 |
03/08/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
İptal Davaları (Kötü Niyet) |
xewer |
Sayın Ragıp Atay, iptal davaları ile ilgili yorum ve yardımlarınız için tekrar teşekkür ederim. Sizden ve diğer meslektaşlarınızdan iptal davalarının diğer yönü ile ilgili olarak da görüş ve yorumlar bekliyorum.
İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (Kanun No: 4949) 331.maddesinde “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve birmilyar liradan yüzmilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.
Zararın miktarına göre Türk Ceza Kanununun 522 nci maddesi hükümleri dahi uygulanır.
Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur.
Borçlu lehine bilerek yardımda bulunanlar ile bu maddede yazılı fiillere iştirak edenler de asli fail gibi cezalandırılırlar.” denilmektedir.
Tasarrufun iptali davaları alacaklıları koruma amacı ile gütse de, konuya diğer yönden bakıldığında iptal davaları; tasarrufta bulunurken borçlu olmayan kişilerin mal varlığındaki bir değeri sattıktan sonra işbirliği içinde olduğu kişilere geçmiş tarihli borç senetleri vererek ya da satışlardan hemen önce asılsız borç ikrar edip icra takibi başlatarak sattığı malları iptal davası açmak sureti ile dolaylı yoldan geri alma imkanını da vermektedir. Benim şahsi görüşüm, bu davalarda borçludan mal edinen 3. şahıslar alacaklı ile borçlu arasındaki muvazaayı ispatladıkları (yani alacağın hukuki geçersizliği kanıtlandığı) veya aciz belgesinin geçersizliğini kanıtladıkları taktirde 331. maddedeki cezai müeyyideler (para ve hapis cezaları) kötü niyetli olarak iptal davası açan davacı ve borçluya da uygulanmalıdır. Aksi taktirde kötü niyetli olan her kişi malını satar, daha sonra işbirliği içinde olduğu kişilere geçmiş tarihli borç senedi tanzim edip verdikten sonra iptal davası açtırarak sattığı malı geri almaya çalışır. Müteahhitlerden gayrimenkul satın alan birçok kişi bu gibi durumlarla karşılaşmaktadır. (Türkiye’deki satışların %99’unda tapuda gösterilen satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş farklar olduğundan İİK 278/2. maddesine istinaden dava açılabilmektedir.) Ayrıca gerçekten borçlu olan kişilerin kaybedecek bir şeyleri olmadığı için bu davalarda davacı ile anlaşıp üçüncü şahıslara zarar verebileceği de unutulmamalıdır. Bu gibi durumlarda borçludan veya borçlu olduğu iddia edilen kişilerden mal edinen 3. şahısların yargı eliyle zarar görmesini engellemek için özellikle borç senetlerine veya benzeri sözleşmelere (helvacı kağıdı) dayalı takipte borcun doğum tarihi (senetlerin tanzim tarihleri) ve alacağın kaynağı somut delillerle kanıtlanmalıdır, diye düşünüyorum. Sizlerin de bu konudaki görüşlerinizi bekliyorum.
|
Av.Tayfun Eyilik |
ispat yükü açısından karışık bir durum var.
birisi alacaklıyım öteki borçluyum diyor. (hayatın akışı borçlu olmayan birinin borcu kabul etmesi normal olmadığı için) aksini iddia edenin ispat etmesi gereklidir.
Yani gerçek bir alacağa dayanmayan bir icra takibi nedeni ile takibin devamı mahiyetindeki işlemlerden (tasarrufun iptali gibi ) zarar gördüyseniz aksini sizin ispatlamanız gerekecektir.
Aynı şey sizin tasarruflarınızın iptalini talep eden bir karineye dayanıyorsa aksini sizin ispat etmeniz gerek
Tapuda vergiden kaçınmak için gerçek değerinden düşük bedelle devir işlemleri yapılmaktadır. Bu konuda haklısınız ancak vergi kaçırmak için böyle bir işlem yapan sonuçlarına katlanmalı diye düşünüyorum. Üstelik bu tür satışlarda yani tapunun resmi satış senedinin aksinin en onun kadar kuvvetli belgeler ile ispatlanması gerekir
zaman insanları değil armutları olgunlaştırır. |
xewer |
Sayın Irmak ve diğer hukukçu arkadaşlar; benim en baştan beri öğrenmek istediğim şudur: İptal davalarında davalı 3. şahıs, alacaklı ile borçlu arasındaki muvazaayı (hileli işbirliğini) ispatlarsa, alacaklı ile borçluya cezai müeyyide (para-hapis) uygulanmalı mıdır?
Ayrıca kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kötü niyetli her kişi çıkar elde etmek amacı ile olmayan bir borcu kabullenir diye düşünüyorum. Çünkü kaybedecek bir şeyi olmayıp kazanabileceği çok şey var. Yaşananların hayatın normal akışına uygun olması için kişilerin normal düşünmesi gerek.
Vergi konusuna gelince. Devlet tapu harçlarında indirim yapmalı artık. HERKES tapu harcından kaçıyor. Taşıt alım vergisi kaldırıldı bile.
|
Av.Ragıp Atay |
satış bedelinin düşük gösterilmesi, tek başına muvazaanın kanıtı değildir. bu konuda rahat olun.
Eğer üçüncü şahıs davayı kazanmışsa, bu durumda alacaklının şikayet hakkı doğuyor. Yasal düzenleme sizin de belirttiğiniz gibi bu yönde. Bu durumda, alacaklı zarar gördüğü için, yasa koyucu dava hakkını ona vermiştir.
Üçüncü şahıs, yargılama giderleri ile birlikte, tedbir nedeniyle uğradığı zararı alacaklı-davacıdan talep edebilmektedir. Borçluya yardım etme amacıyla, onunla işbirliği yapan alacaklıya da bu ceza yeter sanıyorum.
Aksi düşünülürse, gerçek alacaklıların da mağdur olması sözkonusu olabilir. Parasını kaybeden ve kurtarma çabası içersinde olan alacaklıyı bir de ceza tehdidi ile korkutma hukuki olmaz kanısındayım.
Ancak alacağın gerçek olmadığı kanıtlanırsa, adli mercileri yanıltma suçunun oluşabileceği kanısındayım
|
xewer |
Gerçekten alacaklı olan kişilerin iptal davası açmak yolu ile paralarını kurtarmaya çalışmalarının en doğal hakları olduğuna ve yasaların da kötü niyetli borçlulara karşı gerçek alacaklıları koruması gerektiğine bende katılıyorum. Ancak kanundaki boşluklardan yararlanarak ve işbirliği yaparak, insanların mallarını yargı yolu ile ellerinden almaya teşebbüs edenlerin de adli mercileri yanıltmaktan ziyade dolandırıcılığa teşebbüs vb. gibi suçlardan yargılanmaları gerektiğini düşünüyorum.
Örneğin benim başıma gelen (adam mallarını bize satıp parasını alıyor, son satıştan hemen sonra sahte borç ikrar edip geçmiş tarihli senetleri anlaştığı kişiye veriyor. Üzerine kayıtlı mallara da haciz uygulatıp başka alacaklılarının hacizlerini de ikinci sıraya düşürerek etkisiz hale getiriyor. Daha sonra haczi fekkettiriyor. Üzerinden hacizlerin fekkedildiği mallarını da satıp parasını alıyor. Sonra da ya tutarsa deyip bize sattığı mallara iptal davası açtırıyor. Tutturursa ne mutlu onlara kaybedecek bir şeyleri yok çünkü-olan bize oldu adımız bir de mallarımız hacizli diye üçkağıtçıya çıktı durduk yerde!!!)
|
Bugünün tarihi: 03/08/2025 10:56:45 |