 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
İyi ki şehit oldun Teğmen'im |
commodore1tr |
İYİ Kİ ŞEHİT DÜŞTÜN TEĞMEN'İM...
Duydum ki şehit düşmüşsün TEĞMEN'im;
Haberlere; yüzüne sevgi ile bakan eşinle beraber çekilmiş resmini koymuşlar...
Senden özür dilemek istedim...
Senin şehit düştüğün günden önceki gece;
İstanbul'da Boğaz manzaralı bir terasta içkimi içmekteydim.
Hatta gecenin ilerleyen saatlerinde;
birilerinin "Yeni Bizans" hayallerini süsleyen o muhteşem Türk siluetine karşı;
"Bir başkadır benim memleketim" şarkısını bile hep beraber söyledik bar ahalisi ile.
Kendimi çok vatansever hissettiğim o gecenin ertesinde;
bir mayınla parçalanmış bedenin.
Ne kadar riyakârmışım meğer.
Sen bir mayına basıp ŞEHİT olurken;
Tuşlara basıp, iki satır yazdığım için matah bir şey zannederken kendimi;
Sen şehit düşmüşsün TEĞMEN'im.
Komutanlarının Ankara'da
"Terörle Mücadele'de Mükemmeliyet Merkezi"
açmasının hemen ertesinde şehit düşmek ise sana hiç yakışmamış doğrusu...
Hele hele;
Başbakanlık Müsteşarlığı'na bağlı Terörle Mücadele Birimi kuracaktık daha biz...
Biraz daha sabretseydin keşke.
Belki;
"Stratejik Müttefiklerimizin" bize sağladığı yazılım altyapıları, uydu görüntüleri ve onlardan tercüme ettiğimiz talimnamelerle;
TERÖRLE MÜKEMMEL MÜCADELE edip
seni kurtarabilirdik.
Gazetelere bir de not düşmüşler...
"Geleceğin Genelkurmay Başkanı" diye..
Çalışkanlığınla, disiplininle ünlüymüşsün...
İşte bunu okuyunca üzüntüm hafifledi...
Neden diyeceksin?
O mayının seni tam zirvedeyken yakaladığını farkettim...
Rütbeleri yılların sayısına göre okuyanlar üzülür senin Teğmen'ken gidişine...
Sen ise en katıksız rütbeden en ulvi rütbeye bir adımda terfi etmişsin...
O mayın seni ne büyük yüklerden kurtardı bir bilsen!
Düşünsene;
Askerlerinin başına çuval geçirilişini izlemek zorunda kalabilir;
Hatta ertesi gün seni ziyarete gelen ABD Büyükelçisi'ni kapıda karşılayıp, onla poz verip kameralara gülümseyebilirdin;
Sınırlarından tonlarca C4 girerken bunu izleyip;
daha sonra kamuoyuna; sanki o C4'leri durdurmak vatandaşın işiymiş gibi; "sınırımızdan tonlarca C4 girdi,dikkatli olun" açıklamaları yapmak zorunda kalabilirdin;
Hayatını karın ağrısı çelişkiler içinde geçirmekten kurtuldun...
"Laiklik elden gidiyor; şeriatçılar kadrolaşıyor" diye yaygara koparıp;
Daha sonra bu "şeriatçı" kadrolaşmanın merkezine oturttuğun Başbakanlık Müsteşarı'na bağlı "sivil" bir Terörle Mücadele Birimi kurulması tavsiyesinde bulunmak zorunda kalmaya ne dersin...
Sürekli seni arkandan hançerleyenlere hala ısrarla "STRATEJİK MÜTTEFİK" demenin seni ilkokul çocukları nezdinde düşürdüğü konumu bile görmezden gelmenin psikolojik yükünü saymıyorum bile...
Hele şu AB süreci yok mu...
İnan o mayından çok daha fazla acı verirdi sana...
Bir yandan "üniter devletten asla taviz verilemez" diye demeçler verip;
Diğer taraftan;
AB süreci bahane edilerek; ülke idari yapısından, sosyal dokusuna kadar her yönüyle liğme liğme edilirken, kamuoyu önünce AB sürecini desteklemen
"bu adam ya Üniter kavramı, ya AB hakkında hiç bir şey bilmiyor" yorumlarına sebep olabilirdi ki bu çok ayıp olurdu.
AB kızmasın diye;
KKTC'nin Talat isimli bir Türk Devleti Düşmanı'nın eline geçmesini izlemek ise sanırım sana çok koyardı...
Kuzey Irak'ta;
soydaşlarımız katledilip, gözünün önünde "kürdistan" kurulurken;
bu yapının merkezine oturtulan MOSSAD-CIA maşası aşiret piçlerinin Ankara'da karargah kurup, ülkede siyaset satın almaya başlamasını izlemenin koyması gibi...
Hele bir de;
Zamanında küfredip, devlet düşmanı saydıklarını,
oğlunun düğününe davet eder noktaya gelmek karnını nasıl ağrıtırdı düşünsene...
Patrikhane'nin karşısındaki koskoca arazileri; Koç hazretlerine terk etmekten tut da;
Küresel baronlar Kızkulesi ve Osmanlı Sarayı manzaralı fuhuş yapabilsinler diye Selimiye'yi otel yapma planlarını rafta tutmaya kadar
ülkenin; hem de sen görev başındayken; elden çıkması inan o mayından çok daha fazla acıtırdı...
Tabi bir de bunun emekliliği var...
Hani şu rütbenin başına (E) işareti konulan dönem...
O kadar şerefli görev yıllarından sonra o (E)'yi taşımak da sana zor gelirdi inan;
En iyi ihtimalle;
Kitap yazıp,
Bizlere ülkeyi nasıl kurtarmak isteyip de kurtaramadığını anlatıp;
ülke sorunları ile ilgili fikrin sorulduğunda,
"Kitabımı okuyun" şeklinde cevap vererek kitap satışlarını arttırmaya çalışabilirdin...
Ya da görevlerin sırasında edindiğin dostlukların hatırına;
Bir kaç holdingin yönetim kurulunda,
Bir kaç on bin dolara üye olarak oturup;
Bir de bize gazete köşelerinden "milliyetçi" ahkâmlar kesebilirdin.
Hatta
Arsa alımında aracılık ettiklerinin; o arsalar üzerinde kurdukları merkezlerde sana tahsis ettikleri ofislerde;
zamanında şeriatçılık yaygarası ile iktidardan ettiğin kadroların eteğinde dolaşıp, yeniden siyasete dönmenin hesaplarını yapabilirdin...
Sen Teğmenlikten...
Bir adımda GÖNLÜMÜZÜN PAŞA'lığına terfi ettin...
Hiç bir şura,
Hiç bir yıl seni oraya bu kadar kolay taşıyamazdı...
MAYIN'a basıp ŞEHİT olmasaydın TEĞMEN'im
Gün gelip;
Haliç'in kıyısında Patrikhane'nin bahçesinde ABD Başkanı'nın elini sıkmak için sıra bekleyen olabilirdin...
Bu bizi senin ŞEHİTLİK haberinden daha fazla üzerdi inan.
İYİ Kİ ŞEHİT DÜŞTÜN TEĞMEN'İM
Ruhun şad olsun.
B.G.
"Çalışmadan, yorulmadan öğrenmeden rahat yaşama yollarını alışkanlık haline getirmiş Milletler, evvela Haysiyetlerini ve daha sonra İstiklallerini kaybetmeye mahkûmdurlar."
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
|
Av.Fırat Bayındır |
quote:
Hadi bakalım birazda sizin vatanınız sag olsunda sehit anneleri sizi seyretsin |
sevgili commodore sen tam 301/4lük bir cennetliksin |
commodore1tr |
Hangi vatan sagolsun? Pamuklara sarıp yetistirdin çocugunu. Bebekken
geceleri kalkıp ayakucunda nefesini yokladın, içinde her anne gibi hep bir garip korku, ya ölürse ...
Önce okul kapısında bekledin, sonra "arkadaslarım dalga geçiyor" dedi, pencere önünde gözledin dönüsünü... 5 dakika gecikse ruhun sıkıldı hep, araba mı çarpt? biri mi satastı? düstü dizi mi yarıldi? Sonra büyüdü, "aman okusun" dedin, binbir zorlukla bir üniversiteye girdi, hiç bir seyini eksik etmedin. Evde, malda, mülkte degildi gözün. Yemedin yedirdin, giymedin giydirdin. Oglunu üç kurus "helal" maasınla adam ettin.Ve birgün askerlik geldi dayandı kapıya... Senin gibilerin evladı nerelere giderse o da oralara gitti. Otobüs terminalinde arkadasları " En büyük asker bizim asker" diye omuzlarına aldıgında bile için titredi. "Aman düseceksin oglum, bir yerin incinecek, aman oğlum"
O nöbetteyse sen de nöbette, operasyondaysa tetikdeydin. Bebekken nasıl dinliyorsan öyle dinledin nefesini kilometrelerce öteden. Içinde hep bir garip korku, ya ölürse...Bir Eylül günü kara haberi geldi oğlunun subaylar eşliğinde. Sonra kameralar yıgıldi kapının önüne.. Haberi duyan geldi, duyan geldi... Ertesi gün cenazede tanıdıgın, tanimadıgın bir sürü insanın önünde, için tas kesmis, damarların koparılmısken, son bir kez saramadıgın oglunu buz gibi çerçevelenmiş bir resimde arıyorken, herkes senden aynı iki kelimeyi bekledi. Sen demedin, diyemedin, " vatan sagolsun" diye....
"Hakkımı helal etmiyorum" diye haykırdın, "etmiyorum, hakkımı helal
etmiyorum" Hakkını helal etmedigin kendi çocukları Amerika'da
okurken seninkini atese atanlardı. Hakkını helal etmedigin senin
oglun çelik yeleksiz kimin eliyle beslendigi belli düsmana
kosarken, ugruna savasılan vatan topragını pazarlıkla
satanlardı .Hakkını helal etmedigin "haram" yiyip "helal" üzerinden
politika yapanlardı. Şimdi "Vatan sagolsun" demeni bekliyorlar
senden. Yarın Lübnan'da muhtemelen üzerinde made in USA yazan bir kursunla "yanlıslıkla" öldürülen bir baska evladın annesinden de aynı seyi bekleyecekler. Sen oglunun hasretinden bayram sabahları sehitlikteki tas mermerleri severken, onlar havaalanında Amerika'dan dönen ogullarını bekleyecekler. Aksam haberlerinde onların ogullarının açtıgı pastörize yumurta fabrikalarını göreceksin. Onların ogulları Amerikan bankalarında çalısacak. Onların ogullarının yaptıgı ölümlü trafik kazaları usta ellerce örtbas edilecek. Sen hergün tas keseceksin, biraz daha, biraz daha...
Analar uyanıyor, anaların isyanından korkun beyler.Siz ki hak
üzerinden politika yaparsınız hep, anaların haklarını
helal etmemesinden korkun, hiçbirseyden korkmadıgınız kadar. Çünkü
artık inanmıyorlar size. Sizin vatan bildiginizle onların vatan bildigi
aynı degil, biliyorlar. Ve artık yüksek sesle soruyorlar. Hangi vatan
sagolsun, sizinki mi, bizimki mi? Siz ki kanundan, kuraldan, halktan, haramdan korkmazsınız. Ama anaların isyanından korkun. Onlar ki Riksos Otel'de bir gecelik konaklamanın bir çelik yelekten daha pahalı oldugunu bilirler. Tesvikiye Camii'nden hiç sehit cenazesi çıkmadıgını bildikleri gibi...Onlar ki Lübnan'a neden asker göndermek istediginizi de bilirler, vatana ihanetin ne oldugunu bildikleri gibi....Onlar ki sıksan süheda fışkıracak toprak için yıllarca ogullarını baslarına kına yakıp yolladılar askere. Artik "vatan sagolsun" diyemiyorlarsa bir bildikleri vardır. Lübnan'a asker gonderme kararını cıkarmak icin el kaldıranlar gelecek secimi garantilediklerinde acaba kac para kazanacaklar. Bu yüzden mi 340 evet cıktı ne dersiniz? Lübnanda 3-5 askerin sehit düsmesi onlar icin televizyon haberinden ileriye gitmez. Ama sehit anneleri boyle dusunmuyor beyler.
Hadi bakalım birazda sizin vatanınız sag olsunda sehit anneleri sizi seyretsin
Bu yazı 301 / 4. maddesine uygun olarak yazılmıştır....
|
Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:05:30 |