Hukuki.NET


21/08/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
UNUTTURULMADAN ZEYBEKLİK
alisinkay Mehmet EKİZOĞLU Zeybeklik son dönemde bir yandan popüler bir nostaljik öğe haline gelmiş gibi görünmesine karşın, diğer yandan da toplumu baskı altına almış olan bilgisizlik ve yüzeysellik akımı nedeniyle genel kabullenmeler ve yapıştırılmaya çalışılan yaftalardan da büyük zarar görmektedir. Bazı televizyon dizilerinin ve müzik eserlerinin, zeybeklik olgusuna ve zeybek ezgilerine eskisine nazaran daha ağırlıklı olarak vurgu yaptığı hiç birimizin dikkatinden kaçmış olmasa gerektir. Bu ilginin doğurduğu bir başka sonuç daha var ki, bu kimsenin arzulamadığı bir çeşit yan etki. Efeliğin bu kadar tuttuğunu gören bazı fırsatçılar da kendilerine gün doğduğunu düşünüp bu “trend”den faydalanmaya çalışmaktalar. Bunların başında köşe dönmeci ve kolaycılar geliyor. İlk iş olarak Ege zeybek ve türkülerine el atarak bunları kendilerince, “güncelleştirerek” piyasaya sürüyorlar. Bu sahtekarlık, pek tutmasa da, Ege kültürünün yozlaşması riskini artıran bir alışkanlık halini almıştır. Türkülerimizi hakkıyla yorumlayan yetkin sanatçılarımızın yanı sıra, zeybekleri “bale” veya “opera” haline getirmeye çalışanlardan tutun da, arabesk balçığı içine sokmaya çalışanlar da müzik piyasasında zeybekleri bizim kadar sevmektedir(!). Bir başka tehlike, bu popülariteden faydalanmak isteyen bir başka grup sahtekardan gelmektedir. Bunlar da cüz’i akıllarında bulunan birkaç kırıntıyla zeybekliğin tarihi gelişimini, zeybek oyunlarının kökenini ve anlamını açıklayarak kendini satmaya çalışan budala tayfasıdır. Bunların en son örneğini Milliyet Gazetesinde çıkan bir haberde Dr. Alper Aksoy adındaki bir şahsın hezeyanlarında gördük. İstanbul’da bir zeybek ekibi kurarak yarışmalara katılan bu kişi, yapılan söyleşide hem zeybek oyunlarının orijinal karakterini bozduğunu itiraf etmekte; hem de efelerin geçmişine dil uzatarak bu insanların Türklüğünden, İslamlığından ve efeliğinden şüphe ile bahsetmektedir. Efelerimizin ve zeybek türkülerinin bir sahipleneni olmadıkça bu saldırıların bitmesi beklenemez. Zeybeklerin sahibi, en doğalıdır ki Aydınlılardır. Demek oluyor ki Aydınlılar, çaba ve girişimleriyle zeybekliği ve zeybekleri her şeyiyle sahiplendiklerini göstereceklerdir. Zeybeklik nedir? Bu kapsamda zeybeklere değinmeden geçemeyeceğim. Zeybekliğin kökenlerini Eski Yunan’da veya Orta Asya’da aramanın manası yoktur. Çünkü zeybeklere ilk olarak Anadolu Selçuklularında rastlanmaktadır. Bu dönemde zeybek adının, Aydın yöresinde yolların güvenliğini sağlayan bir çeşit asker anlamına geldiğini biliyoruz. Kelimenin anlamını araştırmak ta beyhude bir iştir. Kelimenin kökenine ilişkin bir tarihi kayıt bulunmamasının yanısıra bu kelimeyi Rumca’dan veya başka yabancı dillerden gelmiş gibi göstermeye çalışan sahtekar ve hainlerin varlığı, bu bahisten tiksinerek geri adım atmamız için yeterlidir. Zeybekliğin asıl kökeni 16.yüzyıl sonu ile 17.yüzyıl ortalarına tarihlenen Celali Ayaklanmalarına dayanır. Gerçek anlamını da burada bulur. Yenilgilerle bozulmaya yüz tutan merkezi idare ve halka zulümden başka bir şey getirmeyen yerel vali ve mültezimler ile birlikte köylüler üzerindeki mali yükün ağırlığı, asker kaçakları ile birleşen isyancıların çığ gibi büyümesine yol açtı. Aydın, bu sıkıntıları daha fazla hisseden bir vilayet olarak Celalilerin her zaman etkin olduğu bir yöre olageldi. Bu isyancıların faaliyetleri yoğun olarak Aydın’da hep devam etti. Buna karşın aynı sebeplerle dağa çıkan eşkıyanın gittikçe yöresel niteliklere bürünerek diğer eşkıyadan ayrıldığını ve bir çeşit toplumsal çete haline geldiğini görmekteyiz. Anlatılanlar bellidir; haksızlığa karşı çıkan köylü genci ve zenginden topladığını fakire dağıtan, gençleri evlendiren, köprüleri onaran gönlü tok eşkıya. Sinanoğlu Örneği Bu anlamdaki en eski zeybekleri Sinanoğlu ve arkadaşlarının olayında görüyoruz. Atça’nın Yağdere köyünden olan Sinanoğlu ve arkadaşları Koca Hasan ve Gök Hasanoğlu yine aynı sebeplerle dağa çıkarak etraflarında hatırı sayılır bir kuvvet toplayarak Aydın’ı ele geçirmişler ve Valiyi öldürmüşlerdir. 1828-1832 yılları arasında 5 yıla yakın Aydın Vilayetinde hüküm süren Sinanoğlu, Aydın’a gelen iki orduyu yenmiş, ancak daha sonra, 8 bin kişilik bir Zeybek ordusuyla İzmir’i ele geçirmeye kalktığında, üzerine gelen Vezir Tahir Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusunca mağlup edilerek idam olunmuştur. Kendisi ve arkadaşlarının mezarları Atça-Nazilli arasında Tabanlı Çeşmesi denilen yerdedir. Çoğu zeybeklerin akıbeti bu şekilde olmuş ve “su testisi su yolunda kırılır” atasözü boşa çıkmamıştır. Bunun yanında bir çok efe de devletle işbirliği yapmış, teslim olmuş, hatta eşkıya takibinde devlete yardımcı da olmuştur. Kırım Savaşına zeybeklerin katıldığını gösteren belge ve gravürler mevcuttur. Efeler Savaşta En son 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşına efelerden oluşan bir Zeybek Alayı katılmıştır. Bunların arasında meşhur Çakıcı Mehmet Efe’nin babası Çakırcalı Ahmet Efe de vardır. Zeybeklerin savaşlara katılmaları genelde kendilerine yapılan vaatler ve nasihatler sonucu olmuştur. Bu savaşta da Sultan II.Abdülhamit ile şahsen görüşen zeybekler, kendilerine savaştan sonra verilecek özgürlük ve mal ile kandırılmıştır. Aydın’dan getirilen Zeybek Alayı İstanbul’da bir müddet eğitilmiştir. Hatta bu eğitim sırasında Beyoğlu’na inen palabıyıklı, kulaklı kamalı zeybeklerden ürken halkın şikayetleri yabancı ülke sefirlerinin raporlarında da yer almıştır. Bu zeybeklerin çoğu, gösterdikleri bir çok kahramanlıktan sonra Karadağ savaşlarından dönememiştir. Bu savaşlar sırasında Arnavutların çok hainliğini gören zeybekler, bundan sonra Arnavut milletine karşı amansız bir hasım haline gelmişlerdir. Zeybekler Kurtuluş Mücadelesinde Son olarak zeybekleri, Kurtuluş Savaşımızda görmekteyiz. Kurtuluş Savaşı’nın ilk başarılı mücadelesi efeler komutasında Aydın’da yapılmıştır. Milli Mücadelemizin ilk topu, yine efeler komutasında Aydın’da patlatılmıştır. Yörük Ali Efe’nin komutasında kurulan Milli Aydın Alayı, halen ordumuzda mevcudiyetini korumaktadır. Burada Kurtuluş Savaşı’nda efelerin neler yaptığını uzun uzun anlatmayacağız. Bu husus, tarih kitaplarında bol bol incelenmiştir. Buna karşın, bazı sahneleri anlatmadan geçemeyeceğim. Bu sahnelerin hepsi şu ya da bu şekilde efsaneleştirilerek halkımızın dimağında yer almıştır. Unutulmaz Sahneler Bunlardan ilki Yörük Ali Efe müfrezesini Yenipazar’a doğru giderken gören Rum işçilerin kaçmaya yeltenmesi ile başlar. Rumların kaçmalarına engel olan Efe, onlara yolluk verir ve Sultanhisar’daki kumandanlarına giderek Yörük Ali’nin teslim olarak Yunanlılara katılmak istediğini, bunun için ertesi gün Sultanhisar’a silahsız geleceğini söylemelerini tenbihler. Koşarak giden Rumların ardından bakakalan kızanlar, Efelerinin hilesini anlayamazlar. Ancak ertesi gece sabah doğru Sultanhisar’ın Malgaç Köprüsündeki karakolu basmaya giderken bu kurnazlığı anlayacaklardır. Yunan Komutanı Sultanhisar’da hazırlık yaparak Efe’nin teslim olmasını bekleyedursun, Malgaç’tan gelen silah sesleri, Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığını, Türk Milletinin ölmeden esareti kabul etmeyeceğini ilan etmektedir. “Ankara, 11 Haziran 1920 dolduk be, dolduk be, sarardık be solduk be ula biz bu ÜLKEYİ SOKAKTAN MI BULDUK BE
Av.Ragıp Atay Türkçe sözlük ve diğer bazı kaynaklarda, "zeybek" sözünün, arapça cıva anlamına gelen, zibak sözünden geldiği yazılır. Sözümona zeybekler, oynarken cıva gibi hareketli imişler. Hüseyin kasım Kadri, Türk Lugat'ında zeybeği şöyle tanımlıyor: "Aydın ve Bursa illerinde verilen ünvan. Bazen kardeş ve arkadaş olarak hitap yerine kullanılır. Hafif tüfekçi asker;Selçuklu Devleti zamanında, Teke ve Aydın yöresinde bulunurlardı." Yunanlılar da "zeybek" i, Grekçe sayarlar. Zeus sözüne, ekmek anlamında "bekos" ekleyerek oluştuğunu iddia ederler. Zeybekleri, uç beyleri(bek)sayanlar da var. O bakos, ya da io bakkhoi adlı kardeşler birliği, antik dönemde, tüm batı anadoluya yayılmıştı. Zeybek sözünün io bakkhoi den türediği de iddia edilmektedir. Zeybeklerin, çiçekli ve yapraklı baş çemberleri, bakkhos'u anımsatır. (Bakhos, hayatta sevincin tanrısıdır. Buna inanlar, alaylar halinde, döne döne oynarlardı. Bu tarikat ve birlikler, batı Anadolu'da gelişmişt. etkileri, zeybek ve bektaşilerde görülür. Cem ayinleri de bu eski şenliklerdir. Anadolu'dan gçedip Palestin olarak Filistin'e ad veren PULASATİ ler, bu törenleri, Suriye ve Filistin'e taşıdılar.) Bu tür başlık,yalnızca, Aydın Zeybeklerince takılır. Muğla, Bursa ve Balıkesir Zeybekleri, başka başlık kullanır.Aydın ise, Bakkhos tarikatının merkeziydi. Ancak, Bakkhos, ya da ia bakhio sözü, grekçe değildir. Lidya dilindendir. Bu nedenle Yunanlıların iddiaları, saçma olmaktadır. Zeybeklerin başkanlarına Efe denir. Aa zeybekler, yalnızca Ege bölgesinde bulunur. (doğuya gelindiğinde, zeybeklere, seymen denir) Oysa efeler, Anadolu'nun her yerinde bulunur. Efe sözü, bazen yanlış olarak, efendi'nin kısaltılmışı gibi iddia edilmektedir. Oysa, efendi, rumca bir sözcüktür. ağa, usta, okur-yazar demektir. Bu sözün, efeb ten türemiş olma olasılığı büyüktür. efeb, delikanlı, sakalını traş edecek çağa gelmiş insan demektir. Efe sözü de halen, yiğitlik ve savaşçılığı anlatır. Efelik, bir çeşit seçimle olur. Efenin oğlu, babasının değerindeyse, efe seçilir. Yoksa, zeybekler, kendi aralarından efe seçerler. Bu seçimin kuralları ve hepsinden önemlisi, ahilik geleneğine göre de töreni vardır. Tören sonunda, efe, kalkarak, Defne ağacının yanında durur. Özellikle defne ağacı seçilir. Defne ağacının Anadoluda ayrı bir yeri vardır. Apollon, aşık olduğu Defne'yi elde edemeyice, onu ağaca çevirir. Bu nedenle, kutsal görülür. Son olarak, subayların kokartındaki, ay yıldızı çevreleyen yaprak çelengi'nin, zeybeklerin kullandığı çemberden etkilenerek yapıldığını da söyleyebilirim.
Av.Ragıp Atay EFE VE ZEYBEKLERİN GİYSİ VE TAKILARI Efe ve zeybeklerin giysileri gerçekten görkemlidir ve olağanüstü ince bir zevkle ayrmtılanmıştır. Efeler başlarına çuhadan yapılma narçiçeği renginde "KOZUNLU BAŞLIK"denilen fesi,zeybekler ise "KABALAK"adı verilen kırmızı renkte bir keçe külah takınırlar. Her ikisi de başlıkların altına "TERLİK" denilen takkeyi takarlar.Üzerine ise iğne oyası bezemeli "YAZMA"yı sararlar,püsküller ise arkadan sarkar. Efeler ve zeybekler çıplak etlerine boyun ve kol ağızları iğne işlemeli krem renkli "İÇLİK"denilen saf ipekten yapıIma"BÜRÜMCÜK"leri giyerler. Bu içliğin üzerine de "MİNTAN"denilen ,kırmızı ya da mor üzerine beyaz çizgili ipekten dokunmuş bir üstlük giyilir.Mintanın alt boyu efe ya da zeybeğin göğüs altına kadardır.Oldukça kısa olan bu üstlüğün yaka düğmesi efe tarafından sürekli açık bırakılır. Mintanın üzerine "CEPKEN" giyilir.Cepken de mintan boyunda olup çapraz düğmelidir .Yazın ise yelek türünde "DELME"dediğimiz giysi kullanıhr.Delme de çapraz düğmelidir. Camadan dediğimiz arkadan kartal kanadı gibi iki takıntısı olan üstlük de en üste giyilir.Cepken ve camadanlar genellikle koyu renk çuha üzerine siyah "İPEK KAYTAN"işlemeli olurlar.Sırma ile işlemeli olanları ise kızanlar kullanırlar. Kalçaya giyilen "ÇAKŞIR MENEVREK"(POTUR) de cepken ve camadan gibi koyu renk çuhadandır.Kenarları ise siyah ipek kaytan işlemelidir.Çakşır menevreklerin ağları yaklaşık 3 metre olup,uçkurun geçtiği bele yakın olan kısım 10 cm eninde kırmızı ketendendir.Uçkurlann uçları ise motiflerle işlenmiş olup açıkta bırakılır.Kırmızı uçkurhıklu çakşır menevrekleri genellikle efeler kullanır.Çakşır menevreklerin boyları bazı yörelerde diz kapağının dört parmak üstünde,bazı yörelerde ise dört parmak altındadır.Bu bir tür dağ donudur. Diz kapaklarından aşağıya cepken,camadan ve çakşır menevreğin renginde üzerleri yine siyah ipek kaytan işlemeli çuhadan yapılma koyu renk tozluklar ya da "KEPMEN"denilen deri tozluklar kullanılır.Efelerin daha önceleri tozluklarında ipek tozluk bağlan kullandıkları bilinmektedir.Efeler daha sonraları "KAYALIK"denilen özel işlemeli çizmeler giymeye başladılar.(Zeybeklerin ise önceleri çorapsız ayaklarına kırmızı yemeni giydikleri daha sonraları ise giderek çarık,pabuç ve de "KARA ÇİZME"giymeye başladıkları bilinmektedir) Kasıkla göğüs arasına içi dolgulu yastık,üzerine dolgu kuşak en üste de renkli,desenli,ipekten dokuma"ŞAL KUŞAK" sanlır.Bunlarm üzerine de uçları sol taraftan sarkan uzunca,geniş "KOLON" aşağıdan yukarıya dolanır .Bu kuşakların üzerine de silahlık takılır.Silahlıklar üç,beş,yedi katlı yapıldığı gibi bir ve iki kayışlı da olabilir.Efeler genellikle bu silahlıkların işlemeli,tek kayışlı ve yedi katlı olanlarını kullanırlardı.Silahlığın katları arasına "YATAĞAN"(Denizli'nin Acıpayam kazasının Yatağan beldesinde üretildiği için bu adı almıştır) dediğimiz sapı iki kulaklı ya da toynaklı uzun bıçak ile "KUBUR" dediğimiz ateşli silah yerleştirilir.Kubur,sap kısmındaki bir halkadan boyun kordonuna bağlanarak düşmeye karşı güvenceye alınır. Ayrıca silahlığın sağ yanından "MAŞA"(olmazsa olmaz) denilen bir ucu iki halkalı diğer ucu çatal dilli,özel muhafazalı bir demir çubuk sarkar .Bu maşa çok Önenılidir.Çünkü maşası/ zeybek olmaz! Genellikle kırmızı,mor ya da bordo ipek kumaş üzerine kırma tel işlemeli tam kare mendil şeklinde büyükçe yağlıklar da silahlığın sol üst yanına takılır. Efeler ve zeybekler sağ kollarının üst kısmına yani pazularına kurşun geçirmezliği sağlayan "PAZUBENT"ler takar.Kızan iken takılan bu pazubentler ölünceye kadar çıkanlmaz.Ama asıl tılsımları;boyundan geçirilip sağ koltuk altına doğru sarkıttıkları gümüş kutular biçimindeki "ENAMLIK"lardır.Halikarnas Balıkçısı,"Bu enamlıklar Heredot'un anlattığı "SURE"ler takımından olsa gerek"demektedir. Tüm bunların üzerine "ABA" ya da "KEPENEK" yani "YANCI" giyilir.E Behnan ŞAPOLYO'nun efelerin ve zeybeklerin kışın soğuktan korunmak için giydiklerine"ABA",yağmur ve tipilerden korunmak için giydiklerine ise"KEPENEK" denir dediğini bilmekteyiz. O Hamdi Bey de "Leş costumes populaires de la Turquie en 1873" adlı eserinde bu konuya değinip zeybeğin üzerindeki kepeneği "KAPUT" olarak nitelemektedir. Efelerin ve zeybeklerin kullandıkları aksesuar ve takılar arasında en gösterişli olanı tamamı gümüşten yapılma "KÖSTEK"lerdir.Bu köstekler Arnavut ve Girit türü olmak üzere ikiye ayrıhr.İzmir yöresinde Girit türü köstek kullanılır.Bu tür omuzdan kancalanır,uçları tokurgaçhdır.Diğer aksesuar ve takılar ise koltuk altı bıçağı,gümüş tütün tabakası,kehribar teşbih ve ağızlık,çakmak taşı ve ayrıca yaralanmalar için bir miktar yapağıdır. Geleneksel yapılarına baktığımızda zeybeklerden oluşan isyancı topluluğunun tamamına kendi deyimleriyle "ÇETE",bir bütün olarak çetenin içinde yer alan bireylere "ZEYBEK",çetenin başında bulunan öncülüğünü ve sorumluluğunu üstlenen zeybeğe "EFE",çeteye yeni katılan üyelere "KIZAN",efenin yardımcısına ise "BAŞ ZEYBEK" denilmektedir.Efeyi erdemlerinden dolayı zeybekler kendilerine baş olarak seçerler.Zeybeklerin içinde en yetenekli,en olgun,en birikimli ve deneyimli olanını kendisine baş zeybek yani baş yardımcı olarak tayin eder .Efeden sonra çetenin sorumluluğu baş zeybeğe aittir.Zeybeklik kurumundaki yapılanma,bu düzen bir gelenektir töredir .Bu töreyi kimse bozmaz,bozamaz.Çetede kararları efe verir .Efenin kararına çetenin hiçbir üyesi itiraz edemez.Eğer varsa zeybeklerin sorunlarını,efeye baş zeybek iletir .Değerlendirmesini yine efe yapar,kararı yine o verir. Zeybekliği kullanarak eşkiyalık yapan çeteler de vardı,ama gerçek zeybek çeteleri sosyal isyancılardı.Yani halka,ezilenlere,kimsesizlere,yoksullara mümkün olduğunca yardım etmeye çalışırlardı.Mesele Çakırcalı Mehmet Efe evlenecek olan genç kızlara çeyiz parası verir,genç kız ve erkekleri evlendirir, halkın faydalanması için köprü,çeşme..vs. yaptırırdı.Özellikle Osmanlı Devleti bu çeteleri ortadan kaldırmak için çok uğraşmış ama başarılı olamamıştır .bunun en büyük nedeni ise halkın bu insanlara yataklık etmesi ve onları devletten saklamalarıdır.Bunun nedeni ise zeybeklerin halka her zaman yardımcı olmasıdır.Zaten bu zeybekler halkın kendisiydi. Tabi ki eşkıya olan çeteler de vardı ama bunlar diğer çeteler tarafından sevilmez ve çalıkakıcı(çakal) olarak nitelendirilirlerdi ve yine bu eşkıya çeteleri diğer zeybek çeteleri tarafından ortadan kaldırılmıştır .Mesela Çakırcalı Mehmet Efe kendisinin adını kullanarak eşkiyalık yapan dokuz kişilik bir çeteyi yakalamış ve bunları kocaman bir ateşin içinde diri diri yakmıştır. Zeybeklerin tarihi hakkında birçok söylenti vardır.Ama ortada kesin olan bir şey yoktur.Kimileri Selçuklulardın kurduğu bir örgüttü,kimileri eşkiyaydı dedi.Kimilerine göre bir tarikat,kimilerine göre Ege adalarından gelen denizciler idi.Bazı tarihçilere göre ise zeybeklik M.Ö.5000-6000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Tarihi ya da geçmişi ne olursa olsun zeybekler,kurtuluş savaşında düzenli ordu kurulana kadar işgal kuvvetlerine karşı göğsünü siper etmiş ve düzenli ordu kurulması için M.Kemal ATATÜRK'e zaman kazandırmışlardır.Hatta adına türküler yakılan ve kahramanlıkları dillere destan olan YÖRÜK ALİ EFE ve DEMİRCİ MEHMET EFE gibileri daha da ileri giderek düşmana ağır yenilgiler tattırmıştır.Nitekim M.Kemal ATATÜRK de kendilerine bizzat teşekkür etmiştir. Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanlığının bir raporunda şöyle denmektedir: "Eğer karşımıza zeybekler çıkmasaydı Ankara toparlanacak vakit bile bulamazdı." --------------------------------------------------------------------------------
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Tanıma - Tenfiz] Hedefefer5655676 
  • 20.08.2025 18:26
  • Anneye bakamamak 
  • 18.08.2025 21:37
  • Terör Örgütü Propagandası Suçu (TMK 7/2) ve Katalog Suç Niteliği : DMK 48 - A/5 VE CMK 100/3 değerlendirmesi 
  • 14.08.2025 15:01
  • Demirbaş + Ortak gider.. Hepsi aidatla karşılanıyor.. 
  • 05.08.2025 01:36
  • Tapu babamın adına, kira sözleşmesi benim adıma. Kiracı tahliye hk.? 
  • 01.08.2025 20:09


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 21/08/2025 01:20:55