 |
03/08/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
yorum ve fikirleriniz lütfen... |
commodore1tr |
Büyük bir olasılıkla çok daha öncede vardı ama herşey yaklaşık iki -üç sene önce bir ABD kanalının ' bir hastanın ötanazi isteğini kabul eden bir doktorun iğne ile hastasını öldürmesi ve bu ölüme giden yolu kaydetmesi ' görüntülerini yayınlamasıyla başladı.
Ortalık toz duman oldu 'ötanazi'nin kullanılıp kullanılamayacağı ve bunun hukuki olup olmadığı tartışıldı durdu. ABD nin önde gelen bazı hastahaneleriyle Hollanda ve Fransada ki bazı hastahaneler 'ötenazi' yi uyguladıklarını açıklayınca tartışma iyice alevlendi... Teksas ta her ne şekilde olursa olsun birisinin ölümüne neden vermenin 'ölüm cezası ' olduğu ve bunun 'kişi istedi 'diye değişmeyeceği açıklandı ; Californiyada ise 'consiltasyon sonucu ölümün olacağı kesinse hasta hür iradesi ile istiyorsa ve hastanın yakınları olur verirse uygulanabilir' diye bir karar çıktı . Böylece aynı olayda Teksas ta ölüm cezası ile yargılanma californiya da ise şartlar yerindeyse davası bile görülmeyen bir durum ortaya çıktı.
Ülkemizdeise özellikle SSK hastahaneleri istemeyene ölmeyecek kişiyede zaman zaman 'Ötanazi' yaptıkları için bu konu bir iki tartışma programı dışında hiç gündeme gelmedi...geldiysede ben bilmiyorum.
Şimdi hukukumuz bu konuda ne diyor? Halihazırda hiç birşey demiyor mu? Yani ötanazi yapan doktor cinayetten mi yargılanıyor? Bu doğrumudur? Ne olmalıdır? Konusunda yorumlarınızı fikirlerinizi katkılarınızı bekliyorum. Herkesin bir fikri olduğunu sanıyorum lütfen böyle bir sitede bu fikrinizi ortaya koyunuz hukukçu(hakim savcı avukat) olmanız gerekmiyor....
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum |
avukat62 |
İyileşmesi mümkün olmayan bir hastalığa tutulmuş bir kimsenin ıztıraplarına son vermek maksadıyla ve kendisinin talep ve ısrarı üzerine öldürülmesi fiili olan ötanazi (euthanasia)’yi Türk Ceza Kanunu’nda ayrı ve müstakil bir suç sayarak, daha hafif bir ceza tertip eden veya tamamen cezasız bırakan bir hüküm mevcut olmadığından Türk hukuku bakımından ötanazi’yi kasten adam öldürme şeklinde cezalandırmak ve fakat failin saikini takdirî hafifletici bir sebep saymak gerekmektedir.
Adam öldürme cürümleri Türk Ceza Kanunu’nun “Eşhasa karşı cürümler”i ihtiva eden dokuzuncu babının birinci faslının 448 ve müteakip maddelerinde ceza tehdidi altına alınmış, ölümü sonuçlayacak aracın bizzat müteveffaya temin edilmesi ve müteveffanın bizzat bunu kullanarak intihar etmesi halinde 454 üncü maddede düzenlenmişdir. Böyle bir durumla karşılaştığı takdirde, hâkim, mahiyet ve hususiyetini, suçun işlenmesindeki saiki, failin kastını ve niyetini gözönünde bulundurarak Türk Ceza Kanunu’nun 59 uncu maddesindeki “takdîri tahfif sebebi”nden faydalanmak sûretiyle takdir hakkını kullanabilecektir.
Ancak, Tıbbî Deontoloji Nizamnamesi’ne göre tabibin başta gelen vazifesi insan sağlığına ve hayatına hörmet göstermek olup, teşhis, tedavi veya korumak gayesi olmaksızın, hastanın arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle, aklî veya bedenî mukavemetini azaltacak her türlü fiil ve hareketten men edilmiştir. Hastanın hayatını kurtarmak ve sıhhatini korumak mümkün olmadığı takdirde dahi, hastanın hayatını sona erdirmek konusunda tabibin yetkisi yoktur. Aksine bundan dolayı cezaî sorumluluğu sözkonusudur.
DeFacto |
tuan96 |
Ötenazi istemek o kişinin çok büyük acılar içerisinde yaşamaktansa ölmek istemesi bence çok doğaldır..
Ayrıca tıpta çaresi bulunamayan ve yatalak olup hertürlü imkanlar kullanılarak bir sonuç elde etmediği zaman ötenazi isteyebilir.
Tabii bu insani boyutu..
Dini boyutu ise çok farklı, insan canını ancak Allah alır. İnsan insanın canını alamaz..
Kimsenin bu duruma düşmesini istemem tabi ki Pardon bir kişi hariç( o kişi benimle alakalı kimse üstüne alınmasın)..
Taylan Tuan |
avukat62 |
Öncelikle belirtmek gerekir ki, yaşamak hakkı, bir kimsenin vazgeçilmesi ve başkasına devredilmesi caiz olmayan haklarındandır. Her insanın hayatı, hiçbir kıymetle ölçülemeyecek derecede büyük değer taşıdığı için kanunların teminatı altına alınması, ferdin olduğu kadar toplumun menfaatlerini korumak bakımından da mecbûrî ve zaruri görülmüşdür.
Gerçekten Anayasa’nın 17 nci maddesinde, Herkesin, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu ifade edildiği gibi, Türk Ceza Kanunu’nun 448 ve müteakip maddelerinde de, adam öldürme cürümleri ceza tehdidi altına alınmışdır.
Bir kimsenin ağır ve son derece ıztırap verici bir hastalığa yakalanan bir yakınını, çektiği ıztıraptan bir an önce kurtulmasını sağlamak amacıyla ve rızası ile onu öldürmesi, bir merhamet ve şefkat hissi olarak telakki edilebilir ise de; hayatı insana Allah vermiştir ve almak da ancak ona aittir. Bu itibarla, bir insan kendi hayatı üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunamaz. İnsan hayatı ölçülemeyecek derecede büyük bir kıymet ifade eder.
Diğer tarafdan, bir hastanın ölümünün muhakkak olduğu, tedavisinin mümkün olmadığı nasıl ve kim tarafından tespit edilecektir. Kaldı ki, doktorların ümidini kestiği bir çok hastaların iyileştikleri de her zaman görülen hadiselerdendir. İşin bir başka veçhesi de bunun uygulamada suiistimallere yol açabileceği gerçeğidir. Böyle bir durumda merhamet hissi yerine “menfaat” veya başka saiklerin bu işte rol oynamayacağını kim temin edebilir.
DeFacto |
Bugünün tarihi: 03/08/2025 11:06:57 |