tam yargı - ÇARESİZİM! |
Av.Yiğit |
Davacıların yakını cezaevinde bihakkın tahliyesinden iki gün önce mide kanaması geçiriyor. Apar topar hastaneye götürülen mahkuma nöbetçi doktor nöbetçi olmasına rağmen hastanede bulunmadığından müdahale edilemiyor. Nöbetçi hemşire nöb.doktora telefon ediyor, doktor iğne yap gönder diyor. İğnesi yapıldıktan sonra cezaevine gönderilen hasta mahkum aynı şikayetle 1 saat sonra tekrar geliyor. Yine doktor yok yine hemşireye telefonla talimat veren doktor bu kez serum tak gönder diyor. Hasta mahkum 15 dk. sonra tekrar hastaneye getiriliyor. Yine doktor yok. Hemşire tekrar doktoru telefonla arayarak talimat alıyor. Bu kez serumuna iğne yap gönder diyor. Yediği iğnelerle geceyi uykuda geçiren mahkum tahliye olacağı gün fenalaşarak ceza evine mide kanamasından ölüyor.
Doktor Çanakkale Ağır Ceza mahkemesinde Yüksek Sağlık Şuası raporuyla 6/8 oranında kusurlu bulunup cezalandırıldı. Dosya şuan temyiz de. Henüz kesinleşmedi. Bu meyanda ceza davası devam ederken İdare aleyhine tam yargı davası açmıştık. Sorun şu? Geride kalan eşi için 5 milyar maddi tazminat talep etmiştik. Ancak bilirkişi eşi için 19.000.000.000 TL. hesap çıkardı.
İdari davalarda fazlaya dair hak ve alacaklar saklı tutulamadığından mahkeme de taleple bağlı olduğundan muhtemelen 5 milyar maddi tazminata hükmedecek. Geri kalan 14 milyarlık destekten yoksun kalma tazminatı idareden talep edilebilir mi? Yada doktor aleyhine ayrıca adli yargıda kişisel kusuru nedeniyle tazminat davası açılabilir mi? Uzamış ceza zamanaşımı henüz dolmamış ve ceza kararı da henüz kesinleşmemiştir. Lütfen idare hukuku bilgisine sahip sayın hukukçular cevap yazmak suretiyle yardımda bulunsunlar. saygılar.
|
avukat62 |
Sayın meslektaşım,
Bahsettiğiniz durum, üzülerek belirtmeliyim ki, gerçekten de idari yargıda çok sıkça karşılaştığımız bir durum. Genelde, Avukat arkadaşlar sanırım dava harcından kaçınmak için olsa gerek tam yargı davalarında taleplerini düşük tutuyorlar ve bilirkişi tarafından ve neticede Mahkemece yüksek bir tazminat miktarı hesaplandığında, talebe bağlı olarak düşük miktarlarda tazminat almak durumunda kalıyorlar.
Sizin olayınızda da, talep ettiğiniz gibi Mahkeme ancak 5 milyar lira tazminat ödenmesine hükmedecekdir. İdari yargıda fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması söz konusu olmadığı cihetle, kalan miktarı idareden ikinci bir dava ile talep etmenize imkan bulunmamaktadır.
Ancak, fazlaya ilişkin kısım için doktor aleyhine adli yargıda dava açabilir misiniz ve açtığınız böyle bir dava kabul görür mü bilemiyorum. Böyle bir davaya hiç rastlamadım. Benim tavsiyem açıp denemeniz yönündedir. Çünkü kalan kısım az bir meblağ değil.
Saygılarımla.
DeFacto |
Av.Fırat Bayındır |
sayın meslekdaşım
hukukçulara mahsus forum bölümünde 7 mayıs tarihli bir iletim var. meslekdaşlarımın ilgi göstereceğini umarak (özellikle avukat 62 zira idare hukukunda gerçekten yetkin olduğunu görüyorum) bu forumu açmak istedim ama ilgi görmedi.
oradaki sorulara cevap verilseydi daha fazla yol almış olurduk. neyse.
idarenin kusur, ihmali veya ajanlarının haksız fiili veya kusur ve ihmali sonucu şahısların maddi ve manevi zarar görmeleri halinde idari yargıda tam yargı davası açılarak zararın tespit ve tahsili talep edilebilir.
ancak idari yargı kuralları gereğince tam yargı davasında ne yazık ki faile ve fiile ıttıla tarihinden itibaren 1 yıl ve her halde 5 yıl içinde idareye başvurarak zararın giderilmesini istenmelidir.
bu davalarda ve özellikle aktüerya hesabı gerektiren bedensel sakatlık veya destekten yoksun kalma taleplerinde zararı kesin ve tam olarak belirlemek imkanı bizler ve davacılar için tam bir bilinmezliktir. onun için de tahminen ve takdiren bir dava değeri belirler ve açarız ama her seferinde de yanılırız çünkü dava sonunda talep edebileceğimiz tazminat talep ettiğimizden fazla çıkar sizin olayda olduğu gibi.
isari yargıdaki sorun usul hükümleri ile karşımıza çıkar. özel hukuk kişileri arasındaki örneğin iş kazasında zamanaşımı 10 yıldır. pilor dava açarsın, bilirkişi tam zararı hesaplar, ek dava açarak tüm zararını tazmin edebilirsin.
idari yargıda ise bu şansın yoktur.çünkü zararı öğrendiğin tarihten itibaren 1 yıl içinde idareye başvurarak benim.......TL zararım için hüküm ver demekle
zarar miktarını, zararı ve faili öğrendiğin ve zararının tamamını talep ettiğin kabul edilir, bakiye tazminat alacağın için dava açma şansın artık kalmamıştır.
benim elimden son geçen ölümle neticelenen böyle bir davada ben hak sahiplerinin alabileceği tazminat miktarını bu hesabı yapabilen bir avukat arkadaşımdan rapor alarak belirledim. yetinmedim davanın en az üç yıl süreceği tahmimniyle belirlenen tazminatı %25 de artırarak dava açtım. sonuçta hiç bir bakiye tazminat alacağım kalmamıştı.
üzgünüm ama benim kanaatim böyle. avukat 62 arkadaşımız da katkıda bulunursa bir şeyler daha öğrenebiliriz.
7 mayıs tarihli forumda açtığım soru da aynen bu konu içindi. iş kazasında işçinin hak sahipleri 10 yıllık zamanaşımı içinde tazminatını son kuruşuna kadar idareden alabilirken, tam yargı tazminat davasında sizin hak sahipleriniz 19 milyar tazminata karşılık 5 milyarla yetinecekler.
bakalım bu adaletsizliğe meslekdaşlarımız neler ekleyecekler
saygılar
ceteris paribus |
Av.Fırat Bayındır |
sayın avukat 62
sana haksızlık etmediğimi gösterdin, teşekkürler.
bakiye tazminat alacağı için ben de sizin gibi düşünüyorum denenmeli ama redde mahkum gibi geliyor.
acaba anayasaya aykırılık iddiası yada AİHM ne müracaat düşünülebilir mi?
bir de şu benim 7 mayıs tarihli iletim için de düşüncelerini açıklarsan sevinirim.
saygılar
ceteris paribus |
avukat62 |
Sayın meslektaşım,
Sayın Bayındır'ın da ifade ettiği üzere, bu davada alacağınız tazminat miktarı 5 milyardır. Adli yarıda açılan davaları hazine avukatları takip ettiği için adli yargıdaki uygulamalardan haberimiz olmuyor. Ancak konuyu daha sonraki günlerde araştırmayı düşünüyorum. Eğer işinize yarayacak bir bilgi edinirsem burada iletinize yazarım.
Sayın Bayındır, bahsettiğiniz ileti sanırım gözümden kaçmış (iltifatınızdan dolayı da ayrıca teşekkür ederim). Fakat malesef meslektaşlarımız bu forum alanında bu gibi yorumlara katılmaktan uzak duruyorlar. Aslında sitenin meslektaşlarımız arasında görüş alışverişi için çok güzel bir imkan diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
DeFacto |
Av.Yiğit |
Sayın meslektaşlarım ilginize çok teşekkür ederim.Bilgi paylaşıldıkça çoğalır.Dünyanın en cimri insanı bildiğini kıskanandır. Konuyla ilgili verdiğiniz bilgiler ışığında bazı yargı kararları buldum. Önemli olanları sunacağım. Tartışmamıza bu minval üzerinden devam edebiliriz. Öncelikle Uyuşmazlık Mahkemesinin 1982 anayasasının yürürlükte olduğu dönemde verdiği 17.03.1986 gün,1985/20 E, 1985/27 K. sayılı kararında " DİKKATSİZLİK,TEDBİRSİZLİK VE MESLEKTE ACEMİLİK NEDENİYLE VERİLEN ZARARLARDA ANCAK ŞAHSİ KUSURUN SÖZ KONUSU OLACAĞI VE AÇILACAK TAZMİNAT DAVALARININ ADLİ YARGI YERİNDE GÖRÜLECEĞİ" ilkesini benimsemiştir.
Basşka bir kararının özeti ise aşağıdadır. Bu kararın tamamından şunu anladım. Hizmet kusuru nedeniyle idareye tamyargı davası ile birlikte ayrıca personelin şahsi kusuru nedeniyle de adli yargıda sadece personel aleyhine olmak üzere tazminat davası açılabileceğidir.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
Esas No : 1997/26
Esas No: 1996/26
Karar No: 1997/39
(Hukuk Bölümü)
ÖZET: 1- Daha önceki görevsizlik kararı nedeniyle doğan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi için mahkemece yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi kapsamında olduğunun kabulü ve 2- Bir kamu hizmetinin görülmesi sırasında doğan zararların tazmini istemiyle öncelikle hizmeti yürüten idare aleyhine dava açılması gerektiği yolundaki kurala uygun olarak idari yargı yerine açılmış bir tam yargı davasının yanısıra, ayrıca şahsi kusura dayalı olarak ilgili kamu görevlileri aleyhine açılan uyuşmazlık konusu davanın, genel hükümlere göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği hk.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2001/4-595
K. 2001/643
T. 26.09.2001
........... Görülmektedir ki hangi açıdan bakılırsa bakılsın, ilişki ister kamusal ister akdi kabul edilsin her iki halde de davalı doktorun görevinden ayrılabilir nitelikte salt kişisel kusurunun somut olayda ağır bastığı sonucuna varılmaktadır.
Benzer nitelikteki birçok davada olduğu gibi Hukuk Genel Kurulu'nun 15.11.2000 gün ve 2000/4-1650-2000/1690 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiş, hatta husumet ehliyetinin varlığı yanında salt kişisel kusura dayanılarak dava açılmış olması dahi adli yargı yerinin görevli kabul edilmesi için yeterli bulunmuştur.
Tüm bu açıklamalar ışığında mahkemece davalı doktorun eyleminin görevinden ayrılabilir bir eylem olmadığı, bu nedenle hakkında dava açılamayacağı, husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle verilen direnme kararı usul ve yasaya aykırı olup, bozulması gerekmiştir.
BUKARARLAR IŞIĞI ALTINDA ADLİ YARGIDA SANIK DOKTORLAR ALEYHİNE TAZMİNAT DAVASININ TAMYARGI DAVASINA RAĞMEN AÇILABİLECEĞİ YÖNÜNDEKİ KANAATİM OLDUKÇA GÜÇLENDİ.
Sayın meslektaşlardan yorum bekliyorum.
|
Av.Yiğit |
T.C.
YARGITAY
Dördüncü Hukuk Dairesi
E: 1998/6342
K: 1998/9531
T: 30.11.1998
MANEVİ TAZMİNAT
KİŞİSEL SORUMLULUK
ÖZET: Memur ve kamu görevlilerinin kişisel kusur teşkil eden eylemleri, Anayasanın memur ve kamu görevlileri için öngördüğü teminat kapsamında kabul edilemez. Kişisel kusur ise; sadece ki hınç, düşmanlık ve benzeri duyguların etkisi altında gerçekleşen eylemler bakımından değil, görevin gerekli kıldığı özenin gösterilmemesi ve mesleğin gerektirdiği ilkelere uyulmadan yerine getirilmesi durumlarında da söz konusu olur.
(2709 s. Anayasa m. 129/5)
(YİBK., 22.1 0.1 979 gün 7/2 s.)
(818s. BK. m. 41, 47)
Dava, kaymakamlık tarafından düzenlenen sünnet şöleninde görevli doktor olarak hazır bulunan davalının davacının oğlunun sünnetini yaparken gerekli özeni göstermemesi sonucu doğan manevi zararın tazminine ilişkindir. Mahkemece davalının kamu görevlisi olması nedeniyle ve şahsına karşı dava açılamayacağı gerekçesiyle Anayasanın 129/5. maddesi hükmüne göre dava husumet nedeniyle reddedilmiştir.
Anayasanın memur ve kamu görevlileri için öngördüğü teminat "idari eylem ve işlem" olarak nitelendirilebilecek davranışlarda söz konusudur. Memurlar ve kamu görevlilerinin kişisel kusur teşkil eden eylemleri Anayasa 129/5. fıkrasının kapsamında yer almaz. Kişinin kişisel kusur teşkil eden eylemleri anılan fıkradaki yetki sınırları içinde düşünülemez. Diğer bir anlatımla memurun kamu görevini yerine getirirken zararı oluşturan davranışı, bir idari eylem veya işlemden kaynaklanmıyorsa çoğu kez suç teşkil eden bu davranışlar nedeniyle memur zarar görene karşı doğrudan doğruya ve kişisel kusurdan dolayı sorumlu olacaktır.
Bu bakımdan dava konusu edilen eylemin, kişisel kusur teşkil edip etmediğinin tespiti gerekmektedir. Kişisel kusur 22.10.1979 tarih 7/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, sadece ki hınç, düşmanlık ve benzeri duyguların etkisi altında gerçekleşen eylemler bakımından değil, görevin gerekli kıldığı özenin gösterilmemesi ve mesleğin gerektirdiği ilkelere uyulmadan yerine getirilmesi durumlarında da söz konusu olur.
Davaya konu olayda, davalının sünnet işini tıbbi şartlara uymadan, özensiz ve dikkatsiz bir biçimde yaptığı iddia edilmektedir. Bu durumda davalının eylemi kamu hukukundan doğan yetkisinin kullanılması ile ilgili olmayıp, kişisel kusurunu oluşturur. 0 halde Anayasanın 129/5. fıkrasının uygulanma olanağı bulunmadığından, işin esasının incelenmesi gerekirken, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş olması anılan yasal düzenlemeye ve usule aykırı olduğundan, kararın bozulması gerekmiştir.
S o n u ç: Temyiz olunan kararın gösterilen nedenle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 30.11.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
Av.Fırat Bayındır |
SAYIN YİĞİT,
sizin olayınızda doktorun ihmali olduğu kesin gibi.
üstelik bu ihmal kamu görevinin ifası sırasında ve görevi ile ilgili. gönderdiğiniz her iki yargıtay kararında da doktorların eylemleri kamu görevi ile de ilgili olsa şahsi kusurlarını da ortaya koyduğundan, sizin olayda kusur ve ihmali nedeniyle ölüme sebep olan doktor hakkında adli yargıda bakiye tazminatınızı talep edebileceğiniz anlaşılıyor.
anladığım kadarıyla henüz ne tam yargı davanız hakkıda bir karar verilmiş ne de doktor aleyhindeki mahkumiyet kararı kesinleşmiş. (bu arada 2/8 kusur kimde?)
kanımca hiç vakit geçirmeden 19 milyar tazminatın tamamı için doktor aleyhinde tazminat davası açın (olay TCK nu da ilgilendirdiğinden ceza zamanaşımından faydalanın) ancak dilekçenizde idari yargıda talep ettiğiniz miktarı belirtip BU MİKTAR İÇİN TAHSİLDE TEKERRÜR OLMAMAK kaydını koyun.
ceteris paribus |
Av.Yiğit |
Sayın Fırat Bayındır
Bu olayda biz mahkumu hastaneye götüren jandarmanın da kusurlu olabileceği ihtimaline karşılık İçişleri bakanlığını da dava ettik. Zira sanık doktorlar savunmalarında hastayı Çanakkale Devlet Hastanesine sevk etmek istediklerini ancak buna jandarmanın güvenliği sağlayamayaaklarını ileri sürerek mani olduklarını iddia etmektedirler. Yüksek Sağlık Şurası 1/8 bir doktora 5/8 diğer doktora (nöbetçi olan doktor) 2/8 oranındaki kusuru ise HİZMET DIŞI DİĞER FAKTÖRLERE bağlamıştır. İfadesi aynen böyle. Hizmet dışı diğer faktörler... Anlayacağınız geriye kalan 2/8 oranındaki kusurun kime ait olduğu belli değil ancak müteveffa mahkumda olmadığı kesin. Müvekkile izafe edilebilecek en ufak bir kusur bile bulunamamıştır.
Doktorun ihmali olduğu kesin evet. Hatta bu ihmal kasta yakın bir kusur teşkil etmektedir. Hatta buna öğretide muhtemel kast deniliyor. Bunun böyle olduğune ağır ceza mahkemesi de inanmış olacakki, sabıkasız olan sanık doktora 5/8 kusuruna nispeten 1 yıl 3 ay hapis cezası 59. madde uygulanmakla 1/6 indirildi ve 1 yıl 15 gün hapis cezası verildi. Ancak ceza ne paraya çevrildi ve ne de ertelendi.
Adli yargıda açacağım tazminat davasında idare mahkemesinden bahsederek mükerrer tahsilatı önleyeceğim. ACABA MANEVİ TAZMİNAT DA TALEP EDEBİLİRMİYİM. İDARE ALEYHİNE YÜRÜYEN TAMYARGI DAVASINDA TALEP ETMİŞTİM. ANCAK MANEVİ TAZMİNAT DA DÜŞÜK TALEP EDİLDİ.
MANEVİ TAZMİNATI 10 MİLYAR TALEP ETMİŞTİM. MUHTEMELEN AÇIKTA KALAN 14 MİLYARLIK MADDİ TAZMİNATI MAHKEME HEYETİ MANEVİ TAZMİNATI TAMAMEN KABUL EDEREK KAPATMAYA ÇALIŞACAKTIR. ANCAK MANEVİ TAZMİNATA KARARIN KESİNLEŞTİĞİ TARİHTEN İTİBAREN FAİZ İŞLEYECEĞİNDEN YİNE ZARARDA OLACAĞIZ. İDARİ YARGIDAİDAREDEN İSTENMİŞKEN AYRICA PERSONEL ALYHİNE ADLİ YARGIDA AÇILAN TAZMİNAT DAVASINDA DA MANEVİ TAZMİNAT TALEP EDİLEBİLRMİ? Zira olay 2000 yılının 12. ayında oldu. Adli yargıda faiz ölüm tarihinden itibaren işlyecek.
Değerli yorumlarınızı bekliyorum......
|
Av.Fırat Bayındır |
SAYIN YİĞİT
idari yargıda talep ettiğiniz MANEVİ TAZMİNATIN üstünde bir manevi tazminat isteyemeyeceğinizi düşünüyorum. Zira manevi tazminatın bölünerek istenmesi mümkün değil. BU sadece örneğin bir kazada sakatlanan bir kişinin ileride sakatlanan uzvunun tamamen tatil olması durumunda uğrayacağı manevi zarar artacağı için belki düşünülebilir.
Ancak doktor aynı zamanda idare ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu için yine tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla diyerek doktordan da aynı manevi tazminat miktarını talep edebişlirsiniz. böylece faizi olay tarihine çekme imkanı olabilir.
HİZMET DIŞI FAKTÖRLER' in ne olduğunu anlamadım. Tazminat davalarında KAÇINILMAZLIK FAKTÖRÜ vardır ama bunu ilk kez duyuyorum. Yine de raporda bu kavrama ilişkin bir ip ucu olabileceğini düşünüyorum. raporun ilgili bölümünü yazarsanız belki faydalı olur.
saygılar
ceteris paribus |
rado2878 |
farklı düşüyorum bu konu ile karar gözüme ilişti idi. tazminatla ilgili manevi için sınır yok ama maddi için var.
boş bırakmayım |
Av.Yiğit |
Sayın Fırat Bayındır,
Hizmetin İşleyişi dışındaki diğer faktörler deyimini bende ilk kez duyuyorum. Kaldı ki, bu raporu tamyargı davasına bakan ve hizmet kusuru arayan idare mahkemesi değil Şahsi kusur arayan Ağır Ceza Mahkemesi istemektedir. Ağır Ceza Mahkemesi hizmet kusurunu ne yapsın kimin ne kadar kusuru var onu merak ediyor. Yüksek sağlık Şurası anlaşılan yargılananlar meslektaşları olduğundan ve kendileri de sağlık bakanlığına bağlı bir kuruluş olduğundan ya istem dışı bir reaksiyon veya refleks gibi savunmaya geçmişler, veya durumdan vazife çıkarıp, nasılsa bu yargılamanın arkasından tamyargı davası gelir diye hizmet dışında kalan faktörlerden bahsetme gereği duymuşlar.
Sonra hangi hizmetin dışı, sağlık bakanlığının hizmeti mi? İçişleri bakanlığının hizmeti mi? yoksa cezaevi dolayısıyla Adalet Bakanlığının hizmeti mi? Ağır ceza mahkemesinde rapor eksiktir dediysekte zaten Yüksek sağlık Şurasından 1.5 yılda zor zor dönen dosyayı nedense tekrar göndermek istemediler Gerçi doktorların kusurları belli olduktan sonra hizmet dışı faktörlerin ne olduğu ceza yargılamasını da pek de ilgilendirmiyor herhalde.
|
Av.Fırat Bayındır |
sayın yiğit
ya bize PATAGONYA'NIN HUKUKUNU ÖĞRETTİLER yada TÜRK HUKUK SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLERİ BİZ TAKİP EDEMİYORUZ.
ceza yargılamasında mahkeme hizmet dışı faktörü ne olarak değerlendirecek acaba. bu rapor idari yargıda alınmadı mı yoksa ben mi yanlış anlıyorum. Cezada kusur net olmalıdır. gerçekten kaçınılmazlık faktörü varsa başka.
geri kalan 2/8 kusur ceza yargılamasında kime yönelecek peki! o nedenle bence doktorların kusur durumları tam olarak ceza yargılamasında ortaya çıkmış değildir.
la havle çek rahatla!!
ceteris paribus |
Av.Yiğit |
Değerli meslektaşlar konuyla ilgilendiğiniz için teşekkür ederim.
Beyin cimlastiğine devam edebiliriz. İdari davalarda zamanaşımı 2577 satılı İYUK. 13/1 maddesinde belirlenmiştir.5 yıllık süre her halükarda eylem tarihiden itibaren işleyecektir. Bunda kuşku yok. Gelelim 1 yıllık süreye... Bir yıllık sürenin zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren başlamasının yasanın amacına uygun olduğu aşikardır.
Zarar ortada müteveffanın yakınları destekten yoksun kaldılar. Ancak zararın miktarı bilirkişi incelemesine kadar likit değildi. Acaba hesap asgari ücetten mi yapılacak daha üst bir sınırdan mı yapılacak? Sonra idaridavanın açıldığı tarihte failin kimliği de meçhuldü.. Zira sanık doktorlar aleyhine dava yeni açılmıştı. Bu doktorlar mahkümiyet kararı çıkmasına rağmen halen sanıklar. Zira ceza yargılaması heniüz kesinleşmiş değildir. Acaba Ceza davası kesinleştikten sonra yasal süreler içerisinde idareye tekrar müracaat ile eksik kalan kısım istenebilirmi? Daha doğru ifadeyle sreler tekrar canlandırılabilirmi?
Zira mahkümiyetkararı kesinleşinceye kadar failin ilinmesi mümkün değildir.
Yani ölüm olayı ile idari eylem arasındaki illiyet bağı henüz kesin bir biçimde sağlanmış değildir. Ancak idari sürelerin ceza davasının kesinleşmesiyle başlayacağı düşünülse bile davayı açmış bulunduk. Artık faili ve zararı yeni öğrendik deme şansımız kalmadı sanırım.
Doktorlar aleyhine her halükarda dava açacağım. Umarım istediğimiz gibi neticelenir.
Sayın Fırat Bayındır. Tavsiyen için sağol. Rahatladım doğrusu. La Havle ve la Kuvvete İlla Billah...
Daha değişik bir formülü olan meslektaşlardan fikir bekliyorum!
saygılar...
|
Av.Yiğit |
Sayın meslektaşlar konu yeterince açıklık kazandı sanırım. Acaba aynı durumda siz olsaydınız tam yargı davasına rağmen adli yargıda da doktorlar aleyhine tazminat davası açarmıydınız?
Foruma katılıp cevap yazan 2 meslektaşım davanın açılmasından yanadiğer meslektaşlardan kısaca ve hiç değilse sadece açılıp açılmayacağı yönünde değerli fikirlerini merak ediyorum.
Kısa da olsafikirleriniz benim için önemli bekliyorum. Saygılar....
|
intas |
kanımca adli yargıda dava açmanız gerekir. zira doktorların kusurları "ağır kusur" niteliğinde olup idare çalışanlarının ağır kusurlarından kaynaklanan zararlardan dolayı idare hakkında dahi adli yargıda dava açabileceğinizi düşünüyorum. yargıtay hukuk genel kurulunda bu yönde verilmiş kararlar var...
Av.Özcan İNTAŞ |