 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Can sıkan dallar yazı dizisi... |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
BOTAŞ'ın Jersey Adaları'ndaki ofisinde 480 bürokratın çalıştığı ortaya çıktı !
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun(DDK) incelemesine konu olan, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun (YDK) raporlarına giren personel alımına ilişkin eleştiriler basına da yansımıştı. 1000 ile 6 bin dolar arasında maaş alan Jersey adaları bürokratları'nın sayısının bilinenin aksine 320 değil, 480 olduğu ortaya çıktı. Güler, konuya TBMM gündemine taşıyan Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Süleyman Sarıbaş'ın soru önergesine verdiği yanıtta, işe alınan kişilerin Kamu Personel Yönetmeliğine tabi olmadığı için KPSS'ye de girmediklerini söyledi. Güler, yüksek maaş verilen bu personelin arasında bakan danışmanının olduğunu da doğruladı.
BASINA YANSIMIŞTI
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun (YDK), 2004 Yılı BOTAŞ Raporu'nda kurumun uluslararası petrol ve gaz operasyonlarını yönetmek için Jersey Island'da (İngiltere) kurduğu şirket üzerinden yapılan eleman alımı eleştirilmişti. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattını (BTC) işletmekle görevlendirilen Botaş International Limited'e (BIL), "operatör" olarak imamhatip mezunu eleman alındığı da dile getirilmişti. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun da yaptığı incemelerde, BIL'e alınan personelin bir kısmının, siyasetçi ve Enerji Bakanlığı bürokratlarının yakınları olduğunu saptadığı da basına yansımıştı.
480'E ULAŞTI
Sarıbaş basına yansıyan bu tartışmayı TBMM gündemine getirerek, bakandan yanıt istedi. Önergeyi yanıtlayan Bakan Güler, Sarıbaş'ın AKP iktidarında 320 kişinin bu yolla işe alındığı iddilarına karşın bugün itibariyle gerçek rakamın 480 kişi olduğunu açıkladı. Güler sözkonusu kişilerin, BTC Boru Hattı İşletme Anlaşması'nın ilgili maddeleri gereğince, işletme yükümlülüğü bulunan tesislerde çalıştırılmak üzere sözleşmeli olarak işe alındığını bildirdi.
KAMU SINAVI YOK
Güler, bu kurumun Kamu Personeli Yönetmeliği'ne tabi olmadığını, işe alınan kişilerin bu nedenle KPSS'ye girmediklerini bildirdi. Güler, işe alınacakların, şirket yetkililerinden oluşturulan bir komisyon tarafından mülakatla seçildiğini belirterek, "Bir boru hattı şirketinde bulunması gereken tüm kadrolar, BIL Şirketi'nin organizasyonunda yer almaktadır. Personel ücretleri yönetim kurulu tarafından belirlenmektedir" dedi.
YAKINLIK SAVUNMASI
Güler, işe alınan kişilerde siyasi yakınlık kriteri gözetilmediğini ifade ederken ayrıntılı bilgi vermedi. Güler, işe alınan personel arasında AKP'li bakanların danışmanlarının bulunduğunu iddialarına ise "Enerji Bakanlığı kadrosunda danışman olan bir kişi, aynı zamanda BIL şirketinde yönetim kurulu danışmanlığı yapmaktadır" dedi. Bakan, işe alınan kişilerin "astronomik rakamlarda maaş aldıkları" iddialarına ise yanıt vermedi. Güler, bu şirkette görev yapan bazı kişilerin normal mesai saatlerine uymadığı ve işe düzenli olarak gelmediği iddialarını da yanıtlamaktan kaçındı. Güler, bu konuda, "Söz konusu personel kurumun iç hizmet yönetmeliğine uygun çalışmaktadır" demekle yetindi.
Hürriyet
Nuray Babacan |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Türkiye'de elektriğe ve doğalgaa gelen zamların arkasından KİT'lerin içlşer acısı durumu çıktı.
Enerji Bakanı Hilmi Güler her fırsatta enerji KİT'lerinin verimli alıştıkları için zamma gerek duyulmadığını söylüyordu. Ancak gerçek durumun farklı olduğu ve bu şirketlerin zora girdiği ortaya çıktı.
Hükümetin 11 milyar YTL katma değer ürettikleri için övdüğü enerji KİT'lerinin durumu içler acısı. Birbirleriyle sürekli alacak ve faiz kavgası yapan bu kuruluşların mali durumları da hızla bozuluyor
Türkiye, dünyada ender görülen kamu işletme klasiği yaşıyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ve Enerji Bakanı Hilmi Güler'in 11 milyar YTL katma değer ürettikleri için övdüğü enerjiyle ilgili kamu şirketlerinin borçlarını bile ödeyemez halde olduğu ve birbirleriyle alacak ve faiz kavgası yaptığı ortaya çıktı.
Botaş, Elektrik Üretim A.Ş.'yi (EÜAŞ), EÜAŞ, Türkiye Elektrik Ticaret AŞ'yi (Tetaş), Tetaş, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'yi (Tedaş'ı) suçluyor. Tüketiciden kullanılan elektrik ve doğalgaz parasını tahsil eden, geciken ödemeler için faiz alan kamu şirketlerinin kavgası sırasında 'faiz olmaz' tezini savunması da sorun yaratıyor. Kamu şirketlerinden tahsilat yapamayan Botaş, finansman sorununu çözmek için de yıl sonuna kadar her ay yüzde 4 ile yüzde 6 arısında zam yapmayı planlıyor.
Botaş'ın borcu büyük
Edinilen bilgiye göre Botaş'ın EÜAŞ'tan alacağı anapara 2.05 milyar YTL. Ancak, Botaş'ın EÜAŞ'a faiziyle çıkardığı fatura toplam 6.8 milyar YTL'yi buldu. Botaş gibi tahsilat sorunu yaşayan ve mali darboğaza düşen EÜAŞ, Botaş'a son üç yılda 300 milyon YTL ödeme yaptı. EÜAŞ yönetimi, Botaş'ın hesapladığı 4.75 milyar YTL'lik faizin hesaplanmasına karşı çıkmıyor, ancak tahsil edilmesini istemiyor. Enerji Bakanlığı da Botaş'a 'faizden vazgeçin' baskısı yapıyor. EÜAŞ'ın Tetaş'tan alacaklarının toplamı da
2 milyar YTL'den fazla. EÜAŞ, Tetaş'dan alacaklarını talep ederken faiz istemiyor. Bunu da Botaş'ın faiz talebine karşı savunma olarak kullanıyor. Tetaş da Teüaş'a ödeme yapmamasına, diğer kamu şirketi olan Tedaş'tan alacaklarını gerekçe gösteriyor. Dağıtım özelleştirmesi henüz gerçekleşmediği için Tedaş, Türkiye'nin büyük bölümünde dağıtım yapıp tüketiciden tahsilat yapıyor. Dağıtım bölgelerinin tespit edilip, özelleştirmeler tamamlanınca EÜAŞ, dağıtım şirketleriyle doğrudan anlaşma imzalayabilecek.
Başbakan yanıltıldı mı?
Kamunun bütün enerji şirketleri topu birbirine atarken EÜAŞ'ın, tahsil edemediği alacakları nedeniyle yaşadığı darboğazı aşabilmek için Maliye Bakanlığı'ndan ödenek aldığı ortaya çıktı. Maliye Bakanlığı'nın, Özelleştirme Fonu'ndan aktardığı 600 milyon YTL'nin yarısı EÜAŞ tarafından Botaş'a yatırılmış. Ancak bu ödeme iki kamu şirketinin de derdine çare olmamıştı. Buna karşın Başbakan Erdoğan ve Bakan Güler, kamunun enerji şirketlerinin 11 milyar YTL katma değer ürettiklerini övünerek açıklamışlardı. Enerji şirketlerinin alacak- borç rakamlarının ortaya çıkmasıyla, 'Bakan Hillmi Güler ve Başbakan Erdoğan yanlış mı bilgilendiriliyor' sorusu gündeme geldi. Türkiye, elektrik piyasasını liberalleştirirken elektrik kurumunu, üretim, iletim, ticaret ve dağıtım olmak üzere dörde bölmüştü. Üretim şirketinin (EÜAŞ) ürettiği elektrik,
İletim şirketi (Teiaş) aracılığı ile ticaret şirketi (Tetaş) aracılığı ile dağıtım şirketine (Tedaş) satılarak tüketiciye ulaştırılıyor. Tedaş, tüketicilerden topladığı paraları, Tetaş'a; Tetaş, Teiaş'a ödeme yapıyor. EÜAŞ, Teiaş'a iletim ücreti ödüyor. Aynı şekilde doğalgaz çevrim santrallarının kullandığı doğalgazın karşılığı olarak da Botaş'a borçlanıyor. Zincirin, Tedaş'ın tahsilat ve yüzde 20'ye ulaşan kayıp kaçak sorunlarından dolayı kırıldığı belirtiliyor.
Bu şirketin tahsilatı tam olarak gerçekleştirmesi ya da dağıtım sisteminin özelleştirilmesi halinde kamu şirketlerinin nakit sorununu aşabileceği savunuluyor.
Gökçek bir başka sorun
Botaş'ın EGO ile yaşadığı sorunu aşması ise biraz daha zor görünüyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de Enerji Bakanlığı gibi Botaş'ın faiz talep etmesine karşı çıkıyor. Botaş faturayı faizle 905 milyon YTL olarak çıkarırken, Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı şirket olan EGO borcunun 400 milyon YTL olduğunu savunuyor. EGO, vatandaşlardan tahsilatı aksatmazken, doğalgaz gelirlerini Botaş'a olan borçları ödemek yerine belediyenin diğer işlerine aktarmakla suçlanıyor.
Radikal
Deniz ZEYREK
Fırat YURDAKUL |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Vatandaştan alınmak istenen sokakların aydınlatma bedelinden ilginç rakamlar..
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), sokak aydınlatmasının yıllık giderinin 302 milyon YTL olduğunu, buna karşın halktan 768 milyon YTL toplanmak istendiğini açıkladı.
EMO 40. Dönem Yönetim Kurulundan yapılan açıklamada, Kayseri ve civarı hariç olmak üzere 20 dağıtım şirketinin toplam mesken abone sayısının, 2005 yıl sonu itibariyle 23 milyon 85 bin 372 olduğu belirtilerek, bu durumda aylık 2 YTL sabit bedel üzerinden konut abonelerinden yılda 554 milyon YTL tahsil edileceği ifade edildi. Aynı dönemde 3 milyon 567 bin 391 olan ticari abonelerden de aylık 5 YTL üzerinden 214 milyon YTL toplanacağının belirtildiği açıklamada şöyle denildi: "Böylece toplamda 768 milyon YTL halktan ücret alınacaktır. Ancak 2006 yılının ilk 3 ayındaki sokak aydınlatmasının mali tutarının 75,6 milyon YTL olduğu dikkate alındığında, yıllık sokak aydınlatması gideri yalnızca 302 milyon YTL'dir. Yani genel aydınlatma adı altında halktan iki katından daha fazla para toplanmak istenmektedir."
haber3.com |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
AKP'li Geçen'e 'Ali Dibo' cezası geliyor
AK Parti'nin muhalif isimlerinden Hatay Milletvekili Fuat Geçen, ihraç istemiyle disipline sevk edildi. Partide Sinop Milletvekili Cahit Can için de inceleme başlatıldı. AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) partinin muhalif isimlerinden Hatay Milletvekili Fuat Geçen için düğmeye bastı. Geçen'in Başbakan Erdoğan'ın bilgisi dahilinde kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilmesi kararlaştırıldı. Geçen, Hatay'da yapılan ve kamuoyuna "Ali Dibo" diye malolan ihalelerle ilgili, "Siyasi nüfuzla teşkilatlarımızın aldığı ihale sayısı, yönetimin ve olaya karışan Grup Başkanvekili Sadullah Ergin'in söylediğinden çok fazla. İktidardan düşünce Yüce Divan'a gidersiniz" diye konuşmuştu.
KARAR TEBLİĞ EDİLDİ
Karar, Hatay Milletvekili Geçen'e de tebliğ edildi. AK Parti Karma Disiplin Kurulu kesin kararını verinceye kadar Geçen, partinin grup toplantıları dahil hiçbir faaliyetine katılamayacak. MYK'nın, hiçbir belgeye dayanmadan parti yöneticileri ve teşkilat hakkında iftiralarda bulunduğu gerekçesiyle Geçen'i disipline sevk ettiği öğrenildi. Geçen, bir süre önce gazetecileri TBMM'deki makamına çağırarak basın toplantısı yapmış ve yolsuzluk iddialarını yinelemişti. AK Parti MYK üyeleri de Geçen'i çağırarak dinlemişti. Ancak Geçen, iddialarıyla ilgili elinde belge bulunmadığını belirterek, "Belge göstermek zorunda da değilim" çıkışında bulunmuştu. Geçen, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'la ilgili eleştirilerde de bulunarak, Bakanı istifaya davet etmişti.
CAN'A DA İNCELEME
AK Parti Merkez Yürütme Kurulu, Sinop Milletvekili Cahit Can hakkında da inceleme başlattı. Can, AK Parti Sinop İl Başkanı Dursun Demir'i, ihale komisyonculuğu ve devlet kadrolarına baskı yapmakla suçlayarak, savcıları göreve çağırmıştı. AK Parti yönetiminin inceleme sonucunda, iddialarını kanıtlayamaması durumunda Can'ı da kesin ihraç istemiyle disipline sevk edeceği öğrenildi.
Sabah
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
AK Parti'de şok gelişme
AK Parti Ağrı İl Başkanı Kemal Yıldırım, yaptığı açıklamada, 16 Temmuz 2006 tarihinde gerçekleşen il kongresinde 248 oy alarak il başkanlığı görevine seçildiğini söyledi.
Dün gerçekleştirilen AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) toplantısında Ağrı il ve merkez ilçe yönetiminin fesh edildiğini ifade eden Kemal Yıldırım, kararın vatandaşların çoğunluk oyuna rağmen alındığını savundu. Bu kararın demokrasi ihlali olduğunu, delegenin oyuna ipotek konulması anlamı taşıdığını iddia eden Yıldırım, şunları kaydetti:
''Genel merkezin gösterdiği aday kazanmayınca böyle bir karar alındı. Şimdilik gelişmeleri izleyeceğiz. Yerimize gelen en az bizim kadar iyi bir yönetimse gerekli desteği vereceğiz. Değilse köşemize çekilip oturacağız. Partiyle olan ilişkimi kesmeyi düşünmüyorum.''
internethaber.com |
HRMGR |
quote:"Bir boru hattı şirketinde bulunması gereken tüm kadrolar, BIL Şirketi'nin organizasyonunda yer almaktadır." |
Boru hattı şirketini anladık da, hattın neremizden geçtiğini sanırım tam olarak halen algılayamadık. |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Bayındırlık ve İskân Bakanı Özak'tan satış itirafı: Yabancılar, Türkiye'den 6 ayda 4 bin 135 taşınmaz satın aldı.
Yabancıya satışta İspanyol modeli tartışılırken Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Özak, CHP Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu'nun soru önergesini cevapladı. Özak, yabancı uyruklu kişilerin bu yılın ilk 6 ayında aldıkları taşınmaz sayısında, geçen yılın ilk 6 ayına göre bir artış olmadığını iddia etti.
6 ayda 1 milyon 606 bin YTL'lik satış
Bakan Özak, CHP'li Sami Tandoğdu'nun soru önergesine verdiği cevapta, toprak satışının geldiği korkunç boyutu itiraf etti.
Yabancı uyruklu kişilere bu yılın ilk altı ayında 1 Milyon 606 bin YTL'lik taşınmaz satıldı. Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, CHP Ordu Milletvekili Sami Tandoğdu'nun soru önergesini yanıtlarken, yabancı uyruklu kişilerin bu yılın ilk 6 ayında aldıkları taşınmazlarda, geçen yılın ilk 6 ayına göre bir artış olmadığını ifade etti. Yabancı uyruklu kişilerin, yabancıların mülk edinmelerini düzenleyen kanunun Resmi Gazetede yayınlandığı 7 Ocak 2006'dan Haziran sonuna kadar, 1 milyon 606 bin 32 YTL karşılığında 4 bin 135 taşınmaz satın aldığını kaydeden Özak, yabancıların 1 Kasım 2002-31 Mayıs 2006 tarihleri arasında ise 3 bin 488 adet arsa niteliğinde taşınmaz satın aldıklarını bildirdi.
İspanya modeli
Bu arada Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç ile birlikte 28-30 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirdiği İspanya gezisi sırasında, yabancılara mülk satışı konusunda inceleme ve temaslarda bulunmuştu. Dönüşte Maliye Bakanı Unakıtan, İspanya modelinin Türkiye'de de uygulamaya konulması konusunda bürokratlardan bir çalışma yapmalarını istemişti. Bu çalışmada, modelin aynen ya da benzer şekilde ülkemize nasıl adapte edileceği araştırılağı belirtmiş, daha sonra da ortaya çıkan modelin hayata geçirileceği açıklanmıştı.
Yeniçağ |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Coşkun "Ömerli'ye organize sanayi bölgesi inşaatı için İSKİ'den onay aldık" dedi. İSKİ dava açtı: Yönetmeliğe yüzde 100 aykırı
İstanbul'un önemli su kaynaklarından Ömerli Barajı su havzasına özel organize sanayi bölgesi (OSB) yapılması konusunda bilgi veren Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun'un doğru söylemediği ortaya çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İSKİ yönetmeliğine aykırı olduğu gerekçesiyle OSB kuruluşuna izin veren Sanayi ve Ticaret'le Çevre ve Orman bakanlıklarını mahkemeye verdiği halde, Coşkun, İSKİ'nin yer seçiminde olumlu görüş bildirdiğini iddia etti.
Sanayi'yle Çevre ve Orman bakanlıklarının Ömerli su havzasına özel OSB yapımına izin vermesi, İSKİ ve iki bakanlığı karşı karşıya getirdi. CHP'li Berhan Şimşek, Ömerli su havzasına OSB yapılması için bir Suudi şirketine izin verdiği iddialarıyla İSKİ'nin iki bakanlık aleyhine açtığı davayı, soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Şimşek davanın akıbeti, firmanın orijini ve belediyeden görüş alınıp alınmadığı konusunda Sanayi Bakanı Coşkun'dan bilgi istedi.
Ortak Suudi çıktı
Coşkun yanıtında, belediye tarafından 1. İdare Mahkemesi'ne açılan davanın sürdüğünü vurgularken, "Özel OSB kurmak için İstanbul Valiliği kanalıyla müracaat eden firma Suudi firması olmayıp, İkibin Elli Üçüzler İş Merkezleri Turizm Sanayi ve Tic. A.Ş. adındaki bir yerli firma. Özel OSB yetki belgesi ve tüzelkişiliği de firmaya verildi" dedi. Ancak firmanın ortaklarından Süleyman El Mecid, aynı zamanda Suudi Tanmiyat Grubu'nun sahibi çıktı.
OSB yer seçimi, kuruluşu, imar planlarının onayı ve kamulaştırma işlemlerinin 2000'de çıkan yasa ve yönetmeliklere göre yapıldığını
anımsatan Coşkun, İkibin Elli Üçüzler Özel OSB yeri olarak önerilen
alanın özellikleri, haritası ve projesiyle ilgili bilgilerin 16 Haziran 2005'te İSKİ'nin de aralarında bulunduğu kurumlara gönderildiğini, Ulaştırma Bakanlığı temsilcisi önerisiyle Milli Savunma Bakanlığı'nın da görüşünün alındığını ifade etti.
Kurum ve kuruluşlardan inceleme yapıp görüş vermek için 12 Temmuz 2005'teki Yer Seçim Komisyonu toplantısına katılmalarının istendiğini, İSKİ yetkililerinin de geldiğini anlatan Coşkun, şöyle dedi:
İSKİ onay verdi mi?
"Toplantıda, İSKİ yetkilileri aynen şunları söyledi: 'Söz konusu plan sahası Ömerli Baraj Gölü'nün uzun mesafeli (5 bin m. havza sınırı) koruma kuşağının sınır bölgesinde, korumaya alınan derelerin mutlak koruma alanlarının dışında kalmakta. Plan sahasında mevcut ve planlanan tesislerimiz yok. İkibin Elli Üçüzler Özel OSB'nin incelenen alanda kurulmasında ilgili kurumlarca onaylı mevcut projelerindeki ve vaziyet planındaki haliyle kurulmasında sakınca bulunmamakta.' Yani İSKİ de söz konusu yerde OSB için olumlu görüş bildirdi."
Coşkun, Şimşek'in, 'İçme suyu havzalarında yapılaşma yapılamayacağına ilişkin Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'nde düzenleme var mı?' sorusunu da Çevre ve Orman Bakanlığı'na yönelttiklerini kaydetti. Coşkun, bu bakanlığın 20 Temmuz 2006'daki yanıtında, bölgenin Ömerli Barajı Uzun Mesafeli Koruma Alanı'nda kaldığını, bu nedenle konunun İSKİ yönetmelikleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ettiğini söyledi.
İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur, olayla ilgili şu açıklamayı yaptı: "Biz davamızı açtık, iddialar varsa yargıda belli olur. Yer tahsisi bizim yönetmeliğimize yüzde 100 aykırı." OSB için düzenlenen yer seçim toplantısına İSKİ adına katılan inşaat mühendislerinin 'onay için yetkilendirilmediği', bu kişilere soruşturma açıldığı öğrenildi. Yönetmeliğe göre su havzalarına inşaat izni ancak İSKİ tarafından veriliyor.
Radikal
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Rixos Otelleri'nin sahibi Fettah Tamince, Lara Kent Park ihalesini kazandı. Antalya Lara'da bulunan ve Kültür Bakanlığı'nca temalı park yapılmak üzere tahsise açılan alana, Tamince'nin şirketi Fine Grup bünyesindeki Ude Tur, 22 milyon 720 bin YTL verdi.
GEÇEN yıl nisan ayında yapılan ve Limak'ın kazandığı ihalenin iptalinin ardından ikinci kez satışa çıkan Lara Kent Park'ı, yeni sahibini buldu. Antalya'da temalı park yapılmak üzere açılan arazinin 49 yıllık tahsis ihalesini, Rixos Otelleri'nin sahibi Fettah Tamince kazandı. Gündeme geldiğinden beri tartışmalara neden olan ve 3 bin 500 dönümlük bir alanı kapsayan Lara Park'a, Rixos Otelleri'ni de bünyesinde bulunduran Fine Grup'a ait Ude Tur Yatırım, 22 milyon 220 milyon ile en yüksek teklifi verdi.
EN BÜYÜK TURİZM İHALESİ:
Daha önce ihalesi iptal edilen Antalya Lara Plajı mevkiindeki alan için 4 firma başvuruda bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı toplantı salonunda dün yapılan ve Türkiye'de en büyük turizm ihalesi olan Lara Park için 4 teklif verilmişti. Ancak ihalenin başlangıcında, Yazıcı Demir- Çelik, çekildiğini açıkladı. Ude Tur, Five Mounts ve Öztaş İnşaat'ın yarıştığı müzakere, 5 milyon 220 bin YTL'den başladı. Açık artırmada Ude Tur'un 20 milyon 870 bin YTL'lik teklifinin ardından, Öztaş da müzakereden çekildi. İhale sonucunda Lara Park, 22 milyon 720 bin YTL teklifte bulunan Ude Tur'da kaldı.
DOĞAL SİT ALANIYDI:
Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin elinden alınarak "temalı park" yapılmak üzere özelleştirilmek istendiği günden bu yana Lara Kent Park'ı pek çok tartışmanın nedeni oldu. İnce kumu ve endemik bitkileri nedeniyle 1992 yılında doğal sit alanı ilan edilen 3 bin 500 dönümlük Lara Kent Parkı için daha önce Belediye, bir proje hazırladı. Rixos Oteller zincirinin sahibi Fettah Tamince de, bu alana "Disneyland" kurmak üzere girişimde bulunmuştu. Ancak doğal dokunun tahrip edileceği ve kamu yararının ortadan kalkacağı endişesiyle gelen tepkiler üzerine bundan vazgeçildi.
TEMALI PARK YAPILACAK:
Bu gelişmelerin ardından devreye giren Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2004 yılında, "turizm bölgesi" ilan ederek Belediye'nin Lara'daki planlama yetsini elinden aldı. Ancak Bakanlık da park alanındaki yapı yoğunluğunu yüzde 1'den yüzde 2'ye çıkararak 70 bin metrekare inşaat izniyle "temalı park" yapılmak üzere alanı, pazarlık usulü 49 yıllığına kiraya vereceğini açıkladı. 28 Nisan 2006'da yapılan ilk ihalede Lara Kent Parkı 10.5 milyon YTL'ye Nihat Özdemir'e ait Limak İnşaat firmasına verildi. Ancak bu tahsis fiyatın düşüklüğüne yönelik tepkiler nedeniyle iptal edildi.
306 milyon YTL'lik yatırım planlayan Tamince "çevre" güvencesi verdi
İHALENİN ardından Lara Park'a en az 306.2 milyon YTL'lik yatırım yaparak binlerce kişiye istihdam sağlayacağını açıklayan Ude Yatırım ve Rixos Otelleri'nin sahibi Fettah Tamince, gelen tepkiler üzerine de çevreci yatırım yapacakları sözü verdi. İptal edilen ilk ihaleye katılmama nedenlerini "Biz ticaret yapıyoruz. Her gün finans imkanlarımız değişiyor. Daha önce, öncelikli başka projelerimiz vardı. Şimdi daha uygun bir zemin oluştu, başvurduk. Başka hiçbir anlamı yok" diye açıklayan Tamince, Disneyland hatırlatması üzerine de "Disneyland 1960'ların projesi, bizim idealimiz daha iyi ve yenilerini Türkiye'ye getirmek" dedi. Daha sonra yazılı bir açıklama da yapan Tamince, "Antalya'ya bugün yılda 7 milyon turist geliyor. 2020 yılına doğru rakamın 20 milyonlara çıkması bekleniyor. Lara Park'ı doğru kullanırsak, bu rakamları kat be kat aşabiliriz" dedi.
AKP'den şaibe iddialarına yanıt
LARA PARK projesine karşı çıkan çevreciler, "Lara'yı Kurtarma Komitesi" adıyla Başbakan Erdoğan'a faks göndererek ihalenin iptalini istemişti. Komite sözcüsü Osman Aydın, Başbakan ve ailesinin, bu tahsis ihalesi yapıldığı sırada Tamince'nin otelinde kalmasının da şaibelere yol açacağına dikkat çekmişti. Aydın'ın, şaibe iddiasına AKP çevrelerinden şu yanıt geldi: "Şeffaf bir ihalenin sonucunun Başbakan ile ve onun tatil köyünde kalmasıyla ne alakası var? Başbakan kendi imkanlarıyla tatilini yapıyor. Burada kalmasa başka yerde kalacaktı. Zaten Fettah Tamince'yi yeni tanıyor değil. Eskiden beri tanıyordu."
Hürriyet |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Eğitim-Sen ders kitaplarında da dinsel ve idolojik oynamalar olduğunu iddia etti.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yardımcı kitap olarak önerdiği '100 Temel Eser'de dinsel ve idolojik oynamaların ortaya çıkmasının ardından Eğitim-Sen, ders kitapları için de aynı tehlikenin söz konusu olduğunu ileri sürdü.
Eğitim-Sen Ankara 2 Numaralı Şube Başkanı Özgür Bozdoğan, şunları söyledi: "31 Temmuz 2003'te çıkarılan yönetmelikle yardımcı ders kitaplarının denetimi Talim Terbiye Kurulu'ndan alındı. Artık bu kitaplarda denetim yok. Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Nejat Birinci'nin 'Talim Terbiye Kurulu'nun kitapları daha sık incelemesini isteyeceğim' açıklaması gerçeği yansıtmıyor. Denetleme yetkisi alınan kurumdan bunun istenmesi, kamuoyunu yanıltmaya yönelik anlamsız ve samimi olmayan bir açıklama.
Şimdi MEB'in gündeminde bulunan bir başka yönetmelikle ana ders kitapları da Talim Terbiye Kurulu'nun denetiminden çıkarılacak. Bu kitaplar İlköğretim ve Ortaöğretim genel müdürlükleri tarafından denetlenecek. Yandaşlarından oluşan komisyonlar kurarak incelemeyi onlara yaptıracaklar. Bunun iki sonucu var. Birincisi kendi yandaşları olan yayınevlerinin kitaplarını basacaklar ve kadrolaşacaklar. İkincisi de çağdışı insan tipini yaratmayı amaçlıyorlar."
Radikal |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Afşin-Elbistan kömür havzasındaki sahalar ihaleye çıkılıyor..
Özel sektör tarafından termik santral kurmak ve işletmek üzere ''C'' ve ''D'' sahalarının rödovans karşılığı kömür üretim hakkı verilmesi ihalesi 22 ve 24 Ağustos tarihli Resmi Gazete'de ilan edilecek. Edinilen bilgiye göre, yerli ve yabancı tüm yatırımcılara açık olan ihale öncesinde 14 Eylül 2006 tarihinde yatırımcılarla ön bilgilendirme toplantısı yapılacak. 23 Ocak 2007 tarihinde ise teklifler alınacak. Sahalar için ayrı ayrı ihaleye çıkılacak. Ancak, teklifler aynı gün ve saatte alınacak. Santrallerin yapım süresi 5 yıl olarak planlanıyor. Ancak daha erken üretime geçilmesi halinde teşvik verilmesi planlanıyor.8,3 milyar ton olarak hesaplanın Türkiye linyit rezervinin yaklaşık yüzde 40'ı Afşin-Elbistan kömür havzasında bulunuyor., halen Afşin- Elbistan A termik santralı 1,355 megavat (MW), Afşin-Elbistan B termik santralı 1,440 mw olmak üzere, toplam kurulu gücü 2 bin 795 mw olan 2 adet termik santral çalışıyor. Havzaya ait eldeki mevcut verilere göre 2 milyar 776 milyon ton rezervin termik potansiyeli yaklaşık 6 bin 800 mw seviyesinde bulunuyor.
30 YIL İŞLETİLECEK
680 milyon ton rezerv, 1.200 mw kurulu güçteki bir santrala 50 yıl yetecek seviyede. Havzadaki tüm termik potansiyel değerlendirildiğinde, Türkiye elektrik enerjisi üretiminin yüzde 18'ine karşılık gelen bir değeri ifade ediyor.
Sabah |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Bu da uluslararası politika skandalı...
ABD'li eski Büyükelçi ve Irak uzmanı tarihi bir itirafta bulundu.
Washington'daki Ortadoğu Enstitüsü'nde "Irak'ın Sonu" isimli kitabını tanıtan ABD'li eski Büyükelçi ve Irak uzmanı Peter Galbraith, Irak'ı tekrar birleştirmenin mümkün görünmediğini belirtti.
1991 yılından beri bağımsız Kurdistan'ın varlığını sürdürdüğünü söyleyen Galbraith, "Diğer bağımsız ülkelerden tek farkı Birleşmiş Milletler üyesi olmamasıdır" dedi. ABD askerlerinin Sünni ve Şii bölgelerinden çekilerek Kürdistan'a yerleştirilmesi gerektiğini anlatan Galbraith, Türkiye'ye Kürdistan ile ilişkileri iyi tutmasını tavsiye etti.
"Türkiye Kürt devletini engelleyemez" diyen Peter Galbraith, Türkiye'nin, Kuzey Irak'ta bağımsız Kürt devletinin kurulmasını engelleyemeyeceğini ve bunun Türkiye'de de anlaşılmakta olduğunu söyledi. Halen Iraklı Kürt liderlere danışmanlık yapan ABD'li Irak uzmanı, Türkiye'de bu durumu kabul edenlerin, Kürt devletiyle iyi ilişkileri en iyi çözüm olarak gördüğünü savundu ve bunu gerçekçi bir tutum olarak nitelenirdi. Galbraith ayrıca Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin zaten mevcut olduğunu ve zaman içinde resmen bağımsızlığını kazanacağını iddia etti.
KUZEY IRAK'IN İŞGALİYLE SORUN ÇÖZÜLMEZ
Türkiye'de öne çıkan görüşün sorunun Kuzey Irak'ın işgaliyle çözülemeyeceği şeklinde olduğunu savunan Galbraith, aksi takdirde Türkiye'nin AB'nin dışına atılacağını ve ABD ile ilişkilerinin bozulacağını aktardı.
Galbraith, ABD ordusunun da, Güney ve merkezi Irak'tan çekilerek kuzeydeki Kürt bölgesine konuşlandırılmasını önerdi. Peter Galbraith, Türkiye'deki Kürtlerin büyük çoğunluğunun ise, AB'ye girme yolundaki Türkiye'yi başka alternatiflere tercih edeceğini öne sürdü.
haber3.com
*******
PKK ile uzlaşmak (!!) için koordinatör atanmasını kabul ederken Kuzey Irak'ta bağımsız Kürdistan devleti kurulmasını kabul ediyoruz sinyalleri de mi verdiler acaba ?!...
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Öğrencilere önerilen "100 Temel Eser" ile ilgili skandalların sonu gelmiyor..
Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilköğretim öğrencilerinin ufkunu açmak ve okuma alışkanlığı kazandırmak amacıyla 2005'te okullara tavsiye ettiği '100 Temel Eser'le ilgili skandalların sonu gelmiyor.
Bazı yayınevlerinin piyasaya sürdüğü '100 Temel Eser'deki yabancı hikâye kitaplarının çevirilerinde İslami söylem kullanılması ve küfre varan argo ifadelerin yer aldığı 'Deyimler Sözlüğü'nden sonra 'Türk Bilmecelerinden Seçmeler' adlı kitap da çocuklar için sakıncalı argo sözcükler içeriyor.
Dilin kemiği yok!
Adem Kaymakçı'nın hazırladığı, İlkbiz Yayınevi tarafından basılan kitaptaki bilmecelerde argo sözcükler, dini motifler ve şiveler kullanılıyor, anlam bütünlüğü bulunmuyor, dil bilgisi kurallarına uyulmuyor. Üzerinde 'Milli Eğitim Bakanı Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından 15.7.2005 tarihinde açıklanan ilköğretim öğrencileri için 100 Temel Eser listesinde yer almıştır' yazan 'Türk Bilmecelerinden Seçmeler' adlı kitapta, sık sık küfürler de yer alıyor.
Radikal'in ortaya çıkardığı skandalda, MEB'in, öğrencilere tavsiye ettiği eserlerle ilgili denetim yapmadığı anlaşılmıştı. Denetimsizlikten yararlanan Damla ve Nehir adlı yayınevleri, kitapların içeriklerini kendi ideolojilerine göre değiştiriyor, bir klasik haline gelmiş yabancı çocuk kitaplarında kahramanlara Türkçe isim veriyor. Yabancı yazarların kitaplarında günler 'hayırlı sabahlar'la başlıyor, Heidi'nin Alm dedesinin adı Alp, Pinokyo'nun marangoz babası Gephetto'nun adı da Galip Dede olarak değişiyor. Pinokyo, 'Allah rızası için' dilenirken, Andersen'in masalları 'Bir varmış bir yokmuş, Allah'ın kulu çokmuş'la başlıyor.
Kitapların aslına sadık kalınmadan çevrilmesine Milli Eğitim Bakanlığı ve çevirmenler tepki göstermişti. MEB, argo ifadeler taşıyan 'Deyimler Sözlüğü'nün okullara sokulmayacağını açıklarken, Müsteşar Prof. Necat Birinci, piyasada sorumsuz yayınlar olduğunu ve Talim Terbiye Kurulu'na bunları incelemesi için talimat vereceğini söylemişti. Talim Terbiye Kurulu Başkanı İrfan Erdoğan da, çevirilerde aslına sadık kalınmamasını ve dini söylemle yazılmasını 'Fahiş hata, çok yanlış' diye değerlendirmişti.
Yüz kızartan bilmecelerden bazıları
Aşgalanın fahişesi .
(Surfa) .
Aldım ele, vurdum yere .
Tu allah belan vere .
(Sümük) .
Karşıda oturur .
S..ini yere batırır .
(Körük) .
Don içinde dik durur .
(Mum) .
Dağdan gelir taştan gelir .
G.tü açık enişten gelir .
(Keçi) .
Ezirganın sürtüği .
(Peynir) .
Garşida gan ayahli .
Gına yahmış gan ayahli .
Bögün bir hekmete vardım .
Üş başli on ayahli .
(Gadın, dana) .
Gel bizim eve koyum k.çına.
(Minder) .
Karanlık yerde kadı oturur .
T.şaklarını suya batırır .
(Turşu) .
Vıkka da vıkka .
Yıkka da yıkka .
Ortası hokka ..
Şokka da şokka .
(Hamur) .
Ağzı açık alamet .
İçi kızıl kıyamet .
Yaş koydum kuru çıktı .
Salli ala Muhammed .
(Fırın).
Bir direkli sayvan .
Bunu bilmeyen hayvan .
(Mantar) .
Arddır, urddur, arnavvuddur .
Ağzi yohdur, adam gapar .
(Isırgan) .
Bi guşum var havayi .
Üsgeh yapar yuvayi .
Deyme guşlar yapamaz .
Demirçiler tökemez .
(Örümceh aği) .
Gapgara lillim .
Gupguri lillim .
Gemihsiz lillim .
İlihsiz lillim .
(Sülüh) .
Kara tavuk .
Karnı yarık .
Balta saplı .
K.çı delik .
(Dişler) .
Dağdan gelir gıdacık .
Gömlek belde, k.ç açık .
(Patlıcan, Keçi, Oğlak).
Radikal |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Bodrum-Milas Dış Hatlar Terminali'nde devlet milyon dolarları bulacak bir zarara imza atıldı !
Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun "kamu zararı yaratılır" tespitiyle daha önce ihalesi iptal edilen Bodrum-Milas Dış Hatlar Terminali'nde devlet, önceki hafta "milyon dolarları bulacak bir zarara" imza attı. DHMİ'nin "yoğun yolcu akışı ve yetersiz kapasite" gerekçesiyle 3 Ağustos'ta yap-işlet-devret (YİD) yoluyla ihale ettiği ve 1 milyon yolcu için garanti verdiği havalimanında yıllardır in cin top oynuyor. 1998 yılından 2020 yılına kadar 3 milyon yolcu kapasitesiyle hizmet verecek şekilde yapılan havalimanı, 8 yıldır sadece yüzde 30'lık doluluk oranıyla çalışıyor. Sekiz yılın ortalama yolcu sayısı ise 650 bini ancak buluyor.
961 BİNİ AŞAMADI
Havalimanına en fazla yolcu geçen yıl 961 bin ile geldi. Bu durum 8 yıldır bilinmesine rağmen, ihalede alıcı firmaya verilen "1 milyon kişi doluluk garantisi" nedeniyle, devlet gelmeyen herkişi için 15 dolar ödeyecek. Bu durumda devlet son rakamlara göre yılda ortalama 5.2 milyon dolar zarara girecek.
Öte yandan yolcu kapasitesini gayet rahat karşılayan mevcut dış hatlar terminaliyle devlet, 2004 yılında 30 milyon dolar, 2005 yılında ise 42 milyon dolar kâr etti. İhaleyle devlet bundan da vazgeçmiş oluyor. Tüm geliri devlete kalan ve sıfır riskli bir havalimanı olan Bodrum Milas Dış Hatlar Terminali'nin, böylece daha kapasitesi dolmadan, YİD yöntemiyle yenisi yapılacak. Devletin 250 milyon dolarlık yatırımı atıl hale gelecek ve 1 milyon yolcu garantisi nedeniyle devlet bir de üste para ödeyecek. DHMİ'nin 3 Ağustos'ta yaptığı ihaleyi en düşük işletme süresine veren yabancı "Aerodrom Beograde Airport Ortak Girişim Grubu" kazandı. İhale sonucu Bakan Binali Yıldırım'ın onayına sunulmuş durumda.
DHMİ Yönetim Kurulu, 23 Ağustos 2005 tarihinde aldığı 131 nolu kararında havalimanının "2005 yılında 3 milyon yolcu kapasitesini dolduracağı" tespitini yaparak "projesi hazır olan bir terminal binasının Yap-İşlet-Devret modeli ile realizesi uygun olacaktır" sonucuna vardı. Aynı kararda ihaleyi yapacak komisyon üyelerini belirledi. Ancak 2005 yılının sonunda havalimanının yolcu kapasitesi değil 3 milyonu bulmak, 1 milyon yolcuya bile ulaşamadı.
SALON KAPATILDI
Ancak yolcu kapasitesinin tutturulamamasına rağmen, ihale kararından vazgeçilmedi. Bunun yanısıra ihale kararından 13 gün önce 10 Ağustos 2005 tarihinde Bodrum Havalimanı Mülki İdare Amiri başkanlığında yapılan toplantıda yetkili 17 imza ile "kapasitesi dolmadığından" iki salondan birinin kapatılmasına karar verildi. Buna göre A salonu dolmadan B salonuna yolcu alınmaması karara bağlandı. Halen havalimanında 8 yıldır gerek duyulmadığı için hiç kullanılmamış check -in kontuarı ve kontrol merkezleri bulunuyor.
Havalimanının yolcu kapasitesi, ihalede alıcı firmaya taahhüt edilen "gelmeyen yolcu başına 15 dolar ödenmesi" koşuluyla önem kazanıyor. 8 yıldır ortalama 655 bin kişinin geldiği havalimanı için devletin ödemesi gerekeceği ortalama tutarın da 5 milyon dolar olacağı öngörülüyor.
Vatan |
tepkili |
Sizi tebrik ederim Dilek Hanım Kızım, tepkilerinize yürekten destek veriyor, herkesin üzerindeki ölü toprağından silkinerek kendine gelmesini ve bireysel de olsa tepki göstermesini umuyorum, yoksa yakın bir gelecekte tepki gösterme hakkımız dahi elimizden alınacak... |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Şimdi de müstehcen maniler !
Milli Eğitim Bakanlığı"nın öğrencilere tavsiye ettiği "100 Temel Eser" listesinde yer alan "Türk Bilmecelerinden Seçmeler"i küfür dolu sözcüklerle hazırlayarak piyasaya süren İlkbiz Yayınevi"nin skandal iki kitabı daha ortaya çıktı. Yine MEB tarafından önerilen listede yer alan "Türk Manilerinden Seçmeler" ve "Tekerlemeler" kitapları aynı yayınevi tarafından hazırlanarak, piyasaya sürüldü.
Kitaplarda müstehcen ve argo kelimelerin yanısıra siyasi içerikli unsurlar da bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı"nın "hazırlatılmasına" karar verdiği ancak geciktiği için İlkbiz Yayınevi"nin kendi insiyatifiyle hazırladığı "Türk Manilerinden Seçmeler" adlı kitapta, Cumhurbaşkanı Sezer ve eski Başbakanlardan Ecevit"in isimlerinin geçtiği "sözde bir mani" de yer alıyor.
Kitapta, "Ecevit"in kafası, Cum Sezer"in sopası, Aptal olduk hepimiz, Kafaları kopası" dörtlüğüne yer alıyor. İçi küfürlerle dolu "Bilmecelerden Seçmeler" kitabını çıkaran İlkbiz Yayınevi"nin bu iki kitabı da müstehcen ve argo kelimelerle dolu. İkisinhde de dilbilgisi kurallarına dikkat edilmediği de görülüyor. İşte bazı dörtlükler...
Manide Sezer ve Ecevit"in işi ne?
Evleri sarı boya
Gel yarim doya doya
İç vereme tutuldum
Gamıma koya koya
Kara kabak bağ atar
Altında yılan yatar
Ben bilmem mi a yarim
Goynunda neler yatar
Irmak gumsuz galır mı
Dibi sonsuz galır mı
Senin gibi güzelin
Goynu yarsız kalır mı
Su koydum su taşına
Masanın ortasına
Memelerin benziyor
Ferik yumurtasına
Sarı pabuç tokalı
Benim yarim Molalı
Alacaksan tezce al
Şimdiki kızlar pahalı
Mendilin ipeklisi
Tarlanın tezeklisi
İyi olur oğlanlar
Karının göbeklisi
Ecevit"in kafası
Cum Sezer"in sopası
Aptal olduk hepimiz
Kafaları kopası
Kediler köpekler ile savaşır/Miçik deyu çarşı çarşı dolaşır/ Mekbeti"si ehl-ırz"a ulaşır/ O...lar kendi erin beğenmez (sözcük açıkça yazılı)
ATASÖZLERİNDEN SEÇMELER
İlkbİz Yayınevi tarafından yayınlanan ve Adem Kaymakçı tarafından hazırlanan, "Türk Atasözlerinden Seçmeler" isimli kitapta da küfür ve gayri ahlaki ifadeler yer alıyor:
* Garip itin kuyruğu bacağı arasında (gö.ünde, kıçına kısık) gerek olur. Sığıntı durumunda olan kişi yabancı bir yerde hiçbirşeye karışmamalı, sessiz kendi halinde yaşamalıdır.
* İbibibik sende bu gö. var, çok yuvalar korkutursun
"Kötü huylu kişi, nereye gitse çevresine kötülük saçar. Hangi işe el atsa o işi yozlaştırır."
* Şaşkın ördek başını bırakır, kıçından dalar.
"Ne yaptığını bilmeyen kişi, işi tersinden yürütmeye kalkar."
* Tabak mısın, it bo.una muhtaçsın
"En değersiz nesnenin ya da hiç beğenilmeyen kişinin de işe yaradığı konu vardır."
Haber:Hale Gönültaş
Kaynak: www.vatanim.com.tr |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Skandal broşürlerin arkasındaki belediyeleri Milliyet gazetesi belgeledi.
İşte belge Sayın Bakan!
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, yayımladıkları ilmihallerle Diyanet'in bile tepkisine neden olan belediyeler için 'ilgi ve belge olmadığı' gerekçesiyle soruşma açtırmadı. Milliyet o belgeleri dikkatlere sunuyor
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun, "Örtünmemek günahkâr olmaktır" ifadesinin de yer aldığı broşürü okullara dağıtan Eyüp Belediyesi ile kadın ve erkeğin tokalaşmasını günah sayan ilmihali yeni evlenen çiftlere armağan eden Tuzla Belediyesi hakkında inceleme ve soruşturmaya gerek görmemesi tartışma yarattı.
Aksu'nun "ilgisi, belgesi, müdahalesi yok" gerekçesiyle haklarında soruşturma başlatmadığı iki belediyenin de içerdiği hurafeler nedeniyle tartışma yaratan iki yayının üzerinde amblemi bulunuyor.
CHP soru önergesi verdi
CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, Aksu'nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, Eyüp ve Tuzla belediyeleri yetkilileri hakkında yasal işlem başlatılıp başlatılmadığını sordu. Aksu, önergeye verdiği yanıtta şu ifadeleri kullandı:
"Profesör Hamdi Döndüren tarafından yazılmış olan ve 1995'te basılarak yayınevlerinde satılan ve Kültür Bakanlığı bandrolünü havi 'Aile İlmihali' adlı kitabın içeriğine Tuzla Belediyesi'nce herhangi bir müdahalenin olmadığı, ilave ya da çıkarmanın yapılmadığı anlaşılmıştır.
Eyüp Belediyesi tarafından önergede söz konusu edilen broşürün basılmadığı ve dağıtılmadığı, belediyenin hiçbir birimi veya yetkililerinin bu broşür ve içeriğiyle ilgili herhangi bir ilgisinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Konuyla ilgili olarak bakanlığımın ilgili birimine herhangi bir bilgi ve belge intikal etmediğinden inceleme ve soruşturma yapılmamıştır."
Bakanlığın görmediği belge
Aksu'nun bakanlığa herhangi bir bilgi ve belge intikal etmediğini öne sürdüğü, Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinde dağıtılan kitapçığın üzerinde Eyüp Belediyesi'nin amblemi yer alıyor.
Broşürün gündeme geldiği nisan ayında görüşüne başvurulan Eyüp Belediyesi Basın Müdürü Zekeriya Yıldız, "broşürün yorum kısmında yer alan bölümün gözden kaçtığını" belirterek belediyenin ilgisini bu açıklamayla da kabul etmişti. Belediye Kültür Müdürlüğü yetkilileri de broşür ve kitapların okullara da dağıtıldığını doğrulayarak konuyu "gözden kaçmış kötü bir hata" olarak nitelendirmişti.
Belediyenin hediyesi
"Delilleriyle Aile İlmihali" isimli kitabın üzerinde de Tuzla Belediyesi'nin logosu ile "Tuzla Belediyesi'nin hediyesidir" yazısı bulunuyor. Kapakta ayrıca belediyenin internet adresi de yer alıyor.
Kitabın içinde "Tuzla Belediye Başkanı Mehmet Demirci" yazısının bulunduğu bir kartonun üzerinde "Sevgi her şeyin başı" adlı bir dörtlük yer alıyor.
"Açıkça, görevin kötüye kullanılması"
İçişleri Bakanlığı'nın, dağıttığı yayın konusunda "ilavesi, müdahalesi yok" gerekçesini öne sürerek Tuzla Belediyesi hakkında işlem yapmaması, "Örneğin terör örgütü liderinin propaganda metnini dağıtan bir belediyeye de dağıtılan metne herhangi bir ilave yapmamış diye soruşturma açılmayacak mı?" sorusunu gündeme getirdi. Milliyet'e yaptığı değerlendirmede belediye yetkililerinin suç işlediğini kaydeden Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ülkü Azrak, şunları söyledi:
"Belediyenin bunları dağıtması bir eylem. Bu eylem, o fikirleri benimsediğini gösteriyor. Sorumluluk belediyeye ait. Basın yoluyla işlenen suçlarda, suç teşkil eden bir şey kamuoyuna aktarıldığında bu fikirleri yaymaktan insanlar ceza mahkemesi önüne sürüklenmiyor mu? Aynı şey. Kanunlara göre belediyenin böyle bir görevi de yok. Bu kamuya zarar veren bir eylem. Anayasa'nın laiklik ilkesini de ihlal ediyor. Çok açık biçimde kamu görevinin kötüye kullanılması durumu var."
Tartışılan ifadeler neydi?
Eyüp Belediyesi'nce okullara dağıtılan "Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed" başlıklı broşürde, "Örtünmemek günahkâr olmaktır" deniliyor. Tuzla Belediyesi'nin dağıttığı ilahiyatçı Prof. Hamdi Döndüren imzasını taşıyan kitabın bazı başlıkları ise şöyle: "Kadın erkekle tokalaşmaz", "Kadın 9 yaşında evlenebilir", "Akraba evliliği caiz", "Doğum kontrolü yasak."
Milliyet |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Hükümetten memura komik teklifler...
Toplu görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Türkiye'nin iki ekonomik kriz atlatmış olduğunu hatırlatarak memurların alım gücünün arttığını iddia etti.
2002 yılında 392 milyon lira maaş alan memurun maaşını 765 milyon liraya çıkardıklarını vurgulayan Şahin bu esnada artan enflasyon oranlarına da dikat çekti.
Kamu çalışanlarının alım gücü hakkında da bilgi veren Şahin, 2002 yılında memurun 385 kilo ekmek alabilirken şimdi 598 kilo ekmek alabildiğinin altını çizdi. Şahin 2002'de memur 101 kilo peynir alabilirken 2006'da 140 kilo peynir alabildiğine işaret etti.
Memur 2002'de 15 adet okul ceketi şimdi ise 23 adet alabildiğine işaret eden Şahin, bu rakamların ideal olmadığını kabul ettiğini belirtti. Şahin ekonomideki sıkıntıların da ortada olduğunu belirtti.
Şahin şunları söyledi:
"..Türkiye Kamu-Sen bize toplu görüşmelerde kitapçık dağıttı. Kamu-Sen'in tespitlerine göre memurların yüzde 46'sı kendi evinde oturuyor. Kirada oturan ise yüzde 38. 200-300 YTL'nin altında kira ödeyen yüzde 75 civarında. Memurların yarısı konut sahibi olmuşsa nasıl olmuş bu imkan? Kira öder gibi konut sahibi olma imkanında memurlar yararlandı. Ben bu törenlerde sorduğum insanların önemli bir kısmı devlet memuru.."
Sendikalara rakamlı cevap
Toplu görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Türkiye'nin iki ekonomik kriz atlatmış olduğunu hatırlatarak memurların alım gücünün arttığını iddia etti.
2002 yılında 392 milyon lira maaş alan memurun maaşını 765 milyon liraya çıkardıklarını vurgulayan Şahin bu esnada artan enflasyon oranlarına da dikat çekti.
Kamu çalışanlarının alım gücü hakkında da bilgi veren Şahin, 2002 yılında memurun 385 kilo ekmek alabilirken şimdi 598 kilo ekmek alabildiğinin altını çizdi. Şahin 2002'de memur 101 kilo peynir alabilirken 2006'da 140 kilo peynir alabildiğine işaret etti.
Memur 2002'de 15 adet okul ceketi şimdi ise 23 adet alabildiğine işaret eden Şahin, bu rakamların ideal olmadığını kabul ettiğini belirtti. Şahin ekonomideki sıkıntıların da ortada olduğunu belirtti.
Şahin şunları söyledi:
"..Türkiye Kamu-Sen bize toplu görüşmelerde kitapçık dağıttı. Kamu-Sen'in tespitlerine göre memurların yüzde 46'sı kendi evinde oturuyor. Kirada oturan ise yüzde 38. 200-300 YTL'nin altında kira ödeyen yüzde 75 civarında. Memurların yarısı konut sahibi olmuşsa nasıl olmuş bu imkan? Kira öder gibi konut sahibi olma imkanında memurlar yararlandı. Ben bu törenlerde sorduğum insanların önemli bir kısmı devlet memuru. Ekonomik istikrar devam ettiği sürece ev sahibi olan memur sayısı artacak Her isteyene istediğini verirseseniz bütçe olmaz.
Memurlar otopark ile ilgili düzenleme istedi. İlk defa bana böyle bir istek geldi. Konut sahibi olan memur araba sahibi de oluyor. O nedenle kötümser olmayalım. Karamsar tablolar çizmeyelim. Eskiye oranla iyileşme var.
Memur sendikalarının istediği zam oranları bütçeye 15 milyar YTL ilave yük yapıyor. Nereden para bulacağız? Para basanları gördük. Başka taraflardan kesin diyorlar. Memura daha fazla kaynak aktarırsak örneğin Beydağ barajı önümüzdeki yıl bitemez. Hastane yapılamaz. Kamu çalışanlarına da bu tür yatırımların faydası var. Bu bütçe benim değil . Milletin parası. Her kesime pay ayırmak zorundayız.
Bu hükümet memurları sevmiyor. Biz içinde memurların da bulunduğu 73 milyonu seviyoruz. Efendim bizi daha fazla sevin. Köylüyü de işçiyi de esnafı da sevmek zorundayız.
İki seçenek sunuyoruz.
Birinci seçenek: yüksek maaş alanlara yüzde 2.5 artı 2.5 az alanlara da yine yüzde 2,5 artı 2.5 ve 20 artı 20 YTL
İkinci seçenek: yüksek maaş alanlara 2.5 artı 2.5 az alanlara da yüzde 4 artı 4 yani yüzde 8.2 zam öngörüyoruz
2007 için enflasyon hedefi yüzde 4 en düşük memur maaşına yaptıkları zam ise yüzde 13.6...."
haber3.com
************
Üçüncü öneri de benden sayın milletvekillerine; memur maaşları insanca yaşayacakları seviyeye ulaşana kadar kendi maaşlarının bir kısmını memur maaşları için ayrılan ödeneğe hibe etseler ve bu süreçte kendi maaşlarına zam yapmasalar nasıl olur? Kendileri trilyonluk düğünler yaparken memurun ekmek peynir hesabını yapıyorlar, inanamıyorum yaaaaaa... |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
12.50'de kılınması gereken cuma namazı Başbakan Erdoğan için 1.5 saat rötarla başladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün İstanbul'dan Adana'ya geçerek Botaş ve BTC boru hatlarıyla ilgili bilgi aldı
ATA uçağından indikten sonra beraberindeki bakanlarla birlikte helikopterle, Ceyhan'daki Botaş Bölge Müdürlüğü'ne geçti. Saat 13.10 sıralarında piste inen Erdoğan ve bakanlar, idari binada Botaş yetkililerinden, Kerkük- Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı, BTC hattı ve her iki boru hattının bulunduğu terminaller hakkında bilgi aldı. Bu sırada Botaş sahasındaki camide saat 12.50'de kılınması gereken cuma namazı da Başbakan için bekletildi. Bekletilen cemaatin bir kısmı da, bu uygulamayı protesto etmek için namazı kılmadan camiden ayrıldı. Erdoğan'ın katılmasıyla birlikte cuma namazı ancak saat 14.30 sıralarında kılınabildi.
MAZERET VARSA GEÇ KILINIR
Adana Müftülüğü'nde halkın dini sorularını yanıtlayan bir yetkili, cuma namazının mazeret halinde ikindi namazına kadar geciktirilebildiğini, mazeret olmadığı takdirde de cuma namazının geciktirilmesinin doğru olmadığını söyledi. Cuma namazının Başbakan Erdoğan için yaklaşık 1.5 saat geciktirilmesinin doğru olup olmadığı şeklindeki soruya ise aynı yetkili, "Onu bilemiyoruz, siyasi soru sormayın?" diyerek yanıtlamadı.
BAŞBAKAN BOTAŞ'A GİTTİ
BOTAŞ'ı yerinde incelemek isteyen Başbakan Erdoğan dün Adana'daydı. Ancak Ceyhan'daki tesislerin camisinde cuma namazı Erdoğan için geciktirilince cemaat isyan etti.
Vatan |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
10 yıllık imam, Zonguldak İl Sağlık Müdür Yardımcısı oldu.
İmam Halil Bulut'un Vakfıkebir Devlet Hastanesi Müdür Yardımcılığı'na gelmesinin ardından bir imam ataması da Zonguldak'ta yapıldı. İmam Selahattin Çolak, İl Sağlık Müdür Yardımcılığı'na atandı.
Zonguldak'ta 10 yıldır imamlık yapan Selahattin Çolak (34), Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün olumsuz görüş bildirmesine rağmen, İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandı.
Zonguldak Valiliği'nin, Çolak'ın İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atanması konusunda Sağlık Bakanlığı'na yazdığı yazıya iki farklı cevap geldi. Çolak'ın bu göreve atanamayacağını belirten Müsteşar Yardımcısı Fevzi Gümrükçüoğlu imzalı ilk yazıda, "Adı geçenin devlet memurlarının yer değiştirme suretiyle atanmalarına ilişkin yönetmelik gereği 5 ve 6. bölgede hizmetini tamamlamadığı anlaşıldığından, hakkında herhangi bir işlem yapılamamıştır" denildi.
Bakanlıktan gönderilen ikinci yazıda ise Çolak'ın İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak atandığı belirtildi. 10 yıllık cami imamı Çolak, böylece yeni görevine resmen getirildi.
Vakfıkebir'deki atamaya iptal
Benzer bir olay yaklaşık bir ay önce Trabzon'un Vakfıkebir ilçesinde yaşanmıştı. Vakfıkebir Devlet Hastanesi imamı Halil Bulut (42), vekâleten hastane müdür yardımcılığına atandı.
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi'nin iki yıllık ilahiyat programını bitiren Bulut'un diplomasındaki, "Diyanet İşleri teşkilatında veya din hizmetleri sınıfında çalışanlar için geçerlidir. Başka amaçla kullanılmaz" ibaresine rağmen alınan karar tepkiyle karşılandı.
"İbare gözden kaçmış!"
İbarenin gözden kaçtığını söyleyen İl Sağlık Müdürü Şafak Sümbül de, "Konu gazetelerde yer alınca incelemeye alındı. Karar iptal edildi" dedi.
haber3.com
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Oktay EKŞİ oeksi@hurriyet.com.tr
Ahmaklığa methiye...
DÜŞÜNÜN ki siz dünyanın en şanslı ülkelerinden birinin en yetkili konumdaki yöneticisi veya sokaktaki düz vatandaşısınız.
Ve sayınız ki bu şansınızın nedeni, tabiatın size verdiği bir nimetten örneğin petrolden, altın madeninden veya tabiat güzelliğinden kaynaklanıyor.
Elbet bunlar başka ülkelerde de var ama onlarınki yüzde 25 ise sizinki yüzde 75... Bir başka deyişle siz ne derseniz herkes onu kabul etmeye mecbur.
Böyle bir durumda siz, elinizdeki nimeti -ister petrolü deyin, ister altını, ister eşsiz tabiat güzelliğini- başkalarına ucuza mı satarsınız, olabilecek en yüksek fiyata mı?
Türkiye "en ucuza" satmanın şampiyonluğuna soyundu. Çünkü dünyanın fındık üretiminin yüzde 70-75'inin sahibi Türkiye'nin Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), geçen yıl Fiskobirlik'in 7 YTL'de aldığı fındığı bu yıl 4 YTL'den alacağını ilan etti.
Geçen yılki biraz yüksekti. Ama gerisinde yine de bir mantık vardı. Amaç dünyada tekel konumunda olmanın avantajını kullanmaktı.
Biliyorsunuz, fındık fiyatı meselesi bu noktaya gelmeden önce büyük gerilimler yaşandı. Başbakan Tayyip Erdoğan, fındık üreticisinin tüccar ve ihracatçı tarafından ezilmesini önlemek için 1938'de kurulan Fiskobirlik yönetimine "kendi istediği" kişiler seçilmedi diye, hem Birliğe hem de fındık üreticisine adeta savaş açtı. Bu bağlamda söylediklerini tekrar etmeyelim, çünkü yerimiz yok.
"Üreticiden fındık satın alma" yetkisi o sırada Fiskobirlik'ten TMO'ya geçince zannedildi ki, "hükümetin aklı başına geldi".
Tam tersi oldu. TMO, ihracatçının ve tüccarın baskısı altında oluşan "1 kilo -kabuklu- fındık 3 YTL'dir" fiyatına sözde biraz da zam yapıp, "1 kilo fındığın en iyisini 4 YTL'den alacağını" ilan etti. Oysa uzmanlar bu 3 YTL'nin "serbest piyasa" değil (ihracatçı ve tüccara) "mahkûm piyasa" fiyatı olduğunu söylüyorlar.
Sebep bu yıl çok yüksek imiş. Çünkü 450-450 bin ton yerine 650 bin ton fındık üretmişiz. Bu "arz fazlası" fiyatı düşürürmüş.
Oysa geçen yıl da fındık fazlası vardı. Buna rağmen fiyatlar yüksekti. Çünkü Avrupa'daki alıcılar -ister istemez- Türkiye'nin koyduğu fiyata uydular. Her yıl olduğu gibi 250 bin ton kadar fındık satın aldılar ve Türkiye'nin kasasına 2 milyar dolar kadar fındık parası girdi.
Bu yıl da fiyat yüksek olsaydı, -özellikle çikolata üretmek için- Türk fındığı almaya mecbur olan Avrupalı, yine o kadar fındığı alacak ve kasamıza yine o kadar para girecekti. Oysa şimdi çok çok yarısı kadar, yani 800-900 milyon dolar ya girecek ya girmeyecek.
Bu da üstelik temiz para, yani "1 kilo fındıktan" kazandığınız dövizin içinde daha önce yaptığınız ithalat nedeniyle ödediğiniz bir cent (doların yüzde 1'i) bile yok. Oysa geçen gün Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu pek de fiyaka yaptığımız ihracat rakamlarından söz ederken "İhracatımız ithalata dayalı büyüyor" diyor, yani kazandığımız temiz paranın aslında pek de büyük olmadığını söylüyordu.
Dünyadaki fındığın yüzde 70-75'ini üreten Türkiye'ye bu ahmaklık yakışıyor mu?
Hiçbir şeyden ders almıyoruz, petrol zengini Arapları da mı görmüyoruz? |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Tufan TÜRENÇ tturenc@hurriyet.com.tr
Egemenlik millete mi yoksa Başbakan'a mı ait
TEZKERENİN kabul edilmesinden sonra akla şu soru geliyor:
"AKP milletvekillerinin yeniden seçilmesi Başbakan'ın iki dudağı arasında olmasaydı acaba tezkereye 340 oy çıkar mıydı?"
İlk tezkeredeki sonuç da düşünülürse kesinlikle çıkmazdı.
Demek ki bugünün Meclis'inde milletin egemenliği para etmiyor.
Başbakan'ın dediği oluyor.
İşte bizim demokrasimizin en sakat yanı.
Milletvekillerinin kaderi, liderin iki dudağı arasına sıkışıp kaldığı sürece milletin egemenliği lafta kalıyor.
Yani "Lidere rağmen politika yapılmaz" ilkesi tüm siyasi partilerde eksiksiz işliyor.
Son oylama sırasında AKP'de milletin sesini dinleyen sadece ve sadece yedi milletvekili oldu.
340 milletvekilinin içinde Lübnan'a asker gönderilmesine karşı çıkan yok muydu?
Örneğin, Antalya Milletvekili Mehmet Dülger. Kendisi Doğru Yol kökenlidir.
Mehmet Bey oylamadan kısa bir süre önce şöyle diyordu:
"Türk askerinin bölgeye gönderilmesi günah. Ortadoğu çölleri Türk kanıyla çok yıkandı, artık yeter."
Ama Mehmet Dülger tezkereye "Evet" oyu verdi.
Ben AKP'de çok sayıda Mehmet Dülger gibi düşünen milletvekili olduğunu biliyorum.
* * *
Hiç hayal görmeyelim.
Türkiye, antidemokratik seçim sistemini düzeltmeden temsilde adaleti sağlayamaz, bu bir.
Parti içi demokrasiyi yasalarla güvence altına almadan Meclis'te millet egemenliğini işletemez, bu iki.
Türkiye'de başbakanların padişah anlayışıyla ülkeyi yönetmesi bugüne kadar olduğu gibi önlenemez.
Hepimiz Başbakan'ın giderek demokrasi anlayışından uzaklaştığına tanık olmuyor muyuz?
Başbakan halkı azarlıyor, muhalefeti, basını, işadamını, bürokratı, büyükelçiyi azarlıyor.
Hızını alamayıp kendisine muhalefet yapan AKP milletvekilini de azarlıyor.
* * *
Başbakan'ın nasıl karşı gelinmezlik alışkanlığına sürüklendiğini aziz şehitlerimiz ve aileleri için söylediği sözler gözler önüne seriyor.
Bakın kendisini eleştiren şehit annesini telefonla neden aramadığını nasıl anlatıyor:
"Telefonda aynı durumla (eleştirilerle) karşılaşırsam bunları mı dinleyeceğim ben?"
Aynı soru, aynı gün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'a da soruluyor.
Bakın onun yanıtı nasıl:
"Ne söylerlerse söylesinler kabulümdür. Ateş düştüğü yeri yakar, ne büyük açılar çektiklerini anlıyorum. Tüm şehit annelerinin elinden, şehit babalarının yanaklarından öperim."
Ben bir konuda büyük bir merak içindeyim.
İsmailağa Camii'ndeki cinayetten sonra gündeme gelen ve gazetelerde büyük fotoğraflarla sergilenen Çarşamba diye bir semt var İstanbul'da.
Çarşamba'daki manzaraları Başbakan, Avrupa Birliği'ne girmeye hazırlanan laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bir numaralı yöneticisi olarak nasıl değerlendiriyor acaba?
Cüppeli, poturlu, sarıklı, ticani sakallı erkekler ile kara çarşaflara bürünmüş, gözlerinden başka bir yerleri görünmeyen kadın görüntülerinden acaba bir rahatsızlık duyuyor mu? |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Dikkat, miting çıkabilir !!!!! [:)]
Müzeye diye Bursa'ya yola çıkan çocuklar müze yerine Başbakan'ın mitingi için Kütahya'ya götürüldü..
Sıcak Yuva Vakfı, sokak çocuklarına yardım eli uzatmak amacıyla faaliyet gösteren bir vakıf... Vakfın İstanbul Sarıyer'deki şubesi, 3 Eylül'de Bursa gezisi düzenlediklerini duyurdu. Vakfın bünyesinde kurulan futbol okuluna giden çocuklar ise sevinçten havaya uçtu. Öğrenci ve velilerden oluşan 40 kişilik grup bir otobüse doluştu ve Bursa'ya doğru yola çıkıldı... Ancak ne olduysa, Bursa'da rota değişti. Burada vakfın adını taşıyan pek çok minibüs daha vardı. Ve burada toplanan bin 500 kadar kişinin adresi aynıydı; Kütahya Hayme Ana Şenlikleri...
Bu garip seyahatin gerisini, İstanbul'dan 11 yaşındaki oğlu Burak ile geziye katılan 5 çocuk babası terzi Cengiz Topal Özkalaycı anlatıyor: "Hocalar ve diğer çocukların velileriyle 2 Eylül gecesi yola çıktık. Saat 03.00'te Bursa'ya vardık. Bursa'da kapalı bir dinlenme tesisi önünde 20-30 araba içinde bekletildik. Daha sonra bize "Bursa'daki işimiz olmadı, sizi yayla şenliklerine götüreceğiz" dediler. "Neresi?" diye sorduk "Kütahya" dediler. Saat 05.00'te tekrar yola çıktık, gözümüzü bir açtık Kütahya'ya gelmişiz. Her taraf saman, toz toprak. Hiçbir sosyal faaliyet yok. Bir baktık ki sadece miting yeri gibi bir yer var. Daha sonra öğrendik ki geleneksel olarak düzenlenen 3 Eylül Hayme Ana Şenlikleri. Başbakan'ın konuşması var denince biz olayı kavradık. Sıcak Yuva Vakfı'na bağlı İstanbul'un her yerinden yaklaşık 1500 kişiydik."
BAŞBAKAN'A JEST OLSUN!
Başbakan konuşmaya başlayınca çocuklarını alıp otobüse geri dönen Özkalaycı, şoförlerle kavga etti, neden oraya getirildiklerini sorduğunda ise verilen yanıtla şaşkına döndüğünü şöyle anlattı: "Sordum. Bize "Başbakan'a jest olsun diye çocukları getirdik" yanıtını verdiler. Bu yaştaki çocukların, spor yapan çocukların siyasette ne işe var? Orada çocuklardan birine bir şey olsa vakıf nasıl hesabını verecek. Benim oğlum bayıldı, burnu kanadı. 80 otobüse 2 ambulans vardı. Sıcak Yuva Vakfı AKP taşeronu mu? Hukuki yollardan hakkımızı arayacağız."
VAKFIN KURUCUSU ERDOĞAN
SIcak Yuva Vakfı'nın internet sitelerine bakılırsa son dönemde "kültürel gezilere" yoğunluk verildiği anlaşılıyor. Sitede yer alan haber ve duyurularda da vakfın Başbakan'ın katıldığı Hayme Ana ve Söğüt gezilerine 100 araç ile katıldığı belirtililyor. Hatta "kültür ve kaynaşma gezilerine" devam edileceği de vurgulanıyor. Başbakan Erdoğan'ın 1997'de belediye başkanlığı yaptığı dönemde kurulan vakfın sitesindeki mesajlar da dikkat çekiyor. Burada Başbakan Erdoğan, sokak çocuklarına sesleniyor. Kurucular listesinde dikkat çeken bir başka isim ise Avukat Faik Işık. Işık, okuduğu şiir nedeniyle Diyarbakır DGM tarafından mahkum edildiği dönemde Erdoğan'ın avukatlığını yapan isimdi. Vakfın kuruluş malvarlığı, vakıf senedinde, kurucular tarafından tahsis edilmiş ve bankaya bloke edilmiş 48 bin 366 dolar olarak gösteriliyor.
PROGRAM KARIŞMIŞ!
Sıcak Yuva Vakfı Sarıyer Bölge Sorumlusu Edip Cengiz'in savunması ise şöyle: "Çocukları aldık. Bursa, Bilecik ve Kütahya'daki tarihsel yerleri gezecektik. AKP'ye sempatimizin olduğunu düşünüyorlar. Oraya bir kalabalık oluştursunlar diye götürülmediler. Kütahya ili, zaten programımızda olan bir yerdi. Orada, Ertuğrul Gazi'nin mezarları var. Karışıklık, kara yolu yerine deniz yoluyla gitmemizden kaynaklandı."
Vatan
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
A'dan Z'ye vergi yağmuruna hazır olun !
Yeni Belediye Gelirleri Kanunu tasarısı içtiğimiz suya bile ilave vergi getiriyor. Barlar günlük 80 YTL, kahvehaneler beş YTL eğlence vergisi ödeyecek. Belediye istediği yeri otoparka çevirerek para alacak.
Borç içinde yüzen ve personel maaşlarını bile ödemekte zorlanan belediyeleri rahatlatmak isteyen hükümet, gözünü yurttaşların cebine dikti. Hazırlanan yeni belediye gelirleri kanunu tasarısıyla kentte yaşamanın bedeli ağırlaştırılırken, belediyelere ödenen vergilerin hem sayısı, hem de miktarı artırılıyor. Şişe ve damacana suyu ile doğalgaz ve tüpgaz için belediyelere tüketim vergisi ödenecek. Turizm beldelerindeki belediyelerin gelirlerini artırmak amacıyla da konaklama bedelinin yüzde 3'ü belediyelere aktarılacak.
Bakanlar Kurulu'nda imzaya açılan ve önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevk edilecek olan İl Özel İdaresi ve belediye gelirleri tanunu tasarısında öngörülen yeni vergiler ve vergi artışları şöyle:
Bina vergisi artıyor: Bina vergisinin oranı konutlarda binde 1'den binde 1.5'e, diğer binalarda binde 2'den binde 3'e çıkarılacak. Büyükşehir sınırlarında ise yüzde 100 artırımlı uygulanacak. Bakanlar Kurulu söz konusu oranı iki katına kadar artırmaya yetkili olacak. Bina vergisi, şehir veya semtin durumuna göre belirlenecek arsa bedeline ilave olarak Bayındırlık ve İskân Bakanlığı inşaat birim fiyatları dikkate
alınmak suretiyle hesaplanacak.
Arazi vergilerinde istisna kalkıyor: Belediyelerin vergiye esas arsa ve arazi bedellerini fahiş değerlerde belirlemesi karşısında bireysel olarak mahkemeye bile gidemediği için mağdur olan vatandaşın arsa ve arazi vergisi oranları da yüzde 50 oranında artırılacak. Buna göre, arsa vergisinin oranı binde 3'ten 5'e, arazi vergisinin oranı da binde 1'den 2'ye yükseltilecek. Büyükşehir belediyelerinde ise söz konusu oranlar iki kat artırımlı olarak uygulanacak. Ayrıca Bakanlar Kurulu bu vergileri iki katına kadar daha artırabilecek. Belediye veya mücavir alan sınırlarındaki arazilere tanınan 250 YTL'lik vergi istisnası ise kaldırılıyor.
Doğalgaz ve LPG için de vergi: Belediyeler halen elektrik kullanımından yüzde 1, havagazından da yüzde 5 oranında tüketim vergisi alıyor. Yeni düzenlemeyle doğalgaz ile mutfaklarda kullanılan likit petrol gazı da yüzde 5'lik vergi kapsamına alınıyor.
Vatandaşın içtiği suya da ilave vergi geliyor: Market ve büfelerden alınan şişe suları ile damacanayla satılan su için de belediye vergisi ödenecek. Belediyeler bir litreye kadar şişe ve benzeri kaplardan bir kuruş; bir-beş litreye kadar olandan üç kuruş, beş-25 litreye kadar kaplardan beş kuruş, 25 litreden büyük kaplardan ise 10 kuruş vergi alacak.
İlan vergisi can yakacak: Belediyelerin aldığı ilan ve reklam vergilerinde halen alt ve üst limit uygulaması bulunuyor. Örneğin mevcut yasaya göre, dükkân, ticarethane, avukat, doktor, mali müşavir gibi serbest meslek erbaplarının reklam tabelalarından metrekare başına 20 YTL ile 100 YTL arasında vergi alınıyor. Yeni düzenlemede ise alt limitler kaldırılarak, verginin üst limitten alınması öngörülüyor. Bu da İstanbul'un Nişantaşı semtindeki bir işyeriyle küçük ve ticari açıdan daha az kazançlı bir ilçesindeki işyerinin aynı vergiyi ödemesi anlamına gelecek.
Otopark vergisinin sınırı yok: Belediye meclisleri tarafından belirlenen yerlerden otopark parası alınacak. Otopark parası her taşıt için saatte iki YTL, günlük yedi YTL olacak. Belediyeler bu yetkiyi kullanarak, şehir merkezlerinde kaldırım kenarına park edilen araçlar için park mafyasına giden parayı kendi kasalarına aktarabilecek. Ancak, söz konusu yasada bir sınırlama olmadığı için belediyeler isterlerse, evin önüne konulan araçlar için bile otopark parası talep edebilecek. Taksi duraklarından ise taksi başına yıllık 30 YTL vergi alınacak.
Bar ve cafe işletmecisi yandı: Eğlence vergisi tümüyle değiştiriliyor. Biletle girilen hipodrom, araba yarışı, sinema, konser, lunapark, sirk, spor müsabakaları ve benzeri eğlencelerden yüzde 10 oranında vergi alınacak. Bar, pavyon, gazino gibi eğlence yerlerinden günlük 80 YTL, internet salonlarından günlük beş YTL, kahvehane ve kafelerden günlük dört YTL eğlence vergisi alınacak. Bu aynen yasalaşırsa barların aylık vergisi 2.4 bin YTL'ye ulaşacak.
Şans oyunlarından belediye zammı: Şans oyunlarından alınan vergilere belediye payları da eklenecek. Spor Toto, İddaa, Sayısal Loto, Şans Topu gibi oyunlarda kolon başına iki kuruş vergi alınacak. Piyango bileti ve Hemen Kazan gibi oyunlarda yüzde 10 oranında vergi alınacak. Şans oyunlarından alınan verginin yüzde 70'i belediyelere, yüzde 30'u il özel idarelerine aktarılacak.
Turizmciler üzülecek: Karikatür krizi, kuş gribi, savaş ve terör gibi nedenlerle kötü bir sezon yaşayan turizm sektörü konaklama vergisi şokuyla karşı karşıya kalacak. Otel, motel, tatil köyü, pansiyon gibi tesis ve yerlerde günlük yeme, içme ve yatak ücretleri dahil olmak üzere konaklama bedelinin yüzde 3'ü oranında konaklama vergisi alınacak.
Hayvan kesimi için de harç ödenecek: Kurban bayramlarında kurbanlık satışı için tahsis edilen yerlerden küçükbaş hayvan için günlük 50 kuruş, büyükbaş hayvan için de iki YTL alınacak. Ayrıca, mezbaha ve kombinalarda kesilen küçükbaş için bir YTL, büyükbaş için beş YTL, kümes hayvanları için de bir kuruş hayvan kesim harcı alınacak.
İnşaat harcı düşüyor: Hükümetin inşaat sektörünü destekleme politikası çerçevesinde inşaat harçları aşağı çekiliyor. Mevcut yasada inşaatlardan, metrekareye göre belli alt ve üst limitler arasında inşaat harcı alınıyor. Yeni düzenlemede harçlar, mevcut uygulamadaki alt limitten alınacak. İnşaatı biten yapıların kullanılabilmesi için de o binanın emlak vergisinin yüzde 17'si oranında yapı kullanma harcı ödenecek.
Radikal
|
Bugünün tarihi: 03/05/2025 20:45:20 |