 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Kredi kartı kullanımında kimlik sorulması |
Qaan |
Kredi kartımla alışveriş yaptığımda, kimlik sorulması beni rahatsız ediyor. Kasadaki çalışan, "Kimliğinizi görebilir miyim?" dediğinde, bunu kişisel olarak rencide edici buluyorum. Müşteriye, potansiyel dolandırıcı muamelesi yapılmış oluyor.
Bu soru sorulduğunda, kesin bir dille "Hayır!" desem, ortaya çıkan hukuki durum ne olabilir diye fikir almak istedim. Sözgelişi, bir mağaza veya marketten seçtiğim ürünü, kimlik göstermeden kredi kartıyla alamayacağımı iddia etseler, hukuken haklı mı olurlar? Ya da böyle bir iddia ile ürünleri vermekten kaçınsalar, hukuken hatalı mı yoksa haklı durumda mı olurlar?
"Yasal olarak kimlik sorma dayanağınız ve yetkiniz yok." deyip, tahsilatı kredi kartından yapmalarında diretirsem ve ne olursa olsun ürünlerle birlikte mağazadan çıkıp gideceğimi söylesem haklı durumda mı olurum?
Konu ile ilgili yorum yapıp, yardımcı olabileceklere, şimdiden teşekkürler.
|
Admin |
Vereceğim yanıtı aslında bildiğinize eminim; ancak yine de bazı saptamalarda bulunalım;
- Kredi kartı kullanımında kimlik sorulması öncelikle tüketici yararına bir işlemdir. Bununla kartınızın çalınma, kaybolma gibi hallerde başkalarınca kullanılmasına engel olunmaya çalışılmaktadır,
- Kimlik sorulması alışveriş yaptığınız yer açısından da çok önemlidir. Tüketici kanununa göre kredi kartı sahibi slipteki imzanın kendisine ait olmadığını ispat eder ise bütün sorumluluk Mağaza sahibine yüklenmektedir. BU durumda kimlik sormayan mağaza sahibi yapılan harcamayı bankadan alamamakta ve kendi cebinden karşılamaktadır.
Bu itibarla kredi kartı kullanırken kimlik sorulması bizleri rahatsız etmemelidir. Bu hem kredi kartı sahiplerinin hem de kredi kartı ile satış yapanların menfaatlerinin korunması için gereklidir. Diğer taraftan kimlik sadece gösterilmektedir, diğer bir ifade ile kimlik bilgileri kayıt edilmemektedir.
Hoşlanmasak da bu lazımelere uymak, ileride çıkabilecek çalıntı kredi kartı mağduriyeti neticelerine muhattap olmaktan daha pratiktir.
Saygılarımla.
https://www.hukuki.net - https://www.hukukara.com |
Qaan |
Ben yine de soruma yanıt olabilcek türde, konunun hukuki yanıtını merak ediyorum.
|
Emrah Yavuzcan |
Yeni düzenlemeye göre,
KİMLİK GÖSTERMEK ZORUNLU
Kart hamili, kartın kullanımı sırasında üye işyerince talep edilmesi halinde kimlik belgesi ibraz etmek zorunda olacak. Bu kontrollerin yapılmamasından yararlanılarak gerçekleştirilebilecek haksız kart kullanımından doğan zararlardan üye işyerleri sorumlu olacak.
Üye işyerleri, tek bir kredi kartı ile yapılacak ödeme tutarının belirli bir tutarı aşması halinde üye işyeri anlaşması yapan kuruluştan kartın kabulü için yetki almakla yükümlü tutulmuş ise bu sınırı aşan harcamanın tamamı için yetki almak zorunda olacak. Bu sınırı aşan işlemlerin yetki alınmadan gerçekleşmesi durumunda üye işyerleri satılan hizmet ve mal bedelini üye işyeri anlaşması yapan kuruluştan talep edemeyecek.
Olayda, "müşteriye potansiyel dolandırıcı muamelesi" düşünceniz yanlıştır. Burada sizin güvenliğiniz daha ön planda tutulmaktadır. Düşünün, kredi kartınız çalındı... Biri de bulup kullanmaya başladı, sonra... Sizden mi çıksın istersiniz onun harcadığı tutar?
"Hayır" derseniz mağaza size satışı gerçekleştirmek zorunda değildir, büyük ihtimal de satışı gerçekleştirmez. Hukuken olay budur.
Yasal olarak kimlik sorma dayanakları var. Haksız olursunuz.
Bu arada sevgili admin'in yazdıklarından yararlanmanızı tavsiye ediyorum.
en iyiyi bulmak için çalışırken, iyiyi kaybetmeyin... |
Av.Tayfun Eyilik |
Kredi kartımla alışveriş yaptığımda, kimlik sorulması beni rahatsız ediyor. Kasadaki çalışan, "Kimliğinizi görebilir miyim?" dediğinde, bunu kişisel olarak rencide edici buluyorum. Müşteriye, potansiyel dolandırıcı muamelesi yapılmış oluyor
siz sanırım bu güne kadar kredi kartınızı kaybetmediniz veya çaldırmanız. İnşallah çaldırmazsınız da . Aksi halde kartınızla işlem yapan kişiye kimlik sormayan bir kasiyer olursa başınıza gelebilecek şeyler hiç hoşunuza gitmezdi emin olun.
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
JUDAS |
Ah be sevgili arkadaşım...
Şu dandik konularda göstrdiğiniz duyarlılığı, hakikaten önemli konularda da gösterseniz bugün bu ülke bu halde olurmuydu acaba...
Ama madem ısrarcısın, sana daha önce yanıt veren arkadaşlarımın cevapları baki kalmak kaydıyla sadece bir ekleme yapayım ve bu gerçekten saçma konuya bir nokta koyalım.
Yargıtay'ın bu konuda artık yerleşmiş içtihatları da mevcut. Yani bu konu artık tartışılmıyor. Sorumluluk hukuku bakımından risk sahibi olan kişilerin alması gereken insani ve kabul edilebilir tedbirlere hukukumuz cevaz veriyor..
Şayet arzu edilirse sözkonusu Yargıtay kararlarının tarih ve numaraları ile birlikte metnini de burada yazabilirim.
Gerçekten daha önemli konularla ilgilenmek dileğiyle..
Puxa Vida |
Bagaytuğ |
Sayın JUDASS,
Qaan'ın hukuki bir cevap almak istediği sorusunu küçümsemenizi yadırgadım, ayrıca bu konu, sitede tartışılan bazı konulardan çok daha önemli bir soru hakkında. Hergün herkesin karşılaştığı bir konu...
Daha da önemlisi, henüz bir iletiniz olmasına rağmen bu sitede tartışılması gereken konular hakkında ahkam kesecek kadar "hukuki.net" tecrübeniz nasıl oluyor?
Sahte kişiliklerden nefret ederim...
|
Bagaytuğ |
Qaan'ın açtığı foruma "SAÇMA" demek nasıl oluyor da küçümsemek olmuyor?
Tutarsız yazılarınız ve "HAKARET"e varan mesajlarınız ancak sizi küçültüyor...
Bu forumdaki seviyeyi düşürdüğünüz için ayrıca kınıyorum...
|
Kaan V. |
Sayın JUDAS;
Lütfen gereksiz polemik yaratmayınız.
Bu arada, Site Sakinlerine hakaret etme hakkına sahip olmadığınızı hatırlatırım.
Eğer birşeyler yazmak istiyorsanız, ("Şayet arzu edilirse sözkonusu Yargıtay kararlarının tarih ve numaraları ile birlikte metnini de burada yazabilirim.
Gerçekten daha önemli konularla ilgilenmek dileğiyle..") konuyla ilgili Yargıtay Kararlarını bizimle paylaşırsanız seviniriz.
www.hukuki.net |
commodore1tr |
İlginç bir konu ;
Aslında bence en iyi yanıt sayın adminden gelmiş. Ancak sayın Qaan tatmin olmamış , sayın admin 'kimlik sorgulamasının kişi lehine olduğundan dolayı yapıldığını' açıkça yazmış.
Bu arada sayın Jawussan sanıyorum ki yanlış değerlendirme yapmış işyerlerinin kimlik sorması yasal zorunluluık değildir. Vede kimlik göstermek zorunlu değil diye biliyorum hatta bu konuda oldukça fazla yazı okudum. Önemli olan imzadır. Burada sahtekarlığa karşı bankalarca önlem olarak 'kredi kartının arka yüzeyindeki kart hamilinin imza bloğunun kullanımdan önce imzalanması' istenmektedir. Yani aslında işyeri kimliği değil arka yüzdeki 'imzayı kontrol etmekle' yükümlüdür. Ancak burada ortaya şu sorun çıkıyor (Buda enteresandır bizim gibi ülkelerde çıkıyor) 'Bankalar kartınızın arkasını imzalayın diyor. Böylece hırsıza imzamı kopya etme olanağı tanınıyor.' deniliyor. Aslında uygulamaya göre kredi kartını kaybeden kişi anında ilgili birime haber vermek zorunda böylece bir kart yürürlükten o anda kalkıyor dahada önemlisi karta 'çalıntı' ibaresi ekleniyorki işyeri bu kartı gördüğünde polise haber verme zorunluluğu getiriyor. (İşyerinede karta el koy ibaresi çıkıyor)
Bu bağlamdan bakıldığında eğer kişiler anında kayıp çalıntı bildirimi yapsalar en azından kendilerini korumuş olurlar kaldıki kart hırsızlığı sahtekarlığı gibi işlerle uğraşan gözü dönmüş kişiler kolaycada kimlik üretebilirler... Ancak sayın qaan ın dediği gibi diretme karşısında işyerininde satış yapmama yetkisi vardır. İşyeri de kendi güvenliği ve hali hazır yanlış doğru teamüllere göre bir uygulamayı yaptığı için 'peşin yani nakit para' haricinde size satış yapmayı reddedebilir. Dolayısı ile malınızı ya nakit almak yada almamak zorunda kalırsınız. Eğer dediğiniz gibi 've ne olursa olsun ürünlerle birlikte mağazadan çıkıp gideceğimi söylesem haklı durumda mı olurum?' yaparsanız BİR ANDA ENTERESAN BİR ŞEKİLDE 'HIRSIZ' KONUMUNA DÜŞERSİNİZ.
Hukukçu değilim ancak teamullerin hukuken bir karine olduğunu her nekadar 'yasal zeminde yer bulmasada' kimlik göstermeden mal vermeyen işyerinin haklı çıkabileceğini sanıyorum. Durduk yere ŞÜPHE çekmiş olursunuz. Ancak işyeri kimseye kimlik sormuyor bir size soruyorsa durum daha değişiktirki onu sorabilirsiniz..
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Emrah Yavuzcan |
Sayın commodore1tr, yukarıda yazdıklarım BDDK’nın hazırladığı Banka ve Kredi Kartları Kanun taslağına göredir. Yanlış olduğunu zannetmiyorum:)
Sayın JUDAS, dikkatli konuşun, saçmalamayın. Bu nasıl bir yazı, nasıl bir konuşma? Kimseye hakaret etme hakkınız yok, özellikle hukuki.net üyelerine.
en iyiyi bulmak için çalışırken, iyiyi kaybetmeyin... |
Av.Tayfun Eyilik |
BDDK’nın hazırladığı Banka ve Kredi Kartları Kanun taslağına göredir
hali hazırda taslak halinde olup yasalaşmamıştır.
Kartınızı kaybettiğinizi ya da çalındığını öğrenir öğrenmez bankanızı arayıp iptalişlemlerini başlatmanız gerekir. İptal bildirimini yaptığnız ana kadar yapılan harcamalaradan sorumlu olursunuz.
Genellikle kısa sürede bu kartlar iptal edildiği için çalan kiiler ayrıca sahte bir kimlik üretmekle uğraşmıyorlar
Üye iş yerleri açısından ise durum her ne kadar kimlik gösterme mecburiyeti olmasa dahi sadece imzayı karşılaştırmak yeterli olmamaktadır. Unutmamak gerekir ki yasal zorunluluk olmasa dahi "basiretli bir tacir gibi davranma zorunluluğu üye iş yerlerine bu araştırmayı yapma zorunluluğu da getirmektedir kanımca. Çünkü kredi kartı hırsızlığının benzeri olayların yoğun olarak yaşandığı zamanlarda iş yerinin ben sadece imzaya bakarım gerisi beni ilgilendirmez diyemez.
Hayatın olağan akışına aykırı alış verişlerden sorumludur. Örneğin kartta bir bayan ismi var iken alış veriş yapan erkek ise buna rağmen kimlik sormuyorsa bu iş yerini iyi niyetli davrandığını kim söyleyebilir.
gerçi sorulan soru hukuki boyutları açısınıdan bunu yada şunu yapmaya hakkım varmı sorusuna net bir cevap verildi ancak yaşananları hatırlatmak anlamında bunları yazmak gereğini hissettim.
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
Bagaytuğ |
Yasaları bir kenara bırakıp kendi adıma konuşursam, ufak tefek alışverişlerdeki kimlik sorma hadisesi hiç hoşuma gitmiyor, özellikle İslami market zinciri xxx in iki kutu süt için bile kimlik sormasından dolayı alışverişimi, rahatsızlık duymayacağım yerlerden yapıyorum...
Olaya esnaf yönünden de bakabildiğim için, müşterilerin genelinin kimlik sorulmasından dolayı darıldığını da görüyorum. Esnaf içinde de genel olarak bir kimlik sorma limiti var zaten (yasal olmasa da) örneğin 100 milyondan fazla bir alışveriş için soruluyor... Kim çalıntı bir kartla 2 kutu süt almaya gider ki...?
Ayrıca kimlikte "din, medeni durum" gibi özel bilgiler de var, bazıları bunların ulu orta yerde gözükmesini istemeyebilir...
|
JUDAS |
Sevgili dostlarım..
Bir anlık öfkeyle yazılan yukarıdaki metin için gerek muhatabımdan ve gerekse diğer arkadaşlarımdan özür dilerim. Haklısınız.. Burada bilgi paylaşımı için bulunuyoruz..
Bu konu ile ilgili Yargıtay kararını aşağıda özet olarak ve numara/tarih bilgisiyle yazdım. Sanırım konuya açıklık getirecektir.
Saygıyla...
ÖZET : Kredi kartı île yapılan harcamalarda, gerek üye iş yerinin, kredi kartı ile harcamalarına izin veren ticari müessesenin ve gerekse kredi kartı hamilinin, kartın kullanılmasında gerekli özeni göstermeleri ve kredi kartının kötü kullanımım olanak vermeyecek önlemleri almaları gerekir. (818 s. BK.m.1, 19)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan H. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Kredi kartı ile yapılan harcamalarda gerek üye iş verinin yani, kredi kartı ile harcamalarına izin veren ticari müessesenin ve gerekse kredi kartı hamilinin, kredi kartının kullanılmasında gerekli özeni göstermeleri ve kredi karlının kötü kullanımına olanak vermeyecek önlemleri almaları gerekmektedir. Bu bağlamda kredi kartı hamilinin kredi kartının bir başkasının eline geçip kötü kullanımını önleyecek tedbirleri almaşı, kredi kartı ile harcamaya izin veren müessesesinin harcama yapan kişinin kredi kartı hamili olup olmadığı bir başka deyişle kredili müşterisi tarafından kullanılıp kullanılmadığım, gerekli hüviyet kontrolü yapmak suretiyle denetlenmesi gerekmektedir. Kuşkusuz kredi kartının kaybedilmiş olduğu, üye işyerine bildirilmiş olmasına karşın, kartla yapılan harcama" ya izin verilmesi, ticari müessesenin bu harcamalardan doğacak riski üstlenmesin; gerektirir. Açıklanan bu hususlar gereği gibi araştırılmadan, yetersiz inceleme ile yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 19.6.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
( Y. Ondokuzuncu Hukuk Dairesi, 19.06.2001 T., 2001/986 E., 2001/4798 K.)
Puxa Vida |
JUDAS |
Öfkeli mesajım tarafımca silinmiştir..
Bilginize..
Saygıyla..
Puxa Vida |
Qaan |
Kişisel olarak zıtlaşma amacıyla değil tabii ki. Ama Öncelikle kişisel düşüncelerimi yazayım.
Ben kimlik sorulmasının bizim iyiliğimiz için olduğu savunmasını yapacak görevliyi çok da samimi bulamam. Bu olsa olsa haklı çıkabilmek amacıyla söylenmiş bir bahanedir. İyiliksever biri, sokaklara çıkıp, yardıma muhtaç bir dolu insan bulabilir.
Örnek vermek gerekirse, bir sinemanın indirimli gününde 5 milyonluk bilet tutarı için kimliğim soruldu. Kredi kartı çalınması yoluyla harcama yapılması, çok da yaygın bir suç değildir sanırım. Kaldı ki çalıntı olması halinde bile, bir sinema 5 milyon için batmaz. Olsa olsa kimlik sorduğu müşterilerini küstürür. Ve böyle bir çalıntı kredi kartı olayı sanırım sinemanın başına hiç gelmemiştir. Bir hırsız çalıntı kredi kartı kullanarak girdiği sinemada iki saat boyunca film izleyerek, yakalanma riskini göze alır mı? Hem de 5 milyon için.
Kredi kartlarının bazılarında, satın alınan ürünlerin çalınmasına ya da hasara uğramasına karşı sigortalanması gibi bir uygulama var. Aynı bu şekilde, kredi kartının yabancı kişiler tarafından kullanılmasına karşı da sigorta güvencesi uygulaması yapılabilir.
Sayın commodore1tr ise, ürünlerle mağazadan çıkacağımı söylemem konusunda, hırsız konumuna düşeceğimi söylemiş. Ama ortada bir çalma eylemi yok ki. Bir gasp da yok. İşyeri alacağını almaktan kaçınıyor bir nevi. Etiket koyduğu bir malı, o fiyattan satmak zorunda değil mi yasal olarak? Parasal olarak ödeme yaptığımızda da almaktan kaçınmasıyla aynı durum söz konusu değil mi? Ben ödeme için kredi kartımı veriyorum. Ama almaktan kaçınıyor. Bu durumda ürünlerle çıkıp gitsem, bu fiilin adı hırsızlık olmaz ki. Çalma tanımına uyacak bir eylem söz konusu değil diye düşünüyorum. Madem yasal olarak satmak zorunda, alacağından kaçınırsa, ben de ürünlerle birlikte çıkıp gideceğimi açıkça ifade ettikten sonra, hala aynı tutumunu devam ettirirse, ben de alır ürünleri çıkar giderim.
(Bu arada gerçekten soruya yanıt olabilecek ifadeleri için sayın commodore1tr 'e teşekkür ederim.)
Bunun dışında bir diğer konu da, kimlik görmeye yetkili olan kişi yasalarca belirlenmemiş. Hangi merciden aldığı yetkiye dayanarak 18 yaşındaki genç bana (hem de küstahça) kimlik sorabiliyor? Var mı böyle bir izin ya da yetki belgesi? Yok. Bu yetkiyi, Valilikten mi almış? Emniyet Müdürlüğü'nden mi almış? İçişleri Bakanlığı'ndan mı almış? Kimden almış? Hangi hukuki düzenleme o kişiye bu tür bir kişisel yetki kazandırmış? Böyle bir durumun yasal ayrıntısı ve net bir dayanağı yok.
Not bunlar benim düşüncelerim tabii ki. Herkes kendi düşüncesini söyliyecek ki, makul olan durum ve asıl önemlisi de, yasalara uygun olan durum, ayrı ayrı netlik kazanıcak.
|
Av.Tayfun Eyilik |
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; Qaan:
Ben kimlik sorulmasının bizim iyiliğimiz için olduğu savunmasını yapacak görevliyi çok da samimi bulamam. Bu olsa olsa haklı çıkabilmek amacıyla söylenmiş bir bahanedir. İyiliksever biri, sokaklara çıkıp, yardıma muhtaç bir dolu insan bulabilir.
Görevlinin başka ne amacı olabilir sizce ? Sizin kimliğinizi görerek ne kazanmaktadır.? doğrusu anlamadım. ? Neyi haklı çıkarmaya çalışmaktadır görevli biraz açıklasanız daha iyi olur.
Alıntı: ... Kredi kartı çalınması yoluyla harcama yapılması, çok da yaygın bir suç değildir sanırım.
Yanlış sanıyorsunuz. Bankacı kimliğim ile söylüyorum aksine çok yaygındır. .
Alıntı: Kaldı ki çalıntı olması halinde bile, bir sinema 5 milyon için batmaz. Olsa olsa kimlik sorduğu müşterilerini küstürür. Ve böyle bir çalıntı kredi kartı olayı sanırım sinemanın başına hiç gelmemiştir. Bir hırsız çalıntı kredi kartı kullanarak girdiği sinemada iki saat boyunca film izleyerek, yakalanma riskini göze alır mı? Hem de 5 milyon için.
Kendisi iki saat beklemez zaten satar . Benim karşılaştığım olaylarda çaldığı kart ile mc donalds”dan hamburger bile alanlar vardı
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
Av.Tayfun Eyilik |
Alıntı:
Kredi kartlarının bazılarında, satın alınan ürünlerin çalınmasına ya da hasara uğramasına karşı sigortalanması gibi bir uygulama var. Aynı bu şekilde, kredi kartının yabancı kişiler tarafından kullanılmasına karşı da sigorta güvencesi uygulaması yapılabilir.
Sigorta konusu başka bir konudur. Yinede sorumlu davranma yükümlülüğünden kurtarmaz kimseyi.
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
Av.Tayfun Eyilik |
Alıntı:
Sayın commodore1tr ise, ürünlerle mağazadan çıkacağımı söylemem konusunda, hırsız konumuna düşeceğimi söylemiş. Ama ortada bir çalma eylemi yok ki. Bir gasp da yok. İşyeri alacağını almaktan kaçınıyor bir nevi. Etiket koyduğu bir malı, o fiyattan satmak zorunda değil mi yasal olarak? Parasal olarak ödeme yaptığımızda da almaktan kaçınmasıyla aynı durum söz konusu değil mi? Ben ödeme için kredi kartımı veriyorum. Ama almaktan kaçınıyor. Bu durumda ürünlerle çıkıp gitsem, bu fiilin adı hırsızlık olmaz ki. Çalma tanımına uyacak bir eylem söz konusu değil diye düşünüyorum. Madem yasal olarak satmak zorunda, alacağından kaçınırsa, ben de ürünlerle birlikte çıkıp gideceğimi açıkça ifade ettikten sonra, hala aynı tutumunu devam ettirirse, ben de alır ürünleri çıkar giderim.
(Bu arada gerçekten soruya yanıt olabilecek ifadeleri için sayın commodore1tr 'e teşekkür ederim.)
Baştan sona kadar yanlış biraz hatırlamakta herkes için fayda var : I- Sözleşmenin tanımı
Bir alım-satım sözleşmesi, sözleşmeye taraf olanlar arasında bağlayıcı bir anlaşmadır. Yetkili taraflar, belirli bir konu (mal), karşılıklı mutabakat ve karşılıklı yükümlülükler, bir sözleşmenin asli unsurlarıdır. Sözleşme, taraflar arasında varılan anlaşmanın sonucudur. Tipik bir iş ilişkisinde, taraflardan birinin yaptığı bir teklife (icap), karşı tarafın bu teklifi koşulsuz olarak kabul ettiğini bildirmesiyle sözleşme oluşur. Tüm hukuki sistemlerde bir sözleşmenin şekillenmesi için temel prensip; teklif sahibinin bir teklifte bulunması, kendisine teklif yapılan tarafın bu teklifi kabul etmesi koşuludur.
Borçlar Kanunu'nun 182'nci maddesinde satım (satış) sözleşmesi şöyle tanımlanmaktadır. "Satım öyle bir akittir (sözleşmedir) ki onunla satıcı, satılan malı alıcının iltizam ettiği (üstlendiği) semen (satış bedeli) mukabilinde alıcıya teslim ve mülkiyeti ona nakleylemek borcuna tahammül eder (yüklenir)".
Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere satım (satış) sözleşmesi "iki tarafa borç yükleyen sözleşme"lerdendir. Diğer bir ifadeyle, satıcı ve alıcı hem borçlu, hem de alacaklıdırlar. Gerçekten satıcı, satılan şeyin mülkiyet ve zilyetliğini alıcıya devretmek bakımından borçlu, semeni (satış bedelini) ondan istemek (talep etmek) bakımından alacaklıdır. Aynı şekilde alıcı da, semeni satıcıya ödemek bakımından borçlu, fakat satılan şeyin mülkiyet ve zilyetliğinin kendisine devredilmesini istemek (talep etmek) bakımından alacaklıdır. Diğer taraftan, alıcı ve satıcının edimleri karşılıklı olarak mübadele edilmekte (değiştirilmekte) olduğundan dolayıdır ki, satım (satış) "tam iki taraflı borç yükleyen sözleşme"lerdendir.
Kişiler arasındaki ilişkilerden doğan borç ve alacakları düzenleyen Borçlar Hukuku, Medeni Hukuk'un bir dalıdır. Borç, bir kişinin diğerlerine karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu mükellefiyetten oluşan bir hukuki bağı anlatır. Borç, iki (veya daha çok) kişi arasındaki borç ilişkisi denen hukuki bir bağdır. Bu ilişki, bir şeyin yapılması (bir paranın ödenmesi, bir malın mülkiyetinin devredilmesi, vb.) veya bir şeyin yapılmaması (haksız rekabet yapılmaması, vb.) biçiminde ortaya çıkar.
Borç ilişkisinde üç unsur bulunur:
· Mevcut bir borç ilişkisine dayanarak, bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını isteme hakkına sahip olan "alacaklı",
· Alacaklının istediği bu şeyi yapmak veya yapmamak zorunda olan "borçlu",
· Borç ilişkisi nedeniyle (kanuna, ahlaka ve adaba aykırı olmaması kaydıyla) bir şeyin teslimi, yapılması veya yapılmaması biçiminde ortaya çıkan "edim".
Görüldüğü gibi bir borç ilişkisinde muklaka iki taraf (alacaklı ve borçlu) ve bir de edim bulunur.
II- Bir sözleşmenin esaslı unsurları
Bir sözleşmenin esaslı unsurları, o sözleşmenin mevcut olabilmesi için mutlak surette bulunması gerek olan unsurlardır. Bu unsurlar; "satılan şey", "semen" ve "tarafların satılan şey ile semenin mübadele edilmesi (değiştirilmesi) hususundaki anlaşmaları"dır.
A- Satılan şey
Satış sözleşmesinin konusu, sadece maddi şeylerden ibaret değildir. Nitekim, maddi şeylerin yanısıra maddi olmayan şeyler de satılabilir. Diğer bir deyimle, "mameleki bir değer arzeden her şey (bir miras hissesi, alacak hakları, vb.) satım sözleşmesine konu olabilir.
Diğer taraftan, satım konusu şeyin sözleşmenin yapıldığı anda mevcut olması da gerekmez (örneğin; ileride elde edilecek ürünler de satılabilir). Ayrıca, satılan şeyin sözleşmenin yapıldığı anda satıcının mülkiyetinde olması da şart değildir. Diğer bir deyimle, sadece satıcıya ait olan şeyler değil, başkalarına ait olan şeyler de satılabilir. Böyle bir satış sözleşmesi hukuken geçerlidir, ancak, satıcı ifa zamanında başkasına ait olan bu şeyi tedarik ederek alıcıya teslime muvaffak olamazsa, borcunu ifa edememiş olmaktan dolayı tazminat ödemek zorunda kalır.-
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
Av.Tayfun Eyilik |
B- Semen Semen, alıcının satın aldığı şeye karşılık olarak satıcıya ödemeyi taahhüt ettiği paradır. Bu para, kural olarak ulusal paradır (BK,83).
Semeni taraflar serbestçe tayin edebilirler. (BK, 182-III).
C- Anlaşma Satış sözleşmesinin esaslı unsurlarından biri de, alıcı ile satıcının semen karşılığında satılan şeyin mülkiyet ve zilyetliğinin devri hususunda anlaşmış olmalarıdır.
Satılan şeyin mülkiyeti, tarafların bu hususta anlaşmış olmalarıyla, yani satış sözleşmesinin yapılmış olmasıyla hemen alıcıya geçmez. Mülkiyetin alıcıya intikal edebilmesi (geçebilmesi) için menkullerde "zilyetliğin devri" işleminin yapılması gerekir. Menkul satımlarında, anlaşma, herhangi bir şekle tabi değildir. Diğer bir deyimle, menkul satımı şekilsizce yapılabilir.
III- Sözleşmenin meydana gelmesi
Hukuki bir sonuç doğurmak üzere irade açıklamasında bulunmak suretiyle yapılan ve bu nedenle de bir alacak – borç ilişkisi doğuran hukuki işlemler (sözleşme,akit, mukavele) en uygun borç kaynağıdır. Başka bir ifade ile sözleşme tarafların (alacak borç ilişkisinden oluşan bir hukuki sonucu elde etmek amacıyla) birbirleriyle karşılıklı iradelerini açıklamalarıdır..
Sözleşme iki taraflı bir hukuki muameledir ve bu işlem kendiliğinden değil ancak iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun surette “irade açıklamasında bulunmasıyla meydana gelir. Nitekim, Borçlar Kanunu’nun 1inci maddesinde” iki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde akit (sözleşme) tamam olur” denilmektedir. O halde bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için karşılıklı ve birbirine uygun surette yapılmış olan iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Böylece sözleşme bir tarafın bir şeyi teklif etmesi halinde (icap) karşı tarafın onu kabul etmesi ile (kabul) kurulur
Görüleceği üzere alıcı ile satıcının iradeleri uyuşmadığına göre bir sözleşme kurulmamış olur. Elinizdeki malları elinizde bulundurmanın başkaca yasal bir gerekçesi olmadığına göre MADDE 141. - (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Hırsızlık suçu işlemiş olursunuz. Bir hakkınız olduğunu düşünüyor olsanız bile en azından hakkınızı zorla almaya kalkışma suçu işlemiş olursunuz.
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
Av.Tayfun Eyilik |
Alıntı:
Bunun dışında bir diğer konu da, kimlik görmeye yetkili olan kişi yasalarca belirlenmemiş. Hangi merciden aldığı yetkiye dayanarak 18 yaşındaki genç bana (hem de küstahça) kimlik sorabiliyor? Var mı böyle bir izin ya da yetki belgesi? Yok. Bu yetkiyi, Valilikten mi almış? Emniyet Müdürlüğü'nden mi almış? İçişleri Bakanlığı'ndan mı almış? Kimden almış? Hangi hukuki düzenleme o kişiye bu tür bir kişisel yetki kazandırmış? Böyle bir durumun yasal ayrıntısı ve net bir dayanağı yok.
Küstahlık başka bir konu hakaret suçu işlenmişse gider şikayetinizi yaparsınız. Görevli size durup dururken kimlik sormuyor ki nakit ödeme dışında yapacağınız bir ödeme vasıtasını kullanmanızı kabul etmenin şartını sunuyor. Göstermezseniz satmama hakkı var. Bunda tartışılacak bir husus yok
Alıntı:
Not bunlar benim düşüncelerim tabii ki. Herkes kendi düşüncesini söyleyecek ki, makul olan durum ve asıl önemlisi de, yasalara uygun olan durum, ayrı ayrı netlik kazanıcak.
Emin olun polemik yaratmak için söylemiyorum. Bunu yazmadan önce çok düşündüm. Ama Uğur Mumcunun bir sözünü etmeden duramayacağım.
“Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz”
|
Admin |
Sayın arkadaşlar bahsetmiş olduğunuz değerlendirmelere katılıyorum. Konunun hukuki incelemesini gayet iyi yaptınız. Ancak bir de pratik düşünelim;
Lütfen kimliklerinizi elinize alın ve bakın; ön yüzde kimlik bilgileriniz arka yüzde ise Nüfus kayıtları...
Olayımızda kasa görevlisi ne yapmalı? Kimliğinizin ön yüzüne bakıp, isminiz ve Resminiz ile kart üzerindeki ismi ve yüzünüzü karşılaştıracak. Kart hamili siz misiniz, buna bakacak. Yoksa kimliğinize el konulmuyor, fotokopisi çekilip arşivlenmiyor.
Sanırım sorun; Kimlik bilgilerini almak veya kimliğe el koymak ile kimlik göstermek kavramları arasındaki farktan kaynaklanıyor.
https://www.hukuki.net - https://www.hukukara.com |
Qaan |
Sevgili Irmak Hanım,
Öyle çok alıntı yapmışsınız ki, hepsine ayrı ayrı girmek konuyu çok dallandırıp budaklandırır. Ben sadece bir iki tanesini ele alacağım.
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; ırmak:
Küstahlık başka bir konu hakaret suçu işlenmişse gider şikayetinizi yaparsınız.
Hani klasik bir laf vardır. "Burası Türkiye kardeşim!" diye. Kimi kime şikayet ediceksiniz? Sinirlerinizi yıpratmaktan başka ne sonuç elde ediceksiniz bir haddini bilmezi şikayet etmeye kalkıştığınızda?
Buyrun hadi akıl verin, yukarıda (önceki sayfada) yazdığı postla bana sataşmada bulunan şahsı kime ve ne şekilde şikayet edip de sonuç alabileceğim konusunda?
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; ırmak:
“Bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olunmaz”
Zaten herşeyi bildiğimi iddia eden bir yapıda değilimdir pek. Daha iyi bilen biri çıkar da fikir sahibi olmamı sağlar diye sıkça danışırım her zaman.
Mesela şimdi de hemen sorayım, fikir sahibi olmak istediğim bir ayrıntı konuyu. Söz gelişi bir marketteyim ve tek kalem ürünü, fiyatının da yazılı olduğu raftan uzanıp elime aldım ve kasaya yöneldim. (Kredi kartı ile de ödeme yapmayı düşünüyorum.) Zilyetlik hangi aşamada bana geçmiş olur?
|
Emrah Yavuzcan |
Zilyetliğin unsurlarına bakalım:
Fiili hakimiyet yanında zilyetlik iradesinin de bulunması gerekir. Bu husus hukukçular arasında yıllarca tartışılmıştır. Kalemi raftan aldığınıza göre, fiili hakimiyet sizdedir. Zilyet olmak için aldıysanız da, artık kalemin zilyedi siz olursunuz. Malik ile zilyedi karıştırmamak gerekir. Ama mümkünse kalemi kredi kartınızla almayın:)
en iyiyi bulmak için çalışırken, iyiyi kaybetmeyin... |
Qaan |
Soruyu aşağıdaki ifadeler nedeniyle sormuştum.
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; ırmak:
Sözleşme iki taraflı bir hukuki muameledir ve bu işlem kendiliğinden değil ancak iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun surette “irade açıklamasında bulunmasıyla meydana gelir. Nitekim, Borçlar Kanunu’nun 1inci maddesinde” iki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde akit (sözleşme) tamam olur” denilmektedir. O halde bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için karşılıklı ve birbirine uygun surette yapılmış olan iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Böylece sözleşme bir tarafın bir şeyi teklif etmesi halinde (icap) karşı tarafın onu kabul etmesi ile (kabul) kurulur
Görüleceği üzere alıcı ile satıcının iradeleri uyuşmadığına göre bir sözleşme kurulmamış olur. Elinizdeki malları elinizde bulundurmanın başkaca yasal bir gerekçesi olmadığına göre MADDE 141. - (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. [/i]
Hırsızlık suçu işlemiş olursunuz. Bir hakkınız olduğunu düşünüyor olsanız bile en azından hakkınızı zorla almaya kalkışma suçu işlemiş olursunuz.
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.
Bu durumda, taşınırın sahibi, ürünü rafa koymakla, zaten zilyetliğin devrine rıza göstermiş olur/sayılır. Zaten marketlerde fiyat belirlenerek sergilenen ürünler, zilyetliğin devri rızasını da beraberinde taşımaktadır düşüncesindeyim. Nitekim işleyiş de böyledir. İsteyen gider istediklerini raflardan toparlar ve zilyetliği almış olur. Bu durumda yukarıda alıntı yaptığım bölümde yazılı olan MADDE 141 suçu oluşmuyor bence.
Eğer ki, rafta sergilenen ürünü almak için ayrıca menkul sahibinden izin alınması gerektiği savunulursa, bu defa bu eylemi gerçekleştiren, yani raftan ürün alan herkesin suçlu olması durumu ortaya çıkar.
Bir de (alıntıda ifade edilen) "hakkımı zorla alma suçu" diye bir suç olduğundan haberdar değilim.
Yanlış mı düşünüyorum acaba? |
Av.Tayfun Eyilik |
"Bir de (alıntıda ifade edilen) "hakkımı zorla alma suçu" diye bir suç olduğundan haberdar değilim."
KENDİLİĞİNDEN İHKAKI HAK EDENLER
MADDE 308 - Bir kimse Hükümete müracaata muktedir olduğu ahvalde iddia eylediği bir hakkı istihsal maksadiyle eşya üzerinde kuvvet sarfiyle kendiliğinden hakkını ihkak ederse otuz liradan elli liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahkûm olur.
Eğer fail eşya üzerine değil de şahıslara karşı tehdit veya şiddet istimal etmiş olursa bir aydan bir seneye kadar hapis ve elli liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahkûm olur.
Şiddet silah ile veya dövmek veyahut yaralamak ile vuuka gelirse işbu dövmek veya yaralamaktan dolayı 456 ncı maddenin birinci fıkrasında beyan olunan ahvalden daha ağır bir netice husule gelmediği takdirde hapis iki aydan ve ağır cezayı nakdî kırk liradan aşağı olamaz.
Cürmün faili hakkını ispat ederse göreceği cezanın dörtte üçü kadarı indirilebilir.
Resen takibi iktiza eden diğer bir cürüm dahi birlikte irtikâp olunmamış olmak şartiyle bu maddede beyan olunan cürümden dolayı takibat icrası şahsi dâva ikamesine bağlıdır.
Kasadan rıza olmaksızın mallarla çıkarsanız suç işlemiş olursunuz.
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
Qaan |
Bahsettiğim örnekte ben kuvvet sarfetmiyorum. Sadece, kredi kartından ürünün bedelini almasalarda, zaten o an zilyetliği bende olan ürünü alıp gideceğimi ifade ediyorum.
Eğer market görevlisi beni durdurmak/engellemek için kuvvet sarfederse, yukarıdaki madde onun için geçerli olur, diye düşünüyorum.
|
JUDAS |
E artık işin yasal dayanakları ortada (Yargıtay kararlarından bir örnek sunduk), mantıki gerekçeleri de ortada (diğer arkadaşlar ve özellikle ırmak çokça vakit ayırıp açıklamışlar)..
Bundan sonrası için söyledikleriniz (Qaan için) sadece ve sadece kendi fikirleriniz ve şahsi önerilerinizden ibaret olacaktır.
Sorunuzun hukuken ve mantıken cevaplandığını sanıyorum.
Puxa Vida |
JUDAS |
YARGITAY KARARI:
ÖZET :
Kredi kartı île yapılan harcamalarda, gerek üye iş yerinin, kredi kartı ile harcamalarına izin veren ticari müessesenin ve gerekse kredi kartı hamilinin, kartın kullanılmasında gerekli özeni göstermeleri ve kredi kartının kötü kullanımım olanak vermeyecek önlemleri almaları gerekir. (818 s. BK.m.1, 19)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan H. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Kredi kartı ile yapılan harcamalarda gerek üye iş verinin yani, kredi kartı ile harcamalarına izin veren ticari müessesenin ve gerekse kredi kartı hamilinin, kredi kartının kullanılmasında gerekli özeni göstermeleri ve kredi karlının kötü kullanımına olanak vermeyecek önlemleri almaları gerekmektedir. Bu bağlamda kredi kartı hamilinin kredi kartının bir başkasının eline geçip kötü kullanımını önleyecek tedbirleri almaşı, kredi kartı ile harcamaya izin veren müessesesinin harcama yapan kişinin kredi kartı hamili olup olmadığı bir başka deyişle kredili müşterisi tarafından kullanılıp kullanılmadığım, gerekli hüviyet kontrolü yapmak suretiyle denetlenmesi gerekmektedir. Kuşkusuz kredi kartının kaybedilmiş olduğu, üye işyerine bildirilmiş olmasına karşın, kartla yapılan harcama" ya izin verilmesi, ticari müessesenin bu harcamalardan doğacak riski üstlenmesin; gerektirir. Açıklanan bu hususlar gereği gibi araştırılmadan, yetersiz inceleme ile yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), peşin harcın istek halinde iadesine, 19.6.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
( Y. Ondokuzuncu Hukuk Dairesi, 19.06.2001 T., 2001/986 E., 2001/4798 K.)
Budur...
Puxa Vida
Puxa Vida |
Av.Fırat Bayındır |
konunun artık yeterince tartışıldığını sanıyorum. HUKUKÇU üyelerimiz gayet doyurucu yanıtlar verdiler.
Eklemek istediğim tek husus; hukuk mantığının ve hukuk kurallarının yasal düzenlemeler çerçevesinde vardığı sonuç çoğu kez, (hukuki bir tabirdir kimse alınmasın) ortalama bir insanın olaylar karşısında kendi duygu,düşünce ve bilgileriyle yürüttükleri mantık düzeni çerçevesinde ulaştıkları sonuçtan çok farklıdır. Bu nedenle de çoğu kez insanlardan BU NASIL YASA infialini işitiriz.
Yazılı hukuk kuralları, toplum düzeninin tesis ve idamesi için uyulması zorunlu kurallardır, kimi zaman kendi mantığımıza ters gelse de.
ceteris paribus |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 08:58:22 |