Hukuki.NET


26/04/2024  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
İhbarı Postacının verememesi
ser33 Değerli Arkadaşlar Kiranın ödenmemesi durumunda çekilen ihtarın dükkanın kapalı olması, postacının 2veya 3 defa geldiğinde yine kapalı olması , gelen ihtarı kiracının almak istememesi durumunda ihtar yapılmış sayılırmı, mutlaka kendisine tebliğ edilmesi gerekiyormu. Ancak kişiye tebliğ edilememesi dava sürecinde ne gibi zorluklarla karşılaşırız. Bu konuda detaylı bilgi vererseniz sevinirim.. Saygılarımı sunuyorum..
zara sayın ser'33, tebligat kanununda her husus ayrıntılı olarak tespit edilmiş olup, tebligatın yapılamıyor olması, mümkün değildir. örneğin,adresin meçhul olması halinde dahi muhakkak ki (bu defa gazete ilânı ile) tebligat yapılır. tebligat ya bizzat elden tebliğ edilir, kiracınız evde yoksa aile fertlerinden birine tebliğ edilir (işyeri olması durumunda personele vb.), evde veya işyerinde hiç kimse bulunamazsa veya tebligatı almaktan imtina söz konusu olduğu halde ise, yine buna dair (tebligatı almaktan imtina edildiğine vs.gibi) buna dair şerh düşülerek, ev ise, kayıtlı olduğu muhtarlığa; işyeri ise, karakola bırakılmak sureti ile tebliğ edilmiş sayılır. bu durumda meselâ, tebligatın muhtara bırakıldığı tarih, kiracınıza tebliğ edildiği tarih addolunur. bizzat tebliğ gerekmemektedir. kiracınıza ilişkin tebligatların muteber adresler olup olmadığını araştırın. (örneğin ilgili muhtarlığa giderek kayıtlı olup olmadığını kolaylıkla tespit edersiniz veya nakil alınmış ise nereye nakil alındığını yine oradan öğrenirsiniz.) şayet noterden çekmiş olduğunuz ihbârnâmenin sağlıklı olarak tebliğ edilip edilmediğini tespit etmek istiyorsanız, ihbârnâmeyi noterden tebliğe çıkardığınız tarihten yaklaşık 2-3 hafta sonra ilgili noterliğe giderek bilgi alınız ve ayrıca ihbârnâmenin sizde bulunan nüshasının arkasına da (tebliğ şerhi) düşürülmesini, noterlikten tâlep ediniz. (ücretsizdir) böylelikle siz de tebliğ şerhli ihbârnâmenin fotokopisini dâvâ dosyasına sunabileceğinizden, dâvâ sürecinde de herhangi bir zorluk yaşayacağınızı sanmıyorum. fakat benim pek anlamadığım, postacının 2-3 kere ilgili adrese gidip gelmesi hususu. kiracınız bahşiş vererek postacıyı oyalıyor olabilir. postacının görevini yapmaktan imtina etmeye veya suistimâl etmeye hakkı yoktur. bilginize.
alisinkay Tebligat kanunu özellikle kötüniyetli tebliğlerinde önüne geçmek istemektedir.Muhtara tebliğde ise mutlaka bir şahit olmalıdır.Tebligat kanununa uygun olmayan tebliğler yüzünden icra iflas kanunundaki hapis cezası uygulanamadığı gibi tebliğ yapılması zorunlu hallerde de yapılmamış kabul edilmektedir.Şöyle düşünün.Bir kişi izne çıksa, izne çıktığını bildiğiniz için sadece husumet nedeni ile o tarihlerde tebliğ de bulunup yerinde yok diye muhtara teslim etseniz ve kapıyada bir yazı assanız sonra süresi içinde yanıtlanmadı iddiasında bulunsanız adil olmazdı. Bu nedenle tebligat kanununda belirtilen usüllere uygun bir şekilde tebligat yapmalısınız Asılan hırsız değil, yakalanandır. Yasalar bal arisini mahkum eder, esek arisini beraat ettirir.
zara sayın ser'33, tebligatın, muhataba tebliğ edilememesi halinde, -tebliğ edilememe nedeni (tebellüğden imtina, vb.) de mazabataya şerh düşülmek sureti ile (örneğin adres ev adresi ise, kayıtlı olduğu) muhtarlığa teslim edilmektedir. muhtaralığa teslim esnasında, muhtarlığa tebliğ/teslim tarihi de, tebligatın arkasına düşülmektedir. muhtar, burada, kanunen, muhatap adına tebligatı almakla yetkili ve görevli olduğundan, herhangi bir şahide de gerek yoktur. tebligatlar muhtarlığın zimmetinde sayılacağı gibi; muhtar ayrıca, bu tebligatları belirli bir müddet muhtarlık bünyesinde- gerektiğinde (müracaat halinde)muhataba imza karşılığı teslim etmek üzere, muhtarlıkta muhafaza etmek zorundadır. muhatabın tebligatı muhtardan almaması veya alması halinde, muhtarlıktan aldığı tarih nazara alınmaz.
alisinkay T.C. YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 1999/3156 K. 1999/5215 T. 14.6.1999 • MUHATABIN ADRESTE BULUNMAMA NEDENİ ( Nedenin Tebliğ Evrakında Belirtilmesinin Gerekmesi ) • TEBLİĞ EVRAKI ( Muhatabın Adreste Bulunmama Nedeninin Tebliğ Evrakında Belirtilmesinin Gerekmesi ) • TEBLİGATIN GEÇERSİZ OLMASI ( Adreste Bulunmama Nedeni Belirtilmeden Yapılan Tebligat ) 7201/m.21 ÖZET : Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT memurunun muhatabın neden adreste bulunmadığını tahkik etme görevi vardır. PTT memurunun bu tahkik neticesini tebliğ evrakına yazması ve bilgisine başvurduğu ilgilinin imzasını alması zorunludur. Ancak bu suretle hakim yapılan işlemin usule uygun olup olmadığını denetleyebilir. Adreste bulunmama nedeni belirtilmeden yapılan tebligat geçersizdir. Somut olayda, davalıya usule uygun tebligat yapılamamıştır. Usule uygun tebligat yapılmadan esasa girilmesi hatalıdır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesince görülerek verilen 2.2.1999 tarih ve 1998/645-1999/10 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi V. Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, davalının maliki ve sürücüsü bulunduğu aracın müvekkiline kasko sigortalı araçla çarpışması sonucu sigortalı araçta meydana gelen hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, olayda davalı yanın 2/8 oranında kusurlu olduğunu, bu kusur oranına tekabül eden hasar miktarının 137.500.000 lira olarak belirlendiğini ileri sürererek, bu meblağın davalıdan tahsilini talep etmiş, bu dosya ile birleştirilen dosya ile davacı vekili yaptırılan bilirkişi incelemesinde davalının 6/8 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini buna göre bakiye alacakları olan 278.000.000 liranın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı yan duruşmaya katılmamıştır. Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, yaptırılan bilirkişi incelemesinde, olayda davalı sürücünün 6/8 sigortalının da 2/8 oranında kusurlu bulunduğu, bu ku'sur oranına 415.500.000 liranın tekabül ettiği, raporun denetime elverişli bulunduğu gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın kabulü ile toplam 415.500.000 liranın davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. 1- Davalı vekili, temyiz dilekçesinde, müvekkili aleyhine açılan ek davanın müvekkiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ve taraf teşkili yapılmadan hüküm kurulduğunu ileri sürmüştür. Dosya incelendiğinde, davalı aleyhine açılan 7.10.1997 tarihli ek dava dilekçesinin davalı asıla 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21. maddesinde öngörülen hükme uygun olarak tebliğ verilmediği tesbit edilmiştir. Zira anılan kanun hükmünde "kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebilgat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri" durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Madde dikkatlice incelendiğinde burada iki ayrı halin birlikte düzenlendiği görülecektir. Bunlardan birincisi kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap adına tebilgatı kabul edebilecek olanlardan hiçbirinin adreste bulunmaması, diğer ise adı geçenlerin tebellüğden imtina etmeleri hususlarıdır. Somut olayda muhatabın adreste bulunmaması hali sözkonusudur. Muhatabın adreste bulunmaması halinde PTT memurunun ne şekilde davranacağı tüzüğün 28'nci maddesinde yazılıdır. Buna göre, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbirisi gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclis üyeleri, zabıta amir veya memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Burada Tüzüğün 28. maddesi PTT memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını "tahkik etme" görevini yüklemiştir. PTT memuru bu tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkca belirtildiği için ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu suretle yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir. Muhatabın adreste bulunmamakla beraber, orada ikamet ettiği, fakat tevziat saatlerinden sonra adrese geldiği beyan edilirse bu takdirde 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması, komşuya haber verilmesi ve tebliğ evrakının zabıtaya veya muhtara bırakılması işlemlerine geçilebilecektir. Bu itibarla Tüzüğün 28. maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da, alınmak suretiyle muhatabın ( yada muhtap adına tebligatı alabilecek olanların ) bu adreste bulunduğu "tevsik edilmeden" Tebligat Kanunu'nun 21. maddesine göre, yapılan tebligat işlemi Tebligat Kanunu'nun 21.'nci maddesine göre geçersizdir. Bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.10.1965 gün ve 2/793-360 sayılı, 16.9.1991 gün ve 7/2371-604 sayılı 29.12.1993 gün ve 93/118-778-876 sayılı kararları ile aynen benimsenmiştir. Bu durumda mahkemece, davalıya usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkili yapıldıktan sonra yargılama yapılıp esas hakkında bir hüküm kurulmak gerekirken, HUMK.'nun 73'ncü maddesine aykırı olarak hüküm kurulması doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. 2- Bozma neden ve kapsamına göre, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.6.1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Asılan hırsız değil, yakalanandır. Yasalar bal arisini mahkum eder, esek arisini beraat ettirir.
ser33 Bana verdiğiniz geniş detaylı bilgiler için öncelikle teşekkür ediyorum... Konuyu biraz açayım Kira sözleşmesindeki Kiracının ikametgahı olarak yazılan adresi araştırdım. Edindiğim bilgilere göre daha önce çıktığı dükkanın adresi imiş. dolaysıyla bende Kiraya verilen dükkanın adresine ihtarı göndermek istiyorum. Ancak başka bir yerden mal getiriyorlar, daha sonra zannedersem sipariş aldıkları adrese götürüyorlar dükkanıda kapatıyorlar. İşte bu noktada postacı ihbar yapmak isteyecek ama dükkanı belkide kapalı görecektir. bu nedenden dolayı bu konuyu açtım. Kira sözleşmesinde hususi şartlar altında yer alan madde ye göre (Kiracı kiralananı mesken ve ikametgah adresi olarak kullanacaktır.) tebligat yapılmış sayılacaktır sanıyorum. Dükkanın kapalı olması sonrası postacının yapması gerektiği şeyleri yazdınız. Postacı bir tebligatın olduğunu gidip polis karakolundan alması için kimi bilgilendirecek, bilgilendirdiği kişi unutursa veya herhangi bir durumdan dolayı söyleyemezse durum ne olur.. Beni bilgilendirirseniz sevinirim.
Av.Tayfun Eyilik arkadaşlar uzun uzun anlattılar gerçekte poztacının yapması gereken bir işlem, Ancak Ejder hocanın tebligat hukuku adlı iki ciltlik kitabında uzun uzun anlattığı gibi, muhtarlar iş yerleri için tebligatları almıyor çoğu karakolda ben muhtarmıyım diyerek tebligatları almıyor. Postacıda gidip geliyor... Yazık ki devlet bu halde, Buradan bir sonuç çıkmayacağını düşünüyorsanız size tavsiyem iyi bir araştırma ile ev adresini tespit etmeniz, telefon kayıtlarından, trafik kayıtlarından vesaire, burudan edindiğiniz adresleri gerekirse mahalle muhtarlıklarından kontrol ediniz emin olunca da bu adrese tebligatın yapılmasını noterden istersiniz. Biraz masraflı olacak ama başka bir yolda elden tebligattır. Buradaki mesele tebligat yapacağınız kişinin hangi saatlerde nerde bulunduğunu biliyorsanız noterden bir görevlisinin tebligatı bizzat elden yapılması talebinde bulunabilirsiniz. Noter bunu kabul etmek zorunda değil biraz hatır işi gibi olur... zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.
zara sayın ser'33, tebligat kanunu ve ilgili tüzüklerin ilgili maddelerinden iktibas yapmak sureti ile fazla kafanızı karıştırmak istemiyorum. muhakkak ki, onları siz de en iyi şekilde okuyup tetkik edebilirsiniz. ben, daha ziyade, somut olayda sizi ilgilendiren taraflara ve olayı nasıl çözümleyebileceğinize yardım etmek istiyorum. esasen; tebligat kanununda o kadar çok eksiklikler ve yanlışlıklar vardır ki, ilgili kanuni mevzuattaki boşluklarının,yasa koyucu tarafından ne zaman bertaraf edileceğini, merakla beklemekteyim! örnek mi istiyorsunuz? işte size -şu an aklıma gelen- bariz örnekler: bilindiği üzre; muhatap evde bulunmadığından tebligat yapılamadığında, tebliğ edilememe sebebi, anagayrimenkûlde kapıcı veya başka bir daire sakinine de sorularak ve imzası ve de beyânı alınarak, tarih de düşülmek kaydı ile, postacı tarafından şerh düşülmektedir; özetle; (geçici olarak mı temelli olarak mı ayrıldığı vs.,) vaziyete göre gereken prosedür tâkip edilmek sureti ile tespit edilmektedir ve de buna ilişkin haber kâğıdı "bırakılmaktadır"! son olarak da muhtara teslim edilmek sureti ile tebliğ edilmiş addolunmaktadır. (prosedürü burada anlatmak çok uzun ve yersiz olduğundan detaya girmiyorum.) işte bu noktada bir çok mahzurlar ortaya çıkabilmektedir. tatbikatta çok kez karşılaşıldığı üzre ve benim de bizzat şahit olduğum gibi; muhatap, yapılan tüm bu işlemlere rağmen, tebligatın yapılmış olduğunu ve kendisi için sürelerin işlemeye başladığını, çeşitli nedenlerle öğrenemediğinden, hakları zayi olabilmektedir. üstelik de çoğu kez, "kanun ve nizam harfiyen uygulanmış olduğundan"(!).tebligat "usûlüne ugun" yapılmış sayılacağından, muhatap açısından da yapacak fazla bir şey kalmıyor. usulsüz tebligatlar ve postacının görevi suistimal etmiş olması söz konusu olduğunda ise, mağdur olan muhatap, buna dair yasal işlemlere başlayabilir elbette; fakat ne yazık ki bu kabil şikâyetlerle (bilgisizlik veya başka nedenlerle) uğraşamayan/uğraşmayan o kadar çok sade vatandaş mevcut ki! sonuç itibari ile; sayın alisinkay'ın ("bir kişi izne çıksa, izne çıktığını bildiğiniz için sadece husûmet nedeni ile,....kapıya yazı assanız...adil olmazdı") görüşü tamamen YANLIŞ olup bu fikre katılmak mümkün değil. çünkü kanuni mevzuat zaten o meâlde ve o şekilde işliyor, ne yazık ki! ayrıca; (anagayrimenkûlde kapıcıya veya başka bir daire sakinine,bulunmama sebebi sorulduktan ve beyânı da sorularak imzası alındıktan sonra) , tebligatın muhtara tebliği esnasında şahide gerek YOKTUR. "muhtarda tebliğde mutlaka şahit olmalıdır" görüşünün yasal dayanağı yoktur. bundan başka; haber kâğıdının -kanun gereği- kapıya yapıştırılması ve belirli bir müddet orada kalması gerekmektedir. haber kâğıdını kapıdan sıyırıp almak da, kesinlikle suç teşkil etmektedir ve cezâyı gerektirmektedir. haber kâğıdı o kadar önemlidir ki; mutlaka muhataba ait dairenin kapısına yapıştırılması gerekmektedir. Tebligat Hukuku'nda o kadar ilginç içtihatlara rastlamıştım ki yıllar önce; örneğin, muhatabın evi "ev" olarak nitelendirilemiyorsa ve hatta kapısı yoksa, o "eve" (pencere, baca!) nereden "giriliyorsa", o mahal o meskenin "kapısı" addedilmektedir! haber kâğıdının da oraya yapıştırılması gerekmekte imiş! şimdi de uygulamaya bakalım: postacıların çoğu, - ne yazık ki- haber kâğıdını,- bırakın yapıştırmayı- muhatabın kapısının önüne bile bırakmamaktadırlar. apartmanın girişine (alttan) atılmış çok haber kâğıdı gördüm, ben. kanunun bu eksikliklerini bildiğimden, bu konularda çok da titiz olduğumdan, çareyi, muntazam aralıklarla muhtarlığa vs. giderek tüm tebligatlara bakmakta buldum. en azından içim rahat olmaktadır. dileğim, acilen, konu ile ilgili yeni yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. sizin meseleye dönecek olursak; bunu da ikinci bir bölüm halinde sunayım..
zara sayın ser'33, yukarıda, daha ziyade kanuni mevzuat hakkında yorum yapmış olduğumdan, burada size, şu aşamada ne yapabileceğinizi ve kanuni mevzuatın ne kadarı ile ilgili olmanız gerektiği üzerinde durmak istiyorum. yukarıdaki anlatımlardan da anlamış olacağınız üzre; postacının işyerine tebliğ için gittiğinde kimseyi bulamaması halinde, (varsayalım ki aynı işhanındaki)bir esnafa veya çalışanlardan birinden, -usûlen- beyân ve imzasını almak sureti ile tebligatı da karakola ve bununla birlikte tebligatı bildiren bir haber kâğıdını da işyerine yapıştırır. (yapıştırması gerekir.) böylelikle; tebligat yapılmış sayılır. ilgili kişi muhatabı bilgilendirmeyi unuttuğunda veya herhangi bir nedenle söylemediğinde, konu ile alâkalı uygulanacak herhangi bir yaptırım olmadığı gibi zaten olsa bile ispatı zor ve hatta imkânsızdır. uygulamada usûlüne uygun yapılmış tebligatları da "tebliğ yapılamamış " hale dönüştürmez. öncelikle; size tavsiyem: geçerli tebligat adresleri tespit ettikten ve ilgili tebligatları, tebliğe çıkardıktan sonra, sadece, tebligatın sağlıklı olarak yapılmış olup olmadığını ve tebligatın ne şekilde yapıldığını tespit ediniz. bunun için, tebligat nerden çıkarılmışsa, (icrâ müdürlüğü,mahkeme vs.) oraya giderek, dosyadan, -tebliğ mazbatasını tetkik ederek- gerekli bilgilere ulaşabilirsiniz (tebligatın nerede kime ve ne şeklide yapıldığı vs.) dâvânızın yürümesi için bu gerekli ve de yeterli. zira tebligatınız yapılmış ise, icrâdaki süreler işlemeye başlar, dâvâ esastan görülür vs. zira;o noktadan sonra bir sorun veya usulsüzlük var ise, bu konuda size sorumluluk yüklenemeyeceği gibi; bir usulsüzlük var ise, muhatabın konu ile ilgili yasal yaptırımlara müacaat etmesi gerekir. bu tür olaylar tatbikatta o kadar sık rastlanmadığından, bu konuya bir sıkıntı yaşayacağınızı sanmıyorum. ("sözleşmede (kiracı,mecuru mesken ve ikâmetgâh olarak kullanacaktır. buraya yapılan tebliğ kendisine yapılmış sayılacaktır). maddesi var") diyorsunuz. işyeri olduğundan da bahsettiiniz. mecurunuz mesken mi işyeri mi?? fakat en önemlisi: kontrata bu şekilde bir madde koymak hiç de sağlam bir yöntem olmadığı gibi, - sizin de nitekim karşılaştığınız üzre-, uygulamada faydadan çok zarar görürsünüz. sebebini izâh edeyim: kanuni mevzuatı az çok öğrendiniz. dolayısıyla; eğer kontratta verilen adresler SAHTE ise,- siz istediğiniz kadar bahsettiğiniz meâlde madde koyun ve o kontrata güvenin- ihtilâf vukuunda asla tebligat yapamayacaksınız bildirilen adreslere. sahte bir ev adresi verildiğini varsayalım. oraya tebligat çıkardığınızda; muhatabın ilgili muhtarda kaydı olmadığından, "bu adreste böyle biri tanınmıyor" şerhi ile döenn, yapılamamaış bir tebligatla karşı karşıya kalacaksınız. öte yandan; bu mahzurları kontratta bertaraf edecek çözümler de mevcuttur. kiracınızın muhtarda kayıtlı ev adresini bulabildiniz mi? o halde şu an için en azından eski adresi olduğunu belirttiğiniz adrese tebligat yapılmasını sağlayabilirsiniz. en azından; (kanuni mükellef olduğu üzre) adres değişikliğini bildirmemiş olduğu cihetle; tebligat kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ yaptırma şansınız vardır. en kötü ihtimâlle, savcılık araştırması neticesinde adres tespit edilemezse ve "adres meçhul" sonucu çıkarsa, gazete ilân ile tebliğden başka çare yoktur.
alisinkay Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve yeni adres tebliğ memurunca da tespit edilemediği takdirde tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi, tebliğ tarihi sayılır. Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. Tebligat,tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.(Sayın Irmak'ın bahsettiği tebliğ yöntemi) Tebligat Kanunu Madde 21 - (Değişik: 6/6/1985 - 3220/7 md.) Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebli- gat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğ- den imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ih- tiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen ad- resteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşula- rından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Muhtara teslimdeki şahit kanunda yazının asıldığının ve evrakın muhtara veya ihtiyar heyetine bırakıldığının bildirildiği komşu veya kapıcı yada yöneticidir.Gerekçem madde 21; (Kanun maddelerini soru cevaplarken genellikle en basit hale indirmeye çalışırım) Mal beyanında bulunmamak suçu karşılığında hapis cezası var.İnsanların hapse girmesi de o kadar kolay değil.Postacı kapıya astım ama yırtılmış desin kimse görmedim desin sonra gitsin muhtara versin ve muhtarda seslenmesin.Ki çoğu muhtar özellikle büyükşehirlerde gerçekten mahallesinde kalıp kalmadığına bakmaksızın tebliği kabul ediyor.Onun için mümkün olduğu kadar şahit huzurunda yapılmalı diyorum hem posta memurunun hem de tebliğ edilmesi gereken kişinin haklarının korunması açısından kapıcı veya yönetici kapıdaki yazıyı zaten göreceklerdir.Madde 21 deki amaç tatilde veya herhangi bir nedenle evinde bulunmayan kişinin haberinin olmasını sağlamaktır.Ve o kişilere muhtara verildiğini de bildirmek zorundadır. Asılan hırsız değil, yakalanandır. Yasalar bal arisini mahkum eder, esek arisini beraat ettirir.
zara sayın ser'33, ileride yeni bir kiracıyla sözleşme yaptığınızda, ihtilâf vukuunda, tebligat konusunda muhtemelen ortaya çıkabilecek zorlukları ve tebliğ imkânsızlıklarını önlemek amacı ile, alınabilecek birçok tedbir mevcut olduğu gibi, kontratı ne şekilde tanzim edeceğiniz de, elbette ki çok önemlidir. kiracınız HİÇ KİRA ÖDEMEDİĞİNDEN, benim size tavsiyem şu olacaktır: kiracınıza ait başka muteber adresler tespit edemediyseniz ve başka bir (bulunduğu yerde elden tebliğ vs.gibi) çare de bulamadıysanız, (noterden ihbârnâme keşide etmeksizin) doğrudan ilgili icrâ müdürlüğüne giderek, "ilâmsız tahliye tâkibi" ne müracaat etmenizi ve söz konusu işyeri adresine tebligat çıkarttırmanızı öneririm. tebligat kanunu'nun (vaziyete göre uygulanması gereken) hükümleri gereği, söz konusu adrese tebligat yapılabileceği görüşündeyim. ilâmsız tahliye tâkibi, haciz ve tahliye tâlebinin yanısıra ihtârı da içerdiğinden, kiracınıza ayrıca noterden ihtârnâme göndermeniz gerekmez. bununla birlikte; muhakkak surette; (su vb. enerji ile ilgili,) halen adınıza kayıtlı olan sözleşmeleriniz var ise, ilgili kurumlara giderek; a) dilekçe ile müracaatla, kontratınızı ibrâz etmek sureti ile- usulsüz enerji kullanıldığına dair ihbârda bulununuz ve enerjinin kesilerek sayaca mühür vurulmasını tâlep ediniz. veyahut en iyisi; b) ilgili kurumlara müracaatla; gerekirse borçları ödeyerek,adınıza kayıtlı sözleşmelerin İPTÂL edilmesini, sayacın mühürlenmesini tâlep ediniz. (kiracınızın sarfiyatından kaynaklanan miktarları daha sonra kira bedeline ekleyerek tahsil edersiniz.) böylelikle adınıza enerji kullanılmasını önleyeceğiniz gibi, bu, kiracınız üzerinde de baskı oluşturacaktır. mecurda oturmaya niyetli ise, kendi adına enerji sözleşmesi yapmak ve kiranızı da icrâ müdürlüğüne ödemek zorunda kalacaktır. ödemediği takdirde, zaten (aynı adrese tebligat yaptırarak) icrâ tetkik merciinden tahliye kararı alarak uygulamaya koyarsınız. tebligatı söz konusu adrese çıkarttığınızda; posta memurunun, muhataba tebligatı bildirmesi hususunda beyânını aldığı kişinin, muhataba tebligatı herhangi bir nedenle haber vermemesi, tebligatın geçerliliğini hiç bir surette ortadan kaldırmaz. esasen; kanunda da bu konuda bir hüküm olmaması, suistimâle açık bir nokta teşkil etmemesi ve -böyle bir olgunun kötü niyetli kişiler tarafından kullanılmasını önlemek bakımdandır, diye düşünmekteyim. bu bağlamda; ("postacı kapıya astım ama yırtıldı desin, kimse göremedim desin sonra gitsin muhtara versin(..)") fikri, kanuni mevzuat ve uygulama ile ve somut gerçeklerle bağdaşmamaktadır. şayet böyle olsaydı, bu husus, suiniyetli borçlular ve diğer muhataplar tarafından-durumu kendi lehine çevirmek için- istismar edilirdi. kötü niyetli muhatap,gerçekte mutalli olmuş olduğu tebligatı, sanki haberdar olmamış gibi, ya ilgili kişileri yalancu şahit göstererek ya da başka yöntemlerle, tebligatı "hükümsüz" kılardı. uygulamaya bakacak olursak; örneğin icrâ memurluklarında veya muhtelif mahkemelerde; tebligat yapılmış sayıldığında, -ki burada birinci delil tebligatın ilgili yere dönen parçasıdır- icrâdaki süreler işlemeye, mahkemelerde ise dâvâ esastan görülmeye başlar. sayın hâkimin veya icrâ müdürünün görevi, tebligat yapılmış ise, gereken hukuki prosedürü uygulamaktan ibaret olup; (dur bakayım, ben bir de beyânı alınmış kimseye soracağım, muhataba haber vermiş mi, haber kâğıdı yapıştırılmış mı, vs.) diye soracak hali yoktur! emin olunuz ki; tebligattan haberi olmaması nedeni ile; bir insanın hapse girmesi de hem çok zor hem de çok kolay. akademik kariyere sahip fakat maddi bakımından zor durumda olan bir ahbap, bir gün aniden, - göz altına alındığında,- bilemediği , fakat bilâhare nezarette iken öğrendiği bir nedenden- gözaltına alındı. sebep: ödenmemiş borçlarla ilgili dosyalardan kaynaklanan, mal beyânında bulunmama suçundan verilen on günlük hafif hapis cezâları. nezaretten telefon ettiğinde; savcılığın infâz kaleminden verilen ilâmat numaralarını esas alarak, ilgili icrâ dosyalarına ulaşmak ve diğer tüm bilgilere ulaşmak mümkün oldu da, bu kişi, yaklaşık iki gününü içeride geçirdikten sonra, serbest kalabildi. meğerse ilgili tüm tebligatlar muhtara bırakılmış olduğundan, hapis cezâsı dahi kesinleşmiş olduğu gibi, savcılık, kesinleşmiş cezânın infâzı (teslim olması için) için dâvetnâme tebliğ etmiş olduğu halde, sonuç vermemiştir. bu arkadaş,ancak,hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılıp gözaltına alınınca, duruma vakıf oldu. başka bir arkadaşım, -21 günlük tatilde olduğu esnada- yazıhânesine (personel aracılığıyla) tebliğ edilen, müvekkiline ait gerekçeli karardan zamanında haberi olmadığından, 8 gün olan temyiz süresini geçirdiğinden ve temyiz hakkını kullanamadığından,bahse konu karar kesinleştiğinden, temyiz hakkını kullanamamıştır. konu ile ilgili sayısız örnek verilebilir. öte yandan; muhtarlar, muhatabın ilgili muhtarda kaydı var ise, muhakkak ki tebligatı almaktadırlar. işyeri olduğunun tespiti halinde de, tebligat karakola teslim edilmektedir. muhtarda muhatabın kaydı yok ise, elbette ki kabul etmeyecektir. ayrıca;bilindiği üzre; hukukta, tek ikâmetgâh prensibi geçerlidir. (bir kişi aynı anda iki yerde muhtarda kayıtlı olamaz.) elbette ki; muhtar, söz konusu yer bir işyeri ise ve muhatabın muhtarda kaydı yok ise, tebligatı almayacaktır.
zara sayın ser'33, ileride yeni bir kiracıyla sözleşme yaptığınızda, ihtilâf vukuunda, tebligat konusunda muhtemelen ortaya çıkabilecek zorlukları ve tebliğ imkânsızlıklarını önlemek amacı ile, alınabilecek birçok tedbir mevcut olduğu gibi, kontratı ne şekilde tanzim edeceğiniz de, elbette ki çok önemlidir. kiracınız HİÇ KİRA ÖDEMEDİĞİNDEN, benim size tavsiyem şu olacaktır: kiracınıza ait başka muteber adresler tespit edemediyseniz ve başka bir (bulunduğu yerde elden tebliğ vs.gibi) çare de bulamadıysanız, (noterden ihbârnâme keşide etmeksizin) doğrudan ilgili icrâ müdürlüğüne giderek, "ilâmsız tahliye tâkibi" ne müracaat etmenizi ve söz konusu işyeri adresine tebligat çıkarttırmanızı öneririm. tebligat kanunu'nun (vaziyete göre uygulanması gereken) hükümleri gereği, söz konusu adrese tebligat yapılabileceği görüşündeyim. ilâmsız tahliye tâkibi, haciz ve tahliye tâlebinin yanısıra ihtârı da içerdiğinden, kiracınıza ayrıca noterden ihtârnâme göndermeniz gerekmez. bununla birlikte; muhakkak surette; (su vb. enerji ile ilgili,) halen adınıza kayıtlı olan sözleşmeleriniz var ise, ilgili kurumlara giderek; a) dilekçe ile müracaatla, kontratınızı ibrâz etmek sureti ile- usulsüz enerji kullanıldığına dair ihbârda bulununuz ve enerjinin kesilerek sayaca mühür vurulmasını tâlep ediniz. veyahut en iyisi; b) ilgili kurumlara müracaatla; gerekirse borçları ödeyerek,adınıza kayıtlı sözleşmelerin İPTÂL edilmesini, sayacın mühürlenmesini tâlep ediniz. (kiracınızın sarfiyatından kaynaklanan miktarları daha sonra kira bedeline ekleyerek tahsil edersiniz.) böylelikle adınıza enerji kullanılmasını önleyeceğiniz gibi, bu, kiracınız üzerinde de baskı oluşturacaktır. mecurda oturmaya niyetli ise, kendi adına enerji sözleşmesi yapmak ve kiranızı da icrâ müdürlüğüne ödemek zorunda kalacaktır. ödemediği takdirde, zaten (aynı adrese tebligat yaptırarak) icrâ tetkik merciinden tahliye kararı alarak uygulamaya koyarsınız. tebligatı söz konusu adrese çıkarttığınızda; posta memurunun, muhataba tebligatı bildirmesi hususunda beyânını aldığı kişinin, muhataba tebligatı herhangi bir nedenle haber vermemesi, tebligatın geçerliliğini hiç bir surette ortadan kaldırmaz. esasen; kanunda da bu konuda bir hüküm olmaması, suistimâle açık bir nokta teşkil etmemesi ve -böyle bir olgunun kötü niyetli kişiler tarafından kullanılmasını önlemek bakımdandır, diye düşünmekteyim. bu bağlamda; ("postacı kapıya astım ama yırtıldı desin, kimse göremedim desin sonra gitsin muhtara versin(..)") fikri, kanuni mevzuat ve uygulama ile ve somut gerçeklerle bağdaşmamaktadır. şayet böyle olsaydı, bu husus, suiniyetli borçlular ve diğer muhataplar tarafından-durumu kendi lehine çevirmek için- istismar edilirdi. kötü niyetli muhatap,gerçekte mutalli olmuş olduğu tebligatı, sanki haberdar olmamış gibi, ya ilgili kişileri yalancu şahit göstererek ya da başka yöntemlerle, tebligatı "hükümsüz" kılardı. uygulamaya bakacak olursak; örneğin icrâ memurluklarında veya muhtelif mahkemelerde; tebligat yapılmış sayıldığında, -ki burada birinci delil tebligatın ilgili yere dönen parçasıdır- icrâdaki süreler işlemeye, mahkemelerde ise dâvâ esastan görülmeye başlar. sayın hâkimin veya icrâ müdürünün görevi, tebligat yapılmış ise, gereken hukuki prosedürü uygulamaktan ibaret olup; (dur bakayım, ben bir de beyânı alınmış kimseye soracağım, muhataba haber vermiş mi, haber kâğıdı yapıştırılmış mı, vs.) diye soracak hali yoktur! emin olunuz ki; tebligattan haberi olmaması nedeni ile; bir insanın hapse girmesi de hem çok zor hem de çok kolay. akademik kariyere sahip fakat maddi bakımından zor durumda olan bir ahbap, bir gün aniden, - göz altına alındığında,- bilemediği , fakat bilâhare nezarette iken öğrendiği bir nedenden- gözaltına alındı. sebep: ödenmemiş borçlarla ilgili dosyalardan kaynaklanan, mal beyânında bulunmama suçundan verilen on günlük hafif hapis cezâları. nezaretten telefon ettiğinde; savcılığın infâz kaleminden verilen ilâmat numaralarını esas alarak, ilgili icrâ dosyalarına ulaşmak ve diğer tüm bilgilere ulaşmak mümkün oldu da, bu kişi, yaklaşık iki gününü içeride geçirdikten sonra, serbest kalabildi. meğerse ilgili tüm tebligatlar muhtara bırakılmış olduğundan, hapis cezâsı dahi kesinleşmiş olduğu gibi, savcılık, kesinleşmiş cezânın infâzı (teslim olması için) için dâvetnâme tebliğ etmiş olduğu halde, sonuç vermemiştir. bu arkadaş,ancak,hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılıp gözaltına alınınca, duruma vakıf oldu. başka bir arkadaşım, -21 günlük tatilde olduğu esnada- yazıhânesine (personel aracılığıyla) tebliğ edilen, müvekkiline ait gerekçeli karardan zamanında haberi olmadığından, 8 gün olan temyiz süresini geçirdiğinden ve temyiz hakkını kullanamadığından,bahse konu karar kesinleştiğinden, temyiz hakkını kullanamamıştır. konu ile ilgili sayısız örnek verilebilir. öte yandan; muhtarlar, muhatabın ilgili muhtarda kaydı var ise, muhakkak ki tebligatı almaktadırlar. işyeri olduğunun tespiti halinde de, tebligat karakola teslim edilmektedir. muhtarda muhatabın kaydı yok ise, elbette ki kabul etmeyecektir. ayrıca;bilindiği üzre; hukukta, tek ikâmetgâh prensibi geçerlidir. (bir kişi aynı anda iki yerde muhtarda kayıtlı olamaz.) elbette ki; muhtar, söz konusu yer bir işyeri ise ve muhatabın muhtarda kaydı yok ise, tebligatı almayacaktır.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 26/04/2024 17:37:18