Av.Fırat Bayındır |
zaten olay da KANUN HAKİMİYETİ Mİ? HUKUK HAKİMİYETİ Mİ sorusunda düğümlenmiyor mu?
1982 Anayasasının şu maddelerine bir göz atalım.
Madde 5 - Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.
Madde 9 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Madde 10 - Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
(Ek fıkra: 07/05/2004 - 5170 S.K./1. md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Madde 11 - Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Yıl 1982. 12 Eylül sonrasında Ülkeye BOL geldiği nedeniyle o güzelim 1961 Anayasası değiştirildi.
Şimdi 1961 Anayasasının şu maddelerine bir göz atalım;
Madde 132 - Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar: Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemeler ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Madde 133 - Hakimler azlolunamaz. Kendileri istemedikçe, Anayasa’da gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylıklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlarla görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar ve meslekte kalmalarının caiz olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.
Madde 134 - (Değişik madde: 20/09/1971 - 1488)(*)
Hâkimlerin nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili suçlarından dolayı soruşturma yapılmasına ve yargılanmasına karar verilmesi, meslekten çıkarılmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve diğer özlük işleri, mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre, kanunla düzenlenir.
Hâkimler altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Askerî hâkimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunla belli edilir.
Hâkimler, kanunla belirtilenlerden başka, genel ve özel hiçbir görev alamazlar.
Aşağıdakiler de 1982 Anayasasının Yargı Erki ile ilgili hükümleri.
Madde 138 - Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.
Madde 139 - Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.
Madde 140 - Hakimler ve savcılar adli ve idari yargı hakim ve savcıları olarak görev yaparlar. Bu görevler meslekten hakim ve savcılar eliyle yürütülür.
Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.
Hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin ve görev yerlerinin geçici veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili veya görevleri sırasında işledikleri suçlarından dolayı soruşturma yapılması ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarmayı gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve meslek içi eğitimleri ile diğer özlük işleri mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Hakimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler; askeri hakimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda gösterilir.
Hakimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka, resmi ve özel hiçbir görev alamazlar.
Hakimler ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlıdırlar.
Hakim ve savcı olup da adalet hizmetindeki idari görevlerde çalışanlar, hakimler ve savcılar hakkındaki hükümlere tabidirler. Bunlar, hakimler ve savcılara ait esaslar dairesinde sınıflandırılır ve derecelendirilirler, hakimlere ve savcılara tanınan her türlü haklardan yararlanırlar.
Sizce hangi düzenleme daha doğru? Görüldüğü gibi Hakim ve Savcıların Anaysadan aldıkları bağımsızlık ve hakimlik teminatı, 1982 Anayasası ile kaldırıldı. Hakimler ve Savcılar,Adalet Bakanlığına bağlı Devlet Memuru haline getirildi.
Aşağıda da HAKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU KANUNU ilgili maddeleri var.
Madde 1 - (Değişik madde: 03/06/1983 - 2835/1 md.)
Bu Kanun; Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile Uyuşmazlık Mahkemesinin askeri yargı dışından gelen üyelerinin seçimini, Yargıtay ve Danıştay üyeleri hariç olmak üzere adli ve idari yargı hakim ve savcılarının özlük işlerini, mahkemelerin bağımsızlığı ile hakimlik ve savcılık teminatı esaslarına göre düzenler.
Madde 2 - (Değişik madde: 03/06/1983 - 2835/2 md.)
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; Adalet Bakanının başkanlığında, Yargıtaydan üç asıl ve üç yedek, Danıştaydan iki asıl ve iki yedek üye ile Adalet Bakanlığı Müsteşarından kurulur.
Madde 3 - Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bağımsızdır.
Madde 4 - (Değişik madde: 03/06/1983 - 2835/3 md.)
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görevleri şunlardır :
1. Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile Uyuşmazlık Mahkemesinin askeri yargı dışından gelen üyelerini seçmek.
2. Adalet Bakanlığının, bir mahkemenin veya bir hakim veya savcının kadrosunun kaldırılması veya bir mahkemenin yargı çevresinin değiştirilmesi konusundaki tekliflerini karara bağlamak.
3. Hakim ve savcıların;
a) Mesleğe kabul etme,
b) Atama ve nakletme,
c) Geçici yetki verme,
d) Her türlü yükselme ve birinci sınıfa ayırma,
e) Kadro dağıtma,
f) Meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme,
g) Disiplin cezası verme,
h) Görevden uzaklaştırma,
İşlemlerini yapmak.
4. Anayasa ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
Hakim ve savcıların yukarıda belirtilenler dışında kalan özlük işleri Adalet Bakanlığınca yerine getirilir.
Madde 8 - Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna Adalet Bakanı başkanlık eder. Kurul, Adalet Bakanının bulunmadığı zamanlarda başkanlık etmek üzere seçimle gelen asıl üyeler arasından gizli oyla ve salt çoğunlukla bir Başkanvekili seçer.
Adalet Bakanı ve Başkanvekilinin bulunmadığı hallerde Kurula, seçimle gelen asıl üyelerden kıdemlisi başkanlık eder. Kıdem, Yüksek Mahkeme Üyeliğine seçilme tarihi esas alınarak saptanır. Eşitlik halinde yaş esas alınır.
Görüldüğü gibi,bu kurula Adalet Bakanı Başkanlık eder ve Bakanlık Müsteşarı Kurulun üyesidir. Bu durumda Kurulun, siyasi iradeden etkilenmemesi mümkün müdür?
1982 yılından sonra her iktidar, hakim ve savcıların üzerinde şöyle veya böyle etkili olmuştur. Hiç bir iktidar, hakim ve savcıların gerçekten bağımsız ve anayasal teminat altında çalışmasını istememiştir.
Basında da sık sık yer almıştır. Filan davada şu kararı veren hakimin görev yeri değiştirildi, filancayı tutuklama istemiyle mahkemeye sevkeden savcı görevden alındı, tutuklamaya gerek olmadığı kararına itiraz üzerine falanca sanık tutuklandı, serbest bırakan hakimin görev yeri değişti.
Bu tür haberlere alışkın değil misiniz? Ortada bir yanlışlık vardır. Ya tutuklamaya gerek görülmemesi hatalıdır ya da itiraz üzerine tutuklanmaya karar verilmesi hatalıdır. Eğer bu, olayın hukuki yorum farkı ise söylenecek bir şey yoktur. Neticede davanın açıldığı mahkeme karar verecektir.Ama eğer bir de tutuklayan veya tutuklamayan hakim hakkında soruşturma açılıyorsa veya görev yeri değişiyorsa, bu noktada artık hukuki hatadan bahsedilemez. Burada hukuki bir arıza vardır.
Sürekli olarak kanunlarımızın eskiliğinden ve değişmesi gerektiğinden bahsedilir. (Aslına bakarsanız bu DEĞİŞİM RÜZGARI ! acayip bir biçimde yurdum insanının etkilemiştir. Herkes bir değişim peşindedir ama neyi değiştirmek istediği de meçhuldür. Olsun, bir şeyler değişsin de!)
Peki,ülkede yasaya ÖNCELİKLE uygun davranmak, böylece insanlara örnek olmak durumunda olan YÜRÜTME ORGANLARININ VE ELEMANLARININ kanunlarımızı uyguladıkları veya yasalara uygun davrandıkları söylenebilir mi?
Kaçak yapıları denetlemek zorunda olan ama kendi binası imara aykırı olan Belediyeler, gümrük kapılarını denetlemek zorunda olan ama kaçakçılığın bir türlüönüne geçemeyen Gümrükler vs.vs. ya da idare mahkemelerince verilen kararları inatla uygulamayan veya uygulamamak için hukukun sınırlarını zorlayan kamu idareleri.
Eskimiş, hükmünü yitirmiş, yeni toplum düzenine uymayan kanunlar veya kanun maddeleri de elbette var. Ama sırf değişim adına Temel Kanunlar olan Medeni Kanunu. Ceza Kanununu,İş Kanununu kanun numaraları da değişecek kadar değiştirlmesinin bir alemi var mıdır?
Özellikle 1990 lı yıllardan sonra, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması talepleri kamuoyu baskısıyla yükseldi ama bu güne kadar hiç bir iktidar somut bir adım atmadı, atamadı. Umarım AB baskısıyla bu da değişir.
Dolayısıyla Adalet bakanının YARGIDA BİRLİK adına Anayasa değişikliği önermesinin hiç bir anlamı yoktur. Önce devlet yasalara uygun davranırsa, yasaları ilgili herkese eşit uygularsa HUKUK HAKİMİYETİNDEN BAHSEDİLİR. Yasaları bazılarına DAHA EŞİT UYGULARSA KANUN HAKİMİYETİ VARDIR.Ancak Bakanın söylediği doğru bir şey de vardır. Öncelikle Milletvekili dokunulmazlığından başlamak üzere, imtiyazların çağdaş hukuk normlarına çekilmesi şarttır.
ceteris paribus |