Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
ABD PENCERESİNDEN TÜRKİYE
Av.Fırat Bayındır 17.02.2005 WSJ'den Türkiye'ye ağır eleştiri Can KAMİLOĞLU/ NEW YORK, (DHA) The Wall Street Journal gazetesinde Türkiye'ye yönelik çok sert eleştiriler yapıldı. Türkiye ABD'yi kaybeder, AB'den dışlanır denildi. Yazının İngilizce orijinali Yazı, ABD'deki Türkler ve diplomatik çevreler tarafından tepkiyle karşılandı. ABD'nin önde gelen finans gazetelerinden, günlük 2 milyon tiraja sahip "The Wall Street Journal"ın başyazısında Türkiye'ye yönelik çok sert eleştiriler yapıldı. Wall Street gazetesinin yazısı ABD'de yaşayan Türkler ve diplomatik kaynaklar tarafından da tepkiyle karşılandı. The Wall Street Journal gazetesinin editörlerinden Robert L. Pollock tarafından kaleme alınan yazıda, “Atatürk'ün mirasının çoğu kaybolma riski taşımaktadır. Türkiye kolay bir şekilde ikinci derecede bir ülke haline hemen gelebilir: Küçük kafalı, paranoyaya kapılmış, sıradan ve başka ne olabilir? Amerika dostluğu olmayan ve Avrupa'ya kabul edilmeyen” denildi. Pollock, yazısında, AKP'yi ‘kurnaz’ ve ‘fırsatçı’ olarak niteleyerek, “2002 seçimlerinde, Türk-Amerikan ilişkilerine sahip çıkan, ancak yolsuzluğa karışarak kendi kendilerini yıkan siyasi partilerin ortada bıraktıkları boşluk, kurnaz ve fırsat kollayan islamcı AKP tarafından doldurulmuştur.”diye yazdı. "ABD KARŞITI KOMPLO TEORİLERİ YAPILIYOR" Türkiye'de ABD karşıtı komplo teorileri yapıldığını öne süren Pollock, “Türkiye başkentinde bu günlerde geçerli olan, belki de en garip Amerika karşıtı hikaye, ‘sekiz gezegen’ teorisidir. Buna göre, ABD olası bir gök taşı ile çarpışmadan haberdar olmanın da ötesinde, bunun kuzey Amerika'yı vuracağını da bilmektedir. Bunun için Orta Doğu’yu kolonize etmek arzusundadır.” diye yazdı. Bu teorilerin Ankara'daki akşam yemeği toplantılarında bütün ciddiyeti ile konuşulduğunu iddia eden yazar, “Bütün bunların aptalca geldiğini biliyorum. Ortak kanı, ABD'nin dünyada yaptığı hemen her şey - tsunami yardım da dahil - kötü niyetlidir, ve genelde bizlerin, Musevilerin bir gücü olarak hareket ettiğimiz anlamındadır.” dedi. "ERDOĞAN IRAK SEÇİMLERİNİN HAKLIĞINI SORGULAMADI" Pollock, Başbakan Erdoğan'ın Irak'taki seçimlerin haklılığını sorgulamadığını öne sürerek, yazısına şöyle devam etti: “Bu tür iftiralar karşısında Türk politikacılar bile sessiz kaldı. Aslında, Türkiye'deki milletvekillerinin kendileri, Irak'ta ‘ABD’yi ‘katliam’ ile suçlarlarken, bir zamanlar Müslüman dünyası için bir demokrasi örneği oluşturmayı ümit etmiş olan Erdoğan, Irak'taki seçimlerin haklılığını sorgulayan az sayıdaki dünya liderinden biridir. Türkiye'deki politikacılar, kendilerine bu konuda karşı çıkıldığında, ‘kamuoyuna’ karşı çıkma riskine giremeyeceklerini söylemektedirler.” "ABD DİZİLERİNİ RICE'A ŞİKAYET EDEN ERDOĞAN İKİ YÜZLÜ" Pollock, bütün bunların, televizyon şovu ‘The West Wing’in bir bölümünde Türkiye'yi ‘tatsız’ bir şekilde gösterdiği için ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'a şikayet eden Erdoğan'ı iki yüzlü hale getirdiğini öne sürdü. Pollock, “Episod, söylendiğine göre, Türkiye'nin, kadın haklarını tehdit eden halkçı bir hükümetin eline geçtiğini anlatıyor. Bu bana doğru geliyor.” dedi. "CHP YARI ÖLÜ VAZİYETTE" Türkiye'de güçlü bir muhalefet partisi olmadığını savunan yazar CHP’yi de eleştirdi. Pollock, şöyle devam etti: “Eskiden Türkiye, böyle bir hükümeti aklı başında olmaya davet edecek derecede güçlü bir muhalefet partisine sahip olurdu. Ancak şu andaki tek muhalefet, yarı ölü vaziyetteki, bir zamanlar Atatürk’ün partisi CHP’dir. Son parti kongresinde, lideri, başta gelen rakibini, CIA’nın kendisine karşı düzenlediği bir entrikaya katılmak ile suçlamıştır. Bu, hali hazırdaki hükümette ve devlet bürokrasisinde ABD yanlısı bir kaç yetkilinin kalmadığı anlamına gelmemektedir. Ancak bu kişiler, kamuya açık bir şekilde konuşmaktan çekinmektedirler. Özel konuşmalarda, ABD’nin ‘başka şekilde yapabileceği’ hususunda boş şeylerden uzun uzadıya gereksizce konuşmaktadırlar.” dedi. YENİ ŞAFAK GAZETESİ'NE ELEŞTİRİ Robert L. Pollock, Türk medyasına yönelik sert eleştirilerde bulunarak şöyle devam etti: “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın favorisi İslamcı gazete Yeni Şafak'ı ele alalım. 9 Ocak tarihli bir yazıda gazete, ABD kuvvetlerinin çok sayıda Iraklının cesedini Fırat Nehri'ne attığını öne sürerek, mollaların oradan balık yenmesini yasaklayan fetvada bulunduğunu iddia etmiştir. Yeni Şafak, devamlı olarak, ABD kuvvetlerinin Felluce'de kimyasal silahlar kullandıklarını da iddia etmiştir. Yazarlarından biri, ABD'li askerlerin, kadınların ve çocukların ırzına geçtiklerini ve cesetlerini sokaklarda köpeklere bıraktıklarını iddia etmiştir. Söz konusu gazetenin ‘özel haberlerinde’ ‘1000 İsrail askeri Irak'ta ABD askerleri yanısıra konuşlandırılmıştır ve ABD kuvvetleri, öldürülen Iraklıların organlarını ABD’nin ‘organ pazarında’ satmak için toplamaktadır’yazılmıştır.” "TÜRKİYE'DE LAİK BASIN DA İYİ ŞEYLER YAZMIYOR" Pollock, “Laik basın da daha iyi şeyler yazmamaktadır. Başta gelen Hürriyet, İsrail saldırı timlerini, Musul'daki Türk güvenlik personelini öldürmekle ve ABD'yi insani yardım kisvesi altında işgale başlamakla suçlamıştır. Sabah'ta bir yazar geçen sonbaharda ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Eric Edelman’ı, ‘etnik kökeni’nin- o bir Musevidir- aldığı kararlara etkisi olmakla suçlamıştır. Görev yaptığı yerdeki entelektüel hava o kadar deliye dönüşmüştür ki, ABD’nin gizli nükleer denemelerinin, yakın geçmişteki tsunamiye neden olmadığını açıklamaları için, ABD Geological Survey’den bilim adamlarına bir konferans vermeleri için çağrıda bulunmaya mecbur kalmıştır.” dedi. ABD'NİN TÜRKİYE İÇİN ÇABALARI Pollock, Türkiye'yi eleştiren yazısına şöyle devam etti: “Tamamıyla unutulan ise, Türkiye’nin yargı sisteminin, onun bu görev için yeterince laik olup olmadığını değerlendirirken, Başkan Bush’un onu Başbakan Erdoğan olarak tanıyan ilk dünya liderlerinden biri olduğudur. UNUTULAN KONULAR Unutulan konular şunlardır: On yıllardır verilen ABD askeri desteğidir. Ceyhan’da son bulan Hazar petrolü boru hattını garantilemek için Amerika’nın yıllarca verdiği çabadır. ABD yönetimlerinin, Kongre’de geçirilmeye çalışılan modern Türkiye’yi uzun süre önceki Ermeni katliamı ile kınama kararına karşı devamlı mücadele verdiğidir. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için Amerika’nın ısrarlı lobisidir. Amerika’nın PKK’ya karşı yardımıdır. Şu anda hapiste bulunan Abdullah Öcalan, 1998 yılında Suriye’den, Türklerin askeri müdahalede bulunma tehditi sonrasında çıkarılmıştır. Öcalan, daha sonra, idam cezası ile karşılaşması olasılığından dolayı onu Türkiye’ye teslim etmek istemeyen Avrupa hükümetleri arasında 'fırından yeni çıkmış' yeni patates gibi elden ele gezdirilmiştir. Sonunda onu korumakta olan Yunanistan’ın Nairobi’deki Büyükelçiliği'nde -ABD istihbaratının yardım ile- yakalanmıştır. Hala tanıdığım bir avuç ABD yanlısı Türkten biri, ‘Bize Öcalan'ı verdiler. Bundan daha büyük ne olabilir?’ demiştir.” ceteris paribus
deltaG b]NOVUS ORDO SECLORUM Bir DEVLET düşünün ki, ülke parasının üstünde bu yazı olsun. NOVUS ORDO SECLORUM YENİ DÜNYA DÜZENİ Ülke parasında belirlenen hedef, dünyanın bu gün geldiği noktadır. Böylece bütün dünyaya hükmedilebilmekte, silah ve para gücü ile dünyaya demokrasi (!) dikte ve empoze edilebilmektedir. Bu yazı da işin medyatik yansımasıdır. Aba altından sopa göstermektir. Kasten yanlış empoze edilen şey ise LAİK bir CUMHURİYET olduğu gözardı edilen Türkiye'yi, demokrasinin yaşayabildiği İslami bir ülke olarak tanıtma gayretidir. Tıpkı bir zamanlar komünizme karşı Yeşil Kuşak yaratmak çabası olduğu gibi. Ve yine kasten Türkiye bu İslami kimliği nedeniyle anti-amerikancı arap ve ortadoğu ülkeleri ile aynı kefeye koymaya çalışılmaktadır. Türkiye' de eğer bir ABD karşıtlığı varsa bunun kökeni ( bazıları bu isimden hoşlanmasa da) MUSTAFA KEMAL ATATÜRK' tür. Arap etkisi veya İslamiyet değildir. BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR İşte korkulan bilinç budur. Bu karşıtlık üstelik sadece ABD'ye karşı değil Türkiye'ye Atatürk'un kurduğu sistemi bozacak zihniyet faaliyet gösteren tüm dünya ülkelerine yöneliktir. Türkiye, ATATÜRK'ün getirdiği sistem nedeniyle asla diğer arap ülkelerine emsal olamaz, Arap ülkeleri de asla Türkiye' deki sistemi inşa edemezler. Ama görüntüde Türkiye, demokratik ve laik bir cumhuriyet olmakla birilerince araplara örnek gösterilmekle beraber, katiyen bizim gibi olmaları da istenmemektedir. Bu yazı ile ilgili ABD ahalisinin İngilizce yorumlarını https://www.opinionjournal.com/editorial/responses.html?article_id=110006299 buradan bulabilirsiniz. Yorumcuların bir çoğunun ise bu yazıyı bahane ederek Ermeni soykırımı iddialarını dile getirdiklerini hayretle göreceksiniz. Bu yorumlardan bir tanesini çevirmeye çalıştım. Son paragraf da eksik oldu, İngilizce bilen dostlarımız bana KM gönderirlerse hem çeviri hatalarını düzeltebilirim hem de eksiklikleri tamamlarız. Now, Someone Tell the State Department C.K. Amos - Princeton, W.Va. In a country that is 99.8% Sunni Muslim--but one that we've supported generously since at least 1947--should we expect something different than the madness and anti-America and anti-Israeli sentiment of which Mr. Pollock speaks? And given that Iran and every other non-Israeli Mideast country, including our so-called allies, have for years had newspapers and airwaves full of propaganda calling America "the Great Satan," should we expect anything different about how Turks view the U.S. or how they produce and believe the bizarre and ignorant theories about how we influence even natural events? It's time the Bush administration re-evaluates our relationship with Turkey. It's also time someone at Foggy Bottom updates their latest Web information about U.S.-Turkey relations, which is characterized as "present close relationship." If that's their assessment, I'm curious to see one they label "estranged." %99.8’ i Sünni Müslüman olan ve 1947’ den bu yana desteklediğimiz bir ülkeden Pollock’un belirttiği gibi anti amerikan,anti-israil çılgınlığından başka ne beklenebilir ki? İran da dahil, müttefikimiz dediğimiz İsrail karşıtı tüm Ortadoğu ülkelerin gazetelerinde, ve kamuoylarında “en büyük şeytan” olarak Amerika gösteriliyorken Türklerin de ABD hakkında doğa olaylarını dahi etkilediğimiz yolundaki olmadık garip teoriler üretmelerine şaşmamak gerek. Dışarıdan nasıl tanındığımızı görebiliyor musunuz? Bu satırların yazarı belli ki bir şeylerden haberdar ama ne çok eksiği var. Birincisi, Türkiye' nin laik kimliği yukarıda da anlattığım gibi es geçilmiş ve %99.8. Sünni Müslüman bir ülke olarak gösterilmişiz. Gerçekten ve çok şükür ülke insanlarının %99.8' i Müslüman amma, tamamı Sünni değil. İkincisi, ülke insanlarının Müslüman kimliğinin, ülke yönetimine bir etkisi yok çünkü Anayasamız ve hukuk düzenimiz itibariyle laik bir devlet düzenine sahibiz. (Lütfen bu tartışmaya laikliğe olan saldırılarla ilgili düşünceler eklemeyelim o ayrı bir tartışma konusu) Üçüncüsü, bu yorumun yazarınca 1947 tarihinin tespiti önemlidir. Bu tarih Türkiye'yi KÜÇÜK AMERİKA yapma hedefinin başlangıcı sayılabilir. Kore savaşını, midelerimizi alt üst eden bozuk süt tozu ABD hibe yardımlarını, siyasetçiler ve bürokratlarımızdaki ABD hayranlığı ve uşaklığını, laik sistemdeki erozyonun başlangıcını hatırlayabiliyoruz. Dördüncüsü, 11 Eylül sonrasında da ABD ahalisinin bütün bu özelliklerimize rağmen Türkler ile arap ve ortadoğu ülkeleri ile aynı kefeye koymalarına da biz HİÇ ŞAŞIRMIYORUZ. Bu günkü Hürriyet gazetesinde şu haber yer alıyor. 19.02.2005 Feith, ABD karşıtlığının önlenmesini istedi ABD Savunma Bakan Yardımcısı Douglas Feith, Amerikan karşıtlığının kamuoyuna yayıldığı ülkelerle ilişkilerin gerçek anlamda sürdürülemeyeceğini söyledi. Bush'a en büyük tepki Türklerden / ARŞİV Feith, Council on Foreign Relations (CFR) adlı düşünce kuruluşunda düzenlenen panelde, Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı konusunda bir soruya verdiği yanıtta, “Türkiye'de ve daha pek çok ülkede dile getirdiğim gibi ABD'nin çok önemli ortaklıkları ve ittifakları var. Bizim hükümet yetkililerimiz, Amerikan halkında ve ABD kongresinde, ortaklarımız ve müttefiklerimizin ne kadar değerli olduğunu anlatmak için çok çalışıyor. Demokratik ilişkilerden bahsettiğiniz zaman, bu ilişkilerin takdir edilmesinin, hükümet yetkililerini aşarak genel anlamda kamuoyuna inmesi gerek. Aksi takdirde ilişki gerçekten sürdürülebilir olmaz” dedi. Feith, ABD'nin müttefikleriyle ilişkilerini çok değerli kabul ettiğini ve korumak istediğini ifade ederek, “Umuyoruz ki müttefikimiz olan ülkelerdeki yetkililer de bizim ülkemizde bu ilişkiye yönelik sağladığımız kamuoyu desteğini sağlayacak biçimde kendilerini adarlar. Ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Türkiye'yi ziyareti sırasında bir grup sivil toplum örgütü temsilcisi ile biraraya geldiğini hatırlatan Feith, “Bu tip organizasyonların, benim çok önemli olarak gördüğüm Türk-Amerikan ilişkilerine destek çerçevesinde gereken rolü oynayabileceklerini düşünüyorum” ifadesini kullandı. ABD’ nin Türkiye’nin üç komşusu, İran,Irak ve Suriye ile yarattığı sorunların Türkiye’ yi ekonomik ve siyasi olarak nasıl derinden etkilediği ortadadır. Şayet yarın İran ve Suriye’ye de ekonomik yaptırımlar gündeme gelir de Türkiye’ nin de buna katılması istenirse, bu ülkelerle yaptığımız ticaretin kesilmesi sonucu uğrayacağımız kayıpların, 1990 da Irak savaşı sonrasında olduğu gibi karşılanmaması pek muhtemel değil midir? Doğu ve Güney sınırlarımızın bu kadar sorunlu olmasını kim isteyebilir ki? Ama varsa yoksa ABD’ nin dünyadaki çıkarları, en önemli husus işte bu gerisi ABD için hiç önemli değildir. Haberin bana göre en çarpıcı yeri ise son paragrafı.Ne diyor hazretleri: Sivil Toplum Örgütleri ABD karşıtlığını önlemek için çaba göstermelidir, oldu canım gözlerim doldu, yeter ki sen emret. Yakında KAMU OYU YAPICILARI malum bazı gazete yazarları ile yine malum bazı STK başkanlarından bu yolda açıklamalar ve faaliyetler duymaya başlarız onları da buradan aktarırız sizlere.Ki nitekim bizim Ertuğrul Hürriyet’ te 11.Şubat tarihli yazısında bu faaliyete başlamış bulunuyor. Beni asıl etkileyen ve derinden yaralayan yorum ise maalesef Türklüğünden döndüğü anlaşılan bir BEYAZ TÜRK ün yorumuydu, aynen aktarıyor ve çevirmeye çalışıyorum. Ashamed of Turkey Aysun Scott - Overland Park, Kan. I was born and grew up in Turkey and had always been proud of the fact that Turkey stood next to the United States against injustice. I am afraid I am now ashamed to admit I am Turkish. If Ataturk were alive he too would be ashamed. I hope that one day the Turks will come to their senses. Ben Türkiye’de doğdum ve büyüdüm ve her zaman Türkiye’nin adaletsizliğe karşı ABD’nin yanında olmasından gurur duydum. Ama şimdi Türk olmaktan utanç duyuyorum. Eğer Atatürk yaşasaydı o da bundan utanç duyardı.Umarım ki bir gün Türkler’ in akılları başlarına gelir.[/b] İşte bu yoruma karşı bir şeyler yazacak gücüm yok, sadece ben de ağlamak istiyorum.
deltaG Bush'a en büyük tepki Türklerden BBC Türkçe Servisi - Londra BBC'nin anketinde, Bush karşıtı halkların başında Türklerin geldiği ortaya çıktı. İşkencenin yeni kanıtları Bush’un yeniden başkan seçilmesinin olumsuz olduğunu düşünenler arasında ilk sırayı yüzde 82 ile Türkler aldı. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush, yarın yemin ederek Beyaz Saray'da ikinci dört yıllık görevine başlayacak. Bush'un yemin töreni öncesinde, BBC Dünya Servisi 21 ülkede bir anket düzenleyerek, "Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına George Bush'un yeniden seçilmesi dünya barışı ve güvenliği için olumlu mu, olumsuz mu?" sorusuna yanıt aradı. Ankete göre, bu 21 ülkenin 16'sında ankete katılanların çoğunluğunun bu soruya yanıtı olumsuz oldu. 21 ülkenin ortalaması alındığında, ankete katılanların yüzde 58'i Bush'un yeniden seçilmesinin dünyayı daha tehlikeli bir yer haline getirdiği görüşünde. TÜRKLER LİSTE BAŞI Bush hakkında olumsuz fikirlerin en yoğun olduğu ülke ise Türkiye. Ankete göre, Türkiye'de ankete katılanların yüzde 82'si Bush hakkında olumsuz düşündüklerini belirtti. Bu yeni anket, sadece Başkan Bush'un ülkesi dışındaki imajı hakkında ümitsiz bir tablo çizmekle kalmıyor, aynı zamanda Bush hakkındaki olumsuz görüşlerin kendisini seçen Amerikan halkına da yöneldiğini ortaya koyuyor. Bush'un Beyaz Saray'da kalması sayesinde dünyanın daha güvenli bir yer olacağını düşünen sadece iki ülke var: Hindistan ve Filipinler. Avrupa'da ise sadece Polonya'da Bush'un dış politikası hakkında olumlu görüş beyan edenler çoğunlukta. Ankete göre, diğer ülkelerin çoğunluğunda, yani 21 ülkenin 16'sında, ankete katılanlar Bush'un yeniden seçilmesinin dünyayı daha tehlikeli bir yer haline getirdiğine inanıyor. BUSH'A EN OLUMSUZ BAKANLAR TÜRKLER Listenin başında, ankete katılanların yüzde 80'inden fazlasının Bush aleyhinde oy kullandığı Türkiye var. Türkiye'de ankete katılanların yüzde 82'si Bush hakkında olumsuz düşündüklerini belirtti. Ankete katılan, Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkeler Endonezya ve Lübnan'da da benzer bir tavır gözleniyor. MÜTTEFİK ÜLKELERDE BUSH ALEYTARLIĞI Bush'un yeniden seçilmesi hakkında en olumsuz görüşe sahip ülkelerden bazıları ABD'nin geleneksel müttefiklerinden. Fransa, Almanya ve İngiltere'de geniş kitleler Bush'un Beyaz Saray'da olmasının dünyayı daha tehlikeli bir yer haline getirdiğini düşünüyor. BUSH'U DESTEKLEYENLER DE VAR Bush'un Beyaz Saray'da kalması sayesinde dünyanın daha güvenli bir yer olacağını düşünen sadece iki ülke var: Hindistan ve Filipinler. Avrupa'da ise sadece Polonya'da Bush'un dış politikası hakkında olumlu görüş beyan edenler çoğunlukta. [b]Grafiği buraya aktarmak mümkün olmadı ama Bush' un yeniden seçilmesinin dünya için olumsuz olup olmadığını sorgulayan bu ankette : ALMANYA %77 FRANSA %75 İNGİLTERE %64 (ABD'NİN EN ÖNEMLİ MÜTTEFİKİ) oranında Bush' a karşı kamu oyu var. Burası önemli, karşı olunan, zavallı, korku ve endişe empoze edilerek yaşatılan, dünyadan bihaber ABD ahalisi değil ABD'nin dünya üzerindeki baskıcı yönetimidir. Anti-Amerikancılık budur. Merak ettiğim, Türkiye'ye (ABD sevileceeeekk; sev.) komutunu verenler, Almanya,Fransa ve İngiltere'ye de aynı komutu verdiler mi?
deltaG 19.02.2005 Ertuğrul ÖZKÖK Anger management GEÇEN hafta cuma günü ABD ile ilişkilerin durumunu konu alan yazımın çıkmasından sonra Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel aradı ve şöyle dedi: ‘Bugün çok önemli bir noktaya değinmişsin. ABD ile ilişkiler her zaman çok hassas ve önemlidir. Bu ilişkilerin en kötü dönemlerinden birine ben tanıklık ettim. Amerika’nın bize silah ambargosu uyguladığı dönemin sıkıntılarını bir başbakan olarak yaşadım.’ Demirel, o dönemde ABD karşısında titizlikle uyguladığı bir ilkeyi şöyle anlattı: ‘En kötü günlerde içeride kapıları kapatıp, Amerikalılara kavgamı veriyordum. Ama kapının önüne çıktığım zaman kamuoyuna Türk-ABD ilişkilerinin önemini vurgulayan sözler sarf ediyordum. Yani ilişkilerin en kötü zamanında bile kamuoyunda Amerika karşıtı duygular yaratmaktan özenle kaçındım.’ ELEŞTİRİ VE DÜŞMANLIK Demirel’in görüşlerinden yola çıkarak, şu önemli noktanın altını bir kez daha çizmek istiyorum. ABD eleştirilemez bir ülke değil. Özellikle Cumhuriyetçiler’in yönetimindeki ABD’nin eleştirilecek pek çok tarafı var. Ancak tam burada birbirine karıştırılmaması gereken iki ayrı alan var. ABD’yi eleştirmekle, Amerika düşmanlığı yapmak birbirinden kesinlikle ayrılması gereken iki ayrı şey. Ancak Türkiye’deki eleştirilere bakıldığında, bu ayrımın çoğunluk yapılamadığını ve eleştirilerin çoğunluk doğrudan Amerikan düşmanlığına dönüştüğünü görüyoruz. Türkiye’nin dış politikasının anti-Amerikan-pro-Arap bir eksene oturmaması gerekir. Oysa hükümetin ve AKP’nin bazı nüfuzlu üyelerinin açıklamaları, sanki Türk dış politikasının böyle bir yörüngeye sokulduğu gibi bir görüntü yaratıyor. YALÇIN BAYER’İN KÖŞESİ Türkiye’deki Amerikan aleyhtarlığı sonunda ABD basınında da işlenmeye başladı. Bunun son örneği ABD’nin en prestijli gazetelerinden The Wall Street Journal’da çıkan yazı. Gazetenin editoryal yazarlarından Robert Pollock’un kaleme aldığı bu yazıda Hürriyet de anti-Amerikan çizgi izleyen laik bir gazete olarak tanımlanıyor. Bu gazetenin yöneticilerine bir mesajım olacak. Yazıda Hürriyet’ten iki örnek veriliyor. Bunlardan biri Yalçın Bayer’in Aydınlık Dergisi’nden aktardığı bir iddia. Musul’da Türk güvenlik görevlilerini İsraillilerin öldürdüğü yolundaki iddianın bana göre iler tutar hiçbir yanı yok. Yalçın Bayer’in bunu ciddiye alıp köşesine koymaması gerekirdi. Diğeri Yalçın Doğan’ın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile gittiği Endonezya gezisinden kaleme aldığı izlenimlerdi. Yalçın Doğan, bu yazısında sokaktaki Endonezyalılarla konuşmuş ve halkta Amerika’nın bu ülkeyi işgal etmek istediği yolunda bir havanın estiğini yazmıştı. Bu, Yalçın Doğan’ın ya da Hürriyet’in iddiası değildi. Sokaktan alınan bir izlenimin aktarılmasıydı. ABD Büyükelçiliği’nin ve Wall Street Journal yazarının bu tür izlenimlerin aktarılmasına bile tahammüllerinin kalmadığı anlaşılıyor. Yazıdan Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin Amerikalı gazeteciye Türk basınıyla ilgili ayrıntılı bir brifing verdiğini anladım. Ancak büyükelçiliğin bu taramayı ne kadar titiz bir şekilde yaptığı bana biraz tartışmalı gözüktü. TÜRKLERLE KONUŞMAMIŞ Bir de yazı tek yanlı olmuş. Baştan aşağı Türk basını ve siyasileri eleştiriliyor. Ankara’da kısa bir süre kaldığı anlaşılan Wall Street yazarı, ‘Acaba bizimkiler hiç mi hata yapmadı?’ sorusunu nedense kendisine yöneltmemiş. Ankara’ya geldiğinde sadece ABD Büyükelçiliği’ne uğrayacağına, biraz da Türklerle temas etmiş olsaydı, herhalde daha dengeli bir yazı kaleme alabilirdi. Örneğin ABD Başkanı George Bush’un PKK ile ilgili Türkiye’ye verdiği sözleri yerine getirmemiş olmasının Türk kamuoyunda yarattığı derin hayal kırıklığını okuyabilirdi. TÜRKMENLER VE PKK Kendisine bir örnek ben vereyim: Daha geçenlerde Amerikan birlikleri Musul’daki Irak Türkmen Cephesi’nin bürosunu bastılar. Osman Öcalan, geçen yıl Musul’da aylarca elini kolunu sallayarak dolaştı. Kendisini terörist olarak nitelendiren ABD bu duruma seyirci kaldı. Öcalan hálá Kuzey Irak’ta. Yani, Türkmen Cephesi olunca bürosunu bas, PKK teröristleri olunca uzaktan seyret... EDELMAN’A DÜŞEN GÖREV Amerikalıların bu tür çifte standartların Türk kamuoyunda yarattığı haklı tepkileri de görüp bir özeleştiri yapmaları gerekiyor. Büyükelçi Eric Edelman’ın Washington’a gönderdiği kriptolarda işin bu yönünün de altını çizmesi gerekir. Bizim köşe yazarlarımız ABD ile ilişkiler konusunda serbestçe yazıyorlar. Türkiye’de Amerika karşıtı birçok çevre Hürriyet’i Amerikan yanlısı olmakla eleştiriyor. Ama ABD’nin en prestijli gazetesi de Hürriyet’i anti-Amerikancılık yapmakla suçluyor. Bunların ikisi de doğru değil. Ancak ben size neyin doğru olduğunu söyleyeyim: İki tarafta da ‘anger management’, yani öfke yönetimi sıfır...
Lawless1 Sayin Bayindir, Yazinin butununu su adreste buldum. Adresi aliyorum. https://www.opinionjournal.com/editorial/feature.html?id=110006299 Yazi da tabi bize yapilan haksizliklar var. Ilginctir bizi nasil kolaylikla kestirip atmis bu yazar. Halbuki 50 yillik "dostluk" bu kadar kolay unutulunur mu? Demek ki Turkiye'yi kullanip, zamani gecince de bir koseye atilabilinecek bir ulke olarak goruyor Pollock. Hukumette herkesin bu dusunce yapisinda olup olmadigini bilemem (olsalar bile acik acik soylemezler) ama Wall Street'in Turkiye hakkinda boyle bir yaziyi yazabilmesi oldukca onemli. Cok, cok ciddi bir gazete. Butun agir toplarin okudugu. Bazi yazdiklari da maalesef dogru. AKP, Yeni Safak, Ataturk'e olan saldirilar, Baykal'in CIA meraki, Turkiye'nin Avrupa tarafindan dislanisi (tarih almamiza ragmen). Benim merakim sizlerin bu yazi hakkinda ne dusundugunuz. Yazarin bahsettigi gibi Turkiye'de komplo teorileri yaygin bir sekilde kabul goruyor mu. Bizimkilerin, 8.ci bir gezegene inandigini yazmis. Kimdir boyle zirvalayan? Benim tanidigim hemserilerim akillidir, boyle sacmaliklar daha cok Arap ulkelerine mahsus diye biliyorum.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Velayet hakkı] Wmic Windows Activation Key and windows 7 ultimate activation tool 
  • 03.05.2025 09:36
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 11:56:50