Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Sayın Fatih Çiçek okursa
TARR Sayın Çiçek, Öncelikle yazımı okumaya değer bulup yanıtladığınız için samimi olarak teşekkürlerimi sunarım. Sanırım benim eksik anlatımımdan kaynaklı olsa gerek, bazı konular hala bende anlaşılır olmaktan uzak duruyor. Şöyleki; - Hukuk bir bilimdir; doğru, adil ve kişi haklarını gözetir nitelikte olmalıdır. Yani mantık ile düşündüğünüzde hangi kanunun neden öyle yazıldığını ya da anlaşmazlık durumunda herhangi kararın ne için, nasıl verilebildiğinin doğru bir mantık ile açıklamak durumunun oluşması gerektiği düşüncesi içindeyim. Boşanma konusunda değişik sitelerde bulunan yazılar ve bu konudaki bazı kanunları okumuş bulunmaktayım. Haddinize sığınarak bu konuda bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum. Boşanma için gerekli esas; evlilik birliğinin temelden sarsılmış olması durumudur. Dahası, evlilik birliğinin devamı, ancak evebeynlerin, çocukların ve de toplumun bir yararı sözkonusu olduğunda verilebilmektedir. Ancak; eşlerden birisinin az da olsa kusurlu olması ve bunu da kanıtlanması durumunda boşanmaya karar verilebilmektedir. Yargıtay emsal kararlarından bir alıntı yapmak istiyorum, ".....Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)" Başka bir emsal kararı ise "Toplanan delillerden davalının cinsel ilişkiden kaçındığı, davacının ise bir başka kadınla ilişkiye girdiği ve eşlerin 2001 senesinin Temmuz ayından beri ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Tarafların davranışları sonucu evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Kadın kocasına nazaran daha az kusurlu ise de bu evliliğin korunmasında hukuki yarar kalmamıştır. Davalının boşanmaya karşı çıkması da iyi niyetli bir davranış olarak yorumlanamaz. (743 sayılı MK.m.134/2) Mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır." 2. emsal kararı benim durumumla aynen örtüşmekte. Şöyleki; evi terkettikten sonra, iyiniyet çabası içinde eşimle 2 farklı psikoloğa gittim. Eşimin yanında psikolog ile konuşmamda, eşimle cinsel sorunlar bulunduğu, başka kadınlarla ilişkim olduğunu söyledim. Eşimin rahatsızlık duyması karşısında, psikolog duruma müdahale ederek, yapmış olduğumun çok normal bir davranış olduğunu söyledi. Benimle ilgili olan kısım ise evliliğimiz süresi içinde aşağıda ana hatları ile verilen olaylardır. a) Ciddi bir rahatsızlık geçirip evde 4 ay gibi bir sürede raporlu olmam ve bakım gerektiren bir durumum sözonusu olmasına karşın, eşimin beni bu halde evde tek bırakıp tatile çıkması /İSPATLAYABİLİRİM) b) Ailemle konuşmuyor olması ve bu durumun tarafımdan sıkıntı yaratması (İSPATLAYABİLİRİM) c) Cinsel uyumsuzluk olması (eşimden kaynaklı) (İSPATI YOK) d) Sürekli tartışır durumda olmamız, kavgasız günümüzün olmaması gibi (ŞAHİTLER VAR ANCAK MAHKEMEYE ÇIKMAK İSTEMEDİLER) Soru 1:Bu yazılanların bir kısmı ispatlanırsa, eşimin az da olsa (?) kusurlu olduğu durumu ortaya çıkar mı? Mahkemede yapılan ilk duruşmada boşanma kararı verilmiştir. Gerekçeli karar aynen şöyledir; "Davacı vekilin mahkememize vermiş olduğu ....... tarihli dilekçesinde davalı(eşim) ile müvekkililin 199X yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığını, evlilik birliğini temelden sarsacak biçimde geçimsizliklerinin bulunduğunu belirterek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı da davacı eşi ile aralarında geçimsizlik bulunduğunu, kendisinin de eşinden boşanmak istediğini beyan etmiştir. Mahkemece M.K. nun 166/1 maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına karar veriilmiştir." Karar eşim tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtayca kararın bozulması üzerine, boşanmamıza karar veren mahkemenin hakimi ile yüzyüze görüşmemde bana, bu karara çok şaşırdığını, yargıtay tarafından da boşanmanın onanacağından çok emin olduğunu söyledi. Yargıtay tarafından gönderilen konu dosyanın görüşülen 2. duruşmada ".... Her ne kadar taraflar boşanmayı kabul etmiş iseler de T.M.K. nun 166/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayat sürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelden sarsıldığının sabit olması gerekmektedir. M.K. nun 184/3 maddesine göre; tarafların boşanma konusundaki ikrarı hakimi bağlamayacaktır. M.K. nun 184/1 maddesine göre; Hakim, boşanma davasının dayandığı olguların varlığına kanaat getirmedikçe bunlar ispatlanmış sayılmayacaktır. KARAR: Yukarıda belirtilen nedenlerle; 1- Davanın REDDİNE, ........" şeklinde karar çıkmıştır. 1.duruşmada BOŞANMAMIZ yönünde; Yargıtayca bozulması üzerine yapılan 2. duruşmada ise EVLİLİĞE DEVAM yönünde karar çıkmıştır. Her iki kararın verildiği süreler içinde bizim evliliğimizin topluma ya da bizlere yarar sağlayacağı konusunda herhangi bir gelişme olmamasına ilave olarak ben eşimle aynı evi paylaşmak şöyle dursun telefonla bile görüşmem olmamıştır. Bu noktada 2. sorum şudur: Medeni Hukuk 166 ve 184. maddeler bir hakim tarafından bilindiğine göre, boşanma ile sonuçlanan ilk duruşmada bu maddeler geçersiz iken 2. duruşmada geçerli mi olmuştur? Soru3: Eşim tarafından da her iki duruşmada da boşanma kabul edildiğine göre; ayrıca müşterek çocuğumuz olmaması ve eşimin yüksek maaşlı bir işte çalışır olması sonuçları ortada iken bizleri yasal anlamda evli gözükmemizi sağlayacak bu kararın kime nasıl bir yararı vardır.? Soru4: Kararın kesinleşmesinden itibaren aynı konuda başka dava açamayacağıma göre, evliliğin devamı yönünde verilen bu karar benim bir anlamda 3 yıl süresince GELECEĞİME İPOTEK KOYMA anlamında olmuyor mu?. Yargıtay ya da mahkeme benim 3 yıl daha çmrüm olacağı konusunda bir garanti verebilir mi? Çok uzun olduğunun farkındayım. Okuması çok sıkıcı da gelebilir. Ancak çok doluyum. Şimdiden teşekkür ederim.
Av.Fatih Çiçek Sayın TARR; Evlilik birliğinin devamında bir yararın artık kalmaması karşısında birlikteliğin devamı anlamına gelen ''boşanma davasının reddini'' garip ve adaletsiz bulmanızı anlıyabiliyorum. Fakat en mantıklı ve haklı olduğunuz konularda dahi İSPAT şartını yerine getirmediğinizde neticesine de katlanmak zorunda kalınmaktadır. Öncelikle 3. ve 4. sorularınızın hukuki bir cevabı bulunmamaktadır. Siteminizi, evliliğinizin devamının ne kendinize, ne eşinize ne de topluma sağlayacak hiç bir faydasının olmaması karşısında sizi 3 sene gibi insan hayatında uzun bir süre eşinizle kanun önünde evli olmanızı sağlayacak karara karşı hissiyatınızı anlıyorum. Fakat ben diğer iki sorunuza hukuki anlam ve netice itibariyle size cevap vermek isterim. Şöyle ki; 1-'' Ciddi bir rahatsızlık geçirip evde 4 ay gibi bir sürede raporlu olmanız ve bakım gerektiren bir durumunuz sözonusu olmasına karşın, eşinizin sizi bu halde evde tek bırakıp tatile çıkması '' -- Ailenizle konuşmuyor olması ve bu durumun sizde psikolojik olarak rahatsızlık uyandırmas --Sürekli tartışır durumda olmanız, kavgasız gününüzün olmaması -- Bütün bu sıraladığınız 3 sebep birlikteliğinizde şiddetli geçimsizliğin olduğu gösterdiği gibi EŞİNİZİN DE BİRLİKTELİĞİN YIKILMASINA SEBEBİYET VERECEK KUSURLARININ olduğu sonucunu ortaya koymaktadır. Fakat ilk verdiğim cevabı tekrarlamak zorundayım; Birlikteliğin devamının artık mümkün olmadığını, evliliğiniz devamında bir yararın artık kalmadığını, şiddetli bir geçimsizliğin mevcut olduğunu ispatlamanız gereklidir. Boşanma hukukunda en geçerli delil TANIK İFADELERİDİR. Açtığınız davada boşanma kararı verilebilmesi için DAVALININ ''AZ DA OLSA KUSURLU'' olması gerekir ki birlikteliğin yıkılmasına davalıya HİÇ BİR KUSUR İZAFE EDİLEMEZ İSE dava reddedilir. Fakat söylediğiniz sebepler (a- hastalığınızda sizinle ilgilenmediği gibi bu süre içerisinde sizi terketmesi b- Hemen hergün aile içi kavga-gürültü-geçimsizlik c-Ailenizle konuşmuyor- ailenize gereken saygıyı göstermiyor) TANIKLAR tarafından ispatlandığında eşinizin birlikteliğin yıkılmasında kusurunun bulunduğunu ortaya çıkaracak nedenlerdir. Yerel mahkeme MK 166 VE 184. maddeleri bilmediğinden bu şekilde karar verdiği söylenemez. Fakat boşanma hukuku hukuk dalları içerisinde ''HAKİME TAKDİR HAKKI EN FAZLA TANINAN'' bir alandır. Hakimlerin Yargıtayın kararlarını bozmasından sonra yargıtayın kararına uyup neden daha önce böyle bir karar vermedinde şimdi veriyorsun diye sorgulama söz konusu değildir. Zaten TEMYİZ'in sebebi de hakimlerin kanunları uygulamada ya da yorumlamada kanunun lafzına ve içeriğine aykırı verdikleri kararın düzeltilmesi amaçlanmıştır. Eşinizinde kusurlu olmasına, her iki tarafın da boşanmak istemesine, kısacası birlikteliğinizin artık devam etmeyerek BOŞANMA ŞARTLARININ oluşmasına rağmen önce yargıtayca bozulması sonra da yerel mahkemece BOZMA KARARINA uyulmasının (boşanma davasının reddedilmesi) sebebi TANIKLARINIZIN şiddetli geçimsizliğin mevcudiyeti ve birlikteliğin artık mümkün olmadığı isitikametinde yeterli ve açık ifadeler vermemiş olmasıdır. Sayın TARR; Avukatınızla teşri mesaide bulunduğunuz yazlarınızdan anlaşılmaktadır. Eminim meslektaşımım da gerekekn en ince ayrıntıyı ve lehine olabilecek temyiz ve karar düzeltme sebebplerini söz konusu edecektir. Sorununuzu anlattığınız ve dava dosyasına tam manasıyla muvakkat olamadığımdan dolayı bu çerçevelerde cevap vermeye çalıştım... Eksik ya da yanlış bilgiler vermiş olabilirim... Umarım sorunlarınızın bir kısmını cevaplayabilmişimdir. Eğer ki tatmin olmadığınız husular olursa buraya yazarak tekrar cevaplamaya çalışacağıma emin olun...
TARR Sayın Çiçek, Yazmış olduklarınız anlaşılır ve açıklayıcı bilgiler için teşekkürler. Bazı noktalarda yardımınıza ihtiyacım bulunmaktadır. 1) Kortizon kullanmama bağlı olarak 697 lere varan Şeker hastalığımda eşimin tatilde olması 2) Ailemle (annem ve de ablam) hiç konuşmaması, bayramlar da dahil özel günlerde (anneler günü, vb) ailemle ilişkisinin olmaması Bu konular ispatlanabilinirse, evlilik süresi içinde eşim için kusurlu davranış olarak değerlendirilirmi? Kararın kesinleşme tarihinden itibaren aynı gerekçe (şiddetli geçimsizlik) ile dava açamayacağıma göre yukarıda bahsettiğim 2 konuyu ilişkilendirerek yeni dava açabilirmiyim? Açılabilinirse, yukarıdaki gerekçelerde annem ve ablamın şahitliği yeterli midir? Teşekkürlerimle
Av.Fatih Çiçek Sayın TARR; Boşanma sebeplerinden herhangi birine dayanılarak (mesela sizde olduğu şiddetli geçimsizlik) açılacak davanın kesinleşmesinden itibaren başlayacak 3 yıllık sürenin bitimine kadar (M.K166/IV) AYNI SEBEP(LER)DEN DOLAYI boşanma davası açılırsa dava reddedilir. Tanıkların yakın akraba olması tanık ifadelerinin geçersiz ve doğru olmadığı için yeterli değildir. Elbette anne ve ablanızın şahitliği mümkün ve geçerlidir. En son ki iletinizde yazdığınız sebepler davalının da KUSURLU olduğunu gösterebilecek (ispatlandığında) nedenlerdir. Fakat ilk açtığınız davada da bu sebeplere dayanarak boşanma talebiniz reddedilip kesinleştiğinden artık bu olay ve sebeplere dayanarak boşanma davası AÇAMAZSINIZ. Acizane tavsiyem; Ya anlaşmalı boşanmaya eşinizi ikna edin ya da bu 3 yıllık süreyi bekleyin... 3 yıllık süre sonunda ''... her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulmazsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir'' cümlesine haiz M.K166/IV maddesine dayanarak dava açın ve boşanın... Bu 3 yıllık süre sonunda açacağınız davada iletilerde daha önce yazdığınız eşinize ait kusur izafe edilecek olaylara dayanmanıza gerek kalmadan boşanabilirsiniz. İspat edeceğiniz tek şey; BU 3 YILLIK SÜRE ZARFINDA EŞİNİZLE TEKRAR BİR ARAYA GELİNMEDİĞİ VE ORTAK HAYATIN TEKRAR KURULMADIĞIDIR. Not: 3 yıllık süre içerisinde SUÇ İŞLEME -HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME-ZİNA gibi sebeplerin varlığı söz konusu olursa sürenin bitimini beklemeden dava açabilirsiniz. Ama yukarıda da söylediğim gibi (3 yıl kimse garanti vermiyor insanın yaşaması için lakin) size tavsiyem sürenin bitmesini bekleyiniz..
TARR Sayın Çiçek, Umarım beni okumaktan ve de yanıtlamaktan bıkmadınız. Mahkemede görülen ilk davada, hiçbirşey konuşulmamıştır. Gerek eşimin ben evde bakım gerektirecek türden hasta olmama karşın tatile giderek beni evde yalnız bırakması, gerek evde sürekli tartışıyor olmamızdan kaynaklı huzursuz bir evliliğin sürmüş olması gerekse ailemle ilişkilerinin tamamen kopuk olması.... gibi konular konuşulmamıştır. Eşim mahkemede söz alır almaz," beni istemeyeni ben de istemiyorum, Ayrılmaya razıyım" diyerek belki de bilinçli olarak bu konuların konuşulmamasını sağlamıştır. Bunun üzerine hakim, USULEN tanık dinletmiş ve tanığın anlattıklarına itirazı olup olmadığını yada ekleyecek bir konusu varmı diye eşime sormuş, onun da itirazı olmaması üzerine AYRILMAMIZA karar vermiştir. Bu nedenle sormak istediğim konu, evlilikte yaşamış olan sıkıntılara (tatile çıkması, ailemle ilişkilerinin kopuk olması gibi) dayanarak yeni bir dava açabilirmiyim? Şimdiden teşekkürler...
Av.Fatih Çiçek Sayın TARR; İlk açtığınız davada bu söylediğiniz olaylarla ilgili herhangi bir iddianız ya da tanık beyanları olmasa dahi boşanma davanızın reddi ve kesinleşmesinden itibaren başlayacak süre içerisinde BU OLAYLARA DAYANARAK BOŞANMA DAVASI AÇAMAZSINIZ. Bu sebeplerden ilk açtığınız davada bahsedip-bahsetmemeniz önem arz etmemektedir. Zira; bu saydığıklarınız ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK (EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI) nedenine dayanacak boşanma davası için geçerli sebeplerdir. Evlilik birliğiniz devam ederken ve KESİNLEŞEN BOŞANMA DAVANIZI AÇMADAN ÖNCEKİ ZAMANDA gerçekleştiğinden davada bu olayları sebep göstermemiş olsanız dahi bu nedenlerden ötürü dava AÇAMAZSINIZ. Arzuladığınız cevapları vermeyi isterdim ancak bu konuda lehinize olabilecek hiç bir ümit göremiyorum. Şiddetli geçimsizlikle açılan bir davanın reddi şu anlama gelir; Birlikteliğin devamı boyunca evlilik birliğinin son verilmesini gerektirecek nedenler bulunamamıştır. Davada eksik kalan-anlatılmayan ya da başka bir sebeple söz konusu edilmeyen olayların varlığını da kapsamaktadır bu. Umarım anlatabilmişimdir...
TARR Sayın Çiçek günaydın, Umarım herşey yolundadır sizin açınızdan. Yanıtınız beni fazlasıyla bilgilendirdi. Anlaşılan ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK kapsamına giren konuları ilişkilendirip yeni bir dava açamıyorum yasal bekleme süresi (3 yıl) içinde. Cep telefonuma 4 gün evvel eşimden mesajlar geldi. İçerik olarak beni, bayan arkadaşımı ve ablamı tehdit ve hakaret eden ifadeler yer almaktadır. --Bu mesajları Yargıtay'a sunsam karar temyiz istemime bir etkisi olabilir mi? --Bu mesajlara dayanarak dava açabilirmiyim? Ayrıca, SUÇ İŞLEME, HASİYETSİZ HAYAT SÜRME konu başlıklarını biraz açabilirmisiniz? Yani suç işleme başlığı adı altına ne tür suçlar girebilir? Hasiyetsiz yaşam sürme nedir? Teşekkürlerimle...
Av.Fatih Çiçek Sayın TARR; Temenni ve dilekleriniz için tşk ederim.. 1- Eşinizden gelen mesajların TEMYİZ aşamasındaki dosyanıza bir etkisi söz konusu olmaz. 2- Şiddetli geçimsizlikle açtığınız davanızda kesinleşen karardan itibaren 3 yıl içerisinde bu mesajlara (tehdit-küfür v.s) dayanarak da yeni bir dava açamazsınız. Boşanma sebeplerinden biri olan ve sizin de bu 3 yılı beklemeden açabileceğiniz nedeneler olarak kabul edilebilecek HAYATA KAST sebebi, size gönderilen tehdit mesajlarıyla oluşmaz. Öldürme tehditleri hayata kast sayılmadığından buna dayanarak açacağınız boşanma davası da reddedilir. 3- MK.163. madde; '' eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya... bu sebepten ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten bekelenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir'' Maddeden de anlaşılacağı üzere 163. madde 2 halde boşanma sebebinin oluştuğunu belirtmektedir. a- Küçük düşürücü (utanç verici-yüz kızartıcı) suç işleme hali; Hırsızlık, dolandırıcılık, ırza geçme, emniyeti suistimal, kaçakçılık, zimmet, rüşvet v.s suçlar bu guruba dahildir. b- Haysiyetsiz hayat sürme hali; Toplum anlayışına göre, SÜREKLİ olarak şeref ve haysiyetle bağdaşmayacak biçimde yaşama halidir. (Muhabbet tellallığı, kadın ve uyuşturucu ticareti yapmak, ayyaşlık, kumarbazlık, anormal cinsel ilişki alışkanlığı, EVLİ OLMASINA KARŞIN KOCASINDAN BAŞKA ERKEKLERLE DÜŞÜP KALKMA, evli olmasına karşın eşin başka kadınla-erkekle evliymiş gibi bir birlikteliği yaşıyor olması vs) Sayın TARR; Yukarıda örnekler anlatmaya çalıştığım suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme hallerinden biri eşinizde mevcut ise ve bu hal HALA devam ediyorsa şiddetli geçimsiklie açtığınız davanız reddedilip kesinleşse dahi 3 yıllık süreyi beklemeden bu boşanma sebebine dayanarak davanızı açabilirsiniz.
TARR Sayın Çiçek, Uzun yazışmalar sonucu anladım ki boşanma davalarının olmazsa olmaz koşulu, kusurlu tarafın davranışları sonucu evlilik birliğinin temelden sarsılmış olduğunun tek kanıtı ŞAHİTLER olmalıdır. Yani eğer rızai boşanma söz konusu değilse ŞAHİTLER olmaksızın ayrılma sözkonusu olamıyor. Şöyle bir genelleme yapmak mümkün müdür sayın Çiçek; Düşünelim ki bir boşanma davası söz konusu ve de davalı az yada çok da olsa kusurlu. Ancak boşanmak da istemiyor. İzleyeceği yol eğer şu olursa kendine bir avantaj sağlayabilir; İlk duruşmada ne de olsa şahit dinlenmeyeceğinden eminse daha ilk duruşmada ayrılmayı kabul eder ve hakim de davayı kabul ederek boşanmaya karar verir. Bu arada ne şahit dinlenmiş ne de şiddetli geçimsizliğe konu olan olaylar mahkemede bahsedilmiştir. Hemen ertesinde davalı okumadan, anlamadan mahkemenin kararına imza attığını, eşini sevdiğini söyleyerek kararı TEMYİZ eder. Sonuşta Yargıtay, ne şahitler dinlendiğinden ne de evlilik birliğini temelden sarsacak herhangi bir konunun konuşulmadığından, mahkemenin kararını BOZAR. Şimdi sorum şu olacak: Yukarıda örneklemeye çalıştığım olay her zaman böyle mi sonuçlanır, yani Yargıtay, Davalı ayrılmayı kabul de etmiş olsa (anlaşmalı boşanma sözkonusu değil; arada protokol de yok) şahitler olmadığından ve de herhangi bir konu mahkemede konuşulmadığı için DAVAYI ONAMAZ mı? Yanlış anladıysam, ki sanmıyorum, lütfen düzeltirmisiniz Sayın Çiçek. Herşey gönlünüzce olsun.......
Av.Fatih Çiçek Sayın TARR; Bu anlattığınız misal sizin boşanma davanız... Bir noktanın altını çizmek istiyorum; YARGITAY BOŞANMAYA KARAR VEREN MAHKEMENİN BOŞANMA KARARINI BOZMASININ SEBEBİ ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK OLMADIĞINDAN DEĞİL GEREKLİ TAHKİKATIN, USUL KURALLARININ, İSPAT ŞEKİLLERİNDEN OLAN TANIKLARIN DİNLETİLMEMESİ gibi nedenlerdir... Yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın yargıtayca bozulmasından sonra hakimin yapması gereken sizin davanızda olduğu gibi MK 166 ve Mk 184. Maddelere dayanarak BOŞANMA DAVASININ REDDİNE karar vermeden önce şiddetli geçimsizliğin mevcut olup olmadığının, birlikteliğin devamının mümkün olup olmadığının araştırılması için her iki tarafın TANIKLARINI DİNLEMELİ ve diğer delillerle birlikte şiddetli geçimsizliğin olmadığı yönünde biz izlenim belirirse TAKDİR HAKKINI KULLANIP DAVANIZI REDDETMELİYDİ. Fakat mahkeme, yargıtayın bozma kararındaki sebeplere bağlı kalmadan ve TANIKLAR dinlenmeden davanızı reddetmişştir. Bu çok net görülen eksikliği yerel mahkemenin bozma üzerine tekrar incelemesinde dile getirebilseydiniz ya da şu an yargıtay aşamasındaki dosyaya izahatlı açıklayabilseydiniz eminim davanız bu kadar karışık bir hal almazdı. Zira; Başta da söylediğim gibi, yargıtayın bozma sebebi DELLİLER TOPLANMADAN ve TANIKLAR DİNLENMEDEN BOŞANMANIN KABUL EDİLMESİ. Fakat yerel mahkeme hakimi sanki dosya münderecatı tamamlanmış, bütün deliller toplanmış fakat şiddetli geçimsizliğin mevcudiyetinin bulunmadığı neticesi çıkmış gibi davanızı reddetmiştir. Yerel mahkemenin yargıtayın bozma kararına uyup boşanmanın reddi kararı verirken dayandığı MK 184 ve MK 166 hakimin eksik yaptığı incelemeyi gözler önüne sermektedir. Bakalım ne diyor MK 166; ''... boşanmaya karar verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelden sarsıldığının sabit olması gerekmektedir...'' MK 184: '' Hakim, boşanma davasının dayandığı olguların varlığına kanaat getirmedikçe bunlar ispatlanmış sayılmayacaktır '' Yerel mahkeme hakiminin boşanmanın reddine karar verirken dayandığı 2 madde hakimin eksik inceleme ile karar verdiğinin ispatıdır. Zira; Boşanma davasının dayandığı olguların varlığına nasıl kanaat getirilir? Ya da oartak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derece sarsılıp sarsılmadığına tanıklar ve diğer deliller toplanmadan hakim nasıl karar verebilir? Umarım anlatabilmişimdir sayın TARR... Eğer ki yargıtay, biraz evel dile getirdiğim yerel mahkemenin gözünden kaçan hususları RES'EN dikkat ederse bir şansınız daha var demektir.
TARR Sayın Çiçek, Beni okuma ve yanıtlama sabrınıza saygı duyuyorum. Minnettarım. Aslında bu yazımı, sizi fazla meşgul etmeme adına herkesin yanıtlayabilmesi için "cep telefonuna gelen hakaret" konu adıyla yazdım. Olayların daha ayrıntılı bilinebilmesi için" Sayın Fatih Çiçek okursa" konu başlığını referans gösterdim. Durum böyle olunca da site yönetimince belki de kurallar çerçevesinde başka konu açılması gereksiz görülerek yazmış olduğum cep telefonuna ait yazı kilitlendiğinden kimse yanıt yazamaz hale geldi ve buraya yazmam gerektiği bildirildi. Bu nedenle tekrar sizi meşgul ettiğimin farkında olarak yazdığımın bilincindeyim. Bugün düşündüm kendi durumumu ve eşimden gelen mesajları yeniden okuduğumda aklıma bir soru takıldı Gelen mesajlardan birinde "sen adam olmayacak mısın SERSERİ"ifadesi yer almaktaydı. Bu mesajı savcılık kanalı ile tesbit ettirerek Sulh Ceza'da dava açsam (Yargıtay tarafından büyük bir olasılıkla temyiz istemim reddedilecek ve ben 3 yıl şiddetli geçimsizlik nedeniyle dava açamayacağım), bu hakaret dolu ifadeler boşanmak için bir neden sayılıp dava kabul mu edilir; yoksa şiddetli geçimsizlik kapsamında değerlendirilip reddedilir mi? Kabul edilirse boşanmak için bu başlıbaşına bir neden sayılır mı? Sizin açınızdan herşey her zamankinden daha iyi olur temennisiyle....
Av.Fatih Çiçek Sayın TARR; Açacağınız ceza davasında eşinizin çektiği bu mesajı ispatlarsanız ve PEK KÖTÜ veya ONUR KIRICI DAVRANIŞ sebebine (MK.162) dayanarak dava çabilirsiniz. Şiddetli geçimsikle açtığınız ilk davadan farklı sebebe dayandığınız için bu bu boşanma davanız (en azından 3 yıl süre ile dava açamamanız sebebiyle) diğer şartlarda mevcut olursa reddedilmez. Fakat; SEN ADAM OLMAYACAKMISIN BE SERSERİ SÖZÜNÜN mahkemece onur kırıcı davranış olarak yorumlanıp yorumlanmayacağı konusunda şüphem bulunmaktadır. Eşlerden birinin küfür ve hakaretler etmesini yargıtay ONUR KIRICI DAVRANIŞ OLARAK YORUMLASA DA bu davranışlar süreklilik arz etmeyip KIZGINLIKLA SÖYLENEN, SİNİRLİ BİR ANDA YA DA KARŞI TARAFIN TAHRİKLERİYLE SÖYLENEN sözler olarak yorumlaması da mümkündür. Ayrıca onur kırıcı davranışın meydana geldiği günden itibaren başlayan 5 yıllık ve onur kırıcı davranışa maruz kalan eşin bunu öğrenmesinden itibaren başlayan 6 aylık HAK DÜŞÜMÜ SÜRELERİ bulunmaktadır. Sayın TARR; Size acizane bir önerim var... Ancak tekrar ediyorum ki; ben ve diğer meslektaşlarımın amacı yardımcı olmak, hukuki sorunlarda zerre kadar da olsa ışık tutabilmektir. Gerçek ve sağlıklı bilgi ve neticeler ancak avukat yardımıyla mümkün olur. Bu sebeple bir meslektaşımdan alacağınız hukuki destek ve yardım önerimizi tekrar ederim. Bunu hatırlatarak önerime geçmek istiyorum; Boşanma davanız kesinleştikten sonra geçecek en az 6 ya da 7 ay gibi bir süre sonunda (yargıtay daha kısa süre sonra açılan davaları uygun bulmuyor) TERK NEDENİNE DAYALI OLARAK dava açın. Terk nedenine dayalı davanın ilk şartlarından biri İHTARDIR. Eşinizin ihtara rağmen birliktelik maksatlı hazırladığınız eve gelmeyeceğinden eminseniz açın. Ve eşiniz bu ihtara rağmen gelmez ve boşanmak da istemese dahi çok büyük ihtimal boşanma gerçekleşir. Zira; yargıtay ihtara rağmen gelmeyen eşinizin barışmak istememesini samimi bulmayacaktır. Onun kötüniyetini kanun korumayacaktır. Bu dava sebebine dayanarak dava açmanın elbette mahzurlu yanı da var... Eşiniz ihtarla davet ettiğiniz eve gelebilir!! Ancak gelmez ise boşanmanın gerçekleşmesi çok büyük ihtimal... Aşağıda sizin olayınızla benzer yargıtay kararını sunuyorum; 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/443 K. 2005/1797 T. 10.2.2005 Gönderilen ihtarın şeklinde ve sürelerinde yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. Davalı kadın haklı sebeple eve dönmediğini de kanıtlayamamıştır. Boşanma davasının tebliğinden sonra açılan boşanma davası da terke dayalı boşanma davasını sonuçsuz bırakmaya matuf olup, dürüstlük kuralı ile bağdaştırılamaz. Mahkemece terke dayalı davanın kabulü, karşılık davanın reddine karar verilmesi gerekir... '' Temenni ve dualarınızı eksik etmeyin lütfen...
TARR Sayın Çiçek, Boşanmaya esas olan davamla ilgili avukatım mevcuttur. Buna rağmen gelinen nokta siz taraından da bilinmektedir. Dün bir arkadaşımla birlikte onun bir işi için aukatının yanına gittik ve bu avukat da benim durumumdan haberdardı. Durumumda bir gelişme var mı diye sorunca ben de cep telefonuna gelen mesajlardan bahsederek hakaret içerikli mesajları kendisine de okuttum. Bunun üzerine avukat, eğer mesajı savcılık kanalı ile tesbit ettirip sulh cezada dava açarsam kesin bir boşanma nedeni sayılıp ayrılacağımdan bahsetti. Bu nedenle bu konuyu sizle paylaşma gereğini duydum. Sizin son yanıtınızda tam anlayamadığım bir konu var. Demişsiniz ki " Açacağınız ceza davasında eşinizin çektiği bu mesajı ispatlarsanız ve PEK KÖTÜ veya ONUR KIRICI DAVRANIŞ sebebine (MK.162) dayanarak dava çabilirsiniz. Şiddetli geçimsikle açtığınız ilk davadan farklı sebebe dayandığınız için bu bu boşanma davanız (en azından 3 yıl süre ile dava açamamanız sebebiyle) diğer şartlarda mevcut olursa reddedilmez." Diğer şartlar dediğiniz nedir? "....Ayrıca onur kırıcı davranışın meydana geldiği günden itibaren başlayan 5 yıllık ve onur kırıcı davranışa maruz kalan eşin bunu öğrenmesinden itibaren başlayan 6 aylık HAK DÜŞÜMÜ SÜRELERİ bulunmaktadır." Burada yer alan 5 yıllık süre nedir, bunu da tam kavrayamadım. Ayrıca yaşanabilinir ortak bir ev açıp eşime İHTAR çekmemi önermişsiniz. Bu durumu daha önce de düşündüm; ancak eşimin gelme olasılığı yüksek olduğundan bunu yapmaya açıkcası çekiniyorum. 5 yıl süren birliktelikte anladığım, eşimin beni değil de evli kadın olma durumunu, statüyü seviyor olması. Sanıyorum 3 yılı beklemeksizin yapabileceğim tek nokta hakaret konusu ile yeni bir dava açmam; sonuç ne olursa artık. Sizin şahsınızda tüm kirlenmemiş, temiz kalmayı becerebilmiş insanların günleri aydınlık olsun.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:14:12