 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Denetim |
muhsip |
Selamlar
Soracağım konu ile ilgili olarak 4857 sayılı iş kanunu, 506 sayılı ssk kanunu da incelemiş olmamama rağmen, bunun yanında geçmiş forumlarda yaptığım aramalarda da, benim için yeterli aydınlatıcı bilgiye ulaşamadım. Bu sanırım hukukcu/ konunun uzmanını olmamamdan kaynaklanıyor.
Hizmet sektöründeki bir iş yerinde SSK müfettişlerince yapılan geçmiş yıllara ilişkin kayıt inceleme denetiminde, yapılan işin/verilen hizmetin; ilgili geçmiş yıllarda gösterilen sigortalı personel sayısı ile gerçekleştirilemeyeceği kanaati oluşmuş ise;
1>SSK kurumu bu durumda nasıl bir cezai işlem uygulayabilir?
2>SSK kurumu geçmiş yıllara ilişkin, işci girişi talep edebilir mi? Böyle bir talepde bulunursa, işyeri kimin işe girişini yapacak? nasıl yapacak? İşyerini karşılasacağı cezai durum ne olacak? Ortada bu iş yerinde geçmiş ilgili yıllarda çalıştığını iddia eden hiç kimse yoksa.
3>SSK kurumu, ilgili yıllarda daha fazla çalışan olduğunu iddia ederse bunu ispat etmekle yükümlü olmaz mı? Bu iddia, denetcilerin subjektif görüşü olmaz mı? Belirleyici kriter ne olacak?
4> İşyeri böylesi bir durumda karşılaştığında haklarını savunabilmek için nasıl bir hukuki yol izlemeli?
Derdim hukuksuzluğa kılıf aramak değil. Ayrıca böylesi bir durum/ denetim sonucu ortaya çıktığında profesyonel yardım almamız gerektiğinin de farkındayım. Yalnızca şu an mevzuata yeteri kadar hakim olamamanın sıkıntısını yaşıyorum ve bir önbilgiye ihtiyacım var. Saygı ve Selamlarımla#8230;
|
muhsip |
KARAR - 1
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
Esas: 2000/8048, Karar:2001/2132
"Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı kurumun temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Dava; Kurum müfettişlerince 4792 sayılı Kanunun 3917 sayılı kanunla değişik 6.maddesinin verdiği yetkiye dayanarak davacıya ait işyerinde yapılan inceleme sonucunda eksik işçilik bildiriminde bulunulduğunun tespit edildiği gerekçesi ile ek prim ve gecikme zammının tahsiline ilişkin Kurum işleminin iptali istemine ilişkin olup, mahkemece dava tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda davanın kısmen kabulune karar verilmiştir. Davanın yasal dayanağını teşkil eden ve sigorta müfettişlerine işyerlerinde eksik işçilik bildiriminde bulunup bulunmadığını inceleme ve buna dayalı olarak kurumca resen ek prim tahakkuk ettirme yetkisi veren 4792 sayılı kanunun 3917 sayılı kanunla değişik 6. maddesi, karar tarihinden önce 04.10.2000 tarih ve 24190 mükerrer sayılı resmi gazetede yayımlanan 616 Sayılı Kanun hükmünde kararname ile yürürlükten kaldırılmış olup 04.10.2000 tarihine kadar idari aşamada kesinleşmiş dosyalar dışında kalan kurum işleminin yasal dayanağı ortadan kalktığından, bu tarihten sonra Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 76. maddesi uyarınca yürürlükteki yasaları resen tatbik etmekle yükümlü bulunan mahkemelerinin; yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü gerektiğinden karar tarihinden önceki mevzuata göre yapılan ölçümleme ve buna dayalı ek prim tahakkuk ve tahsiline ilişkin Kurum işleminin iptaline karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı işverenin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 26.03.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi."
KARAR - 2
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi
Esas:2000/5581, Karar:2001/2645, Tarih:09.05.2001
"Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile borçlu olmadığının, tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi, üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni geciktirici sebeplere ve özelliklere, 4792 sayılı kanunun 6. maddesine, 3917 sayılı kanunla eklenen fıkralara dayalı olarak Sosyal Sigortalar Kurumu'na tanınan işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarına göre resen prim tahakkuk ettirmek, bir başka ifade ile ölçümleme hakkının 04.10.2000 yürürlük tarihli 616 sayılıl KHK.nin 66. maddesi hükmü ile 09.07.1975 tarih ve 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 7, 21, 24 Geçici 7 ve geçici 9. maddeleri hariç diğer hükümlerinin bu kapsamda 6. maddei hükmünün yürürlükten kaldırılması nedeniyle ortadan kaldırılmış bulunmasına giderek iş bu 616 sayılı KHK.nin 66. maddesi hükmünün 4992 sayılı Kanunun 6. maddesinde öngörülen prosedür kapsamında kesinleşmemiş, bir başka ifade ile Kurum lehine subjektif kazanılmış hak durumu oluşmamış tüm uyuşmazlıklarda uygulanması gerekmesine göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA 05.04.2001 gününde oy birliği ile karar verildi.
Konuyu foruma yazdıktan sonra, yukarıdaki yargıtay kararlarını buldum. Bu kararlar beni rahatlatmalı mı? Yeni yasal düzenleme yapıldı mı?
Selam ve Saygılarımla.
|
yyln |
Sn: muhsip,
Sözkonusu kararlar, 4958 sayılı yasadan önceki geçiş dönemi ile ilgilidir.Sigorta Müfettişlerinin kontrol ve denetim yetkisi 506/130. maddede, uygulanacak olan idari para cezaları 506/140. maddede açıklanmıştır. Bu konudaki uygulama, SSK'nın genelgelerine göre uygun olarak yürütülmektedir.SSK'nın konuyla ilgili genelgelerinde, hangi işlerde, işçilik oranının ne olması gerektiği açıklanmaktadır. Konu hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek isterseniz, https://www.ssk.gov.tr/wps/portal/!ut/p/_s.7_0_A/7_0_HE?cpid=321 adresindeki genelgeleri inceleyebilirsiniz. Selamlar.. |
Av.Mehmet Taylan Karakum |
Sayın Yakup Yalın'ın ilettiği portal incelendiğinde de anlaşılacağı üzre; her iş kolu için asgari işçilik tespiti, henüz yapılmamış olup; uygulama, henüz çok yenidir. Ancak, öteden beri, yasal dayanağı da mevcut bu uygulamayla, idare, biraz da idari ajanların keyfine kalmış biçimde, re'sen ek tahakkuk yapmaktaydı.
Yasal düzenlemeler, o kadar karışık ve değişiklikler o kadar hızlı oldu ki; bir zamanlar sulh ceza mahkemelerinde görülen bu konudaki yargılamalara, daha sonra iş mahkemeleri; hatta idare mahkemeleri bakmaya başladı. sonuçta; uyuşmazlık mahkemesi karar verdi. Ama, bu karardan sonra da mevzuatta değişiklik oldu.
İdare'ye böyle bir yasal yetki verilmesinin temel gerekçesi; işletmelerin, artı değere yönelik, katlanarak artan sömürüsünün, önüne geçilmesi içindir. Yani; işveren, örneği haftada en fazla 45 saat çalıştırabileeği bir işçiyi, haftada 72 saat çalıştırmasın; bunun yerine, olması gerektiği gibi, bir başka işçi istihdam etsin diyedir.
Fakat; uygulamada bu durum, konusu suç teşkil eden (rüşvet, şantaj gibi) çeşitli olaylara da konu olmuştur. Olayın hukuki (ceza hukuku dışındaki) boyutu yargıya taşındığında, yargı, uzman bilirkişi incelemeleriyle gerçek durumu tespit etmeye çalışmakta; aksi uygulama, bozma nedeni olmaktadır.
Saygılarımla,
|
Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:17:36 |