Av.Fırat Bayındır |
Bu gün Cuma, hafta bitti, 2 gün tatil (ama beynimiz yine işimizde). Gecenin bu saatlerinde, bir köroğlu bir de ayvaz kalınmışsa ( birisinin çok hoşuna gidecek amma...) ve de bu yaşta ne yapılırsa onu yapıyorum. Bir yandan günün yılın muhasebesi,bir yandan hukuki.net ve bu günkü bir telefon görüşmem kulaklarımda dolanıyor. Derken aklıma bu şiir geliyor.
Makinalaşmak istiyorum!
trrrrum
trrrrum
trrrrum!
trak tiki tak!
Makinalaşmak
istiyorum!
Beynimden etimden iskeletimden
geliyor bu!
Her dinamoyu
altıma almak için
çıldırıyorum!
trrrrum
trrrrum
trrrrum!
Mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
Nazım Hikmet' in bu şiiri belki de insanın insan olarak kendisine ne kadar yabancılaştığını, maddeciliğin insanı sarıp sarmaladığını, duygu ve davranışların mekanikleştiğini anlatıyor bizlere.
Telefondaki ses Avea müşteri hizmetleri servisinde görevli bir bayana ait.
Diyorum ki;
Benim bir ağabeyim,dostum müvekkilim bir emekli öğretmenin kızı henüz 18 yaşının altında ve geçen sene nasıl becerdiyse babasının adını kullanarak Avea' dan bir hat almış ve şimdi babası aleyhinde icra takibi açılmış. Sizin bayiiniz kimlik kontrolü yapmadan yaşı da tutmayan üstelik babasının adını kullanan bir kız çocuğuna bu hattı nasıl verebilmiş? Kimdir bu bayi ?
Efendim, diyor bayan;
Eğer konu icra takibi ise, onu takibi yapan avukatla görüşeceksiniz. Biz size istediğiniz bilgileri veremeyiz onu ancak hat sahibine söyleyebiliriz.
Ama diyorum, bakın bu hat iptal edilmiş, ben bir müşteri şikayeti için arıyorum ve sizden yani Avea olarak bu hattı nasıl verdiğinizi öğrenmek istiyorum.
Yanıt kesin ve net, hat sahibine bilgi veririz.
Peki diyorum kapanan hattın sahibi yanımda buyurun konuşun...
Telefonu veriyorum,adını soyadını öğrendikten sonra, biz bu hattın hangi bayiden verildiğini bilemeyiz diyor.
Bu sefer Avea Genel Müdürlüğünü arıyorum ve bir avukat bulup aynı dili konuşup anlaşmayı umuyorum. Karşıma yine bir bayan çıkıyor ve kendimi tanıtıyorum. "Ben Avukat Fırat Bayındır, hukuk müşavirliğini bağlar mısınız?"
Konu neydi acaba? (adliye dedikodusu yapacaktık da...)
"Bir avukatınız ile görüşmek ve bir konuda bilgi almak istiyorum, bir müşteri şikayeti konusunda danışacağım."
" Efendim müşteri şikayetlerinizi 444.... nolu telefona bildirirseniz yardımcı olurlar." ( hadi yaa, bak iyi ki söyledin... nasıl da düşünemedik bunu)
"Bakın bayan ben avukatım ve benimle aynı dili konuşan bir meslektaşımla hukuki bir konu görüşeceğim."
" Efendim konu neydi acaba? ( Efendim tek mi yoksa çift hörgüçlü deve mi daha makbuldür diye soracaktık)
"Bir müvekkilim hakkında yapılan icra takibi."
"Aaa o konuda bizim bölgesel sözleşmeli avukatlarımız var onlarla görüşeceksiniz." ( aaa... demek ki icra takiplerini avukatlar yaparmış)
"Sevgili bayan, ( burada hafiften artık dişler gıcırdamakta, ses boğuklaşmakta ve genizden gelmektedir) takibi yapan sözleşmeli avukatınızla da, müşteri hizmetlerinizle de görüştüm, bu konuda onlardan değil sizin avukatlarınızdan bilgi almam lazım."
"Hangi bölgeydi? Ben size bölge avukatını........" (burda film kopar)
"BANA HUKUK MÜŞAVİRLİĞİNİ BAĞLARMISINIZ ARTIK LÜTFEN!!!"
Çok şükür karşımda aynı dili konuşan bir meslektaşım ve sağ olsun toplam 2 dakika süren görüşme sonunda sağlanan anlaşma....
Görüyorum ki giderek her şey önceden dökülmüş kalıplar içinde mekanikleşiyor, otomatikleşiyor.Sorular ve cevapları da ,sorunlar ve çözümleri de. Seçenek giderek kayboluyor, düşünme ve daha önemlisi dinleme- anlama ve muhakeme gücünü yitiriyoruz. Bu sadece bir örnek olay. Müşteri hizmetlerine iletilmesi muhtemel şikayetler ve çözüm yolları önceden üretilmiş ve çözüm yolları da kendilerince tasarlanıp kalıplara dökülerek belletilmiş ve insanlar mekanik papağan gibi sizi hiç dinlemeden tıpkı bir arama motoru gibi anlattıklarınıza bakarak çalıştırdıkları arama motoru verilerine göre cevaplarını veriyor, yetmiyormuş gibi bir de sizi yönlendirmeye çalışıyorlar. Giderek özgür düşünce kayboluyor, seçim yapmamanın da mesela bir seçim olabileceği gibi bir seçenek hayatlarında yok sanki, ya kırk katır ya kırk satır.. Böylece sanki herşey sizin dışınızda gelişiyor, sizin müdahale gücünüz kaybolmuş bir anlamda kaderiniz sizin dışınızda görünmez bir el tarafından tayin ediliyor hissine hiç kapılmadınız mı? Önceden ve sizin dışınızda ama sizin için planlanmış bir hayat, makineleşmiş bir hayat.. mekanikleşmiş yaratıcılıktan yoksun insanlar....Nasılsa birileri senin için bir şeyler yaratıyorlar, sen sana yüklenen görevi en iyi biçimde ama hiç sorgulamadan yerine getir, ki sorunsuz yaşayasın..
Ben böyle yaşamak istemiyorum....... YA SEN?
|