmediğin birşey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim İmrendiğin, öfkelendiğin Kızdığın, ya da kıskandığın diyelim Yani yaşamışlık sandığın Geçmişim Dile dökülmeyenin tenhalığında Kaçırılan bakışlarda Gündeliğin başıboş ayrıntılarında Zaman zaman geri tepip duruyordu. Ve elbet üzerinde durulmuyordu. Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim. Başlangıçta doğruydu belki. Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp, Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren, Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin. Ve hala bilmiyordun sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana Bütün kazananlar gibi Terk ettin. Yaz başıydı gittiğinde, ardından, Senin için üç lirik parca yazmaya karar vermistim. Kimsesiz bir yazdı. Yoktun. Kimsesizdim. Çıkılmış bir yolun ilk durağında bir mevsim bekledim durdum. Çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum. Sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu Yüzündeki kuşkun kedere, gür kirpiklerinin altından Kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine Çerçevesine sığmayan Munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine Lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu. Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs. Seni bir şiire düşündükçe Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi Ucucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma. Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına, Belkide ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma. Yaz başıydı gittiğinde. Bir aşkın ilk günleriydi daha. Aşk mıydı, değil miydi? Bunu o günler kim bilebilirdi? 'Eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen' notunu buldum kapımda. Altına saat: 16.00 diye yazmıştın, ve 16.04'tü onu bulduğumda. Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını Takvim tutmazlığını Aramızda bir düşman gibi duran zamanı Daha o gün anlamalıydım Benim sana erken Senin bana geç kaldığını. Gittin. Koca bir yaz girdi aramıza. Yaz ve getirdikleri. Döndüğünde eksik, noksan bir şeyler başlamıştı. Sanki yaz, birbirimizi görmediğimiz o üç ay, Alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan, olmamıştı, eksik kalmıstı. Kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza. Adımlarımız tutuk, yüreğimiz çekingen, körler gibi tutunuyor, dilsizler gibi bakışıyorduk. Sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık. Fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. Zamanla gözlerimiz açıldı, dilimiz çözüldü güvenle ilerledik birbirimize. Gittin. Şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana. Şimdi biz neyiz biliyor musun? Akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz. Birbirine uzanamayan Boşlukta iki yalnız yıldız gibi Acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz Bir zaman sonra batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca Kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız Ne kalacak bizden? Bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim şu kırık dökük şiirim Sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında Ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden Bizden diyorum, ikimizden Ne kalacak? Şimdi biz neyiz biliyor musun? Yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. Umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada Bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını bilmeyen çocuklar gibi Ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek Her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz. Kış başlıyor sevgilim Hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor Bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan Oysa yapacak ne çok şey vardı Ve ne kadar az zaman Kış başlıyor sevgilim İyi bak kendine Gözlerindeki usul şefkati Teslim etme kimseye, hiçbir şeye Upuzun bir kış başlıyor sevgilim Ayrılığımızın kışı başlıyor Giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime. Kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak, Yazıya oturup sonu gelmeyen cümleler kurmak, Camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak.... Böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır Çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır İçimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun Para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar Bir aşkı yaşatan ayrıntları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz Çıplak bir yara gibi sızlar paylastığımız anlar, Eşyalar gözünüzün önünde durur birlikte yarattığınız alışkanlıklar Korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara, Çağrışımlarla ödeşemezsiniz. Dışarda hayat düşmandır size İçeride odalara sığamazken siz, kendiniz Bir ayrılığın ilk günleridir daha Her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta Gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup Kulak verdiğiniz saat tiktakları Kaplar tekin olmayan göğümüzü Geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç Suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz Bakınıp dururken duvarlara Boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çicek, Unutulmuş bir oyuncak, eski bir çerçeve gibi, hani, Unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasında Kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi Kendimizin içinden yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi Yeni bir iklime, yeni bir kente, bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına, Başımıza gelmiş bir felakete, iskenceye çekilmeye, ameliyata alınmaya Kendimizi hazırlar gibi. Yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi Ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken, Ve kazanmış görünürken derinliğimizi Ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde Bir anın, yalnızca bir anın bütün bir hayatı kapladığı anlar O tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi Hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar Göremeseniz de, bilirsiniz Hiç yakın olmamışsınızdır intihara bu kadar. Bana zamandan söz ediyorlar Gelip size zamandan söz ederler Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden. Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden. Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi. Dahası onalar da bilirler. Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler. Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak kolay değildir elbet. Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek. Zaman alır. Zaman alır sizden bunların yükünü O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe çöker. Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir. Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir. O boşluk doldu sanırsınız Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir. Gün gelir bir gün Başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide O eski ağrı Ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten bitmissinizdir. Zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır. Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır. Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır. Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Günlerin dökümünü yap Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini Kim bilebilir ikimizden başka? Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış Bir ilişkiyi, duyguların birliğini, Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla Bunlar da bir işe yaramadıysa Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Solgun yollardan geçtim. Bakışımlı mevsimlerden İkindi yağmurlarını bekleyen Yaz sonu hüzünlerinden Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim Geçti her cağın bitki örtüsünden Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından Bakarken dünyaya Yangınlarla bayındır kentler gibiyim: Çicek adlarını ezberlemekten geldim Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların Unuttuklarını hatırlamaktan Uzun uzak yolları tarif etmekten Haydutluktan ve melankoliden Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden Duyarlığın gece mekteplerinden geldim Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim. Bu şiire başladığımda nerde, Şimdi nerdeyim? Yaram vardı, bir de sözcükler Sonra vaat edilmiş topraklar gibi Sayfalar ve günler Işık istiyordu yalnızlığım Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum İlerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden. Karardı dizeler. Aşk...Bitti. Soldu şiir. Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde Ask yalnız bir operadır, biliyordum: Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım. Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır: Eksiliyorduk Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim Her otelde biraz eksilip, biraz artarak Yani çoğalarak Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında Ağır ve acı tanıklıklardan Geçerek geldim. Terli ve kirliydim. Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de... Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları Ve açık hayatları seviyordu. Buraya gelirken Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri... panayır yerleri... Ölü kelebekler... Ölü kelebekler... Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim. Adım onların adının yanına yazılmasın diye Acı çekecek yerlerimi yok etmeden Acıyla baş etmeyi öğrendim. Yoksa bu kadar konuşabilir miydim? İpek yollarında kuzey yıldızı Aşkın kuzey yıldızı Sanırsın durduğun yerde Ya da yol üstündedir Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı. Aşkın bir yolu vardır Her yaşta başka türlü geçilen Aşkın bir yolu vardır Her yaşta biraz gecikilen Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler Gözlerim Aşkın kuzey yıldızıdır bu Yazları daha iyi görülen Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler İlerlerim Zamanla anlarsın bu bir yanılsama Ölü şairlerin imgelerinden kalma Sen de değilsin. O da değil Kuzey yıldızı daha uzakta Yeniden yollara düşerler Düşerim Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler Yaşamsa yerli yerinde Yerli yerinde her şey Şimdi her şey doludizgin ve çoğul Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi Şimdi her şey yeniden Yüreğim, o eski aşk kalesi Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden Dönüp ardıma bakıyorum Yoksun sen Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren. MURATHAN MUNGAN
Av.Dilek Kuzulu Yüksel Kırıldım aşka ama onun haberi yok! Biliyorum, konusacak bir seyimiz kalmadi, paylasacak hicbir seyimiz yok ortada. Yine de yuregimden, gucumun yettigi yere kadar sana sesleniyorum, seninle konusuyorum. Bugun sana olan kirginligimi rafa kaldirdim, sevgimi aldim avuclarimin arasina, ona siginiyorum. Cumlelerimi kisalttim, kelimelerim buruk, guluslerim istenmeyen evlat dudaklarimda. Bir ihtimal gelisine sigindigimi farkettiysem de, engel olmadim gurursuz ama umutlu ve sabirli hasretine. Anlik hayaller anlik mutluluklara gebe kaliyor..bugun gonlumu hos tutmak istiyorum...imkansiz olan her ruyaya inanasim geliyor. Bir cocuk gibi, isteklerimi bastiramiyorum. Calmayan telefonuma elim gidiyor, sana hala bende oldugunu israrla yazmaya calisiyorum. Bende olan seni hic kirmadim, degistirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin nasil oldugunu, gulup gulmedigini, anlamsiz bir sıkıntıyla merak ediyorum. Icimdeki guzelligine inanip inanmamani artik umursamiyorum..! Bulutlar yagmurunu toprakla opusturebilseydi bugun, bana o verdigin ama tutmadigin sozunu sahiplenerek, dans edebilirdim islakligima aldirmadan. Ki aslinda islanan sadece yuregim olurdu, bedenim degil...Usuyorum, bu usume yalnizligimdan geliyor ve sariyor her tarafimi. Tutunabilecegim hicbir guzellik yok, hatirlamaktan usanmayacagim anilarim disinda. Isinabilmek icin onlara sariliyorum. Anlamsiz ve cevapsiz sorular hinzirca siritiyor, ben gormemeye calisiyorum. Dusler uzak gibi gorunuyordu ama yakindi. Belki de gormeyi istemek gerekiyordu. Gozlerini ac desem kapatacaksin ama kapatma gozlerini..! Biliyorum levrekler derinlerde ve dalgali denizlerde yasar. Levrekler uzak bir dus gibi zor yakalanir. Ama sen becerirsin dusleri yakalamayi, derinlere dalmayi, uzaklara kavusmayi..Sahi, becerebilir misin..? Kendime bir demet papatya aldim ama bakmadim falima. Gozlerimi gelislere verdim, gozlerimdeki huzun bile seni ozlemis, kafayi bulunca itiraf etti sonunda. Dusuncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam degil. Gelseydin; kendimi unutup sana akacaktim, susturacaktim icindeki isyani, kavgalarin ortasinda bir gunes gibi dogup isitacaktim yuregini, sevincten aglayacaktim bu defa, mutluyken hemen sarhos olusum gibi, dokunacaktim, kusacaktim birikmisligimi, hasretimi ama gelmedin, gelmezdin, gelmeye hic de niyetin yoktu aslinda. Kendimi kandirdigimi anladigimda, agliyordum... Eskiden kimi sarkilarin ne kadar anlamli oldugunu dusunurken, simdi ayriligin ardindan calinan her sarki umutsuzlugumu ve sevgimi anlatiyormus gibi geliyor. Sevdigim ne cok sarki varmis, bunu senin gidisin gosterdi bana. Her sarkida sen varsin, her yerde, her gordugum insanda, denizde, gecede, uykumda...Nasil beceriyorsun her yerde olabilmeyi. Bu bir marifetse eger, niye benim yanimda degilsin ki...? Goz yaslarim asilligini yitiriyor ve yenik dusuyorum sevdana. Gittin..belki de hic gelmemistin, ben geldigini sandim. Ayak uyduramadim yorgunluguna. Dudaklarina, duslerindeki opusu konduramadim. Kimi zaman bir cocuk oldum guluslerinde simaran, kimi zaman bir kadin dokunuslarinda kendini bulan. Ama en cok da imkansizin oldum, hircinligin, yirmi yasın, gecikmisligin...Her gelisimde bir kez daha gonderdigin oldum. Inanamadigin, yenemedigin, uzerinden atlayamadigin korkularin oldum. Agladigin, bagirdigin ya da sustugun isyanin oldum. Ask pazarinda harcadigin mevsimler oldum, sessizce bosalan gozyaslarin,birikmisligin oldum. Son ses dinledigin bir sarkinin nakarati oldum, dilinin ucuna gelip de soyleyemedigin kelimeler, ister istemez yasadigin talihsizlikler oldum. Yuregindeki kadin ben olmak isterken, yuregine siginan ve tozlanacak olan bir ani oldum. Hak etmediklerin, artik yeter dediklerin ve herseyin olmak isterken belki de hicbir seyin oldum. Soylesene, ben gercekte senin neyin oldum...? Sesin hep uzaklari cagiriyordu, ben ustume alindim, sana geldim. Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenisi sahiplenir miydim..? Simdi bir mevsimlik ask kaldi avuclarimda. Sadece bir mevsim yasanan ama bir omur gibi gelen ask...Kalbime henuz soylemedim gittigini. Ogrenirse onun da aci cekmesinden korkuyorum. Seni hala benimle biliyor ve seviyor ama ben kalbime ilk defa yalan soyluyorum. Gittin...sevdamin oksuzlugune alisabilirim belki ama sesinin uzak yollarin sonunda olmasi acitiyor icimi. Suskunlugun en buyuk silahindi, suskunlugunla vurdun beni. Ben aliskinim kendi yaralarimi kendim sarmaya. Asil aci olan ve kanatan unutulmak aslinda. Soylesene, unutulmak kime yakisiyor..? Unutan sen olsan da, sana bile yakismiyor..Merak etme, ustune giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak sende daha guzel duruyor. Goruyorsun iste, aska ve sana ihanet etmiyorum ben, ki kirginligim aska.Sen ustune alindin...Bir sonbaharda, gunes hala daha isitirken bedenimi seni cikartti karsima. Sen "bitti" dediginde yagmur yagiyordu, askin cani sıkıldı, seni aldi... ***** Alıntıdır.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 26/04/2024 13:33:26