avukat62 |
Ceza mahkemelerinde davaların açılması ve görülüp karara bağlanmasının usulü 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda düzenlenmişdir. Bu Kanun’un, “Duruşmanın bitmesi ve hüküm” başlıklı 253 üncü maddesi aynen şöyledir :
“Madde 253 – (Değişik madde: 05/03/1973 - 1696/37 md.)
Duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verilir.
Sanığın beraatine veya mahkümiyetine, davanın reddine veya düşmesine ve muhakemenin durmasına dair kararlar hükümdür.
Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir.
Kovuşturmanın ve dolayısiyle muhakemenin yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere, muhakemenin durmasına karar verilir.
Ceza Kanununun birinci kitabının dokuzuncu babında davanın düşmesi sebebi olarak gösterilen haller varsa veya muhakeme şartının gerçekleşmeyeceği anlaşılırsa davanın düşmesine karar verilir.
Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez.”
Bahsekonu kanun’un tamamı incelendiğinde de görüleceği üzere, bütün deliller toplandıktan ve tanıklar dinlendikten sonra yapılan duruşma neticesinde hüküm verileceğine göre, mahkemenin karâr vermesi için belli bir süreden bahsetmeye de imkan bulunmamaktadır. Çünkü, ceza davalarında karârı geciktiren hususlar, delillerin toplanması, tanıkların dinlenmesi ve duruşma icrâ edilmesi olup, bütün bunlar tamamlandıktan ve dâvâ dosyası tekemmül ettirildikten sonra yapılan duruşmanın neticesinde mahkeme karâr vermek durumunda olup, buna rağmen karâr verilmemek suretiyle dâvânın uzatılması hakimin sorumluluğuna sebebiyet verir.
Bu sebeple, karârın geciktirilmesinden söz edilemeyeceği gibi hakimler de böyle bir duruma meydan vermezler. Şayet bir gecikme var ise bu hakimin karâr verememesinden değil, dosyanın tekemmül ettirilememesinden dolayıdır.
DeFacto |