Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Devir tarihi
sukent "İşyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, işyerinin devri halinde devir alanın en geç devir tarihinde...... "Bu maddede en geç devir tarihi şirket genel kurulunun karar aldığı tarihmi?Tescil tarihimi?Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı tarihmi?Cevap vermeniz ricasıyla.
HRMGR Sn. sukent, Çok emin olmamakla birlikte tescil tarihi daha mantıklı geliyor. Yine de bu bilgiyi doğrulatmanızda yarar var. Selamlar,
zkeskin1 Bu konuda 4857 sayılı İş Kanununun 3. maddesi "Bu Kanunun kapsamına giren nitelikte bir işyerini kuran, her ne suretle olursa olsun devralan, çalışma konusunu kısmen veya tamamen değiştiren veya herhangi bir sebeple faaliyetine son veren ve işyerini kapatan işveren, işyerinin unvan ve adresini, çalıştırılan işçi sayısını, çalışma konusunu, işin başlama veya bitme gününü, kendi adını ve soyadını yahut unvanını, adresini, varsa işveren vekili veya vekillerinin adı, soyadı ve adreslerini bir ay içinde bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadır. Alt işveren, bu sıfatla mal veya hizmet üretimi için meydana getirdiği kendi işyeri için birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür. (Ek. 11.06.2003/4884 Md:10) Ancak, şirketlerin tescil kayıtları ise ticaret sicili memurluklarının gönderdiği belgeler üzerinden yapılır ve bu belgeler ilgili ticaret sicili memurluğunca bir ay içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ilgili bölge müdürlüklerine gönderilir." Ancak devreden ve devralan arasında bir protokol veya devir sözleşmesi varsa bu sözleşme hükümlerinin incelenmesi gerekir.Sözleşmenin akt tarihi ve ödemenin yapılıp yapılmadığı ile devrin gerçekleşip gerçekleşmediğine karar verilebilir sanırım. Yine aynı kanunun 6.maddesi de göz önünde bulundurulmalıdır"İşyeri veya işyerinin bir bölümü hukukî bir işleme dayalı olarak başka birine devredildiğinde, devir tarihinde işyerinde veya bir bölümünde mevcut olan iş sözleşmeleri bütün hak ve borçları ile birlikte devralana geçer. Devralan işveren, işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin devreden işveren yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlüdür. Yukarıdaki hükümlere göre devir halinde, devirden önce doğmuş olan ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlardan devreden ve devralan işveren birlikte sorumludurlar. Ancak bu yükümlülüklerden devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlıdır. Tüzel kişiliğin birleşme veya katılma ya da türünün değişmesiyle sona erme halinde birlikte sorumluluk hükümleri uygulanmaz. Devreden veya devralan işveren iş sözleşmesini sırf işyerinin veya işyerinin bir bölümünün devrinden dolayı feshedemez ve devir işçi yönünden fesih için haklı sebep oluşturmaz. Devreden veya devralan işverenin ekonomik ve teknolojik sebeplerin yahut iş organizasyonu değişikliğinin gerekli kıldığı fesih hakları veya işçi ve işverenlerin haklı sebeplerden derhal fesih hakları saklıdır. Yukarıdaki hükümler, iflas dolayısıyla malvarlığının tasfiyesi sonucu işyerinin veya bir bölümünün başkasına devri halinde uygulanmaz." Arada düzenlenen protokol veya aktin bir hukuki sonuç doğurup doğurmadığı burada önem kazanmaktadır. Yasa hukuksuzluğu korumaz.
HRMGR Sn. zkeskin1, Sanırım bir yanlış anlama var. Soru İş Kanunu açısından değil, Sosyal Sigortalar Kanunu açısından sorulmuştu. Bu Kanun uzmanlık alanım değil... Bu konuda Sn. yyln ve forumda yer alan diğer değerli hukukçuların hakkını teslim etmek lazım... SSK açısından bakıldığında, şirket genel kurulu tarafından alınmış bir karar firmanın kendini ilgilendirir, 3. şahısları şimdilik bağlamaz. Ne zaman ki, insanların Nüfus Müdürlüğü neyse şirketlerin Nüfus Müdürlüğü sayılan Ticaret Sicil Müdürlüğü'nce tescil edilir, bu durum 3. şahıslara karşı şirketi bağlar düşüncesindeyim. Kanunlar Resmi Gazete'de yayınlanmadan yürürlüğe girmezler, emin olmamakla birlikte Ticaret Sicil Gazetesi'nin böyle bir işlevi olabilir mi diye düşündüm ve çekincede kaldım, ancak sanırım böyle bir işlevi "tescil ve ilan" lafzına rağmen yok... Bu durumda tescil tarihi yine de emin olmamakla birlikte geçerlidir diye düşünüyorum. Selamlar,
zkeskin1 Sn HRMGR Peki devreden ve devralan arasında bir protokol varsa ve bir ödeme yapılmışsa , tescil yapılmadan da bir ölümlü iş kazası meydana gelmişse kim sorumludur? a-Devreden işveren mi? b-Devralan işveren mi? Birisi ben devrettim diyor,öbürü henüz devir tescil edilmedi diyor.Ve fakat arada bir devir sözleşmesi ve ödemeler var. Kazalanan ortada mı kalacak ,kim sahip çıkacak.Yasa hukusuzluğu koruyacak mı?
HRMGR Sn. zkeskin1, Bildirim tarihi için belirlenmiş süre ile sorumluluk esaslarını birbirine karıştırmamak lazım geldiğini düşünüyorum. Elbette kazalı ortada kalmaz, taraflar arası devir tarihi ne ise sorumluluk o andan itibaren başlar, SSK aylık bildirgesi de takip eden ayın sonuna kadar, yeni Kanun ile 01.01.2007 tarihinden itibaren 25. gününe kadar verilmek zorunda, ancak bir evvelki ayı ilgilendiriyor. Selamlar,
zkeskin1 Sn HRMGR Burada şöyle bir sorun var iki sermaye grubu ya da işveren kendi aralarında bir devir protokolü yaparak parasal olarak da devir sorununu çözdükten ve bunu yazılı kayıt altına aldıktan sonra hukuki olarak devir için bir de şirket genel kurulu kararı gerekmekte midir?Gerekiyorsa şirket genel kurulu kararı henüz alınmadan işverenler (şirket YK ) arasındaki protokol ve devir işlemleri hukuki midir?Resmiyette kabul görür ve yasal işlemlere baz alınır evraklar mıdır?Sorun bu şekilde sanırım.
HRMGR Sn. zkeskin1, Ben "işveren temsilcisi" (Medeni Kanun açısından tüzel kişilik işveren gibi hareket eden, imzası ile şirketi borç altına sokan yetki verilmiş gerçek kişi) olsam ki öyleyim, şirket Genel Kurulu kararı olmaksızın (A.Ş.'ler için konuşuyorum) böyle bir protokole imza atsam, attığım bu imza geçerli olmayacağı gibi, deyim yerinde ise beni asarlar. :) Selamlar,
Av.Mehmet Taylan Karakum Merhabalar; SSK'nın internet sitesinden, aşağıdaki verilere ulaştım. IV- İŞYERİNİN BAŞKASINA DEVROLUNMASI 506 sayılı Kanunun; 8?inci maddesi son fıkrasına göre, sigortalı çalıştırılan bir işin veya işyerinin başka bir işverene devrolunması veya intikal etmesi halinde, yeni işverenin bildirge vermekle yükümlü olduğu, çalışan sigortalıların hak ve yükümlerinin de devam edeceği, 82?inci maddesinde ise; sigortalıların çalıştırıldığı işyerinin devri veya intikali halinde, eski işverenin Kuruma olan borçlarından yeni işverenin de müteselsilen (müştereken) sorumlu olacağı ve bu hükme aykırı sözleşme yapılamayacağı ifade edilmiştir. 506 sayılı Kanunun uygulanmasında, bir işyerinin devri, işyerinin bütün aktifi, pasifi, tesisatı ve işçisi ile birlikte faaliyet halinde başkasına geçmesi demektir. İşyerinin faaliyet halinde olmasından; işyerinin işçileri ile birlikte devir edilmesi, yeni işverenin, çalışanların hizmet akitlerini tanıması anlaşılmalıdır. Gayri faal durumda bulunan, dolayısıyla işçi çalıştırılmayan bir işyerinin, bina, makina ve tesisatlarının satılması devir olarak kabul edilemez. V- İŞYERİNİN İNTİKALİ Bir işyerinin işvereni gerçek kişi ise ölümü ile işyeri mirasçısına kalmaktadır. Bu durumda, çalışmakta olan işçilerin hizmet akdi bağları da mirasçıya intikal etmiş olacaktır. Mirasçı, işyeri için yeni bir işyeri dosyası tescil ettirmeyip, tescilli işyeri dosyasına konulmak üzere bildirge (Devir veya intikal halinde verilecek bildirgeyi) vermek durumundadır. Ayrıca; birkaç karar da buldum. İlgili Kanun / Madde 4857 S.İş.K/13,14 T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No: 2004/23994 Karar No: 2005/12847 Tarihi: 11.04.2005 l İŞYERİ DEVRİ l DEVİR EDEN İŞVERENİN DEVİRDEN ÖNCEKİ İŞÇİLİK ALACAKLARINDAN SORUMLU OLMASI ÖZETİ: Davacı, davalı işyerinde çalışırken, işyerinin dava dışı Mekan Yatakları Dağıtım ve Paz. AŞ.ye devredildiği anlaşıldığından, davalı devir tarihi olan 30.04.1989 tarihinden önceki çalışma süresi ve bu tarihteki ücrete göre belirlenecek kıdem tazminatından sorumludur. Davalının ihbar tazminatı, izin ücreti ile devirden sonraki ücret alacağından sorumlu tutulması mümkün değildir. DAVA: Davacı, ihbar ve kıdem tazminatı, yıllık izin ücreti, satış primi, bayram ve genel tatil gündeliği ile kötü niyet tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: 1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2. Davacı, davalı işyerinde çalışırken, işyerinin dava dışı Mekan Yatakları Dağıtım ve Paz. AŞ.ye devredildiği anlaşıldığından, davalı devir tarihi olan 30.04.1989 tarihinden önceki çalışma süresi ve bu tarihteki ücrete göre belirlenecek kıdem tazminatından sorumludur. Davalının ihbar tazminatı, izin ücreti ile devirden sonraki ücret alacağından sorumlu tutulması mümkün değildir. Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 11.4.2005 gününde oybirliği ile karar verildi. İlgili Kanun / Madde 4857 S.İşK/18-21 T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas No: 2005/7907 Karar No: 2005/14470 Tarihi: 24.04.2005 l ÖZELLEŞTİRME YOLUYLA İŞYERİNİN DEVRİ l VARLIK SATIŞ SÖZLEŞMESİNE GÖRE İŞÇİLERLE BİRLİKTE DEVRİN KARARLAŞ-TIRILMASI l DEVİR EDEN İŞLETME AÇSINDAN HUSUMET YOKLUĞU l FESHİN GEÇERLİ NEDENE DAYANDIĞINI KANIT YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İŞVERENE AİT OLMASI l GEÇERSİZ FESİH ÖZETİ: Varlık Satış Sözleşmesinin çalışanlara ilişkin hükümler başlığını taşıyan 16. maddesinin e bendinde #8220;fiili teslim tarihinde işletmede iş kanununa tabii olarak çalışan daimi ve geçici işçilerin alıcıya yani Alçelik A.Ş#8217;ye devir edileceğinin#8221; anılan maddenin f bendinde ise #8220;alıcı Alçelik A.Ş.nin fiili teslim tarihinden sonra 1475 ve 4857 sayılı iş kanunları gereğince doğabilecek her türlü mali yükümlülük ve yasal sorunları karşılamayı taahhüt ettiği, bu konudaki yükümlülük ve sorumluluklarını hiçbir şekilde Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ve Sümer Holding A,Ş#8217;ye rücu edemeyeceği#8221; düzenlenmiştir. Davalı Sümer Holding A.Ş varlık satış sözleşmesinin 16/g maddesi uyarınca davacının devirden önceki döneme ilişkin kıdem tazminatını ödemiştir.Davalı Alçelik A.Ş nin davacının işçisi olmadığı, yolunda bir savunması bulunmadığı gibi yazılı fesih bildirimi ile davacının sözleşmesini feshetmiştir. Bu durumda davalı Sümer Holding A.Ş hakkında açılan davanın husumetten reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü yönünde hüküm tesisi hatalıdır. 4857 sayılı İş Kanunu#8217;nun 20/2. maddesine göre feshin geçerli bir nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir.İşveren, işletmeye ilişkin kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi zorunlu kıldığını kanıtlamalıdır. İş akdi feshedilen işçi,feshin başka bir sebebe dayandığını ileri sürdüğü taktirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Somut olayda 01.07.2004 tarihinde Tümosan işletmesinin ve personelinin özelleştirme sonucu varılan anlaşma gereği davalı Alçelik A.Ş.ye devir edildiği, davacının ve bir arkadaşlarının iş sözleşmesinin fesih edildiği anlaşılmaktadır. Davalı feshe gerekçe olarak ileri sürdüğü hususlarda delil ibraz etmediği gibi yukarıda belirtilen kriterlere uygun olarak ne gibi uygulamalar yapıldığını da ispatlayamamıştır. Feshin son çare olması ilkesi dikkate alınmamıştır. DAVA: Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kabul etmiştir. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Davacı işçi, davalı Sümer Holding A.Ş. işyerinde çalışırken rızası dışında Holdinge bağlı Konya ilinde bulunan Tümosan işletmesine nakledildiğini ancak fiilen Ankara ilinde Holding bünyesinde çalıştığını, Tümosanın özelleştirilerek diğer davalı Alçelik A.Ş#8217;ye devredildiğini, bilahare davalı Sümer Holding tarafından 1.7.2004 tarihinde sözlü olarak işine son verildiğini, iş yerine alınmadıklarını, 06.07.2004 tarihinde Alçelik tarafından yazılı fesih bildirimi ile iş sözleşmesinin fesh edildiğini ileri sürerek feshin geçersizliği ile işe iadesine ve buna bağlı tazminat ile boşta geçen süre ücretinin hüküm altına alınması isteğinde bulunmuştur. Davalı Sümer Holding cevap dilekçesinde; davacının çalıştığı işletmenin özelleştirildiğini, çalışanların personel devir teslim protokolü ile diğer davalı Alçelik A.Şye devredildiğini, davacının Alçelik çalışanı olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Alçelik A.Ş ise cevap dilekçesinde; iş yerinin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile imzalanan 30.06.2004 tarihli varlık satış sözleşmesi ile 01.07.2004 tarihinde kendilerine devir edildiğini, özelleştirilen işletmenin daha verimli çalışmasını sağlamak, işletmede seri iş akışını gerçekleştirmek için teknolojik ve yapısal değişiklikler gerektiğini bunun için Tümosan işletmesi kadrosunda görülen bir kısım işçilerin iş sözleşmelerinin fesih edildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda her iki davalı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içerisinde mevcut Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ile Alçelik A.Ş arasında imzalanan 01.07.2004 tarihli Sümer Holding A.Ş.Tümosan/Türk Motor Ve Traktör Sanayi İşletmesi Varlık Satış Sözleşmesinin çalışanlara ilişkin hükümler başlığını taşıyan 16. maddesinin e bendinde #8220;fiili teslim tarihinde işletmede iş kanununa tabii olarak çalışan daimi ve geçici işçilerin alıcıya yani Alçelik A.Ş#8217;ye devir edileceğinin#8221; anılan maddenin f bendinde ise #8220;alıcı Alçelik A.Ş.nin fiili teslim tarihinden sonra 1475 ve 4857 sayılı iş kanunları gereğince doğabilecek her türlü mali yükümlülük ve yasal sorunları karşılamayı taahhüt ettiği, bu konudaki yükümlülük ve sorumluluklarını hiçbir şekilde Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ve Sümer Holding A,Ş#8217;ye rücu edemeyeceği#8221; düzenlenmiştir.Taraflar bu hükümler çerçevesinde 01.07.2004 tarihinde tanzim ve imza ettikleri #8220;personel devir teslim tutanağı ile Tümoson işletmesinde 4857 sayılı yasa kapsamında kapsam içi statüde çalışan 312 personeli Alçelik A.Ş.ye devretmişlerdir.bu devirden sonra Alçelik A.Ş 06.07.2004 tarihli yazılı fesih bildirimi ile işçilerin iş sözleşmelerini ekonomik gerekçeler ileri sürerek fesih etmiştir. Davacının yukarıda bahsi geçen varlık sözleşmesi hükümleri ve personel devir teslim işlemi ile Sümer Holding A.Ş ile arasında varolan hizmet sözleşmesi sona ermiş davalı Alçelik A.Ş ile yeni bir hizmet sözleşmesi kurulmuştur. Davalı Sümer Holding A.Ş varlık satış sözleşmesinin 16/g maddesi uyarınca davacının devirden önceki döneme ilişkin kıdem tazminatını ödemiştir. Davalı Alçelik A.Ş nin davacının işçisi olmadığı, yolunda bir savunması bulunmadığı gibi yazılı fesih bildirimi ile davacının sözleşmesini feshetmiştir. Bu durumda davalı Sümer Holding A.Ş hakkında açılan davanın husumetten reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü yönünde hüküm tesisi hatalıdır. Diğer yandan davalı Alçelik A.Ş davacının iş sözleşmesinin geçerli bir sebebe dayanılarak feshedildiğini savunmuştur. 4857 Sayılı İş Kanunu#8217;nun 18. maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından işletmenin,işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanılarak feshedilebileceği düzenlenmiştir. İşletmeyi veya işyerini etkileyen objektif nedenlerle ortaya çıkan işgücü fazlalığı sonucunda, işçinin işyerinde çalışma olanağı ortadan kalkmış ise fesih için geçerli bir sebebin varlığından söz edilir. İşveren amaç ve içeriğini belirlemekte serbest olduğu işletmeye ilişkin kararlar alabilir. Ancak, bu karar sonucunda, tedbir olarak düşünülen feshin zorunlu hale gelmiş olması gerekir. Başka bir anlatımla işverenin fesih konusunda keyfi kararları yargı denetimine tabidir. Öte yandan, işletmeye ilişkin kararla varılmak istenen hedefe fesihten başka bir yolla ulaşmak mümkün ise fesih için geçerli bir nedenden söz edilemez. İşçinin rızası ile esnek çalışma biçimleri getirilerek,işçiyi başka işte çalıştırarak yada meslek içi eğitime tabi tutarak amaca ulaşma olanağı var iken feshe başvurulmaması gerekir. Kısaca, #8220;fesih son çare olmalıdır#8221;(ultima ratio) ilkesi gözetilmelidir. 4857 sayılı İş Kanunu#8217;nun 20/2.maddesine göre feshin geçerli bir nedene dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir.İşveren, işletmeye ilişkin kararı uygulamak için aldığı tedbirin feshi zorunlu kıldığını kanıtlamalıdır. İş akdi feshedilen işçi, feshin başka bir sebebe dayandığını ileri sürdüğü taktirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Somut olayda 01.07.2004 tarihinde Tümosan işletmesinin ve personelinin özelleştirme sonucu varılan anlaşma gereği davalı Alçelik A.Ş.ye devir edildiği, davacının ve bir arkadaşlarının iş sözleşmesinin fesih edildiği anlaşılmaktadır. Davalı feshe gerekçe olarak ileri sürdüğü hususlarda delil ibraz etmediği gibi yukarıda belirtilen kriterlere uygun olarak ne gibi uygulamalar yapıldığını da ispatlayamamıştır.Feshin son çare olması ilkesi dikkate alınmamıştır. Buna göre davalı Alçelik AŞ.aleyhine açılan davanın açık olması da kabulü yönünde verilen karar isabetli ise de; 4857 sayılı yasının 21.maddesi 3.fıkrası #8220;kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için, işçiye en çok dört aya kadar olan ücret ve diğer hakları ödenir.#8221; Şeklindedir. Uygulanacak miktarının üst sınırı, kararın kesinleşmesi tarihine göre belirlenecek şekilde en çok dört ay olarak düzenlenmiştir. Boşta geçen süre daha az ise, dört aydan daha az miktarda ücret ve diğer haklara karar verilebilecektir. Ancak davacı fesih bildiriminin tebliğ tarihi ile kararın kesinleşmesine kadar geçen süre dört aydan fazla olsa da tespit edilecek boşta geçen süre miktarının azami sınırı dört ay olmalıdır. Davacı dört aydan fazla boşta kaldığından tespitine karar vermek gerekirken aksinin kabulü hatalıdır. Bu konuda ki temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve 4857 sayılı Kanunun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ: Ankara 4. İş Mahkemesinin 7.12.2004 Tarih, 759 Esas, 1505 Karar sayılı kararının bozularak ORTADAN KALDIRILMASINA, 1) Davalı Sümer Holding A.Ş aleyhine açılan davanın husumetten reddine, 2) Davalı Alçelik A.Ş aleyhine açılan davanın kabulü ile Alçelik A.Ş tarafından yapılan feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE, 3) Davacının yasal sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin dört aylık ücreti olarak belirlenmesine, 4) Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine,işe başlatılma halinde davacıya ödenen kıdem ve ihbar tazminatının bu alacaktan mahsubuna, 5) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 6) Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 350.YTL vekalet ücretinin davalı Alçelik A.Ş den alınıp davacıya verilmesine, 7) Davalı Sümer Holding A.Ş vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 350.YTL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı Sümer Holding A.Ş.ye verilmesine 8) Davacı tarafından yapılan 182.50 YTL yargılama giderinin davalı Alçelik A.Ş.den alınıp davacıya verilmesine 9) Peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine kesin olarak oybirliğiyle 25.4.2005 tarihinde karar verildi. İŞYERİNİN DEVRİ HALİNDE HİZMET SÖZLEŞMESİNİN FESHİ (Karar İncelemesi) Prof. Dr. Tankut Centel İstanbul Hukuk Fakültesi Dekanı Yargıtay 9.- Hukuk Dairesi Esas No.: 2002/3591 Karar No.: 2002/4048 Tarih: 133.2002 Karar Özeti: Salt işyerinin devredilmiş bulunması, işçiye hizmet sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkını kazandırmaz. Karar Metni: Dava; Davacı, ihbar ve kıdem tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Yargıtay Kararı 1. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre Samsun'daki bir mıntıkanın temizlik işleri (..) Limited Şirketi tarafından yürütülmekte iken 15.09-1999'dan itibaren temizlik işi bu kez dava dışı (..) İmar İnşaat Limited Şirketi tarafından üstlenilmiştir. Bir bakıma burada işyerinin devri ya da el değiştirmesi sözkonusudur. Davacı ve bir kısım işçilerin devirden sonra devralan işveren nezdinde çalıştıkları dinlenen davacı tanıkları tarafından ifade edilmiş ise de seri halinde açılan ve aynı gün mahkemece yargılaması yapılan davacılar için tanıklar genel anlatımlarda bulunmuşlardır. Oysa tereddütlerin giderilmesi için her bir davacı ile ilgili olarak tanıklardan ayrı ayn açıklamaların istenmesi ve her davanın özellikleri dikkate alınarak hüküm kurulması gerekir. Bu bilgiler toplandıktan sonra; ortada bir işyeri devrinin bulunduğu gözö-nünde tutulmalıdır. 1475 sayılı İş Kanununun 14. Maddesi ile ilgili olarak Dairemizin öğretideki baskın görüşe uygun olarak salt işyerinin devri ya da el değiştirmesi özel bir neden sözkonusu değilse işçiye fesih hakkı vermez. Somut olayda bu konunun açıklığa kavuşturularak; devir esnasında açık ve- kesin bir iradesi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Fesih işçi tarafından gerçekleştirilebileceği gibi işveren tarafından da gerçekleştirilebilir. Böyle bir fesih sözkonusu olmadığı takdirde işçinin sözleşmesinin devralan işveren nezdinde devam ettiği kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatı koşullarının gerçekleşmediği sonucuna varılmalıdır. Bu yönler açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde isteklerin hüküm altına alınması hatalıdır. Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen sebepten BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.3-2002 gününde oybirliği ile karar verildi. Kararın İncelenmesi: I. İnceleme konusu Yargıtay kararına neden olan olayda, sözkonusu kararın metninden anlaşıldığı kadariyle: 1l. Temizlik işlerini yapan bir şirketin işi, bir diğer şirket tarafından üstlenilmiştir. Daha önceki temizlik şirketinde çalışan işçiler, bu kez işi üstlenen şirket nezdinde çalışmaya devam etmeye başlamışlardır. Ancak, bu işçilerden biri olan davacı işçi, neye dayandığı karar metninden tam olarak anlaşılmayan bir nedenle hizmet sözleşmesini feshedip dava açarak, ihbar ve kıdem tazminatlarının ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Alt mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Yine, buradaki kısmen hüküm altına almanın neyi kapsadığı, karar metninden anlaşılmamaktadır. 2. Alt mahkeme kararının davalı işveren tarafından temyiz edilmesi üzerine uyuşmazlık, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin önüne gelmiştir. Bunun üzerine, Yüksek Mahkeme; somut olayda bir "işyeri devri"nin sözkonusu olduğunu kabul etmiş ve özel bir neden sözkonusu olmadığı sürece, salt işyeri devrinin işçiye hizmet sözleşmesini fesih hakkını bahşetmeyeceğini belirtip, eksik inceleme yönünden, alt mahkeme kararının bozulmasına karar vermiştir. II. İnceleme konusu Yargıtay kararı bakımından, çözülmesi gereken hukuki sorun; görüldüğü üzere, esas olarak, işyeri devrinin hizmet sözleşmesi üzerindeki etkisi ve giderek, işçinin bu durumda hizmet sözleşmesini fesih hakkına kavuşup kavuşmayacağı noktasında toplanmaktadır. Buna göre, aşağıda ilkin, işyeri devri kavramı üzerinde durulacak ve daha sonra da, işyeri devrinin hizmet sözleşmesinin geleceği üzerinde yapacağı etkilere açıklık getirilmesine çalışılacaktır. 1. İnceleme konusu karara konu olan olayda, "bir mıntıkanın temizlik işleri", bir şirket tarafından yürütülmekteyken; bu işler, daha sonra başka bir şirket tarafından "üstlenilmiş ve daha önceki şirkete bağlı olarak çalışan işçiler, bu kez işi üstlenen şirket nezdinde çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Bu durumla ilgili olarak, kararda aynen, "burada işyerinin devri ya da el değiştirmesi sözkonusudur" ve "ortada bir işyeri devrinin bulunduğu gözönünde tutulmalıdır" denilmektedir. Kanımca, Yargıtay kararındaki bu değerlendirme, doğru ve yerinde değildir. Şöyle ki; inceleme konusu kararda "bir mıntıkanın temizlik işleri"ni yürüten bir şirketten sözedilmektedir. Bu anlatım, olayda bir alt işverenin, yani taşeronun sözkonusu olduğunu göstermektedir. Muhtemelen, olayda bir işveren belediye (Samsun Belediyesi), temizlik işini taşerona (alt işverene) vermiştir. Çünkü, "bir mıntıkanın temizlik işleri" nin yürütülmesi, işin ve işyerinin doğası gereği, o "mıntıka"nın "işyeri" olarak kabulünü gerektirmemektedir. Bu durumda, hukuken "işyerinin devri" değil, "işin devri" sözkonusudur. Giderek, sözkonusu durumu "işyerinin devri" olarak nitelendirmek yerine, hukuken "işverenin değişmesi"nden sözetmek, doğru ve yerinde olacaktır. Gerçekten, "işyerinin devri", hizmet sözleşmesi üzerindeki etkileri bakımından "işverenin değişmesi" kavramıyla ör-tüşmesine karşın; alt işveren (taşeron) işçileri açısından, aynı etkiyi yaratmamaktadır. Çünkü, alt işveren (taşeron) işçisinin işyeri; Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin 1996 yılı ortalarından itibaren verdiği yeni kararlarında da kabul ettiği üzere, asıl işverenin işyeri değildir1. Bu itibarla, "işyerinin devri"nden sözedildiği takdirde, taşeron değişikliğinde taşeronun sahip bulunmadığı İşyerini devretmesi gibi bir sonuca varmış olunur ki, bu doğru olmaz. Oysa, taşeron değişikliğinde, asıl işverenden alınan "iş" devrolunmuş ve de (alt) işveren değişmiş olur. 2. Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin, inceleme konusu kararda, İşyeri devrinin hizmet sözleşmeleri üzerindeki sonuçları açısından belirttiği noktalar ise, son derece isabetlidir. Gerçekten, sözkonusu kararda aynen,".. salt işyerinin devri ya da el değiştirmesi özel bir neden sözkonusu değilse işçiye fesih hakkı vermez .. Fesih işçi tarafından gerçekleştirilebileceği gibi işveren tarafından da gerçekleştirilebilir. Böyle bir fesih sözkonusu olmadığı takdirde işçinin sözleşmesinin devralan işveren nezdinde devam ettiği kabul edilerek ihbar ve kıdem tazminatı koşullarının gerçekleşmediği sonucuna varılmalıdır ,." denilmektedir ki; bu söylenenler, tartışmasız doğruları içermektedir. Bu anlamda, yeni İşveren, işçiler karşısında önemli bazı borçları yüklenir2. İşte, yeni işverenin bu borçlara aykırı hareketi, işçiye hizmet sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkını bahşeder. İnceleme konusu kararında da, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi; "özel bir neden sözkonusu değilse" anlatımıyla, bunu kasdet-mektedir. Buna karşılık, salt işyerinin devri veya genel anlatımıyla işverenin değişmesi, işçiye hizmet sözleşmesini haklı nedenle fesih yetkisini kazandırmaz. İşyerinin devri, mutlaka İşyerinin önceki işçileriyle birlikte devrini içermez. Nitekim, devir sırasında, önceki işçilerin sözleşmeleri sona erdirilmiş olabilir. İşveren tarafından gerçekleştirilecek sona erdirme (fesih), İhbar ve kıdem tazminatlarının işçiye ödenmesini gerektirir. Böyle bir fesih yoluna gidilmediğinde ise, hizmet sözleşmesinin yeni işverenle devam ettiği kabul edilir. Bu durumda, haklı, Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi'nin deyişiyle "özel" bir neden olmadığı takdirde, hizmet sözleşmesini sona erdirecek işçi (kendi isteğiyle işyerinden ayrılmış sayılacağı için) kıdem tazminatı hakkını yitirecek ve ihbar öneline uymadığında da bu süreye ilişkin ücretini işverene "ihbar tazminatı" adı altında ödemek zorunda kalacaktır. Alt mahkeme, vermiş olduğu kararında ise, tüm bu durumları araştırmış ve tartışmış değildir. Bu nedenledir ki; Yargıtay Dokuzuncu Hukuk Dairesi, somut olayda bu yönlerin araştırılmasını isteye- rek, "eksik inceleme" gerekçesiyle alt mahkeme kararını bozmaktadır. III. Sonuç itibariyle; inceleme konusu Yargıtay kararını, işyerinin devriyle ilgili belirttiği genel esaslar açısından, olumlu biçimde değerlendirmek ve başarılı bulmak mümkündür. Gerçekten, anılan kararıyla Yüksek Mahkeme, işyeri devrinin hizmet sözleşmeleri üzerindeki etkilerini doğru ve isabetli biçimde yansıtmaktadır. Buna karşılık, Yüksek Mahkeme; sözkonusu kararında, hizmet sözleşmelerinin yeni işverene geçmesini, alt işveren bakımından "işyeri devri" olarak nitelendirerek, "işverenin değişmesi" kavramını gözden kaçırmış ve taşeron değişikliğinde "işyerinin devri" kavramıyla örtüşme olmayacağını hesaba katamamıştır. DİPNOTLAR 1) Ayrıntılı bilgi için bak. F. Şahlanan, Türk İş Hukukunda Alt İşveren-Galatasaray Üniversitesi/İstanbul Barosu (yay.), İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunda İşçi ve İşveren Kavramları ve Uygulamada Ortaya Çıkan Sorunlar, İstanbul 1997, 196-199. 2) Bunlar için bak. A. Güzel, İşverenin Değişmesi-İşyerinin Devri ve Hizmet Akitlerine Etkisi, İstanbul 1987, 342 vd. Faydası olur umuduyla,
HRMGR
quote:
şirket genel kurulu kararı henüz alınmadan işverenler (şirket YK ) arasındaki protokol ve devir işlemleri hukuki midir?Resmiyette kabul görür ve yasal işlemlere baz alınır evraklar mıdır?Sorun bu şekilde sanırım.
T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İnternet Sayfasından Toplantı ve Karar Nisapları A- Anonim Şirketler; Anasözleşmede daha ağır bir nisap öngörülmemişse genel kurul toplantılarında gerekli olan toplantı ve karar nisapları aşağıda gösterilmiştir. a- Olağan genel kurul toplantı gündemini oluşturan konuların görüşüleceği genel kurul toplantısında şirket sermayesinin en az ¼ ünü temsil eden pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları şartttır. İlk toplantıda bu nisabın bulunmaması halinde yapılacak ikinci toplantıda hazır bulunan pay sahipleri veya vekillerinin temsil ettikleri sermayenin miktarı ne olursa olsun müzakere yapmaya ve karar vermeye yetkilidir. b- Şirketin tabiyetini değiştirmek veya pay sahiplerinin taahhütlerini artırmak hususundaki müzakereler için bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları şarttır. c- Şirketin mevzuu veya nev'inin değiştirilmesine ilişkin genel kurul toplantılarında şirket sermayesinin en az üçte ikisine sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda bu nisabın sağlanamaması durumunda yapılacak ikinci toplantıda ise esas sermayenin yarısına sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları gerekir. d-Yukarıdaki bentlerde belirtilen hususlar dışındaki değişiklikler ile şirket sermayesinin arttırılması veya azaltılması için yapılacak genel kurul toplantılarında şirket sermayesinin en az yarısına sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda bu nisap olmaması nedeniyle en geç bir ay içinde yapılacak ikinci toplantıda müzakere yapılabilmesi için şirket sermayesinin en az üçte birine sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması yeterlidir. e- İmtiyazlı pay sahipleri genel kurul toplantısında müzakere yapılabilmesi için, imztiyazlı payların en az yarısına sahip pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları şarttır. İlk toplantıda bu nisabın olmaması halinde en geç bir ay içinde yapılacak ikinci toplantıda imtiyazlı payların en az üçte birine sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması yeterlidir. f- Genel kurul toplantısında tahvil ihracının müzakere edilebilmesi için şirket sermayesinin en az yarısına sahip pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları şarttır. İlk toplantıda bu nisabın sağlanamaması halinde en geç bir ay içinde yapılacak ikinci toplantıda ise esas sermayenin üçte birine sahip pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması gereklidir. g- Genel kurul toplantılarında şirketin tasfiyesi ile bir başka şirketle birleşmesinin müzakeresinin yapılabilmesi için şirket sermayesinin en az üçte ikisine sahip pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunmaları şarttır. İlk toplantıda bu nisabın olmaması halinde yapılacak ikinci toplantıda ise, esas sermayenin yarısına sahip olan pay sahiplerinin veya temsilcilerinin bulunması gereklidir. h- Genel kurul toplantısında, şirket aktiflerinin toptan satışının müzakere edilebilmesi için şirket sermayesinin en az yarısına sahip pay sahiplerinin veya temsilcilerinin hazır bulunması şarttır. İlk toplantıda nisabın olmaması halinde en geç bir ay içinde yapılacak ikinci toplantıda esas sermayenin üçte birine sahip pay sahiplerinin veya temsilcilerinin bulunması yeterlidir. ı- Kararlar şirket tabiiyetini değiştirmek veya pay sahiplerinin taahhütlerini arttırmak hususunu görüşmek üzere toplanan genel kurullarda bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin ittifakıyla, bunun dışındaki hususları görüşmek üzere toplanan genel kurullarda ise mevcut reylerin ekseriyetiyle verilir. B- Limited Şirketler Anasözleşmede daha ağır bir nisap öngörülmemişse genel kurul toplantılarında gerekli olan toplantı ve karar nisapları aşağıda gösterilmiştir. a-Olağan genel kurul toplantı gündemini oluşturan konuların görüşüleceği genel kurul toplantılarında ödenmiş esas sermayenin yarısından fazlasını temsil eden ortakların müzakere edilen husus lehine rey vermesi gerekir. (TTK. 536) b-Ortakların mesuliyetini artırmak amacıyla yapılacak genel kurul toplantılarındabütün ortakların ittifakla karar vermeleri şarttır. c- Şirket anasözleşmesinin değiştirilmesi ile sermayenin artırılması ve azaltılmasına ilişkin yapılacak genel kurul toplantılarında karar alınabilmesi için toplam şirket sermayesinin en az üçte ikisini temsil eden ortakların toplantıda hazır bulunmaları ve bunların karar lehinde oy kullanmaları şarttır. d-Şirketin tasfiyesine ilişkin yapılacak genel kurul toplantılarında karar alınabilmesi için toplam şirket sermayesinin en az dörtte üçünü temsil eden ortakların toplantıda hazır bulunmaları ve bunların dörtte üçünün karar lehinde oy kullanmaları şarttır. e-Pay devrine ilişkin kararın geçerli olabilmesi için, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayenin en az dörtte üçüne sahip olması şarttır. Genel Kurul Toplantılarında Muteberlik Şartı Genel kurul toplantılarının muteber olması için toplantılarda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı komiserinin hazır bulunması ve komiserin zabıtları Kanuna uygun bir şekilde tutulmasına nezaret ve zabıtları reyini kullanan pay sahipleri ile birlikte imza etmesi şarttır. Bu zabıtlara verilen kararların mahiyeti ve neticeleri ile muhalif kalanların muhalefet sebepleri yazılır. Görüleceği gibi Anonim ve Limited şirketlerde, usulüne uygun Genel Kurul kararı olmaksızın birleşme, devir, sermaye-artışı azalışı, tasfiye işlemlerini yapmak hukuken mümkün değildir. Ancak şirket Genel Kurulu kararı sonrasında bu işlemler çeşitli sözleşmeler yoluyla yapılabilir. Aksine atılan imzaların Genel Kurul Kararı olmaksızın hukuken geçerliliği bulunmamaktadır.
quote:
"İşyeri bildirgesini en geç sigortalı çalıştırmaya başladığı tarihte, işyerinin devri halinde devir alanın en geç devir tarihinde...... "Bu maddede en geç devir tarihi şirket genel kurulunun karar aldığı tarihmi?Tescil tarihimi?Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlandığı tarihmi?
BİRLEŞME ve DEVİR Birleşme iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle birleşerek #8220;yeni bir ticaret#8221; şirketi kurmaları veya bir veya birden fazla şirketin var olan diğer bir ticaret şirketine katılmasıdır. (TTK.146) Kanunumuzda birleşen şirketlerin nevilerinin aynı olması şart koşulmuştur.(TTK. 147) Birleşme İşlemleri Birleşecek şirketlerin yetkili organlarınca birleşme kararının verilmesi, Birleşme sözleşmesinin hazırlanması ve birleşen şirketlerden her birinin genel kurul ve/veya ortaklar kurulunca onaylanması (Birleşme kararının verildiği genel kurul toplantısında birleşme sözleşmesi onaylanmış ise bu genel kurulun yapılmasına ihtiyaç bulunmamaktadır), Birleşme kararlarının tescil ve ilanı, İnfisah eden (devrolan) şirketlerin borçlarının ne suretle ödeneceğine dair beyanname ile birleşen şirketlerin her birinin müşterek esasa göre hazırlanmış bilançolarının T. Ticaret Sicili Gazetesinde birlikte ilan olunması, İnfisah eden (devrolan) şirketlerin özvarlıklarının ilgili Mahkeme tarafından atanacak bilirkişilerce tespit ettirilmesi, Devir alan şirketin yönetim kurulunca birleşme suretiyle sermaye artırımı yapılmasına ilişkin karar alınması, Devir alan şirketin bu suretle sermaye artırımı yapılması için düzenlenmiş sermaye maddesinin eski ve yeni şeklini içeren 3 adet tadil tasarısının ve diğer ilgili belgelerin hazırlanması, Devir alan şirketin sermaye artırımı için genel kurulun davet olunması ve karar alınması Tescil ve ilan Tescil ile kuruluş gerçekleşmiştir. İlan şartı ile durum 3. kişilere ilan edilmelidir (ilan tescil tarihinden itibaren 1-2 hafta alabilmektedir), ancak ilanın zamanında yapılmaması tescili (kuruluşu) etkilemez. İlanı Ticaret Sicil Gazetesi'nde zamanında yapmayan yöneticilerin cezai müeyyideye uğraması sonucunu doğurur. Devir tarihi müessesenin tüm aktif ve pasifi ile hukuken karşı tarafa geçtiği tarihtir. Bu tarih tescil tarihidir. Yanlış hatırlamıyorsam Kuruluş aşamasında şirketlerin Ticaret Sicil Memurluklarında tescili yapılması sonrasında bu Memurlukça tescil tarihinden sonra 10 gün içerisinde SSK Kurumu'na yapılacak bildirimin geçerli olacağı 140. madde uyarınca idari para cezası uygulanmayacağı yönünde bir Genelge veya Tebliğ de vardı, bu durum devir için de geçerli olabilir. Selamlar,
Av.Mehmet Taylan Karakum Her ne kadar, ''bence'' diye başlayan cümleleden hoşlanılmasa da; Bence; Sorunun cevabı, işyerinin ne olduğuna göre değişir. Örneğin; işyeri bir taksi ya da dolmuş olabilir. Bu durumda, satış için pazarlığın bittiği ve el sıkışılan an değil de; resmi işlemlerin (devir) tamamlandığı an (Noter satışı gibi), işyerinin devri zamanıdır. Ancak; bir bakkal ya da hırdavat dükkanının devrinde, durum farklı olacağı gibi; bir şirketin devrinde de durum farklı olacaktır.
HRMGR Sn. Karakum, Bir bence de ben diyeyim.:)) Bence "Bu görüşünüzde % 100 haklısınız " Sn. sukent'in sorusu "genel kurul", "tescil tarihi", "ticaret sicil gazetesi" ifadeleri barındırınca, bunun muhtemelen bir A.Ş. veya Ltd. şirketin devri olduğu düşüncesi ile vermiş olduğumuz yanıtlardı, yoksa düşüncenizde kesinlikle haklısınız. Forumda yer alan diğer sorulara vermiş olduğunuz yanıtlar için kendi adıma ayrıca teşekkür etmek isterim. Selam ve saygılar,
zkeskin1 Değerli arkadaşlar Şirket devirlerinde Bir Ltd şirketin kül halinde aktif ve pasifleri ile devri noter satışını ve ticaret sicil gazetesinde yayım tarihi iken A.Ş. lerde çoğunluk hatta %100 yakın nama veya hamiline yazılı hisselerin bir şekilde devri ve bunun yönetim kurulu kararında ve/veya bir protokolle kayıt altına alınmış olması yetmektedir sanırım.
HRMGR Anonim şirketlerde nama veya hamile yazılı hisselerin devri sözkonusu olduğunda, Sosyal Sigortalar Kurumu'na bildirim gerekir mi? Selamlar,
Av.Mehmet Taylan Karakum Soruyu tam anlamadım, neden gereksin?
HRMGR Sn. sukent'in sorusu Eğer yanlış anlamadıysam şirketin (A.Ş. veya Ltd.), tüm aktif ve pasifiyle ve işçileri ile bir başka şirkete (birleşme veya direkt devir) devri durumunda SSK'na en geç ne zaman bildirim yapılması gerektiği idi. Faaliyetini sürdüren sadece hisselerinin devri sözkonusu olan bir şirketin pek tabi SSK'na böyle bir bildirimde bulunması gerekmiyor. Selam ve saygılar,
Av.Mehmet Taylan Karakum Haklısınız; Hisse senetlerinin devri: Anonim şirket ana sözleşmesinde aksi yönde bir hükmün bulunmaması halinde, hisse senetlerinin nama yazılı olarak çıkartılması gerekiyor. Ancak, Türk Ticaret Kanunu 409. maddesince, hisse senetlerinin, nama yazılı olarak düzenlenebildiği gibi, hamili adına düzenlenmesi de mümkün bulunuyor. Fakat, bedelleri tamamen ödenmemiş olan sermaye payları için hamiline yazılı hisse senedi veya ilmühaber çıkartmak mümkün değil. Sermaye payları ödenmemiş ortaklık payları için çıkartılan hisse senetleri geçersiz olup, bu hisse senetlerini devir alan iyi niyetli üçüncü kişilerin, tazminat isteme hakkı vardır. Nama yazılı hisse senedi devri: Nama yazılı hisse senetlerinin devri, hisse senedinin arkası ciro edilerek, senedi devir alana teslimi ile gerçekleşiyor (TTK Md. 416), Ancak, bu devir işleminin şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için şirketin pay defterine yazılması gerekiyor. Pay defterlerine yapılan bu kayıtlar, hisse devirlerinin şirkete karşı ileri sürülebilmesi için, açıklayıcı nitelikte olan bir şekil şartı. Pay defterine yapılan kayıtların geçerli bir devir işlemine dayanması gerekir. Pay defteri resmi bir sicil olmadığından, geçersiz bir pay devrinin pay defterine kaydedilmesi hisse devri alanı pay sahibi yapmaz. Yönetim kurulu ana sözleşme hükümlerine aykırı olarak yapılan hisse devirlerini pay defterine kaydetmeyebilir. (TTK. Md. 418) Örneğin; şirket ana sözleşmesinde hisse devirlerinin yalnızca doktor ünvanına sahip kişilere yapılabileceği belirtilmiş olduğu halde, öğretmen ünvanına sahip olan birine yapılan hisse devrini, yönetim kurulu pay defterine kaydetmeyebilir. Hamiline yazılı hisse senedi devri: Hamiline yazılı hisse senedinin devri, hisse senedinin devir alana teslimi suretiyle gerçekleşmektedir. Senetlerin üçüncü sahsa teslimi şirket ve üçüncü kişilere karşı, hisse devri hükmündedir. Hamiline yazılı hisse senetlerinin devrinde hisse senedinin tesliminden başka ciro veya benzeri herhangi bir işleme gerek bulunmamaktadır. I - Birleşme ; Birleşme bir veya daha fazla ticaret şirketinin malvarlığının tasfiye olunmaksızın , içlerinden birine veya yeni kurulan bir ortaklığa , kendiliğinden külli halefiyet yolu ile geçmesi ; bu suretle mal varlıklarının birleşmesi ve intikal eden mal varlığının karşılığı olarak , infisah eden ortaklığın ortaklarının , hesaplanan bir değiş tokuş ölçüsüne göre , bünyesinde birleşilen ortaklıkta , kendiliğinden ortaklık payı kazanmasıdır. Türk Ticaret Kanununda (TTK) şirketlerin birleşmesine yönelik usul ve esaslar Ticaret Şirketleri kitabının Umumi Hükümler Faslının içerisinde (md. 146 #8211; 151 ) ve aynı kitabın Anonim şirketlere ilişkin Dördüncü Faslında ( md . 451 ) yer almıştır. TTK madde 146 da birleşme şu şekilde tanımlanmıştır. Birleşme, iki veya daha fazla ticaret şirketinin birbiriyle yeni bir ticaret şirketi kurmalarından veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir ticaret şirketine iltihak etmesinden ibarettir.Çeşitli ticaret şirketlerine ait hususi hükümler mahfuz kalmak şartıyla birleşme hakkında müteakip maddelerdeki hükümler tatbik olunur. İş ortaklıkları , iştirakler , işbirlikleri , işletmelerin malvarlıklarının bir bölümünün veya tamamının diğer bir işletmeye devir edilmesi teknik ve hukuki anlamda birleşme niteliğinde değildir. TTK#8217;da geçen hükümler uyarınca birleşme yalnız aynı neviden şirketler arasında mümkündür. Yalnız birleşme esnasında kollektif ve komandit şirketler ve anonim ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler aynı neviden sayılır. Yani kanun uyarınca örneğin bir anonim şirket ile bir limited şirketin birleşmesi mümkün değildir. Birleşmeyi iki türe ayırmamız mümkündür. A )Yeni Kuruluş ; İki veya daha fazla ticaret şirketi birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurarlar. Birleşecek olan bu şirketler tasfiye olmadan , infisah ederler. Ve bu şirketlerin mal varlıkları tamamen yeni kurulacak olan şirkete devredilir. B ) Devralma Yolu İle Birleşme ; Bir ticaret şirketi mal varlığını tamamen , başka bir ticaret şirketine devretmek suretiyle , infisah olur. Yani iki ticaret şirketi , bir tanesinin bünyesinde birleşir. Bünyesinde birleşilen ticaret şirketine devri alan , iltihak olunan şirket , diğerine ise katılan , iltihak edilen şirket denir. Birleşme Sırasında Yapılması Gereken İşlemeler ; Şirketlerin birleşmesi sırasında yapılması gereken işlemler açık olarak TTK#8217;da yer almamıştır. Ancak Anonim şirketlerin birleşmesini içeren 451. ve 452. madde yar alan hükümler bu konuda yol gösterici niteliktedir. Söz konusu madde hükümleri şu şekildedir. TTK Madde 451;- Bir anonim şirket diğer bir anonim şirket tarafından bütün aktif ve pasifleriyle devralınmak suretiyle infisah ederse aşağıdaki hükümler tatbik olunur: 1. Devralan şirketin idare meclisi infisah eden şirketin alacaklarını tasfiye hakkındaki hükümlere göre davet eder; 2. İnfisah eden şirketin malları, borçları tediye veya temin edilinceye kadar ayrı olarak ve devralan şirket tarafından idare olunur; 3. Devralan şirketin idare meclisi azaları, alacaklılara karşı infisah eden şirket mallarının ayrı olarak idaresini temin hususunda şahsan ve müteselsilen mesuldürler; 4. Malların ayrı olarak idare edildiği müddet içinde infisah eden şirkete karşı açılacak davalarda salahiyetli mahkemenin salahiyeti bakidir; 5. İnfisah eden şirketin alacaklılarıyla devralan şirket alacaklıları arasındaki münasebetlerde devralınan ve ayrı idareye tabi olan mallar aynı müddet içinde infisah eden şirketin malları sayılır; devralan şirketin iflasında bu mallar ayrı bir masa teşkil eder ve icap ediyorsa münhasıran infisah eden şirket borçlarının ödenmesinde kullanılır; 6. Her iki şirket malları, ancak infisah eden bir anonim şirket mevcudunun pay sahiplerine dağıtılması caiz olduğu anda birleştirilebilir; 7. Şirketin infisahı, ticaret siciline tescil olunur. Şirket borçları tediye veya temin edildikten sonra ticaret sicilinden infisaha ait kayıt silinir ve keyfiyet ilan olunur; 8. İnfisahın tescilinden sonra devralan şirketçe infisah eden şirketin pay sahiplerine karşılık olarak verilecek hisse senetleri, birleşme mukavelesi hükümlerine göre kendilerine teslim olunur. TTK Madde 452 ; Birden çok anonim şirketin malları yeni kurulacak bir anonim şirket tarafından devralınabilir; o suretle ki adı geçen şirketlerin malları tasfiye edilmeksizin yeni şirkete geçer. Böyle bir birleşme hakkında anonim şirketlerin kurulmasına ve bir anonim şirketin diğer bir anonim şirket tarafından devralınmasına dair olan hükümler tatbik olunur. 1. Şirketler imzaları noterce tasdikli birleşme mukavelesinde ; birleştiklerini , yeni anonim şirketin esas mukavelesini tanzim ettiklerini , bütün hisselerin taahhüt olduğunu , mevcut şirketlerin mallarını sermaye olarak yeni şirkete koyduklarını ve yeni şirketin lüzumlu organlarını tayin ettiklerini tespit ederler ; 2. Birleşme mukavelesi birleşilen şirketlerden her birinin umumi heyeti tarafından tasdik olunur. 3. Tasdik kararıyla tekamül eden yeni şirket esas mukavelesi üzerine müteakip kuruluş merasimi ikmal edilerek keyfiyet tescil ve ilan olunur. 4. Tescilden sonra eski şirketlerin hisse senetleri karşılığında birleşme mukavelesi gereğince yeni şirketin hisse senetleri verilir. Devralma Yolu İle Birleşmede Yapılması Gereken İşlemler ; Birleşme esnasında yapılması gereken ilk işlem birleşmeye taraf iki şirketin finansal yapılarının irdelenmesi olmalıdır. Söz konusu şirketlerin finansal yapıları irdelendikten sonra Birleşme koşulları şirketlerin türüne göre organları tarafından görüşülmelidir. Birleşme kararı alınmadan önce şirketlerin organları birleşme işlemini kabul , izin verdiklerine dair karar almaları sağlıklı olacaktır. İkinci aşama ise bilir kişi incelemesi ve birleşme sözleşmesinin hazırlanmasıdır. Bir şirket diğer bir şirkete iltihak edecektir. Yani bir şirket diğer bir şirketin bünyesine girecektir. Dolayısı ile devir alan şirketin sermaye yapısında bir değişiklik olacak , şirketin sermayesi artacaktır. Devir olunan şirketin malvarlığı devir alan şirketin sermayesinin bir kısmını oluşturacaktır. Bu durumda devir olunan şirketin mal varlığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Söz konusu mal varlığının değerlendirilmesi de mahkemece atanacak bilir kişiler olmalıdır. Bilir kişiler inceleme sırasında her iki şirketin öz sermayelerini tespit eder , devir alan şirketin yapması gereken sermaye artırımının tutarını ve değiş #8211; tokuş ölçütlerini hesaplar ve birleşmenin önünde bir sakınca olup olmadığını inceler. Birleşmeye karar veren şirketler mahkemeye başvururken , karar verilen bir örneğe göre düzenlenmiş olan her iki şirketin ara bilançosu mahkemeye sunulmalıdır. Bu aşamadan sonra birleşme sözleşmesinin hazırlanmasına geçilmelidir. TTK#8217;da birleşme sözleşmesine ilişkin düzenleyici hüküm Anonim Şirketler ile ilgili fasılda 452i madde de geçmektedir. Ancak bu maddede yeni bir şirket kurulması yolu ile yapılan birleşme hükümlerini söz etmekle birlikte , devralma yolu ile birleşmede de bu hükümlerin uygulanması gerektiği aşikardır. Bu sözleşmede ; iki şirketin birleştiği, yeni anonim şirketin ana sözleşmesinin düzenlendiği , bütün hisselerin taahhüt olunduğu , mevcut şirketin mallarını sermaye olarak koydukları , yeni şirketin organlarının tayin olunduğu belirtilmelidir. Ayrıca devir işleminden sonra , devir alan şirketin ana sözleşmesinde bir değişiklik yapılacak ise , bu değişikliğinde birleşme sözleşmesinde yer alması gerekmektedir. Halka Açık Anonim Şirketlerin birleşmesinde yer alması gereken hususlar Sermeye Piyasası Kurulunun I /31 numaralı tebliğinin ekinde belirtilmiştir. TTK madde 452 de yeni bir şirket kurulması suretiyle yapılan birleşme sözleşmelerinin noterden onaylatılması gerektiği belirtilmiştir. Devralma yolu ile birleşmelerde sözleşme için bir şekil şartı konulmamakla birlikte noterden onaylatılması sağlıklı olacaktır. Devir sözleşmesi düzenlendikten sonra ; Birleşme ilgili şirketlerce karara bağlanmalıdır. Bu kararlar da tescil ve ilan edilmelidir. Birleşmeye karar veren şirketler aralarında tespit edecekleri bir örneğe göre düzenleyecekleri bilançolarını da bu karar ile birlikte ilan ettirmek durumundadırlar. Ayrıca birleşme sebebiyle varlıkları sona erecek şirketler , kendilerine ait borçların ne şekilde ödeneceğine dair düzenleyecekleri beyannameyi de bilançoları ile birlikte ilan ettirmelidirler. ( TTK md 148 #8211; 149 ) Birleşme kararının verilmesi için birleşmeye karar veren şirketler , yetkili organlarını toplantıya çağırmak için tüm şekil şartlarını yerine getirmelidir. Birleşme kararı , ilan gününden itibaren üç ay sonra geçerli olur. Ancak ; Birleşmeye karar veren şirketler borçlarını ifa eder veya borçlarına karşılık bir parayı T.C Merkez Bankası veya muteber başka bir bankaya tevdi etmiş ise ya da alacaklılar şirketlerin birleşmesine razı olmuş ise birleşme karar gününden itibaren geçerli olacaktır. Borç karşılığının bankaya tevdi edildiğinin de ilan olması gerekmektedir. Birleşmeye karar veren şirketlerin , alacaklılarından her birinin ilan tarihinden itibaren üç ay içerisinde birleşmeye itiraz etme hakkı mevcuttur. İtiraz eden alacaklı itiraz hakkından vazgeçmedikçe veya söz konusu itirazın yersiz olduğuna dair mahkeme kararı kesinleşmedikçe birleşme işlemi gerçekleştirilemez , birleşme hüküm ifade etmez. Son olarak ise devir bir infisah sebebi olması nedeniyle devralınan şirket infias olunur. Anonim şirketlerde birleşme sözleşmesinin genel kuruluca kabulü infisahın kabulü , alınan kararın da tescili , şirketin infisahının tescili olarak kabul edilir. Diğer şirketlerde ise birleşmenin gerçekleşmesi ile infisah olunur , tescil işlemi ise bildirici bir nitelik taşımaktadır. Yeni Şirket Kurulması Suretiyle Yapılan Birleşmelerde Yapılması Gereken İşlemler ; Yeni bir şirket kurulması yolu ile iki veya daha fazla şirketin birleşmesinde izlenecek yol yukarıda açıklanmış olan devir yolu ile birleşmede izlenecek yol ile paraleldir. Değişiklik gösteren hususları şu şekilde açıklayabiliriz. Bu tür birleşmede yeni bir şirket kurulacağı ve yeni kurulan bu şirketin sermayesini , sermaye olarak konulan bu malların da değerlendirilmesi gereklidir. Mahkeme incelemesinde bilir kişilerin belirlemesi gereken hususlardan bir tanesi ayni sermaye olarak konulacak bu varlıkların değerlendirilmesidir. Farklılık gösteren başka bir hususta yeni kurulacak bir şirket söz konusu olduğu için , şirket kuruluşuna ilişkin tüm işlemler yerine getirilmelidir. Yapılması gereken son işlemde yeni bir şirket kurmak suretiyle birleşme kararı alan iki veya daha fazla şirketin infisahlarının tescilidir. Rekabet hukuku , şirketlerin birleşmesini ve tekelleşmesini veya faaliyet gösterdiği pazarda hakim duruma gelmesini sakıncalı bulabilmektedir. Söz konusu hakimiyet hem tüketici açısından hem de benzer konularda faaliyet gösteren diğer teşebbüsler açısından sakınca doğurabilmektedir. Rekabet Kurulu çıkardığı tebliğler ile hangi tür birleşme ve devralmalarda izin alınması gerektiğini belirtir. Bu tebliğler de yer alan birleşmelerde rekabet kurulundan izin alınması gereklidir. Türk Ticaret Kanunda öngörüldüğü ve yukarıda da bahsettiğimiz üzere şirket birleşmelerinin gerçekleşe bilmesi için birleşmeye karar veren şirketlerin nevilerinin aynı olması gereklidir. Yani bir limited şirket ile bir anonim şirketin birleşmesi mümkün değildir. Şahsi kanaatim olarak da farlı nevilerde şirketlerin birleşmesindeki bu engelin bir dayanağı bulunmamaktadır. Yazımızın ilerleyen bölümlerin de etraflıca izah edileceği üzere nevi değiştirme bir ticaret şirketinin ekonomik varlığını ve devamlılığını koruyarak bir tipten değer bir tipe geçmesidir. Kanun tek tek nevi değiştirmeyi ve birleşmeyi mümkün kılmış olup , bu iki eylemin bir biri ardına yapılmasına ilişkin bir engel koymamıştır. Farklı nevilerde şirketlerin birleşmeleri esnasında yapılması gereken işlem önce şirketlerden bir tanesinin nevi değiştirmesi , sonrasında ise birleşme işleminin gerçekleştirilmesidir. II İ NEVİ DEĞİŞTİRME Şirketlerde Nevi değiştirme ; Bir ticaret şirketinin tüzel kişiliğini korumak suretiyle bir takım yasal işlemlerden geçtikten sonra , yeni tip bir ticaret şirketine dönüşmesi şeklinde tanımlanabilir. Ticaret hukukunda nevi değiştirmekten söz edebilmek için , esi tipin tasfiye edilmemesi , malvarlığının bütününü koruması , ekonomik ayniyet ve devamlılığını sürdürülmesi şarttır. 2 TTK#8217;nu madde 152 şu şekildedir ; Madde 152 - Bir ticaret şirketinin nevinin diğer bir ticaret şirketi nevine çevrilmesi kanunda aksine hüküm olmadıkça, yeni nev'e ait kuruluş merasimine tabidir; Böylece yeni nev'e çevrilen şirket eskisinin devamıdır. Anılan madde uyarınca bir ayrım gözetmeksizin her şirketin nevi değiştirmesi olanaklıdır. Bu güne dek Yargıtay kararlarında bu konuya ilişkin #8220; her tip şirketin ,istediği neviye geçebilmesi #8220; kesin bir kanı olmasa da , mümkün olduğunu kabul etmiştir. Limited Şirketin Anonim Şirkete Dönüşmesinde Yapılması Gereken İşlemler ; Önceliklenim şirketlerin , nevi değiştirme kararının sermayeyi temsil eden ortakların üçte ikisinin onayı ile alınması gerekmektedir. Limited şirketin ana sözleşmesinde gerekli değişikliler yapılır, ortaklar tarafından imzalanır ve noterden onaylatılır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca incelenen ana sözleşme nihai hali ile ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de Limitend şirketin , anonim şirkete çevrilmesi halinde , sermayesi anonim şirketler için öngörülen asgari sermayenin altında ise , asgari düzeye arttırılmasıdır. Anonim Şirketin Limited Şirkete Dönüştürülmesinde Yapılması Gereken İşlemler ; TTK#8217;nun 553. maddesinde Anonim şirketlerin , limited şirketlere çevrilebilmesi şartları sayılmıştır. Madde şu şekildedir ; TTK Madde 553 - Bir anonim şirket tasfiye edilmeksizin aşağıdaki şartlar altında limitet şirkete çevrilebilir: 1. Limitet şirket esas sermayesinin anonim şirketin esas sermayesinden az olmaması; 2. Anonim şirketin pay sahiplerine şirket mukavelesiyle tesbit edilmiş şekle uygun olarak yapılacak bir ilanla, sahip oldukları payların itibari değerlerine kadar limitet şirketin esas sermayesine iştirak imkanının verilmesi; 3. Bu suretle iştirak edecek kimselerin koyacakları paylar tutarının, anonim şirketin esas sermayesinin en az üçte ikisine tekabül etmesi. Söz konusu hükümde de açıkça belirtildiği gibi , limited şirketin esas sermayesi nevi değiştirecek olan anonim şirketin esas sermayesinden az olmamalıdır. Anonim şirketin bu kararı alması için madde 388 de öngörülen usule göre çoğunluk sağlanmalı ve karar alınmalıdır. III. BÖLÜNME ; Bölünme ; Bir sermaye şirketinin , malvarlığının bir veya birden fazla kısmının bütün olarak, mevcut veya yeni kurulacak sermaye şirketi - şirketlerine devredilmesi ,devredilen sermaye şirketinin ortaklarına , devralan sermaye şirketinin paylarının verilmesi , bölünen ortaklığın da kendi mal varlığı ile faaliyetine devam etmesidir. Türk Ticaret Kanununda , sermaye şirketlerinin bölünmesine ilişkin düzenleme bulunmamaktadır. 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun , Kurumlar Vergisi Kanunun 14. Maddesinde değişiklik yapan 18. maddesinde sermaye şirketlerinin bölünme ve hisse değişimlerinin vergi hukuku yönünden prensipleri belirlenmiştir. Ayrıca Maliye Bakanlığı ile Sanayi Ve Ticaret Bakanlığının 16 Eylül 2003 tarih ve 25231 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan #8220; Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmi Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ #8220; tebliği ile konuya ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Ancak şunu belirtmemiz gerekir ki , öğretide bölünme tam ve kısmi bölünme olarak çeşitlilik gösterirken yukarıda anılan düzenlemelerde tam bölünme dikkate alınmaksızın kısmi bölünme kabul edilmiştir. Konuyla ilgi olan Kurumlar Vergisi Kanunun 38. maddesi aşağıdaki şekildedir. 1- Tam mükellef bir sermaye şirketinin tasfiyesiz olarak infisah etmek suretiyle bütün mal varlığı, alacak ve borçlarını mukayyet değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellefiyete tabi iki veya daha fazla sermaye şirketine devretmesi ve karşılığında devredilen sermaye şirketinin ortaklarına devralan sermaye şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisseleri verilmesi (devredilen şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin % 10'una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi işlemin bölünme sayılmasına engel değildir.). 2- (5228 Sayılı Kanunun 59/16 maddesiyle değişen ibare Yürürlük; 31.07.2004)Tam mükellef bir sermaye şirketinin veya bu mahiyetteki bir yabancı kurumun Türkiye'deki işyeri veya daimi temsilcisinin bilançosunda(**) yer alan gayrimenkuller ve iştirak hisseleri ile üretim tesisleri, hizmet işletmeleri ve bu tesis ve işletmelere bağlı gayrimaddi haklar, hammadde, yarı mamul ve mamul malların, mukayyet değerleri üzerinden mevcut veya yeni kurulacak tam mükellef bir sermaye şirketine, bu değerleri devreden şirketin ortaklarına verilmek veya devreden şirkette kalmak üzere, devralan şirketin iştirak hisseleri karşılığında aynî sermaye olarak konulması. 3- Tam mükellef bir sermaye şirketinin, diğer bir sermaye şirketinin hisselerini, bu şirketin yönetimini ve hisse senedi çoğunluğunu elde edecek şekilde devralması ve karşılığında bu şirketin ortaklarına kendi şirketinin sermayesini temsil eden iştirak hisselerini vermesi (hisseleri devralınan şirketin ortaklarına verilecek iştirak hisselerinin itibari değerinin % 10'una kadarlık kısmının nakit olarak ödenmesi işlemin hisse değişimi sayılmasına engel değildir.). Aktifi ve pasifi düzenleyici hesaplar ilgili olduğu aktif veya pasif hesapla birlikte devrolunur. Kurumlar vergisi kanununun ilgili maddesinde geçen bölünmenin , kısmi bölünme olduğunu söylemiş idik. Anılan madde uyarınca üzerinde durulması gereken en önemli husus kısmi bölünme işlemi ayni sermaye teşekkülü suretiyle yapılacaktır. Kısmi bölünme işlemi bir üretim tesisi veya işletmenin parça parça elden çıkarılarak şirketin üretim ve hizmet ifası faaliyetinden alıkonulması sonucunu doğurmamalıdır. İlgili maddede de belirtildiği üzere Üretim tesisleri ve hizmet işletmelerinin ayni sermaye olarak konmasında bu faaliyetlerin ifası için gerekli olan unsurların da bir bütünlük için de dikkate alınması suretiyle işletme bütünlüğünün korunması esas alınmıştır. Bölünme Sırasında Yapılması Gereken İşlemler ; Kısmi bölünme işlemi esnasında bölünen şirketin sermaye azaltılmasına , devralan şirketin ise sermaye artırımına gitmesi söz konusu olabilir. Şöyle ki ; Bölünen şirket , bir başka şirkete bölünen mal varlığını kayıtlı değeri üzerinde bir başka şirkete ayni sermaye koymak kaydıyla o şirketten elde ettiği hisseleri ya kendi elinde tutar ya da , ortaklarına intikal ettirir. Şayet ayni sermaye konmak suretiyle alınan hisseler , şirket ortaklarına intikal ettirildi ise şirketin esas sermayesinde azatlamaya ihtiyaç olacaktır. Sermaye azaltılması işlemi TTK #8216;nun 396. maddesi hükümleri uyarınca uygulanmalıdır. Aynı zamanda bölünen şirketin mal varlığını bir kısmını devralan şirket , devreden şirketin ortaklarının haklarını koruyacak şekilde sermaye artırımına gitmek durumundadır. Sermaye artırımının tescili ile birlikte ihraç edilen paylar bölünen şirketin ortaklarına veya bölünen şirkete devrolunacaktır. Kısmi bölünme işleminde bölünen şirketin mal varlığını mevcut bir şirket yerine yeni kurulacak bir şirket alacak ise , yeni kurulacak şirketin kurulu işlemlerine yine Türk Ticaret Kanunun şirket kuruluşuna ilişkin hükümleri uygulanır. Şirket bölünmelerinde var olan ilkelerden bir tanesi de alacakların korunmasıdır. Bölünen şirketin alacaklıları olabilir. Bölünen şirketin alacaklıları Türk Ticaret Kanunun Alacaklıları Davet isimli 397. maddesi ve şirket ana sözleşmesinde öngörülen şekilde yapılacak ilanla alacaklarını bildirmeye ve güvence verilmesi için talepte bulunmaya davet olunurlar. Ayrıca adresi bilinen alacaklılara taahhütlü mektupla da davet yapılır. Şirketin alacaklılarından bölünmeye ilişkin onayı alınması zorunludur. Şayet şitket alacaklıları bölünmeye ilişkin bir itirazda bulunurlarsa veya onay vermezler ise Ticaret Sicil Memurluğu bölünme işlemini tescil etmeyecektir. Şirketlerin bölünme işleminin gerçekleşmesi için bir de bölünme sözleşmesi hazırlanması gerekmektedir. Sözleşmeyi bölünmeye katılacak şirketlerin yönetim organları hazırlamalıdırlar. Yeni kurulacak şirket veya şirketlere yapılacak olan devir ve bölünmelerde ise bölünme sözleşmesi yerine bölünme planı da hazırlanabilir. Ancak bölünme planında , bölünme sözleşmesinde yar alan unsurların bulunması gerekmektedir. Bölünme sözleşmesinde yer alması gereken unsurlar Maliye Bakanlığı ile Sanayi Ve Ticaret Bakanlığının Anonim ve Limited Şirketlerin Kısmi Bölünme İşlemlerinin Usul ve Esaslarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğinde belirtilmiştir. Anılan tebliğ uyarınca bölünme sözleşmesinin içeriği şu şekilde olmalıdır ; 1 - Bölünmeye katılan anonim ve limited şirketlerin ticaret unvanlarını, merkezlerini, nevilerini, 2 - Bölünen mal varlığının kaç bölüm olduğunu, her bir bölümün nereye devredileceğini, her bölüm içindeki mal varlığı parçalarının tek tek dökümünü, 3 - Payların değiş/tokuş oranlarını ve gereğinde ödenecek denkleştirme tutarını, 4 - Devreden şirketin ortaklarının haklarının devralan şirket nezdindeki durumlarını, devralan şirketin devreden şirketten imtiyazlı paylara, intifa hakkı sahiplerine ne türlü haklar verildiğini, 5 - Bölünen/devreden şirketin veya ortaklarının iktisap ettiği payların hangi tarihten itibaren bilanço karına hak kazanacağının bölünme sözleşmesinin onaylandığı genel kurul veya ortaklar kurulu kararında belirtilmesini, 6 - Bölünme işlemine esas teşkil eden bilirkişi raporunu, 7 - Bölünme işleminin hangi tarihli mali tablolar üzerinden gerçekleştirileceğini, 8 - Devralan şirketin hisse senetlerinin bölünen şirketin ortaklarına verilmesi halinde bölünen şirketin sermaye azaltım tutarı ve işlemlerini, 9 - Devralan şirketin mevcut ortaklarının yeni pay alma hakları kısıtlanmak suretiyle yapacağı sermaye artırımı tutarı, bu sermaye artırımında bölünen şirkete veya ortaklarına verilecek hisse senetlerinin türünü, nominal değerini ve teslim esaslarını, 10- Bölünen şirketin bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından, bölünen kurumun varlıklarını devralan şirketlerin müteselsilen sorumlu olduğuna ilişkin hükmü, 11 - Bölünmeye konu varlıklarla birlikte istihdam edilen personelin de devredilmesi halinde, devredilen işgücünün hukuki durumuna ilişkin bilgiyi, 12 - Tarafların bölünme sözleşmesinden kaynaklanan yükümlüklerini yerine getirmemesi durumunda katlanacakları sonuçları belirten hükmü, 13 - Yönetim kurulları tarafından genel kurulların toplantıya çağrılacağı azami süreyi, bu süre içerisinde genel kurulların toplanamaması halinde bölünme sözleşmesinin geçersiz sayılacağına ilişkin hükmü, sözleşmede bulunmalıdır. Bölünme sözleşmesi bölünmeye taraf şirketlerin genel kurullarında onanmalı sonrasında ise devralan şirket sermaye artırımı , bölünme işlemi sermaye azaltımı sonucunu doğuracak ise devir olan şirkette sermaye azaltımı kararı alması gereklidir. Kararlar şirketin esas sermayesini temsil eden ortakların üçte iki çoğunluğuyla alınmalıdır. Ayrıca bölünmeye taraf olan şirketlerin düzenlemiş oldukları bölünme sözleşmesi ve bölünmeye esas olan bilançosunun mahkemece atanacak olan bilir kişilerce denetlenmesi gerekmektedir. Bilir kişi raporunda yer alması gereken unsurlarda yine ilgili tebliğde belirtilmiş olup şu şekildedir. a) Devralan şirket tarafından yapılması öngörülen sermaye artırımının, devreden şirketin ortaklarının ve varsa intifa hakkı sahiplerinin haklarını korumaya yeterli bulunup bulunmadığı, b) Bölünmeye katılan şirketlerin öz sermayeleri ve payların değeri ile hisselerin değiş/tokuş oranı, bölünmenin Kurumlar Vergisi Kanununa, tebliğ hükümlerine uygunluğu, c) Bölünmeye konu varlıkların nitelikleri, mukayyet ve varsa cari değerleri, d) Bölünen şirkete veya ortaklarına devralan şirket tarafından verilecek hisse senetlerinin tutarının belirlenmesinde mukayyet değer ile varsa kullanılan diğer yöntemlere göre hesaplanan değişim oranı, e) Kullanılan yöntemlerin yeterli olup olmadığına ilişkin açıklama, f) Değerleme yöntemleri ile ilgili bir sorun ile karşılaşılmış ise, bu sorunlara ilişkin açıklama, belirtilecektir. Şirketlerin yapmış oldukları genel kurullarda bölünme sözleşmesinin onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı tescili ile birlikte , bölünen şirketin bölünmeye konu mal varlığı külli halefiyet yolu ile devralan şirkete intikal eder. Bölünme işlemi genel kurulca onaylandıktan sonra , şirketlerin yönetim organları bölünmenin tescilini yaptırmalılardır. Bölünme işleminde meydana gelen sermaye artırımı ve azaltımı na ilişkin esas sözleşme değişikliği de tescil ettirilmelidir. Ticaret sicilinde tescil edilen bölünme işlemi geçerlilik kazanmış demektir. Ticaret Şirketlerinin Devir ve Bölünmesi Halinde Vergilendirme Ticaret şirketlerinde devir ve bölünme halinde vergilendirilmeye yönelik esaslar 5228 sayılı Bazı Kanunlarda ve 178 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanunun 39. Maddesinde değişiklik yapılması suretiyle düzenlenmiştir. Anılan kanun uyarınca devirlerde aşağıdaki şartlara uyulması halinde , münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek , doğrudan doğruya birleşmeden elde edilen kazançlar hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir. Şartlar ; 1- Münfesih kurum ile birleşilen kurum, müştereken imzalayacakları bir devir beyannamesini, birleşme tarihinden itibaren on beş gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verirler ve bu beyannameye devir bilançosunu bağlarlar. 2- Birleşilen kurum münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer vecibelerini yerine getireceğini devir beyannamesine bağlı bir beyanname ile taahhüt eder. Mahallin en büyük mal memuru bu hususta birleşilen kurumdan ayrıca teminat isteyebilir. Bölünme işlemlerinde ise Kurumlar Vergisi Kanunun 38. maddesinin 1 numaralı bendine göre yapılan bölünmelerde aşağıda yazılı olan şartlara uyulduğu taktirde , bölünme suretiyle münfesih hale gelen kurumun sadece bölünme tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek ,doğruda doğruya bölünmeden dolayı elde ettiği karlar hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir. Şartlar ; 1- Bölünen kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlar müştereken imzalayacakları bir bölünme beyannamesini, bölünme tarihinden itibaren on beş gün içinde bölünen kurumun bağlı olduğu vergi dairesine verirler ve bu beyannameye bölünme tarihindeki bilanço ve gelir tablosunu, bölünme sözleşmesini ve bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumların yeni sermaye yapısını gösteren Ticaret Sicili Müdürlüğü yazısının bir örneğini bağlarlar. 2- Bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar, bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından müteselsilen sorumlu olacaklarını ve bu vecibelerini yerine getireceklerini bölünme beyannamesine bağlı bir taahhütname ile taahhüt ederler. Mahallin en büyük mal memuru bu hususta bölünen kurum ile bu kurumun varlıklarını devralan kurumlardan teminat isteyebilir Ayrıca devir ve bölünme işlemlerinde , devir ve bölünmenin ilgili ticaret sicilinden tescil ettirildiği tarihe dek olan kazancın , bu tarihten itibaren onbeş gün içerisinde bölünme veya devir dolayısıyla münfesih olan kurumun vergi dairesine kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir. Bu beyannameye devir veya bölünme bilançosu ile gelir tablosu eklenmesi gereklidir. Aynı kanun maddesinin 2 ve 3 numaralı bentlerinde belirtilen işlemlerden doğan karlar ise hesaplanmaz ve vergilendirilmez. 38 maddenin 2. bendine göre gerçekleşen bölünme işlemlerinde bölünen kurumun bölünme tarihine kadar tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarından bölünen kurumun varlıklarını devralan kurumlar müteselsilen sorumludurlar. Kurumlar Vergisi Kanunun 39. maddenin A ve B bendine göre yapılan devir ve bölünmelerde münfesih kurum adına tahakkuk eden vergiler kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gerekli ayın son gününe dek ödenmelidir. Konuyla ilgili bilinmesi gereken bir diğer husus ise 4684 sayılı kanunla kurumlar vergisi kanunun 14/7. maddesinde yapılan değişikliğe göre ; Devreden Kurumun kurumlar vergisi beyannamelerinde her yılın zararının ayrı ayrı gösterilmesi ve beş yıldan fazla nakledilmemesi suretiyle geçmiş yıl zararları devarlan kurum tarafından kurum kazancında gider olarak dikkate alınabilecek başka bir ifadeyle kurum kazancından indirilebilinecektir. Ayrıca devralan kurum , devir olan kurumun geçmiş yıl zararlarını kurum kazancından indirebilmesi için ; İnfisah edilen kurumla devralan kurum aynı sektörde faaliyet göstermelidirler Devir ve infisah edilen kurumlar , son beş yıla ait kurumlar vergisi beyannamelerini kanuni sürelerinde vermiş olmalıdırlar. Kanun kurum kazancından indirilebilecek geçmiş yıl zararları için bir kısıtlama getirmiştir. 37 ve 39 maddeye göre yapılan devir işlemlerinde indirilebilecek geçmiş yıl zararları devir alınan kurumun, devir tarihi itibarıyla aktif toplamını geçmemeli , 38 inci maddede belirtilen bölünme işlemlerinde de münfesih olan kurumun aktif toplamını geçmemelidir. SONUÇ ; Ticaret şirketleri yukarıda ayrıntılı olarak izah edildiği şekilde Türk Ticaret Kanunu uyarınca birleşebilir , bölünebilir , devir olabilir ve nevi değiştirebilirler. Şirketlerin birleşmesine ilişkin vergisel düzenleme de 4684 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun ile yapılmış olup Maliye Bakanlığı ile Sanayi Ve Ticaret Bakanlığının ortak tebliği ile de işlemlere ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. B.13.1.BKG.0.10.00.01/ Şirket Ortaklarının Bağ-Kur#8217;a Kayıtlarının Yapılması ve Silinmesi Hk. GENELGE 2004/#8230;.. İl Müdürlüklerinden intikal eden yazılarda; şirket ortaklarının sigortalılıklarının sona erdirilmesi konusunda bir kısım tereddütler hasıl olduğu ve bu nedenle 279 Nolu Genelgede de belirtilmiş olmakla beraber uygulamada birlikteliği sağlamak ve güncel mevzuat hükümleri doğrultusunda işlemlerin yürütülmesi için konunun tekrardan açıklanmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bilindiği gibi, 1479 sayılı Kanunun değişik 24 üncü maddesinde; #8220;Kollektif şirketlerin ortakları, Adi Komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları, Limited şirketlerin ortakları, Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, Donatma iştirakleri ortakları, Anonim şirketlerin kurucu ortakları ile yönetim kurulu üyesi ortaklarının#8221; Bağ-Kur sigortalısı olmalarının gerektiği hüküm altına alınmış iken bu hüküm 1479 sayılı Kanunun 3165, 3396, 619 sayılı KHK ve 4956 sayılı Kanunlarla değişik 24 ncü maddesinde de aynı şekilde muhafaza edilmiştir. Söz konusu şirketlere ortak oldukları halde 4.10.2000 tarihine kadar Kurumumuza kayıt ve tescil işlemlerini yaptırmayanların, Kurumumuza tabi sigortalılıkları 4.10.2000 tarihi itibariyle başlatılacaktır. Yukarıda bahse konu şirketleri şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri olarak iki grupta değerlendirmemiz mümkün bulunmaktadır. A) Şahıs şirketlerinde ortakların durumu; 1- Adi ortaklıklarda ortakların paylarına düşen kazançlar ayrı ayrı ticari kazanç sayılmıştır. Ortaklar paylarına düşen karlarını ticari kazanç olarak beyan etmek mecburiyetindedirler. Bu sebeple, bu durumda olan ortakların meslek kuruluşu kayıtları ile gelir vergisi mükellefiyetlerinden hangisi önce başlamışsa o tarihten itibaren Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları başlatılacak ve bu kuruluşlardaki üyelik ve mükellefiyet kayıtlarından hangisi en son silinmişse o tarihe göre de Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları sona erdirilecektir. 2- Kollektif şirket ortaklarının şirketten aldıkları kar payları ticari kazanç sayılmaktadır. Hatta şirket tarım faaliyeti ile uğraşmış olsa dahi bu durum değişmemektedir. Bu sebeple, kollektif şirket ortaklarının meslek kuruluşu kayıtları ile gelir vergisi mükellefiyetlerinden hangisi önce başlamışsa o tarihten itibaren Bağ-Kur#8217; a tabi sigortalılıkları başlatılacak ve bu kuruluşlardaki üyelik ve mükellefiyet kayıtlarından hangisi en son silinmişse o tarihe göre de Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları sona erdirilecektir. 3- Adi komandit şirketlerde, biri sorumluluğu koyduğu sermaye ile sınırlı olan KOMANDİTER, diğeri ise sorumluluğu sınırsız olan KOMANDİTE olmak üzere iki türlü ortak vardır. Komanditer ortakların şirket kazancından aldıkları pay menkul sermaye irad, komanditelerin payı ise ticari kazançtır. Her iki nevi ortakların da (Ticari kazanç elde eden de, menkul sermaye iradi elde eden de) meslek kuruluşu kayıtları ile vergi mükellefiyetlerinden hangisi önce başlamışsa o tarihten itibaren Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları başlatılacak ve bu kuruluşlardaki üyelik ve mükellefiyet kayıtlarından hangisi en son silinmişse o tarihe göre de Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları sona erdirilecektir. 4- Donatma iştiraki; birden fazla kişinin müşterek mülkiyet şeklinde malik oldukları bir gemiyi aralarında yapmış oldukları bir akit gereğince iştirakçilerin kendi nam ve hesabına deniz ticaretinde kullanılması halinde donatma iştiraki mevcuttur. Donatma iştiraki ortaklarının meslek kuruluşu kayıtları ile vergi mükellefiyetlerinden hangisi önce başlamışsa o tarihten itibaren Bağ-Kur#8217; a tabi sigortalılıkları başlatılacak ve bu kuruluşlardaki üyelik ve mükellefiyet kayıtlarından hangisi en son silinmişse (ortaklığın fesih olduğu veya ortaklıktan ayrıldığına dair kararın noterlikçe tasdikli bir örneğinin Kurumumuza ibrazı şarttır) o tarihe göre de Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları sona erdirilecektir. B) Sermaye şirketlerinde ortakların durumu; Anonim, Limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler sermaye şirketleridir. 1- Limited şirket ortaklarının, 2- Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin ortaklarının, 3- Anonim şirketlerin kurucu ortaklarının, Ticaret sicil kayıtları esas alınarak şirkete ortak oldukları tarih itibariyle Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları başlatılacaktır. Anonim şirkette kurucu ortak olmayan Yönetim Kurulu üyelerinin, Yönetim Kurulu üyeliğine seçildikleri tarihi ihtiva eden genel kurul tutanağına veya ticaret sicil kayıtlarına istinaden Yönetim Kurulu üyeliğine seçildiği tarihten itibaren Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları başlatılacak, Yönetim Kurulu üyeliklerinin sona erdiğine dair genel kurul tutanağına veya ticaret sicil kayıtlarına istinaden Yönetim Kurulu üyeliğinin sona erdiği tarihten itibaren de Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları sona erdirilecektir. Anonim şirketler ile limited şirketlerde hisse senedi/pay devirleri, imzaları noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmeleri ile yapılması şirket yetkili organınca devre muvafakat edilip pay defterine işlenmedikçe hüküm ifade etmemektedir. Bir payın devrinin şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade edeceği, ancak anonim ve limited şirketlerde ise pay devirlerine ilişkin belgenin ticaret sicil memurluklarına tevdi edilmesi, tescil edilmeksizin devir keyfiyetinin her zaman Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edilmesi de mümkün bulunmaktadır. Ancak bu şirketlerde pay devri, T.T.K#8217;nun 520 nci maddesinde belirtildiği şekilde ortaklar kurulunca muvafakat edilip pay defterine kaydedildi ise yasal olarak pay devri gerçekleştiğinden ayrıca tescil ve ilan edilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla limited şirket ortaklarının, noter tarafından tasdik edilmiş devir sözleşmeleri ve devre muvafakat edildiğini gösteren ortaklar kurulu kararı ile pay defterinin noter tastikli örneğinin veya Ticaret Sicil Gazetesini Kurumumuza belgelemeleri halinde, ortaklar kurulunun almış olduğu karar tarihi esas alınarak, ortaklıktan ayrılan ortağın ortaklar kurulu karar tarihi itibariyle Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılığı sona erdirilecek, devir alan ortağın da bu tarih itibariyle Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılığı başlatılacaktır. Ayrıca, infisah eden şirketin tasfiyesiyle ilgili süreç Türk Ticaret Kanununun 439 uncu ve müteakip maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanununun 439 uncu maddesinde; #8220;Şirketin diğer bir şirketle birleşmesi, bir limited şirket şekline çevrilmesi veya bir amme hükmü şahsı tarafından devralınması halleri hariç olmak üzere infisah eden şirket tasfiye haline girer. Tasfiye haline giren şirket pay sahipleriyle olan münasebetlerinde dahi, tasfiye sonuna kadar ve ehliyeti, 232 nci madde hükmü mahfuz olmak kaydıyla tasfiye gayesiyle mahdut olarak hükmü şahsiyetini muhafaza ve ticaret unvanına (tasfiye halinde) ibaresini ilave suretiyle kullanmakta devam eder.#8221; denilmektedir. Bu nedenle, Kanunun ön gördüğü şartları yerine getirmeyen şirketler münfesih duruma düşer, münfesih duruma düşen şirketler, münfesih duruma düştükleri tarih itibariyle tasfiyeye girmiş sayıldıklarından bu durumda bulunan şirket ortaklarının Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılık işlemlerinin tasfiye kapsamında değerlendirilerek sonuçlandırılması gerekmektedir. Yukarıda A ve B maddelerinde açıklandığı şekilde sigortalılığı başlatılacak veya sigortalılığı sona erdirilecek şirket ortaklarının; iflasına karar verilmiş olan tasfiye halindeki özel işletmeler ile şirket ortaklarının, özel işletmenin veya şirketin Mahkemece tasfiyesine karar verildiği, iflasına karar verilmiş olan veya tasfiye halindeki özel işletmeler ile şirket ortaklarından hizmet akdi ile çalışanların talepleri halinde çalışmaya başladığı tarihten bir gün önce, şirketle ilgisi kalmayanların çalışmalarına son verdikleri veya ilgilerinin kesildiği tarihten itibaren Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıkları sona erer. Sigortalılardan, 4.10.2000 tarihinden önce, şirket ortaklığının yanında ayrıca meslek kuruluşlarında şahsi kayıtları bulunanların, Bağ-Kur#8217;a tabi sigortalılıklarının sona erdirilebilmesi için, şirket ortaklığından ayrıldığını gösterir belge ile birlikte meslek kuruluşu kaydının, varsa esnaf ve sanatkar sicil kaydının ve gelir vergisi mükellefiyetinin de sona erdiğinin belgelenerek bu kayıtların da esas alınması ve 4.10.2000 tarihinden sonra Bağ-Kur#8217;a tescili yapılan şirket ortaklarının ise şirket kayıtları ile vergi mükellefiyet kayıtlarının dikkate alınarak işlemlerinin sonuçlandırılması gerekmektedir. Bilgi edinilmesini ve gereğinin buna göre yerine getirilmesini önemle rica ederim. Saner GÜNGÖR Genel Müdür Yrd. Genel Müdür V. Biraz bulmaca gibi oldu ama, sonuca gidilebilir... İçten saygılarımla,
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:30:35