Av.Fırat Bayındır |
Takvim gazetesinin 27 Nisan günlü sayısında Halit Çapın' ın aşağıdaki yazısı yer alıyordu.
İlk okumada kimi yerinde kahkaya boğulduğum ama ikinci okuyuşumda yüreğimin burkulduğu bu isyanı siz de bir düşünün.
--------------------------------
BURALARDA NE İŞİNİZ VARDI..!
Bu yıl 50 bin kişi olarak geldikleri rivayet ediliyor.. Öyle yazıyor gazeteler, öyle söylüyor televizyonlar..
"Anzak.." dediklerimiz.. Dedikleri..
Sanki dostlarımızdı, hısımlarımızdı, akrabalarımızdı, evimize hoş buluşlar etmişlerdi de, bir kazaya kurban gidip canlarından olmuşlardı..
Yafu bunlar buralara, bizim kendi gökkubbemize, kendi coğrafyamıza, ta anasının örekesi bir yerlerden, Avustralya'lardan, Yeni Zelanda'lardan, cümle İngiliz bayrağının dalgalandığı yerlerden, insanımızı bitirmeye, öldürmeye, toprağımıza çöreklenmeye soyunmuşlardı âlâ-ı vâlâ ile..
Kim çağırmıştı ulan onları bizim ellere? Farkında mısınız, çok yıllardan bu yana müstevlilere, saldırganlara özür diler bir tavırlarımız var..
O Anzaklar'ın torunları, o sarhoş guruhlar, Çanakkale'de, Gelibolu'da içki içip türlü çeşitli rezilliklere soyunuyorlar kızlı, erkekli..
Mağrur bir istilacı ordunun fertleri gibisince..
Bu bizim ellerde, hep öyle olur.. "Yüz verirsin ayıya, gider sıçar halıya.."
Ne lan o, Türk'ün askerinin yattığı topraklar üzerinde güya gösteri mahiyetinde yapılan ve bizdeki bazı dümbüklerin "Sanat.." diye tanımladıkları o
"Haka.." denilen güya dans.. O tepinip durma..
Bizim, altında binlerce şehidimizin yattığı, gerçek anlamda kutsal topraklarımızın üzerinde, güç kuvvet gösterisi yaparaktan ve Avustralya'nın vahşi köpeklerinin ürküntüsü verecek şekilde sergilenilen, güya korkutucu, bilekten, koltuk altından çıkartılan kol hareketleriyle "Al sana, nah sana.." edalı, ayı böğürtülü, sıçındırık, haybeden birtakım varyasyonlar..
"Nah, al, al, al.." anlamına gelen, ya da çoğunluğumuzun öyle algılamakta pek tereddüde düşmedikleri bir kareografi..
Yeter lan! Ermeni'si, Rum'u, dağlardaki Kürt'ü, İngiliz'i, Fransız'ı,
"Cıhar attım, şeş oynadım.." Amerikalı'sı, İsveçli'si, Polonyalı'sı, say gitsin önüne gelen herkesler.. Papa'sı dahil..
Nedir yafu bu Türk'e olan bela çiçekleri gibi açmalar? O Çanakkale ve havalisinde ikiüç gün boyunca yapılan törenleri izlerken, içim ağlamaya kesti.. Hele hele fonda o türkümüz çığrılırken.. O vakur, her tınısı hüzün, bir bakıma ağıt o melodi..
"Çanakkale içinde aynalı çarşı Anne ben gidiyom düşmana karşı...
Çanakkale içinde vurdular beni Ölmeden mezara koydular beni..."
Ben oramı buramı sokarım Anzaklar'ın "Haka"
mı ne, o danslarına! Mustafa Kemal'in askerleri hala yaşıyorlar.. Üç otuz para etmez sayısı az, cümle puşlavat kısmının bütün isyanlarına rağmen..
90 yıl önce, "Ateş Dansı" yaparak kaçıp gitmişlerdi..
Ve şimdi, "Haka Dansı" yaparak geldiler |