Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Hayat Hikayem (küçük bir öykü)
alisinkay Çocukluğumun karanlık bir devresi var. Neden karanlık ne kötülükler yaşadım bilmiyorum. Ama 6 aylık ve 9 yaş arası dönem hayatımın karanlık dönemi. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Ancak çok garip bir şekilde doğduğum andan 6 aylık olana kadar herşeyi hatırlıyorum. Annemin kucağında oluşumu. Dedemlerin sobasının kenarında beleğimin içinde yatışını.Annemlerin akrabalarla sohbetlerini. Garip bir şekilde konuşulanları anlayabiliyordum. Dedemin beni kucağına alıp koik suratlar yapmasını benim gülümsememi. Dedemdeki keskin sigara kokusunu. Annemin komşumuz olan Kezban Yengelerde beni gölge diye duvarın kenarına yatırmasını. O esnada kocaman briketlerden birinin düşüşünü, Annemin telaşla koşarak bana gelmesini. Benim hiçbirşey hissetmeden briketlerin altında gülümsememi. Kezban Yengenin melaikeler korudu demsini bile hatırlıyorum. Çocukluğumun karanlık devri ise bana anlatılanlardan ibaret. Amcamların evin ikinci katına ahşap merdivenlerden emekleyerek çıkıp ardından düşüp başımın her yanını yardığımı ve ölümden döndüğümü başkalarından dinledim. Annemin henüz 13 aylıkken beni tuvalete işemiyor diye dövdüğünü ve ondan sonra tuvalete gitmeye başladığımı da başkalarından duyuyorum. İlkokul 4. sınıfa kadar hiçbir sınıf arkadaşımı hatırlamayışımı ve hiçbir hikayem olmayışını hayatımda bir gariplik olarak hiç görmedim. Ancak o sıralar hatırladığım en büyük şoklardan birisi babamdan dayak yememdi. Babam kamyon şoförü ve çadırını topluyordu. Benden de henüz 9 yaşındayken yardım bekliyordu. Arkadaşlarım sokağın ilerisinde bana bakıp dalga geçiyorlardı. Onlar oyun oynuyorlardı ve onlara katılmak için büyük bir çaba harcıyordum. Babam bana; -Şeyi şey et. dedi Neyi ne yapayım baba? -Şeyi şey et? -Baba neyi ne yapayım? diye tekrarladım. Gözleri birden büyümüştü babamın bu halini çok iyi biliyordum. Yanıma gışımla geldi ve şeyi şey et . A... Goy... Ço... diye bana bir tokat attı. O tokat canımı belki 10 dakika yakmıştı ama yüreğimi hala yakar. Okulda başarılı bir öğrenciydim. Tek sorunum çok sevdiğim kitapları babamın okumama izin vermemesiydi. Kitap karın mı doyuracak diye elimdeki kitabı alır ve fırlatıp atardı.Babamın bu haline isyan ediyordum. Çünkü okumayı çok seviyordum ve sığındığım tek liman kitaplardı. Anadolu Lisesi sınavı açıldı. Sınıfımız büyük bir başarı yakalamıştı. Kuşkusuz bunda öğretmenim olan Mustafa Sapmaz'ın da büyük bir payı vardı. Annesi ve Babası öğretmen olan 2 arkadaşımdan birisi Afyon birincisi, diğeri ise Afyon dördüncüsü olmuştu. Ben Afyon altıncısıydım. Hemen bir karar meclisi toplandı. Ben Afyon Kocatepe Anadolu Lisesi'ni kazanmıştım. Ailem altıncı olduğum için tebrik eder sanıyordum. Ve çok istediğim bilgisayarı bu defa babam sözünde durarak alır diye düşünüyordum. Hiçbir şey alınmadı. Aile meclisinden ilçe dışında okumamın uygun olmayacağı kararı çıkmıştı. Öğretmenimiz gene devreye girdi.Beni Anadolu Lisesine kendisi kaydettirdi. Ailem onun karşısında duramamıştı. Biz sınavı kazanan arkadaşlarla birlikte ilçe mal müdürünün arabasına bindik ve Afyon'a doğru yola çıktık. Ben çok neşeliydim. Sürekli konuşuyor, espri yapıyordum. Evden gitmek belki diğer bütün çocuklar için üzüntü vericiydi ama benim için bir kurtuluş olmuştu. Sandıklı yakınlarında arabaların park ettikleri bir çeşme yakınına geldiğimizde mal müdürünün karısı bana dönerek Ali sen ne gevezeymişsin dedi. Bu söz benim Lise son sınıfa kadar susmama neden oldu. Değişen hiçbir şey yoktu. Hala psikolojik baskılar, hala güçlülerin zayıfları ezişi. Babam üst devrelerden bir çocuğa (sınıfta kalmış ve sınıf arkadaşımdı) eti snein kemiği benim buna ingilizce öğret dedi. Babamın yerini o çocuk olmuştu. Sözde bana ders çalıştırıyor ve bu bahane ile dövüyordu. Ve ben sınıfta kaldım. Çok başarılı bir öğrenci olmama rağmen sınıfta kaldım ve ingilizceden nefret ettim. Okul pansiyonundaki belletmen hocaların müdürlerin ve müdür yardımcılarının dayaklarına hiç deyinmeyeceğim. Sadece öylesine bastırılmıştım ki, benim yaşıtımda kendi sınıfımdaki çocuklara abi demeye başlamıştım. Bu şekilde ortaokul üçüncü sınıfa geldik. Bizim komşumuz olan ve ilkokulda da aynı okulda okuduğumuz bir arkadaşıma okul yönetimi takmıştı. Okul yönetimiyle problemleri yoktu, Okul ona takmıştı. O ortaokulda kurumlar sınavına girdi ve Konya Baytarlık Okulunu kazandı. Bunu öğrenişim de çok ilginç oldu. Ben yazın bahçe suluyordum ve bu sınava katılmamıştım. Çünkü üniversitede okumak büyük adam olmak istiyordum. Büyük adam demek hakim, savcı, doktor demekti... Bunun yolu da üniversiteden geçiyordu. Arkadaşımın babası oğlunun baytarlık okulunu kazandığını babama söylemiş. Babam mobiletine atladığı gibi bahçeye geldi. Gözleri gene öfkeden deliye dönmüştü. Bana küfürler ederek 8 burada yazamıyorum) nedne o sınava katılmadığımı sordu. Abdurahman bir an önce memur amir olacaktı... Hayatımın acı anılarına bir yenisi daha eklenmiş oldu. Lisede ilk derste Edebiyat Öğretmenimiz Zakir Akdaş bize üniversiteyi kazanmak için günde en az 4 saat iyi bir üniversite yada iyi bir bölümü kazanmak içinse en az altı saat çalışmamız gerektiğini söyledi. Ben arkadaşlarıma dönüp. üniversite sınavının çalışılmadan da kazanılabileceğini ispatlayacağımı söyledim. Bugün adliyede katip olan ALi Doğan AKçin ve Makine Mühendisi olan Ömer Özkan ile Maden mühendisi Fatih Gülkaya beni her gördüklerinde helal olsun Ali çalışılmadan kazanılabileceğini ispatladın derler. Lise ikinci sınıfa geldiğimde dershanenin sınavlarını katıldım ve ücretsiz olarak dershaneye gittim. Lise üçüncü sınıufta da aynı şey oldu. Her iki dershanedeki öğretmenlerim de benden çok memnundu. Ve benden Türkiye derecesi bekliyorlardı. Çünkü M1 sınavlarında (dershaneler birliğinin her dershanedeki en iyi 20 öğrenci arasında Türkiye genelinde yaptıkları bir sınav) ben her zaman Türkiye genelinde ilk 100 kişi arasına giriyordum. Üstelik sözel bölümünde olmama rağmen sayısal bölümde bu başarıyı yakalıyordum Ama ben Türkiye derecesi yapamayacağımı çok iyi biliyordum. Çünkü ne kadar başarılı bir öğrenci de olsam orta öğrenim puanım çok kötüydü. Okulun sondan üçüncüsüydüm. Ve tüm soruları doğru cevaplasam bile dereceye girmem mümkün değildi. Bunun nedeni de özel derslerdi. Özel derslerin bilgi vermesinden değil. Özel ders alan öğrencilerin notları her nedense sürekli 5'lik sisteme göre 5'di. Ve o öğrenciler öğretmenin gözü önünde kopya çekerlerken öğretmen onları göremiyordu(?) Bense hayatım boyunca kopyaya tenezzül etmemiştim. Bu bir hak gasbıydı ve başkasının hakkını haksız yere elinden alamazdım. Ancak durumun ciddiyetini de anlamıştım ve babama okulumu değiştirmesi için yalvarmaya başladım. Çünkü gerçekten Türkiye Genelinde dereceye girebilirdim ve bunu istiyordum. Babam Başmakçı'da bir öğretmene akıl danıştı. Öğretmen ona benim anadolu lisesinde okuduğumu üniversiteyi kazanamadığım zaman (kazanamayacağımdan emindi) hiç olmazsa anadolu lisesi diplomasına sahip olur ve Antalya'da otellerde iş bulur demişti. Aynı öğretmenin oğlu da bizim okuldaydı ve kendi oğlunu aldı. Oğlu şu anda eczacı. Ama ben okulumda kalmıştım. Bu arada Lise 1 yazında başımdan geçen bir olay üniversitedeki tercihimi kolaylaştırmıştı ve bendeki büyük adam imajını bir anda yıkmıştı. Kurban bayramı arefesiydi. Babam sofrada küfür etmişti. Ben ona kızıp küfür etmemesi gerektiğini söylediğimde bana tekrar küfür etti. Bende evden çıkıp gittim. Yüreğim daralıyordu. Asla küfür etmemiştim ve küfürden nefret ediyordum. Kendimi sokağa attım. Gece ilkokul arkadaşlarımdan İbrahimle karşılaştım ve eve gece yarısı 3'de döndüm. Beni beklememişler, merak bile etmemişlerdi. Evin kapısı kilitliydi. Kamyonun kasasına çıktım ve orada yattım. Aradan zaman geçmişti İbrahim beni evden çağırıyor fakat ben kız peşinde koşmak yerine kitap okumayı tercih ediyordum. Ama annemler beni kendi tabirleri ile çok sol buluyorlar ve insan içine karışmam gerektiğini söylüyorlardı. Böyle birgün İbrahim geldi ben sese çıkmadım. Anneme sordu annemde sokaktan bana ALi İbrahim geldi diye bağırdı. Evde olduğumu annem sayesind eöğrenmişti ve çıkmak zorunda kaldım. Gece saat 9 yada 102da çay bahçesine gitmeye karar verdik.
alisinkay Başmakçı Çay bahçesi Gülyağı Fabrikasının bahçesiydi. Havuzlu güzel bir yer. Ama Başmakçı'nın biraz dışında ve sokak lambaları da yanmadığı için karanlık bir yol üzerindeydi. 4 arkadaş iki Bisan bisiklete atladık ve yola koyulduk. Giderken ben Türkiyem şarkısını mırıldanıyordum, iki arkadaşım ise Kayahan'ın sözü olduğunu sandığımız seveler ayrılmasın sözünü tartışıyorlardı. Birine göre sevenleri ayırmayındı. Diğerine göre sevenler ayrılmasın. Yolda giderken birden aklıma geldi. Arkadaşlarıma paraları olup olmadığını sordum. Hiçbirimizde parar yoktu ve hepimiz birbirimize güvenmiştik. Geri dönerken tartışma devam ediyordu. Birden arkamızdan bir ses geldi. Biz durduk ve geriye döndük. Bir bey ve yanında bayan bize burada ne aradığımızı sordu. Biz abi bi ksuur işledikse özür dileriz diye karşılık verdik. O ise bize tehdit eder bir şekilde BEN BURALARIN HAKİMİYİM diye cevap verdi. O anki söyleyiş tarzından aklımıza ilk gelen şey. Ben buraların ağasıyım, efesiyim gibi birşeydi. Bizden kimlik istedi. Hiçbirimizde kimlik yoktu. Kimliklerimiz sandıklarda saklanırdı. Bunun üzerine bir eve girerek polis çağıracağını söyledi. Arkadaşlarımdan birisi bisiklete atlayıp kaçmaya başladı. Ardından bizde kaçtık. Polis Başmakçı2da her yerde bizi arıyormuş. Kaçacak yertimiz yoktu ve polise gece 3'de teslim olduk. Kelepçeler takıldı, komiserden dayak yedik. Ailelerimiz arandı. Herkesin ailesi geldi. Benimkiler hariç Ertesi gün öğleden sonra 2 gibi bizi Dinardaki mahkemeye götürdüler ve tutuksuz yargılanmak üzere eve geldik. Evde babam köpürüyordu. Ben küfür etmediğimizi anlatamıyordum. Kimse bizi dinlemiyordu. Söylenilen tek şey. Koskoca Hkaim yalan mı söylerdi. Babama döndüm. Baba dedim benim ağzımdan şu ana kadar hiç küfür duydun mu? Babam Hayır. dedi Ben evden neden kaçmıştım. Ben sofrada küfür ettiğim için. baba dedim o ..... yalan söylüyor. Hayatımdaki ilk ve tek küfürdü.... Biz sövme suçundan hapişs cezası aldık ve karşı taraf hakim olduğu için cezamız arttırıldı. Artık sabıkalı da olmuştum. Gelelim üniversite sınavına. Ben okulum değişmediği için iyi bir bölüm kazanacağıma inanmıyordum. Çünkü orta öğrenim puanım çok düşük gelecekti. Ve ben içkiye başladım. Allah'a karşı isyanım başlamıştı ve 5 vakit namaz kılan bir arkadaşım da benden etkilenerek namazı bıraktı ve içkiye başladı. Öss sınavında sadece bir boşum vardı ve tüm sorularım doğruydu. Öss sınavından ÖYS sınavına kadar her gün içtim. Öys sınavında kendi alanımda bir boşum ve bir yanlışım vardı ve iddia ediyorum Coğrafya sorusu olan yanlış yaptığım soru yanlış değildi. Ynalışı yapan ÖSYM'ydi. Orta öğrenim başarı puanım eklendiğinde puanım müthiş bir şekilde düştü. Ben de Lise 1'de yaşadığım olay nedeniyle hukuk okumak istiyordum. Ama büyük sandığım hakim ve savcılık mesleği bana çok uzaktı. Selçuk Üniversitesi 2. Öğretime puanım yetti. Okula başladığım ilk gün, elleri hukuk kitabıyla dolu gözlüklü bir çocukla tramway'da karşılaştık. Ben hala kitaplarımı alamamıştım. Okul birincisi olduğunu sonradan öğrendiğim bu çocuk herkese yaptığı netleri soruyordu. Hava atmak istediği çok açıktı ve bana da netlerimi sordu. Ben netlerimi söylediğimde çocuk çok şaşırdı. Benim yaptığım netleri yapsaymış Galatasaray Hukuk'a girecekmiş. Derse oturdum ve tanıştığım çocuklardan birkaçı konuşmayı ve yazı yazmayı bilmiyordu. Şaka yaptığım sanılmasın çocuk yazarken ilkokul öğrencilerinden daha fazla hata yapıyordu. Ve bunu yanlışlıkla yapmadığına emindim. Yazı yazmasını beceremiyordu. Buna çok şaşırmıştım. Sonradan hiçbirşeye şaşırmayacaktım. O çocuğunda doğudan geldiğini ve sınıfta tüm cevapları sınav esnasında hocaların verdiğini öğrendim. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordum beklediğim okul bu şekilde olamazdı. Ekonomik zorluklarla da boğuşmaya başlamıştım. Burs çıkmamış ve sabıkam olduğu için devlet yurduna alınmamıştım. Babamın gönderdiği para okula gidiş dönüş yol parasına yetmiyordu ve ben 1 tek ekmeği tuza banarak 3 gün geçirdiğimi hatırlıyorum. 2. sınıfa geçtiğimd ekardeşim de edebiyat öğretmenliğini kazandı. Babam onu okula göndermeyecekti. Acilen bir iş bulmam gerekiyordu. Hukuk fakültesinde okuyor bilgisayar biliyor ve iyi derecede ingilizce konuşuyordum ama hiçbir iş bulamıyordum. Bunlarında iş ararken bir işe yaramadığını geç anlamıştım. Benim 60 milyona kabul edeceğim işe Lise mezunu olan ve hiçbir özelliği olmayan çocukları 120 milyona alıyorlardı. Bu sırada şans yüzüme güldü. Birinci sınıfa giderken kendimi denemek için girdiğim DMS sınavı sonuçlanmıştı. O sınava girdiğim anda ilginç olduğu için paylaşmak istiyorum. Bir arkadaşımla beraber gireceğimiz bir sınavdı. Ona kaç dakikada yaparsın dedim. 1,5 saat . dedi Ben de o zaman bilardo salonunda görüşelim dedim. ben soruları üstünkörü yapıp matematik sorularına da hiç bakmadan söz verdiğim için bilardo salonuna gittim ve masayı açtırdım.Arkadaşım soruları kolay bulduğu için sınavın sonuna kadar durmuş. Ve ben 92 puan aldım. Türkiye birincisi ise benden sadece 4 soru fazla yapmış Antalya SSK il müdürlüğünde 2. sınıfın sömestrinde işe başladım. Asaletim tasdik oluncaya kadar bir dönem finallerine ve ikinci dönem ilk vizelerine katılamamış ve iki yıl kaybetmiştim. Ama önemli değildi. En azından öğrenciydim ve kimseye ihtiyacım kalmamıştı. Ancak aldığım maaş ucu ucuna yetiyordu. Çünkü sürekli Antalya'dan Konyaya gidiyor dersleri dinleyemeyişimin eksiğini kitaplarla gidermeye çalışıyordum. Bu esnada Hukuki. net ve Sayın Nilgül Saraç bana çok destek olmuştur. Hukuki netteki tanıdıklarım bilgileri ve hatalarımı uyarmaları ile Nilgül ise gönderdiği notlar ve kitaplarla. Okulum bitti ve staja başladım. Ama çalışırken okuduğum ve kitaba ve gidiş gelişlere çok para harcadığım için para biriktirememiştim. istifa ederken babama durumu anlattım. Bana her zaman söz verdiği ve asla tutmadığı gibi gene söz verdi. Sorun değildi. Halledebilirdi. Babama eşyaları satmak istediğimi söyledim. 7-8 milyar tutarıuında bir eşyam vardı ve bana 1,5 milyar veriyorlardı. Bu para baro kaydına yeterdi ve staj kredisi ile hayatımı devam ettirebilirdim. Planlarım bu şekildeydi. önce eşyalarımın satılmasına karşı çıktılar. Babam geldi ve eşyaları Başmakçı'ya getirdik.7-8 milyar eşya hiç 1,5 milyara verilir miydi. Ardından kredi almama karşı çıkıldı. Kasımda istifa ettim ve 200 milyon kayıt parasını Mayıs'da denkleştirebildim. Babam beni gene yarı yolda bırakmıştı. Şimdi devam ediyorum. ve geç de olsa şunu öğrendim. Kendimden başka kimseye güvenmemeye.... Konya'da bir çocuk vardı. Evine icra gelmişti ve benden kredi kartımı istedi. Onunla altın alacak icrayı kaldırtacaktı ve bana ödeyecekti. 1 ay sonra kızı olacaktı ve doğacak kızı üzerine yemin ediyordu. Hafta sonları boya badana işi olursa onları yapmaya başladım. Babamın gönlünden kopan paralarla stajımı devam ettirmeye ve o çocuğun 15 ay önce aldığı ve ödemediği parayı ödemeye çalışıyorum. Bu arada bana akıl danışanlar da çoğaldı. 8 dava aldım. 8'inde de yazılı beyan kullandık. 2 tanesi ceza davasıydı. 8 davayı da kazandım ve şu anda o davalardan aldığım karşılık olan bir paket tekel 2001 sigarasını içerken boğazım düğümleniyor ve gözlerim doluyor. Bunu neden yazdığımı bilmiyorum. Ama paylaşmalıydım.
Av.Dilek Kuzulu Yüksel Herkesin bir derdi var tutar içerisinde, tutar içerisinde... Sevgili alisinkay, bazen tutulmuyor içeride, sen ne kadar tutmak istesen de o çıkmak için elinden geleni yapıyor ve başarıya ulaşıyor, onun başarısı aslında senin başarın oluyor, çünkü paylaştıkça acılar hafifliyor, sevinçler çoğalıyor...
Av.Fırat Bayındır Aliş, seni sevdiğimizi biliyorsun...[:)]
alisinkay Biliyorum abi teşekkürler. Öylesine bir yazıydı. Ela'nın dediği gibi zaman zaman deliriyorum :) galiba
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:56:01