Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
19 Mayıs
commodore1tr 19 Mayıs 1919 tarihi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı tarih olan 19 Mayıs aynı zamanda “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanmaktadır. Atatürk Millî Mücadele sıralarında Türk milletini ileri götürecek olanların ve köhnemiş fikirlere karşı gelecek olanların genç fikirler olduğunu görmüştü. Bu nedenle de “gençlik” kavramı Atatürk için ayrı bir önem taşımaktadır. Atatürk gençlerden sık sık bahsederken, yaş sınırı dışında fikri olarak gençliği yani, fikirde yeniliği ifade etmiştir. O’nun şu sözü çok anlamlıdır:“Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.” Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği ve “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanan 19 Mayıs tarihinin önemini daha iyi anlayabilmek için Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğunu bir kez daha hatırlamamız gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki önemli olaylardan biri Atatürk’ün Samsun’a ayak basışıdır. TürkMilleti Birinci Dünya Savaşı sonrasında kötüleşen koşullar içinde kurtuluş çareleri ararken büyük bir lider Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıktı ve Samsun’a ayak basarak “Kurtuluş” yolunu açtı. Dolayısıyla Atatürk’ün 16-19 Mayıs 1919 İstanbul’dan başlayan yolculuğu bir kurtuluş dönemini simgeler. Samsun’a ayak basışının taşıdığı önem Atatürk’ün Büyük Nutku’nu 19 Mayıs 1919 Samsun’a çıkışı ile başlatmasından anlaşılmaktadır ki şimdi bu yolculuğu kısaca anlatmaya çalışalım. Samsun işgal kuvvetleri için önemli noktalardan biriydi. Stratejik bakımdan büyük öneme sahipti ve Karadeniz’den Orta Anadolu’ya açılan en rahat ve güvenilir bir kapıydı. İngilizler 9 Mart 1919 tarihinde Samsun’a askerî birlik çıkarmışlardı. Buna tepki olarak Türk Makinalı Tüfek birliğinden Hamdi adındaki bir teğmenin askerlerini alarak dağa çıkması dikkatleri bu bölgeye çekti ve İngiliz Yüksek Komiserliği’nin de Türk halkının silâhlandığı konusundaki şikayetleri üzerine bu bölgeye güvenilir bir kumandanın olağanüstü yetkilerle gönderilmesine karar verildi. Bu kumandan Mustafa Kemal Atatürk’tü ve Atatürk uzun zamandan beri ülkenin içinde bulunduğu bu umutsuz duruma üzülüyor ve birşeyler yapmak içinAnadolu’ya geçmek istiyordu. Bu O’nun için bulunmaz fırsattır. İstanbul-Samsun yolculuğu öncesinde Atatürk’le Padişah Vahdettin arasında geçen konuşmayı Atatürk şöyle anlatır: “-Paşa, Paşa!... Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin!Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (bu bir tarih kitabıdır)! Bunları unutun, dedi, asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden daha önemli olabilir...Paşa, Paşa...Devleti kurtarabilirsin!... Bu sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle içtenlikle mi konuşuyor?...O Vahdettin ki... bütün yaptıklarından pişman mı olmuştur?Aldatıldığını mı anlamıştı?Fakat, böyle bir yorum ile başka konulara girişmeyi ürkütücü saydım, kendine karşılık verdim: -Kişiliğe güveninize ve bana bunca yüz verişinize teşekkür ederim...Elimden gelen hizmeti esirgemeyeceğime lütfen güveniniz...” Atatürk bu konuşmada plânlarının sezilmiş olabileceği duygusuna kapılmıştı ama, O’nu bekleyen ve O’na güvenen bir“Türk Milleti” vardı. Atatürk ile beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü başlayacak yolculuğa gemi kaptanı İsmail Hakkı Durusu dışında 18 kişi eşlik edecekti. Bu 18 kişinin adları şöyleydi: III. Kolordu Komutanı Kurmay Albay Refet Bey (General Bele), Müfettişlik Kurmay Başkanı Kurmay Albay Manastırlı Kâzım Bey (General DIRIK), Müfettişlik Sağlık Bakanı Doktor Albay İbrahim Talî Bey (ÖNGÖREN), Kurmay Başkan Yardımcısı Kurbay Yarbay Mehmet Ârif Bey(AYICI), Karargâh Erkân-ı Harbiyesi İstihbarat ve Siyâsiyât Şubesi Müdürü Kurmay Binbaşı Hüsrev Bey(GEREDE), Müfettişlik Topçu Komutanı Topçu Binbaşı Refik Bey(SAYDAM), Müfettişlik Başyaveri Yüzbaşı Cevad Abbas(GÜRER), Kurmay Mülhakı Yüzbaşı Mümtaz (TÜNAY),Kurmay Mülhakı Yüzbaşı İsmail Hakkı (EDE), Müfettişlik Emir Subayı Yüzbaşı Ali Şevket (ÖNDERSEV), Karargâh Komutanı Yüzbaşı Mustafa Vasfi (SÜSOY), Kurmay Başkanı Emir Subayı ve Müfettişlik Kâlem Âmiri Üsteğmen Arif Hikmet (GERÇEKÇI), İaşe Subayı Üsteğmen Abdullah(KUNT), Müfettişlik İkinci Yaveri Teğmen Muzaffer (KILIÇ), Şifre Kâtibi, Birinci Sınıf Kâtip Fâik (AYBARS), Şifre Kâtibi Yardımcısı, Dördüncü Sınıf Kâtip Memduh (ATASEV). Atatürk beraberindeki kişilerle beraber 16 Mayıs 1919 Cuma günü öğleden sonra “Bandırma” adındaki eski bir vapurla Galata rıhtımından ayrılır. 17Mayıs 1919 Cumartesi günü Bandırma Vapuru saat 21.40 sıralarında İnebolu’ya varır. 18Mayıs 1919 Pazartesi günü beklenen yolculuğun sonuna gelinir. Yolcular Kalyon Burnu denilen yerden sandallarla Merkez iskelesine çıkarılırlar. Bu sandallardan birinin sahibi olan İsmail Yurtsever, o zaman için Atatürk’ü tanımadığını söyler,Atatürk’ü sandalda ve Samsun’da iken geniş yakalı lejyon kaputu ve başında kalpakla gördüğünü anlatır. Atatürk, İstanbul’dan başlayan ve Samsun’da sona eren yolculuk esnasında görevli bir askerdi ve giyimi de buna uygundu ancak Samsun’a ayak bastığı günden birkaç gün sonra asker değil, sivil olarak hareket edecekti. Atatürk’ün Samsun’a çıkışında gördüğü manzara pek parlak değildi. Şehirde İngiliz işgal kuvvetleri vardı. Pontusçular sokaklarda kol geziyordu. Halk kendisini koruyamayacak durumdaydı. Atatürk bugün müze haline getirilen Hıntıka Palas’ta kaldıkları süre içinde hep bu sorunları düşündü, yolculukta geçirdiği uykusuz geceler sona ermemişti; şimdi de burada uykusuz geceler başlıyordu. Ama, O’nda ve O’nun gibi düşünenlerde bu azim oldukça hiçbir engel aşılmaz değildi. Kısaca vermeye çalıştığımız bu yolculuk Türk Milleti için bir dönüm noktası oldu ve kurtuluşun başlangıcıydı. Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’da Anadolu topraklarına bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin önemi nedeniyle de 19 Mayıs’ı Türk gençliğine armağan etti. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi gençlik kavramı genel anlamda fikirlerdeki yeniliği anlatmaktadır. Atatürk“Gençler!Benim gelecekteki emellerimi gerçekleştirmeyi üstlenen gençler!Bir gün bu memleketi sizin gibi beni anlamış bir gençliğe bırakacağımdan dolayı çok memnun ve mesudum”derken Türk gençliğine olan güvenini de anlatmıştır. Atatürk’ün şu sözleri hepimiz için bir rehber olmalıdır:“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kâfidir”(7)demiştir. Atatürk’ü anlamak, yaşadıklarını ve fikirlerini bilmekle mümkündür. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında yaşanan zorlukları her zaman göz önünde tutarak, 19 Mayısları Atatürk’ün emanetine daima sahip çıkarak kutlamalıyız
commodore1tr Bugün 15 Mayıs ; Taihimizdeki önemli günlerden birisi... Tam bugün Yunan askerleri İzmir'imizi işgale başladılar.. Konak meydanına geldiler en öndeki askerin elinde sancaktar olduğundan kocaman bir Yunan bayrağı vardır. İzmirde yaşayan Rumlar bu olayı alkışlar ve sevinçle karşılarlar Bahar yağmuru taşıyan bulutlarla kaplıdır gökyüzü gökgürültüsünden hemen önce bir silah gürültüsü duyulur sancaktar ve bayrağı yerlere serilirken izleyenler kaçışır ancak köşedeki kıraathanenin önünde eli silahlı bir adam bir heykel gibi durmaktadır. Onun bu duruşu yıllar sonra gerçek bir heykele dönüştürülecek ve kaidesine “ Hasan Tahsin “ adı yazılacaktır. Silahını daha sonra diğer askerlere çeviren bu genç gazeteci süngülenerek oracıkta öldürülür. Selanikte başlayan ve daha 31 yaşındayken sona eren bu erdemli yaşam bir sembol olur ve 'ilk kurşun ' olarak anılır yıllar boyu. Gerçek adı Osman Nevres olan bu gerçek kahraman Hasan Tahsin 'in İzmir’in Konak Meydanı’nda bulunan heykeline kuşlar konup havalanır her gün. Ama ne zaman sağ eline bir kuş konsa hüzünlenir Hasan Tahsin; çünkü, elinde o an tabanca değil, ekmek kırıntıları olsun ister. Ruhun şad olsun nur içinde yat T.A
commodore1tr 19Mayıs diyin ce aklıma Cenk Koray geldi rahmetli 19 a takmıştı malum.. herşeyiyle inceleyip ek yapmazsam bana kızar değil mi? EEE bende commodore olarak yatım :)) 1 - 1881’de 19. yüzyılın bitimine 19 yıl kala doğmuştur. 2 - Sağlığında, İngiliz İmparatorluğu hükumeti Atatürk’ün doğum gününü tebrik için Türk Hükumeti’nden sormuş, Atatürk 19 Mayıs 1881 diye yanıtlamış ve kayıtlara böyle geçmiştir. 3 - 1900’de 19 yaşında Harbiye’ye girmiştir. 4 - 19 Aralık 1904’te bağımsızlık düşüncelerinden ötürü Yıldız Sarayı’na çağırıldı. 5 - Harb Akademisi’nden aldığı sicil 317-8’dir. Bu rakamların tek tek toplamı 19 eder. 6 - Çanakkale Savaşlarının zaferle sonuçlanmasında büyük rol oynayan 19. Fırka’yı (Tümen) kurmuş ve ona komuta etmiştir. 7 - 19 Mayıs 1915’te Miralay (Albay) oldu. 8 - Mahiyetindeki komutanlara: “Ben size, taarruz edin demiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zamanda yerimize başka kuvvetler gelebilir.” Demiş ve elindeki pek az kuvvetle 19 Mayıs 1915’e kadar oyalama muharebesi ile düşmanı tutmuştur. Düşman yine Çanakkale’deki başarısızlıkları sonucu 10 Aralık 1915’te Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmıştır. 9 - Zor bir duruma düşen 7. Ordu’ya komutan tayin edilen M. Kemal, bir düşman saldırışını seziyor ve hazırlanıyordu. Nitekim 19 Eylül sabahı düşman harekete geçti, hem de kat kat üstün kuvvetlerle. Sağındaki ve solundaki kuvvetler epeyce kayıp verdikleri halde M. Kemal zamanında aldığı tedbirlerle kayıp vermekten kurtuldu. 10 - 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkacak olan Atatürk’ün bindiği Bandırma vapurunda 19 yolcu vardı. ( 19 Mayıs 1963 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın 19 Mayıs ve Ötesi adlı makalesinden) 11 - 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktı. Bu tarihte 3 tane 19 rakamı vardır ki Atatürk’ün ömrü de zaten 3 x 19 ‘dur. 19 Mayıs 1919’da ise 2 X 19= 38 yaşındaydı. 12 - 19 yıl Türk milletinin kaderine bilfiil hakim olmuş, Türk milletine baş komutan ve devlet başkanı olarak hizmet etmiştir. ( 1919-1938) 13 - Milli Mücadele’ye fiili olarak başlanması için komutanlar ile yaptığı konuşma ve mecliste milli davanın gerçekleşmesi yolunda güdülecek siyasetin karara bağlanma tarihi de 19 Kasım 1919’dur. 14 - Millete yayınladığı bir beyanname ile Osmanlı Devleti’nin hayat ve egemenliğinin sona erdiğini belirterek Türk milletini hayat ve bağımsızlığa kavuşturmak için, Ankara’da olağanüstü bir meclis toplanmasını ve Türk milletinin idaresini bu meclise devretmeyi 19 Mart 1920’de kararlaştırmıştır. 15 - Sakarya Meydan Muharebesi’ni kazandıktan sonra, başarısına karşılık TBMM kendisine olan minnet ve şükranını belirtmek için 19 Eylül 1921’de kabul ettiği özel bir kanunla mareşallik ve gazilik unvanı vermiştir. 16 - Hitabet sanatının şaheseri olan Büyük Nutuk’un sonundaki Türk Gençliği’ne Hitabesi de başlangıç cümlesi ile birlikte 19 cümledir. 17 - Büyük devlet adamı ve eşsiz kahramanın adı ve soyadı “Mustafa Kemal Atatürk” de 19 harftir. 18 - “Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlesi de 19 harftir. 19 - “İstikbal Göklerdedir “ Ne rastlantıdır ki Atatürk’ün bu sözleri de 19 harften oluşmaktadır. 20 - 10 Kasım 1938’de ( 19 x 2 x 19 ) ( !0 Kasım günü saat 10+9=19 ) 3 x 19= 57 yaşında ölümlü yaşama gözlerini kapamıştır. 21 - Cenazesi büyük bir merasimle 19 Kasım 1938 günü Yavuz zırhlısı ile İzmit’e götürülmüştür. 22 - En büyük kahramanın ebediyete intikali üzerine arkadaşı ve halefi İsmet İnönü’nün Türk milletine beyannamesi 19 cümledir. 23 - Doğum ve ölüm yılları 1881 ve 1938 sayıları 19 sayısının katlarıdır. 24 - 1919 rakamında 101 tane 19 vardır. 25 - İlk 19 yılda hazırlandı, 19 yılda siyaset ve askerlik alanında savaştı, üçüncü 19 yılda devlet başkanı sıfatı ile hizmet etti.
commodore1tr Bugün 16 mayıs.... Takriben 3 saat sonra yani saat 1530 civarlarında galatadan bir gemi kalkacak adı bandırma olan bu gemi Kurtuluş savaşını resmen başlatacak komutanı Samsun a götürecekti...... kısaca bakarsak.. Şişli'deki evinde son gecesini annesi ve kız kardeşiyle geçiren Mustafa Kemal, ertesi gün 16 Mayıs 1919'da, 19 kişiyle denize açıldı. Deniz fırtınalı, makinaları eski Bandırma Vapuru'nun pusulası bozuktu.Kaptan İsmail Hakkı Dursun ise bu suları tanımıyor, Karadeniz'e ilk kez açılıyordu. Vapurun hareketinden önce Rauf Bey, Mustafa Kemal'e yola çıkmamasını, işgal kuvvetlerine mensup bir torpido tarafından takip edileceğini ve çevrileceğini haber verdi. Ama O'nun kaptana emri, ''Derhal ve bütün süretinle denize açıl'' oldu. Son sürati ancak 7 mil olan Bandırma Vapuru, yola çıktığında denizdeki fırtına, Mustafa Kemal hariç herkesin rahatsızlanmasına neden oldu. Fırtınalı denizde, uykusuz geceler sonunda İnebolu geçildi ve Sinop Limanı'na varıldı. Buradan kara yoluyla gitmenin çareleri araştırıldı, ancak alınan yanıt, ''Ne yol var, ne vasıta'' olunca, Mustafa Kemal, arkadaşlarına,''Çocuklar, bir gecelik daha tehlike var. Onu da atlatabiliriz'' dedi. Vapurla yola devam edildi. Ertesi gün 19 Mayıs 1919'da şafak sökerken, Bandırma Vapuru, direğine ordu komutanlığı forsu çekilmiş olarak Samsun Limanı'na girdi.
commodore1tr Sevgili hocam prof.dr. suna kili'nin yazısını almazsam kızar bana.. Ulusların geçmişinde, onların yazgısını değiştiren, yarınlarını aydınlatan, toplumu bütünüyle kavrayıp köklü bir değişmeye, gelişmeye, yeni bir yapıya, yeni bir oluşuma iten tarihler vardır. Böylesine tarihler başlangıçta kuşkusuz koparılmış bir takvim yaprağından farksızdır. Bu tarihler, eğer bir büyük geleceğin, bir büyük devrimin ilk adımı, başlangıcı olabilmek mutluluğuna ererse kutsallaşır, ölümsüzleşir. Başlangıçları sonsuzlaştıran, başlangıçları unutulmaz yapan, başlangıçları yücelten, o başlangıçlardan doğan geleceğin aydınlığı, yaratıcılığı, üretkenliği ve sürekliliğidir. 19 Mayıs 1919 böyle bir başlangıçtır, böyle bir ilk adımdır. Ulusların geçmişinde bulanık, tipili, fırtınalı, karanlık dönemler vardır; yol bulmak, iz seçmek, aydınlığa çıkmak olanaksız görülür o günlerde. Çoğunluk bir kısır döngü içindedir, el yordamıyla el yardımıyla karanlıktan sıyrılacağını sanır, tutunacak dal arar, bulamaz; buldu sandığı dallar, yardım edici sandığı eller yaban ellerdir, hain ellerdir, düşman ellerdir. Böylesine günlerde kimiler kurtuluşu düşmanla birleşmekte, kimiler bir büyük devletin koruyuculuğunda, kimiler parçalanıp bölük, pörçük bölgesel direnme örgütleri oluşturmakta, sözde devletçikler yaratmakta görürler. 19 Mayıs 1919, böyle bir karanlık dönemden seçilmiş aydınlık bir tarihtir. Ulusların geçmişinde yöneticiler, komutanlar, devlet adamları vardır. Gelirler, çalışırlar, yönetirler, ordulara komuta ederler, savaşırlar, kazanırlar, yenilirler, yenerler ve sonunda göçüp giderler. Devlet adamlarını, yöneticileri, komutanları ölümsüzleştiren, büyük önder yapan, ulusların tarihine, yazgısına damgasını vurduran, uluslarıyla, tarihleriyle bütünleştiren, özdeşleştiren onların atılımcı, bütünleştirici, birleştirici, yol gösterici, ışık tutucu, aydınlatıcı, ulusçu, devrimci kafaları ve yapılarıdır. Mustafa Kemal Atatürk böyle bir önderdir. Çağını Bilmek... Büyük önderlerin başarılarında en büyük etken akılcı oluşlarıdır. Başarılı, devrimci önder, kime, kimlere karşı, niçin, hangi amaçla savaştığını, kullanacağı savaş araçlarını, taktiğini, stratejisini; içinde bulunduğu toplumsal yapıyı, o yapıyı oluşturan ekonomik, kültürel, siyasal, tinsel, etnik, sınıfsal etkinlikleri, savaşacağı güçleri, onların çıkar, denge ve hesaplarını; ulusunun özelliklerini, kadrosunda yer alanların karakterlerini, yeteneklerini, inançlarını, dayanma güçlerini en iyi tanıyan ve tüm bunların üstünde başlangıçtan amaca ulaşacağı süreçte neyi, ne zaman, nasıl, ne kadar yapabileceğini en iyi hesaplayan, planlayan ve tüm savaşım boyunca ulusunun güvencesini, inancasını her geçen gün biraz daha önderliğinde yoğunlaştıran kişidir. Mustafa Kemal, böyle bir akılcı önderdir. Ulusların geçmişinde savaşlar vardır, bazıları yenilgi, bazıları yengiyle sonuçlanan savaşlar. Bazılarında ülke topraklarından topraklar kopar gider, bazılarında ülke toprak kazanır, sınırlar genişler; bazıları ulusların sınırlarını haritalardan silip götürür. Bunlar dar kapsamlı, dar amaçlı savaşlardır. Savaşları, ulusal kurtuluş hareketine dönüştüren, o savaşların, geri kalmışlığı, sömürüyü, bağımlılığı kırma, yok etme, toplumu tümüyle geliştirme, tam bağımsızlaştırma, çağdaşlaştırma ve demokratikleştirme amacıyla başlatılması ve sonuçlandırmasıdır. 19 Mayıs 1919’la başlayan Türk bağımsızlık hareketi böyle bir savaştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün, bağımsızlık savaşını, bu savaşın niçin yapıldığını, hangi amaca yönelik olduğunu anlatan Nutuk’u ‘1919 yılı mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım’(1) tümcesiyle başlar. ‘Daha İstanbul’a çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar’ olarak da belirlediği amaç ‘Ulusal egemenliğe dayalı, koşulu olmadan bağımsız bir Türk devleti kurmaktı’ (2). ‘Bu kararın dayandığı en güçlü düşünce ve mantık, Türk ulusunun haysiyetli ve onurlu bir ulus olarak yaşaması’ temelidir. ‘Bu da ancak tam bağımsızlığa sahip olmakla elde edilebilecek’ti. ‘Üstlenilen görevin asıl ruhu, tam bağımsızlık’tı. ‘Tam bağımsızlık, mali, iktisadi, adli, askeri ve bunlar gibi her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demekti.’ Bu sayılanların ‘herhangi birinde bağımsızlıktan yoksun olma ulus ve ülkenin gerçek anlamında bütün bağımsızlığından yoksun olması demek’ti. (3) Bu karar ve düşünce ile Atatürk, ‘Ulusunun vicdanında ve geleceğinde duyduğu büyük gelişim yetkisini, bir ulusal giz gibi vicdanında taşıyacak, azar azar, ‘aşama aşama tüm toplumumuza uygulatmak zorunda’ kalacaktı. (4) Günümüzde toplumbilimcilerin, siyasal bilimcilerin uğraş alanlarının, konularının en önemlilerinden biri geri kalmışlığı inceleme, bunun bulgularını saptama ve toplumsal değişmeyi, çağdaşlaşmayı, bu sürecin hangi aşamalardan geçerek gerçekleştiğini araştırmaktır. Atatürk kuşkusuz bir toplumbilimci değildi fakat akılcı bir önderdi. Uulsunun, ülkesinin yapısını tümüyle kavramıştı, dünya koşullarını, bu koşulları yaratan uluslar arası ilişki ve çelişkileri iyi biliyordu. Ulusçuydu; başlattığı savaş, bir kurtuluş savaşıydı. Bu savaşın sonunda kurulacak devlet; ülkesi, ulusu ve toplumunun tüm bireyleriyle sömürülmekten kurtulmuş, bütünüyle bağımsız bir devlet olacaktı. Toplumda demokratik, laik, ulusal bir kültür gelişecekti. Ve toplum, onun bireyleri yaşam boyu ‘akıl’ı, ‘bilim’i yol gösterici olarak bilecek, ona göre hareket edecekti. Sırf yüceltmek için değil, ama bir gerçeği, günümüzde bilimsel açıdan aydınlığa kavuşan, kurumlaşan bir gerçeği belirlemek amacıyla söylüyoruz: Atatürk toplumbilimcilerin daha yenilerde saptayabildiği geri kalmışlık yaşantısının ögelerini, bağlantılarını, bu geri kalmışlıktan kurtulmanın nasıl, hangi yollardan geçerek gerçekleşebileceğini,; gerçekleştiğinin sanıldığı dönemlerde ise hangi kapıların aralanılarak geliştirilebilecek yeni bir sömürgecilik anlayışıyla yeni bağımlılıklar yaratılabileceğini sezgileyen, söyleyen, daha savaşımın başında bunlara gününün, sonraki kuşakların dikkatini çeken büyük bir önderdir. Rastlantı mı, yoksa yeni bir oyun mu? 19 Mayıs 1919’larda Atatürk’ün ‘Ata Yurdu’ dediği Anadolu bile düşmanlarca paylaşılmıştır. En kötüsü, Anadolu’da yaşayan azınlıkları, etnik grupları yeni devletçikler kurmaya iten işgalci dış güçler, yazgısını, geleceğini bu topraklara ağlamış, toplumun belli kesimlerinden bazı kişilerle bağlaşma, uyuşma, birlikte hareket etme bağlantısı kurabilmişlerdir. Savaş hem dıştaki işgalcilere, hem de içteki uzantılarına karşı verilecektir. Etnik bölünmeler, mezhep ayrılıkları alabildiğine körüklenmektedir. Günümüz Türkiye’sinde çoğulcu, özgürlükçü demokratik bir düzen geçerlidir. Ama bu düzen içinde Türk devleti, Türk ulusu, Türk toplumu yeni sömürgecilik anlayışının bazen açık açık söylenen, bazen kokusundan ve dokusundan anlaşılan, sezilen, görülen kıskaçlarıyla sıkıştırılmak, bunaltılmak, yok edilmek istenmektedir. 19 Mayıs 1919’ların ‘Ata Yurdu’ Anadolu’yu parçalama, bölme niyetleri, ‘Halklar’ sözcüğü, ‘Halklara özgürlük’ haykırışlarıyla yeniden sergilenmekte, topluma çeşitli görüntülerle yayılmaktadır. Bilerek, ya da bilmeden bunu titreşimine kendini kaptıranlar vardır. Bu bir rastlantı mı, yoksa yeni bir oyun mudur? Hiç kuşkusuz bu, yeni sömürgeciliğin sahnelediği bilinçli bir harekettir: Türk ulusunun 'Ata Yurdu’ Anadolu’nun parçalanmasına yönelik bir dış girişimdir. Atatürk gibi... Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın ilk adımının 19 Mayıs 1919’un bugünkü yıldönümünde devleti, siyasal partileri, sendikaları, dernekleri, tüm örgütleri yönetenlerimizle, bilim adamlarımızla, kadınımızla, erkeğimizle, tyaşlımızla, gencimizle, tüm toplumumuzla Atatürk’e dönmek, Onun gibi düşünmek zorundayız. Atatürk; düşüncesi, öğretisi ve uygulamasıyla kendini dogmalara bağlayan, gelecek kuşakların o dogmalar demeti içinde ideolojik bir eğitimle yetiştirilmesini isteyen bir önder değildir. Yol gösterici olarak dogmaları değil, ‘akıl’ı, ‘bilim’i önermiştir. Atatürk cumhuriyetçidir, ulusçudur, halkçıdır, devletçidir, laiktir ama tüm bunların sonunda devrimcidir; insancıldır. Onun için At atürk’e dönmek, Atatürk gibi düşünmek dogmacılık değildir. Atatürk gibi düşünmek devletimizle, ulusumuzla, toplumumuzla ve toplumumuzun tüm bireyleriyle bağımsız, çağdaş, ulusal, devrimci olmaktır.
commodore1tr Atatürk diyince birde 19 mayıs aklıma takıldı hep hiç sevdiği şarkıları sıralamamışız neticede oda insandı ve severdi şarkıları türkülerii.. İşte bir demet encere açıldı bilaloğlan... Yemen Türküsü Vardar Ovası Çanakkale İçinde Yanık Ömer Kırmızı Gülün Alı Var Alişimin Kaşları Kara Cana Rakibi Handan Edersin Mani Oluyor Halimi Takrire Hicabım Nihansın Dideden Ey Mest-i Nazım Olmaz İlaç Sine-i Sad Pareme Atladım Bahçene Girdim Dayler Dayler, Viran Dayler Esiri Zülfünün Ey Yüzü Mahım Gitti de Gelmeyi Verdi Hab-gah-ı Yare Girdim Arz İçin Ahvalimi Köşküm Var Deryaya Karşı Şahane Gözler Şahane HAVADA BULUT YOK, BU NE DUMANDIR ? MAHLEDE ÖLÜM YOK, BU NE ŞİVANDIR ? ŞU YEMEN İLLERİ NE DE YAMANDIR. AH O YEMENDİR, GÜLÜ DİKENDİR, GİDEN GELMİYOR, ACEP NEDENDİR ? BURASI HUŞ'TUR, YOLU YOKUŞTUR; GİDEN GELMİYOR, ACEP İŞTİR ? KIŞLANIN ÖNÜNDE REDİF SESİ VAR, BAKIN ÇANTASINDA ACEP NESİ VAR ? BİR ÇİFT KUNDURASI, BİR DE FESİ VAR. AH O YEMENDİR... KIŞLANIN ÖNÜNDE GEZİYOR KAZLAR, ELİM, KOLUM AĞRIR, YÜREĞİM SIZLAR, YEMEN'E GİDENE AĞLIYOR KIZLAR. AH O YEMENDİR... KIŞLANIN ÖNÜNDE BİR BİNEK TAŞI, YOKLAMA YAPIYOR BİZİM BİNBAŞI, SEFERE GİDERLER ÇAVUŞ, ONBAŞI. AH O YEMENDİR... MAYA DAĞDAN KALKAN KAZLAR AL TOPULU BEYAZ KIZLAR YARİMİN YÜREĞİ SIZLAR EĞLENEMEM ALDANAMAM BEN BU YERLERDE DURAMAM VARDAR OVASI VARDAR OVASI KAZANAMADIM SILA PARASI MAYA DAĞIN YILDIZIYIM BEN ANNEMİN BİR KIZIYIM EFENDİMİN SAĞ GÖZÜYÜM EĞLENEMEM ALDANAMAM BEN BU YERLERDE DURAMAM VARDAR OVASI VARDAR OVASI KAZANAMADIM SILA PARASI HAB-GAH-I YARE GİRDİM ARZ İÇİN AHVALİMİ, BİR PERİŞAN HALİNİ GÖRDÜM, UNUTTUM HALİMİ. SAKİTEN İCRA EDERKEN DİDE EŞK-İ ALİMİ. LEBLERİNDE, SİNESİNDE GİZLENEN AMALİMİ, LEBLERİMLE TOPLADIM TEBRİK EDİN İKBALİMİ
commodore1tr Bugün 19 Mayıs... Mustafa Kemal 16 Mayıs 1919 günü Bandırma Vapuru ile Samsun'a hareket ederken, limanda bulunan işgal kuvvetlerine ait gemilere bakarak, "Geldikleri gibi gidecekler" demişti. 16 Mayıs 1919 günü başlayan, 19 Mayıs 1919 günü Samsun'dan Anadolu'ya yayılan, Türk halkının Bağımsızlık Savaşı, 30 Ağustos 1922'de sona erer. 600 yıllık Osmanlı İmparatorluğu'nun sonu olan Sevr Antlaşması, ardında işgal edilmiş bir yurt bırakmıştı. ATATÜRK'ün Gençliğe Söylevi'ndeki gibi; ulusun tüm tersanelerine girilmiş, tüm kaleleri zaptedilmiş, ordusu dağıtılmış ve silahları toplanmıştı. Halk yoksul ve perişan bir durumdaydı. Toprakları İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar tarafından paylaşılmış, en kötüsü ise Yunan askeri güçleri İzmir'den başlayarak Anadolu'nun içlerine doğru ilerlemekteydi. Mustafa Kemal böyle bir ortamda Türk Ulusunun bağımsızlığını yeniden kazanması için 19 Mayıs günü Samsun'a çıkarak, büyük savaşı başlatmıştı. Önce Amasya'da, ardından Sivas ve Erzurum'da toplanan kongrelerden sonra, Ankara'da kurulan Büyük Millet Meclisi ve yeni Türk Devleti'nin kuruluşu... 19 Mayıs, dünyadaki tüm ezilmiş ve sömürülmüş ulusların bir simgesidir. 19 Mayıs, zülme ve emperyalizme başkaldırışın sembolüdür. 19 Mayıs, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş müjdecisidir. 19 Mayıs, yenilenmedir, Türk insanının kendini bulması, ümmet yerine birey olma erkini kazanmasıdır. 19 Mayıs, özgürlük ve bağımsızlıktır. 80 yıl önce bugün, İstanbul'dan hareket eden ve her an batırılma tehlikesi içinde olan bir köhne gemi bir büyük insanı, bir önderi sessizce Samsun'a getirdi. Türk ulusunun bugünlere ulaşmasında bir başlangıç olan 19 Mayıs'ı Mustafa Kemal Türk gençliğine, Gençlik Bayramı olarak armağan etti. Bununla da kalmadı, Türkiye Cumhuriyetini çağ gerisine götürecek her türlü bedbahtlarla savaşması için görev verdi. Ne mutlu, bizlerin bugünlere gelmesini sağlayan Mustafa Kemal'e ve bu ulusun özgürlük ve bağımsızlığı için canlarını verenlere
commodore1tr 19 mayıs gençlik ve spor bayramı başta gençlerimiz sonra tüm ulusumuza anlayanada anlamayanada kutlu vede mutlu olsun... Kanla yazılan bağımsızlık destanları dayı yürüyüşü ile masa başında verilemez.....
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 09:03:48