 |
03/08/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
USUL HUKUKU SORUNLARI 1 |
Av.Fırat Bayındır |
Başka şehirlerdeki adliye uygulamaları nasıl bilmiyorum ama davalarımın olduğu adliyelerde mahkemelerin ve avukatların özellikle son bir kaç yıldır USUL HUKUKU kurallarına pek bağlı kalmadıklarını gözlüyor ve düşünüyorum.
Her celse her iki taraf da rahatlıkla yeni belge sunuyor, iddia ve savunmasını genişletiyor. Ya karşı taraf itiraz etmiyor ya da etse dahi mahkemece ciddiye alınmıyor. Cevap süresine uyulduğunu artık hiç hatırlamıyorum. Son moda olarak da bol bol kesin mehil alıyoruz. Elhak buna çok dikkat ediyorlar.Ama allahaşkına karşı avukatın bir beyanına veya dosyaya gelen bir belgeye karşı beyanda bulunmak için kesin mehil verilmesi de ne oluyor. Örneğin bir trafik kaydı celp ediliyor. Kaydın dava konusu ile ilgisi yok. kesin mehil içinde de beyanda bulunmadım Müeyyidesi var mı, varsa nedir? Ya da kesin mehil dışında her zaman bu konuda beyanda bulunamaz mıyım?
Bir örnek daha:
adam yakalandığı ölümcül hastalıktan henüz ölmeden eşi vasi tayini için mahkemeye başvurup, aynı tarihte daha vasi tayin edilmeden vesayeten kocası adına dava açabilir mi?
bir başka örnek:
avukat,velayeten aldığı vekaletname ile dava açıp, süreç içinde reşit olan adına yine eskiden velayeten verilmiş vekaletnameyi kullanılarak ek tazminat davası açabilir mi? Davanın velayeten açıldığı ancak dava tarihinde küçüğün reşit olduğu ortaya çıkarsa velayeten dava açan babanın davacı ehliyeti var mıdır?ve mahkemede buna itiraz edilirse asıl davacıdan vekaletname ibrazı için avukata süre verilir mi?
Usul hataları yüzünden yaptığınız temyizlerde ne kadar başarılı oldunuz?
Lütfen düşüncelerinizi ve örnek olaylarınızı anlatınız. Ki usul sorunu düşündüğüm kadar vahim mi hep beraber anlamış oluruz.
Tüm hukukçu dostlara kolaylıklar diliyorum.
ceteris paribus |
avukat62 |
Biz kamu hukukçları da aynı şekilde idari yargıdaki uygulamalardan muzdaribiz. Şöyle ki, İdare Mahkemelerinde ve Danıştayda kurumumuz aleyhine açılan iptal ve tam yargı davalarında bir sürü usul hataları yapılıyor ve biz bu usul hatalarına savunmalarımızda yer vererek davaların usulden reddini talep ediyoruz. Ancak mahkemeler, bırakın davaları usulden reddetmeyi, usul ititrazlarımıza lûtfedip bir cümle ile dahi değinmiyorlar.
Mesela, Valiliğin yaptığı bir işleme karşı Bakanlık aleyhine veya Bakanlık ile birlikte Valilik aleyhine dava açılıyor. Oysa Bakanlığın işleme hiç bir dahli yok. İki kurum aleyhine tam yargı (tazminat) davası açılıyor. Mahkeme kurumları tazminata mahkum ediyor, ancak bu tazminatın ne kadarını hangi kurumun ödeyeceği meçhul. Bunun gibi bir sürü usul hatası yapılıyor ancak maalesef Mahkemelerden usule ilişkin bir netice alamıyoruz.
Bu uygulamalar da beraberinde bir sürü olumsuzluklara sebep oluyor. İşlemi tesis eden kurum açılan davaya karşı savunma yapamıyor. Hiç ilgisiz bir kurum dava ile muhatap olduğundan, yeterli savunma yapılamıyor ve bu sebeple davaların kaybedilmesi ile karşı karşıya kalınıyor.
Bilindiği üzere, idari yargılama hukukunda usul kamu düzeninden olup, taraflar ileri sürmese dahi mahkeme bunları kendiliğinden gözetmek mecburiyetindedir. Ama dediğim gibi, mahkemeler bu usul itirazlarımıza, bir cümle ile de olsa "idarenin usul itirazı şu sebeple yerinde görülmemiştir" gibi bir gerekçe ile kararlarında yer vermemekte.
DeFacto |
Bugünün tarihi: 03/08/2025 11:08:59 |