 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
idare mahkemesi kararlarının uygulanması |
Av.Zekayi ÜNAL |
KARARLARIN SONUÇLARI
MADDE 28 - 1. (Değişik: 4001 - 10.6.1994) Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.
2. (Değişik: 4001 - 10.6.1994) Tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. Mahkeme kararlarının otuz gün (*) içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.
_____
(*) Fıkradaki ''altmış'' kelimesi, 10 Haziran 1994 tarih ve 4001 sayılı Kanunun 13. maddesiyle, ''otuz'' olarak değiştirilmiştir.
_____
5. Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
6. Tazminat ve vergi davalarında kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi sebebiyle idarece kanuni gecikme faizi ödenir.
28. maddede geçen 30 günlük süre idare mahkemesi kararında ne zaman başlar?
örneğin imarda konut olan yerin imar durumunu değiştiren bir karara karşı açılan plan iptal davasında mahkeme işlemin iptaline karar veriyor. İdarede temyiz ediyor.
Eğer 30 günlük süre idare mahkemesi kararından sonra başlarsa idare 30 günlük sürede yeni işlem yapmak zorunda . Diyelim ki idare tekrar konut alanına aldı. Ama Danıştay idare mahkemesi kararını bozdu. Kişi de bu arada inşaat ruhsatı alıp inşaata başladı . Bu halde ne olacak. |
bahri polat |
Selamlar.Ben sağlık Personeliyim il sağlık müdürlüğünü bölge idare mah. yürütmeyi durdurma istemli dava açtım.Dava konusu Eş durumu nedeniyle tayinimin yapılmaması Tayin istediğim yerde daha önce geçici görevle çalıştım.Şimdi ise tayin talebinde bulundum kadrosunun dolu olduğunu söylediler.Oysa aynı geçici görevle çalıştığım dönemde kadrolu tayin yaptılar.Kadrosu dolu olan yere geçici görevlendirme yapılabilinirmi.Şu anda kurumdan savunma alındı.Bu sürede ek dilekçe mahkemeye sunarak,SSK Has. bakanlığa devri nedeniyle tekrar personel tayini yaptılar.Bu dilekçeye istinaden tekrar kurumdan savunma alınabilinirmi.3 ay oldu hala sonuçlanmadı ortalama yürütmeyi durdurma kaçgünde çıkabilir. |
Av.Tayfun Eyilik |
4. H D E. 2004/10500 K. 2004/13639 T. 30.11.2004
Davacı, belediye başkanı olan davalının, idari yargı kararının gereğini yerine getirmediğini ve böylece zarar görmesine yol açtığını belirterek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, saldırı niteliğindeki eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalı; takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir.
İdare mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre, idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu ve bu sürenin, kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği kuralı gözetilerek, zararın başlangıç tarihinin saptanması gerekir .
4. H D E. 2002/13052 K. 2003/3688 T. 27.3.2003
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 28/1. maddesinde; Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu, bu sürenin hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemeyeceği; aynı maddenin 4. fıkrasında da, mahkeme kararlarının otuz gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgilinin, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açabileceği belirtilmiştir. Yasanının bu düzenleniş biçiminden, otuz günlük sürenin, ilgilinin eylemli olarak göreve başlatılması için öngörülen en fazla süre olduğu anlaşılmaktadır. Bu süre içerisinde ilgilinin göreve başlatmasına yönelik işlemlerinin başlatılmış olması yargı kararı gereğinin yerine getirildiği biçiminde yorumlanamaz.Somut olayda, davalının yargı kararını uygulamamak biçiminde gerçekleşen haksız eyleminden sorumlu tutulması gerekir.
12. H D E. 2003/1113 K. 2003/3510 T. 25.2.2003
İcra takibi Vergi Mahkemesince verilmiş ilama dayanmaktadır. İlamda kesinleşmeye dair bir kayıt bulunmamaktadır. 2577 sayılı Kanunun 28/1-2. maddelerine göre tam yargı davaları hakkındaki kararların genel hükümler dairesinde infaz ve icrası istenebilir. Somut olayda takibe konulan yargılama gideri ve vekalet ücretinin tahsili için kararın anılan Yasanın 28/1.maddesi uyarınca kesinleşmesi zorunludur.
4. CEZA DAİRESİ E. 2000/5861 K. 2000/6973 T. 23.10.2000
''Yürütmenin durdurulması ve katılanın görevine iadesine" ilişkin Danıştay kararını tebliğ gününden itibaren 30 gün içinde yerine getirmeyen genel müdür olan sanığın eylemi lYUY.nın 28/1. maddesine aykırı olması nedeniyle TCY.nın 228. maddesindeki suçu oluşturur.
12. HUKUK DAİRESİ E. 2000/12145 K. 2000/13127 T. 19.9.2000
İdari yargının edayı içeren ilamları icra dairesinde ilamlı takibe konu edilebilir.Kesinleşmeden takibe konulamayacaklar idare aleyhine açılan ve haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar olup, somut olaya uygulama olanağı yoktur.
DANIŞTAY 10. DAİRE E. 2002/4061 K. 2004/5219 T. 28.5.2004
Dava konusu 27.4.1992 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile, ... ait 5 çimento şirketindeki kamu hisselerinin ... Firmasına satışına dair Yüksek Planlama Kurulunun 6.9.1998 tarihli ve 89/74 sayılı, ... kamu hisselerinin ... Firmasına satışına dair 9.2.1989 tarihli ve 89/3, 10.9.1989 tarihli ve 89/21 sayılı kararlarının idari yargı kararlarıyla iptal edilmesine karşın, konunun iç hukuku olduğu kadar dış hukuku da ilgilendirecek boyutlara ulaşması ve anılan yargı kararının uygulamaya konulması halinde Türkiye ile şirketler ve giderek ülkeler arasında yeni hukuki sorunlar doğmasının kuvvetle muhtemel bulunması sebebiyle ve özelleştirme yöntemlerini yeniden belirleyen 7.3.1990 tarihli ve 90/2 sayılı Yüksek Planlama Kurulu Kararı dolayısıyla, anılan satış işlemleri konusunda geriye veya ileriye yönelik şekilde işlem tesisine hukuken imkan bulunmadığı yolunda prensip kararının alındığı anlaşılmaktadır. Anayasanın ve 2577 sayılı Yasanın yukarıda aktarılan hükümleri ile ortaya konulan hukuki durum karşısında, yargı yerlerince verilen kararların, ilgili mercilerce uygulanması asıl olup, bu yoldaki hukuki işlemlerinde yine aynı merciler tarafından hukuk kuralları çerçevesinde yapılması hukuka bağlı devlet ilkesinin bir gereğidir. Hal böyle iken, Bakanlar Kurulunun iptali istenilen, 27.4.1992 tarihli kararı ile bu kararda sözü edilen, kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanmamasını öngörür nitelikte bir prensip kararı alınması açıkça hukuka aykırı bulunmaktadır.
DANIŞTAY 5. DAİRE E. 1999/2053 K. 2002/3798 T. 11.10.2002
Dava dosyasında yeralan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının memuriyette iken üst öğrenimi ( iki yıllık önlisans ) bitirmesi nedeniyle yapılan intibak işlemine karşı açmış olduğu davada, Bursa 2. İdare Mahkemesince verilen 27.12.1996 günlü, E:1996/284, K:1996/1123 sayılı iptal kararının, Danıştay Beşinci Dairesinin 5.2.1998 günlü, E:1997/1453, K:1998/244 sayılı kararıyla onandığı, sözkonusu iptal kararının 17.3.1997 tarihinde davacıya, 21.3.1997 tarihinde de davalı idareye tebliğ edildiği, davacının Mahkeme kararının uygulanması istemiyle 14.4.1997 günlü, dilekçe ile idareye başvurması üzerine, davalı idarece kararın uygulanması için düşülen duraksamanın giderilmesi amacıyla 5.6.1997 günlü yazı ile Maliye Bakanlığından görüş sorulduğu, yapılan yazışmalar sonucunda, Maliye Bakanlığının en son 29.9.1997 tarihli görüşü doğrultusunda, davalı idarece 8.10.1997 tarihli işlemle mahkeme kararı doğrultusunda intibak işleminin yapıldığı, ayrıca bu intibak işleminden doğan parasal farkların ise, Ekim/1995-Aralık/1996 dönemine ait 6.580.000. TL'sının 28.11.1997 tarihinde, Ocak/1997-Ekim/1997 dönemine ait 5.420.000.-TL'sının 13.11.1997 tarihinde faizsiz olarak davacıya ödendiği anlaşılmıştır.
Buna göre, 21.3.1997 tarihinde tebliğ edilen Mahkeme kararını, geciktirmeksizin uygulama zorunluluğu bulunan davalı idarenin, bu yöndeki iradesini, yasal süre geçtikten sonra, 5.6.1997 tarihli yazıyla Maliye Bakanlığından görüş sorarak ortaya koymak suretiyle yargı kararının uygulanması sürecine geçmiş, böylece hukuk-devleti ilkesine aykırı davranış içinde olmuştur.
Davacının memuriyet intibakına ilişkin yargı kararını 6 ayı aşkın süre sonra uygulayan idarenin, olayda ağır hizmet kusuru nedeniyle tazmin sorumluluğu bulunmaktadır.
Davacının mahrum kaldığı parasal haklarının mahkeme kararı doğrultusunda 3.11.1997 ve 28.11.1997 tarihlerinde ödenmiş olması karşısında, davacının maddi tazminata yönelik istemi hakkında Mahkemenin karar verilmesine yer olmadığı yolunda kurduğu hükümde hukuka aykırılık bulunmasa da davacının parasal hakları için yasal faiz ödenmesi yolundaki istemi konusunda hüküm kurulmamış olmasında isabet görülmemiştir.
Mahkeme kararının geç uygulanmasından dolayı davacının manevi tazminat istemine gelince;
Mahkeme kararında ifade edilenin aksine, manevi tazminat, sadece manevi değerlerde meydana gelen eksilmelerle sınırlı bir giderim yolu değildir. Aynı zamanda kişinin, yaşamında ortaya çıkan olumsuzluklar nedeniyle duyduğu her türlü sıkıntı ve üzüntüden kaynaklanan manevi zararların da manevi tazminat ödenerek giderilmesi gerekir.
Olayda, memuriyet intibakına ilişkin yargı kararını 6 ayı aşan süre içinde idareye uygulatamayan davacının, idarenin bu hukuk dışı tutum ve davranışı nedeniyle üzüntü ve sıkıntı çektiği, böylece, manevi zarara uğradığı açık olup; olayın oluşumu ve niteliği dikkate alınarak takdir edilecek manevi tazminatın da ağır hizmet kusuru bulunan idareden tahsili gerekir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle, Bursa 2. İdare Mahkemesinin 25.11.1998 günlü, E:1997/439, K:1998/1078 sayılı kararının maddi tazminata yasal faiz uygulanmaması ve manevi tazminat isteminin reddine yönelik kurulan hükümlerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adıgeçen Mahkemeye gönderilmesine, 11.10.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
|
Av.Zekayi ÜNAL |
öncelikle söyleyeyim uzun uzun yazdığım cevap gönderilemedi ve geri tuşuna basınca da silinmiş olduğunu gördüm. maalesef
bu nedenle kısa yazıyorum benim merak ettiğim telafisi güç zararların önlenmesi açısında gayrimenkul ile ilgili iptal davalarında kesinleşme şartının (humk'ta olduğu gibi) olduğuna dair yargı kararı var mıdır yada yorum.
Bana sorarsanız bu tip davalarda kanun metninden kesinleşme şartı olmadığı anlamı çıkıyor.
Ben yine de belki bir çözüm yolu vardır diye bu hususu forumda paylaşmak istedim. |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 09:05:43 |