 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
18 MART !!! ÇANAKKALE |
Av.Fırat Bayındır |
BU GÜN 18 MART
BİLMEM Kİ BU GÜNÜN, BELKİ DE EKRANINIZIN BAŞINDA BU YAZIYI BU SİTEYİ OKUMA OLASILIĞININ SIFIR OLMASINI ORTADAN KALDIRAN GÜN OLDUĞUNUN FARKINDA MIYIZ?
BU GÜN ÇANAKKALE DESTANIN YIL DÖNÜMÜ
DÜŞMANIN BİLE BU ZAFER KARŞISINDA SAYGI İLE EĞİLDİĞİ, İNSANLARIN TAAA AVUSTRALYA-YENİZELANDA'DAN KALKIP DEDELERİNİN SAVAŞTIĞI YERLERİ GÖRMEYE GELİNDİĞİ BU GÜNDE
COMMODORE1TR DOSTUMUZUN 18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ İLE İLGİLİ GÜNLER ÖNCE AÇTIĞI
https://www.hukuki.net/showthread.php?4835
FORUMUNUN SADECE 19 KİŞİ TARAFINDAN OKUNDUĞUNU GÖRMEK BANA ACI VERİYOR.
SAĞOLUN VAROLUN!!!
|
Emrah Yavuzcan |
+++++
‘Atatürk’, ‘Nemrut’ ve ‘Hititler’ belgesellerinin yönetmeni Tolga Örnek’in son filmi ‘Gelibolu’ Çanakkale Savaşı’nın 90’ıncı yıldönümü olan 18 Mart 2005’te -bugün- vizyona girdi.
Dünya tarihine yön veren, uğrunda binlerce şehit verilen, Mustafa Kemal Atatürk’ü tarih sahnesine çıkaran, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın ulus olmalarını sağlayan, Sovyet Devrimi’ne zemin hazırlayan Çanakkale Savaşı, Doğuş Grubu ana sponsorluğunda beyazperdeye taşındı. |
Emrah Yavuzcan |
Çanakkale Zaferini kazanarak, vatanı ve bayrağı için şehit olan kahraman MEHMETÇİK leri minnet ve şükranla anıyoruz. Aziz ruhları şad olsun
"TÜRK ÇOCUKLARI ECDADINI TANIDIKÇA,
ONA SAHİP ÇIKTIKÇA YİNE ÇOK BÜYÜK İŞLER YAPACAKTIR.
MEDENİYET UFKUNDA YENİ BİR GÜNEŞ GİBİ PARLAYACAK ve
TARİH SAYFALARINA YİNE TÜRK ADI İLE YAZACAKTIR."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK |
Av.Tayfun Eyilik |
discovery kanalında çanakkale belgesi gösteriliyor pek de güzelmiş diye duydum yayın günleri ve saatleri hakkında bilgisi olan varmı |
Emrah Yavuzcan |
ÇANAKKALE CEPHESİNDE KADIN SAVAŞÇILARIMIZ
Çanakkale Savaşları’nın henüz araştırılmayı bekleyen bir çok siyasal, sosyal ve askeri yönünün daha olduğu bir gerçek. Örneğin; bu savaşların bizde belki de hiç bilinmeyen bir diğer yönü, Çanakkale’de bazı kadın Türk kadın savaşçılarının da, Mehmetçik ile birlikte çarpıştıklarıdır.
Konuyla ilgili ilk belgesel bilgilere Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde, Anzac askerlerinin Çanakkale’de siperlerde yazdıkları günlük ve mektuplarda rastlanmaktadır. Örneğin, The Age adlı Avusturalya gazetesinde, 8 Eylül 1915 tarihinde şu başlıkta bir haber yer almaktadır.
“Kadın bir keskin nişancı: ilk günkü çarpışmada vuruldu: J. C. Davies adlı bir asker annesine yazdığı mektupta şöyle demektedir: “... Vurulduğum 18 Mayıs günü, keskin nişancı bir Türk kızı vardı. Güzel, iri yapılı ve 19-21 yaşları arasında görünüyordu. Günün uzunca bir bölümünde sürekli olarak ateş etti. Gerçi bir çok adamımızı vurdu ama gün bitiminden önce Avusturalyalı bir asker tarafından vurulunca, gene de üzüldüm. Ölüsünü ele geçirdiğimizde yanında bir Türk erkeğinin cesedini de bulduk. Kadının vücudunda tam 52 kurşun vardı... Bu savaş korkunç”
Arşivlerde aynı konuyu dile getiren birkaç mektup ya da günlük daha bulunmaktadır. Gerçi bu tür haberlerin Anzak askerlerinin, zor siper koşullarında, aylarca süren çarpışmaların yıpratıcı etkisinde geliştirdikleri hayal ürünü şeyler olduğu da düşünülebilir. Ancak, “Keskin nişancı Türk kadınları” ve “Türk kadın savaşçılarını” anlatan diğer asker mektupları da incelenip, birbirleriyle karşılaştırıldığında, anlatılanların doğru olma olasılığının çok yüksek olduğu söylenebilir. Kısacası, Çanakkale Savaşları’nın daha birçok yönü, genç araştırmacılarımızın çalışmalarını ve aydınlatılmayı beklemektedir.
[img]https://www.kemergozcu.com/haber_img/canakkale.jpg[/img] |
bkol |
Çanakkale savaşları kuşkusuz birçok bakımdan önemlidir. Bizim açımızdan önemi ise 200 yıldır kaybetmiş olduğumuz kendimize olan güvenimizi yeniden kazandırmış olmasıdır. Dönemin en güçlü ordularına karşı başarılı olabileceğimizin mümkün olduğu orada kanıtlanmıştır. Ayrıca, orada pek çok komutanımız, başta Mustafa Kemal olmak üzere deneyim sahibi olmuşlardır. İşte bu güven ve deneyimlerin de katkılarıyla daha sonra giriştiğimiz Kurtuluş Savaşında başarılı olabilmişizdir. Yani, İstanbul yolunu düşmana kapatmak için orada şehit olanlar, İstanbul'un sonradan düşmesine rağmen boş yere şehit olmamışlardır. Bu günleri onlara borçluyuz, minnettarız ve layık olmaya çalışmalıyız. |
emin |
valla cok guzel harıka ecdadımızı bu genclık nasıl tanır bılmıyorum işte ecdadımızı ıyı tanırsak turkıyeyı ayaga kaldırabılırız |
Av.Fırat Bayındır |
KINALI ALİ DESTANI...
Üsteğmem Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken, bir yandan
da
onlarla sohbet ediyor, 'Nerelisin?' gibi sorular soruyordu.
Gözleri bir ara, saçının ortası sararmış bir delikanlıya takıldı
Yanına
çağırdı ve merakla sordu:
- " Adın ne senin evladım?" dedi.
- " Ali, komutanım" dedi.
- " Nerelisin?"
" Tokatlıyım, komutanım, Tokat'ın Zile kazasındanım..."
- " Peki evladım,bu kafanın nhali ne? Saçlarının ortası neden
kırmızı
boyalı böyle?"
- " Cepheye gelmeden önce anam saçıma kına yaktı komutanım. Neden
yaktığını da bilmiyorum."
- " Peki dedi üsteğmen. "Gidebilirisn Kınalı Ali."
O günden sonra Ali'nin adı Kınalı Ali oldu. Cephede tüm arkadaşları
Kınalı Ali demekle yetinmiyor, saçındaki kınayı da alay konusu
yapıyorlardı.
Kınalı Ali, arkadaşlarına karşı sevecen ve dürüst tutumu sayesinde,
kısa süred e hepsinin sevgisini kazandı.
Birgün memleketine mektup göndermek için arkadaşlarından yardım
istedi.
" Anama, babama burada iyi olduğumu bildirmek istiyorum. Ama okumam
yazmam yok. Biriniz yardım edebilir misiniz?"
Biri değil, birçok arkadaşı yardıma geldi. " Sen söyle biz yazalım"
dediler. Kınalı Ali söylüyor, bir arkadaşı yazıyor, diğeri de
söylenenlerin doğru yazılıp yazılmadığını denetliyordu.
" Sevgili anacığım, babacığım hasretle ellerinizden öperim. Ben
burada
çok iyiyim, beni sakın merak etmeyin." Kız kardeşini, kendinden küçük
erkek kardeşinin sağlığını ve hatırını sorduktan sonra, köydeki
herkesin
burnunda tüttüğünü ve kimsenin kendisini merak etmemesini söylediktan
sonar. Biz burada var oldukça bilesiniz ki düşman bir adım bile
ilerleyemeyecektir" tümcesi ile bitiriyordu.
Tam zarf kapatılırken Ali " iki üç satır daha ekleteceğini"
söyleyerek
mektubun sonuna şunları yazdırdı.
" Anacığım, beni buraya gönderirken kafama kına yaktın ama, burada
komutanlarım da, arkadaşlarımda benle hep dalga geçiyorlar. Cepheye
gitmek sırası yakında inşallah kardeşim Ahmet'e gelecek, Onu
gönderirken
sakın kına yakma şaçına. Burda onunla da dalga geçmesinler. Tekrar
ellerinden öperim anacığım."
Gelibolu'da savaş giderek şiddetleniyordu. İngilizler kesin sonuç
almak
için tüm güçleriyle yükleniyorlardı. Cephede savaşan askerlerimiz
önceleri birer birer, sonraları beşer beşer, onar onar şehit
oluyorlardı.
Gelen destek güçleri de yeterli olmuyor, onlarında sayıları giderek
azalıyordu. Gelibolu düşmek üzereydi. Kınalı Ali'nin komutanı bu
durum
karşısında çaresizdi. Kendi bölüğü henüz sıcak temasa hazır
değildi.Genç
erlerine insan bedeninin süngü ve mermilerle orak gibi biçildiği bu
cepheye göndermek zorunda kalmaması için Allah'a dua ediyordu.
Komutanlarını düşünceli ve sıkıntılı gören Kınalı A li ve
arkadaşları,
komutanlarına gidip, ondan kendilerini cepheye göndermesini
istediler.
Askerlerinin ısrarları üzerine kamutanları daha fazla direnemedi ve
ölüme
gönderdiğini bile bile bu isteklerini kabul etmek zorunda kaldı.
Kınalı Ali ve arkadaşları, sevinç çığlıkları atarak cepheye
hayır,bile
bile ölüme gidiyorlardı. O gün güle oynaya Gelibolu cephesinde ölümle
buluşacakları yere koşan Kınalı Ali'nin bölüğünden tek kişi geri
dönmedi. Gidenlerin tümü şehit olmuştu.
Bu olaydan kısa bir süre sonra Kınalı Ali'ye anne, babasından mektup
geldi. Onun yerine komutanı aldı mektubu ve buruk bir ifade ile
okumaya
başladı.
(Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesindedir.)
Cepheye gitmeden önce arkadaşlarına yazdırdığı mektubuna aile adına
babası yanıt veriyordu.
" Oğlum Ali, nasılsın, iyi mis in? Gözlerinden öperim, selam ederim.
Öküzü sattık, parasının yarısını sana gönderiyoruz, yarısını da
yakında
cepheye gidecek küçük kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine
tarlayı
ben sürüyorum. Fazla yorulmuyorum da. Sen sakın bizi düşünme."
Babası mektupda köydeki herkesten akrabalarından haberler verdikten
sonra " şimdi ananın sana diyeceği var" diyerek sözü ona bırakıyordu.
Mektubun bundan sonraki bölümü Kınalı Ali'nin anasının ağzından
yazılmıştı
şöyle diyordu anası:
" Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler. Kardeşime
de yakma demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve
arkadaşlarına
söyle senle dalga geçmesinler. Bizde üç işe kına yakarlar;
1- GELİNLİK KIZA, GİTSİN AİLESİNE, ÇOCUKLARINA KURBAN OLSUN DİYE
2- KURBANLIK KOÇA, ALLAH'A KURBAN OLSUN DİYE
3- ASKERE GİDEN YİĞİTLERİMİZE, VATANA KURBAN OLSUN DİYE....
Gözlerinden öper, selam ederim. Allah'a emanet olun" |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 09:17:00 |