Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
TÜRKİYE NEREYE GİDİYOR?
zkeskin1 03 Mart 2005 tarihinde 15:07:02 da, Emekli Korgeneral İzzettin İyigün tarafından gönderilmiştir. Metal Fırtına Bugün sizlerle çeyrek asırlık bir serüvene yolculuk yapmak istiyorum. Son günlerde gündemden düşmeyen, Amerikanın Türkiye’yi cezalandıracağı savlarına da böylece bir cevap bulmuş olacağız. Amerikanın petrole dayalı Dünya İmparatorluğu kurma rüyası Ondokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde başlamıştı. Sıvı yakıt teknolojisinin öne çıkardığı bu iştah, Osmanlı İmparatorluğunun yıkım sürecine dalmasıyla daha da kabarmıştı. Amerikan misyonerlerinin petrolle dolu Ortadoğu coğrafyasında ki çabaları birden hızlanmıştı. Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması sonucu bölgenin İngiltere’nin sömürgesi haline gelmesi bu rüyanın sona erdirilmesine yetmedi. Aksine, Amerikanın petrole dayalı Dünya İmparatorluğu rüyası, önlenilemez bir hırs haline geldi. Soğuk savaş döneminde bu rüyanın yarısına sahip olmuştu. Ama bu kadarı ile yetinemezdi Amerika. Kalanını da kapatmak zorundaydı . Bu büyük rüyanın yarattığı hırs hep fokur fokur kaynadı durdu. Başkan Reagan döneminde ısıtılıp masaya konuldu. Kısmet Birinci Bush’a nasip oldu ve birden bu petrol okyanusunun içine dalıverdi. Neden mola vermişti? Amerikanın petrole dayalı Dünya İmparatorluğu rüyası bir stratejik öngörüdür. Büyük öngörüler uygun koşulların oluşabilmesi ile gerçekleşebilir. Buna olabilirlik hunisi diyoruz.Bu huni esasında bir zaman dilimidir. Stratejik öngörü bu hunide işlenir.İşlenirken bir takım katalizörler kullanılır. Bu katalizörler olası dirençlerin etkisiz hale getirilmesi için devreye alınırlar. İşlem siyasal, sosyal, jeopolitik ve jeostratejik alanda oluştuğundan, katalizörlerde bunlarla ilgilidir. Şimdi biraz daha basite indirgeyerek düşünelim. Amerika imparatorluk için nereleri istiyor? Afganistan’dan başlayan ve Libya’ya kadar uzanan petrol coğrafyasını.Peki, bu coğrafyada hayati çıkarları bulunan ve direnç göstermeleri muhtemel olan güçler kimlerdir? Sıralayalım; Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Fransa, İngiltere, Almanya’nın başını çektiği Avrupa Birliği ülkeleri, Japonya ve bölgenin iri cüsseli ülkeleri olan İran ve Türkiye Cumhuriyeti devletleridir. Bütün bu çıkarların saf dışı edilmesi şarttır; ama nasıl? İşte katalizörlerin işlevi bu ortamı sağlamaktır. Bu katalizörler bu oluşuma uygun olmak zorundadır. Nasıl? Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği öyle bir çöküşe uğratılmalı ve ardından bir büyük kaosun içine itilmelidir ki; en az yirmi yıl, yani iki bin on yılına kadar ayak bağı olmasın. Avrupa, Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından kendini öyle bir güven bunalımının içinde bulsun ki; bir direnç gösteremesin Japonya her ne kadar bir askeri ve siyasal güç olmasa da bir ekonomik güçtür. Bu güç öyle bir krizle boğuşur hale getirilsin ki; bölgeye uzak dursun. İngiltere küçük bir payla ikna edilsin ki; Amerikanın büyük rüyası ondan daha fazla destekler duruma getirilsin. Dünyanın tamamında on yıl içinde öyle büyük bölgesel ekonomik ve ardından sosyal krizler çıkarılsın ki; yıllarını Ortadoğu için değil kendileri için kullanabilsinler. Avrupa’nın göbeğinde yaratılacak insanlık dramına karşı Avrupa’nın sessiz kalması sağlanarak, ardından Amerikanın güç gösterisi sergilenerek , Avrupa’nın güçsüzlüğü Dünya’ya gösterilmiş olsun · İran, Kuzey Kore, Suriye ve Libya gibi ülkeler Dünya barışına karşı şeytan üçgen ve dörtgenleri oluşturdukları savı ile güçsüz düşünülsün ve izole edebilsinler. Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizinin içine sürüklenerek, Amerika’ya muhtaç ve bağlı hale getirilebilsin. İşte sıraladığım bu uygun ortamın oluşması için uygun katalizörler bu stratejik öngörü hunisi içinde işleme alındılar. Olayların gelişmesine biraz dikkatlice baklalım: Sovyetler Birliği para, vaat ve ideolojik yönlendirmelerle kendi elleriyle dağıtıldı. Ardından özelleştirme alanına sokularak soyuldu. Halk yoksulluk içine çekildi.Çeçenistan da yıpratıldı.Bütün kurumlarıyla Rusya çökertildi.Ardından bir büyük kriz yaratıldı. Böylece Rusya artık en az iki bin on yılına kadar pasifleştirilmişti.Ama yine de “ ya Rusya uyanırsa?” diye bir korku hep var oldu. Rusya krizinden bir sene önce, yani 1998 de Pasifik ve Güneydoğu Asya bölgesinde büyük bir ekonomik kriz yaratıldı.Bundan amaç , Japonya’yı dışlamak ve korkutarak etkisizleştirmekti. İki bin bir yılında Türkiye büyük bir krizle yere serildi. Ardından Arjantin krizi patlatıldı. Şunu unutmayalım, altı yıl süreyle kan gölüne dönen Balkanlara Amerikan müdahalesi yapılarak, Amerikanın hem gücü ve hem de insani yönü Dünya Kamuoyuna gösterilmiş oldu! İşte iki bin üç yılı geldiğinde oluşan tablo buydu. Bu tablo stratejik öngörü hunisinin içinde oluşacak olan tablonun tıpkısı ve aynısıdır.Önce Afganistan ,ardından Irak’a müdahale kolayca gerçekleştirildi.Rüyanın oluşması başlamıştı.Afganistan barış-özgürlük ve demokrasi hareketini bütün dünya alkışlarla karşıladı ve Amerika arka çıktı. İş Irak’a geldiğinde işler beklendiği gibi olmadı. Gerçi işgal zor olmadı. Kontrol altına alma güçleşmekteydi.Rusya fiilen olmasa bile siyaseten karşı çıkıyordu.Oysa genel tabloya göre bu Rusya can çekişir halde olmalıydı. Avrupa’da Fransa ,Almanya,Belçika karşı duruş almışlardı.En acımasızı da ekonomik olarak öldürülen Türkiye’nin cephe alışıydı. Demek ki,stratejik öngörü hunisinin içinde bir takım yanlışlar yapılmıştı. Avrupa,Rusya ve Türkiye için kullanılan katalizörler yeteri kadar güçte kullanılamamıştı!Afganistan’da fazla bir sorun yoktu; ama ileride olabilir miydi? Irak da iki yıl içinde iki bin iki yüz asker ölmüş,on binin üzerinde yaralı ve idari kayıplar verilmişti. Birçok şehir ve kasaba yerle bir edilmesine , beş yüz binin üzerinde sivil öldürülmesine rağmen, Irak’a istikrar kazandırılamamıştı. Amerika’nın ekonomik kayıpları hızla artıyor ve yenilmezlik imajı zayıflıyordu! Dünyanın gözü korkutulamamış olacak ki,Irak’a arka çıkmalar hızlanarak artıyordu. Amerika için iki yol vardı.Ya bu rüyadan vazgeçilecek yada bir başka yıldırma yöntemi uygulanacaktı. Pes etmek ölüm demekti. Petrole dayalı bir dünya imparatorluğundan olmak demekti! Bu nedenle stratejik öngörü hunisine yeni katalizörler sokulmak zorunda kalındı; tehdit, şantaj, cezalandırma, korkutma, azarlama, aşağılama ve metal fırtına denilen kara, zifiri kara propagandalar uygulandı.Avrupa, Rusya, İran, Suriye, Türkiye hedef ülkeler olarak belirlendi İran ve Suriye ilk hedef; Türkiye ikinci hedef olarak gösterilmeye başlandı.Rusya tehditle uzaklaştırılacaktı.Avrupa birer horoz şekeri ile aldatılacaktı.Onuru kırılan Birleşmiş Milletler’in sırtı sıvazlanacaktı! Avrupa NATO da roller verilerek kazanılacaktı. Peki;Türkiye neden ölümle cezalandırılmak isteniyordu? Acaba bu da bir oyunun parçası mıydı? Oyun içinde oyun mu? 2005’in dünyasına bir bakalım mı? Rusya Federasyonu kuruluşunu izleyen ilk on yılında büyük bir kaosun içinde sürüklendi durdu. Bu süreçte devlet işlevini bir türlü yakalayamadı. Özelleştirme adı altında bir komedi yaşandı. Daha önce devlette bürokrasinin içinde olanlar,kamu malını adeta aralarında bölüştüler. Böyle bir özelleştirmenin ne etiği ve ne de bir gerekçesi vardı. Atı alanlar köşeyi dönmüş ve Rusya federasyonunun yeni liberal ekonomi patronları olmuşlardı. Bir kara para dönemini de yaşadı Rusya. Ülkeden kaçırılan kayıt dışı değerler büyük bir yekun oluşturdu. Temizlenen içeriye döndü; temizlenemeyen hala küresel kayıt dışı sermayenin bir parçasını oluşturuyor. Özelleştirme soygununa batılı işverenlerde katıldı. Sembolik bir ücret karşılığı dev kuruluşlar el değiştirdi. Pek çoğu işletme dışına alındı. Rusya, güya yeni demokrasiyi ve serbest pazar ekonomisini öğreniyordu. Halk yığınları sefilleri yaşarken,devlet bir hiç uğruna batının peşine takılmış olarak sürüklenip gidiyordu. Asker ne bulursa satıyor, değerler pazarlarda haraç mezat pazarlanıyordu. 2000’lerin Rusyası bir enkazdı. Ne olduysa 2000’lerde oldu. Putin’in yönetime geçmesiyle birlikte Rusya Federasyonunda da bir toparlanma başladı. Geçen 4-5 yılda Rusya yeni bir kimlikle dünya sahnesine bir başka Rusya olarak çıkmaya başladı. Şimdinin Rusyası ne yaptığını bilen, onurlu bir Rusya’dır. Ekonomisini toparlamış, sosyal yığınları sokaktan çekebilmiş,mali dengesini oturtmuş, dış ticarete önem verebilen Rusya,devlet yapılanmasını da bir çizgiye taşıma başarısını gösterebilmiştir. Bu nedenledir ki, şu anda Rusya Federasyonu kendisini aşmış ve Dünya sorunları işle uğraşır bir düzeyi yakalayabilmiştir. Çin ve Hindistan ile oluşturduğu stratejik birliktelik onu jeostratejik ve jeopolitikte önlere çıkarmıştır. Elbette ki, yeni Rusya Federasyonu’nun bu oluşumu kendisine artı bir puan olurken, Amerika için çok önemli bir handikap olmuştur. Ortaya çıkan yeni Rusya, Amerika’nın petrole dayalı Dünya İmparatorluğunda hiç mi hiç düşünülmemişti. Öyle ki, şu anda Rusya o on yıllık kaos döneminin ürünü olan yüzonbeş milyar dolarlık dış borcunu kısa sürede kapatma kararını bile alabilmiştir. Elbette ki son yıllarda yükselen petrol fiyatlarının Rusya’ya getirisi büyük etken olmuştur. Buna bir yerde Amerika’nın ikramı denilebilir…. Gelelim Avrupa’ya; Avrupa 2000’lerin şaşkın Avrupası değildir. Afganistan desteğinin nelere mal olduğunu anlatabilmişlerdir. Yeni dünya oyununda dışlandığını ve horlandığını anlayabilmişleridir. Avrupa’nın siyasal kayıplarına karşın ekonomik bir kazancı oluşmuş ve EURO doların tahtına kurulmuştur. Kormuş,ürkmüş ama teslim olmamıştır. Bu sayededir ki; dünün Avrupa’yı dışlayan ve azarlayan Amerikası, Avrupa’nın gönlünü alma ihtiyacı duyar hale gelmiştir. Japonya 1998 krizinden çıkmış ve ekonomisinde yeni bir patlama dönemini yaşamaktadır. En çarpıcı gelişme TÜRKİYE’DE yaşanmaktadır. Bitme noktasına taşınan TÜRK Devleti ayakları üzerinde durur hale gelebilmiştir. Bu kadar derin bir krizden onlarca yıl çıkamaz diye düşünülen TÜRK ekonomisi, sağlam sosyal bünyesi ve sosyal dayanışması sayesinde kısa süre içinde yaralarını sarmayı başarabilmiştir. Hala ağır borç yükü altında olsa da, olanakları da güçlenmiştir.Artık Amerika hapşırınca TÜRKİYE nezle olmamaktadır. En önemli kazancı ise, “Hayır demesini” öğrenmiş olmasıdır. Bütün bu yeni oluşumların dışında çok önemli bir gelişme daha yaşanmıştır. Dünya kamuoyu Amerika’yı yeni emperial çehresi ile tanıyabilmiştir. Amerika’nın güvenilirliği azalmış ve sempatik görünümünü sevimsizliğe dönüşmüştür. İşte 1980 – 2000 yıllarının stratejik öngörü hunisinde bir takım yanlışların yapıldığı gerçeği Amerika’yı şaşkına çevirmiştir. Kısa bir şaşkınlık,hemen yerini öfke ve çılgınlığa terk etmiştir. Bu da yanlış olmuştur. Dünya’nın yeni konjektürel oluşumunun analizi yapılmadan fevri davranılmıştır. Oysa geçmişte bir VİETNAM sendromu yaşanmıştı.Bunun faturasını Amerika ağır bir bedelle ödemişti.Ders çıkarması gereken Amerika, iç ders almamış gibi hiddetli davranmakla hata etmiştir ve etmektedir. Devlet yaşamında hataya yer yoktur. Hele bu devlet Dünya hakimiyetine oynuyorsa? Küçük bir yanlış büyük kayıplara neden olacaktır. Şu anda Amerika’nın hali budur. Bu yanlışı fark etmiş olmalıdır ki ,iki yıl öncesinin kükreyen Amerikası biraz rota değiştirmişe benziyor. Yani şişmiş yelkenlerini biraz boşaltıyor. Bu, yeni bir arayışın ve stratejik öngörü yaklaşımının göstergesidir. Demek ki, Amerika keskin sirke politikasının zararlarını görmeye başlamıştır. Bundan sonra ne olabilir? Amerika elbette yeni durumlara karşı yeni öngörüler düşünmek ve bunun oluşması için yeni stratejik yaklaşımlar başlatmak zorundadır. Şu son birkaç aydan beri bir takım değişiklikleri görebiliyoruz. Çok değil bir sene öncesinin dünya’yı takmayan, Avrupa ,Rusya, Birleşmiş Milletleri dikkate bile almayan Amerikası biraz uysallaşmışa benziyor. O köpüren demeçler biraz ortak kurumlar üretme çizgisine doğru kaymaya başladı. Elbette ki; bu Amerika’nın bir lütfu değildir. Zorlanmakta olmasının bir sonucudur. Esasında bunu daha önceden görebilmesi gerekirdi.Ama, aşırı güç onu biraz şımartmış olsa gerek.Bir gerçek vardır ki, bu görülmelidir. Hiçbir güç bu dünyayı tek başına kontrol edemiyor.Hele bu güç Atlantik ötesinde bulunuyorsa. Amerika nihayet bu gerçeği geç de olsa görmüşe benziyor. Şu anda stratejik öngörü hunisinde bir takım esnek oluşumların başladığını anlayabiliyoruz. Bush’un son Avrupa gezisinde bunların ipuçlarını bulabiliyoruz. Peki, acaba Amerika kimlere neler önerecek dersiniz? - Rusya’yı Kafkaslarda daha serbest bırakma,Orta Asya’da ortak politikalar oluşturma ve Ukrayna’da oynanan Batı oyununun durdurulması karşılığında Rusya’dan Amerika’nın yeni Ortadoğu politikasına onay vermesini isteyebilir. - Avrupa Birliğinin büyük patronlarına,yani Fransa ve Almanya’ya Ortadoğu’daki çıkarları için güvence ve çok uluslu şirketler kanalıyla birazcık kardan pay önerebilir, karşılığında Avrupa’dan Rüya projeye destek isteyebilir. - Bugüne kadar arka çıkarak yanında tutmayı başardığı monarşik Arap yönetimlerinin yerine,kendi beslemesi olan demokratik gruplara destek önerebilir.Böylece “ böl ve yönet ”e yeni bir vizyon kazandırarak sömürü yerleştirebilir. - Alabileceği dış desteğe ve bölgedeki direnişin dozuna bağlı olarak, TÜRKİYE’YE karşı havuç ve sopa politikalarına yeni bir versiyon getirebilir. Türkiye’de sahip olduğu ajanlarını etkin olarak kullanabilir. - Suriye ve İran’da doğrudan müdahaleler yerine, rejimlere dönük çalışmalarını hızlandırılabilir. - Birleşmiş Milletlere göstermelik görevler yükleyebilir…. TUTAR MI; BİR BAŞKA BAHARA MI KALIR? Amerika’nın yeni öngörüleri sayesinde beklediği destekler kazançtan verilecektir. Çünkü o muhteşem Ortadoğu pastasının kaybını ne Rusya, ne Avrupa’nın patronları gönülden kabullenebilirler. Onlarında birer öngörülerinin bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Bir yere kadar birliktelik sergileseler de, sonunda yol ayrımına gelecekleri kesindir. Yangın büyüdükçe,Amerika zorlandıkça onların talepleri de değişecektir. YANGIN BÜYÜRSE NE OLUR? Şu anda Irak’taki direniş en alt düzeydedir. Saddam diktatörlüğü bu bilinci köreltmiştir. Üstelik dış desteğin payı da yok gibidir. Geçecek zaman sürecinde direnişin boyutu da artacaktır. Bu bir yangına benzer; yangın küçükken itfaiye yangının boşluklarından içeriye girer.Ama yangın binayı tamamen sardığında,yangını terk eder uzaktan müdahaleyi tercih eder. Yangın sokağı,mahalleyi,şehri sardığında ise tamamen uzağa çekilir. Şu anda yangın sokaktadır. Henüz mahalle ve şehre yayılmamıştır. Böyle bir durum olduğunda Amerika nereye çekilebilir? Herhalde Atlantik’in ötesine çekilmeyi düşünmez.Vietnam’da olduğu gibi deniz gücüne binip Hint Okyanusuna açılmaz. Bölgede kalmayı tercih eder. Bu öyle kolay vazgeçilecek bir rüya değildir. On dokuzuncu yüzyıldan yirminci yüzyıla ertelenen ve şimdide yirmi birinci yüzyıla taşınmış olan bir imparatorluk projesidir.Amerika emin bir liman ülkesi arayacaktır. İran,Suriye,Mısır,Suudi Arabistan olmayacağına,İsrail ve Kıbrıs’ta küçük kalabileceklerine göre, mutlaka başka bir yer bulmak zorundadır. Adı önemli midir? Evet önemlidir. Söyleyelim; bu Anadolu’nun kendisi, yada bir parçasıdır. Kürdistan’ı kurdurmazsa eli Anadolu’ya mahkumdur. Bu nedenledir ki; olmaz olmaz dememekte ve hep Türkiye’ye sopa göstermekten arada bir uzak kalabilmektedir. İşte kendi ürünü olan METAL FIRTINA’nın gerisi ve öncesi bu gerçektir…. NE YAPALIM? Gerçekleri görelim, metal fırtınalara hazır olalım; ama onunla yatıp onunla kalkmayalım. Unutmayalım ki; Kurtuluş Savaşı yıllarında da ; Ankara’ya METAL FIRTINA bulutları yollanmıştı. Sonunda o fırtına fos çıktı.
alisinkay Sayın zkeskin, iletinizi dikkatlice okudum.Daha öncede Türkiye nereye gidiyor diye bir forum konusu açmıştım ve çok tartışmıştık.Ardından Metal Fırtına hakkında örüşlerimi belirtmiştim. Yazının pekçok yönüne katılmakla beraber Şeytanın ABD olmadığına inanıyorum.Ve iddia ediyorum Tarih için Yakın gelecekte ama buradaki pekçok arkadaşımızın da belki göremeyeceği bir süreçte ABD'nin yıkılacağına inanıyorum.Hem de bu yıkım şu anda ABD'yi ayakta tutan kapitaller tarafından yapılacaktır.ABD ekonomisini elinde tutan yahudi lobisinin İran'da işgal edildikten sonra ve bölgede düzenlendikten sonra tüm yatırımlarını bölgeye taşıyacağını düşünüyorum.Buda ABD için büyük bir kabus olacak ve çöküşünü zemin hazırlayacaktır.Hızlı bir işsizlik müthiş bir enflasyonla karşı karşıya kalacak olan ABD geçmişe dönük bir kültür ve inanç birliğine de sahip olamadığı için, iç karışıklığa sürüklenecektir. Bunu düşünme nedenim daha önce toprak alımları konusu Türkiye nereye gidiyor adlı forumda konuşulmuştu.Vadedilmiş topraklarda İsrailin Hedefleri, ki tevratta geçen barış ortamında da kaplanla, kuzu yanyana gezecek ve başlarında küçük bir çocuk çobanlık yapacak.O küçük çocuk İsrail devleti, Ayı Rusya, Bozkurt Türkiye gibi ülkelerdir.Bu hedefler ABD'nin değil İsrailin hedefleridir.Olayı bir de bu yönden yorumlarsanız sevinirim.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 09:04:08