 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
hukuki ayıp bence... |
commodore1tr |
Gazetede haberi okudum inanamadım bir kere daha okudum evet doğruydu değişmemişti ilk okuduğumla ikincisinde aynı yazılar yazıyordu. Benimki beyhude bir çabaydı nasıl değişecektiki.. Şimdi yorumsuz habere bakalım çoğunluğu avukat olan üyelerin yorumunu bir alalım eğer varsa sonra bu konuda birşeyler yazmazsam çatlarım...
Oğlunuz öldü kârlısınız
Tazminat isteyen aileye bilirkişiden şaka gibi rapor: Aile, çocuğun yetişmesi için yapacağı masraftan kurtulmuştur
11/05/2005
Diyarbakır'ın Köseli Köyü'nde 23 Nisan 2003'te meydana gelen kazada, 73 AH 554 plakalı otobüsün çarptığı ilköğretim okulu ikinci sınıf öğrencisi Mekki Ayaz yaşamını yitirdi. Yapılan incelemede otobüs sürücüsü yüzde 75, Mekki ise yüzde 25 kusurlu bulundu. Baba Medeni Ayaz, 4.5 milyar lira tazminat talep etti. Ancak otobüsü sigortalayan şirket bu ödemeyi yapmayınca aile, Bismil Asliye Hukuk Mahkemesi'nde geçen yıl tazminat davası açtı. İlk duruşmadan sonra, kusur ve tazminat hesaplamasının bilirkişi tarafından yapılması için, dosya Ankara nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderildi.
İşte gerçekleri
Ankara 25'inci Asliye Hukuk Mahkemesi, konunun uzmanı olduğu gerekçesiyle Avukat Sema Güleç'i bilirkişi atadı. Güleç raporunda, Ayaz ailesinin çocuğunu büyütmek için 55 milyar 926 milyon 240 bin 197 lira masraf yapacağını, buna karşılık çocuğun 18 yaşından sonra annesi ve babasına katkısının 13 milyar 234 milyon 447 bin 990 lira olacağını belirtti.
Güleç, raporla ilgili gerekçelerini ise şöyle sıraladı: "Yörenin ve ailenin sosyal konumu gereğince çocuk üniversite eğitimi almayıp, 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacaktır." "Nüfus kaydına göre 1995 doğumlu olup olay tarihinde 8 yaşındadır. Kalan ömrü 55 yıl 10 ay 3 gün, muhtemel ömür sonu 2058 yılıdır." "18 yaşına doldurduğunda çalışmaya başlayacak, 2015 yılında askere gidecek, dönüşte 2 yıl evlenmeyecek, daha sonra evlenerek aileye destek oranı azalacaktır." Raporda, Mekki'nin ölmesi nedeniyle ailenin 42 milyar 691 milyon 792 bin 207 lira masraftan kurtulduğu vurgulandı. Rapora ailenin avukatı itiraz edince, dosya bu kez Ankara 2'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderildi. Bu mahkeme de Avukat Nurdane Kara'yı olayla ilgili bilirkişi tayin etti.
İkinci raporda aynı
Bilirkişi Kara'nın verdiği rapor ise ilkini aratmadı. Avukat Kara hesaplamada, ailenin çocuğunu yetiştirmek için 54 milyar 528 milyon 284 bin 230 lira harcayacağını, çocuğun 18 yaşından sonraki kazancının ise 15 milyar 437 milyon 200 bin 397 lira olacağını, çocuğun kazancı ailenin harcayacağı paradan düşüldüğünde, ailenin 39 milyar 91 milyon 83 bin 833 lira harcamadan kurtulduğu vurgulandı, "destekten yoksun kalma tazminat alacağının olmadığı" ifadesine yer verildi.
Sonuç alamazsak AİHM'ye başvuracağız
Bismil Asliye Hukuk Mahkemesi, gelen iki bilirkişi raporu doğrultusunda, 18 Mayıs'ta yapılacak duruşmada tazminat talebiyle ilgili kararını verecek. Ailenin Avukatı Kenan Ceylan, davayı kaybetmeleri halinde temyiz edip, bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Ceylan, "Böyle raporla ilk kez karşılaşıyorum. Davadan sonuç alamazsak, Avrupa İnsan lakları Mahkemesi'ne başvurucağız" dedi.
Vatan gazetesinden alınmıştır...
|
Av.Fırat Bayındır |
HUKUKLA OYNAMAYIN SAKIN
GÜN GELİR HUKUK HERKESE LAZIM OLUR
1) 57 milyar tazminat alan gaziden tazminatın hangi HUKUKİ gerekçelerle geri alınmak istendiği karar metni elimizde olmadığından bilemiyoruz, ama gazetelerde yazılanlara göre davanın, içişleri bakanlığının tashihi kararı üzerine bozulduğu ve bu nedenle fazla ödenen tazminatın geri istendiği anlaşılıyor.
2) Teröriste ödenen 109 milyar tazminatın da yine gazetelerde okuduklarımdan çıkan sonuç, 100 milyarının manevi tazminat olduğudur.
Terorist dahi olsa HUKUK VE AKTÜERYA HESAPLARINA GÖRE bir miktar maddi tazminatın aileye ödenmesi tabiidir. Manevi tazminatın yüksekliği ise tamamen mahkemenin takdirindedir.
3) quote: ACABA BU AVUKATLAR ŞİRKETTEN NE KADARLIK BİR PARA KARŞILIĞI BÖYLE BİR KARAR VERMİŞ OLABİLİR. |
Bildiğim kadarıyla bir hukuk öğrencisi olan sayın saraç' ın bu cümleyi nasıl yazabildiğine aklım şaşıyor tahammül sınırlarım zorlanıyor.
Avukatlar ne zamandan beri SAVUNMA işini bırakıp yargıç gibi KARAR VERİYORLAR ACABA?
Umarım mesleğe başladığınızda siz de yukarıda sarfettiğiniz biçimde karalamalarla karşılaşırsınız
Bu arada Boçlar K. dersleriniz nasıl pek merak ediyorum.
her hukuki olayın da kendine has özellikleri olduğunu, her benzeşik olayın MOTAMOT birbirinin aynı olma ihtimalinin hukukta çok çok düşük bir ihtimal olduğunu unutmayalım. Ne yazık ki hukukta hayat acıdır-biber acıdır- öyleyse hayat biberdir mantığı işlemez. Hukuk analitik düşünce ister, olaylara dar kalıplar içinden bakılamaz.
LÜTFEN SAPLA SAMANI BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYALIM |
Nilgül Saraç |
Sayın Fırat Bayındır biraz daha açık olur musunuz ben ayırmcılık yapmıyorum haa sizin iletinize gelirsek emin olun hiçbir bilirkişi Antalya'nın dağ köylerinden olan bir çocuğun ölüme üzerine vereceği bilirkişi raporunda Mekki için kullandığı ifadeleri kullnamazdı.Madem ortada olan maddi gerçeklere göre geleceğe yönelik tahminlerde de bulunabiliyoruz. ben size mevcut olan bir gerçeği hatırlatayım. Antalya ÖSS sınavında Türkiye'nin en başarılı 2. ili, en başarısız il ise yıllardır hiç değişmeyen ve değişmeycek gibi de görünene, Hakkari. |
Av.Fırat Bayındır |
sayın saraç,
ağır bir yazıydı belki ama gerçekten tahammül sınırım zorlanmıştı. İfadelerinizi hukukçu olmayan biri yazsaydı sadece güler geçerdim ama müstakbel bir hukukçu yazınca dayanamadım. Kırdıysam üzgünüm
İnsan boğazı 9 boğumdur, biz hukukçuların ise 19 boğum olması lazım. Onun için de her zaman hemen hemen her tartışmalı forumda yazdığımı hatırlarsınız, hukukçu için uslup çok önemlidir. Vatandaş " yalan söylüyor" diyebilir, biz ise "ifadeler gerçeği yansıtmıyor" deriz. Basit bir nüans farkıdır ama önemlidir. Özellikle de meslektaşlarımızı eleştirirken dikkatli olmalıyız.
|
commodore1tr |
Alın size bir garip örnek...
Güneydoğu harekâtı sırasında terörist ve isyancılara karşı savaşırken mayına basarak iki ayağını kaybeden Gazi'ye verilen 57milyar tazminat, İçişleri Bakanlığı'nın açtığı dava sonunda geri alındı. Mahkemenin kararının gerekçesi "Sebebsiz zenginleştirme" idi..
Ülkemiz hukukuna göre tazminat alanı zenginleştirmemeliydi.Ayni gün gene bu ülkenin, gene bu yasalara dayanan bir başka mahkemesi bir başka karar verdi. Devletin "Terörist" diye tanımladığı, yargının bu suçla mahkum ettiği bir başka vatandaş, bu defa hapishanede çıkarılan isyanın ardından, "Bastırma harekâtı" sırasında ölmüş, ailesi harekat sırasında ölçüsüz silah kullanımı ve basiretsizlik iddiası ile dava açıp, tazminat istemişti.
Mahkeme, bir dünya hukuku örneği karar verdi ve 109 milyar lira tazminata hükmetti.
Doğru olan buydu. Alkışlanacak karar buydu..
Hepsinden önemlisi.. Demek bu ülkenin yasaları, böyle kararlar alınabilmesine izin veriyordu.
Peki o zaman, öbür karar ne oluyordu ?
Bu ülkenin bir mahkemesi, teröriste 109 milyar tazminat derken, öteki, terörle savaşan gaziye verilen 57 milyarı nasıl oluyor da "Sebepsiz zenginleşme sayıyor" ve geri istiyordu..
Hayır..
Vatandaştan gelen gök gürültüsü gibi tepkiler sonucu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile İçişleri Bakanlığı'nın açtığı davadan vazgeçmesi, meseleyi çözmüş değildir.
Bu ülkenin tüm Sivil Toplum Örgütleri'nin, başta barolar tüm hukuk kurumlarının, hukukçu bilim adamlarının ve köşe yazarlarının tartışması gereken bir acı durum, tüm çıplaklığı ile ortada duruyor..
Türkiye'de, yasalar mı öndedir, yargıçlar mı?.
Gittiğin, düştüğün yargıca göre karar akla kara kadar değişecekse, o ülkede haktan, hukuktan, adaletten söz etmek, bu kurumlara güvenmek mümkün olabilir mi?.
Adaleti temsil eden kadın heykelinin gözleri bağlıdır.
Terörist ile Gazi'yi ayırt etmesin, ikisine de "Eşit" baksın diye..
Peki şimdi bu bakış eşit midir?.
Gazi'den paranın geri istenmemesi kararı ile tatmin olmuş görünenler, bir kez daha düşünmelidir.
Mesele 57 milyar mıdır, yoksa çok ama çok ötesi mi?..
Başbakanlık talimatı ile gelen adalet, adalet midir?.
Böyle bir adalete ne kadar güvenilir |
alisinkay |
Benim anlayamadığım Çocuk üniversiteye giderdi desek ne değişecekti,
Sayın commodore %74 okuma ihtimali var demiş.Peki üniversitelerin içinde işsizlik oranı ne kadar ? Bunların ihtimal hesabını yapalım.Ayrıca üniversitede okuyan öğrencilerin masraflarını a düşünürsek,o çocğun üniversite de okuması ailenin lehine nasıl sonuç doğuracaktı çok merak ediyorum.
|
Nilgül Saraç |
KİMSE GELECEĞE DAİR KAHİNLİK YAPAMAZ. Böyle bir karar ancak insan değeri kimi kez bir hayvan kadar bile olmayan Türkiye'de alınabilir. ihtimaller üzerine yorumlar yapılıyor bi de şunun üzerine yorum yapalım ACABA BU AVUKATLAR ŞİRKETTEN NE KADARLIK BİR PARA KARŞILIĞI BÖYLE BİR KARAR VERMİŞ OLABİLİR. |
Kaan V. |
Sayın Bayındır'ın tesbiti yerindedir.Katılıyorum.
Buradaki tazminatın destekten yoksun kalma tazminatı olduğunun ve destekten yoksun kalma tazminatının amacının kişinin sağladığı yardımın(desteğin) veya ileride sağlaması kuvvetle muhtemel yardımın(desteğin) vefat etmesi sonucunda, geride kalanların bu destekten mahrum kalması sonucu, kişilerin mağduriyetlerini gidermektir.
Bilirkişi raporları doğrudur.Malesefki çocuğun vefatı ile aile çocuk için harcamakta olduğu ve ileride harcayacağı miktar kadar tasarruf etmiştir ve bu miktar ailenin bütçesinde kalmıştır.Mekki'nin yaşasaydı ailesine yapacağı yardım hesaplanmıştır.Mekki yaşasaydı ileride ailesine yapacak olduğu yardım, Mekkinin vefat etmesi dolayısı ile ailesinin bütçesindeki tasarruftan çok az olacağı ve ailesinin Mekki'ye yapacağı masrafı kendileri için yapacağı bir gerçektir.
Örneğin 4kişilik bir aile var.Çocuklardan birisi benzer olayla vefat ediyor.Ailenin çocuk yaşasaydı yapacağı toplam harcama 100milyar olsun.Çocuk yaşasaydı ileride ailesine toplam yapacağı yardım 80milyar olacaktı.Ancak çocuk vefat ettiği için bu 80milyarlık yardımı yapılamıyor.Ancak ailede çocuk vefat ettiği için 100milyarlık harcamayı yapmıyor ve bu ailenin yanına kalıyor ve bu 100milyar lira öyle yada böyle aile tarafından kullanılıyor.
Bu bir gerçektir.Destekten yoksun kalma tazminatının amacı insanların acılarını gidermek yada haksız fiili işleyeni cezalandırmak degil sadece ölümün gerçekleşmesi sonucu ailenin yardım alamama dolayısı ile zarara uğramasını önlemektir.
Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken makul ölçülerden hareket edilmektedir.Kişinin yaşam standartı,çevresi,yaşadığı yer,zekası hepsi birer ölçüdür.Ve makul kriterler kullanılmaktadır.Her ölen kişinin başbakan olma ihtimali var belki ama biraz gerçekçi olmakta gerekmektedir.Yada piyangodan herkese büyük ikramiye cıkma ihtimali var ama çıkmama ihtimalinin nekadar yüksek olduğunu unutmamak gerekir.Her vefat eden için Harwardta okur, Yalede yüksek lisans yapar, Türkiyeye gelir Büyük ikramiye çıkar,Başbakan olur sonrada ailesine ayda 10000dolar yardım yapar diyemeyiz.Ortalama kriterler uygulanır.
Ayrıca Amerikadaki örnek olayları hiç işin içine katmayın lütfen...Amerikada bir kişi aylık nekadar kazanıyordur?Türkiyede nekadar kazanılıyordur?Amerikanın yaşam standartları nedir?Türkiyede nedir?
Avrupada İsviçre başta olmak üzere bir çok ülkede aynı yöntemle hesaplamalar yapıılmakta ve aynı sonuca ulaşılmaktadır.
Ayrıca Türk doktrininde yaklaşım bu yöndedir.Bu haber yeni olabilir ama uygulama yerleşmiştir ve bu şekildedir.
|
Nilgül Saraç |
ilk iletide istenilen tazminatın 'destekten yoksun kalma taminatı ' olduğu belirtilmemişti. ' Destekten Yoksun Klanma Tazminatı ' kendisinin ve aliesinin geçimini sağlamaya yönelik kazanç sağlayan kişinin ölümü üzerine onun desteğinden yoksunkalan ailesine verilen tazminattır.aile tarafında bu tür bir tazminatın istenmesi bana pek mantıklı gelmedi kaldı ki bunu üstüne mahkenin bilirkişiye gitmesi hiç mantıklı gelmedi. fakat sonuç ne olursa olsun olaya duygusal değil mantıklı yaklaştığımıda gelevekte bne olacağını hiç kimse bilemeyeceğinden onun ortalama nekadar yaşabileleceğine nekadar kazanç sağlayacağına kimse, hiç kimse karar veremez . |
Nilgül Saraç |
konuyla alakalı olmasa da yazamadan duramayacağım.
Sevgil Ali, bu da BİLİRKİŞİDEN( BİLİRKİŞİLERDEN ) !!! sana bir yollama olsun.
' Güleç, raporla ilgili gerekçelerini ise şöyle sıraladı: "Yörenin ve ailenin sosyal konumu gereğince çocuk üniversite eğitimi almayıp, 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacaktır."
bu çocuk,
D İ Y A R B A K I R ' L I 8 Y A Ş I N D A
ve görüyorsun ki geleceği şimidden öngörülmüş üniversiteye GİDEMEZ YÖRESİ VE AİLESİNİN SOSYAL KONUMU GEREĞİ.iş bulursa çalışır.
peki iş bulamaz sa ne yapar ben söyleyeyim seinin ağzından muhtemelen K A P K A Ç I O L U R
Y A DA
KÖRPE BEYNİ DOLDURULUP
T E R Ö R İ S T
O L U R !!! |
Av.Fırat Bayındır |
İşte korktuğum başıma geldi.
Eğer bu Mekki çocuk, Antalya' nın dağ köylerinde yaşayan 10 çocuklu bir ailenin bir ferdi olsaydı ve bilirkişi ailenin ve çevrenin sosyal durumu itibariyle aynı mütalaayı verseydi sayın saraç aynı iletiyi yazabilecek miydi?
Hiç Sanmıyorum....
|
Av.Fırat Bayındır |
quote: gelevekte bne olacağını hiç kimse bilemeyeceğinden onun ortalama nekadar yaşabileleceğine nekadar kazanç sağlayacağına kimse, hiç kimse karar veremez . |
.
Bu mantıktan gidecek olursak, eğer kazada ölen talihsiz Mekki değil de babası olsaydı Mekki' nin de babasının ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı alması söz konusu olmayacaktı.
Destekten yoksun kalma tazminatı, tamamen veya kısmen ölenin desteği ile yaşayan kimseler için öngörülen bir maddi tazminat çeşididir.
Bu tazminatın hesabında da elbette ki özellikle aktüerya biliminin verileri esas alınacaktır. İstatistiki olarak ülkedeki ortalama yaşam süresi bellidir. Desteğinden yoksun kalınanın gelirleri de elbetteki yine aktüeryal esaslarla varsayımlı da olsa tespit edilebilir. %100 gerçek midir? hayır ama bilimsel verilere göre gerçeğe en yakın bir hesaplama yapılması mümkündür.
Adı üzerinde, talep edilen maddi tazminattır. Mekki' nin ölümü ile ailesi nasıl bir maddi zarara uğramış olabilir? Önce bunu bir cevaplayalım ondan sonra tartışmaya devam edelim. |
Kaan V. |
BASIN BİLDİRİSİ
Son günlerde basında, hukuki hiçbir nosyonları ve formasyonları olmadığı halde, kimi gazeteciler tarafından &S216;adalet ve bilirkişi, bilirkişi skandalı, şaka gibi bilirkişi raporu' başlıkları ile haber, makale ve eleştiri konusu yapılan ve Baromuz üyesi iki değerli meslektaşımız tarafından düzenlenen bilirkişi raporu, destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasına ilişkindir.
Hemen işaret etmek gerekir ki, destekten yoksun kalma tazminatı, ister somut olayda olduğu gibi, varsayımlı destek olarak isimlendirilen gelecekte desteğinden yoksun kalınacak, isterse gerçek destek olarak isimlendirilen eylemli olarak çalışan ve gelir sahibi olan kişi ile ilgili olsun özünde bir &S216;aktüerya hesabı'dır.
Bu hesaplamayı yapma konusunda uzman olan bilirkişi, yargıcın topladığı kanıtlar ve veriler doğrultusunda ve &S216;galip ihtimal' esası üzerine kurulu bir kurgu ile geleceğe yönelik bir projeksiyon yapar ve hesaplamayı bu projeksiyon üzerine oturtur.
Bu projeksiyonda, önce destek konumunda ve gerekse destek alacaklısı konumunda olan kişilerin olay tarihindeki yaşına göre 1931 simgeli PMF (Population Masculin Feminene) tablosundan yararlanılarak muhtemel ömür süreleri ve buna bağlı olarak destek süreleri belirlenir. Desteğinden yoksun kalınan kişinin mahkemece gerek olay tarihi itibarı ile, gerekse tazminat hesabının yapıldığı tarihe kadar belirlenen gelir durumu izlenir ve ölenin hesaplamanın yapıldığı tarihteki yıllık geliri, destek süresi boyunca ve her yıl için %10 oranında artırıma tabi tutulur. Bu gelirden destek alacaklılarının, alacakları pay oranı belirlendikten sonra, bu paya isabet eden miktarın peşin değeri, her yıl için ayrı ayrı %10 iskontolu olarak hesaplanır. Bu hesaplamada %10 iskontolu peşin değer tablosunda yazılı olan katsayılar esas alınır.
Bu esaslara bağlı olarak hesaplanan tazminattan, somut olayın özelliklerine göre karşı kusur, destek alacaklısı eş için evlenme şansı, sigortaca ödenen miktar, varsayımlı destekte, desteğinden yoksun kalınan çocuğun ölümü ile tasarruf edilen yetiştirme giderleri indirilir. Bu indirimlerden sonra kalan miktar, hükmedilecek tazminata esas olan miktardır.
Somut olayda, haksız ve yersiz biçimde suçlanan bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamada bu esaslara uyulmuştur.
Yetiştirme giderlerinin indirilmesine ilişkin uygulamanın hukuksal dayanağı, hem İsviçre Federal Mahkemesi'nin ve hem de Türk Yargıtay'ının uygulanmasını emrettiği &S216;denkleştirme ilkesi' olup, bu ilkenin mantığı &S216;desteğinden yoksun kalınan kişinin ölümü ile anne ve babasının iaşe ve infak gibi, okul gideri gibi giderlerden kurtulmakla sağladığı yararın indirilmesidir.'
Türk Yargıtay'ı tarafından, Medeni Yasa'nın değiştirilmesinden önce sadece baba için hesaplanan tazminattan indirilen yetiştirme gideri, Medeni Yasa'nın değişmesinden sonra yine Türk Yargıtay'ı tarafından geliştirilen içtihatlarla, hem anne ve hem de baba için hesaplanan tazminattan indirilmeye başlanılmış ve bu indirim yapıldığında, her olayın kendi özelliklerine bağlı olarak ve fakat çoğu zaman, anne ve baba için hükmedilecek bir tazminat çıkmamaya başlamıştır.
Bütün bu nedenlerle, hem mesleklerini icrada ve hem de bilirkişiliklerinde son derece güvenilir, saygın ve konularının uzmanı olan Baromuz üyesi Av. Nurdane Kara ile Av. Sema Güleç Uçakhan'a yönelik haksız ve yakışıksız suçlamaları, Ankara Barosu olarak kınadığımızın, her iki meslektaşımızın da arkasında olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Saygılarımızla.
Av. V. Ahsen Coşar
Ankara Barosu Başkanı
Bu kadarla da değil girin arama motorlarına arama yapın bakalım insanlar neler yazmışlar.En ağır hakaretlere küfürlere mağdur kalmış bu 2 avukat bilirkişi.Herşeyi medyadan öğrenmeye alıştık ama yazılanların doğru olup olmadığını sorgulamaya gelince kimse sormuyor "Neden iki bilirkişide aynı yönde rapor verdi?" Bizi piyon gibi kullanan medyanın etkisini açıkça görebiliyoruz.2 avukatta şuan insanlık ayıbı işlemiş insan dışı caniler gibi anılıyor.Ancak işin gerçeğini araştırmaya kimse yanaşmıyor.Lütfen oyuna gelmeyelim.Önyargı ile olaya yaklaşmayalım |
Kaan V. |
Kesin bir hesap yapılamaz ancak yaklaşık hesaplamalar bilimsel verilerden yaralanılarak yapılmaktadır.Tazminat miktarının hesaplanmasında göz önünde bulundurulan unsurlardan bazıları;
-Ölenin yaşı ve ölmeseydi muhtemel çalışma süresi (kişinin ne zaman öleceğini kimse bilemez tabiki ancak burada bazı bilimsel kriterler vardır.Her ülkeye göre değişen ortalama yaşam süresi vardır.Bu konuda WHO(Dünya Sağlık Örgütü)nun istatistiklerinden yararlanılabilir.)
-Ölenin muhtemel çalışma süresi(Bu da ülkeden ülkeye değişmektedir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kabul ettiği ortalama çalışma yaşı beden işçilerinde 60yaş;fikir işçilerinde daha ileri bir yaştır.(YHGK., 2.3.1979, E.1979/2669,K. 1979/3174;YKD. 1979, S.9, s. 1303))
-Ölenin muhtemel çalışma süresi sonuna kadar gelirinden kendisine ayıracağı miktar.
-Destekten yoksun kalanların sayısı ve herbirine düşen destek oranı.
-Destekten yoksun kalan kişi sağ kalan eş ise bunun yeniden evlenme şansı(Uygulamada evlenme şansına göre eşe hükmedilecek destekten yoksun kalma tazminatından %10-25 oranında indirim yapılmaktadır.)
-Destek yoksun kalma peşin ödemeyi içerir.Halbuki ölen kişi yaşasaydı bu desteği toptan değil aylık gibi belli aralarda ödeyeceği gözönünde tutularak ğeşin sermaye indirimi(Uygulamada bu indirim oranı %10 dolaylarında yapılmaktadır)
Koyu yazılan yerler: Prof. Dr. Ahmet KILIÇOĞLU, Borçlar Hukuku, s.280-281, B.3, 2003 Ankara
İtalik yazılan yerler: Prof. Dr. Fikret EREN, Borçlar Hukuku, s. 753, B. 7, 2001 İstanbul |
Kaan V. |
quote:hakikaten türkiyenin yüzkaralarımı desek insanlığın yüzkaralarımı desek bu nasıl insanlık ama öyle görünüyorki bu avukatlar bu işin eğitimini almışlar ve defalarca bu şekilde raporlar yazmışlardır bu olay basına yansımasaydı hiç kimseninde haberi olmayacaktı ben normal bir vatandaş olarak aklıma gelen şry mademki zarar edeceğiz o zaman çocuklarımızı öldürelimmi beslemeyelimmi. ben bir d.bakırlı olarak bu kararı veren avukatları kınıyorum ve bir daha böyle rapor hazırlayıp insanı rencide etmesinler
Ekleyen: tirej - 13/05/2005 : 22:11:20
|
Sayın tirej;
Bilirkişi kararı çocuk büyütenin zarar edeceğinden bahsetmiyor.Ortada bir destekten yoksun kalma tazminatı var.Neden istedi aile bunu?İleride vefat eden yaşasaydı kendilerine destek olacaktı diye...Çocuk yasasaydı bir miktar masraf yapılacakmıydı?Evet yapılacaktı...İleride çocuk yaşasaydı çocuğa yapılacak masraf çocuğun vefat etmesiyle yapılamayacak degilmi?Oyleyse aile bu masrafın miktarını kendisine tahsis etmeyecekmi dogal olarak?
Konu bundan ibaret |
Benna |
degerli arkadaslar öncelikle dosyanin kapsamini bilmiyoruz.
davaci vekili bulunmakta. onun iddialari ve dosyaya koyduğu gercekler ne bilgimizin disinda.
zeki ve üniversite okuyabilecek bir cocuk olduğunu davacı vekili karinelerle ispatlamasi gerekli. arastirma sonucu dosyada aileye ilişkin hangi veriler var onu bilmiyoruz.
denklestirmenin kuralları farklı yarar ve zarar denklesecek elbet. ancak davacıların her halükarda alabilecekleri manevi tazminat olgusu var. bilirkişilerin hesaplamaları yargıtay kriterlerine dayanmakta. doğru veya yanlıs hesaplama o ayrı tartısma konusu.
destekten yoksun kalan nasil ve ne kadar kaldığini ispatlamali. bu genel kural.
"Sonuç alamazsak AİHM'ye başvuracağız
Bismil Asliye Hukuk Mahkemesi, gelen iki bilirkişi raporu doğrultusunda, 18 Mayıs'ta yapılacak duruşmada tazminat talebiyle ilgili kararını verecek. Ailenin Avukatı Kenan Ceylan, davayı kaybetmeleri halinde temyiz edip, bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyledi. Ceylan, "Böyle raporla ilk kez karşılaşıyorum. Davadan sonuç alamazsak, Avrupa İnsan lakları Mahkemesi'ne başvurucağız" dedi" bu ibareler ise sovenizmi yansitiyor. basına bunu konu yapan korkarim davaci vekili bunu da tartisalim arkadaslar...... |
commodore1tr |
Ankara Baro başkanının yazısına katılıyorum ancak benim ısrarla üzerinde durduğum nokta bir başkadır. Bu pek sayın avukatlar vefat eden çocuğun gider hesabını yaparken ki yaklaşımlarıyla bu çocuğun gelir hesabını yaparkenki yaklaşımlarının hiç adil olmadığını hissediyorum. Doğuda büyüyen özellikle erkek çocuklarının ailelerine bu kadar gider yükünü oluşturduklarına ben şahsen inanmıyorum. Yaşadığım ve gördüğüm olaylarda bunu destekler yönde... Sanırım avukatlar tüm giderleri Türkiye şartlarında en üst düzeyde tutarken geliri de en alt düzeyde tutmuşlar işte sorun buradadır.
Kaldıki basına yansıyan bölümü ile son bilirkişinin bir satırı haricinde bu tazminatın 'destekten yoksun kalma tazminat alacağının olmadığı' belirten bir durum yoktur.
Ankara barosunun sayın başkanı somut olaydaki gider gelir tablosunuda açıklayacak cesareti gösterse idi belki neyin ne olduğu daha iyi anlaşılırdı.. Buradaki hata tekrar ediyorum ki hesaplamada yapılan bir hatadır. İnfial yaratmasının nedeni budur. Hadi bakalım gelir gider tablosunu madde madde açıklasınlarda görelim ne çıkıyor...
Doğuda 'haydi çocuklar okula' kampanyası var ve çocuğunu okula gönderen ailelere yardım yapılmakta bilirkişi bunu bilmez mi? Çocuk muhtemel devlet okulunda okuyor yani bedava bilirkişi bunu bilmez mi? Kitap ve bazı gereçleri çoğunlula kendisinden büyük aile ferdinin yada bir komşusunun oluyor en iyi şartla ikinci el bilirkişi bunu bilemz mi? Merakım işte bunlar.. Gider gelir dengesi gerçekten gerçekleri yansıtmıyor gibi geliyor bana.. Yani çocuk et süt ve çok iyi gıdalarla besleniyor giyimi ve eğitim giderleri en üst şekilde hesaplanıyor ama bu çocuk gelire döndüğünde anca liseyi bitirip doğru bir işte çalışamıyor... Vay benim köse sakalım ...... Baro başkanınında bildiğini biliyorum hata olduğunu yapmayın etmeyin... |
Kaan V. |
Sayın commodore1tr;
Yazdıklarınızı elbette birkaç kez okudum.Ne demek istediğinizi de anlıyorum.Ancak bu hesaplamalar belli ölçülerle yapılıyor zaten birinci ve ikinci bilirkişi raporlarında hesaplama sonucu ortaya çıkan rakamlar üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Burada talep edilenin "destekten yoksun kalma tazminatı" olduğunu gözden kaçırmayalım.
Kaldıki doktrindeki görüşlerde belli yine Yargıtayın ve Federal Mahkemenin görüşleri de belli.Ben hukuk fakültesi öğrencisi olmam ve bu sebeple konuya sadece ksmen hakim olmam dolayısıyla cokta fazla birşey soyleyemiyorum bundan sonra.Zaten düşüncelerimin hepsi ortadadır.Hala bilirkişi raporlarının yerinde olduğunu düşünmekteyim(içeriğini bilmiyoruz bu unutulmamalı).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin de aynı doğrultuda karar vereceğini umuyorum.Zira ülkemizdeki uygulama hocalarımızın söylediğine göre Avrupa'da başta İsviçre olmak üzere diğer ülkelerde de uygulanmaktadır.
Aslında ben kamuoyunda yerden yere vurulan, birçok internet sitesinde aklınıza gelmeyecek küfürlerin hakaretlerin edildiği, bilirkişi avukatların bu şekilde medyada önyargılı bir şekilde suçlanmasının hedef olarak gösterilmesinin nekadar doğru olduğuna dikkatinizi çekmek istiyorum?Bunu sanırım pek düşünen olmuyor.İftira,hakaret,sövme mesleki açıdan küçük düşürücü ve onur kırıcı lekelemeler ne kadar doğru?
Bir avukata yapılan bu önyargılı saldırılar aslında avukatlık mesleğine ve dolayısıyla tüm avukatlara karşı yapılmış olmuyor mu?! |
Nilgül Saraç |
Haklısınız Sayın Bayındır cümleyi yanlış kurmuşum, benim açımdan faiş hata.
şöyle demem gerekirdi ' acaba bilirkişi bu raporunu oluştururken şirket lehine kara vermek için nekadar para aldı ' ama daha önce de belirrtiğim gibi forumu yazan Sayın Commodore1tr, istenilen tazminatın 'Destekten Yoksun Kalma Tazminatı ' olduğunu belirtmediği için böyle bir yorum yaptım.( ödemesi gereken normal bir manevi tazminat için neden bilirkişiye gidildiğini de anlayamamıştım.) Fakat şu gerçeği de inkar edemeyiz, görev yapan bilirkişilerden kaçta kaçı işini layıkıyla yapıyor. vicdanını paraya tercih eden ya da tehtitler sonucu olmadık raporlar veren, bilirkişiler... |
Benna |
sayin Saraç manevi tazminat konusunda "neden bilirkişiye gidiliyor" demekte bu konuda kendisinin haklı olduğunu düsünmekteyim. dosya kapsamını ve delilleri değerlendirip hukuki olarak manevi zarar konusrunda karar verecek olan hakimin bizatihi kendisi olmalıdır. ancak bizde isler bastan savma olarak yürümekte olduğu için hakim önüne gelen raporu okuyup taraflara düşüncelerini sorup karar vermesi daha kolay olmaktadır. |
Av.Fırat Bayındır |
Bakın konu yine nerelere gitti.
1) Sayın benna' ya katılamıyorum çünkü: Mekki çocuğun ailesinin açtığı dava
a) destekten yoksun kalınan maddi tazminatı içerir ki davacıların maddi tazminat alacağı olup olmadığı hususu ancak bilirkişi incelemesi ile belrilenebilir.
b) manevi tazminat için bilirkişi incelemesi yaptırılamaz, dosya kapsamına göre yargıç takdir hakkı ve yetkisini kullanarak manevi tazminat miktarını belirler. Dikkat edilecek olursa bilirkişinin yaptığı hesabın manevi tazminatla ilgisi olmadığı görülecektir.
Mekki çocuğun davası henüz bitmemiştir ve muhakkak ki davacı aileye bir manevi tazminat tayin ve takdir edilecektir (TALEPLE BAĞLILIK KURALI GEREĞİNCE ÇÜNKÜ EĞER TALEP DÜŞÜKSE BU SEFER DE BU KADAR AZ MANEVİ TAZMİNAT MI OLUR, TÜRKİYEDE İNSANIN DEĞERİ İŞTE BUDUR DENECEKTİR)
2) Sayın Saraç hala ısrarlı
quote: acaba bilirkişi bu raporunu oluştururken şirket lehine kara vermek için nekadar para aldı ' |
tahminen söyleyeyim, bu gibi bilirkişi raporlarında mahkemeler genellikle 100YTL civarında bilirkişi ücreti tayin ederler. Eğer kastınız bilirkişilerin raporu bu şekilde yazmaları için otobüs firmasından veya sigorta şirketinden ayrıca para aldıkları iması ise sizi şiddetle kınadığımı bilmenizi isterim. Ve eğer kasdettiğiniz anlam bu ise bunun açıkça bir İFTİRA olduğunu size hatırlatırım. Üstelik de iftira attığınız insanlar sizin meslektaşlarınızdır. Ve onun için dilerim allahtan meslek hayatınızda sizin de başınıza bu tür bir iftira gelir.
Ve yine sanırım Kaan beyin aktardığı Ankara Barosunun açıklamasını dahi okumadınız.
Ne diyeyim size, müstakbel hukuk yaşamınızda size başarılar dilerim.
|
commodore1tr |
Sayın av Ahmet Kezer' in temas ettiği nokta benimde aklıma gelmedi değil , 8 yaşında vefat eden bir çocuğun o günden aileye destek hesabını istemesi bencede yadırganacak bir durum. Ancak gerek karşı tarafın avukatı ve gerekse mahkeme hakimi somut olayda bu yönde bir talep veya karar vermedikleri son derece açık. Demekki mahkeme hakimi bu destek talebini yerinde bulmuş ki bilirkişi tayin etmiş hakim aynı sayın Av. Ahmet Kezer gibi düşünse idi muhtemelen bu davayı reddederdi gündemimizede bu dava gelmezdi. Bundan dolayıdırki bu hususu konuşmak yersizdir.
AİHM si bu dava kendilerine giderse kesin tazminata hükmeder demiştim sevgili kaan halada dediğimin arkasındayım. Çünkü hesap kesinlikle yanlıştır. Bir önceki yazımı okuduysan orada çok basit ve bilirkişi lehine bir hesap yaptım ama bilirkişi rakamları tutmadı. AİHM Türkiye' ye bu soruyu soracaktır sevgili Kaan ' Toplam geliri 10 sene içerisinde en iyi koşulla 120 milyar olacak bir babanın 6 evladında birisine 10 senede 56 milyar nasıl harcıyor bu hesap nasıl bir hesaptır ? 6*56=336 milyar sırf çocukların yetişme masrafı... Gene aynı hesapla bu adam ve eşi ne yer ne içer nerede kalır nerede yatar işe nasıl gider gelir tatil yapmaz mı vede bu adamın destek olduğu ebeveynleri yok mu?' Türkiye olarak acaba bu bilirkişi bu soruya ne yanıt verecektir? Benim merak ettiğim itirazım bu yönde Yani bilirkişi olmayan bir parayı harcatırken gelir olarak en azı almış asgari ücret işsizlik o bu olgunun mantığı yok. İletilerimi bir kere daha oku sevgili kaan çok açık yazdım . Aile bu çocuğa koşulları içerisinde 10 milyar yetişme parası anca harcar ama bu çocuğunda iyi bir eğitim alıp yüksek kazanç elde etmesi pek mümkün değil dolayısıyla çocukta ailesine en fazla 10 milyar destek te bulunabilir deselerdi gık deme hakkımız yoktu bunu yazdım yukarda bir yerde, Ama hayır bilirkişi giderde üst gelirde alt listeleme yapıyor ki bu akla mantığa ve benim vicdanıma aykırılık teşkil ediyor... Benim itirazım budur. Ve sevgili kaan inanki 10 senede 56 milyar desteklene bir evlatın geri getirisi (çocuk anormal değilse ve yasadışı olmazsa normal olursa ) inanki 100 milyarları bulur... bu toplumun tam içinde yaşıyorum sevgili kaan tam içinde... |
gursan |
Bir olayı gazeteler yazınca nedense şaşırtıcı oluyor. Oysa ülkemiz ölümlü trafik kazalarının çok fazla olduğu bir ülke ve tüm ölümlü trafik kazaları sonucunda sigorta şirketlerinin ödeyeceği tazminat hesaplarında aynı yöntemle hesap yapılıyor.Keza ölümlü trafik kazalarından sonra açılan tüm MADDİ tazminat davalarında aynı yöntemlerle hesaplama yapılıyor. Bilirkişilik yapan meslektaşlarımız dosyadaki verilere dayanak teknik bir hesaplama yapmışlardır. Bu gün kabul edilen parametreler esas alınarak yapılan bu hesaplama bir hukukçu için neden bu kadar şaşırtıcı oluyor anlayabilmiş değilim. Bu konuda Av.Fırat BAYINDIR'ın yazdıklarının tümüne katılıyorum.
|
Av.Ahmet Kezer |
Sayın commodore1tr
Sekiz yaşında vefat eden bir çocuktan maddi menfaat beklemek ne kadar ahlaki,belki de sorulması gereken soru bu? Şeklinde gayet açık ve anlaşılır cümle kurmuşum.Oysa ki siz "Demekki mahkeme hakimi bu destek talebini yerinde bulmuş ki bilirkişi tayin etmiş hakim aynı sayın Av. Ahmet Kezer gibi düşünse idi muhtemelen bu davayı reddederdi" Ben 8 yaşında bulunan bir çocuktan maddi menfaat beklenmesini ahlaki bulmadığımı belirttim.Elbetteki hukuki olarak manevi talepleri mutlaka olur;maddi talepleri de olabilir. Ben hakim olsaydım, maddi tazminatın tespiti için dosyayı halihazırdaki hakim arkadaş gibi bilirkişiye gönderirdim. Çıkan sonuç ne ise,maddi tazminatta dikkate alırdım.
Açıklama gereği hissettim.Tüm meslektaşlarıma başarılar diler,saygılar sunarım...[:)] |
Av.Tayfun Eyilik |
geçmişten bir haber
Amerikan usulü tazminat geliyor
Radikal, 31/07/2004
Türkiye'de yüksek manevi tazminatlara hükmedilmesinin yolu açıldı. Yargıtay, 'Tazminat, vereni caydırıcı olmalı' görüşünde...
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Türkiye'de 'zenginleşmeye neden olmayacak' şekilde hesaplanan ve çok düşük kaldığı için tartışma konusu olan manevi tazminatlarla ilgili önemli bir karar aldı. Genel Kurul, manevi tazminat miktarlarında, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi 'caydırıcılık' unsuruna ağırlık verilmesi gerektiğine işaret ederek, "Aslolan insan yaşamıdır, bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin ıstırabı hiçbir değer telafi etemez" dedi. Hukukçular, süren davaların bundan etkilenebileceğini vurguladı.
İstanbul'da 'doktor hatası' sonucu ölen bir kadının eşi, çocukları ve kardeşlerinin açtığı tazminat davasını sonuçlandıran Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, hastane ve ameliyat eden doktorun, kocaya 9.8 milyar lira maddi, 16 milyar lira manevi, üç çocuğa 15'er milyar lira manevi ve üç kardeşe 4'er milyar lira manevi tazminat ödemesine hükmetti. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi önce kararı usul ve yasaya uygun bulup onadı. Ancak daire 'karar düzeltme' istemini görüşürken, bu kez 'manevi tazminat fazla' diye kararı bozdu. Yerel mahkeme kararında direndi, dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'na gitti. Genel Kurul, yerel mahkemenin kararını onarken gerekçeli kararı 'tazminat davaları'na ışık tuttu.
Genel Kurul'un gerekçesinde, Borçlar Kanunu'nun manevi tazminata ilişkin hükümlerine atıfta bulunularak şu görüşlere yer verildi: "Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne cezadır. Çünkü zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda huzur duygusu uyandırmaktadır. Aynı zamanda ruhi ıstırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. Manevi tazminat, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplarından çıkarılarak caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir.
Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta, kişi haklarının her şeyin önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır. Bu ilkeler gözetildiğinde, aslolan insan yaşamıdır ve bu yaşamın yitirilmesinin yakınlarında açtığı derin ıstırabı hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir."
Gerekçede, kamusal nitelik taşıyan hizmet olması nedeniyle özel hastanelerin gerekli sadakat ve özeni göstermek durumunda olduğu da vurgulandı: "Emekli kamu görevlisi olan eşin ve diğer davacıların, hastanın sağlığını riske atmamak, daha iyi ve özenle bakılmasını sağlamak adına getireceği mali yüke karşın özel hastaneyi tercih ettikleri anlaşılmaktadır. Bu güvene layık olunmaması da hasta sahiplerini yaralayacaktır."
Hukukçuların kararla ilgili görüşleri: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: Türkiye'de mahkemeler manevi tazminat konusunda çekingen davranıyordu. Kişilerin maddi kaybı göz önüne alınırken, manevi acının tatmin edilmesi konusuna fazla girilmiyordu. Kararla bu eksiklik aşılmış oluyor.
İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu: Bu, hep tartışılan bir konuydu. Manevi tazminat davalarında, 'zenginleşme aracı olamaz' denilerek miktar düşük tutuluyor, 'sembolik' bir şeymiş gibi değerlendiriliyordu. Mahkemeler yüksek miktar belirlediğinde, Yargıtay'dan dönüyordu. Bu karar olumludur ve süren davaları da etkileyecektir. Ankara Barosu Başkanı Semih Güner: Tazminat 'zenginleşme aracı' olarak değerlendirilip insani değerler hiçe sayılıyordu. Kararın çağdaş bir düzenleme olduğu kanaatindeyim. Devam eden davalar etkilenebilir.
|
Kaan V. |
quote:
Sekiz yaşında vefat eden bir çocuktan maddi menfaat beklemek ne kadar ahlaki,belki de sorulması gereken soru bu? Hukukçu arkadaşlarım medyanın bakış açısını sorgulamasını tavsiye ederim. Saygılarımla...
Ekleyen: Av.Ahmet Kezer - 16/05/2005 : 12:14:18
|
Sayın Av.Ahmet Kezer'i kutlamak istiyorum çok güzel bir noktaya temas ettiği düşüncesindeyim.Çocuk 8yaşında vefat ediyor ve ailesi destekten yoksun kalma tazminatı istiyor çocugun aileye olan desteğinin 18yaşında başlayacağını farzetsek arada 10sene var.Ve aile çocugumuz ileride muhtemelen bize destek olacaktı biz bu destekten yoksun kalıcağız diye tazminat talebinde bulunuyor.Hani çocuk fiili anlamda çalışıyor olupta gerçek destek olsaydı belki makul iyiniyetli bir talep olabilirdi ama kalkıpta en az 5-10sene sonrasına dayanarak böyle bir talepte bulunmak bana kalırsa hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu söylenebilir.
Bu arada AİHM neye dayanarak Türkiye aleyhine karar verebilir Sayın commodore1tr; İsvicrede de durum aynen bizdeki gibi hatta İsviçre Federal Mahkemesi doktrinde belirtildiği kadarıyla farazi desteğin belirlenmesinde çok sıkı ve titiz davranmakta ve bir çok olayda küçük yaşta vefat eden çocukların farazi destek olma ihtimalini kabul etmemektedir.Hatta Prof. Dr. Fikret Eren kitabında bir Federal M. kararına yer vermiştir.Dipnotu aynen yazıyorum:
"Fedaral Mahkemenin 8 ve 11 yaşındaki iki kız çocuğun anne ve babaları için müstakbel destek olma ihtimalini reddeden kararı için bakınız: BGE 112 II 122"
Bence de çocukların farazi destek olup olmadığı konusu incelenirken titiz ve dikkatli davranılmalıdır.Çünkü bu taleplerin bir çoğunda maksat farklıdır. |
Benna |
bu durum hukuki bir konudur. ve hukuksal çerçevede tartışılmalıdır. Sayın Saraç yanlış anlama neticesi farklı anlamlar yüklemiş sonra hatasından dönmeye çalışıyor.
Sayın Bayındır elbette herşeyin doğrusu olmalı ancak bazen yanlışlar olabiliyor 'nüans' ile 'fark' aynı anlama geldiği gibi. hiçbirimiz birbirimizden çok daha iyi degiliz.
saygılar |
yyln |
Ankara Barosunun basın açıklamasına ve eleştirlerini bu doğrultuda yapan arkadaşların görüşlerine katılıyor, aksini savunmakla birlikte eleştirileri sınırlarını aşmadan görüş açıklayan arkadaşları anlıyor, ancak olayın çarpıtılarak haber konusu yapılmasını ve eleştiri sınırlarını aşarak haksız ithamlarda bulunan arkadaşların tavırlarını doğru bulmuyorum. |
commodore1tr |
Bilindiği üzere, hukukta telâfisi imkansız bir zarardan söz edilemez. Ölümün bile maddi ve manevi tazminatla tazmin edildiği varsayılır. Genel olarak “tazmin borcu” kavramıyla, hukuki, sorumluluğu saptanan hukuk sujesine yargı organınca yüklenen ödev ifade edilmektedir.
Önce satırbaşlarıyla “bilirkişi” sorununa işaret eden yazarların görüşlerine göz atalım:
- “..... Bugün aktüerya bir ilim haline gelmiştir. Bunu uygulayarak bir sonuca varmak tabii bütün hakimlerden istenemez.... Bu bakımdan hesapların yapılmasında bilirkişiye başvurmak zorunlu olacaktır. Ne var ki, bunları değerlendirmek önemlidir, bunlara alet olmamak önemlidir. Bunun için de konu hakkında hakimlerin asgari düzeyde de olsa bir bilgisi ve yetişme kapasitesi olmak lazım gelir.... Bilirkişileri her hadisede aşağı yukarı yaklaşık sonuçlara varacak bir düzene sevk etmek lazım gelir. O takdirde de mümkün olduğu kadar gerçeğe ulaşmak mümkün olur...”
- “..... Tazminat davalarında sağlıklı bir yargılama yapılması için bilirkişi ağırlıklı yöntemin terk edilmesi çağdaş bir yargı için zorunludur.... Bilirkişi, ancak yargıcın olguların belirlenmesinde ve hukuki nitelendirmede kullanacağı özel ve teknik bilgi ve kuralı açıklayacaktır. Çok özel durumda, bir olgunun belirlenmesi ve hesap işlemine ilişkin görevi de yerine getirebilir. Bu dahi yargıcın bilgi ve becerisinin yetmediği durumlar geçerlidir... Tazminatı somut olarak belirleyecek matematik işlem yargıç tarafından yapılabilmelidir.... Zarar ve tazminatın belirlenmesine ilişkin somut olguları kural olarak yargıç belirlemek zorundadır. Zarara esas gelirin belirlenmesi, yaşam süresi, destek süresi, destek oranları, çalışma süresi, çalışma gücü kaybı, evlenme olasılığı oranları gibi.....”
- “..... Hesapları bizzat yapabilecek durumda olan hakimlerin dahi bilirkişiye başvurmaları ve bu konudaki bilgi ve yeteneklerini, bilirkişileri yönlendirme ve onların raporlarını değerlendirip düzeltme alanlarında kullanmaları çok daha isabetlidir....”
- “ ..... Zararın belirlenmesi ve buna bağlı olarak tazminatın takdiri yetkisi, Borçlar Kanununun 43 ncü maddesi ile yalnızca yargıca tanınan bir hak ve sorumluluk. Ama yargımızda bu kurala pek uyulduğu söylenemez. Uygulamada ‘zarar’ ve ‘zararın netleştirilmesi’ işi bilirkişiye yaptırıldığı gibi, ‘ evlenme şansı’, ‘ hakkaniyet indirimi’, ‘kaçınılmazlık indirimi’ gibi indirimler de bilirkişiye yaptırılarak, sonuçta hükmedilecek tazminat miktarının dahi bu raporlarda tespit ettirilip, bulunan sonuçlar ‘karara geçirilerek’ yargılama sonuçlandırılmaktadır....”
- “..... Borçlar Yasası ile yargıca tanınan yetki ve sorumluluğun bir sonucu olarak, davul onun boynunda, tokmak bilirkişinin elinde gibi bir olguyu ortadan kaldırmak üzere, maddi tazminat hesaplamasının ana kriter ve verileri hakim tarafından saptanarak, bilirkişiye bu şekilde talimat verilmelidir....”
- “..... Tazminatın değerlendirilmesi AB üye ülkelerinde yargıç tarafından yapılmaktadır....”
Yukarıda özetlenen görüşlerden de açıkça anlaşılacağı üzere, maddi zararın hesaplanmasında kimin gerçek yetki sahibi olduğu sorunu, henüz adli ve idari yargı yönünden açıklığa ve netliğe kavuşturulamamış, bir uygulama birliği sağlanamamıştır. Bunun doğal sonucu olarak ta, bilirkişiler arasında da yöntem birliği konusunda bir uzlaşma gerçekleşmemiş ve yetersiz kalan içtihatlarla da sorun çözüme kavuşturulamamış; yöntem çokluğu ve hesap farklılıkları “adalet” duygusunu zedeler bir hal almıştır.İşte mevzuatta öngörülmeyen, yargı içtihatlarıyla da tam anlamıyla bir çerçevesi çizilemeyen ve bu nedenle de uygulamada bir “çokluk” ve “karmaşa”ya neden olan “hesap yöntemi” sorun olarak kalmaktadır.
02.06.1989 tarihinde geçirdiği iş kazası neticesinde % 7 çalışma gücünü kaybeden, 14.07.1966 doğumlu ve kaza tarihinde brüt aylığı 225.000.-TL. ve olayda %20 kusurlu olan bir işçinin açtığı dava sonunda, mahkemece 07.05.1991 tarihli bilirkişi raporuna müsteniden 19.06.1991 tarihinde 122.544.482. liranın, kaza tarihinden itibaren % 30 faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği, oysa ilmi verilere uygun olarak saptanan gerçek zararın sadece 17.994.911.-TL. olduğu örnek hesap yapılarak ortaya konulmaktadır.
bir davada, bilirkişi tarafından 70.000.000.-TL. zarar hesaplanmıştı. İki tarafın itirazı üzerine dosyanın verildiği bir diğer bilirkişi ise 24.000.000.-TL. zarar hesabı yaptı. Yargıç da hükmünü bu son rapora göre kurdu. Temyizim üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, bilirkişi hesabının yapılma biçimini ve içeriğini belirleyerek mahkeme kararını bozdu. Bozma uyarınca yaptırılan bilirkişi incelemesinde ise bu kez 462.000.000.-TL. zarar hesabı yapıldı. Hesaplar arası fark korkunçtu; 20 kat kadar bir farklılık....”
Somut bir olaya bakarsak ;
Hesap Unsurları :
Kaza Tarihi : 01.09.1995
Ölenin Destek Süresi : Yaşı 34, Aktif Dönem 26 yıl.
Eşin Zarar Süresi : Yaşı 29, Aktif Dönem Zararı 26 yıl.
7 Yaşındaki Oğlunun Zarar Süresi : 11 yıl (18 yaşına kadar)
9 yaşındaki Kızının Zarar Süresi : 13 yıl (22 yaşına kadar)
Paylaşım Oranları : Ölenin yıllık kazançlarının % 70 tutarı üzerinden ilk 11 yıl Eş : 2/4, Çoçuklar :1/4’er , sonraki yıllar Eş : 2/3.
Davalının Kusuru : % 80
Kazanç Unsuru : Asgari ücretlerin brüt tutarları.
Sonuçlar :
(1) I / Kn Formülüyle Rantın Peşin Değerinin Bulunması Yöntemiyle saptanan maddi tazminat:
Eş : 6.793.114.000.-TL.
Oğul : 1.327.155.000.-TL.
Kız : 1.641.651.000.-TL.
(2) Basit Faiz Esaslı İskonto Yöntemiyle (Her yıl için ayrı ayrı % 10 kazanç arttırımı ve % 10 iskonto işlemini gerçekleştiren hesaplama yöntemi) saptanan maddi tazminat:
Eş : 10.731.268.000.-TL.
Oğul : 1.390.867.000.-TL.
Kız : 1.773.279.000.-TL.
(3) Ortalama Gelir Esaslı Yöntemle Her Yılın Artışlı Gelirinin Ayrı Ayrı İskonto Edilmesi suretiyle saptanan maddi tazminat:
Eş : 10.063.432.000.-TL.
Oğul : 1.327.155.000.-TL.
Kız : 1.729.410.000.-TL.
(4) Sabit Rant Formülü ( % 10 Arttırım Değerli ) Yöntemiyle saptanan maddi tazminat:
Eş : 9.152.716.870.-TL.
Oğul : 1.263.963.565.-TL.
Kız : 1.592.795.025.-TL.
(5) Sabit Rant Formülü (% 5 Arttırım Değerli) Yöntemiyle saptanan maddi tazminat:
Eş : 7.113.736.000.-TL.
Oğul : 1.284.762.000.-TL.
Kız : 1.595.785.000.-TL.[24]
Görüldüğü üzere, destekten yoksun kalma tazminatınınhesaplanmasında da, hesap yöntemleri arasında dört milyara ulaşan (eş yönünden) bir farklılık bulunmaktadır.
Peki, hesap yöntemleri arasındaki bu “ uçurum”a neden olan nedir? Bu sorunun cevabı, hesaplama yöntemlerine esas alınan “zarar hesabı unsurları”nın değişken kabullere dayalı olmasından kaynaklanmaktadır.
Zarar hesabı, birtakım varsayımlara dayalı ve belli unsurlardan yola çıkılarak yapılmaktadır. Bu meyanda söz konusu unsurları “Dönem esası” (Gerçekleşen dönem - Gelecek dönem), “Olay tarihi” , “Gelir / ücret” (Bu gelirin yıllık miktarı, hesap tarihine kadar gösterdiği artışlar), “Beklenen ömür süresi”, “Farazi emekli ikramiyesi /kıdem tazminatı” , “Yaşlılık dönemi baz gelir miktarı”, “Desteklik süreleri”, “ Destek payları (oranları)”, “Evlenme şansı indirimi”, “Kullanılacak iskonto yöntemi”, “Faizlendirme”, “İş göremezlik oranları ve saptanması” , “Efor kaybı”, “Bakıcı tazminatı”, “Kusur oranı”, “peşin sermaye değeri” vb. şeklinde saymak mümkündür.
Kuşkusuz, bu unsurların ne şekilde saptanacağı konusunda uygulamada bir birlik bulunmamaktadır
Yukarıdaki somut örnektende açıkça anlaşılacağı gibi bu konu çok tartışmaya açık bir konudur. Önemli olan verileri hakkaniyetle doğru girmek parametreleri mümkün olduğunca doğru kullanmaktır. Bahse konu olaydada ben sayın bilirkişi olan avukatların bu parametreleri doğru kullanmadığına inanıyorum.
Bu arada asla ve kata gerek bilirkişi olan avukatlara ve gerekse sayın forma yazan avukatlara bir saygısızlık yapma niyetinde değilim. Her vatandaş gibi fikrimi saygı sınırları içerisinde belirtebileceğime inanıyorum. Herkesinde fikrine ayrı ayrı saygım vardır...
|
commodore1tr |
Evet sevgili Ali bak ben ne demişim zatenn...
'deselerdiki ' bu çocuğun yetişmesi aile şartlarıda göz önünde tutulduğunda 15-20 milyardır ancak bu çocuk yetişkin olduğunda normal şartlarda iyi bir eğitim almadığından ve düzgün bir işte çalışamayıp muhtemel asgari ücretle çalışacağından ailesine maddi getirisi olmayacağı düşünülmektedir. ' gıkım çıkmazdı doğru derdim. Ama öyle değil.. aile bütçesinin çok üzerinde bir gider buna karşılık sıfır gelir İşte çıldırtan bu...'
Ben zaten ısrarla çocuğun getirisinden bahsetmiyorum dengeleme hatalı böyle bir istatistik yok.
Haklısın çocuğun babası manevi üzüntüsü sevgisini kaybetmiş evlat kaybetmiş onu bir kenara bırakırsak çocuğundan maddi destek beklemediğini tahmin etmek çok kolay beklememesi gerektiği...
Ama birde şu husus var bak şimdi aklıma geldi milyonlarca çocuk hemde sigortasız olarak başta tamir atölyelerinde daha 10 yaşında çalışmaya başlamıyor mu? Ailesine gideri buçocuğa sıfırken bu çocuğun ailesine getirisi daha o yaşta başlıyor bu husus ta göz önünde tutulmalı bence
Sayın Av. Ahmet Kezer in bahsettiği tablo ne ise demekki o tablo hatalı realiteden uzak bir tablo aynı DİE gibi enflasyon hesabında kullandığı değerler ne kadar geçerliyse tabloda öyle demekki. Benzin motorin dururken ebonit lastik listede doğru ya biz habire ebonit lastik kullanırız neyse o halk olarak mutlaka günde bir tane alırız bu bilmediğimiz şeyi ama akaryakıt asla kullanmayız.... Ah bu tablolar ahhhh O tablolara göre zaten Türkiye güllük gülistanlık ticaret patladı esnaf sanayici coştu gidiyor herkes mutlu büyüme hızı anormal... Ama birde tabloların dışında bir Türkiye varki... İşte ben maalesef o Türkiyede yaşıyorum, tablosunda değil...
|
Nilgül Saraç |
BEDDUANIN ancak bukadarı olur. Bilgisiyle kendisini örnek aldığım birine hiç yakıştıramadım bu cümleyi ve beni gerçekten üzdünüz. evet ben bir hukuçuyum ve şunuda biliyorum ki her meslek grubunda olduğu gibi bu işide hakkıyla yapmayan,hukukçu kimliğiyle hukuk dışı işlere karışan meslektaşlarımız var. ben bunların oranı yüksek demiyorum ama yokta sayamayız. sanırım siz çok çok farklı bir ortamda yaşıyorsunuz ki bu tür insanlarla hiç karşılaşmamışsınız,bunca yıllık tecrübenize rağmen. |
Nilgül Saraç |
Ben derdimi anlaytamıyorum galiba son kez açıklama yapıyorum Sayın commodore1tr ilk iletisinde karşı tarafın talep ettiği tazminatın niteliğini belirtmediğinden ben bu tazminatı MENEVİ TAZMİNAT olarak algıladım. bunu üstüne yani manevi tazminat için mahkemenin niye bilirkişiye gittiğini anlayamadım. çünkü manevi tazminatı mahkeme kendisi belirler bunu için bilirkişiye gitmez. ama raporu okuyunca bunun manevi tazminat talebiyle ne alakası var dedim ve bilirkişilerin art niyetli olduğunu düşündüm. bundan sonraki yazdığım iletimde ise aynı durumu belirtmemin nedeni avukatların hakim gibi karalar verebilecekleri şekilinde yorumlanabilecek olan cümlemi düzeltmekiti. yoksa ısrarcı davrandığımdan değil. yeterince Türkçe olmuştur umarım. |
alisinkay |
Sayın commodore,
Gider arttırılmış, haklısın ancak bu gider devlet istatistik enstitüsünin verilerine göre yapılıyor sanırım.
Onu da bir kenara bırakırsak, bu çocuğun masrafı 10 milyar olsa bile gerçekten ailesine 10 milyar lira veya üzerinde bir maddi yardımda bulunabileceğine nanıyor musunuz.Bu dünya düzenine aykırı....
Babalar kazanır, çocuklar yer...Onlar da kendi çocuklarına destek olur,kendi çocukları da kendiçocuklarına....
Genel yapı bu, ancak olayı traji komik yapan bir gazete, diyor ki (vatandaşımızın ve pek çok arkadaşımızın anladığı) avukatlar oturun oturduğunuz yerde, çocuğunuz ölmüş olabilir ama bundan kazançlı çıktınız ne uğraşıyorsunuz?Ancak kazın ayağı öyle değil.Raporda öyle değil.Raporda hesap hatası olabilir belki ama,
Bence Çocuğun ÖZ babası düzenlese bu raporu gene de herhangi bir destekten yoksun kalma tazminatı alamazlardı.Sizce de bu şekilde değil mi,
ha bana kalırsa nasıl hesaplanmalı,
veriler ortaya konulmalı, son 5 yıllık milli gerlideki artış ve azalışlar dolar bazında yansıtılmalı, ailenin geliri dikkate alınmalı ve o gelirdeki ortalama bir ailenin çocuğuna yaşları da dikkate alınarak yaptığı masraflar dikkate alınmalı, ardından asker ve üniversite kazanma ihtimali, kazandıktan sonra iş bulma ihtimali de hesaplanıp, iş bulsaydı ne kadar alacaksa o ihtimale bölünmeli, eğer çocukta bir hastalık varsa bu hastalıklar, nüksetme ihtimalleri ve hastalıklar için yapılacak masraflar dahi hesaplanmalı, ayrıca bu çocuğa 18 yaşından sonra oynayabileceği şans oyunları ve kazanma ihtimalleri de hesaplanmalı ve onlara ödeyecei para ve kesin bir sonuca ulaşmaya çalışılmalı,
Ancak açık olan birşey neyi neyle çarparsak çarpalım bu çocuğun ailesinin giderleri ve çocuğun gelirlerinden ailesine yapacağı destek birbirini karşılamaz.Gider çok daha fazla çıkar.Ayrıca tüm bu hesaplardan sonra çocuğun %25 kusurlu olduğunu da düşündüğümüzde geriye birşey kalmaz.
Bu nedenle bence ortada bir hukuki ayıptan söz edebilmek mumkun değil. |
Av.Ahmet Kezer |
Avukat arkadaşın yargıtayın yerleşik ve istikrar kazanmış görüşleri doğrultusunda hazırladığı rapor TAMAMEN DOĞRUDUR.Daha doğrusu avukat arkadaş, önceden herkes (hukukçular) tarafından bilinen bir tabloyu kullanarak hesaplama yapmıştır.Avukatın düzenlediği rapor tamamen hesap kitap/matematiksel bir işlemdir,fazlaca bir hukuki bilgi gerekmeyen bir işlemdir... Medyanın bilirkişi raporunu çarpıtması normaL KARŞILANABİLİR;fakat hukukçu (avukat) arkadaşların medya benzeri eleştiri getirmelerini anlayabilmiş değilim. Destekten yoksun kalmayı belirleyecek başka bir hesap yöntemi var mı?!... Kaldı ki ailenin manevi tazminat talebi de mahkemece değerlendirilecektir...Bilirkişi raporuna itiraz eden avukatlar,bilirkişi olarak rapor düzenleselerdi,aynı raporu vermeyeceklermiydi... Kim düzenlerse düzenlesin mevcut bilgi ve yargıtay kararları ışığında aynı RAPOR düzenlenir.
Sekiz yaşında vefat eden bir çocuktan maddi menfaat beklemek ne kadar ahlaki,belki de sorulması gereken soru bu? Hukukçu arkadaşlarım medyanın bakış açısını sorgulamasını tavsiye ederim. Saygılarımla... |
hareki |
Nilgünsaraç
meslektaşklarınıza saygıya davet ediyorum sizi.. |
commodore1tr |
Pirinç ayıklanmam istendi ayıklayayım ;
Sevgili Alisinkay'ın notu beni uyandırdı? Her yönden uyandırdı aslında birden bazı arkadaşların salt hukukçu bazılarımızın salt duygusal bazılarımızın realist bazılarımızın apayrı şekilde olaya yaklaştığımızı gördüm birden..
Tersten başlayayım eğer mahkeme bu davayı bu şekilde bağlarsa eve davacı taraf dediğini yapar AİHM sine giderse bu mahkeme bu dosyayı kafamıza çarpar bunu ikikere ikinin dört ettiği kadar emin söylüyorum...
Bakınız ben hukukçu olmadığım için bu olaya daha realist bakıyorum bilirkişiler emin olunuz çok ciddi hata yapmışlar Tartıştığımız kavram 'Manevi tazminat' değildir. bunun hesabını yapabilecek bir makam yok sadece hakim taktir eder hesap değil.. Burada tartıştığımız ve somut olayda görmeye çalıştığımız olgu 'destekten yoksun kalmadır.' Hakim bilirkişiye incelemesi için dosyayı verirken bir çok standardı gözönünde tutmasını ve ona göre hesaplamasını istemiştir en azından temenni etmiştir.
Şimdi somut olayımız da sayın bilirkişi ailenin çocuğu büyütmek için ki kendi ifadesinden anladığımıza göre bu 18 yaşına kadar oluyor ( Çünkü 18 yaşından sonrada çocuğun aileye katkısı demiş...) gelin yuvarlayalım biz bunu 22 diyelim 55 milyar 926 milyon yani 56 milyar hesap etmiş. Çocuk 8 yaşında 10 seneye 56 milyar yetiştirme payı koymuş yani senede 5,6 milyar çocuğa gider yazmış... İsterseniz raporu bir kez daha okuyun ağır ağır aynen çıkan ifade budur... Bilirkişinin bu mantığına göre hesap edersek adamın sağ olan beş çocuğu daha var. yaklaşık yaşlar birbirinr yakın 4-12 arası bunlarada ortalama 8 yaş diyelim beşinide öldürelim ettimi size 5*56 milyar daha yani toplam adam 336 milyar altı çocuğunu 18 yaşına getirmek için harcayacak bilirkişiye göre...Bu baba asgari ücretle çalışıyor hadin asgari ücreti 600 milyona çıkaralım gelin biz dahada zam yapalım 1 milyar diyelim ( kesin tüm oylar bize gelir ) 10 senede eder 120 milyar yani adam 10 senede 120 milyar kazanıyor ve sadece çocuklarını yetiştirme için 336 milyar harcıyor ev kirası telefon elektirik ısınma eşinin ve kendisinin giderleri yemek giyim ulaşım yok bu hesapta sormazlar mı bilirkişiye 'bu nasıl hesaptır diye?' hesap doğruysa adamı tutuklamak lazım çok ciddi bir hırsızlık veya başka birşey yapıyor diye..
Gerçekçi gözle bakılınca görünen budur, kimse bana hesap şöyledir böyledir demesin... Mal meydanda bilirkişi hesaplamalarını yanlış yapmıştır. Nasıl yanlış yapmıştır forma yanıt veren değerli üyelerin yazılarını okuyunca nasıl olduğu kısmen ortaya çıkıyor ki Ankara Barosu da bunun ardına sığınmıştır. Gider hesabında son derece üst giderler gerek yemek gerek giyim gerek ulaşım gerekse eğitimde tutulmuş olmasına rağmen gelir bölümüne geçildiğinde ise bölgenin şartları iş bulamayacağı iyi eğitim alamayacağından bahisle en alt düzeyde gelir hesaplanmıştır Yani kantarın topunu iki yönden de ters savurmuştur bilirkişi...
Sevgili Alisinkay diyorki 'peki üniversitelerin içinde işsizlik oranı ne kadar?' Yani üniversite bitirenlerin tamamının iş bulamadığını bazılarının işsiz olduğunu söylüyor. Doğrudur yerden göğe doğrudur. Ama bu kişininde hep işsiz kalacağını düşünerek hesap yapmak yanlıştır sevgili Ali hesaplamayı yapanda hep terslikleri almış gelir hesabında benim takıldığım nokta orası... Hayatta herşey var işsizlik zengin olmak terörist olmak kapkaççı olmak katil olmak başbakan olmak üst düzey yönetici olmak iyi bir iş kurmak hepsi var ama bu delikanlı nedense hep kötüde kalmış bilirkişi raporuna göre.. hemde çok iyi giderle yetiştiği halde Bu garibim muhtemelen bir somun ekmeği ağzına alıp kısa pantolonu ile sokaklarda koşturup oynayan muhtemelen bir önlüğü ve bir ayakkabısı olan hani fotoğraflarda gördüğümüz önlüğünün içinden kazağı görünen okumaya çalışan sokaklarda oynayan bir yavruydu benim gözümde öyle canlanıyor ailesinin bu yavru için senelik bir milyar bile harcamadığını evde ne pişerse onu yediğini muhtemel bir elbise yılda anca alındığını özel giderleri olmadığını sanıyorum, zaten sorun burada sevgili Ali sorun tazminat verilip verlimemesi değil benim konum o değil en azından hukukçu arkadaşlarımızın dediği gibi 'manevi tazminatı hakim taktir eder' onabir şey dediğim yok ama hesap realist değil mantıklı değil benim derdim bu böyle bir giderle yetişen kişi çok daha fazla getiri sağlar bilirkişi burada hata yapmış deselerdiki ' bu çocuğun yetişmesi aile şartlarıda göz önünde tutulduğunda 15-20 milyardır ancak bu çocuk yetişkin olduğunda normal şartlarda iyi bir eğitim almadığından ve düzgün bir işte çalışamayıp muhtemel asgari ücretle çalışacağından ailesine maddi getirisi olmayacağı düşünülmektedir. ' gıkım çıkmazdı doğru derdim. Ama öyle değil.. aile bütçesinin çok üzerinde bir gider buna karşılık sıfır gelir İşte çıldırtan bu...
Şimdi diğer pirinçlere bakmak gerekirse...
Sevgili abim ebedi dostum Sayın Fırat Bayındır biraz kızmış. Kendisini tanımaktan dostum olmasından daima gurur duyacağım Fırat abi kendi dürüstlük ve adaletine göre olaya baktığından kızmakta yerden göğe haklı bazı genç arkadaşlarımızda sanırım istemeyerek kurdukları yanlış cümlelerde kanını beynine sıçratmış açıkça anlaşılıyor.. Tabii benim yanımda olmadığı için çok uzaklarda olduğundan sakinleştiremedik.. :))) Fırat abi tüm gençlerin örnek alması gereken adam gibi bir adam denilen cinsten çok iyi bir hukukçu bakınız avukat demiyorum önce çok iyi bir hukukçu sonra avukat.. Bir çok yazısının altına okumadan imzamı atabileceğim bir dost aynı zamanda ama hayatın bir güzelliği herkes hep aynı düşünmüyor zaman zaman farklı düşünceler olacakki düzeyli bir tartışma olsun ama asla kavga küskünlük değil.... Genç bir kardeşimizin istemeden başka bir şey ifade etmek isterken SEHVEN yazdığına inandığım bir cümle kanına dokunmuş ona çok kızmış belli ama inanıyorum ki beddua diyebileceğimiz sözcüğü yazdığı an pişman olmuştur. Fırat abi seni örnek alanlara kızma genç onlar zamanla olgunlaşıp umarım sana benzer avukat olacaklar.....
Bir pirinci ayıklamayıp yazanı KINIYORUM Diyarbakırdan kim çıkmışki ? gibi bir cümle hiç hoş değil. İncelerseniz güzel yurdumuzun her ilinden olduğu gibi diyarbakırdanda sanatçısı devlet adamı iş adamı çıkıyor bölgecilik ilcilik yapmayalım Tüm yurdumuzun heryerinden iyi insanlar çıkabildiği gibi maalesef kötülerde çıkıyor. Önemli olan oyunlara gelmemek....
Saygı ve sevgilerimle... |
Admin |
Sayın bilirkişiler hesapları tamamen yanlış yapmışlar. Eee çocuğun büyüdükçe daha çok yemek tüketeceğini, çocuğun başarılı olup bir kolleje girme ihtimalinde olacağı yükü, pastanede arkadaşına ısmarlayacağı limonata ve keki hesaplayamamışlardır değil mi?
Daha abartmadım ama ya başbakan olsaydı bu çocuk? |
tirej |
hakikaten türkiyenin yüzkaralarımı desek insanlığın yüzkaralarımı desek bu nasıl insanlık ama öyle görünüyorki bu avukatlar bu işin eğitimini almışlar ve defalarca bu şekilde raporlar yazmışlardır bu olay basına yansımasaydı hiç kimseninde haberi olmayacaktı ben normal bir vatandaş olarak aklıma gelen şry mademki zarar edeceğiz o zaman çocuklarımızı öldürelimmi beslemeyelimmi. ben bir d.bakırlı olarak bu kararı veren avukatları kınıyorum ve bir daha böyle rapor hazırlayıp insanı rencide etmesinler |
Av.Ragıp Atay |
daha önce gerek bu sitede gerekse farklı pltformlarda, bilirkişilerin mahkemeler üzerindeki etkisini tartıştık. Maalesef 1975lerden sonra tüm dünya genelinde yayılıp, 1980 lerden snra Türkiyede yaygınlaşan yeni dinya düzenine bağlı olarak okuma tembelliği bizi bu hale getirdi.
Artık hakimlerimiz yeni kaynakları takip etmiyolar. Dosyaların akıbeti bilirkişilerin eline kalmış durumda. Bilirkişiler de alışkanlıklarının verdiği tembellikle, işin kolayına kaçıp rapor düzenliyorlar. Sonunda da böyle oluyor işte. Kimseyi suçlamanın bir anlamı yok.
Sayın kommore nin iletisine bakın bilirkişi raporunu düzenleyen Av. bilmem kim. Avukat,i davada tarafların hakkını savunan kişidir. Bilirkişi oluyor ve dava dışı bir kişi olarak beyanda bulunuyorsan, avukat kimliğini niçin kullanıyorsun? bu bile tüm ahlaki kurallara aykırı. |
Av.Fırat Bayındır |
Olaya duygusal tepkiyle değil hukuk ve aktüerya bilimi açısından yaklaşmakta fayda var.
İstenilen tazminat destekten yoksun kalma tazminatıdır.
Bu tazminat hesapları zorunlu olarak birtakım varsayımlara dayanır, ülkedeki yaş ortalaması, sağ kalan eşin evlenme olasılığı, vb.
Vefat eden, 8 yaşında bir çocuktur.
Çocuğun aileye desteği 18 yaşından sonra başlayacaktır.
Hesaplama bu varsayımlara dayanarak yapılmıştır. Erkek çocuk olması nedeniyle 2 yıl askerlik süresi eklenerek çocuğu aileye katkısının en erken 20 yaşında başlayacağı varsayılmıştır.
Çocuğun ileride evlenmesi halinde ise anne ve babaya olan desteğinin kesileceği veya çok azalacağı tabiidir. Zira kendi ailesini geçindirecektir.
Destekten yoksun kalmanın karşılığı müspet maddi bir tazminat olabileceği gibi talihsiz Mekki gibi bir sabiye anne - babasının artık harcama yapmayacağı gibi menfi bir katkı da olabilir.
Hukukun ve bilimin yüzü bazen insana çok soğuk gelebilir ama ne yazık ki bu da bir gerçektir. |
commodore1tr |
İstatistik te bir bilimdir hemde çok daha geçerli bir bilim...
Bu vefat eden çocuğun eğitimini tam alma olasılığı %74 dolayısıyla 2 senelik askerliğini er olarak değil Asteğmen olarak ta yapabilir ki bu durumda ailesine ciddi bir katkı sağlayacaktır... Kaldıki bu kişi bir yatılı okula giderek örneğin askeri bir okula ailesine hüç yük olmadan okuyabilir vede daha 21 yaşında ailesine ciddi destek olabilir.
Bu kişi iyi bir yerde işe girerek çok iyi paralar kazanabilir , çok düşük bir olasılıkta olsa bu kişi bir şans oynunun en büyük ikramiyesini kazanabilir. Keşif yapabilir, vatanına çok yararlı bir hizmet edebilir. Kendine ait çok iyi getirisi olan bir iş te kurabilir...
Neden bilirkişiler sadece en kötü olasılıkları değerlendiriyor ki? Böyle bir hak kim vermiş onlara ? Bir çocuğun sağlıklı yaşamasının süresi tespit edilerek ne kazanacağı tespit edilmelidir asıl olan budur .. Yoksa sayın trej in dediği haklı olacaktır. Bir anne baba 5 yaşındaki çocuğunu öldürse bu bilirkişi raporuna göre beraat etmesi gerekecektir. Çünkü bu çocuk onlara çok ciddi bir külfet olmaktadır. Külfetlerden kurtulmak herkesin en doğal hakkıdır. O zaman ufak çocuk cinayetlerinde bu hesapla hiç ceza değil taltif vermemiz gerekecektir.
ortada yaşamın başında daha yaşanmamış bir can vardır. Bunun hesabı her şekilde sorulmalıdır. Kimsenin ben dedim oldu demeye hakkı yoktur. Kanunlarımızda ki en büyük abukluklardan birisi 'haksız zenginleşmeye karşı olan 'kanundur. İncelemeler sonucu alt üst sınır olmaksızın belirlenmesi gerekmektedir. Bir canın değerini uyduruk realiteden uzak hesaplarla tespit etmek hukukun soğuk yüzü değil onu yapanların hukuk dahil bazı şeyleri özümseyememesindendir . Bu hesapla doğan kişileerin anında öldürülmesinde büyük yarar vardır gibi bir sonuç çıkıyor ki neresi hukuka uygun anlayamadım.
Bu kişi abd de norveçte ingilterede ölseydi acaba ne alırdı ailesi ? Bence inanılmaz bir rakam çıkardı ortaya buda bize iki şey gösterir Ya gelişmiş ülkeler hukuktan anlamıyor yada biz biryerlerde yanlış yapıyoruz ....Bence biz çok büyük yanlışlar içindeyiz... |
commodore1tr |
Avukat demiş ki ;
Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde trafik kazasında ölen 8 yaşındaki Meki Ayaz ile Köseli Köyü'nde 4 yaşındaki Cihat Temiz'in ölümüyle ilgili maddi tazminat davalarında, ailelerin ''masraftan kurtulduğu'' yönünde rapor hazırladığı iddia edilen Avukat Sema Güleç, tazminat hukukunun matematiksel olduğunu belirterek, konunun iyi bilinmeyişinin, yanlış yorumlara yol açtığını söyledi.
Avukat Güleç, yaptığı açıklamada, İsviçre'den alınanBorçlar Kanunu'nun tazminat hukukunda esas olduğunu ve 45. maddesinde,''ölümlerden sonra, ölüme yol açanlardan tazminat talep edilebileceği'' ifadesinin, genel hüküm oluşturduğunu bildirdi. Kanunlardaki boşlukların içtihatlarla doldurulduğunu ifade eden Güleç, maddi tazminatla ilgili Yargıtay 6. Dairesi, Danıştay ve AskeriYüksek İdare Mahkemesi'nin kararlarının yanı sıra hukuk fakültelerindeki medeni hukuk profesörlerinin çalışmalarının dikkate alındığını ve bunlardan esinlenerek, kişilerin gelir ve kazançları çerçevesinde maddi tazminat taleplerini değerlendirdiklerini kaydetti.
'AVRUPA'DA DA TUTUM AYNI'
Maddi tazminat hesabı konusunda yayınlanmış bir kitabı olduğunu dabelirten Güleç, Avrupa'da da maddi tazminat konusundaki tutumun aynı olduğunu savunarak, şunları söyledi: ''Tazminat hukuku, bir bilim dalıdır. Bizi ilgilendiren, maddi tazminattır. Çünkü manevi tazminat konusu zaten bize gelmez. Manevi tazminatta takdir hakimindir. Matematiksel hesaplamayla bulunan maddi tazminatta ise kişilerin gelirlerine ve sosyal durumlarına göre hesaplamalar yapılır.
Örneğin Bismil'de ölen çocuğun babasının geliri yüksek olsaydı, istenen tazminat miktarı farklı olacaktı. Burada ihtiyaç kriteri de göz önünde bulundurulur. Tazminat talebi, evi geçindiren kişi için farklı, çocuk için farklıdır. Yani tamamen maddi kriterler söz konusudur. Maddi tazminat uygulamaları konusunda (Maddi Tazminat Esasları ve Hesaplanması) adlı bir de kitabım var.''
'KONUNUN İYİ BİLİNMEYİŞİ, YANLIŞ YORUMLARA YOL AÇIYOR'
Konunun iyi bilinmeyişinin yanlış yorumlara yol açtığını belirten Güleç, şöyle devam etti:
''Bilirkişide yanlış davranış olmaz. Biz bunun yeminini ettik. Sergilenen bu tutum beni yaraladı. Hukuk camiası, şahsımı ve kişiliğimi bilir. Eğer konu bilinmiş olsa, daha dikkatli davranılırdı.Sadece karşı tarafın ifadeleriyle yargılandım. Haber yapılırken benim görüşüm sorulmadı. Ayrıca mahkemede yargılaması süren bir olayla ilgili beyanatta bulunmak da Ceza Kanunu'na göre suçtur.'' Güleç, Tazminat Hukuku'ndaki esasları şahsi olarak eleştirmesinin de mümkün olmadığını, çünkü bu esasların Avrupa'da da uygulanan ve genel doktrin haline gelmiş uygulamalar olduğunu ifade etti.
BİSMİL'DEKİ OLAY
Bismil'deki olayla ilgili davada hazırladığı bilirkişi raporu konusunda davacı avukatı eleştiren Güleç, şunları söyledi: ''Örneğin davacı avukatı, çocuğunu kaybeden ailenin, yöredeki genel durumun ötesinde çocuklarını okutan eğitimli bir aile olduğuna dair belgeleri dosyaya koymuş olsaydı, raporumuz farklı olurdu. Buradaavukatın eksiği var. Biz dosyadaki verileri değerlendirmek zorundayız.Ne söylenirse söylensin, bu olaylar maddi tazminatı ilgilendirmez. Manevi tazminat ise zaten bilirkişiye gitmez. Burada takdir hakime aittir. Acıma duygularıyla kamuoyunu bize yüklüyorlar. Art niyetli davranılıyor.''
İKİ RAPOR
Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'ne bağlı Köseli Köyü'nde 23 Nisan 2003tarihinde ilköğretim okulu 2. sınıf öğrencisi Meki Ayaz'ın bir otobüsün çarpması sonucu yaşamını kaybetmesi ve ailesinin tazminat davası açması üzerine bilirkişi raporu hazırlayan Ankara Barosu avukatlarından Sema Güleç, rapordaki ifadelerden dolayı çeşitli tepkiler almıştı. Avukat Güleç'in, Köseli Köyü'nde 8 Aralık 2002 tarihinde meydana gelen kazada 4 yaşındaki Cihat Temiz'in ölümüyle ilgili tazminat davası için hazırladığı ikinci raporda da ''ailenin 5 milyar 192 milyon lira masraftan kurtulduğu, bu nedenle tazminat isteme hakkının ortadan kalktığı'' ifade edilmişti. |
dimen |
Hesaplanması gereken tazminat ne kadar olması gerekiyordu? Önce bu ortaya konulabilirse, konu daha iyi anlaşılabilir. |
marmara_2 |
tazminatla alakılı gazetede okuduğum yazıyı buraya kopyaladım..işte rakamlarda bunlar..[?]
ÜNİVERSİTE OKUYAMAZ
Dosyanın verildiği Ankara 25’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, konunun uzmanı olduğu gerekçesiyle avukat Sema Güleç’i bilirkişi atadı. Avukat Güleç hazırladığı raporda, Ayaz Ailesi’nin çocuğunu büyütmek için 55 milyar 926 milyon 240 bin 197 lira masraf yapacağını, buna karşılık çocuğun 18 yaşından sonra kazanacağı paranın 13 milyar 234 milyon 447 bin 990 lira olacağını belirtti.
AİHM’YE GİDERİZ
Bu rapora ailenin avukatı Kenan Ceylan itiraz edince, dosya bu kez Ankara 2’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderildi. Bu Mahkeme de, Avukat Nurdane Kara’yı bilirkişi tayin etti. Onun hazırladığı rapor da ilkinin doğrultusunda oldu. Kara yaptığı hesaplamada, Ayaz Ailesi’nin çocuğunu yetiştirmek için 54 milyar 528 milyon 284 bin 230 lira harcayacağını, çocuğun 18 yaşından sonraki kazancının ise 15 milyar 437 milyon 200 bin 397 lira olacağını, çocuğun kazancı ailenin harcayacağı paradan düşüldüğünde, ailenin 39 milyar 91 milyon 83 bin 833 lira harcamadan kurtulduğu, bu nedenle tazminat isteme talebine yer olmadığını belirtti. |
commodore1tr |
İşte yanıt budur . Belki ağır kaçmış kantarın topu ama budur. Gelişmiş ülkelerde hapishanedeki mahkumun yediği yemekten dolayı zehirlendi diye devlet 22 bin dolara mahkum ediliyor.
Minnasotada 11 yaşındaki kıza çarparak öldüren adam hesaplama sonucunda 'yaşama paha biçilemez ama yaşasaydı 255 bin dolar kazanırdı bundan dolayı 150 bin dolara mahkum olurken' bizde neredeyse otobüsü tamir ettirde sus denilecek
Ayıp ki ayıp... |
dimen |
Sn: marmara,
Kopyaladığınız rapor, nu başlık altında tartışılmaya çalışan rapor. Benim öğrenmek istediğim, bu rapor yanlış ise, doğrusu nedir? Kaç YTL tazminat hesaplanması gerekirdi. |
commodore1tr |
Sayın Kaan Varlıkman ;
Basında bazı kalemlerce olayın kişiselleştirildiğini vede gereksiz yere bazı küçük düşürücü sözcüklerin kullanıldığını üzülerek bende gördüm. Ancak bu formda öyle bir şey yapılmadığı gibi gerçekten konu hakkında çıkan bazı çirkin laflarla dolu küpürlerde ne şahsım nede herhangi birisi tarafından buraya taşınmamıştır.
Bilirkişi raporlarının neye göre yerinde olduğunu düşündüğünüzü anlayabilmiş değilim. Değerlendirme yapılırken bu reel verilere göre yapılırsa bir şey ifade eder. Kıstaslar gerçeklerle örtüşmelidir. Yazılarımın hiç bir yerinde aileye 'destekten yoksun kalma tazminatı verilmelidir ' demedim. Bu ayrı ama somut realitenin dışında hesap yapılması apayrı. Keşke bilirkişi raporunun doğru olduğunu söylerken hesabıda ortaya koysaydınızda anlayabilseydim.....
10 sene boyunca tüm gelir 120 milyarsa 6 çocuğun yetişme masrafı nasıl 336 milyar olur ? Bu hangi realite benim öğrenmek istediğim bu.
Maalesef bilirkişiler İbrahim Tatlıses in ironisi sayılabilecek sözünü 'urfa da oxford vardı da okumadık mı?' gerçek alıp çocuğa olmayan bu masrafı yaptırmışlar. Hukuka mantığa akla realiteye uygun değil 120 milyar tüm gelire karşı sadece 6 çocuğun yetişmesi için 336 milyar... bu ailenin geliri 10 senede 1 trilyon oluyor ise bilirkişi yerden göğe haklı ama ailenin geliri ısrarla gen yazıyorum 120 milyar....
AİHM si desteklemeyi kabul eder etmez onu bilmem sorunumda o değil ama bu raporu kafamıza bu gerekçeler ile vurur. Gerçek ortadayken izafiye bakılmaz.... Ortada ağaç varsa orada ağaç var denilir eğer havuz olsaydı diye başlarsanız sadece temenni olur ama gerçek değil.... Bilirkişiler ağacı görüp havuzu yazmışlar.... Üç vanayla doldurma problemi çözüp ( muhtemelen doğru ) sonuca varmışlar ama işin kötüsü orada havuz yok kiii ağaç var.... |
commodore1tr |
Sayın Av. Ahmet Kezer;
Sanırım bir yanlış anlaşılma oldu. Ben sizin yazdığınıza aynen katıldığımı belirtmek istemiştim. Geleceği nasıl olacağı hakkında veri sağlayamadan olan ölümlerde muhtemel 10 yaş altında 'destekten yoksun kalma tazminatı' talep etmenin etik olarak yanlış olduğu konusunda tamamen hemfikirim. Yani eskilerin değimi olan 'doğmamış çocuğa don biçilmez' sözünün aksini yapmaya çalışılıyor. Muhtemelen bu olayda basına yansımadığından bilemediğimiz iki dava daha vardır. Birisi trafik kazası neticesinde ölüme sebebiyet vermekten olan ceza davası diğeride muhtemelen 'manevi tazminat ' davası. Büyük bir olasılıkla avukatlarımızın yazmayı çok sevdiği ve mutlaka yazdığı ' fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak koşula ' ile tümcesini bu kişilerin avukatıda kurmuştur. Ben hakim olsam 'destekten yoksun olma tazminatı' talebini etik olmadığı ve yeterli veri toplanamayacağından sağlıklı bir aktüerya hesabı yapılamayacağından reddeder bu talebin manevi tazminat içerisinde değerlendirileceğini belirtirdim.
Burada bu yapılmadığından dolayı çıkan bir kargaşa var ve sanırım aşırı tepkinin ve hakarete varan bazı köşe yazarlarının yüklenmesinin nedeni kullanılan itici uslup olduğu açıktır. Sayın Fırat bey bu konuda çok güzel örnek vermiş önceki iletilerinde.. Dikkat edilirse ben zaten desteğin olmamasını savunuyorum ama kullanılan argumanları ve sözcükleri eleştiriyorum. Ne demek 'çocuk öldüğünden dolayı aile kara geçmiştir.' Bu cümle etik mi? Bu böyle mi ifade edilir? Tepkinin büyüğü buradan geliyor sanırım Ben bunu ilk okuduğumda gerçekten çok bozuldum Bir ifade edilişin bu kadar kötü olabileceğini haklı savın düzgün cümle kurma becerisi gösterememe nedeniyle bu hale geldiğini gözlemledim. Oysaki son derece sade ve incitmeyen cümlelerle bu ifade edilebilirdi..
Bir ciddi sorun daha çıktı buda hukukumuzun buna ciddi bir düzenleme getirmesi gerekliliği olasılıkların ortada olmadığı bazı temel yetenek ve karekteristik özelliklerin belirlenemediği özetle gelecek hakkında el terazi göz kantar hesabı tahmin yapılarak sonuca gidecek durumların engellenmesi gereği ortaya çıkmıştır. Yapılacak aktüerya hesabının bir dayanağının olabilmesi için zaten yukarıdaki şartlar gereklidir, somut olayda bu şartlar olmadığı için ipin ucu cidden kaçmıştır. İki yönden kaçmıştır. Birincisi ailenin reel gelirleri göz önüne alınmadan bir gider hesaplanmıştır ki faiş bir hatadır. İkincisi çocuğun yaşı itibariyle elde hiç bir reel veri olmadan gelecek hesabı yapılmıştır. Bunuda çözmek hukukçulara kalmaktadır. Yani başa dönersek etik olmayan taleplerin yapılmasına hukuk bir şekilde mani olmalıdır. Yoksa ipin ucu gerçekten kaçacaktır. Sayın Kaan ın iletisinden anlaşılan federal mahkeme çocuklarla ilgili destek taleplerini reddetmektedir. Bizim hukukumuzunda bu yönde somut bir karar alması gerekmekte olduğunu düşünüyorum. Yoksa bu ve benzeri kargaşaları çok ama çok yaşarız. Bir düşünsenize ya baba iki üç şahit bulup oğlunun çok iyi top oynadığını ispat etse ve gelecekte bir Emre Bir okan Bir hakan Şükür olabileceğini ve bunlarında eğitim düzeylerinin çok düşük olmasına karşın telefuz edilemeyen milyon dolarlar aldıklarını ileri sürse ne yapacağız ??? Yani Hukukla oyun olmayacağı gibi hukuklada oynanmamalıdır. Bunun da yolu hukukun böyle durumlarda kesin bir kanunla korunması gerekliliğidir. Örneğin 15 yaşına kadar ölen çocuklar için maddi destek davası açılamayacağı gibi.... Böylece havanda su dövmekten o mudur bumudur diyip durmaktan kurtulmuş oluruz . Ne dersiniz ?
|
suk |
SAYIN NİLGÜL SARAÇ,
LÜTFEN SADECE HATANIZI KABUL EDEREK ÖZÜR MESAJI YANYINLAYINIZ.SAYGILARIMLA. |
Av.Soner ENGİN |
benim bu tür davalarda verilen raporlarda çocuğun aileye katkısı ele alınıp bunun yıllara göre düşümü yapıldıktan sonra aileye sağladığı katkı belirtilmiştir. Şİmdiye kadar ve benim de okuduğum gibi çocuğa yapılan harcama hiç bir zaman ele alınmamıştır. Ele alınmayışı da doğrudur.Çünkü türk aile yapısı olarak belli bir seviyeye kadar çocuğa yardım etmek vazifemizdir.Aynı zamanda yardım etmesek dahi yasal olarak çocuk yardım edilmesini yasal olarak isteyebilir.
Bu husus aynı zamanda bence eşitlik ilkesine de aykırıdır.Çünkü çocuğu bir kenara atıp hiç bir şekilde yardım etmeyen bir anne veya baba bunu ispatlaması halinde yine de çocuğun bunlara yardım edeceği düşüncesi iel başka miktara ulaşabilir. Çocuğuna yardım eden aileler bu şeklilde cezalandırılıyorlar gibi geliyor bana . |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 07:01:00 |