 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
MK 471 karşısında TCK 33:hükümlülerin kısıtlılığı |
ozcanhukuk |
Değerli site üyeleri 22.11.2001 t. kabul edilen 4721 sayılı yeni Medeni Kanunumuzun Hükümlülerde vesayeti gerektiren hallerin sona ermesini düzenleyen 471. maddesi,eski Medeni Kanunumuzda bulunan 415. maddeyi karşılamıştır. MK 471. maddesi eski düzenlemeye nazaran önemli değişiklik getirmiştir. MK 471 maddesi ile "Özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûmiyet sebebiyle kısıtlı bulunan kişi üzerindeki vesayet,hapis halinin sona ermesiyle kendiliğinden ortadan kalkar" hükmü getirilmiştir. Yeni düzenleme kuşkusuz en büyük etkisini Ceza davalarında ve TCK 33 maddesinin yorumu ve uygulamasında gösterecektir. Nitekim MK değişikliğinden sonra 5 seneden fazla ağır hapse mahkumiyet halinde TCK 33 gereğince ceza müddetleri zarfında yasal kısıtlılık halini MK değişikliği karşısında artık hapis müddeti boyunca yasal kısıtlılık altında bulunmak olarak anlamak ve uygulamak gerekecektir. Bu itibarla MK değişikliğinden sonra artık hükümlü şartlı tahliye olduktan sonra yasal kısıtlılıktan kendiliğinden çıkacaktır,yoksa bihakkın tahliye tarihi beklenecek değildir.Yapılan düzenlemeyi son derece olumlu bulduğumu belirtmek isterim. MK değişikliği ile eski düzenleme zamanında bilhassa kişinin hükümlü olduğunu ve şartlı tahliye ile cezaevinden çıktığını bilmeyen üçüncü kişilerin karşılaştığı kısıtlılık halinin devam ettiği iddiası ve bu nedenle hukuki işlemde ehliyetsizlik nedeniyle iptali talepleri gibi çoğu kötüniyetli ve hukuksal izahtan uzak durumların önüne geçilmiştir
|
hukukçu |
Değindiğiniz konuyla ilgili olarak uygulamada karşılaşılacak bir soruna dikkat çekmek istiyorum. Halihazırda Yargıtay'da bulunan ve doğal olarak MK değişikliğinden önce haklarında mahkumiyet kararı verilmiş olan hükümlülerin durumu sorun teşkil edecektir. Yani bu hükümlülerin hakkında ceza müddetince yasal kısıtlılık altında kalması Mahkeme kararı ile hükme bağlanmıştır ancak MK değişikliği ise hapis müddetince yasal kısıtlılığı öngörmektedir. Bu itibarla kararda bir yanlışlıktan söz edilebilir,bu bağlamda ileride hükümlü şartıl tahliye hükümlerine göre bihakkın tahliye tarihi gelmeden hapisten çıktığında bu kişinin ehliyet durumu nasıl olacaktır? MK'na göre yasal kısıtlılık hali kalkmış olan hükümlü öte taraftan elinde halen kısıtlı olduğunu ve fiil ehliyetinin tam olmadığı sonucuna yönelen bir mahkeme ilamı taşımaktadır. Kanımca bu durumlarda Yargıtay salt olarak MK değişikliğini verilen hükümde bozma sebebi yapmamalı ve CMUK 322 maddesine göre kıyasen düzelterek onayabilmelidir,böylelikle gereksiz yere yargılamanın uzatılmasının önüne geçilmiş olur. Öte yandan Yargıtay aşamasından da geçmiş mahkumiyete uğramış ve üstelik şartlı tahliye edilmiş ve ancak ceza süreleri bitmemiş kişilerin de elinde kısıtlılık konusunda aynı hükümleri havi ilam olduğu düşünülecek olursa gereksiz çelişkilerin de önüne geçilmiş olur.Nitekim bu durumda olan kişiler bakımından MK değişikliğinin yürürlüğe girmesi ile ve MK' de yasal kısıtlılığın "kendiliğinden" ortadan kalkmasının öngörülmüş olması karşısında ayrıca bir mahkeme kararına gerek olmayacağı şüphesizdir. Yani bu kişilerin yeniden Yargıtay'a yahut bir başka Mahkemeye gidip yasal kısıtlılık hallerinin devam edip etmediğine dair yeni bir karar almaları mümkün olmadığına ve esasen buna gerek olmadığına göre Yargıtay aşamasındaki dosyalarda Yargıtayımızın salt bu sebebe dayanarak düzelterek onama yolu dahi varken MK değişikliğini bozma sebebi yapması kanımca gereksiz olacaktır.
|
Bugünün tarihi: 03/05/2025 22:57:46 |