 |
04/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Melek görmek isterseniz annenize bakın |
commodore1tr |
Bütün annler melektir. Ne yaparsak yapalım kaç yaşına gelirsek gelelim biz onların büyümeyen çocuklarıyız... Etle tırnağın ayrılmayacağı gibi anneler ne yaparsak yapalım kızmazlar daima afederler.. Düşünün annenize yaptığınız dediğiniz bazı lafları bir başkasına etseniz belki bir daha yüzünüze bakmaz ama anne 'süt hakkı' deraffeder. Dil yarasının bile söz konusu olmadığı en yüce varlıktır anneler..
Cennet onların ayağı altında derler derlerde edense yaşayan 'annelere' bir türlü yeryüzü cenneti düşmez.. En son hatırlanandır anneler. Hele bir şu bitsin de annemede uğrarım gibisinden bir türlü bitmeyen ertelemelere karşı anneler bekler.. Anneler nedense horlanırda bu bağlamda belki cennetide istemiyoruzdur.. Bu satırların yazarı olarak asla bir anne duygusu yaşayamayacağım ama annelik erdemini bir nebze olsun anlayabildimse ne mutlu bana..
Anneler kırılgan bir çiçektir. Bize yaşam veen belikde bize yaşam vermek için kendi yaşamından veren anneler..
Bu Pazar anneler günü aslında her daim anneler günü bir öpücük ufak bir tebessüm onları anma nasılda mutlu eder anneleri.. ne kolay mutlu olurlar. Beklentileri büyük değildir ama evlatları çok büyüktür... Onun için annelere layık olmak aslında çok zordur. neyapsak haklarını ödeyemeyiz. Sakın bu pazarı boş geçmeyin mutlaka ama mutlaka annenizi görün öpün koklayın. Hatta tüm gününüzü ona ayırın dizine yatın saçlarını okşayın inanın insan her gün bir melek sevemez... Fırsatı kaçırmayın sonra üzülmeyin... |
commodore1tr |
Annelerin kıymeti genelde maalesef sonradan anlaşılır buda çoğu zaman ölümden sonradır. Başınızı yaslayabileceğiniz kendinizi rahat hissedebileceğiniz en kutsal varlık yoktur ve arkasından ağlarız ve keşke keşke deriz... Boğazımız düğümlenir gözlerimiz dolar işte buna izin vermeyelim annelerimize onları nekadar çok sevdiğimizi mutlaka yaşarken söyleyelim verdiğimiz değeri gösterelim. Cennet annelerin ayağı altında mıdır ? Bilmiyorum ama bütün annelerin mekanı cennettir.
Aziz Nesin usta ufakken ünde annesini kaybetmiş, böyle gelmiş böyle gitmezin 1. cildine de anneciğine bir şiirle başlamış çok güzel ve duygusaldır. Aynı zamanda düşündürücüde evet düşünelim ve annelere hak ettiği değeri verelim...
Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu evinde.
Denize giremedin,
Okuma yazma bilmedin.
Güzel gözlerin,
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya.
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün...
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek...
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!
AZİZ NESİN
|
commodore1tr |
Yaşım ilerlesede her anneler günü yaklaşırken iki şiir marş türkü her ne derseniz takılır dilime mırıldanır dururum gerçi nerede çiçek derilecek yer kaldı bilmem ama hep dermek ve anneciğime vermek isterim eğer ellerinizle derebileceğiniz bir çiçek varsa sakın bu fırsatı kaçırmayın... Hatta bana da yollayın ki bende verebileyim derilmiş bir çiçek :)))
Günesin alasi çok
Her evin çilesi çok
Analar çeker yükü
Kimsenin bilesi yok
Gelin çiçek derelim
Annemize verelim
Sevgi dolu türkülerle
Annemize verilim
Çocuga bakar anne
Evine tapar anne
Gece gündüz çalisir
Yarini yapar anne
Gelin çiçek derelim
Annemize verelim
Sevgi dolu türkülerle
Annemize verilim
Anamiz basimizda
Her ögün asimizda
Annin emegi var
Her iyi isimizde
Gelin çiçek derelim
Annemize verelim
Sevgi dolu türkülerle
Annemize verilim
|
commodore1tr |
İkincisi ni ise yaşamayan var mıdır ? Varsa çok şey kaybetmiş...
Küçücükken basucumda
Bana nini söylerdin
Sabahlari uyaninca
Beni oksar severdim
Benim annem güzel annem
Beni al kollarina
Kucaginda oksa beni
Ninniler söyle yine
Bugün hala kulagimda
Çinliyor tatli sesin
Benim annem güzel annem
Kalbimin nesesinin
İşte şimdi sıra bizde tabii annemize ninni söylemeyeceğiz ama bir tiyatro bir sinema bir gezi... hadinnnn sallanmayın artık |
commodore1tr |
Bir şarkıcık daha var aslında ama bunun annelr günüyle uzaktan yakından ilgisi yok neyle ilgisi var bende gizli bir değeri var ama sizde bilin böyle bir şeyde var...
Pazara gidelim
Bir tavuk alalim
Pazara gidip bir tavuk alip
Ne yapalim(Git git gidak diyelim)
Happuru hupuru happuru huppuru yiyelim
Pazara gidelim
Bir kuzu alalim
Pazar gidip bir kuzu alip
Ne yapalim(me me me diyelim)
Happuru hupuru happuru huppuru yiyelim
Pazara gidelim
Bir kedi alalim
Pazara gidip bir kedi alip
Ne yapalim(miyav miyav miyav diyelim)
Happuru hupuru happuru huppuru yemiyelim
|
commodore1tr |
Acelem vardı. Üzerimde en iyi giysi, yemek odasına hışım gibi girdim. O gece bir toplantım vardı ve hazırlanmaya çalışıyordum. Dört yaşındaki kızım Gillian, Batı Yakasının Hikayesi filminin şarkılarından en sevdiği "Cool" ile dans ediyordu.
Geç kaldığım için acele ediyordum. Ama içimden bir ses bana "Dur!" dedi. Durdum. Kızıma baktım. Elini tuttum ve onu döndürdüm. Yedi yaşındaki kızım Caitlin de yörüngemize girdi bir anda ve onun da elini tuttum. Üçümüz yemek odasında başlayıp, salonda biten çılgın bir dans sergiledik. Gülüyorduk. Dönüyorduk.
Acaba komşular pencereden bu çılgınlığı izliyorlar mıydı? Bunun hiçbir önemi yoktu. Şarkı bir anda bitiverdi, dansımız da. İkisinin de popolarına yavaşça vurdum ve onları banyoya yolladım. Merdivenleri nefes nefese çıktılar. Kıkırdadıklarını duyuyordum.
İşe koşmak için eğilmiş, çantama dosyalarımı yerleştirirken, küçük kızımın ablasına, "Caitlin, en iyi anne bizim annemiz, değil mi?" dediğini işittim. Dondum, kaldım. Kendimi yaşamın koşturmacasına kaptırıp, o güzel anı kaçırıyordum neredeyse. Ofisimin duvarlarını süsleyen ödüllerim, diplomalarım geldi aklıma. Elde ettiğim hiçbir başarı, hiçbir ödül bunun yerini tutamazdı:
En iyi anne bizim annemiz, değil mi?
Çocuğum bunu bana dört yaşındayken söyledi. Aynı şeyi on dört yaşına geldiğinde söylemesini beklemiyorum. Ama kırk yaşına geldiğinde bana elveda demek üzere, çam ağacından yapılmış tabutumun üzerine eğildiğinde, bana yine aynı şeyi söylemesini isterim.
En iyi anne bizim annemiz değil mi?
Bu sözlerin mezar taşımda yer almasını da isterim..
Gina Barrett Schlesinger |
commodore1tr |
Bay Kobb yarım düzine karanfili biraz yeşil yaprak ve o minik minik beyaz çiçeklerle süsledikten sonra, şeffaf kağıda sardı. Hatta Anneler Günü için anneme armağan aldığım çiçekleri, kibarlık yapıp kurdeleyle de bir güzel süsledi.
Sonra bana dönüp, “Ernie, bunlar eve nasıl gidecek?” diye sordu.
“Ben götüreceğim” dedim.
“Bu havada bisikletle mi götüreceksin?”
Birlikte çiçekçi dükkanının vitrininden dışarıya baktık. Kaldırımdaki ağaçların dalları fırtınanın etkisiyle neredeyse yerlere değiyordu. Berbat bir fırtına vardı dışarıda. Evet anlamında başımı salladım.
“Buketi daha sağlam bir kağıda sarayım istersen” dedi ve kalın bir kağıdı birkaç kat yapıp, çiçeklerimi iyice korumaya aldı. Buketi bana uzatırken, “İyi şanslar çocuğum” dedi.
“Teşekkürler” dedim. Buketi paltomun içine soktum ve fermuarını çekebildiğim kadar çektim. Çiçekler boynumu ve çenemi gıdıklıyordu, ama elimde tutmam olanaksızdı. Hem çiçekleri hem de gidonu tutamazdım aynı zamanda. Çiçekler hakkında pek fazla bir şey bilmiyordum ama, annemin bir tutam daldan daha fazlasını hak ettiğine inanıyordum.
Rüzgar öyle şiddetli esiyordu ki, beni kaldırıp, iki blok öteye atabilirdi. Hele rüzgara karşı bisiklet kullanmak iyice zordu. Ayaklarım pedal çeviriyor, iki elimle sıkı sıkı gidona tutunuyor, rüzgara karşı nefes almaya çalışıyorsam da, başımı her kaldırdığımda aynı dükkanın önünde olduğumu görüyordum. Yada bana öyle geliyordu.
Burnum akmaya başladı. Burnumu silecek bir mendil bile yoktu yanımda. Çok geçmeden dudaklarımın çatlamaya başladığını hissettim. Kulaklarım çok ağrıyordu. Gözlerim o kadar kurumuştu ki, gözlerimi kırpamıyordum bile. Bedenimdeki her kas ağrıyordu.
Güneş battıktan sonra, otoyoldaki arabaların sayısı giderek artmaya başladı. Rüzgar beni bisiklet şeridinden alıp öyle bir savurdu ki, eziliyordum. Bir kamyon şoförü bana çarpmamak için direksiyon kırdı ve deli gibi kornaya bastı. Bir Cadillac’tan bir adam başını uzattı ve bana bu havada otoyolda ne aradığımı sordu bağırarak.
Evimize yaklaştığımda iyice kararmıştı ortalık. Annem babam benim için kaygılanmışlardı muhakkak. Babamın minibüsüne yada annemin station arabasına bakınıyordum bir yandan. Çıkmış, beni arıyorlardır diye düşünüyordum. Her an yanımda durup, beni, bisikletimi ve çiçeklerimi arabaya atıp, sıcacık evimize götürürler diyordum kendi kendime. Onları göremedikçe, daha çok öfkeleniyordum.
Bu aptalca şeyi sadece annemi hoşnut etmek için yapıyordum. Oysa o benim hayatımı kurtarmaya bile gelmiyordu.
Eve dört blok kadar yaklaşınca, durdum ve paltomun içinden çiçekleri çıkarttım. Onları atmak istiyordum. Annem bu çiçekleri hiç de hak etmiyordu.
Beyaz karanfilleri görünce durdum. Aldığım zamanki kadar diri durmuyorlardı, beyaz çiçeklerse tamamen ezilmişlerdi, ama yine de bukete bir bütün olarak bakıldığında hiç de fena görünmüyorlardı. Bu çiçekleri onca yoldan getirmek bayağı zor olmuştu, şimdi atmak aptallık olurdu.
Buketin kağıda sıkı sıkıya sarılı sapını ağzıma aldım ve çiçeklere daha çok zarar vermemek için mümkün olduğunca yavaş ilerlemeye başladım. Çok geçmeden de bizim evin yokuşuna geldim. Sürekli pedala basıyordum ama, ne fayda. Rüzgar sırtımdan vuruyordu ve komşu evleri artık soğuktan yaşaran gözlerim yüzünden net olarak göremiyordum. Durmaya ve evin bahçesinden içeriye girmeye çalıştım.
Fakat bisikletim kaydı ve yere düştüm. Bisikletimden epeyce uzağa düşmüş ve başımı çim ekili toprağa çarpmıştım. Ağzımdaki çiçekler bahçeye yayılmıştı, karanfillerin yaprakları konfeti gibi dört bir yana saçılmıştı.
Çiziklerimi hiç umursamadan, annemin buketini toparlamaya çalıştım. Altı sapı bir araya getirdiğimde, elimdeki çiçeklerin pek de çiçeğe benzer bir yanlarının kalmadığını gördüm. Beceriksiz bir şekilde kurdelesini taktım.
Annem dışarıdaki sesin ne olduğunu anlamak için korkuyla dışarı çıktı. Çiçekleri hemen arkama sakladım.
Annem yüzümdeki yaralara bakarak kaygıyla, “İyi misin?” dedi.
“İyiyim” dedim, zorlukla yutkunarak.
“Emin misin?” diye sordu bu kez. “Neden ellerini arkana saklıyorsun?”
“Ellerimin bir şeyi yok. Bak” dedim ve sözde çiçek buketini uzattım. Ağlamak üzereydim, “Sana başka bir şey alacağım” dedim.
Annem çiçekleri elimden aldı, ellerimi tuttu ve çiçekleri uzun uzun kokladı. Sonunda çiçekleri indirdiğinden annemin ağladığını gördüm.
“Çok sevdim bu çiçekleri. Teşekkür ederim” dedi.
O zaman bu çiçekleri anneme neden aldığımı anımsadım. O gün takvimdeki herhangi bir günden farklıydı. Bu çiçekleri ona beni her koşulda sevdiği ve sevgisini bana her an gösterdiği için almıştım. Çiçekler ölmüştü ama, annemin elinde hala taptaze ve çok güzel görünüyorlardı...
Ernie Gilbert
|
commodore1tr |
Sevgili Tanrım,
Artık genç değilim ve arkadaşlarımın anneleri tek tek vefat etmeye başladı. Arkadaşlarımın annelerinin değerini anladıklarında, bunu onlara söyleyemeyecek kadar geç kaldıklarını dile getirdiklerini işitiyorum.
Benim hala hayatta olan kusursuz bir annem var. Onun değerini her geçen gün daha iyi anlıyorum. Annem değil ama, ben değişiyorum. Yaşım ilerleyip, deneyimlerim arttıkça, onun ne kadar olağanüstü bir insan olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu sözleri annemin kendisine söyleyemiyorum ne yazık, oysa duygularımı kaleme almak ne kadar kolay.
Bir evlat kendisine yaşam veren annesine nasıl teşekkür edebilir? Bir çocuk büyütürken gösterdiği sevgiye, sabra ve onca çabaya? Bebekken arkasından koştuğu, asabi bir ergeni anladığı, her şeyi bildiğine inanan üniversite öğrencisini tolere ettiği için nasıl şükran duygusunu dile getirebilir? Kızının annesinin ne kadar akıllı bir insan olduğunu anladığı günü sabırla beklediği için?
Anne olmuş bir evlat hala kendisine annelik yapan bir insana nasıl teşekkür edebilir? Her zaman öğüt vermeye hazır olduğu (istendiğinde) yada gerektiğinde sessiz kalmayı başardığı için?
Binlerce kez söyleyebileceği durumlarla karşılaşmasına karşın, "Ben sana söylememiş miydim?" demediği için. Kendisi olduğu için; sevgi dolu, düşünceli, sabırlı ve bağışlamayı bilen kendisi?
Tanrım, senden onu hak ettiğince kutsamanı istemekten başka bir şey gelmiyor elimden ve onun bana örnek olmasında bana yardımcı olmandan başka. Kendi çocuklarımın gözünde, annemin benim gözümde olduğu kadar iyi bir anne olabilmek için sana dua ediyorum Tanrım.
Bir kız evlat
Ann Landers |
commodore1tr |
Ben geleneksel bir biçimde anne olmadım. Hamile kalmayı seçebilirdim ama, eşimle bir evlat edinmeyi yeğledik. Bir ev ve bir aile özlemi çeken çocuklar vardı.
Kaşların kalkacağını, birtakım kaba sorularla karşı karşıya geleceğimizi biliyorduk, ama bizim için doğru olanı yaptık. Belki bir gün kendi çocuğumu dünyaya getirebilirdim ve böyle bir deneyimin mükemmel bir şey olduğunu biliyordum. Fakat ben bir gecede anne oluverdim.
İki erkek kardeşi evlat edinecektik. Beş yaşındaki Jesse ve dört yaşındaki Mario. Fotoğraflarını ilk gördüğümüzde çok zayıf ve hasta gibi görünen bedenleri, içimizde her tür şüpheyi bir anda silivermişti. Onları hiç görmeden benimsemiştik bile. Peki ama, onlar bizi kabul edecekler miydi?
Bebeğe ilk banyosunu yaptırmak yada onu ilk kez beslemek yerine, bir yabancının evinde yere oturmuş, yeni oğullarımdan biriyle Lego’lardan bir denizaltı yapmaya çalışıyordum.
Gözlerimi oğullarımın yüzünden alamıyordum. Mario’nun minik elleri deniz altıyı tamamlayabilmek için plastik parçalarını sıkıştırıyor, arada bir de hala yanında olup olmadığını anlamak için bana kayıyordu. Çok güzeldi. Uzun kirpikleri, gözlerini yere eğdiği zaman yanaklarına değiyor, iri kahverengi gözlerini oyuncağından ayırmıyordu. Onun dört yaşında olduğuna inanmak güçtü. O kadar küçük ve çelimsizdi ki, iki yaşında gösteriyordu. Önceden gördüğüm fotoğraflarını düşünüyordum. Şimdi biraz daha kiloluydu, Bize göstermek istediği oyuncaklarını taşırken bacakları birbirine dolanıyordu sanki. Çok mutluydu ve bize çok güven duyuyordu.
Oysa, Jesse beş yaşındaki ağabeyinden daha büyük görünüyordu. Birkaç ay sonra altısına basacaktı ama sekiz, dokuz yaşında gösteriyordu. Çok ciddi bir görüntüsü vardı ve kardeşine karşı çok ilgiliydi. Bütün gece kardeşinin hatalarını düzeltmesine, onu korumasına ve bu iki yabancının yeni anne babalarının kardeşini koruyup, ona iyi bakacaklarından emin olmaya çalıştığına emin olduk.
Acaba kardeşine karşı üstlendiği anne baba rolünü üzerimize almamıza izin verip, o da çocuğumuz olmayı kabul eder miydi? Jesse, o kısacık yaşamına yeniden yetişkin insanların girmesine olanak tanır mıydı? Acaba üstesinden gelemeyeceğim bir işe mi kalkışmıştım?
Yanımda incecik bir ses, "Anneciğim, şu parçayı bana verir misin?" dedi. Sonra yine işittim aynı sesi, bu kez biraz daha yüksek bir tonda.
"Anneciğim, lütfen bana şu parçayı verir misin?"
Dönüp Jesse’ye baktım. Acaba geçici bir süre için yanlarında yaşadığı ailenin annesinin odadan çıktığını fark etmemiş miydi? Ama göz göze geldiğimizde, benimle konuştuğunu anladım.
Anneciğim...?
Sessizce, "Bana...bana mı söyledin, Jesse?" dedim.
Evet anlamında başını salladı.
Kahverengi gözlerini gözlerimden ayırmadan, "O parçayı masanın üzerine koyar mısın?" dedi.
Yanımdaki sehpanın üzerinden istediği mavi parçayı aldım ve ona uzattım. Gülümsedi.
"Teşekkür ederim" dedi ve kibarca parçayı yerine taktı.
"Sana sarılabilir miyim, sakıncası yoksa?" dedim ürkerek. Sanki bu soruyu 30 yaşında birine soruyordum, ama onun beş yaşında olmasını istiyordum aynı zamanda.
Bir an tereddüt etti, sonra yüzüme baktı. Düşünüyordu. Acaba bana güvenebilir miydi?
Sonra evet anlamında başını salladı. "Evet" dedikten sonra, deniz altıyı elinden bıraktı.
Ona kollarımı uzattım, yanıma gelip kucağıma oturdu. Ona sıkı sıkı sarıldım. O da kollarını boynuma doladı ve bana sarıldı.
O anda bana bir anneye verilebilecek en güzel armağanı veriyordu. Belki, evet belki bende ona bir çocuğa verilebilecek en güzel armağanı verebildim.
Barbara L. Warner |
ipekderya |
Bir anne değilim ki çok olmak isterim,
umarım rabbim bana bu duyguyu nasip eder bir gün;
Hani herkesin annesi en iyidir ya,
benim annem iyinin iyisi çünkü “benim annem”
Onu anlatmaya kelimeler cümleler yetmez, o sıcaklığını hiç bir sey veremez, kimse onun gibi dost olmaz, kimse onun gibi dert dinlemez, sen sevindiginde kimse onun kadar sevinmez, sizi karşılık beklemeden seven hayatımızda kaç kişi var ki;
Ve annem,
-beni karnında taşıdığın için
-emzirdiğin için
-hastalandığımda başucumda beklediğin için
-ilkokuldan başlayıp üniversiteden mezun olana kadar bıkmadan usanmadan derslerimi sorduğun için
-senden çok uzaktayken akşam yemeğinin başından kalkıp ağlayarak “kızım” sen yemeğini yedinmi diye sorduğun için
-bu yaşa geldiğim halde başımı okşayıp sevdiğin için
-gece eve geç geldiğimde babamı ikna ettiğin için
-korku filmi izleyipte yanında yatmak istediğimde “hem korkup hemde neden izliyorsun” demene rağmen yarım saat sonra yanıma gelip beni göğsünde uyuttuğun için
-bana iki güzel kardeş verdiğin için
-sabahlara kadar dertlerimi dinlediğin için
-kocaman olmama rağmen beni bir bebek gibi şımarttığın için
-iyi günümde de kötü günümdede yanımda olduğun için
ve aklıma suan gelmeyen binlerce neden için, aslında nedene de ihtiyacım yok;
Sadece ANNEM olduğun için bile sana binlerce kez TEŞEKKÜR EDERİM.
Hayır duanı esirgeme benden
Seni çok ama çok seviyorum
|
commodore1tr |
SOL YANIM ACIYOR ANNE
Merhaba anne,
Yine ben geldim. Merak etme okuldan çıktımda geldim. Annelerde babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama Ali "Okula gitmezsem annem çok kızar, merak eder" demişti de Onun için söylüyorum. Geçen hafta öğretmen, Sağ elimde sarımsak, sol elimde soğan dedirte dedirte Öğretti sağımı solumu. Ben biliyorum artık anne sağım neresi, solum neresi Ağrıyan yanımın neresi olduğunu Şimdi iyi biliyorum anne. Hani geçen geldiğimde Şuram acıyor işte şuram demiştim de Bir türlü söyleyememiştim ya acıyan yanımı anne Bak şimdi söylüyorum Şuram işte, Sol yanım çok acıyor anne.
Hem de her gün acıyor anne her gün. Dün sabah annesi
Ayşe'nin saçlarını örmüştü. Elinden tutup okula getirdi. Yakası da danteldi. Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi. Bende ağladım, Ağladım hiç de utanmadım.Öğretmen ne oldu dedi. Düştüm dizim çok acıyor dedim. Yalan söyledim anne. Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne. Bugün bende saçım örülsün istedim. Babam ördü ama onunki gibi olmadı. Dantel yaka istedim. Babam "Ben bilmem ki kızım" dedi. Bari okula sen götür dedim. "kızım, iş" dedi. Bende banane dedim, ağladım. "kızım, ekmek" dedi babam. Sustum ama okula giderken yine ağladım anne. Ha bide sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz, benimkiler gri gibi. Zeynep "annem beyazlara renkli çamaşır katmadan yıkıyormuş" dedi. Babam hepsini birlikte yıkıyor.Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne? Uff babam, her gün domates peynir koyuyor beslenmeme. Üzülmesin diye söylemiyorum ama Arkadaşlarım her gün kurabiye, börek, pasta getiriyor. Biliyorum babam pasta yapmasını bilmez anne. Hava kararıyor, ben gideyim anne. Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi. Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum. Kim bozuyor toprağını, Çiçeklerini kim koparıyor. İzin verme anne ne olur toprağına el sürdürme. Eve gidince aklıma geliyor bide bunun için ağlıyorum anne. Bak kavanoz yanımda, toprağından bir avuç daha alayım.Biliyor musun anne her gelişimde aldığım topraklarını Şu kavanozda biriktirdim. Üzerine de resmini yapıştırıp başucuma koydum. Her sabah onu öpüyor kokluyorum. Kimseye söyleme ama anne Bazen de konuşuyorum onunla. Ne yapayım seni çok özlüyorum anne. Ha unutmadan,Öğretmen
yarın anneyi anlatan bir yazı yazacaksınız dedi. Ben babama yazdıracağım. Öğretmen anlarsa çok kızar ama banane kızarsa kızsın. Ben seni hiç görmedim ki neyi, nasıl anlatacağım anne.
Senin adın geçince sol yanım acıyor anne. Hiç bir şey yutamıyorum. Bazen de dayanamayıp ağlıyorum. Kağıda da böyle yazamam ya anne. Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sende rüyama gel beni öp. Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne. İşte tam şurası, Sol yanım çok acıyor
anne.
Seni çok özledim, Anne çook...
|
haydin5 |
Yazdıgınız anneleri okudum
[black][/black
okudum ama ben bişşi anlamadım
neden diye soracagınızı biliyorum.
ben anne sevgisini yaşayamadım
yaşım 40
.
bu 10 yaşımdaykende aynı 40 ımdada aynı ve 3 yıl oldu pek konuşmuyorum.1 yıl önce kızkardeşimde bir kez gördüm.merhabalaştık.ama bir akraba gibi sadece
yazacak o kadar şey var ki
içinizi karartmak istemiyorum. |
Bugünün tarihi: 04/05/2025 18:05:13 |