Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Fuzili ve Aşk Üzerine
alisinkay Kardeşim Edebiyat öğretmeni ve çok iyi bir derece ilemezun oldu.Osmanlıcadan üniversitesinde 100 alan tek öğrenci işini ciddiye alan ve çalışkan araştırmacı yenilikçi birisi onunla gurur duyuyorum. Konuya gelince neden ondan bahsettiğimi açıklayayım.Kürtçe dil değil, iclal Aydın da yazar değil der her zaman.Katılıyorum.Ve İclal aydın ve aşk üzerine konu açılmış ve şiirler yazılıyor ben de fnizami ve aşk üzerine düz yazıların ve mesnevilerin olduğu bir konu açmak istedim.Leyla ile mecnunda da şiir var ama basit bir şiir, basit bir anlatım değil. Leyla İle Mecnun'dan bahsetmek istiyorum.Leyla ile Mecnun deyince akla hemen romeo ve jülyet gelir.Farklı ülkelerden farklı kültürlerden iki tutkulu aşk hikayesidir.Tek farkları o tutukuyu gösterme biçimleridir.Romeo ve jülyet için aşk sevinç ve umuttur.Romeo ve jülyet umudun aşkı olsa da bir trajedidir ve aşıklar başkalarını da öldürmek isterler.Aşkın toplum içindeki şiddetini anlatır.İran edebiyatındaki ilk aşk varke ve gülşahtır ve Leyla ile Mecnundan 200 yıl önce meydana gelmiştir.Nizami daha önce ünlü olan Leyla ve Mecnunu, bu kara sevdayı,bu sevilen aşıkları duymuş ve etkilenmişti.Şiirini onlar üzerine kurup onlarla beraber ölümsüzleşti.Aksitan manuher'in isteği ile Nizami bu aşka yeni bir ifade verdi.Değişmeyen tek şey leyla ve Mecnun oldu. Romeo ve Julietten farkı, bir düzine Leyla ile Mecnun yazıldı bir tane romeo ve juliet.Shakespeare da bu eserinde bir hikayeden ilham almıştı.Mecnun ve Romeo'nun farkı ise doğu ve Batının farkını ortaya koyar.Mecnun içine atmıştır.Utanmıştır.Aşk acısı çekmiştir.Utanmış, aşkını yüceltmiş, herşeyi o olmuştur.Romeo kendi kültürünün etkisi ile aşkını saf yaşamış mücadele etmiş ve hanımların adamı olmuştur.Aşağıda Fuzliden alıntılar olacak sıkmaması için Parça Parça yazıyorum İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
alisinkay Bende Mecnun’dan füzun aşıklık istidadı var/Aşık–ı sadık benim Mecnun’un ancak adı var.” Ben Mecnun, efendim Hilleli Mehmet Fuzuli’nin dizelerinde yaşayan köle…Çilek idim kazanlara attılar, kâğıt diye pazarlarda sattılar. Hücrelerim iki tomarı doldurmuştu; Bağdat çarşısında iki koyuna takas edildim ve kendimi Hilleli lirik şairin kulu bildim. Onun evinde aşkı tanıdım, sonra acıya ulaştım, aşk mektebinde yıllar yılı Leyla’yı çalıştım. Yazıldım kitap oldum, dile geldim, söyledim hitap oldum. Ben Kays!.. O muhteşem köle… Ve sultanım Leylaaaa!...” “Aşkı bilen biri için yedi gerçek sır vardır, ona sahip olan dünyaya sahip olur.” Bu sözler romanda oluşan esrarlı atmosferi daha renkli hale getiriyor; Mecnun’un feryatlarını takip ederken bize yüreğimizin varlığını hissettiriyor; her sayfasında aşkı görüyor ve yaşıyoruz; onun bize ekmek kadar, su kadar gerekli olduğunu idrak ediyoruz. Bu kitap hararetli bir avuçla sıkılsa aşk damlar; bu damlalarda da biz hayatımızın derinliğini, köklü heyecanlarımızın kaynağını buluruz. Mecnun çöldeyken Leyla onu bulur. "Sevdiceğim" der, "Bu ayrılık bitti artık, senin olmak için geldim, gel artık, hiç bir engel kalmadı aramızda". Mecnun'un söylediklerinden biri de budur : "...Ben senin hayaline duyduğum aşk yüzünden çöllere düştüm, yandım kavruldum. Gerçek "sen"e nasıl dayansın kalbim?..." Aşk Leylanın Mecnuna aşkıdır.Ferhat'ın Şirin'e ve aşkı bilmeyenler aşkı yazamazlar. İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
alisinkay SEVDA TÜRKÜSÜ Bir sevda türküsü söyle Bir şeyler anlat. Bu gece, Senle beraber olmak istiyorum. Tavan aralarından indir bütün anıları Eski mektupları oku tekrar birer birer. Bütün resimleri çıkar gün yüzüne, Ta okul sıralarından başla anlatmaya Al pembe yanaklarından başla, Saatlerin büyük kadranlarda daha uzun olduğunu sandığımız günlerden başla, Korkularından başla, Kırık aynalarda kalan hayallerden Düş kırıklıklarından ümit bozumlarından başla... Bir sevda türküsü söyle Bir şeyler anlat. Bu gece, Senle beraber olmak istiyorum. Bak, adını koyamadığımız yıldızlar yine at koşturuyor gökyüzünde Bu Zühre, bu Müşteri, bu Jüpiter... Bak, yürek kıpırtılarımla sallanıyor hala yapraklar... Bu gece düşler denizinden düş çalıyorum yaşamaya dair. Ağlamak istemiyorum artık; ne vakit ağlasam, çakal ulumaları başlıyor tepelerde. Yoruldum Yalnızlık kuyusunda yalnız yıldızları saymaktan, Gelişimi armağan say yitik yıllara... Bir sevda türküsü söyle Bir şeyler anlat. Bu gece, Senle beraber olmak istiyorum. Bir şeyler söyle yılların tortusunu alıp götürsün kalbimden Bir şeyler söyle Sevda üstüne, aşk üstüne, kavuşmak üstüne. Bir şeyler anlat yaşamaya ait, sevmeye ait... Sana ait bir şeyler anlat Mecnun olduğumu anlat senin için Ferhat gibi bir yürek taşıdığımı... Bir şeyler anlat, ümit vadisinde gözyaşıyla sulanmış... Unuttum sensizliğin demir girdabında gözlerini Aklımda kalan, sadece gün koparmak aceleci takvimlerden Çentik atmak duygusuz duvarlara. Unuttum saçlarının dalga dalga oluşunu rüzgarlarda Unuttum sevda şiirleri söylemeyi Bakışlarınla parçalanmış bir yürek kaldı -sana adanmış- avuçlarımda... Bir sevda türküsü söyle Bir şeyler anlat. Bu gece, Senle beraber olmak istiyorum. Deniz kıyısında bir martıyım Bir yudum suya nikahlıdır ölümüm. Yılların intizarından nasır tutmuş duygularım ayaklanıyor, Suskunluğumu arttırıyor suskun geceler. Geldin ya boz bu suskunluğunu, boz bir gece yarısında... Bu suskunluk, ayrılığın çığlığını taşıyor kapıma. Bu suskunluk, yılların kahrını biriktiriyor Ölümüme dair kayıtlar taşıyor omuzlarında Boz bu suskunluğu ve ağlat nar kırmızısı gözyaşlarınla beni... Bir sevda türküsü söyle Bir şeyler anlat. Bu gece, Senle beraber olmak istiyorum. Ellerin ellerimde kalsın yine Ellerinle yoğur kalbimi vuslat teknesinde Gözlerin yaralı bir ceylan bakışını giyinsin Ümit hasadından sevda harmanından eli boş döndüklerimi anlat Güneşi elimizle tuttuğumuz gurubları anlat... Ey benim, Baştan beri canım saydığım Sevda deyince aklıma gelen Hayat deyince adın bildiğim Can deyince can, Uğruna Mecnun olduğum Sensizliğin çöllerinde kaybolduğum Tut ellerimden sımsıkı Sakın bırakma... Sonra; Bir sevda türküsü söyle, Bir şeyler anlat. Bu gece, Senle beraber olmak istiyorum.... Mustafa Hatipler Akıllarımız sınırlı, fakat bu sınırlılığın şartları içersinde sonsuz olasılıklarla çevrilmişiz. İşte hayatın gayesi bu sonsuzluktan kavrayabildiğimiz kadar çok şey kavramak.
alisinkay (Leyla'nin doğumu için Mecnun'un sonradan söylediği) I. Çiğ düştü göklerden Ve bir bahar günü doğdun sen Güvercinler geçti menekşelerden Ve bir bahar günü doğdun sen Kendi kendine ayna olan nergislerden Leylakların gün doğuşu ürperişinden Zambakların kıyı kıyı bakışından Geldin sen Ve rüzgarlar karları süpürdüğünde Ve insanı çıldırtan kuş sesleri işitildiğinde Birdenbire aydınlandı annenin yüzü Ve bir bahar günü doğdun sen İlkin horozların gözüne göründün Dünyaya haber verdiler ötelerden Baban yeni dönmüştü eve ıraklardan Birden aydınlandı annenin yüzü Ve bir bahar günü doğdun sen Marta bakan biliyordu geleceğini Nisana bakan görüyordu alaca renklerini Kızıl ve yeşil seherini Mayısa bakan buldu seni Ve bir bahar günü doğdun sen Sana Leyla dedim Suna dedim şiirlerde şarkılarda Gerçek adın bir fısıltı gibi kaldı ağızlarda dudaklarda Çatlar yüreğim bir nar gibi o sırrı anar da Avunurum doğumundan gelen muştulu armağanlarla Melekler gökten geldi armağanlarla Ve bir bahar günü doğdun sen Bir bahar günü doğdun sen Baharın ta kendisi oldun sen Şimdi her baharda doğan çocuklarla Sen en aşılmaz boya tenlerinde saçlarında Sen görünür görünmez ufuklarda Karlar erir erir kaçar kaçar da Gökler yağmur biçiminde güler ağlar ağlar da Güneş öğünerek yansır yansır da sularda Gelirsin her baharda Bir diriliş gibi ölü dünyaya Ölüler gölgenden ateş ala ala Ekilip biçilip yankı yapa yapa Yaz sıcaklığından arta arta Birer birer çıktılar gönlümüzün aynasına tarlasına Ki bir bahar günü doğdun sen Güller dönüştüler yatak çarşaflarına Leylaklar yaklaştılar korka korka Nergisler benliğimizin ortasından baka Gelip fon oldular insanın Bir kere daha Sende yeniden yaratılışına Bir bahar hali yaratışına Bir bahar günü doğdun sen Baharın ta kendisi oldun sen II. Sonbahar benim ölümüm kırmızı kırmızı yanışım karaağaçlarda Senin ak doğumunu daha çok ortaya koymak için Toplayıp gelişim güzü bütün sarılarımla loşluklarımla Çürüyen solan evrenin karşı koyuşu Senin baharda doğusunun anısına Ah o ne sıtmadır güneşteki sıtma baharda Her an senin doğumun yaşamaktan gelen Ve güzün güneşte bir kuruyuş bir dağılma Benim ölümümden gelen haykırış ve ağlayışlarla Bir ömür boyu oldum salt ölüm kemiği Parlamak için senin doğumundan gelen fosforlarla Eve girmekte geç kalan çocuklar görecektir geceleri Aşk baharının sessiz direnişini yanıp duran ışıklarda Yaz güneşi biriktirdi biriktirdi Sonbahar yapraklarda delirdi Kış derin çizgileriyle devrildi Bahar gül tanklarıyla çiçek çağlayanlarıyla belirdi Ve bir bahar günü doğdun sen Sezai Karakoç Akıllarımız sınırlı, fakat bu sınırlılığın şartları içersinde sonsuz olasılıklarla çevrilmişiz. İşte hayatın gayesi bu sonsuzluktan kavrayabildiğimiz kadar çok şey kavramak.
Av.Ragıp Atay "Metin“... vur külüngün şirin’im sinem ferhat dağıdır...” “Ferhat erimişti. Bisütun sanki daha kavi. Ter boşandı sırtından. alnından. şakaklarından...”Koca dağ...” diye soludu. “dağ seni!” Olanca gücüyle bir kez daha vurdu. Pıt! O kadar... “Koca dağ! Dağ seni...” “Oğul nakkaş değil misin.” demişti Behzat.”Ancak incecik nakışlar dökülür ellerinden. ah oğul...” Sessizce dinlemiş. içinden ‘aşk!’ demişti. O kadar... Aşk. he mi. aşk için... Aşk hû!Metin Bir kez daha savurdu külüngü Ferhat. Körük gibi soludu: Aşk hû! Bisütun. koca yürek. gözsüz ağlayan yürek bu solukla gümledi. gözyaşı oldu. koca bir parçayla düşüverdi oracığa: Aşk hû! ... ve Bisütun yalnız ‘aşk hû’ya ağlamıştı...” ilk alıntılar, leyla ve mecnundan, diğerleri ferhat ile şirinden. sizce hangisi anlaşılr. Aynı dönemlerde yazılmış iki aşk öyküsüğ. Biri Türkçe, diğeri farsçaya daha yakın bir dil. Hangisi bize daha yakın? Oysa her ikisi de bizi anlatıyor
alisinkay Sayın Ragip Atay, Aslında Leyla ile Mecnun alıntınızı göremedim benim alıntılarım ise Üzerine yazılan Türkçe Romanlardı.Anlaşılmaya baktığında ise her ikisinde de duru bir halk dili var.Anlaşılması güç değil.Zaten aşk hangi dilde konuşulursa konuşulsun anlaması daha kolay.Ancak Ferhat ile Şirin'den verdiğiniz alıntılarda şunu gördüm.O günlerde kullanılan dilimiz zamanla ölmeye başlamış.Öz dilimizi anlamakta biraz zorlandım. Leyla ile Mecnun'un Farsca yazıldığını biliyorum.Ferhat ile Şirin'in Türkçe yazıldığını yeni öğrendim. Sayın Atay, İsterseniz dil sorunlarından ziyade bu forumda aşkı tartışalım ve günümüzün aşkı nasıl.Eskiden aşklar nasıldı.Aşkta saygı,Tahammül sınırları nedir.Geçmişimizi ve günümüzü tartışalım.Bu arada İclal Aydın'ı, Orhan Pamuk'u son dönem yazarları ve divan edebiyatını tartışalım.Fuzuli ve günümüzü, Ferhat'ı, Mecnun'u ve Caner ile Tülin'i tartışalım ne dersiniz?Bu konularda fikirlerinizi alabilir miyim.Çünkü bunlar birer olgudur.Dönemlerini yansıtan birer olgu... Akıllarımız sınırlı, fakat bu sınırlılığın şartları içersinde sonsuz olasılıklarla çevrilmişiz. İşte hayatın gayesi bu sonsuzluktan kavrayabildiğimiz kadar çok şey kavramak.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 09:19:14