 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
AİHM-TÜRBAN |
Av.Fırat Bayındır |
İktidar, AİHM kararına öfkeli
AKP'li milletvekilleri, AİHM'nin türban yasağını haklı bulmasına tepki gösterdi. Adalet Bakanı Çiçek ise 'AİHM kararları, hoşumuza gitse de gitmese de uymamız gereken kararlardır' dedi
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye'de üniversitelerde uygulanan türban yasağını haklı bulması, AKP'lileri kızdırdı. Özellikle Milli Görüş kökenli AKP'liler ideolojik davranmakla suçladıkları AİHM'ye sert tepki gösterdi.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise "AİHM kararları hoşumuza gitse de gitmese de uymamız gereken kararlardır" açıklamasını yaptı.
Radikal'e konuşan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, AİHM kararının bağlayıcı olduğuna dikkati çekerek şunları kaydetti: "Türkiye ile ilgili verilmiş bir karar. Bizi bağlayıcı bir yanı var. AİHM kararlarının bağlayıcılığını kabul ettik. AİHM kararları hoşumuza gitse de gitmese de uymamız gereken kararlardır. Bunu kendi içimizdeki bir yüksek mahkeme kararı gibi uygulamak durumundayız. Gerekçeli kararı okuyunca ayrıntılı açıklama yapabilirim."
AİHM'nin kararına AKP içerisnden gelen tepkiler ise şöyle:
Burhan Kuzu (Anayasa Komisyonu Başkanı): Mahkemenin bir yanılgısı var. Deniyor ki, 'Laik okulda okumayı kabul eden bir öğrenci o kurallarla okumayı kabul eder'. Avrupa'da kiliseye bağlı okullar var, laik okullar var. Yani tercih hakkı var. Oysa Türkiye'de tercih hakkı yok. Türkiye'de laik olmayan okul yok.
AİHM Türkiye'deki okulların yapısını yeterince bilmiyor. Ya davacı daha sağlıklı bilgi verecek ya savunucu. Bilgi eksikliği var.
Salih Kapusuz (Grup Başkanvekili): Kararın gerçeklerle örtüşmediğini düşünüyorum.
Cavit Torun (Diyarbakır Milletvekili): AİHM, İslam ulemasından rapor alıp bu insanların argümanlarına başvurdu mu acaba? Başörütsü dinin emri. Karar yanlış ve Türkiye'nin Avrupa'ya bakışındaki güveni sarsar.
Nimet Çubukçu (İstanbul Milletvekili): AB içindeki hiçbir ülkede başörtüsüne ilişkin bir yasak yok. Kendilerinde olmayan bir yasağı Türkiye için hangi hukuki gerekçelerle aldılar acaba?
Nurettin Aktaş (Gaziantep Milletvekili): AİHM, Müslümanları ilgilendiren konularda tarafgir davranıyor, adalete gölge düşürüyor. Bu, demokrasiyi zaafa uğratan bir karar. Gözden geçirilmesinde çok büyük fayda var.
Avni Doğan (Kahramanmaraş Milletvekili): Karar yanlış. AİHM zaman zaman insan haklarına aykırı davranıyor. Uluslararası terörizmin etkisinde kalınarak verilmiş bir karar.
Ömer Çelik (Adana Milletvekili): Karardan sonra hukuk devleti çerçevesinde kamu alanı, kamusal alan, özel alan nedir bunların yeniden tartışılması ve bir tanıma oturtulması gereği ortaya çıkmış olmaktadır.
01.07.2004
Kaynak: RADİKAL
ceteris paribus |
Av.Fırat Bayındır |
Bekir COŞKUN (Hürriyet 07.07.2004)
Geri vites...
BENCE bugünlerde Başbakan’ın kafası karışık.
Geri vitesle ileri gitmek istiyor, gidemiyor.
Dreksiyona oturuyor, kontağı çeviriyor, vitese takıyor, sinyal veriyor, ayağını pedaldan kaldırıyor.
Aracın öne doğru gitmesini bekliyor.
Ama geri gidiyor.
Çünkü geri vitesle geriye gidilir.
Nitekim türban konusunda toplumu suçlaması, ‘Toplum bize destek olup tepki göstermedi’ diyerek onları sokağa dökülmemekle suçlaması bundan.
Tabanına ‘İttirin’ diyor.
‘Bedel ödenmesi gerektiğini’ söylemesi ise; bu devirde geri vitesle ileri gitmek isteyen tuhaf şoförleri ittirmeye kalkmanın riskidir; altında kalır insan.
*
Daha bir hafta önce Amerikalılara ‘Go home dedik de ne oldu’ diyerek toplum refleksini küçümseyen sanki bendim.
AKP’lilere ‘Biz söyledik bir şey oldu mu?’ diye sorduğunda, milletvekilleri hep birlikte, bir ağızdan cevap vermişlerdi:
‘Bir şey olmadı...’
Şimdi....
Gerici dayatmaları için toplumun tepkisini istiyor.
Direksiyona oturmuş, geri vitese takıyor, çıkış sinyali veriyor, hayırlı yolculuklar diliyor, ayağını pedaldan kaldırıyor.
Geri gidiyor.
*
Bu geri vitesle ileri olmuyor.
Ters otursa?..
Nitekim tersliğe bakın; vergi kaçıranı, hırsızı, uğursuzu, soyguncuyu affederken... Kayıp trilyonların hesabını vermemek için dokunulmazlığın arkasına gizlenirken... Kendi yaptıkları kanunlarla kendi kendilerini affederken ‘toplumun tepkisi-desteği’ gerekmiyordu, kolayca karar alabildiler de, türbanda-mürbanda niye gerekiyor?
Çünkü; vites sorunudur bu...
Kamuoyunun desteğini de arkasına alarak, geri vitesle ileri gitmeyi deneyecek şoför.
Ama olmuyor...
Vitese takıyor, sinyal veriyor...
‘Hayırlı yolculuklar, selametle...’ diyor...
Gaza basıyor...
Ayağını pedaldan kaldırıyor...
Geri...
ceteris paribus |
Av.G.A |
Uzun süredir site forumlarına vakit bulup cevap yazamıyorum. Fakat üstadım öyle bir konuya parmak basmış ki bir iki laf etmek istedim. Takiye dolu tavır, davranış ve icraatlarından şikayetçi olduğum sözde ilerici demokrat- gerçekte gerici hükümeti laiklik karşıtı girişimlerini şiddetle kınayarak, gözü kapalı halkımızın gözünü açması için Bekir Coşkun'un şu yazısına da göz atmalarını diliyorum.
Bekir COŞKUN
Siz bilirsiniz...
BİLİYORSUNUZDUR; AKP yeni bir tasarı getirdi eclis'e.
Yolsuzluk-hırsızlık-rüşvet-sahtekárlık yapanlar, ihaleye fesat karıştıranlar, devleti dolandıranlar, hayali ihracatçılar, sahte faturacılar, çaldıklarını geri verdiklerinde sanki suç işlememiş gibi olacaklar.
Bu bir af...
Çok sayıda AKP'li bakan ve milletvekilini de kurtarıyor tasarı.
Tasarının adı şöyle:'Yolsuzluklarla Mücadele Tasarısı...'
Zaten ben 'çağdaş eğitim'den söz ettikleri zaman daha çok imam yetiştirmekten söz ettiklerini anlarım.
'İleri medeniyet seviyesi' dediklerinde, bunun türbanlı-tesettürlü Türkiye görüntüsü olduğunu bilirim.
Yok eğer 'Söz milletindir' diyorlarsa, bu laik cumhuriyete bir tekme daha demektir.
'Doğa ve çevreyi korumak amacıyla' kanun yaptılarsa?
Hah...
Orman alanlarını satıyorlar...
'Dürüst özelleştirme' dedikleri an, demek ki kamu malı ölü eşek fiyatına bir dinci holdinge gidiyor.
'Siyasi ahlak'tan söz edildiği gün, Başbakan'ın şirket sayısının dörde çıktığını...
'Ekonomide ithalat ve ihracatın memleket menfaatine düzeltilmesi' dediklerinde Maliye Bakanı'nın oğlunun tavukları için indirimli mısır ithali yapıldığını...
'Yolsuzluklara damardan girdik' dediklerinde, söz verdikleri milletvekili dokunulmazlığını unutup, soruşturma dosyalarını dört yıl sonraya attıklarını...
Bilirim...
İşte artık siz de bilmelisiniz:
'Yolsuzluklarla Mücadele Tasarısı' dedikleri; ne kadar devleti dolandırmış, yetim hakkını yemiş, çocukların mama parasını, yaşlıların ilacını çalmış, hırsız-dolandırıcı-sahtekár-düzenbaz-utanmaz varsa 'af' edecekler.
'Siyasi ahlak', 'dürüst yönetim', 'damardan girdik', 'yolsuzluklarla mücadele' diye diye.
Yok eğer tüm bunlar yine de sizin için bir şey ifade etmiyorsa, hálá bunlara inanıyorsanız...
Bunu ben bilemem. Siz bilirsiniz...
https://www.hukuki.net |
Av.Fırat Bayındır |
Cüneyt ÜLSEVER (10 temmuz 2004 Hürriyet Gazetesi)
AİHM kararı karşısında diğerleri ne yapmalı?
e-posta
Eğer, AİHM kararı ardından toplumsal uyum arayacak isek; başını örtmeyen ‘diğerlerine’ de önemli görevler düşmektedir.
AİHM kararı; onların türbanı tehdit algılaması olarak görmesine saygı duyuyor ve müeyyide getiriyor ama diğerleri de İslami hassasiyelerini belli eden/gösteren insanlarımızı dışladıklarını kabul etmek durumundalar.
* * *
Bir kere şu konuda anlaşmak zorundayız.
Örtünmeyi Kuran emri olrak görenler haklıdırlar.
* * *
Nur süresi Ayet 31:
‘Mümin kadınlara da söyle:
Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/ziy-netlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar... Ey müminler, Allah’a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!’ (Diyanet meali)
* * *
Ayrıca yine devletin Diyanet İşleri’ne bağlı Din İşleri Yüksek Kurulu kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplarda her seferinde ‘başı örtmenin Kuran emri’ olduğunu teyit etmiştir.
* * *
O halde; ‘diğerleri’ başlarını Allah emri olarak görüp örtenlerden başlarını açmalarını isteyemezler.
Ancak sadece; perşembe günü ifade ettiğim üzere, tüm dünyada siyasi bir sembol olarak algılanan türban modasına uyarak başını örtenlerden başka bir örtünme yolu seçmelerini isteyebilirler.
Türban modası dışında başlarını örtenlerin; değil üniversitede, her türlü ortamda hüsnü kabul görmelerini temin etmek de ‘diğerlerinin’ görevidir.
* * *
‘Diğerleri’; çeşitli ortamlarda başını örten insanları dışladıklarını da kabul etmek zorundalar.
Dışlama eylemi sadece ortak alanları bu insanlardan esirgemek değildir.
Birbirlerini benimsemeyen insanların bazen bir bakışı bile dışlama eylemi için yeteri kadar ipucu verebilir.
* * *
Bu yazıda; kullanılan teknik gereği ‘diğerleri’ olarak nitelenen insanlarımız ‘ne yapalım; onlar da bizi dışlıyor!’ demek hakkına ise hiç sahip değildirler.
Zira, ülkenin genel dengesi gözetildiğinde güçlü olanlar onlardır.
‘Diğerlerinin’, ‘İslami hassasiyeti yüksek’ insanlarımızı dışlaması çapraz dışlamadan çok daha güçlüdür ve daha vahim sonuçlar yaratmaktadır.
O halde dışlama eylemine son vermek için ilk gayret onlardan gelmek zorundadır.
* * *
Şahsi kanıma göre AİHM kararı bize son bir şans vermiştir:
Bir tarafta ‘tehdit algılaması’ duygusu, diğer tarafta ‘dışlanma’ duygusu içindeki insanlarımızın birbirlerinin negatif duygularını ortadan kaldırmak ve medeni hayatın temel öğesi olan huzur içinde bir arada yaşamak ve toplumların nihai hedefi olan toplumsal uyuma ulaşmak için gayret göstermelerinin şimdi tam zamanıdır.
Dayatarak bir yere varamayacağımızı artık kavrayalım!
ceteris paribus |
Av.Fırat Bayındır |
AİHM'nin türban kararı (2)
Gündüz Aktan (Radikal Gazetesi)
10/07/2004 (273 defa okundu)
AİHM'nin üniversitelerde türban yasağı konulabileceği kararına karşı çıkanlar, liberal demokrasiye aykırılığını vurguluyorlar. Onlara göre, özgürlükler evrensel olduğundan her şart altında uygulanmalı; özgürlük talebinin içeriği kimseyi ilgilendirmemeli; talebin izhar edilmesi, yerine getirilmesine yetmeli; liberal demokraside devlet toplumsal ve bireysel taleplere karşı eşit mesafede olmalı; özgürlüklerin kullanılması halinde kamu düzeninde vukuu muhtemel bozulmayı önlemek için yasaklama yerine, farklılıklara karşı hoşgörü ortamı yaratılmalı vb.
AİHS 9. maddesi; düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün, kamu düzeni.. ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, demokrasinin gerektirdiği kadar, sınırlandırılabileceğini öngörüyor. Liberal kesim ise bu sınırlamaların hiç olmaması gerektiğini savunuyor. Böylece özellikle farklılıklara ilişkin özgürlüklere, sadece evrensellik değil, ahlak kurallarının da ötesinde mutlak bir nitelik kazandırmak istiyor.
Özgürlüklere böyle mutlak bir değer kazandırma eğilimi, PKK ile mücadele döneminde ortaya çıktı. Avrupa Parlamentosu (AP) ile bazı AB çevreleri insan hak ve özgürlüklerinin evrenselliğini, yani çatışma ortamında dahi uygulanması gerektiğini savundular. Böylece moral açıdan PKK'yı desteklediler ve PKK terörizmini adeta meşru gösterdiler. AİHS madde 15'e göre 'bir ulusun hayatını tehdit eden olağanüstü hal durumlarında' özgürlüklerden derogasyonun mümkün olduğu gözlerden kaçırıldı.
Doğal olarak, PKK için benimsenen özgürlük yaklaşımının şimdi türban konusunda terk edilmesinden rahatsız olanlar var. Ancak AP'den farklı olarak, AİHM kararlarının PKK ve türban konularında belli bir tutarlılık içinde kaldığı söylenebilir.
Bundan önceki yazımda da belirttiği gibi, AİHM Türkiye'de tehlikeli aşırı dinci akımların varlığından hareket ediyor. Yasağın uygulanmasında bunların yarattığı 'toplumsal şartları' göz önüne aldığını vurguluyor (para. 103).
AİHM'nin amacı demokrasi içinde farklı dinlerin (inançların) barış içinde yaşamasını sağlamak. Bu çerçevede din özgürlüğüne mutlak değil izafi değer atfediyor ve ulusal otoritelerce sınırlandırılabileceğini kabul ediyor. Çeşitli grupların 'çıkarlarını' bağdaştırmayı ve herkesin inancına saygı gösterilmesini istiyor (97, Refah davası 95).
Böylece özgürlüğün çıkara hizmet ettiğini de kaydetmiş oluyor. Çıkar ise müzakere edilebilir izafi bir kavram.
Dini inanca göre türbanın mecburi olup olmadığı saptamak AİHM'nin görev alanı dışında kalmakla beraber, karardan bu konuda kuşkuları olduğu hissediliyor.
İslam içinde farklı örtünme uygulamaları olduğuna dair atfı başka türlü anlamak mümkün değil.
Kararda türbanın sadece üniversitelerde yasaklandığı; öğrencilerin dışarıda türban takabildikleri; üniversitelerde türban dışında din özgürlüğüne herhangi bir kısıtlama olmadığı belirtilmek suretiyle, şikâyetin alanı daraltılıyor (111).
Türbanın dini bir sembol olduğu vurgulanırken, Türkiye'deki köktendinci akımların buna siyasi nitelik kazandırdığına işaret ediliyor (108). Bu durumda türban takılmasına izin vermenin takmayanlar üzerinde, baskıya dönüşebilecek (99), etkilerine dikkat çekiliyor. Dahlap davasına atfen, 'Güçlü bir dış sembol'ün başkaları üzerinde 'din değiştirme' gibi bir etkisi olabileceğine değiniliyor. Aslında bir hukukçu-yazarın kullandığı 'Müslümanlar için özgürlük yok' ibaresinden bile, türban takmayanların Müslüman olmadığının düşünüldüğü anlaşılıyor. Aynı şekilde türban bir iffet sembolü olarak alınırsa, takmayanların iffetsizliğine hükmedilmesi gibi bir haksızlık da söz konusu.
Öte yandan AİHM, türbanı Kuran'ın kadınlar üzerinde bir emri gibi görmenin, erkek-kadın eşitliğiyle bağdaşmasının zor olduğunu söylemekle, özgürlük talebinin niteliği konusunda da mütalaa vermiş oluyor.
Kısaca AİHM'ye göre, diğer özgürlükler gibi din özgürlüğü de mutlak olmadığından, kamu düzeni, laik hayat tarzı, erkek-kadın eşitliği, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması, dini ve siyasi sembol olması açılarından eğitim kurumlarında yasaklanabiliyor.
ceteris paribus |
Av.Fırat Bayındır |
Türbanda ara formül
Erdoğan, Kanal D'deki 'Teke Tek' programında konuştu: Türban yasağı devlet okullarında sürsün, ama özel ve vakıf üniversitelerinde kaldırılsın
10/07/2004
RADİKAL - ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, üniversitelerdeki türban yasağıyla ilgili yeni bir öneri gündeme getirdi: "Devlette olmuyor, ama hiç olmazsa özel sektör üniversitelerinde, vakıf üniversitelerinde serbest bırakalım. Tamam, devlette görev verme, ama hiç olmazsa üniversitesini bitirmiş kızlarımız özel sektörde çalışsın."
Başbakan Erdoğan önceki gece Kanal D'de yayımlanan 'Teke Tek' adlı programda Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. Erdoğan, özetle şu mesajları verdi:
Meslek liseleri sahiplenilmedi: Meslek lisesi ifadesi bizden çıktığı zaman, hemen bunu 'imam-hatip' yapıyorlar. Söylediğim, bedel ödemek, ödememek değil, ben bu bedeli öğrencilere, halkıma ödettirmem. Vatandaşımın bu işe önce kendisinin sahiplenmesi lazım. Bu konunun sadece imam-hatip meselesi olmadığını göstermek için gayret sarfediyorum. Beklediğim desteği göremeyince, zamana bırakılmasının daha faydalı olacağına inanıyorum.
Bilmeden konuşuyorlar: İlgisi alakası olan olmayan, din, diyanet bilmeyen konuşuyor. Bir toplumun dini değerlerle ilgili ihtiyacı var. Devletin en önemli görevlerinden biri de halkına dini eğitim-öğretim vermek. Siz bunu vermezseniz o zaman bu işi illegal yapanlar devreye girer.
Cami semtine uğramazlar: Bizde ülkenin ileri gelenleri caminin semtine uğramaz. Endişe niye? Yahu kardeşim ben senin yaşadığın gibi yaşamaya mecbur değilim. Ben sana ne kadar saygı duyuyorsam, sen de bana o kadar saygı duy.
Cumhuriyet'in kendine has değerlerine de sahip çıkmak suretiyle, ülkemizin o arzuladığımız muasır medeniyetler seviyesine çıkmasına mecburuz, başka yol yok.
Türban özelde olsun: Türkiye'de devlet, özel sektör veya vakıf okulları var. Devlet okullarında YÖK olarak bunu sürdürüyorsun. Mesela tutturmuşlar kamusal alan. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir kavram yok. Devlette okutturmuyorsun, özel sektörün üniversiteleri var, buralara gitsin. Ama maalesef burada da kaskatı bir tavır. Bu nasıl aşılır? Toplumsal mutabakat dediğim konu bu... Netice almayacağım şeyi zorlayamam, toplum geriliyor. Devlette olmuyor, ama hiç olmazsa özel sektör üniversitelerinde, vakıf üniversitelerinde serbest bırakalım. Devlette görev verme, ama hiç olmazsa üniversitesini bitirmiş kızlarımız özel sektörde çalışsın.
Eşsiz davete alıştık: Bu işlere maalesef artık alıştık. Dolmabahçe Sarayı kamusal alan değil. Kamusal alanın sınırının açılımının tam yapılması gerek. Kaldı ki bu bir devlet başkanları ve başbakanların katıldığı davet. Burada sabretmemizin gerekli olduğuna inandım. Sağ olsun eşim de bu noktada o olgunluğu gösterdi.
Artık bunları aşmamız lazım. Bu durum halkı da üzüyor. Çünkü halk seçmiş buraya getirmiş. Ben başı açık olanı da örtülü olanı da korumakla mükellefim. Dere yatağında akar, yatağını değiştirmeye kalkmayın. Hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Başı örtülüsüyle açığıyla. Birbirimize şüpheyle bakmanın anlamı yok, güvenle bakmalıyız.
ceteris paribus |
commodore1tr |
Aslında bu türban filan hikaye malumunuz amaç başka bakınız kaç sene önce ulu önder ATATÜRK neden laik devlet kararı vermiş bugünde değişmedi bu kuralll
Mustafa Kemal, kurulacak devletin şekli ile ilgili toplumun her kesiminden insanlarla görüşmeler yaparken sıra, mollalar, şeyhler ve din büyüğü geçinen kişilere gelir. Mustafa Kemal bunlara haber göndertip, gelecek hafta kendileriyle bu konuyu görüşeceğini ancak konuşmalarının bir temeli olarak katılacak olan herkesin Bakara suresini 288. ayetine kadar okumalarını rica eder. Toplantı günü gelip çattığında, Mustafa Kemal kürsüye çıkar ve sorar:
"Arkadaşlar, buraya gelmeden önce hepinizden Bakara suresini 288'e kadar okumanızı rica etmiştim. Kimler okudu Bakara'yı 288'e kadar?"
Salondaki bütün eller istisnasız olarak bu ricayı yerine getirdiklerini belirtmek için havaya kalkar. Bunu üzerine Mustafa Kemal sözlerine devam eder:
"Beyler işte, kuracağımız devletin neden din temeline dayanamayacağının açıklaması: Bakara yalnızca 286 ayettir."
Yahu İran da hareket başladı ileriye bizimkilerde çırpınıyor geriye...
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Lawless1 |
Bu konuda nasil bir cozume ulasilinacak ben dusunemiyorum. Sanki bir taraf memnun kalmayacak gibi geliyor.
|
Av.Fırat Bayındır |
13.07.2004
Bekir COŞKUN
Özgür kadın...
GERİCİ, özgür kadını istemez.
Çünkü özgür kadın onun sonudur.
Özgür kadın kültür demektir.
Özgür kadın; sanat, resim, edebiyat, kitap, dergi, gazete, heykel, sinema, tiyatro, müzik demektir.
*
Özgür kadın; akıl demektir...
Öyle şeyh-meyh uçmaz...
Özgür kadın dürüsttür.
Şeyh uçmadığı zaman zaten ‘Hani uçmadı... Niye uçtu diyecek mişim?...’ der özgür kadın.
*
Özgür kadın; modern yaşamdır.
Çatal-bıçak demektir.
Çağdaş kadın için; insanın karnında zikir edecek diye her gün bulgur yenilmez.
Ne de sadece erkeğin canının istediği bir cuma gecesi sevişmenin kerameti vardır.
*
Özgür kadın temizdir.
Öyle kirli çorapları, kokan ayakları, tıraşsız yüzü, gülyağından parfümü olan erkeği sokmaz yatağına.
*
Özgür kadın demokrasidir.
Köle olmaz.
Mirasını ister, birey olarak tanınmak ister, söz hakkı ister, eşitlik ister.
Dayak yiyip, aşağılanıp, itilip-kakılmak istemez.
*
Özgür kadın çağdaşlıktır.
Çünkü özgür kadının doğurup büyüttüğü çocuklar gericiye asla ümmet olmazlar.
Ne dergahlara müşteri çıkar özgür kadının yetiştirdiği çocuklardan, ne tarikatlara mürit, ne de gericiye oy verecek saflar...
*
Bu yüzden; gerici özgür kadını sevmez.
Kadın özgür olsun istemez.
Ve onu örtmek, kapatmak, susturmak, bastırmak için çarşafa-türbana sarmak ister.
‘Türban’ diye tutturmaları bu yüzdendir.
Gericinin sonudur özgür kadın...
ceteris paribus |
Lawless1 |
Erdoğan, Kamusal alan, devletin alanı değildir dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan, türban yasağıyla ilgili tartışılan kamusal alanla ilgili görüşlerini açıklarken, kamusal alanın devlete ait ve devlet görevlilerinin içinde yeraldığı alan olmadığını savundu. Kamusal alanın siyasetin zeminiyle doğrudan bağlantılı olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi: "Kamusal alan hiçbir zaman yekpare bir topluluğu ifade etmez. Tek tip insan ve fikirlerden oluşmaz. Çünkü tornadan çıkmış bir mamül değildir. Farklı fikirlerin, toplumsal kesimlerin medeni bir şekilde bir arada bulunmasına imkan veren bir alandır. Özgürlüklerin hayata geçirildiği, yaşandığı bir alandır, yokedildiği bir alan değildir. İnsanların birbirinden etkilenerek yaşadığı, farklılıkların kendine hayat bulduğu bir alandır."
Millet Meclisi, Kamusal alan mi oluyor?
|
Lawless1 |
Goruluyor ki sirf benim kafam karismamis. Bekir Coskun'u sevenler icin kahkaha dolu bir yazi.
Kamusal Ne?
BAŞBAKAN dün grubunda ‘kamusal alan’ tarifini yeniden yaptı ki, içine türbanı da sokabilsin.
Güzel bir tarifti.
Tek eksiği; kimse tarifi anlamadı.
Söylediğine göre; kamusal alan; ‘farklı fikirlerin birer zenginlik olarak bulunduğu alan’mış.
Diyelim ki o zaman ben; kenarı çiçekli, ortasında kuş motifi olan bir nüfus kağıdı isteyebilir miyim?
Bir ‘farklı fikirlerin zenginliği’ olarak...
Ya da AKP’nin hakkımda açtırdığı davaya, üzerinde turuncu çiçekler olan büzmeli şortumla gidebilir miyim, ki hakim sorsun:
‘Bu ne ulan?..’
Ben de yanıt vereyim:
‘Kamusal alan...’
*
Başbakan kafasını değiştirmek yerine ‘kamusal alan’ tanımını değiştirmek istiyor.
Kısa bir tarif yaptı; iki A5 sayfası...
AKP’liler sonuna gelindiğinde, tarifin başını unuttukları için ‘çok doğru’ anlamında baş sallayıp, ayakta alkışladılar.
Ben ise anlamadıklarını anladım.
Kamusal alanlar; anayasanın, yasaların ve evrensel hukukun (türbana izin vermeyen AİHM gibi) geçerli olduğu alanlardır.
Öyle canı isteyen yeni bir tarif yapıp içine; yasaların izin vermediği şalvarı, türbanı, tesettürü koyamaz.
*
Bence Başbakan ‘kamusal alan’ın tarifini arada bir değiştiriyor ki, içine türban girsin.
Tarif değişiyor ama, yine de türban içine sığmıyor.
Bu yüzden değil mi ki ‘kamusal alan’ değiştirilemediğine göre, karşımıza ‘kamusal türban’ çıkıverdi.
Medyamız, iktidar eşlerinin türbanlarının ne kadar şık ve yakışır olduğunu, dünyanın nasıl hayran kaldığını tekrarlayıp duruyor.
‘Kamusal yalan’dır bu...
Bence bu tartışma bitmez.
Bekir Coskun
|
nursel yöndem |
Türkiye'de ilericiliğin, demokratlığın birkaç tane kriteri vardır. Bunlardan biri Kürt meselesi diğeri de başörtüsü meselesidir.
Neden bunlar kriterdir?
İlerici, insan hak ve özgürlüklerini savunduklarını iddia eden insanların önüne bu konuları getirdiğinizde yüzlerindeki maskeleri çıkartıp, gerçek yüzlerini ortaya koymaktadırlar. Eğer bu kişilerin kendileri veya eşleri başörtülü olsalardı muhakkak olaya farklı yaklaşırlar ve hak ve özgürlüklerinin ayaklar altına alındığını iddia ederlerdi. Neden mi?
İnsanların doğuştan elde ettikleri haklar vardır:
Madde 1- Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2- Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu Bildirge ile ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir. Ayrıca, ister bağımsız olsun, ister vesayet altında veya özerk olmayan ya da başka bir egemenlik kısıtlamasına bağlı ülke yurttaşı olsun, bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslararası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.
Madde 7- Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.
Madde 11-
1. Kendisine bir suç yüklenen herkes, savunması için gerekli olan tüm güvencelerin tanındığı açık bir yargılama sonunda, yasaya göre suçlu olduğu saptanmadıkça, suçsuz sayılır.
2. Hiç kimse işlendiği sırada ulusal yada uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz. Kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Madde 19- Herkesin düşünce ve anlatım özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak düşüncelerinden dolayı rahatsız edilmemek, ülke sınırları söz konusu olmaksızın, bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırmak, elde etmek ve yaymak hakkını gerekli kılar.
Madde 26-
1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
2. Eğitim insan kişiliğini tam geliştirmeye ve insan haklarıyla temel özgürlüklere saygıyı güçlendirmeye yönelik olmalıdır. Eğitim, bütün uluslar, ırklar ve dinsel topluluklar arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu özendirmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışı koruma yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.
3. Çocuklara verilecek eğitimin türünü seçmek, öncelikle ana ve babanın hakkıdır.
Bu ilerici ve özgürlükçü olduğunu iddia edip daha sonra insanların dünya görüşlerinden, giyim kuşamlarından ötürü eğitim, savunma, iş, dolaşım haklarını ellerinden alma hakkını kendinde gören insanların yukarıya bazı maddelerini alıntıladığım İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİNİ tekrar tekrar okumaya davet ediyorum.
Bence asıl tehlike, kendinden farklı düşünen insanlara yaşam hakkı tanımayan, giyim kuşamından ötürü insanların haklarını kısıtlama hakkını kendinde gören bu yobaz insanlardır. Bu yobaz insanlar dindar da olsa, dinsiz de olsa, kemalist te olsa, solcu da olsa, sağcı da olsa YOBAZDIR ve yobaz da düşünemediğinden, refleks tepki verdiğinden, kendinden başka kimseye yaşam hakkı tanımadığından tehlikelidir.
Give Justice A Hand |
Lawless1 |
Sayin Yondem, AIHM'nin Leyla Sahin hakkinda aldigi karari kiniyor, AIHM hakimlerini de Yobaz olarak mi tanimliyorsunuz?
Madde 26, Bolum 3 - Cocuklara verilecek egitimin turunu secmek, oncelikle anne ve babanin hakkidir diye yazmissiniz. Kiz cocuklarini ilkokula gondermeme karari veren milyonlarca veli icin ne yapmayi ongoruyorsunuz?
|
nursel yöndem |
Evet, kendi fikrini karşısındaki insana zorla uygulatan kişi kim olur ise olsun YOBAZDIR.
Maddeler İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ'nden alınmıştır. Orada belirtilen eğitimi türünü seçmek, okula göndermemek değil. Takdir edersiniz ki eğitim türünü seçme ile eğitimsiz bırakma arasında fark vardır. Ama ben yine de sizin için açıklayayım:
Bir anne-baba çocuğunu isterse Mesleki okullara, isterse devlet okullarına veya kolejlere gönderebilir. Buna karar verecek olan anne-babadır devlet veya başka bir mercii değil. Kafasında kendinden başka insanlara yaşam hakkı tanımayan YOBAZLAR ise hiç değildir.
O maddede belirtilen budur.
Cımbızla çekip aldığınız Madde 26'nın 1. bendini de buraya yazsaydınız, sorunuzun abesle iştigal mertebesinde olduğunun farkına varırdınız.
Madde 26-
1. Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.
Tekrar ediyorum: Kendi fikrini zorla başkalarına kabul ettirmeye çalışan ve zorla uygulayan kişi kim olursa olsun, hangi fikri savunduğunu iddia ederse etsin YOBAZdır.
Give Justice A Hand |
Lawless1 |
Maalesef Ilkokul'un zorunlu olmasi gercekleri degistirmiyor. Milyonlarca kiz cocugu okul yuzu gormuyor, aileleri sayesinde. Sorumla size gostermeye calistigim, bazi Anne ve Babalarin cocuklari icin her zaman yerinde ve dogru karar vermedikleriydi. 3.cu maddeyi sizin tabirinizle cimbizla almamin sebebi bunun icindi.
AIHM'nin Leyla Sahin vs Turkiye davasinda aldigi karar yuzunden, AIHM yargiclarini "Yobaz"olarak tanimlamaniz beni sasirtti. Sonucu begenmeyince insan haklarini korumaya calisan bir mahkemeye bu sekilde hitap etmek bana ters geliyor.
|
deltaG |
sevgli dostlar, ne yazık ki TARAFIZ.
bu taraftarlık demokratik,laik ve sosyal hukuk devleti içindir.
ve yazık ki bence günümüzde İDEALLER ütopya olarak kalmış durumda.
Amerika' da bile Bush yönetimi Kasım seçimlerinden önce olası bir saldırı ihtimalini düşünerek seçimleri erteleyebilmek için yasa tasarısı hazırlığı içinde.
İspanya bile 200 kişinin öldüğü saldırıya rağmen seçimlerini ertelemezken Amerikanın bu tavrını nasıl açıklarsınız?
Buna kimileri demokrasiye aykırı kimileri de demokrasiyi koruma refleksi diyebilir. her halükarda korkulan olay demokratik ülkelere yapılan radikal saldırı ihtimalidir. Amerika bu olası saldırıyı ya seçimleri erteleyerek ya da seçim sonucu iktidarı ve dolayısıyla global politikalarını yeniden gözden geçirerek yapacaktır. Varılan sonuç her halde demokrasiyi koruma refleksidir ve HER DEMOKRASİ KENDİ BEKASI İÇİN bazı tedbirlere başvurmak zorundadır.
Bu tedbirler kimi zaman YOBAZLIK olarak dahi değerlendirilebilir.
İlle de türban diyen kesim,tüm kanallarıyla egemen olduğunda acaba başlarını örtmeyen, mini etek giymekten hoşlanan kadınlarımızın üzerinde bir baskı kuracaklar mıdır? Bu sizce kuvvetli bir ihtimal midir?
Ya da bazılarımız gibi ezildiğini horlandığını, kimlik ve kültürünün yok edilmeye çalışıldığını iddia eden kesim sice doğru mu söylemektedir?
Özellikle siz İstanbul'da yaşayanlar, asıl sizler nasıl bir kültür erozyonu içinde olduğunuzun, İstanbul'un insan yapısının nasıl değiştiğinin farkında değil misiniz. Peki hiç mi kendinizi koruma ihtiyacı içinde değilsiniz.
Evet ne yazık ki zaman zaman yobazlık olarak da nitelendirilse, ben bu ülkede demokrasinin, laikliğin, ülkemin bölünmez bütünlüğünün korunmasından yana TARAF olduğum için, demokrasinin de kendisini değiştirecek, dönüştürecek akımlara karşı kendisini korumasının gerekliliğine inandığım için yobazlığa razıyım.Ve eğer sözünü ettiğim kesimler de sayın nursel yöndem' in belirttiği ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalacaklarına inansam, inanabilsem ve bunu gösterebilseler elbette ki benim için de yobazlığın alemi olmayacaktır.
|
nursel yöndem |
İlle de türban diyen kesim,tüm kanallarıyla egemen olduğunda acaba başlarını örtmeyen, mini etek giymekten hoşlanan kadınlarımızın üzerinde bir baskı kuracaklar mıdır? Bu sizce kuvvetli bir ihtimal midir? diye sormuşsunuz. Ben başörtülülerin böyle bir baskı kurup kur(a)mayacaklarını bilmiyorum ama başıaçıkların başörtülülere bir baskı uyguladığını biliyorum.
Yani sizin korkunuz, sizin şu an yaptığınız şeyin size yapılması :) Çok ironik bir durum. Sizin mantığınızla haraket ettiğimiz taktirde bütün insanların hapse koyulması lazım çünkü hepsi potansiyel katildir, hırsızdır yani suçludur, herhangi bir insan her an suç işleyebilir...
Bir insanın veya grubun sizin yaşam tarzınızı veya görüşünüzü değiştirebileceği korkusuyla suçlu muamelesi görmesi, yaşam tarzlarının veya görüşlerinin zorla değiştirilmeye çalışılması ne derece hukukidir? Suçun ve cezanın bireyselliği ilkesi hukukun temeli iken nasıl olurda, hangi hakla kalkıp ortada bir suç yok iken birilerini cezalandırırsınız hem de işlenmesinden korktuğunuz suçun aynısını siz işlerken?
Demokrasi ile yönetimde cezayı gerektiren haller ancak ve ancak kişilerin başka bir insana veya gruba fikirlerini cebren kabul ettirmeye kalkışmaları durumunda ortaya çıkar. Siz hiç başkalarının başını zorla kapatmaya kalkan insanlar duydunuz mu? Ben duymadım ama başkalarının başlarını zorla açmaya çalışan, açmadıkları taktirde en temel insan haklarından mahrum bırakan sosyal faşist (sözde sosyal demokrat /sosyalist ama özde faşist) bir çok insan gördüm / görüyorum, okudum / okuyorum. Ben bu gibi "insanları" insan diye nitelerken kendimden utanıyorum. Çünkü bunlar YOBAZdır.
Aynı durumu başörtüyü savunanlar da yapsalar tepkim aynı olurdu. Yani eğer başörtüsü takmak zorunlu kılınsaydı ve başörtüsüzlere karşı şu an başörtülülere karşı yapılan insanlık dışı, insan onurunu hiçe sayan ve YOBAZ tavırlar takınılsaydı aynı şeyleri onlar için de yazardım.
Ama eğer sen (genel olarak bu görüşü savunanları kasdediyorum yanlış anlaşılmasın..) başörtüsü takmayanların hakkını başörtülülerin başörtüsünü zorla çıkartarak korunabileceğini düşünüyorsan ve bunu yapmaya hakkın olduğunu zannediyorsan/düşünüyorsan, birgün başörtülülerin hakkını korumak için herkesin başını kapatmaya çalışan diğer YOBAZ'lara da hak vermen gerekir çünkü onlar senin şu an yapmakta olduğunu yapmış olurlar.
Bu durum Nasreddin Hoca hikayesini bile geçti. Hani Hoca kızını suya göndermeden önce dövmüş ya su testisini kırar diye. Sizinkisi bundan da beter. Ben benim uyguladığım baskının benzeri bana da uygulanır diye baskının dozunu arttırıyorum. İşte mentalite bu. Bu ne kadar sağlıklı bir mentalite tartışılır ama hastalıklı bir mentalite olduğu su götürmez.
Give Justice A Hand |
deltaG |
yapmayın sayın yöndem,
yazdıklarınız beni olağanüstü şaşırttı
bu ülkenin bir Anayasası var ve başlangıç kısmını aşağıya aynen alıyorum
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
(Değişik : 03/10/2001 – 4709/1 md.) Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve "yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.
ŞİMDİ DE ANAYASANIN 1,2,3 VE 4. MADDELERİNİ OKUYALIM
I. Devletin şekli
Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
Madde 3.- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara'dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
Madde 4.- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Gördüğünüz gibi laiklik ilkesi ile devletin bölünmez bütünlüğü hakkındaki bu maddeler değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
İşte demokrasinin kendini koruma refleksi budur.
antilaikler, bu ülkenin anayasanındaki hükümlere, kılık kıyafet kanununa, ve bilumum devrim kanunlarına karşı gelmeyi hak bilecekler, bunun bir özgürlük ve inanç sorunu olduğunu söyleyecekler, devleti politikaya alet edecekler, özetle TÜRKİYE'Mİ İRAN'A BENZETMEK İÇİN akla hayale gelmeyecek uygulamalar ve polemikler yaratacaklar, ben buna karşı koyacağım ve bu İRONİK bir durum mu olacak.
Yapmayın sayın Yöndem, eylemeyin sayın Yöndem,
sizin mantığınızla gidersek evet biz antilaiklere karşı suç işlemekteyiz.Karşımızda korkunç örgütlü bir güçle peki nasıl mücadele edeceğiz sayın Yöndem, hele sizin gibi aydın ve ilericiler de bizi ÜTOPYALARI uğruna yalnız bırakırlarsa?
Peki siz bu kadar başı bağlı kadınımızın kendi istekleriyle mi bu işi yaptığını zannediyorsunuz. Babalarının dedelerinin, şeyhlerinin, hocalarının hiç mi etkisi yok? Peki siz bu kadınları o halde gördüğünüzde yüreğinizden bir sızı kopmuyor mu?
Ve bu ülkede kimsenin de başını zorla açtırmaya uğraşan yok. Sadece yürürlükteki hukuk düzeni gereğince ONLARIN DA UYMASI GEREKEN KURALLAR VAR. Yine sizin bakış açınızla yol alırsak, mevcut hukuk düzenimiz de aslında faşist, baskıcı bir düzendir öyle mi?Çünkü belli durumlarda insanların başlarının kapalı olmaması gerekiyor ve bu kuralları uygulamak veya uygulanmasını istemek de yobazlık mı oluyor?
Yapmayın sayın Yöndem, bir de sizler vurmayın sayın Yöndem!
|
Av.Fırat Bayındır |
TÜRBAN VE KAMUSAL ALAN
Türban sorunu, geldi dayandı “Kamusal Alan” tartışmasına! “Burası Kamusal alan,burası değil”den, başlayarak,“Kamusal Alan”ın top yekun reddine kadar sonu gelmeyecek tartışmalarla , konu başka taraflara çekiliyor ve yozlaştırılıyor. TBMM’nin sayın Başkanı Bülent Arınç , daha çiçeği burnunda iken,türbanlı eşini Havaalanına Cumhurbaşkanını geçirmeye , türbanlı eşini de beraberinde götürmüş,-türban konusunu ve “kamusal alan” kavramını denemek istemişti. . Bazı liboş ve sözde Atatürkçü yazarlar,o zaman “Buna alışmamız gerek” demişlerdi ...Ben ise “alışamam – bu bir meydan okumadır” demiş ve o zaman yazdığım gazeteden ayrılmak zorunda bırakılmıştım. Arınç şimdi de “Kamusal alan yoktur” diye meydan okumaya devam ediyor. Kısacası, türban konusunu bu kısır tartışmalardan kurtarmak – doğru yerine,Anayasanın ,TC’nin değiştirilemez “laiklik “ ilkesinin savunulması boyutuna oturtmak gerek. Çünkü şu bağlamda,“Türban” Atatürk’ün kurduğu “laik” devlete meydan okumanın bayrağıdır. Bu kasıtlı bir olaydır.
ANAYASA VE HUKUKTA ...
Burada ,bu tartışmalara girmeden ,”Kamusal Alan”ın Anayasal gerekçelerini kısaca hatırlatayım. Anayasa Mahkemesinin 1989 ‘da Türban Konusunda aldığı kararda – “laikliğin gereği , devletin, devlete ait iş yerlerinde,devlet hizmeti verilen yerlerde - bu cümleden olarak- Üniversitelerde,yani Kamusal alanlarda , herhangi bir dinin simgelerinin kullanılamayacağı” karara bağlamıştı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de- Anayasanın değiştirilemez 2. maddesindeki Laiklik ilkesine dayanarak,resmi davetlerine,Barbakan veya Bakan eşleri de olsalar,türbanlı hanımları davet etmiyor.Çok da doğru ve ilkeli davranıyor. Bu konuda en ufak taviz ve müsamaha,Anayasanın ihlali demek olur ve devletin temellerine dokunur.Tartışılması bile abes, Cumhurbaşkanının forsunun çekildiği her mekan ve alan, hiç şüphesiz “Kamusal Alandır”! i.
Bu böyle iken RADIKAL gazetesinde İsmet Berkan, Cumhurbaşkanı Sezer’in türbanlı hanımları resmi davetlere davet etmemesinin “kişisel tercihi” olduğunu iddia ederek -bu tercihin de nezaketsizlik olduğunu yazıyor ve böylelikle asıl nezaketsizliği kendisi yapıyor. Tabii, asıl büyük nezaketsizlik- Atatürk’e karşı asıl nezaketsizlik türbanı laik devlete karşı bayrak yapanlarda!
Diğer bir liboş – takkelisi – Taha Akyol da,ukalalığı veçhile, yabancı yazarlardan alıntılar yaparak,türban karşıtlığının, “Kemalizm’in” ,
vatandaşları aynı kalıba sokmak ve aynılaştırmak gayretinin “ kamusal ifadesi” olduğunu söylüyor. Başbakan Erdoğan da, herhalde , Akyol’un bu ifadelerinden esinlenerek, “Kamusal Alanın” ” kendisine göre tarifini yaptı; Ona göre “Kamusal Alan” Anayasa Mahkemesinin laiklik ilkesine dayanan tarifi değil - “farklı bireylerin farklı toplumsal kesimlerin farklı fikirlerin ,medeni mı ve demokratik biçimde, bir arada bulunmalarına ve yarışmalarına imkan veren bir alandır v- ve herhalde özellikle Üniversiteler de, böylesine bir alandır” ... Yani isteyen takkeli de,cüppeli de poturlu da gelir . Bu da RTE’in icabı hale göre ,Demokrasi ve AIHM gibi işine geldiği gibi kullanacağı bir “tramvaydır”
Bir de,yalakalığı boyu kadar uzamış bir başkası var; Mehmet Barlas.
Sıkı durun; “eğer eşlerlinin başı açık olan siyasi ve bürokratik kadrolar- inanılmaz ölçüde başarısız olmasalardı şu anda AKP tek başına iktidarda olmazdı” – yanı AKP başarısını türbana borçlu! Ve “Erdoğanlar- türbana rağmen Bush’larla Karamanlislerle beraber oluyorlar da türban karşıtı Sezerlerle beraber olmuyorlar” diyesi. Aynı Barlas , dil bilmeyen Erdoğan’ın “vücut diliyle yabancılarla ilişkilerinde daha başarılı olduğunu da yazmıştı! Pes!
Kasımpaşa’da Siirt’te,“Okusford” yoksa ve Sayın Başbakan , aile imkanları,hayat şartları yüzünden İngilizce veya başka bir dil öğrenememişse- onu, bu yüzden eleştirmek ayıptır,haksızlıktır. Biz
Ailemizin imkanları sayesinde ,dil öğrenmişsek,ona ve dil bilmeyen diğerlerine üstünlük taslamamız züppelik olur. Kaldı ki,Türk Devlet başkanının veya Başbakanın,muhakkak,başka dil bilmesi de gerekmez. Ancak Erdoğan bir de yabancı dil bilse idi ,çevirideki nüansları kaçırmaz ve yabancılarla konuşmalarında, daha başarılı olurdu. “Vücut diline ” güvenmesi ise, cesaretten de öte,kabadayılık. Bunu övenlerinki de düpedüz yalakalık!
Lenin ve Stalin “Liberaller bizim işimize yarayan budalalardır” demişlerdi . Bugün de liberal-lıboşlarımız,laiklik karşıtlarının ve AB’nin işlerine yarıyor onlara hizmet ediyorlar.
NEDEN TÜRBAN?
Besbelli; Türbanı bayrak ve simge olarak kullananların asıl maksatları TC’ni “ılımlı İslam Devletine, kendi kadrolarıyla dönüştürmek.
Geleneksel başörtüsü Cumhuriyetten,kıyafet devriminden sonra problem olmamıştı.Atatürk de,“bu sorunu kadınlarımız zamanla,kendileri çözerler” ” demişti ve öyle de oluyordu.1945'de , İstanbul Hukuk’unda okurken sınıfımızda iki üç başörtülü kızımız vardı. Kimse onlara karışmadı. Biri – sonra başörtüsünü kendiliğinden çıkardı.
Ama Erbakan ve şürekası maksatlı olarak o zaman kadar eşi olmayan tarzda bağlanan “türbanı” biç meydan okuma simgesi olarak çıkardılar.
Velhasıl bugün mesele ve tehlike , “Kamusal alan” tartışmalarına indirgenemeyecek kadar aşikar ve o oranda da,tehlikelidir.
Asıl sorun şudur; Laik TC ‘ne bağlı olanlar, “Türbanın” meydan okumasına , çağdaşlığa galebe çalmasına ve sonunda Atatürk’üm kutsal alanı olan Çankaya’ya, Cumhurbaşkanlığının Forsunun dalgalandığı her alana ve mekana- Anayasada tarif edilen “Kamusal Alanlara” bütün Üniversitelere “Türbanın” ve zihniyetinin egemen olmasına razı olacaklar mı? “2007’de,eğer Cumhurbaşkanlığına,maazallah,eşi türbanlı ve türban zihniyetini temsil eden kişiler, “demokrasi tramvayı”ile çıkarlarsa ve oraya
Türbanlılar ve karafatmalar üşüşürse,buna “demokrasi ve liberallik uğruna razı olacaklar mı? Ben ,Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyetini emanet ettiği gençleri ,”her ahval ve şeraitte” görevlerinin gereğine yapacakları umudumu muhafaza ediyorum
TRANSFER ve CHP
CHP den istifa ederek AKP ye transfer olanlar konusu siyasetimizin nasıl yozlaştığını gösteriyor ve de CHP de Baykal’a ve milliyetçiliğe karşı kazan kaldırmanın asıl boyutlarından birini! Churchill’in bir sözü var; “Bazıları ideal ve fikirleri uğruna partilerini değiştirirler..Bazıları da Partilerini değiştirince Fikirlerini de değiştirirler”
Bir de,Atatürk’ün kurduğu CHP'nin Genel Başkanlığına aday Kemal Derviş’ten inci ;“Türbana itirazım yok!”
altemurkilic@haberturk.com
Yazı giriş tarihi - saati : 15.07.2004 - 13:09
ceteris paribus |
violetta |
Özür dilerim ama ben nursel yöndemin yazılarını okuyunca sok oldum, dumur oldum!
öncelikle kimse kimseyi ''özel yaşamında birşeylere zorlamıyor'',''başını açtırmıyor''! sadece deltaG'nin de belirtiği gibi belli kuralların uygulandığı,resmi yer niteliği taşıyan, 'kamusal alan olan' yerlerde bu kurallara uyulması bekleniyor, nasıl ki bir camiye girerken başımızı örtüyorsak teamül gereği.. aynen buna benziyor ki bu türban yasağı yazılı.
herkes bu ülkenin evladı, vatandaşı toplumca beraber yaşamak için belli kurallara, başta ANAYASA'mıza uymamız gerekir?
biliyorum biraz sert olacak ama TÜRKİYE'Yİ beğenmeyen bence gitsin çok kapanmak istiyorsa, şeriat kanunu nerde uygulanıyorsa... gerçi oralarda gelişmeye başladı ama....
' kendi fikrini karşısındaki insana zorla uygulatan kişi kim olur ise olsun YOBAZDIR ' yazmışınız! peki türban takan ve taktıran kesimin atıyorum ramazan bayramında oruç tutmayanlara veya alkol alanlara yaptığı davranış nedir? tabiki biliyorum onları savunmuyorsunuz ancak onlar özel hayata müdahale ederken, biz sadece kamu alanında,yazılı hukuk kuralları gereğince müdahalede bulunuyoruz. ki hukuk devleti olduğumuz en üst norm olan ANAYASA'mızda da belirtilmiştir. ayrıca hukuk devleti ilkesi birçok uyuşmazlıklarda (insan hakları mahkemesi dahil) ölçü norm olarak kullanılir.
homo homini iupus |
Av.Fırat Bayındır |
VALİ YARDIMCISINDAN ASKILI ELBİSE GİYEN KADIN MEMURA: BURASI PLAJ DEĞİL. 14:16
Çankırı Vali Yardımcısı İsmet Bayhan, açık kıyafetle makamına gelen kadın memuru uyardı.
Bayhan, bir konuyu görüşmek üzere makamına askılı elbiseyle gelen kadın memura, üzerindeki kıyafetin plaj kıyafeti olduğunu, kamu kurum ve kuruluşlarında kıyafet yönetmeliği bulunduğunu söyledi.
Bayhan, ''Şu anda siz, görevli bir kamu çalışanısınız, bu şekilde giyinemezsiniz. Burası bir kamusal alandır ve makama bu şekilde giremezsiniz'' dedi.
Bayhan, ''Zaman zaman memurları ikaz ediyoruz. Böyle çok sayıda vaka oluyor. İşlerimiz çok yoğun. Çoğunu hatırlamıyorum. Bazıları uyarınca küsüyor, gidip sağda solda ağlıyor'' diye konuştu.
Bayhan'ın makamında ikaz ettiği H.Ü. ise devlet memuru olduğunu, bu nedenle konuyla ilgili yorum yapmak istemediğini kaydetti.
Vali Yardımcısı Bayhan, daha önce de tesettürlü olarak makamına gelen bir kadın memuru uyarmıştı.
Kapat
Yazdır
Akşam Gazetesi - Son Dakika 2004
ceteris paribus |
Av.Fırat Bayındır |
Zeynep Atikkan
zeynep.atikkan akşam gazetesi 15.07.2004
İstikrar ihraç etmek
AKP Hükümeti ve özellikle de Başbakan Erdoğan söylemde ve icraatta kendisini Avrupa Birliği'ne bağladı. Bu nedenle Avrupa'dan esen her rüzgarın AKP'yi derinden etkilemesi kaçınılmaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin aldığı türban kararının AKP bünyesinde yarattığı çalkantılar gibi.
AİHM'nin kararlarının varmak istediğimiz hedefe giden bir 'yol haritası' niteliğinde olduğu düşünülürse kızmak yerine karar soğukkanlılıkla değerlendirilmeli.
AB ile entegrasyon çetrefilli bir süreç. AB'ye entegrasyonu bir familyanın birlikte yaşama kodlarına uyum sağlamak diye algılamak gerekiyor. Bu yolda her zaman soğukkanlı, dikkatli ve akılcı yaklaşımlara ihtiyaç var.
İktidar partisi, Meclis'teki çoğunluğuna rağmen nedense olgun ve soğukkanlı refleksler geliştiremiyor. Amerika ve Avrupa'dan övgüler yağarken ödül almış çocuk gibi abartılı bir sevinç yaşıyor. Medyadaki sözcülerinin methiyeleriyle bu sevincin dozu tam bir üçüncü dünyalılık 'buldumcukluğuna' dönüşüyor. Hoşa gitmeyen bir gelişme olunca hükümet önce panikliyor sonra da bir öfke kıyamettir gidiyor. AİHM'in türban kararı bu şablona oturdu. Avrupa projesi ile kendi parti tabanı arasına sıkışan başbakan, karar çıkınca 'Dünyanın hiçbir yerinde kamusal alan diye bir şey yoktur' diyebildi. Sonra bunu düzeltip 'kamusal alan devletin alanı değildir. Tornadan çıkmış bir mamül değildir' şeklinde bir açıklama getirdi.
Başbakan 'Dünyanın hiçbir yerinde kamusal alan yoktur' sözleriyle herhalde 'kamusal alan bir etkileşim alanıdır. Bu alanda farklılıkların birbirini etkilemesi doğaldır' demek istedi. Kızdığı, öfkelendiği için de uygarlıkla birlikte ortaya çıkan 'kamusal alan-özel alan' ayırımını sildi attı.
Buradaki hassasiyet, AKP kadrolarının siyasi mücadeleyi, 'temel hak ve özgürlükleri din ve vicdan özgürlüğü eksenine oturtarak sürdürmüş olmalarında. Bu noktada kendisini 'liberal' diye tanımlayan birtakım medya cemaatinin de desteğini alıyorlar. 'Türban' artık din ve vicdan özgürlüğünün simgesi haline geldi.
Siyasi hesaplar nedeniyle bundan geri dönüş zor olacağına göre kamusal alanda 'hizmet alan, hizmet veren' gibi kavramlarla olaya yeni kılıflar hazırlanıyor. Anlaşılıyor ki 'kamu alanı' üzerinde 'güç mücadelesi' başlayacak.
Önceki gün görüştüğüm Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu özgürlükler hukuku anlamında, kamu özgürlüklerine ait alanlara yeni tanımlar getirildiğini söyledi.
Prof. Kaboğlu, bu tartışmaları sağlıklı bir zemine oturtmak için 'özel alan', 'sosyal alan' (parklar, bahçeler, kahveler gibi) ve 'resmi alan'ın ayrılması gerektiğini söylüyor. Bu ayırıma göre en yoğun özgürlük 'özel alanda'. Özgürlüklerin gelişmesine en elverişli ortamı 'sosyal alan' sağlıyor. Resmi alan ise kuralların en yoğun olduğu alan. Prof. Kaboğlu, bugünkü tartışmaların altından bu üçlü ayırımla kalkabileceğimizi söylüyor.
Kamu alanı tartışmasının 'düzeyini' düşürmemek gerekli. Önce kendi demokrasimizi güçlendirmek sonra da parçası olmak istediğimiz AB'ye istikrar ihraç etmek için.
ceteris paribus |
nursel yöndem |
Merhabalar,
Öncelikle AİHM kararını beğenip eğenmemek değil problem, problem iki erkeğin evliliğini cinsel özgürlük diye tanımlayan bir mahkemenin, başörtüsünü dinsel özgürlük olarak kabul etmemesidir. Bu ikiyüzlülüktür.
deltaG arkadaşım: Başörtüsü laikliğe darbe mi vuruyor? Eğer darbe vuruyorsa Atatürk nasıl oldu da eşinin başörtüsüne karışmadı??? Başörtülüler anayasal suç mu işliyorlar? İşliyorlarsa neden haklarında kovuşturma yapılmıyor?
Kılık kıyafet kanunu başörtüsünü yasaklıyor mu? Hangi maddede yasaklıyor bana söyler misiniz?
Siz ya bendensin ya da değilsiniz diyorsunuz, bunu söylerken antilaik olarak insanları sınıflandırıyorsunuz ama siz gerçekten laiklik yanlısı mısınız? Eğer laiklik yanlısı olsaydınız insanların dini vecibelerini yerine getirmelerinin laik devlet tarafından güvence altına alınması gerektiğini savunmanız gerekirdi. Yani devlet hem başörtülünün başındaki örtüyü hem de mini eteklinin eteğini korumak zorundadır laik devlette. Sizin anladığınız laiklik ne acaba merak ettim.
Merak etmeyin Türkiye İrana benzemez ama sayenizde Potpol'ün kamboçyasına benzemeye başladı.
bir de bıktım artık şu İran'a benzeme lafından. İşinize gelince %99 müslüman dersiniz ama ondan sonra da müslümanlara etmediğinizi bırakmazsınız. Laiklik maskesi altında din ve müslüman düşmanlığı yaparsınız. Ev kiliseleri kurulur sesiniz çıkmaz, misyoner kampları kurulur gıkınız çıkmaz, yaz kampları adı altında misyonerler ilkokul çocuklarının beyinlerini yıkar lal-u-zar kesilirsiniz ama resmi Kur'an kurslarındaki 3-5 çocuğu karakola götürülmesini alkışlarsınız, başörtülerin çekilip alınmasını alkışlarsınız, insanların en temel haklarından mahrum bırakılmalarını sırf müslüman olduklarından dolayı alkışlarsınız. Ondan sonra da "biz laiklik yanlısıyız" dersiniz. Peki misyonerler ve ev kiliseleri söz konusu olunca neden aslan kesilmiyorsunuz???
Kahramanmaraş sütçü imam üniversitesi vardır. Sütçü İmam Fransız işgali sırasında fransız askerler bir müslüman kadının başörtüsünü çekip yırtmaları üzerine cuma namazı kıldırmayı red etmiş ve bir müslümanın başörtüsünün zorla çekilip alındığı yerde namaz kılınmaz demiştir. Bunun üzerine Maraş'ta halk ayaklanmış ve Fransızları def etmiştir. Bugün o kişinin adına kurulan üniversitede, müslüman kızların başörtüleri çekilip alınıyor ama bu sefer yapanlar Fransızlar değil, kendilerine yabancılaşmış olan ve Türk olduklarını iddia eden insanlardır. Asıl İRONİ budur. Korkarım birgün halkın Fransızlara yaptığı bizlerin başına gelmez.
Başını kapatanların kendi isteğiyle mi yoksa baskıyla mı kapattığı konusunda ne gibi bir araştırmanız var? Denekleriniz kimler? Kalplerine mi baktınız yoksa insanların? Ama zorla başları açtırılanlara bir bak istersen, onun tahlilini yap daha kolaydır.
Sizin de uymanız gereken kurallar var. Anayasayı copy & paste yaparken bir kaç madde altını da copy & paste yapsaydınız ya:
Madde 14.- Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin Ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar.
Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik veya tahrik edenler hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz.
Madde 24.- Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaat-lerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
VII. Düşünce ve kanaat hürriyeti
Madde 25.- Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir.
Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açık-lamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
Madde 42.- Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Dumur olan violetta arkadaşımızın ise bu ülkenin sahibi olmadığını, bu ülkede kendisinin nasıl hakkı var ise başörtülülerin de müslümanların da ondan daha fazla hakkı olduğunu çünkü bu vatanı kurtaran ve bu cumhuriyeti kuran insanların müslümanlar olduğunu hatırlamasını ve eğer bunu beğenmiyorsa kendisinin başka bir ülkeye gitme hakkının saklı olduğunu hatrılatmak isterim.
Give Justice A Hand |
violetta |
sn. nursel yöndem
bence siz beni yanlış anlamışsınız. ben müslümanları kınamadım veya sırf müslümanlar çeksin gitsin demedim. şeriat kanunlarını isteyenler , (bu konuda) benimseyenler gitsin dedim.
burada kimse kimsenin dinine vicdanına karışmıyor. zaten esas müslüman olan ALLAH ile kul arasına girmez, demi?
türbanın yasaklanması resmi devlet kuruluşlarında değil mi? nedeni de kılık kıyafet inkılapı değil mi? ayrıca son günerde okuyoruz; bazı kıyafetlerde fazla açık olması nedeniyle uyarılıyor. -ki buda tamamen haklı bir uygulama. toplumun ve devletin belli kuralları olması gerekir ve o devletin vatandaşlarınında bunlara uyması gerekir. ( uyması gerekliliği benim düşüncem tabii) işte bu kuralları istemeyen gidebilir demiştim.
bu tartışmanın sonu yok tabi konu özgürlük-din-devlet olduğu için... özel hayatta, kişisel yaşamda herkes özgür ( başkalarınınkini kısıtlamadığı sürece ) ancak toplumsal yaşamda birtakım kurallara tabiyiz! napalım buda toplu yaşamanın bir neticesi!
umarım bu sefer derdimi anlatabilmişimdir, düşüncelerim anlaşılabilmiştir?
herkese iyi günler
homo homini iupus |
commodore1tr |
Sayın yöndem ;
Hassasiyetinizi ve tepkinizi çok iyi anlıyor ve sizi canı gönülden destekliyorum. Ama şunuda biliyorum ki zaten bir kesimin amacı sizin gibi düzgün düşünenleri yanlarına çekerek bir yerlere varmak. En ciddi sorun bir halkın dili ve diniyle oynamaktan çıkar
Örneğin benim rahmetli anneanneciğim türkiyenin ilk kadın hafızlarındandı ve baş örtüsü ona çok yakışıyordu hiç te aklıma böyle şeyler gelmezdi. Bırakınız Atatürk üm eşini İsmet İnönü nün eşi rahmetli sayın mevhibe İnönü 0 sene devletin doruklarında baş örtüsü ile dolaştı her resepsiyonda eşinin yanında durdu. O zamandakimse yadırgamadı. Sorun nedense 90 lı yılların ortasında filizlendi durduk yere argo tabiriyle Çarşı karıştırıldı. Atatürk e saldırmak hiç bu zamanki kadar prim getirmemişti. Hatta Atatürk le ilgili nice saçma senaryolar son on yılda çıkmadı mı???
Alın size bir tanesi... Son Padişah vahdettin aslında anormal vatansevermiş. Bakmış ki durum kötü gidiyor çağırtmış MustafaKemal 'i ' Ben burada oyalayacağım rol yapacam sen benim adıma anadoluda halk hareketini başlatıp düşmanı kovacaksın bende seni destekleyeceğim sonra ben padişah olarak devam edeceğim sende sadrazam olacaksın' diyerek sözde ana hareketi başlatmış ama Mustafa Kemal vahdettin e ihanet etmişmiş miş miş onun yerine geçmek için ... Buna o kadar çok inananvar ki hepte belirli bir yerde.. Kimse de çıkıp 'madem öyle neden vatan haini ilan edildi neden ölüm emri verildi ' dememiş.. Dahada ötesi Trabzon a yola çıkan Mustafa Kemal 'in feribotu arıza nedeniyle sapıp samsun a girmese batırılmak için iki savaş gemisi takılmış Bunlara kimse bir şey demiyor. Mustafa Kemal 1925 lere kadar ölümle yoklukla savaşla ideali uğruna didindi. Dağlarda taşlarda yattı kimbilir kaçkere ölüm yanından geçti nasıl olurda sonucu belli olmayan bir olaya girişirken ben o olayım der ki???
Günümüzde ise rüzgarları 1915 Türkiyesi için estiriyorlar gerçek amaç bazılarının güdümünde 'ılımlı islam devleti ' modeli yaratmak.. Din le oynayıp karşısındaki ni dinsizlikle suçlamak ne kolay değil mi??
Türbandan sorumlu devlet bakanı görüntüsündeki başbakanımızın ne dediği neden hiç dikkatinizi çekmiyor ??? Bugün yaptığı kamusal alan tarifini kendisi dahil kimse anlamamışken sadece taktir edilecek yönü ' değişik fikir ve görüşlerin bir arada yaşama hakkı' diyerek türbanı savunurken aynı kişi belediye başkanı iken ' belediyenin işlettiği yerler kamudur. Böyle yerlerde hatta sokaktaki masalarda içki içirtmem ben arkadaş yok öyle' diyen bendim de benim mi haberim yok ??? Çamlıcada oturup bir dumle bir şey içmek yasak şıra içmek serbest bu çok adilll adalet sarayına meclis e türban la girmek serbest buda adill NALINCI KESERİ BİLE BURADA KIRILIR DI Sayın başbakanın dediği ayrı fikir ve düşünceler bana uymakşartıyla yaşama hakkı veririm şeklinde yorumlanmalıdır... Daha ötesi aynı konuşmasında demedimi bu kişi devletin üstü camiye gitmez diye ...ona ne hani ayrı fikir düşünce yaşama.. orada yok başıcı örtcen camiye gitcen içki içmicen kadınlar ferace ye girecek o zaman dicekler ki işte ne güzel farklı düşünsekte yaşıyoruz...
Batıyada fazla güvenmemek lazım Humeyniyi taşıyan uçağın nereden kalktığını dahaunutmadık...
Yazınızda sizbile türban diyememişsinizbaş örtüsü demişsiniz.. Burada ki sorun zaten o kişiler kendi isteğiyle değil zorlama ile örtünüyor ve bu kabulettirilmeye çalışılıyor.. Seçim öncesi ben gibi birine bile teklifle geldiklerine göreee varın sizdüşünün...
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
nursel yöndem |
Sayın violetta, cevabınızı okuyunca hem güldüm hem de üzüldüm. Siz şeriatın anlamının ne olduğunu sanırım bilmiyorsunuz. Şeriat HUKUK demektir. Yani HUKUK isteyenler bu ülkeden defolup gitsinler demektesiniz:) Bilinmelidir ki bu ülke kimsenin tapulu malı değildir ve kişilerin kendi fikirlerine uymayanlar buradan defolup istedikleri yere gidebilirler mantığı kanımca anlamsız. Kimse bu hakkı da kendinde görmemelidir.
Düşüncem şudur ki İslam'a ve müslümanlara olan düşmanlık sözde "laiklik" maskesi arkasına saklanarak yapılıyor ve açıkça ortaya çıkıp kimse fikrini söylemiyor...
Sayın commodore1tr de hata yapıp müslüman=saltanatçı eşitlemesine vurgu yapıyor. Sayın commodore1tr, bu müslüman halk kurtuluş savaşını gerçekleştirirken o desteklendiğini iddia ettiğiniz padişahın emirlerine karşı gelmiştir. Önderimiz Atatürk ise saltanatı, hilafeti ve dini korumak adına Samsun'a çıkmış ve Amasya, Erzurum, Sivas kongrelerini gerçekleştirmiştir.
Buyrun belgeleri:
Osmanlı Ordu-yı Hümâyûnu
Başkumandanlığı Vekâleti
Harbiye Nâzırı Cemal Paşa Hazretleri'ne
C[evâb]. 26-28/10/[13]35 târîhli 300 ve 301 numaralı şifrelere.
Bugün pây-ı taht-ı Saltanat-ı Seniyye ve makarr-ı Hilâfet-i İslâmiyemiz olan İstanbul düşman donanma topları ve kuvâ-yı işgâliyesi altında, düşman polis ve jandarmasının fi‘lî müdâhale ve iştirâki tahtında bulunuyor. Matbû‘ât Mü’telifîn tarafından taht-ı murâkabede, hukûk-ı şahsiye ve ictimâ‘iyemiz bunların tazyîki altında, kabine erkân-ı muhteremesine varıncaya kadar giren çıkanlar ecnebî mu‘âyene ve teftîşine tâbi‘ bulunmakdadır. Bütün manâsıyla makarr-ı Saltanat ve Hilâfet hâl-i muhâsarada olup hâkimiyetimiz burada ma‘nen ve fi‘len gayr-i cârîdir. Buna bir de Rum ve Ermenilerin hükûmeti tanımamalarını ve İ’tilâf Devletleri'ne istinâd ederek âdetâ hâl-i isyânda ve bir takım teşkîlât-ı mefsedet-kârânede bulunduklarını ilâve edersek pây-ı tahtımızın içinde bulunduğu vaziyet-i elîme ve hatar-nâkı tamâmen tavsîf eylemiş oluruz. Binâen-aleyh bütün bu hak-şiken mu‘âmelâtı tafsîl ve îzâh ile Avrupa'dan, efkâr-ı umûmiye-i cihândan hak ve adalet taleb edecek ve te’mînine çalışacak olan Meclis-i Millî'nin İstanbul'da îfâ-yı vazîfe etmesine bizce imkân mutasavver değildir. Düvel-i İ’tilâfiye meşrûtî birer hükûmet olduğu binâen-aleyh Meclis-i Millîmiz aleyhinde teşebbüsâtda bulunmayacakları hakkındaki mütâla‘âtı tamâmen bir hüsn-i zan telakkî eylemeye mecbûruz. Ancak Avrupa devletleri milletimizi meşrûtiyet ve hürriyeti müdrik reşîd bir millet olarak add ü telakkî etmiş bulunsalardı bu mütâla‘a vârid ve doğru olabilirdi. Hâlbuki vaziyet tamâmen bu hüsn-i zannın aksine tecellî etmiş ve etmekdedir. Vâzı‘u'l-imza oldukları Mütâreke ahkâmına mugâyir icrââtları ve hükûmetin hakk-ı kazâsına tecâvüzleri bizi insân telakkî eylemediklerine, verdikleri söze ri‘âyet etmemeyi bize karşı muhâlif-i nâmûs bir şey addetmediklerine delîldir.
Birkaç kişinin şahıslarına karşı vukû‘una ihtimâl verilen mu‘âmelenin sebebi bu zevâtın millet ve devletin makâm-ı Saltanat ve Hilâfet'in istiklâl ve tamâmîsi uğrundaki mücâhede ve mesâ‘îleri ise bunlardan başka aynı rûh ve kanâ‘atde bulunan zevât-ı sâirenin de hedef-i ta‘arruz olmayacağını kesdirmek ve te’mîn eylemek bi't-tâb‘ mümkin olamaz. Binâen-aleyh bu hâl tekmîl Meclis-i Millî aleyhinde vâki‘ olabilir. Esâsen yukarıda arz ve tafsîl eylediğimiz vechile İstanbul meşgûl ve fi‘len tehlike mevcûddur. Meclis-i Millî'nin ictimâ‘ının ise emniyet-i mutlaka içinde olması şart-ı evvel ve esâsîdir. Bu sebeble taşrada emniyet-i tâmme mevcûd olan bir mahalde ictimâ‘ bir zarûret-i kat‘iye hâlinde görülmekdedir. Meclisinin‘ikâd-ı sulha kadar muvakkaten taşrada ictimâ‘ı hâlinde îzâh buyurulan mehâzîrden vükelânın resmen ve ale'd-devâm Dersaâdet'i terk etmeleri zarûreti mevcûd değildir. Bazı nâzırların gidip gelmeleri veya komiser bırakmaları merkez-i hükûmetin nakli manâsını hiçbir zamân tazammun edemez. Bundan mâ‘adâ Meclis-i Millî'nin taşrada ictimâ‘ı bir zarûret-i kat‘iyeye müstenid olacağından İstanbul'dan başka bir merkezde ihdâsı manâsını da işrâb etmemesi bilhâssa mukadderâtımızın merkezi olan İstanbul'un ancak mikdârı ma‘lûm ve emniyet-i mutlaka içinde bulunan bir mahalde tahlîfe çalışılması maksadı te’mîn edebilir. Venizelos'un Atina'yı emîn göremediğinden hey’et-i icrâ’iyeyi bile Selanik'de teşkîl ve te’sîs eylemesi Yunan pây-ı tahtını tehlikeye koymayıp bilakis tahlîs eylediği yakın vekâyi‘ ile ma‘lûmdur. Ferid Paşa'nın sadr-ı a‘zam ve Hâriciye nâzırı iken Avrupa'da aylarca kalması mu‘âmelât-ı hükûmetce mahzûrlu telakkî edilmediğine göre zarûret-i fevkalâde yüzünden hükûmet-i hâzıra ricâlinin îcâb etdikce Meclis-i Millî'nin bulunacağı mahalle gelip gitmelerinde hiçbir mahzûr olmayacağı tabî‘îdir. Hâricde toplanıldığından dolayı Venizelos ve emsâli düşmanların propagandada bulunacakları pek tabî‘î görülmekdedir. Çünkü bu ictimâ‘ın kendi zararlarına olacağını şimdiden görmekde oldukları şübhesizdir. Sâlih Paşa hazretleriyle bu bâbda görüşüleli iki gün olduğu hâlde mahall-i in‘ikâdın daha evvel mehâfil-i ecnebiyede dahi mûcib-i mübâhasât olmuş bulunduğu anlaşılıyor ki aynı nukât-ı nazardan bu da pek tabî‘îdir. Herhâlde ecnebîlerin milletimizin derece-i idrâkini anlamak husûsunda tefahhusâtda bulundukları muhakkakdır. Meşrûtiyeti, hukûkunu müdrik olan hiçbir milletin düşman içinde, düşman tazyîki altında kendi hukûkunu müdâfa‘a etmek üzere ictimâ‘ etmek istemeyeceğini kabul etmek doğru olamaz. Bunun [için] İstanbul'da ictimâ‘ etmek istemek bi'l-cümle kuvâ-yı memleketi burada cem‘ etmek, bu kuvvetleri meflûc kılmak, netîcede intihâra kasdeylemek demekdir. Bundan mâ‘adâ Meclis-i Millî'nin bu vaziyet altındaki pây-ı tahtda toplanması milletin İstanbul'un işgâl-i hâzırını mevki‘-i tatbîke koymuş olan Mü’telifîn hak-şikenliklerini aynen kabul eylemesi demekdir. Hâlbuki hâricde ictimâ‘ edilmesi aynı zamânda pây-ı taht vaziyet-i hâzıra-i elîmesinin de cihâna karşı alenen ve fi‘len protesto edilmiş olması fâidesi evleviyetle câizdir.
Zât-ı akdes-i Hilâfet-penâhî'nin İstanbul'da bulunmaları cihetiyle Meclis-i Millî'nin taşrada bulunmasından dolayı makâm-ı Hilâfet i‘tibârıyla enzâr-ı âlemde bir tebeddül ve te’essür vukû‘u gayr-i vâriddir. Çünkü Meclis-i Millî milletimizi temsîl eden bir hey’etden ibâretdir. Hattâ küşâd için zât-ı hümâyûnun bir vekîl ta‘yîn buyurmaları da mümkündür. Hem bu sûretle âlem-i İslâm Meclis-i Millî'nin makarr-ı Hilâfet'de toplanmaya cesâret-yâb olamadığını görmekle bu makâm-ı mukaddesin düşman tehlikeleri altında bulunduğunu hissedecekdir ki fâidesi derkârdır.
Anâsır-ı gayr-i müslimeye gelince; bunlar daha Tevfik Paşa kabinesi zamânında intihâbâta iştirâk etmeyeceklerini i‘lân eylemişlerdir. Bunların iştirâk etmemeleri kendi zararlarından başka bir netîce vermez. İnşâallâh vatan ve millet nâ’il-i istiklâl olunca ister istemez aynı hukûk dâhilinde Osmanlı vatandâş[ı] olarak oturmağa mecbûrdurlar.
Fırak-ı siyâsiyemizden bazılarının Anadolu'yu istememeleri bi't-tab‘ Kuvâ-yı Milliye te’sîri altında kalmak endîşesinden olacakdır. Hâlbuki milletin asıl kâhir ekseriyetini temsîl eden milliyet-perver mebûsân da İngilizlerin te’sîri ve tazyîki tehlikesinden dolayı İstanbul'u istemeyeceklerdir. İstanbul'un çıkaracağı mahdûd mikdârda mebûsânın kısm-ı mühimmi hiç şübhesiz milletle beraber olacağına nazaran taşraya geleceklerdir. Hattâ hiç gelmeyeceğini farzetsek ve meclisin ikiye ayrıldığını kabul eylesek bile nisâb husûsunu İstanbul'a mı yoksa taşraya mı âid bulunacağını tabî‘î şimdiden kesdirmek mümkündür. Esâsen bu gibi zan ve tereddüde düşecek mebûsların menâfi‘-i mülk ve millet uğrunda isti‘fâ sûretiyle fedâkârlık ibrâz eylecekleri de me’mûl ve muntazardır.
Aydın taraflarından intihâbata dâir vâki‘ olduğu iş‘âr buyurulan şikâyât Yunan işgâli altındaki aksâm-ı memâlikimizden ise bunun Rumlar tarafından yapıldığına hiç şübhe edilmemekde ve pek tabî‘î görülmekdedir. Haksız işgâl olunan bu mu‘azzez vilâyetimizin Meclis-i Millî'ye mebûs gönderebilmesi ehass-ı âmâlimizdir. Bu sûretle millet bi'l-fi‘l işgâli tanımadığını, bu zengin toprağımızdan ayrılmaya râzı olmadığını iyi isbât edecekdir. Buna hükûmetin de resmen müdâhale etmesini İzmir vâlisine, Adana ve Musul Vilâyetleri'yle Maraş, A[y]ıntab, Urfa sancaklarına intihâbât için kat‘î emirler vermesini siyâset-i hâzıranın îcâbât-ı ma‘kûlesinden add ü telakkî eyleriz.
Hey’etimizin verdiği sözü tutan zevâtdan müteşekkil olduğuna i‘timâd buyurulmasını hâssaten istirhâm eyleriz. Daha i’tilâf husûl bulduğu gün bütün mevcûdiyetimizle müzâheret ve mu‘âveneti arz ve va‘d etmiş, keyfiyeti bütün millete ta‘mîm eylemiş idik. Aradan yirmi beş gün geçdi. Bu müddet zarfında bütün ef‘âl ve harekâtımızla vezâ’if-i hükûmeti teshîle, kuvve-i hükûmeti tarsîne çalışıyoruz. Buna rağmen kabinenin hâlâ hulûs-i niyetimizden şübheli bulunması, el-ân icrâ’ât nâmına adım atmamış bulunması te’essürümüzü mûcib olmakdadır. Bi't-tab‘ Teşkîlât-ı Milliye'deki maksadın meşrû‘iyetini kabul ve ahkâmına tevfîkan idâre-i hükûmeti va‘d ve tekeffül eden hükûmetin teşkîlâtın lağvını ve nizâmnâmemizde musarrah olan Hey’et-i Temsîliye'nin fa‘âliyet-i hâzırasının ta‘tîlini taleb edeceğini hâtıra getirmiyoruz. Bu hâlde daha nasıl mu‘âvenet ve müzâharet taleb buyuruluyor? Bu cihetin tavzîhan îzâhını istirhâm eyleriz. Bilakis Hey’et-i Temsîliye Ferid Paşa kabinesinin yapmış olduğu haksızlıkların ta‘mîri cihetine el-ân gidilmemiş olduğunu görmekle müte’essif bulunmakdadır. Meclis-i Millî hakkında Hey’et-i Temsîliyemizin nukât-ı nazarını ber-vech-i bâlâ arzeyledik. Ma‘a-hâzâ hatt-ı hareketimizi efkâr-ı umûmiye-i millet üzerine istinâd etdirmek bizce düstûr-ı hareket olduğundan bilumûm vilâyât hey’et-i merkeziyesinin bu bâbdaki nukât-ı nazarı ayrıca sorulmuşdur. Netîceye göre hareketimiz tabî‘îdir, efendim.
Fî 30 Teşrîn-i Evvel sene [1]335
Hey’et-i Temsîliye nâmına
Mustafa Kemal
_______________________
Devlet-i Osmaniye
Posta ve Telgraf ve Telefon Nezâreti
Telgrafnâme
Mahreci: Kongre Dâiresi
Makâm-ı Sadâret-i Uzmâ'ya
Erzurum Kongresi mukarrerâtı Sivas Umûmî Kongresi'nde teşmîlen aynen kabul edilmişdir. Bu mukarrerât ve teşkîlât fî 11 Eylül sene [13]35 târîhli beyânnâme muhteviyâtıyla fî 8 Eylül sene minh. târîhinde tab‘ ve neşrolunan Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti Nizâmnâmesi muhteviyâtından ibâretdir. Her iki kongrede beyânnâme ve nizâmnâmelerle i‘lân edilmiş mukarrerâtdan başka kat‘iyen bir karâr mevcûd değildir. Mahallî hükûmetlerin usûlen ve kânûnen tasdîkine iktirân eylemiş bulunan mezkûr beyânnâme ve nizâmnâmenin henüz hey’et-i celîlelerince manzûr olmadığı anlaşılmakda olduğundan nizâmnâmenin mevâdd-ı esâsiyesini ihtivâ eden beyânnâmeyi ber-vech-i âtî aynen ve nizâmnâmenin teşkîlâta âid nukât-ı esâsiyesini de hulâsaten arzediyoruz.
Sûret
Umûmî Kongre Beyânnâmesi
Bütün milletce ma‘lûm olan mehâlik-i hâriciye ve dâhiliyenin tevlîd etmiş olduğu intibâh-ı millîden doğan kongremiz mukarrerât-ı âtiyeyi ittihâz etmişdir:
1-Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ile Düvel-i İ’tilâfiye arasında mün‘akid Mütârekenâme'nin imza olunduğu 30 Teşrîn-i Evvel sene [1]334 târîhindeki hudûdumuz dâhilinde kalan ve her noktası İslâm ekseriyet-i kâhiresiyle meskûn olan Memâlik-i Osmaniye aksâmı yekdiğerinden ve câmi‘a-i Osmaniye'den gayr-i kâbil-i tecezzî ve hiçbir sebeble iftirâk etmez bir kül teşkîl eder. Memâlik-i mezkûrede yaşayan bi'l-cümle anâsır-ı İslâmiye yekdiğerine karşı hürmet-i mütekâbile ve fedâkârlık hissiyâtıyla meşhûn ve hukûk-ı ırkıye ve ictimâ‘iyeleriyle şerâ’it-i muhîtiyelerine tamâmıyla ri‘âyetkâr öz kardâşdırlar.
2-Câmi‘a-i Osmaniye'nin tamâmiyeti ve istiklâl-i millîmizin te’mîni ve makâm-ı mu‘allâ-yı Hilâfet ve Saltanat'ın masûniyeti için Kuvâ-yı Milliye'yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmak esâs-ı kat‘îdir.
3-Memâlik-i Osmaniye'nin herhangi bir cüz’üne karşı vâki‘ olacak müdâhale ve işgâl ve bilhâssa vatanımız dâhilinde müstakil birer Rumluk ve Ermenilik teşkîli gâyesine ma‘tûf harekâta karşı Aydın, Manisa, Balıkesir cebhelerinde mücâhedât-ı milliyede olduğu gibi müttehiden müdâfa‘a ve mukâvemet esâs-ı meşrû‘u kabul edilmişdir.
4-Öteden beri aynı vatan içinde birlikde yaşadığımız bi'l-cümle anâsır-ı gayr-i müslimenin her türlü müsâvât-ı hukûkiyeleri tamâmıyla mahfûz olduğundan anâsır-ı mezkûreye hâkimiyet-i siyâsiye ve muvâzenet-i ictimâ‘iyemizi ihlâl edecek imtiyâzât i‘tâsı kabul edilmeyecekdir.
5-Hükûmet-i Osmaniye bir tazyîk-i hâricî karşısında memleketimizin herhangi bir cüz’ünü terk ve ihmâl etmek ıztırârında bulunduğu takdîrde makâm-ı Hilâfet ve Saltanat'la vatan ve milletin masûniyet ve tamâmiyetini kâfil her türlü tedâbîr ve mukarrerât ittihâz olunmuşdur.
6-Düvel-i İ’tilâfiyece Mütârekenâme'nin imza olunduğu fî 30 Teşrîn-i Evvel sene [13]34 târîhindeki hudûdumuz dâhilinde kalıp azîm ekseriyet-i İslâmiye ile meskûn olan ve harsî medenî fâ’ikiyeti Müslümanlar'a âid bulunan vahdet-i mülkiyemizin taksîmi nazariyesinden bi'l-külliye ferâgatla bu topraklar üzerindeki hukûk-ı târîhiye, ırkıye, dîniye ve coğrafiyemize ri‘âyet edilmesine ve bu mugâyir teşebbüsâtın ibtâline ve bu sûretle hak ve adle müstenid bir karâr ittihâz olunmasına intizâr ederiz.
7-Milletimiz insânî, asrî gâyeleri tebcîl ve fennî, sınâ‘î ve iktisâdî hâl ve ihtiyâcımızı takdîr eder. Binâen-aleyh devlet ve milletimizin dâhilî ve hâricî istiklâlini ve vatanımızın tamâmiyeti mahfûz kalmak şartıyla altıncı mâddede musarrah hudûd dâhilinde milliyet esâslarına ri‘âyetkâr ve memleketimize karşı istîlâ emeli beslemeyen herhangi devletin fennî, sınâ‘î, iktisâdî mu‘âvenetini memnûniyetle karşılarız ve bu şerâ’it-i âdile ve insâniyeyi muhtevî bir sulhün de âcilen takarrürü selâmet-i beşer ve sükûn-ı âlem nâmına ehass-ı âmâl-i milliyemizdir.
8-Milletlerin kendi mukadderâtını bizzât ta‘yîn etdiği bu târîhî devirde hükûmet-i merkeziyemizin de irâde-i milliyeye tâbi‘ olması zarûrîdir. Çünkü irâde-i milliye ye gayr-i müstenid herhangi bir hey’et-i hükûmetin indî ve şahsî mukarrerâtı milletce mutâ‘ olmadıkdan başka hâricen mu‘teber olmadığı ve olamayacağı şimdiye kadar mesbûk ef‘âl ve netâyic ile sâbit olmuşdur. Binâen-aleyh milletin içinde bulunduğu hâl-i zucret ve endîşeden kurtulmak çârelerine bizzât tevessüle hâcet kalmadan hükûmet-i merkeziyemizin Meclis-i Millî 'yi hemen ve bilâ-ifâte-i ân toplaması ve bu sûretle mukadderât-ı millet ve memleket hakkında ittihâz eyleyeceği bi'l-cümle mukarrerâtı Meclis-i Millî 'nin murâkabesine arzetmesi mecbûrîdir.
9-Vatan [ve] milletimizin ma‘rûz olduğu mezâlim ve âlâm ile ve tamâmen aynı gâye ve maksadla vicdân-ı millîden doğan vatanî ve millî cemiyetlerin ittihâdından mütehassıl kütle-i umûmiye bu kere Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti unvânıyla tevsîm olunmuşdur. Bu cemiyet her türlü fırkacılık cereyânlarından ve ihtirâsât-ı şahsiyeden külliyen müberrâ ve münezzehdir. Bi'l-cümle müslüman vatandâşlarımız bu cemiyetin a‘zâ-yı tabî‘iyesindendirler.
10-Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti'nin 4 Eylül sene [13]35 târîhinde Sivas şehrinde in‘ikâd eden umûmî kongresi tarafından maksad-ı mukaddesi ta‘kîb ile teşkîlât-ı umûmiyeyi idâre için bir Hey’et-i Temsîliye intihâb edilmiş ve köylerden vilâyet merkezlerine kadar bi'l-cümle Teşkîlât-ı Milliye takviye ve tevhîd edilmişdir.
Umûm Kongre Hey’eti
Nizâmnâmenin Teşkîlât Kısmından:
1-Cemiyetin unvânı ve vatanımızın ma‘rûz kaldığı hâdisât ve vekâyi‘ ile ve tamâmen aynı maksadla vicdân-ı millîden doğmuş cemiyetlerin ittihâd ve ittifâkıyla hâsıl olmuş olan kütle-i umûmiye Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti unvânıyla tevsîm kılınmışdır. İşbu millî cemiyet her türlü fırka cereyânlarından ârîdir.
2-Maksad Osmanlı vatanının tamâmiyetini ve Makâm-ı Mu‘allâ-yı Hilâfet ve Saltanat'ın ve istiklâl-i millînin masûniyetini te’mîn zımnında Kuvâ-yı Milliye'yi âmil ve irâde-i milliyeyi hâkim kılmakdır.
3-Teşkîlât:
a-Bilumûm İslâm vatandaşlar cemiyetin a‘zâ-yı tabî‘iyesindendirler.
b-Teşkîlât her biri ale'd-derecât yekdiğerine merbût olmak üzere köy ve mahallâtdan başlayarak nâhiye, kazâ, livâ, vilâyet, müstakil livâ taksîmâtına tâbi‘dir. Köy, nâhiye, kazâ ve mülhak livâlarda hey’et-i idâreler ve müstakil livâlarla vilâyetlerde hey’et-i merkeziyeler ve kongrece müntehab bir Hey’et-i Temsîliye vardır.
c-Hey’et-i Temsîliye :
Hey’et-i Temsîliye âtîdeki mâdde-i müzeyyelede mezkûr olduğu vechile kongre tarafından müntehab evsâf-ı lâzımeyi hâiz asgarî dokuz, a‘zamî on altı a‘zâdan terekküb eder. İçlerinden biri reîs olur. Bir de hey’et-i tahrîriyesi vardır. Merkezi, ahvâl ve hâdisâta göre en münâsib göreceği mahaldir. Mevcûd Teşkîlât-ı Milliyemizin esbâb-ı bekâ ve devâmını te’[mîn] ve bu husûsda lâzım gelen tedâbîri ihzâr ve bi'l-cümle hey’ât-ı müteşekkileyi bir noktada cem‘ ve tevhîd ve temsîl ederek teşkîlât-ı mezkûre beynindeki âhengin irtibâtı te’sîs ve bu sûretle âmâl ve makâsıd-ı milliyenin sür‘at ve suhûlet-i husûlünü te’mîn eder. Hey’et-i Temsîliye nizâmnâmenin mevâdd-ı esâsiyesinde musarrah olan maksad-ı kat‘î-i millînin bir noktasını bile ihmâl etmemek şartıyla vatanın tamâmiyetini ve milletimizin istiklâlini te’mîn husûsunda her türlü tedâbîr ve mukarrerât-ı siyâsiye ve icrâ’iyeyi ittihâza me’zûndur. Ancak mukadderât-ı memleket ve millet hakkında mühim ve esâslı mesâ’ile kat‘î karâr ittihâzından evvel hey’et-i merkeziyelerin re’yini istihsâl eder. Mukadderât-ı memleket ve milleti kat‘iyen ta‘yîn ve tesbît edecek vaziyetler için dahi son ve kat‘î karârı kongre müzâkeresiyle i‘tâ edebilir. Ahvâl-i fevkalâde zuhûrunda Hey’et-i Temsîliye umûmî kongreyi fevkalâde olarak icmâ‘a da‘vet eder. Hey’et-i Temsîliye umûmî kongreye karşı bütün bir senelik mu‘âmelât ve hesâbâtından mes’ûldür.
8-Hey’et-i Temsîliye, hey’et-i merkeziye ve idâreler mesâ’il-i mühimmede salâhiyetdâr gördüğü zevâtı a‘zâsından addile istişâre edebilir.
9-Hey’et-i idâre ve merkeziyeler bu nizâmnâme ile ta‘yîn ve tesbît olunan esâsât ve salâhiyet dâiresinde serbestdir.
10-Cemiyetin vâridâtı istiklâlin kader ve menziletini takdîr buyuran her ferdin ibrâz ve izhâr eyleyeceği mu‘âvenet-i nakdiyeden ibâretdir.
11-İrâde-i milliyeyi hâkim kılmakdaki âmâl-i cemiyet ancak Millet Meclisi'nin toplanarak hukûk-ı teşrî‘iye ve murâkabesine tamâmen ve emniyet ve serbestî ile bi'l-fi‘l sâhib olmasıyla tahakkuk edeceğinden bu emniyet Millet Meclisi'nin te’yîdi üzerine cemiyetin alacağı vaziyet-i âtiye kongre karârıyla ta‘ayyün eder.
**
Devlet-i Osmaniye
Posta ve Telgraf ve Telefon Nezâreti
Telgrafnâme
Mahreci: Sivas
Sadr-ı a‘zam Paşa Hazretleri'ne
Hey’etimiz cevâb-ı fahâmet-penâhîlerine ne vakit intizâr etsin? Emr ü iş‘âr buyurulmasını istirhâm eyleriz.
Fî 4 Teşrîn-i Evvel sene [1]335
Anadolu ve Rumeli Müdâfa‘a-i Hukûk Cemiyeti
Hey’et-i Temsîliyesi nâmına
Mustafa Kemal
Bütün bu belgelere http://www.devletarsivleri.gov.tr/yayin/osmanli/belgelerleataturk/0001_belgelerleataturk.htm[/url] adresinden ulaşabilirsiniz.
Arkadaşlar lütfen artık takkiye yapmayı, birşeylerin arkasına sığınarak din düşmanlığı yapmayı veya bilmeden din düşmanlığı yapanların yanında saf tutmayı bırakıp da ortaya çıkıp açıkça "ben zinakar müslümanı, Kur'an'ı hiçe sayan müslümanı, içki içen üç kağıt yapan müslümanı yani benim gibi olanları severim, " yani "özde müslümanı değil sözde müslümanı severim" diyelim veya müslümanlara gözünün üzerinde kaşın var gibisinden bir yaklaşım sergilemeyelim!
Başörtüsünü çıkarsalar bu sefer konu camilere dil uzatmaya gelecek neden bu kadar fazla denilecek.(denilmiyor da değil ya!). O da bittiğinde başka birşey daha sonra yine başka birşey çıkartılacak ortaya.
Yapılan aynen aşağıdaki fıkra gibi:
Aslan kralın canı fena halde sıkılıyormuş... Veziri tilkiyi cağırmış yanına.. "Bir şey düşün de neşemizi bulalım" demiş..
"Ormandaki patikada duralım. Karşımıza ilk çıkanı dövelim" demiş tilki..
"Dövelim de durup dururken adam dövülür mü?" demiş aslan..
"O kolay" demiş tilki.. "Senin niye şapkan yok, deriz ve döveriz.. Orman
ahalisinin Ertekin gibi gezecek hali yok ya.."
Az sonra seke seke tavşan çıkmış ortaya..
"Gel bakiim buraya" diye kükremiş aslan.. "Senin niye şapkan yok?.."
"Aman aslan kralım, ne şapkası" demeye kalmamış, pata küte girişmişler, aslanla tilki.. Bayağı da eğlenmişler..
Ertesi gün gene aynı patikanin yaninda beklemişler.. Gene tavşan ama bu
defa zıplayamıyor, topallıyor.. "Vay niye şapkan yok?.." Pata küte..
Üçüncü gün aslan kralın adalet damarları kabarmış..
"Yahu her gün şapkan yok diye adam dövemeyiz ki.. Bir başka sebep bul, vezir tilki" demiş.. "Buldum" demiş tilki.. "İlk karşımıza çıkanı sigara almaya gönderelim. Ya filtreli alacaktır, ya filtresiz.. Biz de niye ötekini almadın diye gene döveriz.."
Gitmişler patikaya başlamışlar beklemeye.. Kısmet gene tavşan.. Yüzü gözü
bağlı, koltuk değneği ile bu kez..
"Git bize sigara al" demiş aslan kral.. Tavşan aksaya aksaya giderken,
tilki ile aslan birbirlerinin gözlerinin içine bakıp keyifle gülmüşler.. Tam bu sırada tavşan dönüp bağırmış öteden..
"Afedersiniz, filtreli mi olsun, filtresiz mi?.."
"Gel ulan buraya" diye öfke ile kükremiş aslan.. "Senin niye şapkan yok
bakiim!.." Pata küte......
Bir de bazıları şöyle bir mazaretin arkasına sığınıyor: Biz insanların özel yaşamlarına birşey demiyoruz sadece resmi dairelere geldikleri zaman bazı kurallara uymaları gerekiyor.
Bu kadar takkiye ve lakayıtlık olabilir. Sen evinde iken istersen başörtünü takıp dini vecibelerini yerine getirebilirsin ama resmi daireye geldiğinde kusura bakma ben müslümanlardan rahatsız olduğum için benim dediğim şekilde giyineceksin haraket edeceksin yoksa okuyamazsın, hukuki haklarından mahrum kalırsın.
Hiçkimse kendini bu ülkenin tek sahibi göremez bunun da ötesinde, kimse dini inancı doğrultusunda giyinenlerin, nasıl giyinebilecekleri konusunda hüküm vermeye de kendini yetkili göremez.
Kurallar var diyorsunuz da bir kuralın varlığı ne o kuralı ne de o kuralın başkalarına metazori uygulanmasını haklı kılar. Kanımca bu düşünceyi savunanlar ve uygulatmaya çalışanlar buz gibi haksız olduklarının farkında ama minareyi çalan kılıfını hazırlar misali bahaneler uyduruluyor.
Bu ülkeyi soyup soğana çeviren, milyarlarca doları iç edenlerin çoğu "kemalizm" maskesi ardına saklanan insanlardır. Öyleki, bu gibi insanlar yüzünden artık birisi kemalistim laik düzenin savunucusuyum dediğinde "bu adamın bir pisliği var ve örtmeye çalışıyor" diyor hale geldim.
Ben müslümanım ve müslümanlara yapılan bu eziyeti ne adına olursa olsun kabul etmem imkansız. Aynı eziyet bir başka gruba yapılmış olsaydı yine kabullenmezdim ve karşı çıkardım çünkü kime yapılırsa yapılsın haksızlığa karşı çıkmak Allah'ın bir emridir ve İslam'ın şartlarından birisidir. Haklının adaletin yanında olmak Allah korkusuna sahip ve birgün hesap verecek olacağını bilenin yapması gerekendir.
Bu mezalimi savunanlardan birinin çıkıp "ben de müslümanım" dememesi gerekir. Çünkü inançları gereği başını örten kişilere bir müslüman böyle bir şey söylemez.
Gerçi bu durum müslüman-gayri müslim problemi değil bir insanlık problemidir ve insanlık suçudur. Yani yapılan düpedüz insanlık suçudur. Ama inanıyorum busuçu işleyenler birgün burada ya da uluslararası mahkemelerden birinde diğer insanlık suçu işleyenler gibi yargılanıp mahkum edilecektir.. O gün geldiğinde hayatta olmayanları da tarih mahkum edecektir.
Bu konuda daha fazla yazmayacağım.
Saygılarımla,
N. Yöndem
Give Justice A Hand |
commodore1tr |
Sayın yöndem ;
Kendi fikirlerimi dahasonra yazacağım ama şu haber sanırım şimdilik ne demek istediğimizi anlatıyordur..
Beni imam hatibe yollarsanız kendimi camdan atarım!
Düz liseye gitmek isteyen 16 yaşındaki Şule Şahin, ailesi 'Ya imam hatip lisesine gidersin ya da evde oturursun' deyince mezun olduğu okulun 3'üncü katına çıkarak intihara kalkıştı
19/07/2004
Eminönü'nde satılıcık yapan H. Ş., Hasköy İhsan Şerif İlköğretim Okulu'ndan bu yıl mezun olan 16 yaşındaki kızı Ş.'yi, imam hatip lisesinde okutmaya karar verdi. Ancak, genç kız, düz liseye gideceğini, imam hatipte okumak istemediğini söyledi. Bunun üzerine annesi Kezban Şahin, "Babanla konuştuk. İmam hatipe gideceksin ya da seni okula yollamayacağız" dedi. Bir süredir devam ettiği karate kursunu da bırakmasını söyledi. Bunun üzerine genç kız, gözyaşlarını tutamayarak evden çıktı. Mezun olduğu okula gelen Ş. Ş., tatil nedeniyle kapalı olan okula arka kapıdan tırmanarak girdi. Kapıda okulu yeni sezona hazırlamak için temizlik yapan görevlilerle bir süre konuşan Ş.Ş., üçüncü kattaki sınıfının penceresine çıktı.
"Ölürüm de gitmem" dedi
Genç kızı pencerede gören çevre sakinleri polisi arayarak, ihbarda bulundu. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ve polis ekipleri Ş.Ş.'yi inmesi için ikna etmeye çalıştı. Genç kızın bulunduğu kata çıkan Beyoğlu İlçe Emniyet Amiri Sami Güneş, yaklaşık 30 dakika su verip sakinleştirerek dil döktü. Ancak başarılı olamadı. Ne kardeşi Gökhan'ın, "Ne olur atlama" diyerek, gözyaşı dökmesi, ne de "Yapma kızım" diye feryat eden annesinin çabaları sonuç verdi. Düz lisede okumak istediğini söyleyen Ş., "Ölürüm de İmam Hatip'e" gitmem diye ağladı. Fenalaşan anne hastaneye kaldırılırken, Ş.Ş., "Abimi isterim" diye bağırmaya başladı. Bu arada, cami imamı da ikna için getirildi. İmamın, "Kızım intihar edenin cenaze namazı bile kılınmaz" demesi üzerine Ş.Ş., kendini olay yerine gelen abisinin kollarına bırakarak, telaşlı kalabalığın alkışları arasında pencereden indirildi. Genç kız, sağlık kontrolünden geçirilmek üzere hastaneye götürüldü.
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
ooztemur |
Koskoca bir tarihin mirasçıları olarak içler acısı bir halde olduğumuzun bilmem farkında olan arkadaşım var mı?
Türban serbestisi gerekli mi gereksiz mi, Kürt sorununu nasıl halledebiliriz?
Bu tip tartışmalarla koca bir ülkeyi bir kaşık suda boğmaya (bence) hakkımız yok.
Türban kullandığı için insanları yargılamak yersiz ,yersiz olduğu kadar adaletsiz bir uygulamadır.Hele hele bu durumu anayasal temellere dayandırmak ,çarşaf çarşaf sayfalara anayasanın başlangıç kısımlarını yazıp sanki bunlar birer ibret vesikasıymışçasına göstermek, bırakınız yersizliği ayıptır.Hukukçu olanlar bilmeli ki anayasanın başlangıç kısmı 80 darbesi sırasında oluşturulmuş ve o günlere adapte edilmiş bir metindir.Başlangıç metni edebi bir metin olduğu için yoruma açık ve her yöne çekilebilecek sözcükler içerir.Bu konuda lütfen başlangıç metnini örnek olarak göstermeyiniz.Anayasa'nın değiştirilmesi yasak ilk üç maddesine gelince,bu üç kanun gerçekten de değiştirilmesi çok büyük tehlikeler doğurabilecek devletin temel niteliklerini olması gerektiği gibi belirleyen kanun maddeleridir.Değiştirlmesi herhangi bir vekil tarafından teklif bile edilemez Böyle bir teklfte bulunan kişiler Atatürk İlkeleri'ne açıkça karşı gelmiş olurlar. Çok eski bir deyime burada yer vermek gerekiyor sanırım
'KÖTÜLÜĞÜ ÖĞRENDİM ŞER İÇİN DEĞİL,
KÖTÜLÜĞÜ BİLMEYEN DÜŞER İÇİNE İYİ BİL.'
Anayasa'nın ilk üç maddesinin değiştirilmesini men eden 4. maddenin değiştirilip değiştirilemeyeceği konusunda bir yasak olmadığını biliyor muydunuz arkadaşalar? Yani bir vekil çıkar da Any.'nın 4. maddesinin ....olarak değiştirilmesine dair kanun diye bir teklif getirir, genel kurul da bunu kabul ederse Anyasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen üç kanunu ellerimizin arasından kayıp gider...
Bunun için bazı noktalarda çok titiz davranmamız gerekiyor ama bunu gözümüzü karartıp haklıyı haksızı ayırmadan yaparsak içinden çıkılması imkansız bir kaosa sürüklenir kalırız.Çok daha şey söylemek isterim ama sayın Nursel Yöndem bu konuda gerekli açıklamayı yapmış...
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ
HUKUK FAKÜLTESİ |
Lawless1 |
ANAYASANIN 1,2,3 VE 4. MADDELERİ
Madde 1.- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Madde 3.- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara'dır.
Madde 4.- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
DeltaG'nin yazisini buraya kisaca tekrar aldim. 4cu madde'nin degistirilebilecegini nerede yaziyor? Turkce resmi dil olarak degistirilenemez denildigine gore, Meclis'te Turkce'den baska bir dilde yemin etmek kanunlara karsi gelmek degil mi?
Ulkenin Laik niteligide gayet acik sekilde belirtilmis. Buna gore kamu kuruluslarinda gorev alanlarin (Basbakan, Milletvekilleri vs) Turban, ya da takan olsa hac gibi dini simgelerle gorunmemeleri gerekir. Cunki bu dini devletin icine sokmaktir. Benim anladigim bu
|
Lawless1 |
Öncelikle AİHM kararını beğenip eğenmemek değil problem, problem iki erkeğin evliliğini cinsel özgürlük diye tanımlayan bir mahkemenin, başörtüsünü dinsel özgürlük olarak kabul etmemesidir. Bu ikiyüzlülüktür.
Sayin Nursel, AIHM Mahkemesinin verdigi kararla ayni fikirde olup, alinan karari begenmek zorundasiniz demedim. Herkesin fikrini savunma hurriyeti var. Benim size anlatmaya calistigim, bir davada alinan karar yuzunden, o mahkemeye "Yobaz" diye hitap etmenin hatali oldugu. Cunki bunu yaptiginiz an, sirf verilen karari elestirmiyorsunuz, Kurumu da yipratiyorsunuz.
Demokrasileri ayakta tutan hukuk. Karar bizi memnun etmedi, yanlis karar verdiler, biz davamizi iyi savunamadik, tutarsiz davrandilar (Iki yuzlu yerine) diyebilirsiniz, ama temyizden de sonuc alinmazsa mahkemenin kararina saygi gostermemiz gerekmez mi? Bu hem Turban'i savunan, hem de Turban'a karsi olanlar icin gecerli. Mahkemeye saygisizlik, sonucta hepimiz icin bir kayip. Ben bir amator olarak boyle dusunuyorum.
|
Av.G.A |
Tartışmaları okuyup fikirleri tahlil etmeye çalıştım. Tartışmaya katılma niyetimde yoktu. Sebebide "türban" konusunun sığ değerlendirilip, bireysel din ve vicdan özgürlüğü ile savunulmasının adet edinilmesi. Toplumsal boyutunu irdeleyen yok. Türban zaten ülkemizde serbest. Kimse türban giydiği için 2. sınıf insan muamelesi görmüyor. Onlara başka bir hukukta uygulanmıyor. Bu işin çığırtkanlığını yapanların amacı farklı. Annem ,ben kendimi bildim bileli başörtüsü kullanır.Şimdiye kadar ne din özgürlüğü kısıtlandı ne de diğer hukuki hakları. Dinsel alanlarda nasıl dini kıyafetlerle bulunulması gerekiyorsa , devlet işleyişinin aktif olduğu alanlarda da devletin kurallarına göre giyinmek zorundasınız. İşte asıl hukuk kurallarına , din ve vicdan özgürlüğüne , halka , topluma, insan haklarına saygı budur. Düşünsenize ; bir türbanlı hemşire dinsel özgürlüğünü ileri sürerek tedavi esnasında ,hastaya dokunmadan ve dokunmamak için merhemi, tüpün ucunu değdirerek sıkacak ve sen elinle iyice ovuştur diyecek. Türbanlı Doktor, erkek hastaya sonda takmam diyecek. Böyle din vicdan özgürlüğü olur mu? İkisi de benim başıma geldi.
Sayın Nursel Yöndem'in bilimsel açıdan değersiz karşılaştırma ve örneklerini saçma buldum. Konuyla alakası olmayan şeyleri alakalandırmaya çalışmış. Yazdığı şeylerden türban ile islamı bütünleştiren, türban takmayanların sözde müslüman, kendi gibi düşünenlerin özde müslüman olduğu savunan, türbanı kendisine bayrak yapmış birisi. Yani müslümanlığımız zat-ı ali'lerinin iki dilinin ucunda . Kendileri bize müslümalığı hak görürse kurtuluşa erebileceğiz. Ayrıca kendisi bu konuyu sığ düşünen, toplumsal boyutunu irdeleyemeyen, türbanı üniversitelerde ve kamu kurumlarında serbest bırakmaya çalışan zihniyetin asıl saikinin ne olduğunu anlayamayan anlasada işine gelmeyeceği için burada yazamayacak bir fanatik ya da ajitasyon yaparak mazlum rolünü oynayan bir bayraktar. Saçma düşüncelerine zaman buldukça teker teker cevap yazacağım. Nursel Hanımın, katılımcılara karşı üslubu nasılsa bende ona karşı aynı üslübu kullandım ve kullanacağım. Kimse kusuruma bakmasın.
https://www.hukuki.net |
violetta |
sn.yöndem;
şeriat; 'Kur'an'daki ayetlerden, Peygamberin sözlerinden çıkarılan, dinî temellere dayanan Müslümanlık kanunları, İslâm hukuku' demekmiş. kaynak TÜRK DİL KURUMU SÖZLÜĞÜ!!!
dolayısıyla şeriat kanunları derken kast ettiğimi anlamışınızdır. aslında eminimki tanımı yazmasamda dediğimi anladınız.
bakın burası laik bir ülke ve herkes din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. ve zaten islamda da yokmudur; Allah ile kul arasına girilmez diye? kaldı ki din duygusun bu kadar ayak altına alınmasına, gösteriş amaçlı kullanılmasına, birtakım şeylere alet edilmesine şaşıyorum, üzülüyorum. ayrıca bir takım kişilerin yaptıkları bu açıdan islamlada uyuşmuyor, yanılıyoryum?
'''Bir de bazıları şöyle bir mazaretin arkasına sığınıyor: Biz insanların özel yaşamlarına birşey demiyoruz sadece resmi dairelere geldikleri zaman bazı kurallara uymaları gerekiyor.
Bu kadar takkiye ve lakayıtlık olabilir. Sen evinde iken istersen başörtünü takıp dini vecibelerini yerine getirebilirsin ama resmi daireye geldiğinde kusura bakma ben müslümanlardan rahatsız olduğum için benim dediğim şekilde giyineceksin haraket edeceksin yoksa okuyamazsın, hukuki haklarından mahrum kalırsın.''' demişsiniz, işte laiklik ilkesi ve vicdan özgürlüğü burada devreye giriyor. resmi devletimizin resmi kuralları var ve toplumsal düzen için nasıl olurda bu kurallar uygulanamaz??
'''Kurallar var diyorsunuz da bir kuralın varlığı ne o kuralı nede o kuralın başkalarına metazori uygulanmasını haklı kılar. Kanımca bu düşünceyi savunanlar ve uygulatmaya çalışanlar buz gibi haksız olduklarının farkında ama minareyi çalan kılıfını hazırlar misali bahaneler uyduruluyor.'''' diyorsunuz,, kurallar çiğnenmek içinmi?? sözkonusu kurallar ANAYASAMIZDAN doğan kurallar. uygulamayalımmı?
ayrıca M.KEMAL ATATÜRK'ÜN dini ,saltanatı,hilafeti savunduğunu yazmışınız. evet ATATÜRK hiçbir zaman ( benim bildiğim) dine karşı olmadı. ancak saltanat ve hilafet için şunu söyleyebilirim, o zamanki şartlar altında tüm ilke ve inkılapları yaysaydı çok daha ters karşılanırdı. oyun oynadı kandırdı demiyorum. sizde anlarsınız ki bazı şeyleri yavaş yavaş yerine otutarak, uygulamaya sokarsınız, ilerlemeler yerinde adımlarla istenilen şekilde gerçekleşir. ki sonradan ANAYASADA da sayılan ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLAR arasında laiklik ve kıyafet inkılapları yapılmış.
aslında evet bu sorunu tartışmanın bir sonu yok. çünkü herkes anlamak istediği gibi , işine geleni anlıyor. herkes bir at gözlüğü takmış geniş çerçevede bakamıyor! bir metni okurken bir cümleyi baz alıyorlar olayların geneline bakıp özü anlamaya çalışan çok az.
bende tartışmayı burada kesiyorum, nedeni yazmak istemiyorum. herkese iyi günler dilerim.
SN. AV. G.A. size bu konuda başarılar dilerim, devam ediceğinizi umuyorum. çünkü birbirimizi anlayabilecekmişiz gibi geliyor, kolay gelsin...
homo homini iupus |
Av.Ragıp Atay |
arkadaşlar neyi tartışıyorsunuz. özgürlüğü yok etmek için kulanılabilecek araçların kullanım özgürlüğünü tartışıyorsunuz. Bu gün İran'a devlet başkanlarının eşleri bile başını örtmeden giremiyor. Cezayirde cuma namazına gitmeyen bir köy kılıçtan geçiriliyor. Bu gün türban serbest bırakılsa yarın sarık ve sakal için aynı taleplerde bulunacaklar. Amaç kendilerini tanımak ve tanıtmak.
Oruç tutmadığı için öldürülen ya da çocuğunu allah yoluna kurban eden insan haberlerini ne çabuk unuttunuz.
amirin memurunun elini hocam diye öptüğü bir düzeni mi özlüyorsunuz ya da böyle bir özgürlüğü mü tartışıyorsunuz. Bu özgürlüktür diyenler, islam tarihini incelesinler. kaç kadın medreselerde okumuş, devlet yönetiminde görev almış, ve hangi kadın erkeklerin amiri olarak görevlendirilmiş. İslamı o kadar yaşamak istiyorlarsa kadınlarını evde oturtsunlar. ister türbanlı, isterse mayolu, o kendi sorunları.
Niçin ruhban okulunu açmıyorlar, önce kendilerine sorsunlar. inançlarında özgür olması için kaç kişi olması gerekiyor. Türkiyenin %90ı müslüman gerekçesi var. peki, %10 özgür olamaz mı
Amaç, tanınmak ve tanımak. Gerçekleşmek istedikleri, toplum içersinde cemaat olmak
|
Lawless1 |
Violet, burada tarihi hata yapilmis, Sayin Nursel'in yazdiklarinda hata var. Mustafa Kemal Ataturk hic bir zaman hilafeti ve saltanati savunmadi. Padisah ve halkin bir kismi, Kurtulus Savasi baslangicinda Mustafa Kemal'i hain ilan ettiler. Ve Kurtulus Savasina karsi ciktilar. Konya'nin ahalisini buna ornek gosterebiliriz. Sayin Nursel, Kahramanmaras'dan bahsetmis, ama ayni yorenin Diyarbakirinda Mustafa Kemal'in Ordusuna Cami minarelerinden yerli halk tarafindan ates acildi. Maalesef tarihi gercekler.
Mustafa Kemal icin Hilafetin kaldirilmasi cok onemliydi ama Kurtulus Savasindan sonra, dusmanin gitmesine ragmen Ankara hala cok tehlikeli bir bolgeydi. Kemal, tepki gorecegini bildiginden Hilafeti yavas, yavas bir kac sene icinde Meclis vasitasiyla kaldirdi.
|
Lawless1 |
Sayin GA, ve Ragip Atay,
Korkut Ozal adli sahisin (ARI hareketine dahil mi bilmiyorum), tartistigimiz konunun cozulmesi icin Anayasayi degistirmemiz gerekir dedigini okudum. Ben Anayasayanin ilk 3 maddesi (Laiklik tanimi olan) degistirilinemez diye biliyordum ama yukarda arkadaslardan biri 4.cu maddenin buna imkan tanidigini yazmis.
Verdiginiz ornekler korkutucu. Herkesin bu konuda olumsuz bir deneyimi var zaten. Din ve Devlet ayirimini her vatandas gonulden kabul etse bu kavgalar bitecek.
|
Ecerdecar |
Bence AİHM kemdisiyle çelişiyor.Aihm2nin 1 km ötesindeki Straousburg Üniv.türban serbest.Abd de İndiana Üniversitesinde türban serbest ve haftada bir gün türbanlı öğencilereö özel havuz var ve calışanlar lapalı ve bayan.Ak Parti Hükümetini kutluyor ve yaptıkları calışmalardan dolayı sükranlarımı sunuyorum.Yapılması gereken vew geç kalmış reformları yapanlar onlar.Beyler ideolojik kavgayı bırakıp ülkemiz için yapılanlara bakalım ve hep yanlı kararlar veren aihm ile ilgili fazla yorum yapmayalım.Biz farklıyız.AKP Hükümeti inşallah bu tutumunda devam eder.
YAKIŞIKLI |
Lawless1 |
Bir duzine tesetturlu bayan icin binlerce ogrencinin yararlanacagi havuzun tam bir gun, Amerikanin ortasinda, haremlik ve selamlik usul ile kapatildigini ve calisanlarin sadece kapali kadinlar oldugunu yazmissiniz. Bu okulda bulundunuz mu? Haber kaynaginiz kim? Burada yazilanlarin ideoloji ile uzaktan yakindan iliskisi yok. Herkesin fikirlerini hur bir sekilde konusmasini hos gormeniz lazim.
Ogullarini ve kizlarini bir is adaminin yuzbinlerce dolar parasiyla Indiana Universitesinde okutup, her bir turlu etik kurali cignemis olan, Tayyip Erdogan'i ve AKP'sini ben kiniyorum. Buyrun siz, sukranlarinizi sunun. Bati ulkelerinde olsa boyle bir Basbakan aninda, isadamiyla girdigi uygunsuz bu durum yuzunden, isinden olur, ama Turkiye'de kimse ses cikarmiyor. Farkliyiz demissiniz. Evet, dogru. Siz farklisiniz.
|
Av.Ragıp Atay |
herkes işine geleni söylüyor. İslamda kölelik kurumu var. birden fazla evlilk var, sayın nursel Yöndem, yarın köle sahibi olmak istediğinizde yasalar engel olduğu zaman "hayır benim dinsel özgürlüğüme karışamazsınız" mı diyeceksiniz. Ya da inançlarınızdan dolayı hırısızın elini mi kesmeye kalkışacaksınız.
Başka biri, babasını öldüren bir adamı, benim dini inançlarım bunu gerektirdiği için kısas uyguladım ve katili öldürdüm bana ceza veremezsiniz mi diyecek. Ona ne cevap vereceksiniz.
niçin bu hükümet geldikten sonra türban ve imam hatip gösterilerinin aniden sona erdiğini bana söyler misiniz? bu konuda hiç bir uygulama değişmedi ama nedense, özgürlük talepleri aniden ortadan kalktı
|
commodore1tr |
Özel birisine mesaj olarak attığım bir şiiri buraya almak artık bazıları yüzünden farz oldu .. Bana değil neyzen ustaya kızın ..
Ne ararsın ALLAH ile aramda..
Sen kimsin ki orucumu sorarsın .?
Hakikaten gözün yoksa haramda...
Başı açığa niye türban sorarsın.?
Rakı şarap içiyorsam sana ne..
Yoksa kimseye bir zararım içerim.
İkimizde gelsek kıldan köprüye..
Ben dürüstsem sarhoşkende geçerim.
Esir iken mümkün müdür ibadet..?
Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et.
Senin gibi dürzülerin yüzünden..
Dinindende soğuyacak bu millet.
İşgaldeki hali sakın unutma..
Atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan gene çıkardın amma..
Baban kimdi bilemezdin Şerefsiz.
Neyzen Teyfik
demiş usata kaç sene önce neden dediyse kim kızdırdı ise ??
Aslında bir iki kişi haricinde herkesin yazdığı aynı ancak bazı arkadaşlarımız laik yapı ile dinsel yapıyı ısrarla karıştırıyor.
Öncelikle sevgili lawless1 size bir şey demek isterim.
Diğer yazılarından da sayın ooztemur'un ki kişisel bilgilerinde de öyle yazıyor hukuk öğrencisi olduğu anlaşılıyor. Onun yazmış olduğu 'Anayasa'nın ilk üç maddesinin değiştirilmesini men eden 4. maddenin değiştirilip değiştirilemeyeceği konusunda bir yasak olmadığını biliyor muydunuz arkadaşalar? Yani bir vekil çıkar da Any.'nın 4. maddesinin ....olarak değiştirilmesine dair kanun diye bir teklif getirir, genel kurul da bunu kabul ederse Anyasamızın devletin temel niteliklerini belirleyen üç kanunu ellerimizin arasından kayıp gider...' sözcüğü sizi ürkütmüş öyle demişsiniz. Ürkmeyiniz o arkadaşımız anayasanın ilk dört maddesini yanlış yorumluyor. Gerçekte ilk üç madde normal şartlar altında korumasızdır. Ancak dördüncü madde 'Değiştirilemeyecek hükümler' başlığında tek bir madde olarak toplanmıştır. Yani kanun koyucu aslında bir tek dördüncü maddeyi değiştirilemeyecek madde olarak belirtmiştir. Dördüncü madde de 'Madde 4.- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.' hükmüne amir olduğundan 'DEĞİŞTİRİLMESİ YASAK OLAN 4. MADDE İLK ÜÇ MADDEYİ KORUMAKTADIR.' bu dört kanunun özü budur.. içinizi ferah tutun...
Şimdi izninizle bu konuya dönmek istiyorum
Sayın ecerdecar' ın yazdıkları aslında belirli bir kesimin dillendiremediği görüşler, saygı duyuyor ve biz farklıyız demesine aynen katılıyorum.
Çünkü bu güne kadar türkiye cumhuriyeti hiç bu kadar küçük düşmemişti,
Çünkü bu güne kadar Türkiye Cumhuriyetinin hiç bir başbakanı ' türbandan sorumlu devlet bakanı görevi ' üstlenmemişti,
Çünkü bu güne kadar türkiye cumhuriyeti hiç bu kadar teslimiyetçi olmamıştı
Çünkü bugüne kadar türkiye cumhuriyetinde siyasi linçler yaşanmamıştı
Çünkü bu güne kadar türkiye cumhuriyetinde yolsuzlukla mücadele adı altında en büyük yolsuzluklar yapılmamıştı
daha bu çünküleri yazsam form alanı tıkanır kalır..
Sayın Yöndem ;
Bu güne kadar yazılarınızı zevkle okuyordum. Katılsamda katılmasam da hatta bu formdaki yazılarınızı bile büyük bir zevkle okumaktaydım. Ancak iki konuda sizi çok ciddi kınamak durumundayım kusura bakmayın çünkü bu yaptığınız Geçmişten bu güne dinle oynayan siyasi partilerin temel savını buraya taşımaktır...
1. Türbanın karşıtı olarak sakın ama sakın minieteği göstermeyin. Türban karşıtı olan kadınlarımızın çoğu mini etek giymiyor. Erkeklerde türban takacaklarına mini etek giysin demiyorlar. Kaldıki öyle bir anlatımınız varki sanki tüm kadınlara mini etek giydirme baskısı ve zorlaması var. Siz bilmez misiniz ki kıyafet yönetmeliklerinde min etek te serbest değildir. T.B.M.M sinde dizialtı etek giymiş bir bayan ufak bir yırtmacı var diye genel kurul salonundan çıkarılmadı mı? Siz hiç meclis te minietekli gördünüz mü? Yada bırakın oraları site hukuk sitesi si hiç mini etek giymiş süslü püslü cidden kızsal davranış sergileyen 'kadın hakim savcı avukat ' gördünüz mü? Son 10 senedir subay olarak ta istihdam edilmeye başlayan kadın subaylarımızdan veya tsk da çalışan kadın personelden mini etek giyeni gördünüz mü ? Mini etek te türban gibidir yöndem hanım laikliğin sağladığı bir haktır kadınlarımıza ama kamu alanında giyilmez işin garibi bu saçma sapan temeli olmayan türban kargaşası yokken de bu vardı şimdi de neden o hiç tartışılmıyor acaba ??? Kaldıki toplumda türbanlılara açıl baskısı olmadığı çok açıkken tam tersini nasıl yazarsınız? Ben türkiye Cumhuriyeti İstanbul beylerbeyinin taksim sancağında !!! cadde-i kebir de ( istiklal ceddesi ) şehri tavaf eylerken türbanlı genç kızlara hiç bir şey denmediğini ancak mini etekli üç dört kıza bir grup bağnaz fanatik dincinin ' ulan sizin gibileri önce.... (cinsel isteklerini söylüyor ) sonra asmalı ' diyerek saldırdıklarını bizzat görmüş birisiyim acaba kim kimi zorluyor sayın yöndem ??? Fatih te mini etekli kızlar hiç rahat dolaşamazken bizim bağdat türbanlı istilasında kaldı son bir senedir kim zorluyor demiştiniz ???
2.Asla ve kata Türban= din ve hemen akabinde Türbana Karşı olamak = dinsizlik savını savunmayınız. Akla mantığa vede vicdana aykırı ve çok tehlikelidir. Buraya fikirlerini yazan arkadaşlarımızın dini konusunda eleştiri yapmak ne haddimize nede üzerimize vazife ancak ben çoğunun dindar olduğuna inanıyorum.. Size tam tersinide söylüyorum ki dinimizin türbanla uzaktan yakından da ilgisi yoktur, bırakınız laik devlette kamu alanında olmaması yasağını dinde yok dinde... İlk islam çıktığında ve peygamber zamanında hatta devamında hz ömer hz ebubekir hz ali ve sahabalar da hiç türban gördünüz duydunuz mu?? 1150 lerin sonunda İran şiilerinin bir kolunda ki islamın sert yüzü olarak tanımlanan bir kolunda başlayan bir uygulama ' sıkma baş kadınları' onların terimidir. Bildiniz mi sıkma baş ın bugün kü karlılığını ??? evet evet yanılmadınız TÜRBAN . Türk geleneklerine bakarsanız da orta asyadan bu yana hiç bir devirde islamı kabul ettikten sonra dahi gelenek olmamış bir giyisi Dinimiz de yok geleneklerimizde yok ama bunu takmayan islam ve türk olamaz peeeee ......
Size sormuştum ama yanıt vermediniz Neden 1930-1995 yılları arasında bu türban sevdası ve tartışması yoktuda birden bire değeri olmayan bu husus baş sıraya çıktı ? Bu aşağıdaki yıllar arası yaşayan kadınlarımız dinsiz midir ?
Sayın yöndem türbandan sorumlu başbakanımız arkasına ABD gibi bir gücü aldığı ve ABD nin Laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olarak güçlü bir türkiye görmek yerine kendi ortadoğu politikasına uygun olarak kullanabileceği ortadoğuda sözü geçen bir islam devleti istemesinin sayesinde bu kadar pervasızca konuşup bu olayı ha bire gündem de tutmaktadır. Zaten ABD bunu açıkladı 'Ilımlı islam cumhuriyeti ' diye... sonra pardon dediler 'dilimiz sürçtü...' he maşallah bunca senelik müttefiğinin yönetim şeklini bilmiyorsun hemde üç sözcükten oluşan cümlende iki kere dilin sürçüyor hani 'islam devleti' dese inanırız ama hem 'ılımlı' hem 'islam' siz inandınız mı??? Açıkça demek istediği 'ılımlı yönü benim yanımda dediklerimi yapacak ' 'islam yönü orta doğunun genel din yapısında islam olduğundan hükümran olacak' ee zaten peşine de eklerler 'son halife istanbuldan çıktıydı baş yönetici olarak şimdide cumhurbaşkanlığı kalksın halifelik gelsin ' ilk te abd tanır peşinden ab oldumu sana halifeliğe de sahip 'ılımlı islam devleti türkiye' yemede yanında yat tabiiki bu arada öbür taraftanda ' biz tam sizi önümüzdeki 1000 yıl içinde ab ye alacaktık amma siz yönetim değiştirdiniz islam oldunuz halifelik oldu çok farklı olduk' ta kaçınılmaz... ama ne gam halifelik bizde yaaaa
Bu kadarla kurtulacağımızıda sanmayınnn peşinden dev gibi yığılmış dış borç açığı gelecek halifeler diyarı ılımlı islam devleti türkiye ye yav şu kadar da borcunuz varmış ödeyemiyorsunuz zaten halifelik sizde tüm islam alemi emrinizde şu ırağın kuzeyi ile azıcık suriye sizden de biraz alarak kürt devletinide kurdurunda bizde borçlerı öteleyelim gelecek eee nede olsa tüm islam aleminin efendisi bizde...
Gazeteden aldığım bir yazıyı okuduğunuzu umuyorum zaten türbana karşı olunmanın nedenini en güzel o açıklıyor. Türban dini istekle olan bir olay değil zorlama ile oluşan bir olaydır. Çoğu kişi Türbanı kadınlarımızın isteyerek değil zorlama ile giydiğini bir kısmının da ayda $100 karşılığı giydiğini biliyor. Dahada ötesi türban dizi değil siyasi bir malzeme oluyor 'insanlara eşit değer verilmenin öğretildiği bir hukuk bir tıp fakültesinde daha başlarken ben eşit değilim diyen bir zihniyetin işi ne' Erkeğe bakmayan türbanlı kadın doktorun acilde ne işi var ? hadi diyelim ki daha beteri alkolu fazla kaçırmış sizin mini eteklilerden iki üçü alkol komasında geldi acaba bakacak mı ' vay kafirle hem mini etek hem alkol oh olsun ' mu diyecek??
Belediyeye ait yerlerde belediye başkanı iken bira yı bile yasaklayan zihniyet başbakan olunca ( içki yasağını asla kaldırmayı düşünmezken ) türbana yol açmaya çalışması mıdır eşitlik???
Yılların siyasi birikimi sonucu söylenmiş olan ' her sistem kendini yok etmek isteyen sistemi içinde taşır' sözü ne kadar doğru değil mi? Hangi türbanlı hastahaneden postahaneden adliyeden yararlanamamış ? Sadece türbanla burada çalışamazsın deniyor.. Yarın haham kendi elbisesiyle gelirse ne olacak ? öbürsü gün paaz sobra budist cizvit filan derken devlet daireleri birşelmiş dinleri temsil eden kaosun içine düşecek
Zaten türbanı savunan en büyük yazar olan imam gazali ye göre ' kadınlar aklen ve fikren dun yaratıklar' değil midir ? Anlamını bilmeyenler için yazayım kadınlar beden ve akıl olarak geri yaratıklardır diyor. EEE madem buna bu kadar inanıyorsunuz üniveristede ne işiniz var? (bunu bu site sakinlerine demiyorum bu zihniyeti savunanlara diyorum ) Kaldı ki ben hala anlamadım bu kadar aklenve bedenen geri olan bir yaratık nasıl olduda İmam gazali gibi bir alimi doğur du???
Fikirler daima özgür platformlarda tartışılmalıdır ama her fikrin mutlaka bilinmesi gereken bir kökü olmalıdır.. LÜtfen nereden geldiğini bilmediğimiz fikirleri savunmayalım..yoksa teknolojiden de yanlış tirene bindiğinden de farkı olmayan temelin durumuna düşeriz..
temel trende karşısındakine sormuş yolculuk nereyedur... adam yanıt vermiş İstanbul a gidiyorum.. Tren ankaradan kalkıyor temel bakmış adama bir ' ula teknoloji ne güzel decul mu ben kayseriye cideyrum kayseri yönüne orutdum siz istanbul a cideysunuz istanbul tarafına oturdunuz aynı trende cideyruk..'' AMA TREN SADECE İSTANBUL A GİDİYOR......
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Av.G.A |
Arkadaşlar, işlerimin yoğunluğu sebebiyle iki satır yazamıyorum ama bu konu, özellikle de Nursel Yöndem öyle sinirimi bozdu ki ara sıra birkaç dakikalığına siteyi ziyaret edip yazılanlara cevap veriyor mu diye bakıyorum. İki gündür ses seda yok. Bundan sonra da bişeyler yazacağını sanmıyorum. Kendisi de büyük gaflar yaptığının, saçmaladığının farkında. Ajitasyonla , mazlum rolü oynayarak , konuları , olayları , kişileri, tarihleri birbirine karıştırarak , ilişkilendirmeye çalışarak, en barizinden de din sahtekarlığı yaparak infial uyandırmaya çalışıyor. Seviyesizlik örneği veriyor. Yazdığı bir paragraf var ki hala ne diğer site yöneticileri uyardı ne de kendisi akıl edip değiştirebildi. Sayın Yöndem bu paragrafı acilen yok et.
"Arkadaşlar lütfen artık takkiye yapmayı, birşeylerin arkasına sığınarak din düşmanlığı yapmayı veya bilmeden din düşmanlığı yapanların yanında saf tutmayı bırakıp da ortaya çıkıp açıkça "ben zinakar müslümanı, Kur'an'ı hiçe sayan müslümanı, içki içen üç kağıt yapan müslümanı yani benim gibi olanları severim, " yani "özde müslümanı değil sözde müslümanı severim" diyelim veya müslümanlara gözünün üzerinde kaşın var gibisinden bir yaklaşım sergilemeyelim!" ( nursel yöndem)
Ben foruma katılanların din düşmanlığı yaptığı şeklinde nitelendirilebilecek bir yazısını görmedim, Sizinkiler hariç. Kim islama küfretmiş, din düşmanlığı yapmış bana gösterir misiniz? Ben sizden başkasını gösteremiyorum! Herkes düşüncelerini , fikirlerini medeni çerçevede anlatmaya çalışırken sizin bu yakışıksız isnadlarınız, hakaretleriniz nedir? Fikirlerinizi açıklayıp, ikna etmeye çalışmak yerine habire çamur atıyorsunuz. Bu nasıl ahlak bu nasıl müslümanlık diye o zaman ben size sorarım?
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
Alintisi yapilan Evrensel Insan haklari beyannamesi, ve demokrasinin kurallari ile celiski icinde olan bir cok Kur'an sureleri var. Bir kadinin sahitligini ornek gosterebiliriz zannediyorum. Su anda elimde Kuran yok ama kadinlarin sahitligini bir erkeginki ile esit tutmayan dizeler var diye hatirliyorum. Miras ayni sekilde, cocuklar arasinda esit paylastirilicagina, erkek cocuklar daha fazla aliyor. Aldatan erkek nerdeyse hemen affediliniyor, ama kadin ya taslanarak oldurulunuyor ya da bir odaya kapatilip, evden disari cikartilmiyor.
Erkekler icin bir kadindan fazlasiyle evlilik, yani cok eslilik hakki bir diger ornek. Bu sureyi arkadaslarla konustuk, savas halleri icin denildi ama gene de ulkenin kanunlarini cigner, savasta veya barista olalim. Ozetle, bu tur sureler, gunumuz yasalari, ve sag duyu ile celisiyor. Insan haklari beyannamesindeki esitlik tanimlari ile tamamiyla cakisiyor.
O takdirde, demokrasi ile yonetildigimiz an, zaten bir anlamda hepimiz birer "Sozde" Musluman olmuyor muyuz? Uymamiz gereken kurallar, Kur'an ile celiski icinde. Kur'an'i harfiyen uygulamak, kanunlarin gecerli oldugu bir demokraside imkansiz. Akil ve vicdan yukaridaki ortacag kurallarini zaten uygulamamiza izin vermez.
|
Av.G.A |
Sayın Lawless 1,
İslam iyi ahlakı önemsediği için bizim toplumumuzun temel direği. Eğitim seviyesi düşük topal toplumumuzu yüzyıllardır ayakta tutan, tutmaya çalışan unsurlardan biri islam. Akılcı düşündüğümüz zaman Kur'an_ı da günlük hayatımızda uygulayabilir ve yaşayabiliriz. Buna hiç bir mani yok. Özellikle de ne demokrasi , ne Cumhuriyet, ne Kemalizm ne de Çağdaş Hukuk engel. Tam tersine bu saydıklarım din özgürlüğünün , dini rahat yaşamanın anahtarları. Ülkemizde bazı beyinler dini kafes altında , kendi tek ellerinde tutmaya çalışıyorlar. Bunlar İslama zarar veriyorlar. Direklerimizden birini daha yıkmak istityorlar. Ruhban sınıfı yaratmak islamı kendi kafalarına göre değiştirmek istiyorlar. Arap adetlerini islam sanıyorlar. Öyle küstahlaşıp yobazlaşıyorlar ki, sen sahte müslüman ben gerçek müslüman deme cürretini bile gösterebiliyorlar. Ben kendimi bildim bileli yapılıyor bu sahtekarlık Türkiye'de. Bunlar tamamen çıkar amaçlı. Çıkarları siyasi olabilir, ticari olabilir, maddi olabilir. Herkesin gözü önünde oynanıyor bu oyun. Millet şimdilik uykuda fakat rahatsızlığı da var. Bir uyanacak ki, o zaman vay haline bunların!
Sayın Lawless1 , islamı iyi bilirseniz, bunların karşısına gür sesle çıkarsanız bunlar pusar kalır. Korkaktırlar! Hep arkadan vurmaya çalışırlar. Sahtekarlıklarının farkındalar!
Ben islamı da , Cumhuriyeti de bunlara heba ettirmem.
https://www.hukuki.net |
Av.G.A |
nursel yöndem'den ses yok. Bu arkadaşımız bugün 8-9 kere siteyi ziyaret etti. 10.45 de ve 13.29 da rastladım kendisine. Forumları okudu. Bir daha okudu. Klavye'ye bir türlü eli varmadı. Çok düşündürdük galiba kendisini. Yada savunacak birşeyi kalmadı. Ben hala tepki bekliyorum. Hayır beni yanlış anladınız diyecek diye ama...keşke yanlış anlamış olsak.
https://www.hukuki.net |
commodore1tr |
Sayın Av.G.A ;
Biz sayın yöndem i yanlış anlamadık tam demek istediğini anladık ta siz son yazısının sonunu okumamışsınız.. bakınız ne diyor.
Bu konuda daha fazla yazmayacağım.
Saygılarımla,
N. Yöndem
Yani o kadar açıkladım aşıkladım siz hala anlamadıysanız benim yapacak şeyim yok dedi hepimize ama merakınıda yenemiyor..
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Av.G.A |
Evet haklısınız. Son kısmı hakikaten okumamışım. Gözüm karardı çünkü. Sizinde bu hanımı takip ettiğinizi gördüm , sitedekiler bölümünü aynı saatlerde sizde kontrol ediyordunuz. Yazacak birşeyi yok ki. Fikir kendisinin değil, malzemeler yanlış, ezberlediği birkaç yanlış şey vardı onu da kustu gitti. Bu arada sizin hakkınızı teslim etmedim cevabınız çok güzeldi. Tebrik ederim. Düşüncelerim aynı. Fakat bu fikirlere tepki verenler ne kadar az. Halbu ki ne kadar tehlikeli şeyler savunuluyor. Nasıl bir kin besleniyor. İçten içe Laik Cumhuriyete nasıl bir saldırı var. Site hukuk sitesi, girenlerin birçoğu kariyer sahibi, okumuş insanlar. Tepki yok. Siniri alınmış antrikot gibi olmuşuz. |
Av.Ragıp Atay |
arkadaşlar hala sorunun türban olmadığını anlmadınız mı? Türkiyede halkın çoğunun başı örtülü olması, en azından büyüklerinin başı örtülü olması nedeniyle, bu durumu kullanıyorlar. esas amaç islami hayat tarzı dedikleri yaşam biçimini toplumda egemen kılmak istiyorlar.
geçmişteki bazı kurumları( kölelik, cariyelik, kadınların evden dışarı çıkmamaları, kocalarına kesin itaat etmeleri, tanıklık yapamamaları) düşünürseniz ne amaçladıkları net olarak anlaşılır.
Atatürk'ü padişahın görevlandirdiğini söyleyenler ve belge sunanlar, verilmiş idam fermanını niçin açıklamıyorlar
|
commodore1tr |
Sayın ragıpatay biz farklı bir şey mi yazmışız ? anlayamadım da Dini kullanarak hemde ne geleneğimizde nede dinde yeri olmayan türbanı kullanarak asıl amacın ne olduğunu yazıyoruz zaten ama üstüne basa basada türbanında neden kamuda yasak olduğunu anlatmak gerekiyor çünkü türban bir yol buldumu o yoldan önce çarşaf sonra gerisi geçecektir
Ah ah türbanın üzerine bir tül ne güzel gider böylece gözlerde korunmuş olur hain bakışlardan......
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Av.Ragıp Atay |
arkadaşlar size katılıyorum, aynı şeyleri farklı uslupla yazıyoruz. Sizin cevaplarınıza katıldığım için(yazımı okuyanlar kimlari kastettiğimi anlar) size cevap vermiyorum. Nursel hanımı ararsanız, herkese adil yargılama hakkı diye forum açmış ve demagoji yapmakla meşgul
|
Lawless1 |
Sayin GA,
Kusura bakmayin Arkadasim, yazdiklarimi tekrar okudum, tam net yazamamisim. Cok eslilik gibi, Kur'an'in sadece bazi kisimlari ile gunumuz kanunlari arasinda celiski var demek istemistim. Butunu ile degil. Haklisiniz, halkimiz bugune kadar kendi anlayisiyla, dinini hayatinin bir parcasi yapmis, elinden geldigince populer kulturden korumus, ve aynen yazdiginiz gibi Islam, ahlakimizin temelini olusturmusdur.
|
Ecerdecar |
Peki onlar bir düzine yarı cıplak bayan olsaydı sesiniz cıkacak mıyda?Tabii ki hayır.Siz gazel okuyup durun.Evet bEn O üniversitede 2 sene bulundum ve cok da mutluydum.Milyonlarca doları vererek orada okumaks orun değil sorun olan bizim öğrencilerimizn neden orada okutulduğudur.İzin versimnler türbanlı öğrencilerin eğitimine onlar da dısarıda okumasınlar.Ayrıca yazdıgınız Binali Beyle ilgili yaızıyı okudum .tAm bir rezalet hangi demokratik ülkede bir kaza yüzünde n bakan basbakan istifa eder.Lütfen iyice arastırın sonra yazın.
YAKIŞIKLI |
Av.G.A |
Bu "Yakışıklı" imzalı kardeşimin cevabı sanırım bana. İmzasından bu konularda lebi derya olduğu belli. Cüz-i bilgi ve kıt anlayışımla yazdıklarının yarısından birşey anlayamadım. Birde araştıramadığım husularda kendi araştırmalarını açıklayıp bizi bilgilendirirlerse mutlu olurum ,yanlışlarımı da düzeltirim (?)
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
Sayin GA, Hayir size degil zannediyorum bana yazilmis. Arkadasa Indiana Universitesinde bulunup bulunmadigini sormustum. Verdigi cevaplar ile bulunmadigini ispatladi.
Sayin EcerdeCar, Evet, Tren faciasi da sadece bir kazaydi. "Gazaniz Mubarek Olsun."
|
Av.Ragıp Atay |
herkes inançlarında özgürdür. Ama inançlarını kendi yaşamak koşuluyla. eğer, toplumun hayatını bilimle değil inançla yürütürseniz, bilim bir gün yaptıklarınızın hesabını soracaktır. Bilim adamları, hızlı terenin altyapısının hazır olmadığını söylüyor, bunlar, sütaşın çizgi filmini foruma koyuyorlar. Dosya ekleyemediğim için tarif edeyim hepiniz gazetelerde görmüşsünüzdür o karikatürü. inekler sandalyeye oturmuş ve bir bürokrat,"bunlar iyi izleyemeyecekleri için hızlı treni istemiyorlar" anlamında bir şeyler söylüyor. Sözüm ona bilim adamlarıyla dalga geçiyorlar. Kendileri oturup ölüleri iyi izlesinler. eğer uyuyabilirlerse, rüyalarınada hepsini teker teker göreceklerinden eminim.
|
Lawless1 |
Basbakan'in ogullari da mi Turbanli ve mahremli? Turkiye'de okumalarina engel nedir? Bir isadamindan, Basbakanlik makaminin hatirina, sozum ona "burs" alip, Amerika'da bedavaya sulalelerini okutmak, Etik kurallarina aykiridir. Iste boyle secilen herkes, devlet makamini kendi ailelerinin kisisel cikari icin kullanirsa, sonra sikayetci oldugumuz yolsuzluk kulturu ortaya cikiyor.
|
commodore1tr |
sayın lawless1 av. g.a ;
Neyi üzerinize alınıyorsunuz anlayamadım ??* Bana yazmış yok bana yazmış diye.. Arkadaş kimseye yazmamış , fikrinize katılmadığı cümlelerinden belli o kadar ama size varyant teşkil edecek bir karşı fikir sürmemişki... dolayısıyla oydu buydu diye bir şey demeniz ciddi anlamda değer verdiğiniz anlamına gelir ki buda hatadır...
Bazı kişiler mantıksal düşüncelerin sınırlarını zorlayarak insanları kandırıyorlar bunlarla fazla söz sarfetmenin anlamı yok..
Diyorlarki bakınız ısrarla Ya türban ya minietek ( veya arkadaşın değimi yarı çıplak) ya türbanın kabulu yada dinsizlik....arası yok anlatma şansınız yok
Türban ın islam dinin bir giyeceği olmadığını ısrarla yazmama karşın buna bir yanıt verende yok ne demişler o halk ki Atatürk'ün yanında padişaha karşı çıktı...bakın hele bakın o halk o zamanda türban mı takıyormuş ? o tarihin resimleri mevcut baksınlar bakalım bırakın o tarihi 93 rus harbinin kahramanı Nene Hatun Türban mı takmış?
Zaten avukat olduğunu gizleyen avukatlarda bir komik oluyor bu konuda hele hele kadınsa.... Düşünsenize Türban diyeceksin Şeriat aslında kanundur bilmiyorsun diye kızacaksın ( Dine dayalı kanundur din hükümlerine göre olan bir düzenlemedir diyemiyorda kanundur diyor medeni şeriat kanunları ne ki???) Bu tip söylemler ve davranışlar maalesef tertemiz islam dininede zarar veriyor onun bile farkında değiller.. İki kadının şahitliği bir erkeğe eşitse o da erkeğin taktiri ile oluyorsa kadın avukatın hükmü ne ola ki??? Bu düşüncede olan ve cidden savunan çağdışı kalmış zihinler normalde kırıp dizini oturacak aşağı.. Aklım havsalam almıyor kadın avukat kendi özgürlüğü gitsin diye mücadele ediyor vay ki vay...
Sevgili lawless 1;
Türbandan sorumlu başbakanımız batı eğitimi alarak doğu kafası ile idare etmeye uğraşıyor.. 12 sene önce iki külüstür otobüs bir kamyonu olan bir şirket bugün sayesinde sayılı holdingler düzeyinde kız alıyor kız veriyor... Sizde yanlış anlıyorsunuz ne kadar ayıp çocukları batı taklitçi zihniyetinin ne kadar kötü olduğunu anlamak için oralarda okuyor !!!! yoksa bir şey öğrenmek için değil.. Hilal_i ahmerden zengin bir iş adamı durduk yere ben şunun çocuklarına 100 dolar burs verip te okutayım demiş ne var ki bunda ??? Haaa o kişinin buradaki ortaklıkları da çok ilginç ihaleleri zeytin yağından kıl çeker gibi almışlarrr aaa valla hi tesadüffff ne kadar fesatsınız..
Dünyada olmayan bir kavram bile hoşlarına gitti ' ılımlı islam devleti ' ne demekse ?? Ilımsız islam devleti nasıl oluyor ki??? Usame bin ladin ve yanlılarını diyorlarsa onlar islam değil aslında onları da dünyanın başına musallat eden şimdi bizi ılımlı yapmak isteyen güç değil mi?? Kıssadan hisse amerikan güdümünde bir islam devleti ' ılımlı islam devleti ' oluyor. Düşünsenize islamı çok iyi biliyoruz diyenler 'islam zaten barış anlayış sevgi 'içerir hoşgörü dinidir demiyor da bunu beğeniyor.... E anlayın zihniyetiiii.
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Av.G.A |
Kardeş, bu kör topal zihniyeti benim kadar iyi anlayan yoktur. Ne var ki üzerimize alındığımız cevabi yazıyı okurken , ileti sahibi kardeşimizin ben ilköğretim öğrencisi falan olduğunu sanmıştım. Cevap ta vermeyecektim fakat Profiline girdim şaştım kaldım. Bence profilinde sahtecilik yapmış. Bir hukuk öğrencisinin düşüncelerinde sapma olabilir ama kompozisyonu bu kadar bozuk olamaz. Eğer bu kardeşim gerçekten hukuk öğrencisi ise örümcek beyninde ağ örmedik yer bırakmamış demektir!
https://www.hukuki.net |
berrak |
yazdıklarınızı hayretle okuyorum,siz ne biçim eğitim görmüş insanlarsınız,kendiniz gibi düşünmeyen veya sizin gibi giyinmeyen insanlara neden bu kadar saldırıyorsunuz..
en iyi vatan evlatları sizsiniz,en iyi düşüncelere siz sahipsiniz,bu devleti en çok siz seversiniz,en iyi islamiyeti yaşayan sizsiniz.sizin gibi düşünmeyenler ise hep en aşağılarda ve yaşamaya hakkı olmayan insanlar..
ülkemin eğitim almış sözde aydın insanları bu tabuları yıkın artık..bırakın insanları özgürce yaşasınlar
benim babaannem türbanlıydı,burası laik,atatürkün eşi türbanlıydı gibi basit laflar etmeyin artık....
|
Av.G.A |
Sayın Berrak,
sizin gibi okuduğunu anlayamayanlarla uğraşmaktan bıktım usandım. Yazdıklarınızdan , düşüncelerimizi anlayamadığınız veya anlamak istemediğniz çok açık. Biz yazdıklarınızın hiçbirini öyle dediğiniz gibi değerlendirmedik. Her şeyin bir kuralı olduğunu, en iyi sizin bilmeniz gerekir. Özgürlüklerin de sınırı vardır. Şimdi size anlayabileceğiniz kadar basit bir örnek vereceğim. Madem kılık kıyafetten konuşuyoruz örnek te kılık kıyafetten olsun. Sizin dediğiniz gibi özgürce yaşama uğruna , ben , yarın büronuza incir yaprağı ile gelsem ne kadar uygun olur. Bu da bir özgürlük. Havalarda sıcak zaten. Yanlış Berrak Hanım , yanlış. Her şeyin bir sınırı, herşeyin bir kuralı var! Biz kural ve sınır tanımazları, hukuk tanımazları eleştiriyoruz. Enbaşta da demokrasi, özgürlük gibi kavramları kullanarak din bezirganlığı yapanları eleştiriyoruz.
Not. Berrak Hanım ,
biliyorsunuz güzel Türkçemizde özel isimler büyük harfle başlayarak yazılır. Çoğu zaman hepimiz hızlı yazmak ve internet ortamının adeti olarak bu kurala dikkat etmiyoruz. Hata edip bir dalımızı daha kesiyoruz. Ne varki öyle bir özel isim varki ! Türk Milletinin bağrından kopmuş ve büyük bir şahsiyete verilmiş, çok özel bir isim. Kanımca ne olursa olsun bu bu ismin Türkçe yazım kurallarına uyularak yazılması şarttır. Yanlışınızı düzeltmenizi istirham ediyorum. |
Av.G.A |
Çok iyi hatırlıyorum eskiden özgürlük, demokrasi ve insan hakları adına Bir terör örgütünü savunmak modaydı. Bu örgüt yeterince başımıza bela oldu, hala da bela. Şimdi de bu söylemlerle türbanı savunmak moda oldu. Bakalım bu bizden ne götürecek?
|
commodore1tr |
Sayın Berrak;
Nikiniz veya isminiz gibi düşüncelerinizinde berrak olmasını dilerdim. Yada en azından 'bunlar ne demişki' diye ciddi bir okuma sonucu yanıt vermenizi beklerdim.
Öncelikle 'Başörtüsü' ile 'Türban' ı birbirine karıştırmayınız. Bu büyük hata olur.
İsteyen istediğini istediği yerde giyme hak ve özgürlüğü diye bir özgürlük yoktur. Bu anormal rutubetli ve sıcak havalarda İstiklal caddesinde mayo ile dolaşanı ' delirdi zahir' diyerek alır götürürler. Harika bir deniz kenarında da takım elbiseli dikilirseniz ' kim ki bu deli ?'diye veya 'kimin korumasıki yazık adama' diye bakarlar. Çünkü ikiside normal değil.
Kaldıki burada saldırılan bizleriz bizzat biz saldırıda Ulu Önder ATATÜRK ' ÜN kurduğu Demokratik laik sosyal bir hukuk devleti olan TÜRKİYE CUMHURİYETİNE yapılmaktadır. Kullanılan arguman çok tehlikelidir. DİNDİR DİN Ve kendi dinimizde hiç olmayan zorlamalarla bunu din diye yutturulmasına siyasete alet edilmesine ve bu yolla LAİKLİĞİ ortadan kaldırarak tarihin karanlık sayfalarına gömülmüş İSLAMLA İLGİSİ OLMAYAN saçma bir ŞERRİ idare kurulmasına SAYGI GÖSTERMEMEZİ BEKLEMEYİNİZ.
Kendi saçmalıklarını kendi içlerinde tutarak VEDE HEP HAKLI BİZİZ DİYEN BİR ZİHNİYETE NASIL OLUR VEREBİLMEMİZİ BEKLİYORSUNUZ OKUMUŞ AYDIN BİR KADIN AVUKAT OLARAK??? Getirilmek istenen sisteme göre sizin söz hakkınız yok ki!!!!! Şahitliğin bile geçersiz olacak görmüyor musunuz???
Kendilerini haklı sananlar saygı ve eşitlik isteyenler nedense Laik kesimin haklarını gene kendi çarpık mantıklarında döndürerek gözardı ediyorlar...
Belediyelerin işlettiği düğün salonları ve eğlence yerlerinde alkol yok neden kamusal alanda içki olmaz günah milleti rahatsız ediyorlar bu fikre saygı duymaları lazım iççeklerse gelmesinler kardeşim.....(Yani haklıyız diyorlar )
Türbanla her yere girmek okumak avukat olmak kişinin hakkıdır ne demek kamusal alan kişi hak ve özgürlükleri sınırlanıyor.. olmazzzz ( gene haklıyız diyorlar )
oruç tutmak kişinin kendi nefsi kendi ibadetidir buna göre onlara saygı duymak lazım ( haklılar yerden göğe katıksız bir şekilde...)
Oruç tutan varsa kardeşim orada sigara içmeyin yemekte yemeyin ayıp yaaa hiç saygınız yok bekleyin işte... ( Haklıyız tutmayanda zorla beklesin diyorlar sanki orucu bana tutuyor...)
Türbanı siyasi olarak veya zorlamayla değil kızlarımız kendi istiyor diyorlar haklı gibi yukarıda ki gazete yazısı (İmam Hatipe Gönderilmek istene kız olayı) gösterilince kız ufak ailesi tabiiki karışacak daha iyi bilecek diyorlar ve gene onlar haklı oluyor... Kız eğer minietek giyiyorsa kızın ailesi karışmıyorsa bu seferde kızın kendisinin akıllı davranmasını istiyorlar gene haklılar...
Yani aslında LAİKLİĞE her yönden vuruyorlar ortalığı bir karıştırıp laiklikten ödün alıyorlarokadar uzuz mu??? Türbandan sorumlu başbakan bu konu gündeme geldiğinde ' biz diyet ödedik ' diyorda 'sizödemeye hazır mısınız?' diyede soruyor yaaa kimsede ona ' ne diyeti diye sormuyor' diyetin ne olduğunu herkes biliyor..
O gelgit akıllı eski Rize belediye başkanı sonraki milletvekili Şevki yılmaz diye adlandırılan kişiye mi bırakacaktık canım ülkemi sayın Berrak?
Evet sayın berrak bizler okumuşuz ve anladığımız Güzel Yurdumu Cahiliye dönemine çevirmeye çalışıyorlar... Buna karşıda tepki gösteriyoruz suç mu???
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
Lawless1 |
Sayin Berrak - "Sozde aydin", "Siz ne biçim eğitim görmüş insanlarsınız" sizin yazinizdan alintilar. Sizinle ayni fikirde degiliz diye bize hakaret etmeye hakkiniz var mi?
Commodore, Zannediyorum Ecerdecar "bir duzine" tesetturlu kadini yanlis yorumladi. Duzine ile maksadim, bahsedilen sehirde tesetturlu kadinlarin cok nadir olacagiydi, kalkmis buna negatif bir mana yuklemis, hata yapmis. Her neyse, Universite'de havuzlardan bir tanesinde yabanci turbanli kadin ogrenciler ve cocuklari icin bir yuzme saati yapiliyormus. Cankurtaran olarak kadin eleman veriyor universite ama oyle "kapali" cankurtaran diye bir sey yok, arkadasin yazdigi gibi. Herkes mayolu yani "yari ciplak" gorevini yapiyor.
Hem ayni, hem de ayri bir konu.....
Rakamlari dogru hatirliyorsam, Yeni Safak gazetesine gore gercek anlamda Laik olanlar sadece %25'mis. Halkin %75'i ise Merve Kavakci'nin Turbani ile Meclise geri donmesini istiyor. Bu tablo size dogru gorunuyor mu?
|
haq |
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; fırat bayındır:
13.07.2004
Bekir COŞKUN
Özgür kadın...
GERİCİ, özgür kadını istemez.
Çünkü özgür kadın onun sonudur.
Özgür kadın kültür demektir.
Özgür kadın; sanat, resim, edebiyat, kitap, dergi, gazete, heykel, sinema, tiyatro, müzik demektir.
*
Özgür kadın; akıl demektir...
Öyle şeyh-meyh uçmaz...
Özgür kadın dürüsttür.
Şeyh uçmadığı zaman zaten ‘Hani uçmadı... Niye uçtu diyecek mişim?...’ der özgür kadın.
*
Özgür kadın; modern yaşamdır.
Çatal-bıçak demektir.
Çağdaş kadın için; insanın karnında zikir edecek diye her gün bulgur yenilmez.
Ne de sadece erkeğin canının istediği bir cuma gecesi sevişmenin kerameti vardır.
*
Özgür kadın temizdir.
Öyle kirli çorapları, kokan ayakları, tıraşsız yüzü, gülyağından parfümü olan erkeği sokmaz yatağına.
*
Özgür kadın demokrasidir.
Köle olmaz.
Mirasını ister, birey olarak tanınmak ister, söz hakkı ister, eşitlik ister.
Dayak yiyip, aşağılanıp, itilip-kakılmak istemez.
*
Özgür kadın çağdaşlıktır.
Çünkü özgür kadının doğurup büyüttüğü çocuklar gericiye asla ümmet olmazlar.
Ne dergahlara müşteri çıkar özgür kadının yetiştirdiği çocuklardan, ne tarikatlara mürit, ne de gericiye oy verecek saflar...
*
Bu yüzden; gerici özgür kadını sevmez.
Kadın özgür olsun istemez.
Ve onu örtmek, kapatmak, susturmak, bastırmak için çarşafa-türbana sarmak ister.
‘Türban’ diye tutturmaları bu yüzdendir.
Gericinin sonudur özgür kadın...
ceteris paribus
BEKIR COSKUN NE KADAR DA YANLIS SOYLEMIS..BU YAZIYI OKURKEN KENDIMI HIC O GERICI KADIN GIBI DUSUNMUYORUM..AMA BEN DE ORTULUYUM..OZGUR KADIN GIBI DUSUNMEK SADECE BASINI ORTMEYENLERE MAHSUS DEGILMIS DEMEKKI..VE HER ORTULU DE GERICI DEGILMIS..BURDAN DA ANLASILIYOKI KISILERI KALIPLARA SOKANLAR OZGURLUK ADI ALTINDA BIRILERINI GERICI GOSTERMEYE CALISANLARMIS..ARTIK ANLAYIN KAPALI ILE ACIK ARASINDA BIR FARK YOK.SADECE MANEVI BIR FARK VAR.NEDEN BU KADAR ZOR GELIYO BUNU KABULLENMEK..BENIM NIYETIM KOTU OLSA BASIMI ACIP YAPACAGIMI YAPARIM..EGER DUZENI BOZMAK ISTIYOSAM ..AMA BOYLE BIR NIYETIM YOK.BINDE BIR KISI DUZENI YIKMAK ISTEYEBILIR..KURUNUN YANINDA YASI YAKMANIN NE MANASI VAR?IYILERIN ARASINDAN KOTUYU AYIKLAYACAKLARINA NE ME LAZIM BUNLARIN HEPSINI ATALIM YA KOTU CIKARSA DEMEKTEN BASKA BISEY DEGIL..
|
haq |
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; Lawless1:
Alintisi yapilan Evrensel Insan haklari beyannamesi, ve demokrasinin kurallari ile celiski icinde olan bir cok Kur'an sureleri var. Bir kadinin sahitligini ornek gosterebiliriz zannediyorum. Su anda elimde Kuran yok ama kadinlarin sahitligini bir erkeginki ile esit tutmayan dizeler var diye hatirliyorum. Miras ayni sekilde, cocuklar arasinda esit paylastirilicagina, erkek cocuklar daha fazla aliyor. Aldatan erkek nerdeyse hemen affediliniyor, ama kadin ya taslanarak oldurulunuyor ya da bir odaya kapatilip, evden disari cikartilmiyor.
Erkekler icin bir kadindan fazlasiyle evlilik, yani cok eslilik hakki bir diger ornek. Bu sureyi arkadaslarla konustuk, savas halleri icin denildi ama gene de ulkenin kanunlarini cigner, savasta veya barista olalim. Ozetle, bu tur sureler, gunumuz yasalari, ve sag duyu ile celisiyor. Insan haklari beyannamesindeki esitlik tanimlari ile tamamiyla cakisiyor.
O takdirde, demokrasi ile yonetildigimiz an, zaten bir anlamda hepimiz birer "Sozde" Musluman olmuyor muyuz? Uymamiz gereken kurallar, Kur'an ile celiski icinde. Kur'an'i harfiyen uygulamak, kanunlarin gecerli oldugu bir demokraside imkansiz. Akil ve vicdan yukaridaki ortacag kurallarini zaten uygulamamiza izin vermez.
KURANDAN DiZELERE(!) BAKARAK BI SONUC CIKARMAK DOGRU DEGILDIR.ISLAM BIR BUTUNDUR..ISLAM HUKUKU DA BUTUNDUR.ERKEGE 2 KADINA 1 MIRAS HAKKI DUSMESI KADININ KUCUK GORULDUGUNDEN DEGILDIR..ERKEK CALISIP EVINE BAKMAK ZORUNDADIR.AMA KADININ DINEN BOYLE BIR SORUMLULUGU YOKTUR.ISTERSE CALISMAYABILIR.ERKEK ANNESINE BABASINA KARISINA COCUGUNA BAKMAKLA YUKUMLUYKEN KADININ BOYLE BIR YUKUMLULUGU YOKTUR.BAKARSA IYIDIR BAKMAZSA SORUN YOKTUR.ISTE BU YUZDEN ERKEK EKONOMIK ACIDAN DAHA GUCLU OLMALIDIR KI BU SORUMLULUKLARINI YERINE GETIREBILSIN.HIRSIZIN ELI KESILMESI VS. KORKUTUCUDUR.SIMDI MILYARLARI GOTURENLER BIR MUDDET SONRA SERBEST VE HIC BIRI COK PISMANIM KESKE YAPMASAYDIM DEMIYOR.EMIN OLUN BIRILERININ KOLU KESILSEYDI BIR DAHA HIRSIZLIGA YELTENEMEZLERDI.ISLAMDA KOLELIKTEN BAHSETMIS BIRILERI..ONCELERI AGIR ISLERDE CALISTIRILIP KENDILERINI HIC BIR HAK TANINMAYAN KOLELER DAHA SONRA BIR EVLAT GIBI MUAMELE GORMUSLER..KIMSE KIMSEYE KOLE EDININ DEMIYOR.ELLERININ ALTINDAKILERE IYI DAVRANMALARI OGUTLENIYOR.BIRDEN FAZLA ESLILIGE GELINCE 1 ESLIYE SEN NIYE 1 ESLISIN DENMIYOR.CAHILIYE DONEMINDEKI ARAPLAR 10LARCA INSANLA BERABER OLDUGU ICIN ESLERININ COCUKLARININ MAL GIBI KULLANILMASINDAN DOLAYI BU EVLILIK SAYISI 4 LE SINIRLANDIRILMIS.AMA HAYIRLI OLANI ADALETI GOZETME DURUMU ACISINDAN TEK ESLILIK.ALDATAN ERKEK-KADIN KONUSUNDA DA ZINAYA YAKLASMAMA UYARISI IKI TARAF ICIN GECERLI.KADININ ODAYA KAPATILMASI DURUMU HAMILELIK SOZ KONUSUYSA KIME AIT OLDUGUNUN BELIRLENMESI ACISINDANDIR KI BOYLE BIR DURUMDAN HABERIM YOK..
BU ARADA MODERN GECINEN HERKES DE ESININ KENDINI ALDATMASINA TASLAMADAN COK TEPKI GOSTERIR.BIRI BABANIZI OLDURSE OLSUN ONUN DA YASAMA HAKKI VAR MI DERSINIZ?SIZ DE KISAS YAPMAK ISTEMEZ MISINIZ?KI DINEN KISAS YAPMAMAK DAHA EFDALDIR.YANI HAVADAN KONUSMAYI BIRAKIN.COK HASSAS BIR KONUDAN BAHSEDIYORSUNUZ.KI BU SIZI TEHLIKEYE ATAR.MANEVI ACIDAN.SONRADAN MUSLUMAN OLMUS BIR BAYAN ISLAMIN PUZZLE A BENZEDIGINI BIR PARCADAN DIREKT BUTUN BUDUR DENILEMEYECEGINI SOYLEMISTI.
YANI ''AMA BU HAKSIZLIK'' DEMEDEN ONCE BUTUN ISLAM HUKUKUNU SARTLARI BILMENIZ GEREKIYOR..
ALLAH HEPIMIZI HAYIRLA ISLAH ETSIN..
|
Lawless1 |
Sayin Haq,
Siz yazdiklarimi yanlis yorumlamissiniz, konuyu ta bastan okumak da yarar var. Kuran'i elestiri seklinde yazmadim. Kuran'a kelimesi kelimesine uymuyoruz dedim. O gun kabul edilen ve o gune uygun ama bugun uygulanmasi imkansiz olan kurallar soz konusu (Dikkat edin, buna ortunme de girebilir). Bilmeyenlere hatirlatayim, Kur'an da bacaklarin capraz kesilmesinden bahsediyor. Bu elestiri degil, bugun Turkiye'de uygulanamaz bu kurallar diyorum.
Bir arkadas iki tur Muslumanlardan bahsetti. Bu arkadas ayrica Evrensel Insan Haklari Beyannamesine inaniyordu. Kendisi tartismadan cekilince, sizin alinti yaptiginiz cevabimda ismini koymadim, genel olarak herkese yazdim. Sayin Yondem'e gostermek istedigim, eger cinsiyet farki gozetmeyen Insan haklari beyannamesine inaniyorsa, Turkiye kanunlarina (tek eslilik, bir kadinin mahkemede sahitligi, tanikligi) uyuyor ve inaniyorsa, kendisinin de bazi cevreler tarafindan "Ozde" Musluman degil, "Sozde" Musluman olarak kabul edilebilecegini gostermekti.
Sizin Turbani, Kuran'in degismez bir emri olarak kabul ettiginiz gibi, karsimiza extra-mumin bir erkek cikip, benim 2 kadinla evlenmem dini hakkim. Bir zavalli Ayse var, yetim, kotu seyler gelecek basina eger benimle evlenmezse (bunun dogruluk payi da olabilir gunumuzde) diye bu kizi 2ci esi olarak almak isterse, Turkiye kanunlari "Hayir, Hoca, yapamazsin" diye durduruyor sizi. Durdurmasi lazim zaten cunki burada sirf Ayse'nin iyiligi dusunulmuyor, bu Bey'in mutlaka bu iste bir cikari var. Lutfen aksini dusunen, elini kaldirsin.
O takdirde Kuran'i butunuyle uygulayamiyoruz gunumuzde. Escinsellere esit hak tanimak, kadina sahitlik hakki tanimak gene Kuran'a aykiri, ama ulkenin kanunlarinin geregi. Peki butun bu kutsal kurallari bir kenara birakip, Kuran'a bir anlamda karsi geliyorsak, o halde turbana 4 elle sarilmak niye? "Ozde" muslumanlik esittir Turban gibi bir durum yaratiliniyor. Bir celiski soz konusu.
Turbani da Kuran'in bugun uygulanmayan diger bazi kurallari gibi, gunumuzde artik gecerli bulmayan, gerekli gormeyen kadinlara, "Sozde" Musluman demeye hakkimiz var mi? Uzerinde dusunulmesi gereken bu.
Not: Kuran bir butundur, o sekilde yorumlanir deyip bu isin icinden siyrilmayalim. Taslayarak bir kadinin canini almak bir ceza turu, bunu "butunu" ya da "parcasi" ile degisik sekilde yorumlamanin imkani var mi? Bu ayetleri gunumuzde uygulayan kisiler var hem de Turkiye de. Son bir kac sene icinde bu sekilde hamile bir kadin olduruldu.
|
Av.G.A |
Bizim ülkede şöyle bir adet var : "Bilmediğin konu hakkında konuşmak , hatta çok konuşmak" Herkes her konuda uzman, bilirkişi. "Hak" kelimesini bile hakkıyla yazamayanlar "Hak" adına hak aramaya kalkıyorlar. Bu bahsettiğim arkadaşlardan bir tanesi de yazmış ki; "haksızlık demeden önce islam hukukunu bütünüyle öğrenin". Öncelikle şunu sorucam size Sayın Hak; - Siz İslam Hukukunun ne kadarını öğrendiniz? İslam Hukuku üzerine kaç kitap okudunuz? Adlarını ve yazarlarını da verirseniz sevinirim. İkincisi bir soru değil yazdığınız tek cümleden çıkardığım sonuç. Siz tam Bekir Coşkun'un tarif ettiği gerici tipisiniz. Kendi aklınızla, fikrinizle soru soramaz , fikir oluşturamazsınız. Çağdaş kadın yazılandan çizilenden haberdar olur sonra bunları irdeler, sorgular. Körükörüne herşeye inanmaz. İşte Bekir Coşkun'un anlatmak istediği Çağdaş Kadınla aranızdaki fark. Örtünme ile Türban arasındaki farkı bile ayırt edemiyorsunuz.
Hukukinet'te ki salgın hastalıklardan bir tanesi de okuduğunu anlayamama hastalığı. Fakat bu hastalığa en çok yakalananlar "türban yanlısı takımı". Ben utandırmaktan bıktım, Onlar utanmadan ,hala öylesine okudukları şeylere öylesine yazmaktan bıkmadılar. Maksat entellektüel gözükmek herhalde. Bu yazdıklarım da Sayın Hak Hanımefendiye. Kendisinden bir alıntı yapalım.
Bekir Coşkun'un yazısını alıntıladıntan sonra ;
"BEKIR COSKUN NE KADAR DA YANLIS SOYLEMIS..BU YAZIYI OKURKEN KENDIMI HIC O GERICI KADIN GIBI DUSUNMUYORUM..AMA BEN DE ORTULUYUM..OZGUR KADIN GIBI DUSUNMEK SADECE BASINI ORTMEYENLERE MAHSUS DEGILMIS DEMEKKI..VE HER ORTULU DE GERICI DEGILMIS" demiş. Bekir Coşkun yazısında Gerici Kadın , Özgür Kadın karşılaştırması yapmıyor. Gerici Kadın tarifi hiç yapmıyor. Hele hele örtülü kadın gericidir hiç demiyor. İşte siz bu farkı anlayamadığınız ve anlayamayacağınız için idare edilmeye , düşüncesiz yaşamaya mahkumsunuz. Siz kendiniz ne olduğunu yazılarınızda açıkça ifade ediyorsunuz ben daha ne söyleyeyim.
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; haq:
..ARTIK ANLAYIN KAPALI ILE ACIK ARASINDA BIR FARK YOK.SADECE MANEVI BIR FARK VAR.NEDEN BU KADAR ZOR GELIYO BUNU KABULLENMEK..
Turbanli ile turbansiz kadin arasindaki "manevi" fark ne oluyor?
|
Av.G.A |
Cevabını ben vereyim. Birisinin maneviyatı tamamen fesatlık işgali altında. Aynen manevi fark olduğunu iddia eden gibi. Konuştukça, yazdıkça ne mal oldukları ortaya çıkıyor. İslamda enbüyük günahlardan biri şirk koşmaktır. Yani Tanrı ile kendini bir tutmak, kendini Tanrı yerine koymak. Bu din tüccarları bunu çok yapıyor. Sen müslüman değilsin, maneviyatın yok, aramızda maneviyat farkı var falan diye. Yahu sen kimsin benim başı açık kardeşimin müslümanlığının ölçüsünü tayin ediyorsun, maneviyatının ölçüsünü tartıyorsun. Sen kimsin? Tanrı mısın? Nerden biliyorsun başı açıkların maneviyatının senden az olduğunu. Bu kendini Tanrı yerine koymak değilde nedir?
https://www.hukuki.net |
berrak |
sayın commodore1tr
fikirlerimin berraklığına karar verme mercii siz değilsiniz,temel hak ve özgürlükler,laiklik sadece bir kesim için değil,Türkiyede yaşayan tüm vatandaşlar için vardır,başını örten laikliğe karşımı çıkmış oluyor,laikliğin tanımını iyi okuyun,
Türkiye cumhuriyeti rejimini kimse değiştiremez,bunu bilebilecek basirete sahip değilmisiniz ya,
benim savunduğum fikir, insanlar dilediği şekilde giyinsinler,dilediği gibi düşünsünler ve kimse düşüncelerinden dolayı yadırganmasın,
biri türban taksa,vay efendim laiklik elden gidiyor deniliyor,bunlara gülüyorum inanın ki,
ben demiyorumki çarşaf giysinler,yada mayoyla gezsinler,sizde mantık çerçevesi içinde yazılar yazın lütfen,uç noktalrdan bahsetmeyin,türbandan maksatın çarşaf,kıyafetten maksatın mayo olmadığını bilmiyormusunuz..
sayın Av.G.A,
ben olayları anlama kapasitesine sahibim,kullandığınız kelimelre dikkat edin isterseniz,
Atatürk kelimesinin başındaki harfi saygısızlık olsun diye küçük yazmadım,gözümden kaçmış,
ben türbanlı değilim,ama onlarında en az benim kadar hakka sahip olduğunu iddia ediyorum,nasıl ki ben istediğim gibi üniv. okudum onlarda okuma şansına sahip olmalı,bu Atatürke vaya laik Türkiyeye saldırı değil,vaya rejimi yok etme değil,
özgürce yaşama hakkı herkes için varolmalı
|
Av.Ragıp Atay |
daha önce sorduğum sorular cevapsız kaldı. şu soruma cevap verin ve tartışmayı devam ettirin. işinize geldiği zamancahiliye devri araplarında adet böyleydi, islam şartları iyileştirdi diyorsunuz, biz o dönem geride kaldı, artık devir değişti dediğimizde, islam evrenseldir. her zaman kuralları geçerlidir değişmez diyorsunuz.
KURAN'IN YA DA İSLAMIN HANGİ KURALLARI ÇAĞ DEĞİŞTİKÇE DEĞİŞMEKTEDİR?
|
commodore1tr |
Sayın Haq;
Tam arkadaşlara haksızsınız yazdıkları yerden göğe doğru diyecektim ki bir den aklıma tarih geldi, yok iletiyi yazdığınız zaman dilimi değil bildiğimiz tarih hemde gün bölümü değil yıl bölümü onunda yüzler hanesi; Yazınızı defaaten okudum 800 lü yıllara göre sonderece aydın ve haklı bir yazı olduğuna kanaat getirdim, ama işte birden aklıma 2004 te olduğumuz geldi aaa dedim 1200 yık gecikmeli gelmiş...
Şaka bir yana iki yazınızda bir birinden ilginç ve sözde eşitçi olduğunuzu savunarak başı açık kadınlarımıza dedediğinizi bırakmamışsınız tebrik ederim.. ama açık yazsaydınız daha iyi olurdu.. en azından şüphe kalmazdı..
''BENIM NIYETIM KOTU OLSA BASIMI ACIP YAPACAGIMI YAPARIM..EGER DUZENI BOZMAK ISTIYOSAM ..AMA BOYLE BIR NIYETIM YOK.'' he maşallah bunu size nasıl bir mantık yazdırdı.. başınıza bunu yazarken silah mı dayamışlardı? Bu ne demek? Demekki kötü niyetli olan kadınlar başını açıp yapıyor ne yapacaksa.. ( Hat sonra dan işi bitince belki yine örtüyorlardır ???)Bu ne büyük düşünmeden edilmiş bir sözcüktür. Ama sanırım içten gelerek söylediniz çünkü süzün beyinlerinizi böyle yıkıyorlar. ' Başı açıklarda her yol varrr...ört başını kurtul..' İnsaf ki insaf ve büyük cüret bence siz tüm sitenin başı açık kadınlarından özür dilemelesiniz hemen hatta inancınız var ise 'allaha dua edin ' yanlışlıkla dedim diye. Çarpar vallahi taktir senin mi benim mi diye ??? Hayırdır özel bir vahiy geldi de bizim mi haberimiz yok ..
'ARTIK ANLAYIN KAPALI ILE ACIK ARASINDA BIR FARK YOK.SADECE MANEVI BIR FARK VAR.NEDEN BU KADAR ZOR GELIYO BUNU KABULLENMEK' Aslında aynen katılıyorum özellikle günümüzün bazı kadınları ( erkeklerinin zorlamasıyla bazı kadınlar) siyasi çıkar para ve fesatlık için kapanıyorlar başı açık kadın Allaha ve Dine inanıyorsa yukarıda saydığım özelliklere uygun başını kapayanlar Paraya ve çıkara inanıyorlar manevi yönleri gelişmemiş.. (Sadece duygusal takılıyorlar..) Bu civarda aylık kapanma rayici 200$ aklınızda bulunsun... Kaldıki gerçek bir müslüman en azından inanan insanları dindar dinsiz diye ayırma yetkisinin kendisinde olmadığını bilir. Taktir Allahındır. Yukarıda bir şiir yazdım lütfen onu okuyunuz okutunuz arkadaşlarınıza.. Gerçek anlamda 'ben ateistim' diye bağıranın bile (Ateizm = Tanrunun varlığına inanmayan görüşler bütünü ) ne olacağını Allah haricinde kimse nin bilemeyeceği Kuran-i Kerim de açıkça yazıyor. Tek bağışlanmayacak suç olarak ise ŞİRK ( Allaha eş koşma taktir hakkını kullanma ) olarak verilmiş ki gene bunda bile Allahın bağışlayıcı olması nedeniyle bir açık kapı bırakılmış.. Din bezirganlarının yaptığı din adına kendilerini allaha eşit görmek.. tıpkı sizin umarım ki istemeden yazdığınız satırlar da olduğu gibi.. MANEVİ DEĞERİ TAKTİR SİZE Mİ KALDI? Allah cezalandırmak benim hakkımdır der.. siz kim oluyorsunuz? Kaldıki 1000 kere yazdım 1001 inci kez şahsınıza yazayım kuranda TÜRBAN YOKTURR...Çağdışı kalmış örümceklerin bile bıktığı kafalarda oluşan bu baskıcı sistemin dinle islamla ilgisi yoktur. Peygamber ve çevresindekiler zamanında yazılı medyadan başlayarak radyo tv internet olsaydı anormal bir kullanım olurdu TEBLİĞ ETMEK için ama şu an ki zihniyet nasıl olduysaa şeytan icadı diyor bunlara..
ikinci yazınız daha bir ilginç sayın lawless1 e yanıt verme gayretine girmişsinizde o önemli değil siz cidden dindar olduğunuzdan emin misiniz?? Size bir şey diyeyim sakın kendi ortamınızda böyle konuşmayın çoğu anlamaz ama mazallah anlayan çıkarsa yanarsınız.. ne demek 'KURANDAN DiZELERE(!) BAKARAK BI SONUC CIKARMAK DOGRU DEGILDIR.' Kuran-i Kerim de AYET vardır. ondan sureler oluşur. DİZE ŞİİRDE OLUR KURANDA OLMAZ Sakın böyle şeyler söylemeyin hem günah hem dini bir kitapla şairliği karıştırmak gibi bir sorun çıkar.. Cümlenizi düzelitiğimizde de daha kötü bir anlam çıkıyor. 'KURANDAN AYETLERE(!) BAKARAK BI SONUC CIKARMAK DOGRU DEGILDIR' NE DEMEK? Nereye bakıp anlam çıkaracağız Pinokyo heidi 80 günde devri alem hamlet gibi yazılara mı? ALLAHIN KELAMINDAN SONUÇ ÇIKARMAYACAĞIZ GÜNÜMÜZ CANLI PİNOKYOLARININ DİN BEZİRGANLARININ SAÇMALAMALARINA İNANACAĞIZ.. İşte hanımefendi islam dini bu yüzden yanlış anlaşılıp geriliyor sevilmiyor.. Bu sahtekarlar kendi sahtekarlıklarıyla kalmayıp birde herkesi rezil ediyorlar. Kuran-i Kerim Muhteşem bir dini bilgi kaynağı ve inananlar için de tek..( Ne garip gerçek islam sizin dediğinizin tam tersini söylüyor..) Bu bezirganlar kuranı bile kendilerine benzetmeye uğraşıyorlar ama enteresandır ben gibiler kuran a da sahip çıkıyor. Bu bezirganlar ne zaman ciddi bir keşif yapılsa Kuranda bu yazıyor du diye şarlatanca ortaya çıkarlar.. Bu zamanda hiç düşünmezlerki tüm islam alemine salak gerizekalı demişlerdir. 1200 senedir okuyup duruyorsunuz hiç buna bakmayanlar nasıl buluyor demezler mi?? Yahu 1950 lerden itibaren başta ABD olmak üzere gelişmiş devletler AY a gitmeye uğraşırken bu kişiler sayesinde dolunayda bizim yurdumuzda şeytan kovmak için teneke çalınmaz mıydı?? Keşke sayın lawless1 e laf edeceğinize biraz da siz kuran okusaydınız..
Siz aslında Kuran-i Kerim ide bilmiyorsunuz dinimizde 4 evlilikle sınırlama yoktur. Helal olanı tek eştir. Kuran bunu açıkça yazmaktadır. O zamanın gerekliliğinden dolayı ( Savaşlar v.s yüzünden erkek nüfüsunun az olması ) tanınmış bir haktır. Ama sadece o zaman için. Hanımefendi tekrar hatırlatıyorum 2000 li yıllardayız.. Yazı yazmadan medeni kanun a baksaydınız bir günümüz de erkeğin ( sadece erkeğin ) böyle bir yükümlülüğü yok hayat eşit şartlarda paylaşılıyor. Eskiden demircilik çiftçilik gibi sadece fiziki ağırlığı olan işlerden dolayı kadınlar evde otururmuş. Ama evi çekip çevirmek emin olki çok daha zor . ( İşte en güzel örnek benim ) Sayın lawless1 demişki 'Aldatan erkek nerdeyse hemen affediliniyor, ama kadin ya taslanarak oldurulunuyor ya da bir odaya kapatilip, evden disari cikartilmiyor. '' siz bunu okuyyup nasıl ''ALDATAN ERKEK-KADIN KONUSUNDA DA ZINAYA YAKLASMAMA UYARISI IKI TARAF ICIN GECERLI.KADININ ODAYA KAPATILMASI DURUMU HAMILELIK SOZ KONUSUYSA KIME AIT OLDUGUNUN BELIRLENMESI ACISINDANDIR KI BOYLE BIR DURUMDAN HABERIM YOK..'' dersiniz ki Nerede yaşıyorsunuz ? Bırakın zina yı genç kız erkek arkadaşı ile elele görüldüğünde bile bir sürü yerde dışarı bırakılmaz hala bu ülkede Başka yerlerde yaşıyoruz sanırım.. Diğer yazdıklarınızında günümüz hukuk ve koşullarıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığından düzeltmeye çalışmayacağım çünkü deve olayına döndü ' neresini düzelteceğimi şaştım kaldım' sizede son sözüm NE TÜRBAN TAKAN DİNDARDIR NEDE MİNİ ETEK GİYEN DİNSİZ. O ALLAH İLE KUL ARASINDADIR KARIŞMAYA KİMSENİN HAKKI YOKTUR. DİNİMİZDE İMAMLIK BİLE YASAKKEN ŞARLATANLAR DİNİ FETVA VERMESİN...
Sayın Berrak;
Tabiiki fikirlerinizin berraklığı hakkında karar verme mercii ben değilim. Öyle bir yetkim de yok hakkımda dahada garibi en ufacık bir niyetimde yok. Cümleyi bir daha okursanız öznesi benim yani ben keşke diyorum. Bana göre yani bence..keşke diyorum zaten
1979 a kadar USA nın CİA sı bile Şah Rıza Pehlevi'nin çok güçlü olduğunu asla İran rejimine bir şey olmayacağını savunuyordu takiiii o concorde Fransa'dan kalkıp Tahran' a inip içinden Humeyni çıkana kadar.Sonra mollalar ve bildiğimiz durum. Laikliğe bu kadar aleni saldırı varken vede herkes ölü toprağına yatmış gibi sus pus olmuşken neden Laiklik tehlikede olmasın ki? Sayın Haq'ın yazısını ağır ağır okuyunuz laiklik nasıl tehlikede anlarsınız. Türbanı dinle eş koşmanın getireceği sıkıntıyı görmek için çok büyük alim olmak gerekmez.. Mini etek dinsizlik, başı açık olmak günah içkiii ooo söylemiyeyim bile.. ve bunları dini baskıyla yok etmeye çalış kızlarımızı zorla türbana sok yasadışı kuran kurslarına gözyum , ihtiyaçtan fazla arka bahçen olan imam hatipe öğrenci doldur sonra onları devletin tepelerine gelebilmeleri için düzeni değiştirmeye çalış, her şeyi dine bağla ve mağdur durumda ol.. Bir ülkeyi yıkmak için ya diniyle ya diliyle oynayacaksınız. EE bunlarda dinle oynuyorlar. Bak ne diyor 'Kuran ın dizeleri yetmezmiş..' ne lazım dersiniz??? Evet evet aynen aklınızdaki lazım... Neden izin vereyim ???
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
berrak |
sayın commodore1tr,
sizin laiklikle,din devletiyle ilgili görüşleriniz sadece paranoya....birde bildiğim kadarıyla,ki kurandanda okudum türban ayeti var.siz neden yok diyosunuz,isteyen takar,isteyen takmaz o ayrı mesele.var olan bişeye neden yok diyorsunuz.
bizim en büyük yanlışımız,birbirimize karşı tahammülsüz olmamız,aynı ortamları paylaşamıyoruz..birileri birilerine mutlaka saldırıyor.
ve üzülerek görüyorum ki sizdede fazlasıyla mevcut.
|
Av.G.A |
Sayın berrak,
şu türban ayetini merak ettim. Suresini ve numarasını yazar mısınız?
https://www.hukuki.net |
berrak |
sayın Av.G.A
ben din alimi değilim,ama araştırıp buraya yazacağım
|
commodore1tr |
Sayın Berrak;
Ben sadece Kuran-i kerim i değil Zebur Tevrat ve İncil ide okudum. Merak buyurmayınız. Eğer bu konuda ciddi merakınız var ise 'Leyla Zana ' davasıyla ilgili formda bu konuda tüm bilgileri bulabilirsiniz.
Laikliği savunmayı saldırganlık olarak görmeye devam ediniz. Bir sabah uyandığınızda bu yobazlar sayesinde 'otur yerine kadından avukat olmaz örtünmeden çıkma' denirsede şaşırmayınız.
Kuran ı en iyi yorumlayanlar bile TAKVA giyilebilir demişler onda bile türban yok. TÜRBAN İSLAMDA YOK....
Hz. Muhammed hadislerde açık ve seçik 'evindeki kadın ve kızların başı açık namaz kılmasına kızardı' hükmü vardır. Daha da ötesi Hz. Ebubekir 'eğer örtünmeyle ilgili bir emir kesin olsaydı inanınki Kuran-i Kerimde bu çok açık anlatılırdı' demiştir. Ve tüm tartışmalar Kuran-i kerim in aslında sonderece açık olan ayetinden çıkmaktadır. Oradada 'ziynetlerini örtsünler' der bunun saçla ilgisini büyük alimler bulmuş bulabula zamanına göre başörtüsü gayet normal olarak gelmiş ve geleneklere girmiştir. O arabistanın aşırı çöl sıcağından korunma maksadının asıl olduğunu da göz ardı etmemek lazım. Malumunuz o zamanlar klima şemsiye v.b korunma araçları yoktu...
Israrla yazıyorum ki dinimizde hiç olmamasına rağmen türban takmak isteyen gitsin taksın amma bunu devletin ve rejimin kabul etmesini istemesin. Çünkü o zihniyete göre düşününce 'okuyupta ne yapacaksınız' sorusunun yanıtı yok. Normalde üniversitelerin misyonu aydın düşünen çağdaş kişi yetiştirmektir. Günümüz teknolojisi ve asriliği ile 15yy kafası değil...
Dini gereksinim olarak örtünenlere saygım sonsuz ama bunu tüccar zihniyetli politik amaçlı yobazların yapıp beş paralık dini bilgisi olmadan fetvalar verip kendilerini adam yerine koymalarına dayanamıyorum... Hele hele bunların okumuş aydın genç bir bayan avukatın kafasına bile TURBAM IN VAR VE KURAN DA OLDUĞUNU sokmalarına katlanamıyorum...
Eğer bunlara yobaz çıkarcı diyerek laf etmem saldırı ise emin olunki çok daha ağırlarını bile yazarım.. Laikcumhuriyet kanla kuruldu beş tane din bezirganına peşkez çekilemeyecek kadar değerli umarım bunu çok geç olmadan anlarsınız.. umarımmmm
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
ipekderya |
Özel yaşamında isteyen istediğini giyiyor.
İnancı gereği, yasa ve kıyafet kurallarını hiçe saymak ve eylem yaparak toplum düzenini bozmak elbete ki kabul edilemez.
Yasalar ile inanç ve kişisel tercihler çeliştiğinde, yasalar geçerlidir.
Bugün inancı gereği başını örterek, kıyafet kurallarının uygulandığı bina ve yerlerde yasaları çiğnemek isteyenler; yarın inançları gereği yasaların değiştirilerek, inandıkları Kur'an'a uygun yasaların getirilmesini isterlerse ne olacaktır?
Örneğin, yasalar kadın ve erkeği eşit görür. Miras paylaşımında, erkek ve kadın eşit pay alır. Ama, Kuran'da kadının erkeğin yarısı kadar pay alacağını yazar. İnancı gereği bu yasaya karşı gelmek isteyenlere ne diyeceksiniz?
Örneğin, hırsızlık suçunu işleyenlere verilecek ceza yasada belirtilmiştir. Kuran'da ise, hırsızlarının elinin kesilmesi cezası verileceği yazar (5/Maide Suresi 38.ayet). İnancı uğruna, hırsızların elini kestirmek isteyenler çıkarsa, inançlarına saygı gösterilip el mi kestirilecek?
Örneğin, Kuran, Yahudiler ile Hristiyanlar ile dost olunmamasını yazar (5/Maide suresi 51.ayet). İnancı gereği, Yahudi ve Hristiyanlarla dost olunmamsını isteyenler, Yahudi ve Hristiyan'lar ile dost olmak isteyen devlet ve insanlara karşı çıkarsa ne olacak?
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna erkeklerle aynı sınıfta ders görmek istemezse ne olacak?
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna çarşafla üniversiteye girmek isterse ne olacak
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna çarşafın yanısıra peçe ile üniversiteye girmak isterse ne olacak?
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı gereği erkek öğretmen istemezse ne olacak?
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı gereği erkeklerle aynı toplu ulaşım aracını paylaşmak istemezse ne olacak?
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın diyelim ki hekim olursa ve erkek hastalara bakmayı reddederse (ki böylelerinin bulunduğunu gazete ve TV haberlerinden gördük) ne olacak?
Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlara destek veren erkekler, yarın inançları gereği okula sarık ve şalvar ile gelmek isterlerse ne olacak?
İnancın sınırı yoktur. Dünyada ne kadar sayıda insan varsa, o kadar sayıda "inanç" vardır. İnanç, sadece müslümanlara has değildir, bir Hristiyan'ın da, bir yahudi'nin de, bir Budist'in de, Afrikalı bir yerlinin de kendisine göre "inancı" vardır.
Örneğin, Hindistan'da bulunan düzinelerce dinden birine inanan bir kişi Türkiye'de yaşasa ve inancı gereği inancına uygun şekilde giyinip okulda okumak, işyerinde çalışmak istese, diğer dinlere inananlar ya da inançsızların tepkisi ne olurdu? Buna bir örnek olarak, inancı gereği cinsel organına taş bağlayan çıplak gezen dindarlar var Hindistan'da.. Bizim inançlılarımız kabul ederler miydi bu ilginç "inançlı"yı bu şekilde okulda, işyerinde, hatta sokakta?
Herkes kendi inancına göre davranmak isterse, ne olacak? "Ben bu inanca göre değil ama şu inanca göre davranmaya müsaade ederim" denmeyeceğine göre...
Toplum idaresinde "inanç" değil, "çağdaş yasalar" geçerlidir. Herkes her istediğini her istediği yerde yapamaz bence...
yalan atla gider, gerçek yürür, yinede tam zamanında yetişir. |
Av.G.A |
Sayın Berrak,
ben buaraya ne getirip yazacağınızı biliyorum.
Eğer Ku'an-ı Kerimde Türban giyilmesi yönünde bir hüküm getiripte yazabilirseniz, bir daha bu tartışmayı yapmam. Ben hiçbirşey bilmiyormuşum derim otururum. Öyle olmayan şeyleri varmış gibi yazıpta sonra da ben alim değilim, bulup getiriyim demekle olmaz. Alimi olmadığın şeye yani bilmediğin şeye ne gerekçeyle inanıyorsun ve savunuyorsun? Ben bildiğimi inanarak savunuyorum, ben bilip inandığımı savunuyorum. Siz bilmediğiniz şeyi inanarak savunuyorsunuz. Bu nasıl bir mantık. Burasını liselerarası sanal münazara yarışması mı sandınız? Meslektaş olarak yakıştıramadım. Okuduğunuzu anlamadığınız gibi bilmediğiniz konular hakkında da yorum yapıyorsunuz.
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
Sayin Berrak,
Commodore, caliskan, baskalarinin fikirlerine - sizin yazdiginizin tamamen aksine - son derece saygili, sabirli, ve ayni zamanda kibar bir arkadasimiz. Lutfen arkadaslara haksizlik yapmayin, hepimizi uzuyorsunuz. Kuran'da Turban uzerine bir ayet yok, sikmabas diye bir ayet yok, sacinizin tek teli bile gozukemez diye bir ayet yok. Ortuden bahseden 2 tane ayet var. Bunlari ogrenmek istiyorsaniz, Leyla Zana davasi konusuna bakin, her ikisini de bulabilirsiniz.
Sayin Ipekderya, Yazdiklariniza aynen katiliyorum. Akilci bir yaklasim. Kuran'in bir kismini unutup, Turbani on plana cikarmak bana da celiskili geliyor. Demokratik sistem ve hukuk, Batidan ithal edildigi icin, kara carsafa ve daha da onemlisi bu zihniyete karsi toplumu ve kadinlari koruyucu duzenlemeler yok. Olanlara da itiraz bitmiyor, laiklikle olan kavga gibi.
Commodore, ufak bir not duseyim cunki o "dize" lafini cikaran sair bozuntusu benim. :) Siirden anlasam bari. Aslinda "dize" den once "dizi" olarak yazmistim, ama sonra komputere kosup, can havliyle degistirdim. :) Haq, unlem isareti koyup benim "dize" ile alay etti ama gormemezlikten geldim. Ama, bak kabak onun basina patladi, sen zannettin, o "dize" dedi. :)
|
commodore1tr |
sevgili lawless1 ;
Şimdi değerli arkadaşımız Haq a dahada üzüldüm. Çünkü gerçejk bir dindar bu konuda alya edecek şekilde ünlem koyma yerine sizi nazik bir dille ikaz etmesi gerekirdi. Ben yazınızı okurken onu atlamışım ama sizinle alay etmek çok anlamsız ve saçma.. Normal şartlarda ben o hanımefendiyede ters bir şey yazmazdım ama yazdıkları çok saçma ve çağa uygun olmadığ ıdüşüncesi ile yazdım buna aslında olmayana ergi durumu bu farkında değil ki kendisi böyle hata yaparsa savunduğu değerlere ters olduğundan eleştirilir. En azından İSLAMDA OLAN hoşgörüyü kullanıp görmemezliğe gelebilirdi kimseninkimseyle alay etmesi haddi değil. hanımefendi önce günümüz Türkiyesine gelsin Çağdaş yapıyı anlasın sonra sağa sola laf etsin biz kendilerine değer verdik. Bininci kez temcid pilavı gibi karşımıza gelen cehaletten doğan cesaretle Laikliğe saldırmasını 15. yy mantığıyla yazdığı yazıyı okuduk fikir yazdık alay etmedik. Sert eleştirmiş olabilirim kabulumdir ama ATATÜRK CUMHURİYETİNİN çağdaş bir insanıyım....
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
deltaG |
yüce tanrım,
ne anlamsız şeyler bunlar,şu insancıklarına bak,senin için senin adına nasıl da birbirlerine kıyıyorlar.
ne farkları var?
bunlar internette diğerleri savaş alanlarında,
bu gün canım çok sıkkın.
Murat Yüce'yi katlettiler.
Oysa ki o 13 yaşındaki kızına,8 yaşındaki ikizlerine neler yazmıştı mektuplarında...
canım kızım,nar tanem,nur tanem,baldan tatlı şekerparem,seni çok özledim.
canım oğlum cem sultanım yiğidim, seni ellerinden ayaklarından burnundan gözlerinden öperim.
Kimdi katledenler, videoya çekip dünyaya seyrettirenler, amaçları neydi,inançları neydi?
Sevgili Murat Yüce kimdi,amacı neydi,inancı neydi?
8 Milyarlık KREDİ KARTI borcu vardı, hani şu forumlarınızda en çok sorulan "BOŞANAMIYORUM" VE " KREDİ KARTI MAĞDURUYUM" sorularının aktörlerinden birisiydi.
Mutlu bir evliliği, canından çok sevdiği 3 çocuğu vardı. Ve bir plastik kartın başına açtıkları yüzünden oralara gitmişti, canından oldu,canlarının canını yaktı.
Sizler neyi tartışıyordunuz,pardon unuttum.
|
Lawless1 |
Din ve devlet ayirimin niye bu kadar onemli oldugunu asagidaki yazi ve milletvekili gosteriyor. Bu yazi bugun gazetede cikti, ve bu arada AKP, gensoruyu ret etti.
AKP'li Bayraktar: Kaza kem gözlerin işi
AKP İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, muhalefeti tren kazası sonrası "darağacı" kurmakla suçlarken, kazayı "kem gözlerin nazarı" olarak değerlendirdi.
CHP'nin hızlandırılmış tren faciası nedeniyle Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hakkında verdiği gensoru da AKP Grubu adına İstanbul Milletvekili Bayraktar konuştu.
Bayraktar, kazanın trenin hız sınırını aşmasından kaynaklandığı kanaatinde olduklarını belirtirken, "Ülkemiz güzel ülke, icraatlarımız güzel icraatlarla dolu.
İktidarımız ve partimiz güzel ama güzelliklere ne derler 'Allah sizi kem gözden saklasın' derler. Bu olay aslında kem gözlerin bir nazarıdır. İlahi tecelli bu şekilde tecelli etmiştir" dedi.
|
Av.Ragıp Atay |
kaza kem gözlerin işi diyen, yanlış söylemiş. aslında kazanın nedeni, trenlerde lokanta vagonlarında içki satılması, garlardaki restoranlarda içki satılmasıdır. Allah doğrunun yanındadır. eğer, DDY içki satıp günaha girmeseydi, allah bizi koruyacaktı.
Zaten "DEVLET TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLEN BAĞIMSIZ BİLİMSEL KURUL" başkanı da, raylarda bir hata olduğunu sanmıyorum, araştırma sonucu kesin bir şey söyleyebeilirim. dedi. Koskoca BAĞIMSIZ BİLİMSEL kurul başkanı yalan söylemez. Bu demeci, görevi alır almaz söylemesi de bir şey ifade etmez. o BAĞIMSIZ,BİLİMSEL VE DE DEVLET TARAFINDAN GÖREVLENDİRİLEN bir başkan.
Siz ne biçim müslümansınız, hayır ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmıyor musunuz? alimlerimiz ne derse doğrudur. Bunu tartışarak, allahın adaletine karşı çıkıyorsunuz, şirk koşuyorsunuz.
Evet maalesef bazı arkadaşların yazmak isteyip de yazamadıkları ama genç beyinlere karşı söyledikleri aynen bunlar. Aya ayak basıldığı gün Kuran kursundaydım ve hoca "Allaha şirk koşuyorlar, bunlar yalan söylüyor. sema allahındır. İnsan, gğün bir katını kullanır atmosfar dediğimiz birinci kattan dışarı çıkamaz" demişti.
|
gerunsal |
öncelikle herkese selamlar;
uzun zamandır siteye girmiyordum yaklaşık bir altı ay oldu bu sürede gerek sitede ve özellikle formda epey değişiklikler olmuş. Tartışmanın harareti gerçekten çok güzel.
Ama artık bu konuları konuşmaktan sıkılmadınız mı?
Normal süreçlerde tartışmalar doğruyu bulmak amacıyla yapılır ama şu an benimde cevap yazdığım konuda doğru değil doğrular ortaya dökülmüş sadece....
Genel geçerde olsa bir doğru gerek sanırım...
Ukelalık yapmak istemem ama sayın Yöndem ve diğer arkadaşlar bildiğim kadarıyla ya yıllarca hukuk sektöründe dirsek çürütmüşler ya da benim gibi hukuçu olma adayılar. Hepsi en az bir kere T.C. Anayasası'nı okumuşlardır. Hatta sayın Yöndem verdiği cevaplardan birinde bahsedeceğim maddeyi kesip yapıştırmış yazısına.... Çok merak ediyorum Anayasa'nın 24\son maddesini sayın Yöndem ve diğer arkadaşlar nasıl yorumluyorlar. Madde metni:
"Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz."
Dün Merve Kavakçı'nın yaptığı, bugün diğerlerinin yapmaya çalıştığı bu maddenin açık ihlali değil mi? Yapılanlanlar istismar değil de ne arkadaşlar. Hemde istismarın en kötüsü olan din istismarı...
İnsanarın özellikle Türk insanının tarih boyunca en zayıf karnı olan din olgusunu tahrik ederek bu halkı buralara getirdikleri yetmedi mi? Sorup duruyorlar Cumhuriyetin ilk yıllarında niye böyle yasaklar yoktu neden Ulu Önder eşi Latife Hanımın başındaki örtüye karışmadı diye... Görmüyorlar mı bunun sadece Atatürkle ilgili olmadığını. 1950 yılında kim kimin başındaki örtüye karıştı? 1960 yılında hangi türbanlı öğrenci türbanı yüzünden okulundan atıldı. Türbana ilişkin ilk Anayasa Mahkemesi kararı kaç tarihlidir? Hiç kimsenin içi gücü yokken mi can sıkıntısına mı çıktı bu yasaklar? çoğunuzun yaşı benden çok daha büyük bahsettiğim günleri bire bir yaşadınız... Hiç mi ders almadınız? Ama görüyorum ki ders falan alan yok... Ders falan alacağımızda yok..
Bakın gerçekten dini sadece iç dünyaları olarak yaşayanlara veya gerçekten sadece kendi inançları çerçevesinde baş kapatmak dahil tüm ibadetlerini yapanlara hiç bir diyeceğim yok. Hatta sonsuz saygı besliyorum onlara. Ama unutulmamsı gereken o kadar hassas bir nokta var ki bulundukları durum istismara o kadar açık ki. ve ne yazık ki bu insanlar birer demir tozuda değil mıknatısla birini diğerinden ayıralım... Atasözünde dendiği gibi kurunun yanında yaşta yanacak diye.
Türbanlı ve ya başörtülülerinin hepsini karalamak değil yaptığımız içlerinde bulunan bazılarının ülkemize cumhuriyetimize olan hınçlarına karşı kendimizi korumak sadece yaptığımız...
Sevgiler
Gökçe Erünsal |
Av.G.A |
Merhabalar,
Gökçe Kardeşimin sabır ve yumuşak üsluplu yazısını çok beğendim. Düşüncelerimizi güzel bir ifade ile özetlemiş. Şahsen bende bu kadar yumuşak uslupla yazı yazacak sabır kalmadı. Yaşın getirdiği bir ruh hali olsa gerek.Bu bir özeleştiri. Ama hani hep diyoruz ya; kurunun yanında yaşta yanıyor (yanacak). "Yaşlarda ,kuruların içinden çıkmaya, onların düşünce ve tavırlarını reddetmeye çalışmıyorlar ki , siz ne yapıyorsunuz , bir çok hareketiniz islama zarar veriyor, herşeyden önce toplum yapımıza zarar veriyor" demiyorlar. Başörtülü birinin çıkıpta bu türban ısrarı yanlıştır, din bireysel olarak insanın içinde yaşaması gereken birşeydir, İslamın şartı veya İmanın şartı değildir, dediğini duymadım. Yanlış mı düşünüyorum? Yani bu dinci takımının ( dini siyasete alet eden, çıkarcı din tüccarlarını kastediyorum) oyunlarına kanan çok. Bu temiz insanlarda niçin hareket yok?
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
Sayin GA,
Hayir yanlis dusunmuyorsunuz. Bu sorular hepimizin aklinda. Turbanli arkadasin ozelestiri yapmasi imkansiz, yapan olsa cevresi izin vermez, sustururlar. Ozellikle bir kadina sesini cikarttirmiyorlar. Boyle yetisen bir kadinda ilerde anne oldugunda ayni katiligi, sertligi kendi cocuklarina gosterip, turban takmak istemiyorum diyen kizina anlayisli davranamaz. Hur dusunce diye birsey yok, hersey kontrol altinda, itaatkarlik 24 ayar altin, Star Wars'daki clone'lar gibi yeni nesiller yetisiyor. Kaideyi bozan bir kac kisi cikiyor ama duzeni degistirmeye yetmiyor.
Aslinda TC iyice zayiflasa, 4 kadinla evlenenlere vs hazir olun. Van orneginin bize gosterdigi gibi devletin zayif oldugu yerlerde kanunlar cigneniyor. Mardin'de birden fazla kadinla evli olanlarin oldugunu okudum. Baslik parasi ucuz diye komsu Suriye'den kadin getiriyorlarmis. Imam nikahi ile cok eslilik Turkiye'de yasaniyor.
Dini ise siyasete devamli alet ediyorlar. Bunu yapan sirf turbanlilar degil, laikligin manasini ve yararlarini anlamayan ya da buna aldirmayan olagan Muslumanlar da dahil. Buna benim kendi Annem de dahil edilenebilinir. Hos Erbakan, Ozal, ve Erdogan deyince tuyleri diken, diken olur ama baska bir siyasetci pesine bir tabur gazeteciyi takip Cuma'ya giderse, tahminim sesini cikarmaz. Halkimizin onemli bir kismi bilincli ya da bilincsiz dinden siyaseti destekliyor. Bu sekilde oy aliniyor. Sisli Belediye baskaninin CHP liderligine soyundugunu eminim duymusunuzdur. Mustafa Sarigul, asagidaki ilani bir dini gazeteye vermis. Ben okuyunca inanamadim.
‘Kız kardeşlerimin başı (türbanı) üzerinden eller çekilsin.’ ‘Her sorunu halkla çözdüğümüz gibi onu da (türban sorununu da) çözeriz. Kamusal alan, başörtüsü (türban) ve imam hatipler konusunda çıkan tartışmaları yapay ve Türkiye’ye fayda sağlamayan tartışmalar olarak görüyorum.’
‘(Örtünme konusunda) Allah’ın buyurdukları bize doğru yolu gösterir. Buyruklara uyarsan doğruluğun zirvesine ulaşırsın.'
'İnançlarımız iktidara ulaşma yolu değil, Allah’a ulaşma yoludur. Kimse kimseye bir şeyler yutturmaya kalkışmasın. Halkımızın inançları güçlüdür. Örtü problemini halkla çözerim.’
‘İmam hatip liseleri neyi çağrıştırıyor, hemen söyleyeyim. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olan bir Türk evladının da yetiştiği bir eğitim kurumunu çağrıştırıyor. Bizi bir arada din tutuyor. Ben icazeti sadece bu milletten alırım.’
‘Her konuşmamda 30 defa Allah dediğim için eleştiriliyorum. Bundan sonra 100 defa diyeceğim.’
Mustafa Sarigul, Sisli Belediye Baskani
|
Av.Fırat Bayındır |
Çanakkale'de 'hurafe' alarmı
Gelibolu turlarında, Çanakkale Zaferi'ni Atatürk'ü anmadan, hurafelere dayandırarak anlatan 'rehberler'e karşı denetim geliyor
Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Park'ta bazı izinsiz rehberlerin burayı ziyarete gelenlere Çanakkale Zaferi'ni hurafelere dayandırarak bilgi aktarması Çanakkale Valiliği, jandarma ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi.
Tepkilere neden olan bu gelişmeler üzerine Çanakkale Valisi Süleyman Kamçı, yetki belgesiz rehberlerin bölgede çalışmaması için talimat verirken, jandarma milli parkta denetim ve kontrollerini sıklaştırdı.
Kültür Bakanlığı'ndan belgeleri olmadıkları halde rehberlik yapan bazı imamların ve öğretmenlerin ziyaretçilere Çanakkale Savaşı'nın yaşandığı mekânlarda yalan yanlış bilgiler verdiği, bazılarının da Atatürk ve Mehmetçik adını anmadan, zaferin evliyalarla ve erenlerle kazanıldığını anlattıkları belirlendi.
'Gâvur' 'mort' oldu
Tarihi Milli Park'ta yapılan bu ziyaretlere biz de katıldık ve anlatılanlara tanık olduk. Gelibolu Yarımadası'nın güneyindeki dört ayrı abide ve şehitlikte bazı rehberler, Çanakkale Savaşı'nın Müslümanların Hırıstiyanlara karşı yaptığı bir 'cihat' olduğunu söylüyordu. Rehber, "gâvur askeri" diye adlandırdığı yabancı askerlerin Müslüman askerler tarafından nasıl bozguna uğratıldığını, Fransız askerinin Morto Koyun'da nasıl "mort" olduklarını anlatıyordu.
Alçıtepe Köyü'nde "Çanakkale Galerisi" adı altında açılan derme çatma bir kulübeyi andıran müzede de, cephede ibadet eden asker maketleri sergileniyordu.
Belgeselciler uyarmıştı
Çanakkale Belgeselcileri Tolga Örnek, gazeteci Yetkin İşcan, yapımcı Savaş Karakaş daha önce Milliyet'te de yayımlanan haberde "Çanakkale'yi Anıtkabir'e alternatif mekân yapmaya çalışıyorlar" demişlerdi. Bu açıklamalar ve uyarılar sivil toplum örgütlerini harekete geçirdi. Atatürkçü Düşünce Derneği, Emekli Subay ve Astsubaylar Derneği, Turizm ve Tanıtma Derneği, Çanakkale Şehitlerini Tanıtma ve Araştırma Derneği ortak bir basın açıklaması yaparak bu gelişmeyi protesto etti.
Müdahale edilmeli
Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Ahmet Kaşıkçı vatandaşlara 'ne idüğü belirsiz kişiler' tarafından gerçek dışı bilgiler verildiğini kaydederek, müdahale edilmesini istedi. Bu arada milli parkta turistik eşya satan seyyar büfelerde, imam - hatip Hasan Türk ve emekli öğretmen Salim Dağ'ın hazırladığı broşürde İngiliz Kraliyet askerlerinin 60 rakımlı Kayacıkağılı Dere sırtındaki tepede bulut tarafından yutulduğu hurafesi yer alıyor.
'Top mermilerini tutup geri attılar'
Bölgede sözde rehberlerce anlatılan, Belgeselci ve sivil toplum örgütlerinin de tanık olduğu hurafeler özetle şunlar:
İşte Mustafa Kemal'in kaçtığı savaş.
Böcekler ve kuşlar bile düşman askerlerine savaş açtı.
İngiliz askerlerini bir bulut içine alıp götürdü.
Sarıklı ve yeşil cüppeliler Türk askerlerinin arkasında görünüp düşman askerlerini korkuttu.
Sarıklı ve yeşil cüppeliler, düşmanın top mermilerini elleri ile tuttu düşman gemisine attı.
Nusret Mayın Gemisi'nin döşediği mayınlar, kutsal Çanakkale Boğaz Komutanı Cevat Paşa'nın mayınları rüyasında görmesinden sonra boğaza döşendi.
Bir yaralı köpek cephede Türk askerine yol gösterdi.
Türk askeri bir gecede hem Rus hem de Çanakkale cephesi'nde savaştı.
Evliyalar ve erenler savaşın kazanılmasında rol oynadı.
Gâvur askeri nah şuradan geldi. Mehmet Çavuş bir sarıldı gâvurun gırtlağına.
MİLLİYET GAZETESİ 08.08.2004 MANŞET HABER
İRTİCANIN ulaştığı boyutları çok açık ve net olarak ortaya koyuyor.Bu şekilde toplum hurafeler,beyin yıkamalarla nereye götürülmek isteniyor. belli değil mi? Düşünmeyen, algılamayan,sadece kendisine verileni kabul etmekle yetinen bir yığına dönüştürülmek isteniyor.İrtica HAYATIN aklınıza gelebilecek her alanına egemen olma uğraşında ve her boşluğu çok akılcı biçimde dolduruyorlar sizler-bizler sessiz kaldıkça. Ya da EŞİTLİK-İNSAN HAKLARI-DEMOKRASİ gibi kavramları kendi lehlerine kullanarak içini boşaltmak ve hatta dönüştürmek çabasındalar ve bilinçli veya bilinçsiz olarak bu kavramlara inan ama kendileri gibi düşünmediğ ihalde bu üst kavramlara bağlı olan insanları da kendi yanlarına çekerek kendilerini başkalarının savunmasına kurnazca bırakarak yapılıyor bütün bunlar, ve bizler de bunu yutuyoruz, bu tuzağa düşüyoruz.
Onların her şeyden önce commodore' un dediği gibi azınlık oylarla neredeyse anayasayı değiştirecek güce sahip İKTİDARLARI-HÜKUMETİ var.
Onların büyük bir MEDYA gücü var.
Onların SERMAYELERİ var.
Onların müthiş bir DAYANIŞMALARI var. Herkes gelirinin belli bir kısmını davaları uğruna hibe ediyor.
Onların OKULLARI var. Doğrudan kendilerine bağlı veya devlet okulları da kendi denetimlerinde olduğu için dolaylı olarak.
Onların ÖĞRETMENLERİ-HOCALARI var. Tüm beyin yıkama faaliyetlerine hizmet ediyorlar.
Onların ÖĞRENCİLERİ var seçilmiş öğrenciler.Geleceğin özel-kamu yöneticileri.
Onların DIŞ DESTEKLERİ var. Sözde Ilımlı İslam cumhuriyeti yaratmak için yıllarca üzerinde çalışılmış alternatifli büyük projeleri gerçekleştirmek için aranan MAŞA olmak görevini kabullenişleri var.
Lütfen, BİZLERİN ELİNDE NELER VAR onları da siz yazın!!!!!!
ceteris paribus |
Lawless1 |
Sayin Firat Bayindir, Yazdiklariniza aynen katiliyorum. Su yazi yeni cikti, Sayin Erdogan Fransa'da Laiklik konusunda ne demis, ve Fransiz nasil cevapliyor.
Vatan
Başbakanın dış politika performansı hayli yüksek. Ama harcadığı çabaya paralel bir verim elde ediliyor mu? Erdoğan ile Paris'te bir görüşme yapan Fransa Demokratik Birliği (UDF) lideri François Bayrou'nun Le Point dergisine anlattıklari bu konuda şüpheler yaratıyor.
Çünkü orada yenen hurmalar, şimdi bizi tırmalıyor!
Bayrou bakın ne demiş:
"Laiklikten konuşuyorduk ve Erdoğan şu cümleyi dile getirdi: 'İnsanlar laik değildir sadece devlet laiktir.'
Halbuki biz Avrupalılar için laiklik bizim içimizde. Hayatımızda dini inançlara ait şeyleri vatandaş olarak ayırırız. Çekinmeden diyebilirim ki bu iç laiklik fikri bizim yaşam tarzımızın merkezindedir. Fransa'da papaz bile laik bir vatandaştır. Oy kullandığı zaman hayatını adadığı dini görevden tamamen farklı gerekçelerle hareket eder.."
Fransız siyasetçi, Erdoğan'ın sözlerini Türkiye'yi Avrupa'ya ait saymayan ve AB üyeliğine karşı çıkan muhalefete "yeter de artır" bir gerekçe olarak kullanıyor.
Değişim geçirdiklerini söyleyerek iktidara gelen AKP önderleri, henüz değişim sürecini tamamlamadıklarını görmek zorundadırlar. "İnsanlar laik değil, sadece devlet laiktir" sözünü herkes yutmuyor. Çünkü laikliği savunan insan da laiktir. Ve onun laikliği dindarlığına zarar vermez. Tersine inancının kutsallığını yüceltir. Laik olmak zorunda olmadığını söyleyenler ise din sömürüsü yapar, geldikleri devlet görevlerinde dindar vatandaşların oylarını avlama gayretine kapılır ve laik devletle çatışmaya başlar. Uluslararası mahkemelerin kararlarını bile dinlemek istemez. Aynen bizde olduğu gibi. Ve bu takıyye bir gün yakalanır, aleyhimize kullanılır.
Güngör Mengi
|
Av.Ragıp Atay |
biriz biz adlı islami bir sitede yazılanlara, güleyim mi kızayım mı karar veremedim. Bizlerle, bilim ve hukuku tartışan arkadaşların inandıkları şeyler.
Gazetelerde okuduğumuza göre, Rusyada Bilim adamları, yerin 14 km altına sondaj yapmışlar ve insan çığlıklarına benzer sesler duymuşlar. Ve cehannemdeki insanların sesi mi diye tartışma başlamış.Buraya kadar normal.
Ama arkadaşlarımız(!) olayı, çok bilimsel yorumlamış. "cennet ve cehennem, farklı boyuttadır....... biz onların sesini duyamayız..... Ama bu sesler, helak olan kavimlerin, helak oldukları sırada çıkardıkları seslerdir. Hatta add kavminin sesleri olması mümkündür" Biz bu insanlarla demokrasi ve bilimsel gerçekleri tartışıyoruz. Yorum sizin
|
Av.G.A |
İşte bu insanların hayal dünyaları öyle geniş ki; gerçekle safsatayı, doğruyla yanlışı ayırt edemiyorlar. Tipik skolastik beyin tomurcuğu ile idare etmenin verdiği akli zayıflık. Kim ne derse desin Avrupanın Orta çağını biz hala yaşıyoruz. Şöyle bir etrafınızı gözlemleseniz nasıl bir karanlığın içine saplanmışız. Bazan insanın morali öyle bozluyor ki; lanet olsun bu topluma deyip her şeyi bırakıp kaçası , geliyor. Uygar yaşam adına ilerleme çabası sıfır. Sıfır olsa yine iyi hiç olmazsa 1919 sonrası kazanımlarımızı elimizde tutabilirdik, eksilerde. Şahsen bu anti medeni , bağnaz ve düşünmeyi sevmeyen toplumda yaşamayı hak ettiğimi düşünmüyorum. Ama mücadeleyi bırakmamak gerek, güçlü , uyanık ve akıllı olmak gerek. Bu yazgıyı değiştirmek gerek. Baksanıza başbakan bile eğitimi, sağlığı, sosyal devleti bir tarafa bıraktı laiklik ile uğraşıyor. Ne yapmak istediklerini biz biliyoruz da çıkıp amaçlarını açıkça söyleme cesareti bile gösteremiyorlar. Sayın Lawless1'in bahsettiği yazıyı okudum. Düşünce art niyetli ve sakat olduğu için gerekçeleri de böyle bazan komik , bazan da bizi utandıran cinsten oluyor. Başbakanla Fransız Politikacı arasında geçen diyalog da bunlardan biri. Ben çok utandım. Çünkü başbakan yarım yamalak hukuk bilgisiyle , sapla samanı birbirine karıştırmış. Yanlış bir öğretinin kurbanı olmuş. Kurduğu cümle doğru ama söylemek istediği ile alakası yok. Laiklik devletin niteliklerindendir. İnsan niteliği değildir. Türkçemizde de tamlama kuralı olarak İnsan niteliği olmayan bir kelimeyi "insan" kelimesinin önüne getiremezsiniz, bu bir Türkçe kuralı. Yani "laik insan", "laik Ahmet", "Erdoğan laiktir" gibi tamlamalar ve cümleler kuramazsınız. Ama bu tür dil yanlışları yapıldığında anlatılmak istenenin "Laik Devlet taraftarı, yanlısı, savunucusu,.." olduğunu anlarız. Nitekim bu kurala dikkat edilmediği için de -biraz dil tembelliği de var tabiki - "laik devlet yanlısı" demek yerine sadece "laik" deniyor. Ama başbakan demogoji yapıp saçmaladığı için Fransız'a Türkçe dersi mi vermeye çalışmış, felsefe mi yapmış yoksa tereciye tere mi satmaya çalışmış tam anlaşılmıyor. Ama şundan eminim ; kurduğu cümle ne anlatıyor kendisi de bilmiyor. Başka düşüncelere zemin ve gerekçe yapmaya çalışıyor. Tabi bunu da Avrupalı yemiyor. Senin kandırdığın insanlar gibi yarım yamalak eğitim görmüş biri değil. Kavramları , düşüncelerini tam oturtmuş beynine. Hakimiyeti tamamen aklında.
https://www.hukuki.net |
Av.G.A |
Bu arada Nursel Yöndem hala yazacak birşeyler bulamadı , sözümün eriyim bu foruma girmeyeceğim rolü oynuyor. "Haq" rumuzlu arkadaştan ses yok ya da daha fazla rezil olmak istemedi. Sayın berrak 'ta en çok basılan kitap olan "Kur'an-ı Kerim" bulup da olduğunu iddia ettiği ayetleri bize gösteremedi. İşte temelsiz, felsefesiz, bilgisiz peşrev çekmenin sonuçları. Akılda böyle kalıyorsunuz.
https://www.hukuki.net |
haq |
Alıntı: Alıntı yapılan üye ; Av.G.A:
Bu arada Nursel Yöndem hala yazacak birşeyler bulamadı , sözümün eriyim bu foruma girmeyeceğim rolü oynuyor. "Haq" rumuzlu arkadaştan ses yok ya da daha fazla rezil olmak istemedi. Sayın berrak 'ta en çok basılan kitap olan "Kur'an-ı Kerim" bulup da olduğunu iddia ettiği ayetleri bize gösteremedi. İşte temelsiz, felsefesiz, bilgisiz peşrev çekmenin sonuçları. Akılda böyle kalıyorsunuz.
https://www.hukuki.net
yazdiklarimi oyle farkli noktalara cekmissiniz ki..ben en iyisi duzeltmelerimi yapayim..
1) ben kotu niyetli olsam basimi acar vs.. dedigim cumleden kastim ''beni ortulu unv.ye almamalarinin sebebi benim bolucu olabilme ihtimalim ya..ben bolucu olsam basimi acar o unv.ye girer yine fikirlerimi yayarim''di..ancak birileri bunu acik ark.larima laf sokmusum gibi algilamis..
2)kapali acik arasindaki manevi fark dedigim birim puan farki degildi..sadece inanc farkiydi..kimseyle bi kavgam asagilamam kendimi ustun gorme durumum yok..biliyorum boyle olmami-olmamizi- cok istiyosunuz..ama cok sukur tesetturlu olmayanlarla da aram cok iyi..
3)biri hz.ebubekir le ilgili biseyler yazmis..ortunme emri olsa kesin Kuranda olurdu demis mis..nerden bu kaniya varmis bilemiyorum.
4)av. arkadaslardan biri heralde daha fazla rezil olmak istemiyo vs demis..cok sukur rezil olduguma inanmiyorum.beni yanlis anlayanlar olmus onu duzeltmek istedim..kimseyle de ayni gorusu paylasmak zorunda degilim.ama klasiktir bir daha girmesem iste korktu kacti gelmedi tarzinda cocukca yaklasimlar sergilenecektir..
5)lawless a tesekkur ediyorum..yazilarimla ilgili yorum yapanlar arasinda en samimi oydu..dedim ya ayni gorusu paylasmak zorunda degiliz..ama ayri olan goruslerimizi aktarabilmek de guzeldi.
6)av g.a bekir coskun demese de siz ortulu kadin gericidir diyosunuz.ama hangi ortulu kadin gerici degildir,ninelerimiz babannelerimiz,temizlikci ayse teyze vs..ama o ortulu kadin unv.ye gitmek istiyosa gericidir..bolucudur degil mi?
7)nedense ilerici(!) arkadaslar hep ortulu kadinlarin birileri tarafindan idare edildigini kullanildigini soyler durur..bunu kisinin kendisinden daha iyi kimse bilmez heralde..siz icinizi ferah tutun birileri tarafindan kullanilan saf kisiler varsa da ben butun bu yazdiklarimi kendi hur irademle yaziyorum.
8)av g.a konustukca ne mal olduklari ortaya cikiyo demis..kendisinin de ne oldugu ortaya cikiyo..birilerine evet bilmemne kardesim cok dogru soylemis diye kibar kibar yazarken isine gelmeyince gayet kabalasabiliyomus..
9)commodore da evlilik le ilgile bi yazisinda sadece o zaman icin taninmis bir haktir demis..ne diyo o ayette,birden fazla evlenebilirsiniz ama sadece bu zaman icin mi???? diyo..iste bu yuzden sadece ayetlere bakarak hukum veremezsiniz demistim..kuran sunnet icma kiyas diye kavramlar vardir..
gordunuz mu bana laf soyluyorsunuz ama siz de hz.ebubekirden kurandan ornek verirken kaynaga dayandirmadan biseyler soyluyorsunuz ama kesin bir bilgi gibi dayatiyorsunuz..
10)ayrica kuranin hukumleri ile uygulamalar arasinda celiski olabilir..adamlar kadina ceza verip erkegi saliyolarsa o onlarin sucudur...ben uygulanan islamdan bahsetmiyorum gercek islamdan uygulanmasi gereken islamdan bahsediyorum.
11)Bugün inancı gereği başını açmak istemeyen üniversite öğrencisi bayanlar, yarın inancı uğruna çarşafla üniversiteye girmek isterse ne olacak
diyen arkadas... bicakla meyve de soyulur adam da oldurulur..eger o bigun carsafla giren kisi kotu niyetler tasiyosa sokmazsin..ama carsafla kendi halinde dersine girip evine geliyosa bisey demezsin..he carsaf olunca yuzu taninmaz bir suru hileye basvurabilir dersen yuzu acik olur.. ok?
yani demokrasilerde careler tukenmez..bu kadar panik olmayin..
bigun birileri ciksa ya bu aciklari unv.ye almayalim hepsini kapatalim derse cok mu hos olur??bu cok mu mantikli??? basortuluyu zorla actirmak ya da basi acigi zorla kapatmak iste bu kadar sacma!birilerini damgalamak iste bu kadar sacma! bu ortulu ehliyet almasin! bu acik yanima gelmesin!..
artik gecin bunlarin..insanlarin kalpleri onemli diyip sirf sizin istediginiz gibi giyinmeyenlere-kalpleri temiz bile olsa- "mal" muamalesi yapmayin..
size iyi sohbetler.. av g. a arkamdan kacti muhabbeti yapmazsan sevinirim..
diger turbani savunan bayan arkadasa yaptigin gibi.
Allah hepimizi hayirla islah etsin.Amin..
|
commodore1tr |
Sayın haq; ( BU ARADA NİKİNİZE DİKKAT EDİNİZ ARADIM TARADIM ESKİ İBRANİCEDE BU HAQ ALLAH HAKK TANRI OLARAK GEÇİYOR SİZDE ORADAN BULMUŞ OLMAYASINIZ ŞİRK EN BÜYÜK AFSIZ GÜNAHTIR.)
Allah bizleri ıslah ederken umarım ki sizide etmeyi unutmaz. Yazılanlardan bu kadar ters anlamaya çalıştığınıza göre ıslahın yanında bazı başka şeylerde size ihsan eylesin. Benin canım anneanneciğim nur içinde yatsın Türkiye Cumhuriyetinin ilk kadın hafızı 4 yaşında hocaların önünde Atatürk' ün huzurunda Kuran-ı Kerim i hatim etmiş. Başörtüsü takardı inanırdı mekanı cennet olsun. Biz kandırılanlar ve olmayan bir TÜRBANI siyaseten gündeme getirenlere karşı açık bir mücadele veriyoruz . Bu kadar asçık ve net. Alın size dahada açık diyeyim Hiç bir yerde hükmü olmayan islam dininde bulunmayan TÜRBANI savunanlar ve takanlar islam olamaz. TÜRBAN İSLAMIN İÇİNE (NEDENSE SADECE TÜRKİYE DE) SOKULMUŞ SAATLİ BOMBADIR. Saf temiz islamları kandırmaya yönelik aşağılık bir düzmecedir. Buna inananlar saf savunanlar bundan çıkarı olan kişilerdir. Daha açık size ne diyeyim .
Hz. Ebubekir 'e gelince kendilerine sadece 142 hadis rivayet edilmiş birisidir. bakınız neler demiş (Kaynak istemişsiniz ya hadisler işte inanmıyorsanız bakarsınız )
'Bakışlarınızı kontrol edin ve ırzlarınızı korumak için örtünün. Kadına, hem kendi iffetini ve hem de erkeğin korunmasına yardımcı olması için daha kapsamlı örtünmeyi öngörüyor. Kadının erkekten biraz daha fazla kapanması, dişi olarak yaratılışının gerektirdiği yükümlülükten kaynaklanmaktadır. Oysa Allah katında kadın ile erkek eşittir ve bu gerçek Kur'ân'ın birçok ayetleri ile açık bir şekilde vurgulanmıştır. Tevbe 9/71 : Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerine velileridir.' (1)
'Cenâb-ı Allah; özenerek en güzel biçimde var ettiği kadın ve erkek kullarının, yaratılışa yakışır şekilde güzel ve süslü giysiler içinde olmasını istemektedir. İlkel, bayağı bir giyimle kendilerini çirkinleştirmemelidir. Temiz ve güzel giyinmek inananlara helâldir ve Allah'ın emridir.'
'Ayette, saçların örtünmesine ait açık bir ifade bulunmamaktadır. Eğer saç mutlaka örtülmesi gerekse idi, kesin bir hüküm ile belirtilirdi. Ayrıca saç, vücudun çekici bir yeri de değildir.Hımar kelimesini kadının baş örtüsü olarak kabul edip, dolayısiyle saça da örtünme yükümlülüğü getirmek, ayetin amaçladığı hüküm ile ne kadar bağdaşır? Ayetten çıkan mutlak emir, kadın vücudunun çekici yeri olan göğüs bölgesinin kapatılmasıdır. Böylece o bölgeye gerdanlık gibi bir zinet de takılmış ise, bu da örtülmüş olacaktır.'
Son derece açık değil mi?
Kaldıki devam ettiğimizde bir hadisede bakarak yorumlarsak..
Buharî, Ebu Dâvud, Nesaî'den gelen bazı hadislere göre Peygamber Efendimizin zamanında, kadın ve erkek müslümanlar ayni su kapından abdest almaktaydılar. Ebu Dâvud'un eserinde : Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık. denmektedir. Bu da gösteriyor ki Asrısaadet'te kadınlar erkekler yanında abdest uzuvlarını açabiliyorlardı. O halde dirseklere kadar kollar, ayaklar, yüz ve başın abdeste, meshe esas olacak kısmı serbesttir. Bu yerleri de abdest dışındaki zamanlarda kapatmak hassasiyetini gösterenlere saygı duyulur, ancak bunu yapmayanlar hor görülmez.
kesin ve net budur.
Size daha açık bir örnek daha yazayım sayın haq anlama sorununa karşı açıklamasıyla..
Diyanet İşleri Başkanlığının 06.02.2003 tarihli 'kadınların başı açık namaz kılması ile ilgili tebliğinde..
Ayrıca hadis kaynaklarında Peygamber eşlerinin evlerinde baş örtüsü ile namaz kıldıklarını (Malik, Salat, 10. No: 35-36), Hz. Peygamber'in başı açık namaz kılan genç kızlara müdahale ettiğini ve buluğa eren kadınların başlarını örterek namazlarını kılmaları gerektiğini bildiren hadisler yer almaktadır (Ahmed, VI, 96, 236, 238; Tirmizî, Salat, 84, No: 640, I, 420; Ebu Davud, Salat, 85, No: 642, I, 422). Hz. Peygamber zamanından günümüze kadar uygulama böyle olduğu gibi, İslam toplumunun ortak görüşü de bu yöndedir.
Kadınların baş açık olarak namaz kılmalarının caiz olmadığına,
demektedir.
Yani Hz. Muhammed zamanında dahi kadınların başı açıkmış ancak namaz zamanı Peygamber başörtüsü takılması gerektiğini belirtmiş, ama pardon siz ve sizin gibiler İSLAMI PEYGAMBERDEN DE İYİ BİLİRSİNİZ... sorması ayıp hangi köyün davulunu çalıyorsunuz ????
Kuran-ı Kerim ayrıca asla çok evliliği tavsiye etmez sayın haq açın bir daha okuyun eğer gene sorununuz olursa gelin buraya inanın üşenmeden yazacağım size yanıtı..
Çarşafla üniversiteye girilemezzz. Çarşaf yatağa serilir üzerinde uyunur. Sayın haq yazdığınız maddelerin 10 u hatalı gerisi tartışılır.
Ümraniyede türbanın rayici $200 bilginize sunulur. Bu hükümet sayesinde bu dangalakça konu gündemden düşmüyor. Son kanun da veto yedi artık bırakın karanlık çağ gelince haber veririz size...
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
selective |
Nursel Yöndem'in yazdıklarına aynen katılıyorum.AİHM mahkemesinin verdiği çoğu kararı doğru ve yerinde bulmakta ve türkiye'de işlemez adaleti bir nebze işlettiği kanısındayım. Ancak türban konusunda verdikleri kararların siyasi olduğu düşüncesindeyim.Hristiyanlıkta simge haçtır,aihm hangi hristiyanın boynundaki hacı bu bir simge sen bunu kamusal alanda takamazsın diyebilir,hangi rahibenin başını açması yönünde karar verebilir.Hiç böyle bir taleple dava açılmışmı,zaten açılamazda.Türkiye'de ermeni patriği de dini kıyafetleriyle gezer,kim ona çıkart diyebilir,dememelidirde zaten.İslamiyet gelecek bizleri kesecekler kadınlara çarşaf giyderecekler ,yapmayın ya hangi devirde yaşıyoruz.Birkaç yıl öncesine kadar komunistler baş düşmandı,şimdi yasal parti kuruyolar.Değişimi görmezden gelemeyiz.İnsanların din ve vicdan özgürlüğüne kısıtlama getiremeyiz.bikini giyen bir insanın insan olarak değeri neyse başartülü bir gencin değeride o dur,aynı ülkenin vatandaşlarıyız,aynı vergileri ödeyip,aynı ekonomik krizlere göğüs geriyoruz.Hem vergi vericem hem 2.sınıf vatandaş olucam,bu son derece komik.devlet laik olabilir ama insanlar liberaldir,ataistte olabilir,inancı gereği başı açıkta olabilir,lütfen artık şu ülkeyi kalkındaracak konuları konuşalım,geriye götürenleri değil
|
Av.Ragıp Atay |
sayın selective, herkes gitti seni mi gönderdiler. şunun veya bunun fikrine katılıyorum diyeceğinize, şu veya bu gelsin fikrini söylesin. Şimdiye kadar sorduğum hiç bir soruya yanıt almadım. Şimdi sana başka soru sorutorum. Cihad islamın emri mi değilmi? cihad tan vaz mı geçtiniz? buna cevap ver ve foruma katıl. Bize demokrasi havariliği(pardon havari hırıstiyanlara mahsus ama senin ismin de pek islami değil) yapma.
|
Av.G.A |
Kimse benden cehalete veya cehalette ısrarla direnenlere karşı saygılı olmamı istemesin. Kendi kendinize sorduğunuz sorulara değil benim sorduğum sorulara , ileri sürdüğüm görüşlere cevap verin "Haq" Hanım. Tabi verebilirseniz.Okuduğunuzu anlayamıyorsunuz diye defalarca söyledim, basit soruları da anlayamıyorsunuz. Biz sizinle hangi platformda nasıl tartışacağız? Siz ,"dediğim dedik çaldığım düdük" diyorsunuz. En iyisi biz sizi tartışmadan muaf tutalım. Ben size cevap yazmayım sizde eşsiz yazılarınızı kendinize saklayın zamanımızı almayın.
https://www.hukuki.net |
commodore1tr |
Sayın haq ;
Enteresandır dün gece uyurken birden aklıma geldi, Şimdi siz islamda dahi olmayan türbanı savunuyorsunuz eyvallah , Kuran-ı Kerim de evlenme şartı çok açıkken bile fazla kadınla evlenmeyi savunuyorsunuz eyvallah, çarşafı ıvırı zıvırı savunuyorsunuz onada eyvallah aslında siz kısaca şeriat kanunlarının da ağırını savunuyorsunuz.
Hepsini anladımda o şeriat kanunlarının daha başı kadını pek insan yerine koymuyor biliyorsunuz , iki kadın şahitliği erkek onay verirse birşahitlik eder, erkek boş ol dediği an kadın ayrılmış olur sizin yazınızda da açıkça erkeklerin ciddi bir üstünlük içinde olması gerektiği açık ( isterseniz bir daha okuyun ) peki bu inançlara göre siz nasıl oluyorda erkeklerle böylesine ciddi tartışmaya girebiliyorsunuz ki? Şeriata uygun değil... Siz yoksa sakın şeriat gelene kadar demokratik laik hakları kullanayım sonrasına bakarız diyenlerden olmayasınız????
Şu anda size bu konuşma hakkını veren beğenmediğiniz rejim olduğunu, okuyabildiysenizde onuda bu laik sosyal rejim sayesinde yaptığınızı unutmayınız..
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
selective |
dün uzun bir yazı yazmıştım ama bilgisayarın azizliğine uğradım.Bugün biraz daha kısa yazıcam.Yazılan düşünceleri okudum,ancak çoğunun kalıplaşmış fikirlerin bir ürünü olduğunu düşünüyorum.Bilimsel bir yaklaşım yok,o kadar siyasileşmişizki düşüncelerde siyasi.Ben türban yerine başörtüsü diyicem çünkü türbanın başörtüsünün modaya uyarlanmış hali olduğunu düşünüyorum.Aihm nin verdiği kararların türkiye için bir çığır açtığını düşünmekle birlikte başörtüsü yönünde verdikleri kararın tamamı siyasi diye düşünüyorum.Bir kere mahkemeyi oluşturan çoğu üye hristiyan.Çoğunluğunu hristiyanların oluşturduğu ülkelerin vatandaşları.Orada müslüman öğeleri taşıyan bir simge hristiyanlık için bir tehdit oluşturabilir,dolayısıyla onlar açısından önlenmelidir.Zira fransa da ilk ve ortaokulda yasaklanmasının nedeni henüz dini yeni anlamaya başlayan çocukların etkilenmesini önlemek olduğunu bizzat yetkililer açıklamıştır,doğrudurda.Ama türkiye çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu bir ülke başörtü takarsanız kimi etkileyeceksiniz.O kadar komik ki burada etkileneceği sanılan küçükler değil büyükler.Gelip zorla başlarını kapatıp şeriatı uygulayacaklarmış.İnsanların böyle bir düşüncede olmasını anlayamıyorum,tarihte bir örneği varmı ne zaman böyle bir şey olmuş.Bu kişiler tarihlerini de bilmiyolar,osmanlı din anlayışını okumamışlar.Yıllardır biz türbanı tartışırken insanlar uzayda koloni kurmayı,insan kopyalamayı,kansere çare bulmayı,küresel ısınmaya çare bulmayı,hatta yeni dünyada yerini belirlemeyi tartışıyorlar.Ne yazıkki biz de bu oyunlara geliyoruz,dine inanmayı bile tartışır hale geliyoruz.Bırakın insanlar seçimlerine göre yaşasınlar,siz bilime katkıda bulunun.
özgürlükçü bir dünya da baskıcı saldırgan bir laikçi olmayın.
|
Lawless1 |
Sayin GA, yazdiginiz hersey tam tamina yerindeydi, lutfen kimsenin lafina kulak asmayin. Ne sis yansin ne kebap misali, yanlisa yanlis oldugunu acikca soylemekten kacinan o kadar cok kisi var ki...... Bizlerin sizin gibi karakterli, ilkeli, ve durust arkadaslara ihtiyacimiz var. Ben sahsim adina size yazilariniz icin tesekkur ediyorum.
Su anda onemli bir mesele ile ugrasiyorum o yuzden fazla yazamayacagim. Selective'in ilk yazisinda (ikincisini okuyamadim) bir cok hata var, Haq universite'de kara carsaftan bahsediyor. Olmaz boyle sey. Lutfen biraz daha sagduyulu dusunelim.
|
Av.G.A |
Sayın selective,
türbanın başörtüsü modası olmadığını, bir grubun siyasi-iktisadi bayrağı yapılmaya çalışıldığını biliyoruz. Ben 32 yıllık yaşamımda bu dinci takımının örtünme modası olarak şapka , bere v.s. takdığını görmedim. Bunların en bağnaz ve cahilleri çarşaf , biraz daha tv-radyo görmüşü türban takar. O sizin dediğiniz başörtüsü benim annemin kullandığı saf , temiz ve simge olmayan örtüdür. Çevremdeki gösteriş ve siyasi-iktisadi bayrak meraklısı olmayan samimi çağdaş,özgür hanımların kullandıkları aksesuardır. Açıkcası bu tür örtünmenin de dinen gerekli olduğunu düşünmüyorum ve biliyorum. Ama bu türü kullananlarda üniversite de, kamu görevlisi ise görevi başında, makamında ve mecliste bunları takacağız diye tutturur ise , işte o zaman türbana alınan cephe bu giysiye de alınır. Arasındaki farkı bilmem anlatabildim mi. Şimdi türbanı, başörtüsünün bir çeşit modası falan diye bizi ayakta uyutmaya çalışmayın. Modanın ne olduğunu da , türban amacının da ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Şu haç örneğiniz için de bir cevabım olacak, gazetede okumuştum. Fransa resmi okullarda türban yasağı konurken , aynı zaman da görünür vaziyette haç takmakta yasaklanmıştı. Ayrıca Avrupa ülkeleri ile Türkiye yi din sosyolojisi hususunda karşılaştırmak pek doğru olmaz. Şöyle ki; müslüman bir ülkede dini devlet yönetimin de aktif hale getirme çabası herzaman olabileceği halde hristiyan ülkelerde bu çaba sıfıra yakın. Çünkü onlar bu badireleri tarihlerinde çok önceleri yaşayıp atlattılar ve derslerini çok iyi aldılar. Sayın selective sadece Osmanlı tarihini bilmekle bu iş olmuyor. Ayrıca her münferit olayı çağına göre değerlendirmeniz gerekir. Bu tarih biliminin en esas kuralı. Osmanlının din anlayışını günümüze uyarlamaya çalışırsanız yanılırsınız. Osmanlı çağına göre ilerici idi. O çağların insan hakları anlayışı, din vicdan özgürlüğü anlayışı, demokrasi anlyışı (yoktu ya), yönetin anlayışı çok daha farklı ve günümüze göre tartışılmayacak derecede eksikti. Şimdi ben size Osmanlı da hrıstiyan azılığın İstanbul'un her semtinde dilediği kıyafet ile dolaşma özgürlüğü var mıydı veya dolaşabiliyorlar mıydı diye sorsam ne kadar doğru bir yaklaşım olur. Tabiki bu bir kıyas olamaz. Sizde böyle saçma kıyaslar yapmayınız. Başörtüsünün gerekliliği (gereksizliği) hususunda ise şunları sormak istiyorum. Baş örtüsü kullanmak bir dini emir midir? Emir ise gerekçesi nedir? (Bunun özellikle cevaplanmasını istiyorum. Bir İnanan olarak İslam dini açısından her kuralın insan yaşamını düzenleyen mantıklı gerekçeleri olduğunu biliyorum. Şimdiye kadar öne sürülen gerekçelerin içi boş olduğunu düşünüyorum. Kadınların başını örtmesi istenmesinin gerekçesi nedir? Bana anlatır mısınız)
https://www.hukuki.net |
av.senol |
A.İ.H.M. Üyeleri şu foruma girselerdi gerçekten çok gülerlerdi arkadaşlar. Ben türbanla ilgili tartışmalara hiç girmeyeceğim, her iki tarafın görüşlerine de saygım var. Bir hukukçu olarak, A.İ.H.M.'in kararlarının saygınlığını da tartışacak değilim. Sadece birkaç soru sormak istiyorum. Sizce A.İ.H.M Türkiye ile ilgili davalarda, terörle ilgili olan davaları neden çok hızlı bir şekilde ele alıyor? Apo denen ucubenin davasında neden süratle tedbir kararları veriyor? Yine neden çözümü Türkiye için gerçekten önemli davalarda yavaş, çelişkili, muğlak kararlar veriyor? İstese bu tartışmaları gerçekten bitirecek, en azından gerçek mağdurla, takiyye yapanı ayırmamızı sağlayacak kararlar alamaz mı? Sizce A.İ.H.M. kararlarında, en azından davaların ele alınış sırası ve süresi açısından, bir çifte standart yok mu?
|
Av.G.A |
Bence AHİM tartışmaya noktayı koydu. Fakat anlamak istemeyenler var. Bahsettiğnizi hızlı kararlara gelince tedbir kararları ülkemiz hukukunda da olabildiğince hızlı verilir. Ayrıca biz olayın hukuki yönünden çok sosyal boyutunu da tartışıyoruz. AHİM üyelerinin güleceği bir durum sözkonusu değil.
https://www.hukuki.net |
av.senol |
Nokta konmamışki, yurdum aydınları burada hararetle tartışıyor. Yargı kararlarına herkes uymak zorundadır, en çok biz hukukçular. Ama yargı kararına uymak ayrı birşey eleştiri getirmek ayrı birşey. Her eleştiriyi anlamamak olarak algılarsak daha iyiye ulaşmamız mümkün olmaz bence. Ayrıca sayın Av. G.A. A.İ.H.M. le ilgili eleştirimi anlamamışsınız; ben aynı tedbirleri diğer davalarda neden vermiyorlar, en azından tedbir taleplerini incelemiyorlar diye sormuştum.
Aynı A.İ.H.M. neden İspanyanın bask bölgesindeki olaylara farklı, Türkiye'nin Güneydoğusuna farklı bakıyor?
|
Av.G.A |
Talep edilip de incelenmeyen konuları ve taraflarını yazar mısınız, AHİM'i sizin kadar iyi takip edemiyorum. Hukuki kararlar hukukçularla tartışılır. Biz burada bir önceki iletide söylediğim gibi olayın hukuki boyutundan çok sosyal ve siyasi yönünü katılan herkesle tartışıyoruz. En azından benim iletilerim bu yönde. Ama hukuki boyutunu da es geçmiyoruz.
https://www.hukuki.net |
av.senol |
Ben sadece A.İ.H.M'e biraz daha eleştirel açıdan bakmamızı tavsiye ediyorum ve bu yönde sorular sordum. Ama bunu yapabilmek için at gözlüklerini çıkarmak lazım...
|
Av.G.A |
Mahkemeler siyasi kurumlar değildir. Hukuk kurallarına göre karar verirler. İyi veya kötü eleştiriler kararları etkilemez, etkilememeli. AHİM'i de etkileyeceğini sanmıyorum. Eleştiriden ziyade kararlar tartışılıp hukuka ne derece uygun olduğu araştırılabilir. Bunu da gerekçeli yapmanız gerekir. Bir iddia da bulunuyorsanız gerekçelerini sıralayacaksınız. "Bence böyle" diyerek , "at gözlüğü eşşek gözlüğü çıkar" diyerek tartışma olmaz. Gerekçelerinizi yazın da ne demek istediğnizi anlayalım. Belki bilmediğimiz birşeyler öğrenip ikna oluruz.
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
AIHM'ye, Hristiyandirlar, Islamdan anlamaz, dogru karar veremez diyenlere bu karari veren 7 yargictan birinin Turk oldugunu hatirlatmak isterim. Asagida ispati. Dava kararinin ozetini buraya aliyorum.
Judgment was given by a Chamber of seven judges, composed as follows:
Nicolas Bratza (British), President,
Matti Pellonpää (Finnish),
Antonio Pastor Ridruejo (Spanish),
Elisabeth Palm (Swedish),
Riza Türmen (Turkish),
Marc Fischbach (Luxemburger),
Josep Casadevall (Andorran).
Summary of the judgment (Leyla Sahin dava kararinin ozeti)
Complaints (Davacinin sikayetleri)
In both cases the applicants complained under Article 9 of the Convention that they had been prohibited from wearing the Islamic headscarf at university. They also complained of an unjustified interference with their right to education, within the meaning of Article 2 of Protocol No. 1 to the Convention.
Miss Şahin further complained of a violation of Article 14, taken together with Article 9, arguing that the prohibition on wearing the Islamic headscarf obliged students to choose between education and religion and discriminated between believers and non-believers. Lastly, she relied on Articles 8 and 10.
Decision of the Court in the case of Leyla Şahin Article 9 of the Convention (Mahkemenin karari- AIHM karari)
(0)
Without deciding whether it was always the case that Islamic headscarves were worn to fulfil a religious duty, the Court noted that Miss Şahin’s decision was inspired by a religion or belief. Accordingly, it proceeded on the assumption that the regulations in issue, which placed restrictions of place and manner on the right to wear the Islamic headscarf in universities, constituted an interference with her right to manifest her religion.
(1)
There was a legal basis for that interference in Turkish law, as the case-law of the Constitutional Court made it clear that authorising students to “cover the neck and hair with a veil or headscarf for reasons of religious conviction” in universities was contrary to the Constitution. In addition, the Supreme Administrative Court had for many years taken the view that wearing the Islamic headscarf was not compatible with the fundamental principles of the Republic. Furthermore, it was beyond doubt that regulations on wearing the Islamic headscarf had existed well before the applicant had enrolled at the university. Students, particularly those who, like the applicant, were studying a health-related subject, were required to comply with rules on dress. In those circumstances, it would have been clear to Miss Şahin, from the moment she entered the University of Istanbul, that there were regulations on wearing the Islamic headscarf and, after the circular was published in 1998, that she was liable to be refused access to lectures if she continued to do so.
(2)
The Court found that the impugned measure primarily pursued the legitimate aims of protecting the rights and freedoms of others and of protecting public order. As to the “necessity” of the interference, the Court observed that it was based on two principles – secularism and equality – which reinforced and complemented each other.
(3)
Under the Constitutional Court’s case-law, secularism in Turkey was, among other things, the guarantor of: democratic values; the principle that freedom of religion was inviolable, to the extent that it stemmed from individual conscience; and, the principle that citizens were equal before the law. Restrictions could be placed on freedom to manifest one’s religion in order to defend those values and principles. That notion of secularism appeared to the Court to be consistent with the values underpinning the Convention and it noted that upholding that principle could be regarded as necessary for the protection of the democratic system in Turkey. It further noted the emphasis placed in the Turkish constitutional system on the protection of the rights of women. Gender equality – recognised by the European Court as one of the key principles underlying the Convention and a goal to be achieved by member States of the Council of Europe – was also regarded by the Turkish Constitutional Court as a principle implicit in the values underlying the Constitution.
(4)
Like the Constitutional Court, the Court considered that, when examining the question of the Islamic headscarf in the Turkish context, there had to be borne in mind the impact which wearing such a symbol, which was presented or perceived as a compulsory religious duty, could have on those who chose not to wear it. The issues at stake included the protection of the “rights and freedoms of others” and the “maintenance of public order” in a country in which the majority of the population, while professing a strong attachment to the rights of women and a secular way of life, adhered to the Islamic faith. Imposing limitations on freedom to wear the Islamic headscarf could, therefore, be regarded as meeting a pressing social need by seeking to achieve those two legitimate aims, especially since that religious symbol had taken on political significance in Turkey in recent years. The Court did not lose sight of the fact that there were extremist political movements in Turkey which sought to impose on society as a whole their religious symbols and conception of a society founded on religious precepts. It considered that the regulations concerned were also intended to preserve pluralism in the university.
(5)
It was the principle of secularism which was the paramount consideration underlying the ban on the wearing of religious insignia in universities. It was understandable in such a context where the values of pluralism, respect for the rights of others and, in particular, equality between men and women, were being taught and applied in practice, that the relevant authorities would consider that it ran counter to the furtherance of such values to accept the wearing of religious insignia, including as in the case before the Court, that women students covered their heads with a headscarf while on university premises.
(6)
As to the manner in which the university authorities had applied the measures, the Court noted that it was undisputed that in Turkish universities, to the extent that they did not overstep the limits imposed by the organisational requirements of State education, practising Muslim students were free to perform the religious duties that were habitually part of Muslim observance. In addition, the resolution adopted by Istanbul University on 9 July 1998 had treated all forms of dress symbolising or manifesting a religion or faith on an equal footing in barring them from the university premises.
(7)
Irrespective of the case-law of the Turkish courts and the applicable rules, the fact that some universities might not have applied the rules rigorously – depending on the context and the special features of individual courses – did not mean that the rules were unjustified. Nor did it mean that the university authorities had waived their right to exercise the regulatory power they derived from statute, the rules governing the functioning of universities and the needs of individual courses. Likewise, whatever a university’s policy on the wearing of religious symbols, its regulations and the individual measures taken to implement them were amenable to judicial review in the administrative courts.
(8)
The Court noted that by the time the circular was issued on 23 February 1998 there had already been a lengthy debate on whether students could wear the Islamic headscarf. When the issue had surfaced at Istanbul University in 1994 in relation to the medical courses, the university authorities had reminded the students of the applicable rules. Rather than barring students wearing the Islamic headscarf access to the university, the university authorities had sought throughout the decision-making process to adapt to the evolving situation through continued dialogue with those concerned, while at the same time ensuring that order was maintained on the premises.
(9)
In those circumstances and having regard in particular to the margin of appreciation left to the Contracting States, the Court found that the University of Istanbul’s regulations imposing restrictions on the wearing of Islamic headscarves and the measures taken to implement them were justified in principle and proportionate to the aims pursued and, therefore, could be regarded as “necessary in a democratic society”. |
selective |
sayın G.A
öncelikle bende başörtüsü yada sizin deyiminizle türban takmıyorum,hiçbir fikrin savunucusuda değilim,herkes kendi düşüncesine sahiptir.Kuran-ı Kerimi türkçe olarak okudum,ama sanırım siz onu okumamaışsınız ki neden kadınların başını örtmesi gerektiğini soruyosunuz.Ben ülkeleri karşılaştırmadım,yalnız bir müslümanın dinle ilgili bir davasına bir hristiyanın bakmasının sakıncalı olacağını yazdım çünkü kabul edersinizki islamiyeti bilmeyen yargıçlar onun emrini nasıl anlayıp karar verecekler,kişinin hissettiklerini yada onun takmasının ne anlama geldiğini bilmiyolar.
türbanı başörtüden nasıl ayırt edecesiniz,kimler türbanlı kimler değil,kimler sakallı kimler değil ,kimler sağ kulağına küpe takmış kimler takmamış,kimler uzun saçlı kimler değil kimler kırmızı,yeşil,sarı fular takmış kimler takmamış bu nedir biliyomusunuz bölücülük.Burda hukuki sorunları tartışalım bırakın dini soruları din adamları çözsün
|
Lawless1 |
Sayin Selective, AIHM kararini veren yargiclardan biri Turk idi, ismi de Riza Türmen. Karari alan 7 yargictan biri Turk Musluman. Bu yuzden bu mahkemeyi bir Hristiyan butun olarak takdim etmek dogru olmuyor. Kararin ozetini okuyun, Turkiye ve Muslumanligi anladiklarini goreceksiniz.
Leyla Sahin davasinin gosterdigi gibi Turban sadece dini bir soru olmaktan cikmis, hukuki boyutu da olan, cok boyutlu bir soruna donusmustur. Burada tartisilmasi gayet olagandir. Sayin Senol, AIHM uyelerinin gulecegini degil, eger Turkce'yi okuyabilseler, bu yazilanlari ilgi ile izleyeceklerini tahmin ediyorum. Uzerinde kafa yorduklari ve karar verdikleri bir konunun toplumsal boyutu, ulkenin insanlari tarafindan konusulunuyor.
Selective, Onceki yazinizda ornek olarak rahibeleri vermissiniz. Bu dogru bir karsilastirma degil. Biz kamu alanindan, sade vatandastan bahsediyoruz, rahibelerin kiyafetleriyle, kilise ya da camiyle degil derdimiz. Diyanet baskaninin kafasina taktigi sariga kimsenin karismaya niyeti yok. Biz diyoruz ki sarigi, turbani lutfen camide birakin, TBMM'ye getirmeyin. Butun patirti da bundan cikiyor, din ve devlet ayirimini hazmedememis bir toplumla karsi karsiya oldugumuz icin.
Diger hataniz ise bir hac ile turbani kiyaslabilmek. Hac takmayan hristiyan, "sozde hristiyan" olmuyor, hac takmayan kadin "ahlaksiz, namussuz" olmuyor. Kisinin dindarligi hac ile olculmuyor. Ama Turban, Turkiyede bir kadinin namusuna kilitlenmis halde. Bir tel sac gostermesin diye obsesif bir sekilde baglanan Iran usulu turban simgenin otesinde.
Commodore, turbanin Umraniye'de 200$ oldugunu yazdi ki bu isin cigirindan ciktigini ispatliyor, ama siz bunlari "komik" buluyor, bizleri atmosferdeki ozon deliklerini tamire davet ediyorsunuz. Trenleri raylarinda tutabilsek, uzaya da cikacagiz.
Kuran'i okumaya gelince, Turkce ya da Ingilizce cevirisinde kelimeler erozyona ugruyor. "Basortu" ayetini Commodore dikkatle arastirdi, ve keliminin "takva" oldugunu buldu. Bunun da, gunumuz manasiyla bir "Sal" oldugunu acikladi. Sal bilirsiniz basa pek ortulmez, omuzlara alinir. Takvanizi gogsunuzun uzerine cekin diyor ayette. Siz bunun "Sac" ve "Bas" olduguna inaniyorsunuz. Diyelim siz haklisiniz, o taktirde, neden hic biriniz su basit sorulara cevap vermiyorsunuz.
Kuran'da tek bir kadinin sahitligini gecersiz sayan ayetlerde var biliyorsunuz. "Ozgurlugu" kimse tek tarafli verdirtmez, Sayin Selective, sizin "turban" mantiginizla, Kuran hukumlerinin digerlerinin de gecerli olmasi lazim - evet, 4 kadinla evliligin de! Commodore, ve Ragip Atay defalarca sordu, ben tekrarliyorum. Turban varsa, kadinin sahitligi de yok oluyor, lutfen bir Avukat bayan olarak icine dustugunuz gafleti aciklar misiniz?
|
Av.Ragıp Atay |
arkadaşlar daha önce de yazdım. provake ediliyoruz. devamlı aynı kişiyle muhatap oldunuz mu? her yanıtlamadan sonra başka biri gelip türban, demokrasi, insan hakları deyip gidiyor. En basit sorularımıza dahi yanıt yok. Dün yine bir kardeşimizi kaybettik. İnsanca yaşama uğruna, insanların kafese tıkılamayacağını protesto etme uğruna, F tipi cezaevlerinin insan onuruyla bağdaşmayacağını dünyaya göstermek için kendini feda etti.
Bizim türbancılardan ses yok. demokrasiyi bir avuç bez parçası ya da üç tel saçın başkaları tarafından görünüp görünmemesine bağlayanlar, nerdesiniz. Adil yargılanma hakkı deyip Guatemala dan örnek verenler, Türkiye de olanlara niçin sessiz kalıyorsunuz.
|
Lawless1 |
Sayin Ragip Atay, Benim bu konuyla ilgili bilgim cok az, yanlis soru sorarsam affedin. F tipi cezaevlerinin, yatakhane tipi eski cezaevlerinin yarattigi sakincalari onledigini duymustum bu dogru degil mi? Hucrelerin boyutlari ne kadar biliyor musunuz?
|
Av.G.A |
Sayın selective,
Kur'an-ı Kerim'in Türkçesini bende okudum. Zaten başka dilde yazılanını anlamıyorum. Ama ben kadınların başlarını örtmesini emreden bir hüküm göremedim. Lütfen siz gösterin bana. Bir de (eğer gösterebilirseniz) gösterdiğiniz hükmün gerekçesi ne olabilir veya din alimleri bu hükmün gönderilmesiyle Tanrı'nın neyi amaçladığını yorumlayabilmişler mi bunları merak ediyorum. Yardımcı olun öğreneyim. Sorularımı kestirip atmayın. Sizin gibi din bilgisi yüksek bir arkadaşımızdan faydalanmak istiyorum.
https://www.hukuki.net |
bonita |
Ben bir konunun bu kadar tartışılmasını bu kadar sorun haline getirilmesini insan zekasına hakaret olarak algılıyorum.Hayatı bu kadar basit noktalara indirgeyip sonra onun üzerinden felsefe yapmak bana basit geliyor.İnanan inanır,inanmayan inanmaz.Dış görünüşle,giyimle kuşamla müslüman olunmaz.Müslümanlık yürektedir.Diğer dinlerde öyle.Bugüne kadar okuduğum tüm din bilgisi derslerinde silah zoruyla şarap içmenin günah olmadığı öğretildi bana.Aynı şekilde başkasının zoruyla mecburen başörtüsünü çıkarmakta.Peki biz niye bu kadar sorun haline getiriyoruz bunu.Bir takım güçlerin aynı konuyu ısıtıp ısıtıp önümüze vermesine neden izin veriyoruz.
Ben buna kızıyorum işte.
Ayrıca,Kur'an-ı Kerim'i ben de okudum ve kadınların hortlak gibi kıyafetlerle gezmesi gerektiği yorumuna varamadım.Artık insanların beyinlerini kullanmasının vakti geldi.Düşünmekten,yeniliklerden korkmamak gerek.Yıllardır yapılan ezbere tartışmalarla bir yere varılamıyor işte.Azıcık üzerinde düşünmek gerek.Neyin kavgasını veriyoruz? 40 derece sıcaklıkta,bunaltıcı güneşin altında yürürken üzerinde simsiyah bir çarşafla gezmenin zorluğunu düşünmüyor kimse.İnsanların türbandı değildi diye tartışmalara sokulmasına,bölücülüğe engel olmak gerek.Sırf mollaların bencilliği yüzünden genç kızların kadınların bir kafese kapatılması hiçte adil değil.Ya yarım yamalak bir hayat yaşamak zorunda bırakılmaları...
Din toplum düzenini sağlamak ve korumak için yaratılan birşeydir.Amacı dışında yorumlanmamalıdır.Din hayatı kolaylaştırmak için vardır.İnsanlara eza vermek için değil.Lütfen dini inançla başka şeyleri birbirine karıştırmaktan vazgeçin.
|
av.senol |
arkadaşlar daha önce de yazdım. provake ediliyoruz. devamlı aynı kişiyle muhatap oldunuz mu? her yanıtlamadan sonra başka biri gelip türban, demokrasi, insan hakları deyip gidiyor. En basit sorularımıza dahi yanıt yok. Dün yine bir kardeşimizi kaybettik. İnsanca yaşama uğruna, insanların kafese tıkılamayacağını protesto etme uğruna, F tipi cezaevlerinin insan onuruyla bağdaşmayacağını dünyaya göstermek için kendini feda etti.
Bizim türbancılardan ses yok. demokrasiyi bir avuç bez parçası ya da üç tel saçın başkaları tarafından görünüp görünmemesine bağlayanlar, nerdesiniz. Adil yargılanma hakkı deyip Guatemala dan örnek verenler, Türkiye de olanlara niçin sessiz kalıyorsunuz.
Arkadaşım ben burdayım, ayrıca başka başka kişilerin yorum yapması sizi neden provake ediyor anlayamadım. F tipi cezaevleri insan onuruyla bağdaşmadığını söylüyorsunuz, dünyada bizimkiler kadar rahat ve lüks cezaevleri nerede var acaba. Bence asıl provakatörler F tipini bahane edenler.
Bende anlayamıyorum insanların Türkiye de olanlara sessiz kalmalarına. Ne yaman çelişkiler oluyor; kendilerini kentlerinin belediye başkanı gören şahsiyet(siz)ler, teröristlere taziye ziyaretine gidiyorlar, bunların sözde lideri olan şahsiyet(siz) hapisten talimatlar yağdırıyor ve kimse tepki vermiyor.
F tipi bahane, teröre destek şahane...
|
Av.G.A |
Arkadaşlar F tipi cezaevi konusunu isterseniz yeni bir foruma taşıyalım. Bu forum ile ilgili bir konu değil. O zaman bende F tipi cezaevi hususunda müsbet görüşteki fikrimi savunabilirim.
https://www.hukuki.net |
Av.Ragıp Atay |
ŞERİAT İSTEMEYEN AMA LAİKLERE SÖYLEMEDİĞİNİ DE BIRAKMAYAN VE DEMOKRASİ HAVARİSİ KESİLEN BİRİNİN KONUŞMASI
…parti demokrasiye saygılı olacak
ve hep böyle kalacaktır. Bu parti gerilim yaratacak
kadar salak değildir. İlk fırsatta iktidarın
nimetlerini halka sunacağız. Ve bu onurun
tek sahibi olacağız. Şeriatın gelmesi
için çalıştığımızı söyleyenler güç odaklarına
yakındır. Üzülerek söylüyorum, belki de kan-
dırmak için daha yalanlar atacaklar. Siyaset kavga-
lı olacak. Olsun varsın. Biz Müslümanlar, laik-
lere düşman değiliz. Ortalığı karıştıran kişi-
lerin hakkından gelmesini biliriz!
ne kadar güzel bir konuşma. ama bir kez de, birer satır atlayarak okuyun
|
Saltuk |
Sayın Av.senol
Merhaba,
18.08.2004 tarihili yazınızda (yanlış anlamadıysam) Nal' a da Mıh' a da vurmuşsunuz.
Özetle "Tartışmaya açmak istediğiniz konu nedir?"
Saygılarımla
Saltuk |
av.senol |
Sayın saltuk o yazım 2 bölümden oluşuyor,
1. Bölüm' arkadaşlar daha önce de yazdım. provake ediliyoruz. devamlı aynı kişiyle muhatap oldunuz mu? her yanıtlamadan sonra başka biri gelip türban, demokrasi, insan hakları deyip gidiyor. En basit sorularımıza dahi yanıt yok. Dün yine bir kardeşimizi kaybettik. İnsanca yaşama uğruna, insanların kafese tıkılamayacağını protesto etme uğruna, F tipi cezaevlerinin insan onuruyla bağdaşmayacağını dünyaya göstermek için kendini feda etti.
Bizim türbancılardan ses yok. demokrasiyi bir avuç bez parçası ya da üç tel saçın başkaları tarafından görünüp görünmemesine bağlayanlar, nerdesiniz. Adil yargılanma hakkı deyip Guatemala dan örnek verenler, Türkiye de olanlara niçin sessiz kalıyorsunuz. 'ragipataydan alıntıdır.
2. bölüm de kendi görüşlerim 'Arkadaşım ben burdayım, ayrıca başka başka kişilerin yorum yapması sizi neden provake ediyor anlayamadım. F tipi cezaevleri insan onuruyla bağdaşmadığını söylüyorsunuz, dünyada bizimkiler kadar rahat ve lüks cezaevleri nerede var acaba. Bence asıl provakatörler F tipini bahane edenler.
Bende anlayamıyorum insanların Türkiye de olanlara sessiz kalmalarına. Ne yaman çelişkiler oluyor; kendilerini kentlerinin belediye başkanı gören şahsiyet(siz)ler, teröristlere taziye ziyaretine gidiyorlar, bunların sözde lideri olan şahsiyet(siz) hapisten talimatlar yağdırıyor ve kimse tepki vermiyor.
F tipi bahane, teröre destek şahane...'
Ama olaylara tek taraflı bakmamaya ve kime dokunduğunu da düşünmemeye dikkat ederim. Doğru tektir, senin benim onun doğrusu olmaz. Kime dokunur onu bilemem.
|
berrak |
merhaba,cevap geç oldu üstelik tamda istediğim gibi araştıramadım,ama araştırdığım kadarıyla aktarayım,gerçi anladığım kadarıyla ben ne yazsam siz aynı şeyleri söylemekte direneceksiniz,bizim toplumda genel olarak insanların biribirine karşı tahammülsüzlüğü vardır ya,onu aşmadık,sanırım bu kafalarla aşılacak gibide değil,
türban= İnce kumaştan yapılmış, başı sıkıca kavrayan bir tür baş örtüsü.
günümüzdeki analmı başörtüsü bizimde kullandığımız ve anladığımız anlamda başörtüsü
Nur Suresi (24. sure) 31. ayet
Diyanet Meali 24-31. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
Elmalılı Meali 24/31-Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayın babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz.
Yaşar Nuri Meali 24/31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsiyet organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zinetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacal yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, hepiniz topluca Allah'a tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz.
Ahzab Suresi (33. Sure) 59. ayet
Diyanet Meali 33-59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına (bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman) dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Elmalılı Meali 33/59-Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerinden (cilbablarından) üzerlerini sıkıca örtsünler! Bu, onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah, çok bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.
Yaşar Nuri Meali 33/59 Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
yukarıdaki kuran meallerindede açıkça anlaşıldığı gibi ortada bir başörtüsü var ve bunuda yakaların örtülmesi şeklinde tarif edilmiş..eskiden kadınlar başlarını örterlerken yakalrı ve gerdanları görünürmüş ve gerdanlarına takı takarlarmış,bunu üzerine başörtülerinizi yakalarınızı kapatacak şekilde kapatın ayeti inmiş.bunuda şu anda kitabın isimini hatırlamıyorum,ama prof.Dr.Hayrettin karaman adlı bir yazarın kitabından okudum....
konuyla ilgili başkada bişey yazmayacağım,ben herkesin fikirlerine saygı gösteriyorum,umarım insanlar fikir özgürlüğü konusunda biraz daha hoşgörülü olmayı öğrenirler..
|
Av.G.A |
Bir konuyu tartışırken karşı taraf ikna olmuyorsa bu hoşgörüsüzlük değildir sayın Berrak. Eğer öyle ise kendinizi de hoşgörüsüz olarak nitelemeniz gerek. Bu tür söylemlere girmeden tartışacaksak devam edelim. Siz bilgilerinize emin olmadan kulaktan dolma yazıyordunuz. Benim zorumla bir konuyu araştırıp haftalar sonra getirebildiniz. Bu ayetleri yazacağınızı biliyordum. Klasik gerekçe olduğu için ezbere biliyorum bunları. Azhab Suresinin 33. ayetinin konuyla alakası yok. Surenin bütününü okursanız bu ayetin hikmetini anlarsınız. İslam ve tarihi ile biraz ilgilenenler bunu ayettende çıkarabilirler. Bu örtünme veya türban ile ilgili kullanabileceğiniz , genelleme yapabileceğiniz bir ayet değil.
Nur suresinin 31. ayetine gelince bu ayete hiç bir itirazım yok. Fakat şu soruları sıralama ihtiyacı duyuyorum.
1) Zinet'ten kasıt nedir?
2) Bu ayet Kur'an'ın günün koşullarına göre değişebilir ayetlerinden midir?
3) Siz Kur'anda türban ayeti var demiştiniz. Türban bu ayetin neresinde? Örtünme sadece türbanla mı olur? Boyun kısmı fular ile kapatılmış şapka örtünme için yetersiz midir?
4) Saç, zinet midir? Saçın bir telinin gösterilmemesi bu ayette yazıyor mu?
5) en önemlisi lütfen bu soruma cevap verin bu ayetin hikmeti nedir?
6) Kadının zineti (eğer süs ise) yoksa takmıyorsa, türban takmasına gerek var mıdır?
Bu soruları basitçe sordum ( gerekçesini çook yukarılarda yazmıştım) bazıları komik gelebilir. Verilecek cevapları merak ettiğim için soruyorum.
Saygılar
https://www.hukuki.net |
berrak |
ben size gidipte yeni ayet getiremem herhalde,elbette bu ayetleri yazacaktım,hem haftalardır araştırmıyorum,pek araştıramadım dedim ya,malumunuz ben avukatım ve işlerim oluyor....
zinet süs demek,
ben sorularınıza tek tek cevap vermek istemiyorum,
okuduğum ve anladığım kadarıyla örtünün amacı erkeklerin dikkatini çekmeyecek şekilde,giyimle bir bütün olarak örtünmek gerek,yoksa sadece başörtmeyle örtü ayetinin tam kasedilmediği islam alimlerince belirtilmiş.türban veya başörtüsü aynı anlama geldiğini daha doğrusu günümüzde aynı anlamada kullandığımızı söylemiştim.
sorularınız gerçekten komik.....
ben ne yazarsam yazayım sizin içine girdiğiniz o kalıplardan çıkmayacağınızı biliyorum....insanların özgürce düşünmesini nedense hazmedemediniz gitti...
|
alisinkay |
Yılların kısır döngüsü ve aynı kısır döngü devam ediyor kimler türban takıyor.
1. Türbanı siyasi amaç için kullananlar
Buna bir örnek 98 yılı Türban davasını temel hak ve özgürlükler çerçevesinde değerlendiriyoruz.Türbanlı arkadaşlar okula girerken türbanlarını çıkarmaları istendi onlar sınıftan çıktı biz de destek olmak için çıktık ardından aynı arkadaşlar ikinci öğretimle beraber derse girdi çünkü ikinci öğretimde henüz ses çıkarılmıyordu.
2. örnek aslında bir soru bu hükümet gelmeden önce her hafta hemen hemen her üniversite de bir türban eylemi olurdu.Kendi görüşlerini yansıtan bir siyasi parti iktidarda arkadaşlar 3 kasımdan bu yana kaç türban eylemi işittiniz.Oysa üniversiteye yine giremiyorlar.
Türbanı dini inancın bir gereği olarak düşünenler
Bu arkadaşlar herşeyin farkında lisede de türban takıyordu kimisi lieye dahi gitmedi kimisi imam hatip liselerini tercih etti.1. örnektekinden farklı olarak lise de açık dolanıp üniversiteye gelince eylem yapmadılar hep kapalıydılar.Belli bir ideolojileri olsa da benim görüşüm dini inançlarını yaşamaları yönünde
ve gelenekler nedeni ile Kuranı kerimden yada hadislerden haberi olmadan değerlendirme ihtiyacı bile duymadan türban takanlar
en büyük örnek ilçede yaşayan elleri toprakla haşır neşir olmaktan nasırlanmış süslenip püslenip gezinmesini bilmeyen kendini ailesine adamış vefakar anadolu kadını anam
1. gruptakiler malesef 2. ve 3. gruptakilere en büyük kötülüğü yapanlar bence ayrıca sevgili berrak'ın yazdıkları da sadece surelerin alıntısı yorumsuz ve sanırım burada da onların tesfirini yapabilecek kadar dini bilgisi bir arkadaşımız yok İnanan bir Müslüman içinse ayette yazılanın yoruma açık değilse yorumu yapılmaz bu bir inanç meselesidir.Sadece işitilir ve itaat edilir.
Şu andaki düzeni olduğu gibi destekliyorum siyasi bir araç halini aldığı için ama türbanlı arkadaşlar bu provakötörleri uzaklaştırabilirlerse sanırım herşey daha çabuk ve diledikleri şekilde düzelir.Kaygılar var ve normal
Yapamam deme yapan senden iyi değildir |
Av.G.A |
Avukat Hanım,
ben sizin düşüncelerinizi net bir şekilde öğrenmek için sorular soruyorum siz hazmedemediğimi sanıyorsunuz. Sizin benim düşüncelerimi hazmedebildiğiniz ne malum? Ya sizin kalıplarınız ne olacak siz çok mu kalıp değiştirirsiniz veya kalıbınız mı yok? Kalıptan çıkmak nedir? Ben inandığım şeyleri savunup sizi veya sizin görüşünüzde olanları ikna etmeye çalışıyorum. Kafanıza silah dayamadım. Soru soruyorum cevap veremiyorsunuz? Cevap veremediğiniz konulara inanmanızı yadırgıyorum. Türban ile örtünmenin aynı şey olmadığını hele hele de baş örtüsünün aynı şey olmadığını uzun uzun yazdık çizdik. En başa dönmeyelim. En başta yazdıklarımız yine unutuldu. Biz örtünmeye ya da baş örtüsüne karşı olmadığımızı anlattık. Ailemizden de başörtüsü kullananlar olduğunu yazdık. Baş örtüsünün görev icabı veya bulunulan konum icabı veya bir takım işlemler esnasında v.b durumlarda her yerde takılamayacağını anlatmaya çalışıyoruz. Yoksa isteyen evinde veya özel işinde istediğini takar ,istediğini giyer. Sizin beni çok iyi anladığınızı biliyorum fakat bir inat uğruna düşüncelerimi çarpıtıp sanki bütün hayatta örtünme karşıtı gibi söylemler içine giriyorsunuz. Savınızın gerekçelerini soruyoruz cevap yok. Sorduğum sorular komik değildi aslında. Soruların cevaplarının ortaya çıkaracağı durum bir karamizah. Komik olan kısmı buydu. Size bir kaçış kapısı bırakmıştım onu da hemen açtınız.
Size işlerinizde başarılar.
https://www.hukuki.net |
Lawless1 |
G.A., Arkadasim, Hic bir sordugun soru komik degildi, uygar bir bicimde tartismayi yurutmeye calistin. Ama acaip bir cevap, ve tavirla karsi, karsiya kaldin. Insani vaktini harcadigina pisman ediyorlar degil mi? Sorularindan, 3.cusu benim dikkatimi cekti. Cok haklisin, Neden fular ve sapka kullanilmiyor? Basi ve boyunu korumak ise amac, onemli olan fonksiyon. 2.ci sordugun sorunun cevabini ben de merak ediyorum. Ragip Atay da ayni seyi sordu, ama cevap gelmedi. Sana zinnetin diger manasini yazacagim sonra.
Alisinkay, Tartismaya yol acan Iran-vari Turban ve Turkiye'yi dava eden kadinlardi. Anadolu kadininin ve buyuklerimizin basortusune herkesin saygisi var. Bahsettiginiz Anadolu kadini, sac gozukmesin diye yazmasiyla ugrasmaz, Turkiye'yi de AIHM'ye suruklemez. Aslinda kimse turban'a da laf etmiyor, turban TBMM;ye girecegim dedigi zaman problem cikiyor. Laiklige saldirdigi icin turban dusman haline geliyor.
Kur'an'i, hadisleri incelemek ise su yonden faydali: insanlarin neye nicin inandiklarini anlayabilmeleri icin. Hristiyanlar kutsal kitaplarini her hafta okuyorlar, paragraf paragraf tartismasini yapiyorlar. Islam'da bu gelenek yok. Turkler, Araplardan da bagnaz bir bicimde, dinlerini anlamadan ibadet ediyorlar. Kur'an sadece Imam Hatiplerde okunacak kitap degildir, kendine Musluman diyen herkesin evine, anlayacagi dilde kopyasini alip, okumasi, anlamasi gereken bir kitaptir.
|
Lawless1 |
Turkler, Araplardan da bagnaz bir bicimde, dinlerini anlamadan ibadet ediyorlar.
Herkesten ozur dilerim. Yukardaki cumle de buyuk hata var. "Bagnaz" kelimesi yanlis. "Bilincsiz" demek istemistim.
|
commodore1tr |
Irak İslami Ordusu adlı örgütün, Fransa'daki başörtüsü yasağının kaldırılmaması halinde ellerindeki 2 Fransız gazeteciyi öldüreceklerini açıklaması, Paris yönetimine geri adım attırmıyor. Son olarak Fransa Hükümet Sözcüsü Jean-Francois Cope, bu Perşembe günü yeni öğretim yılının başlamasıyla birlikte yasanın yürürlüğe gireceğini açıkladı.
Irak İslami Örgütü, daha önce de İtalyan bir gazeteciyi kaçırmış ve İtalyan birliklerinin Irak'tan geri çekilmesini talep etmişti. İtalya'nın, verilen süre içinde askeri kuvvetlerini Irak'tan çekmemesi üzerine gazeteci öldürülmüştü.
Fransa'da söz konusu yasa; başörtüsü, Yahudiler'e ait kipa ve Hristiyanlar'a ait büyük haç gibi dini sembollerin okullarda kullanılmasını engelliyor.
Vatan gazetesi
Bizim "radikal İslamcılar" yıllardır bağırırlar 'Türban siyasi bir simge değil, demokratik haktır" diye...
Ama onlara tekzip iki Fransız gazeteciyi kaçıran "Irak İslami Ordusu"ndan geldi:
- Fransa okullardaki türban yasağını kaldırsın, gazetecileri serbest bırakalım...
Zaman'ın, Vakit'ın, Yeni Şafak'ın ve Türkiye'nin "türban savunucusu" keskin kalemleri; sorum size:
- Eğer türban bir "siyasi simge" değilse, o zaman Irak İslami Ordusu bu eylemi "şenlik olsun" diye mi yaptı?
TÜRBAN SİYASİ SİMGEDİR GERİSİ BOŞ LAFTIR
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
ANİBUS |
tübanın devlette yasak olsa bıle özel üniversitelerde serbest bırakılması gekti söylenm
özel diye bilinen vakıf üniversiteleri de devlet denetimine ve yaptırmına tabi dir. üniversiteler laik kurumlardır ve ister devlet ister vakıf olsun üniversitelere türbala girmek kabuledilemez. bu sadece üniversiteler için değil bütün kamu alanları için de geçerlidir. bu konunun tartışılması bile yanlıştır. bunun inançla alakası yok sadece siyasi amaclı faaliyetlere karsıdır. demokratık , laik cumhuriyete ve bunun kurucusu atatürke ve yasadığımız çağ'a bir borç ve görevdir.
inandığı için türban takan insanlara sözüm yok fakat farklı amaçlar var ortada.
|
denizindelisi |
Simdi laikliğe karsı olan ve türbanı savunanların öne sürdüğü tezlere bakalım :
1) Laiklik dinsizliktir.
2)Devlet laik olabilir, birey laik olamaz.
3)Laik rejimde devlet dine,din devlete karısmamalıdır.
4)Kamu alanında türban kullanmak serbest olmalıdır.Çünkü bu bireysel özgürlüktür.
5) Üniversitelerde türban ögrenciye serbest olmalıdır cunku ögrenci kamu calısanı degil, kamu hizmeti alandır.
6) Türkiye de müslümanlarda baskı altındadır.
Simdi de bu tezlerin altısının da yanlıslıgını yazalım:
1) Laiklik dinsizlik degildir, yönetimin meşruiyetinin ve isleyişinin din dısı kurallara dayanmasıdır. Sadece kendi vatandasları oldugu icin farklı inanc sahiplerine esit davranmasıdır.
2) Bireyde laik olabilir. Laik devletten yana olan birey laiktir.
3) Laik devlette din devlete karısamaz; ama devlet baska inanc sahiplerini baskı altına alma egilimindeki dinci ve mezhepsel davranısları sınırlayabilir.
4) Devlet herhangi bir inancı temsil etmediği icin ve türban dinsel bir simge oldugu icin kamu alanında kullanılamaz.
5) Üniversitelerde türbanın serbest bırakılması türban takmayan kızların dinsiz, imansız,iffetsiz,ahlaksız suclamalarıyla karsı kalmasına ve genel guvenliğin zedelenmesine yol acar.
6) Türkiyede müslümanlar ve diğer butun din mensupları ibadetlerini yapma guvencesine sahiptir.
EMRE KONGAR
NUR SURESİ-31 Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar. Süslerini/zînetlerini, görünen kısımlar müstesna, açmasınlar. Örtülerini/başörtülerini göğüs yırtmaçlarının üzerine vursunlar. Süslerini şu kişilerden başkasına göstermesinler: Kocaları yahut babaları yahut kocalarının babaları yahut oğulları yahut kocalarının oğulları yahut kardeşleri yahut erkek kardeşlerinin oğulları yahut kız kardeşlerinin oğulları yahut kendi kadınları yahut ellerinin altında bulunanlar yahut ihtiyaç içinde olmayan erkeklerden kendilerinin hizmetinde bulunanlar yahut kadınların kaygı duyulacak yerlerini henüz anlayacak yaşa gelmemiş çocuklar. Süslerinden, gizlemiş olduklarının bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, Allah'a topluca tövbe edin ki kurtuluşa erebilesiniz!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
NUR SURESİ-31-Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayın babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz.
Elmalılı M. Hamdi Yazır Meali
NUR SURESİ-31 Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tâbi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
Diyanet Meali
bas ortusu bir özgürlük meselesi değildir..
ne yazık ki siyasi bi ifadeye donusmustur..ne yazık ki cunku..bu kuran inanısına terstir..
sorun siyasi ifadeyede donusmesi değil aslında..
dinin istismara acık bir konu olmasından dolayı,ve insanları yüzyıllardır oldugu gibi din ile,dini gereklilikleri yerine getirmemekle.,inanmamakla sucluyan bir anlayıs olmasından kaynaklanan bir durum var ortada..
bu yuzden baş ortusune kamu kuruluslarında karsıyım..ne kadar yasaklara karsı olsamda..
baş örtüsü özgürlüğü diye yırtınanlar önce dinlerini ögrensinler...
peruk takıp okula gelen zihniyetin cahilliğine gülüyorum..
|
idealist |
Sayın denizdelisi biz yasaklayıcı düşüncelelre nereye varırızki?Yasaklar bu işleri daha çekici hale getirmezmi sizce.Bence serbest olsa bugün başörtüsü deyip eylem yapanaların çoğu başlarını açacaktır.Açmayanlar ise yaşam feleseleri gereği olarak bunu benimsemiş olacakalarından istismar oratadan kalkmış olacaktır. |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 07:11:31 |