İş akdinin feshinde yasal süre |
onsra |
merhaba,
çalıştığım firmaya mart 2004'de girdim. 1 yıl sonra 10 haziran 2005'te istifa ederek başka bir firmada 13 haziran 2005'te çalışmaya başladım. Sonra yeni girdiğim işimden memnun olmayarak 3 hafta sonra ayrıldım ve eski işyerimle tekrar anlaştım. 04 temmuz 2005 tarihinde eski işyerimde tekrar işe başladım.. şimdi bu olaydan bir yıl sonra 17 temmuz 2006 tarihinde istifa ediyorum..
bana yasal ihbar süresinin önceki çalışma süresi de dikkate alınaark 6 hafta olduğu söyleniyor. Böyle bir durumda ihbar sürem nedir? 4 hafta mıdır 6 hafta mıdır? ihbar süresi dolmadan işi bırakırsam ne olur? mahkemeye verilirsem nasıl ve ne kadar tazminat öderim??
cevaplariniz için şimdiden teşekkürler
iyi çalışmalar
|
HRMGR |
Aralıklı çalışmalarda ihbar süresi, kıdeme esas süre ve yıllık ücretli izin hakkı konusu tartışmalıdır, buna en büyük neden de Yargıtay'ın bu konularda vermiş olduğu birbirine zıt kararlardır. Bu nedenle benim ve diğer üyelerin sorunuza vereceği cevaplar farklılaşabilir ve cevaplarımızın kesin bir doğruya işaret edeceğini iddia edemeyiz.
Sorunuza kişisel yorumum;
Çalışmanızda kıdeme esas sürenin, son çalışmaya başladığınız 04 Temmuz 2005 tarihi başlangıç olarak alınmasının doğru olacağı, bu durumda ihbar sürenizin 4 hafta olması gerektiğidir. Bu yorum , 3 hafta çalıştığınız şirkette adınıza resmi giriş (SSK İşe Giriş Bildirgesi) yapıldı ise daha da kuvvetli olacaktır. Zira 04.07.2005 tarihinde yapmış olduğunuz akit yepyeni bir akittir. Her iki akti kıdem tazminatına hak kazanmayacak şekilde istifaen sonlandırmanız da 4 hafta ihbar süresi yorumunu güçlendirmektedir.
İhbar öneline ilişkin süreye uymamanız durumunda işvereniniz sürenin bitimine çok az bir zaman kala ayrılsanız bile, bu 4 haftanın ücretini sizden talep eder, (zira ihbar önelleri bölünemez) vermemeniz halinde alacak davası açarak, bir görüşe göre bu alacağını direkt icra marifeti ile sizden alabilir.
Ayrıca bir detayı da hatırlatmakta fayda görüyorum. Bildirim önelleri içerisinde günde 2 saat yeni iş arama izniniz bulunmaktadır. İsterseniz işvereninize yazılı olarak başvurarak, bu izinlerinizi toplu olarak bildirim sonu fesih tarihinden önceye getirerek kullanabilirsiniz. Bu da sizin işten daha erken ayrılmanızı sağlar.
Yararlı olması dileğiyle, saygılarımla, |
onsra |
cevabınız için çok teşekkürler,
3 hafta çalıştığım iş yerinde resmi giriş yapıldığı, tekrar döndüğümde de yine resmi giriş yapıldığı ve her iki akid feshi de istifa ile olduğu için 4 haftalık sürede ısrar edebilirim.
Bununla beraber sormak istediğim bir iki küçük konu daha var;
1- 1 haftalık bir yıllık iznim var. bunu ve 3 hafta için toplam iş arama süresi olarak 3 günü de sayıp toplam çalışma zorunluluğum "2 hafta 3 gündür" diyebilir miyim?
2- tazminat odenmesi durumunda direkt icra marifetiyle kasıt nedir?
biz mühendislerin pek kolay anlayamadığı hukuk konusundaki aydınlatmalarınız için tekrar çok teşekkür ediyorum |
Uygar Tanrıöver |
Bir önceki çalışmanızın istifaen sona ermesi ve daha sonra kısada olsa bir başka işyerinde çalışıp eski işinize dönmeniz durumunda bu çalışmanız,eski çalışmanızın devamı olmayıp yeni bir çalışmadır. Dolayısıyla ihbar öneliniz 4 hafta olup, günlük 2 saat iş arama iznine ait açıklamalara uygun davranmanız yararınıza olacaktır.
Kolay gelsin! |
Uygar Tanrıöver |
Ben yazarken siz yeni bir soru sorduğunuz için ekleme gereği duydum.
Kural olarak bildirim süreleri ile yıllık ücretli izinler içiçe geçemez. Ancak,işvereninizle yazılı mutabakata varırsanız-yazılı olması ispat açısından gerekli,geçerlilik şartı değil- yaptığınız hesaba göre ortaya çıkan süre çalışmanız kabul edilebilir.
Selamlar
|
HRMGR |
Sn. Tanrıöver'in eklediği ve belirttiği hususlar doğrudur.
Mesajımda belirttiğim, sizin de ikinci mesajınızda sorduğunuz, "icra marifetiyle" sözü, geçen yıl çıkan bir Yargıtay kararına bağlı olarak, İcra İflas Kanunu % 40 icra inkar tazminatının, likit ve (bir yargılamayı gerektirse dahi) konusu hakkında tarafların uyuşmazlığı bulunmayan İş Kanunu'ndan doğacak alacaklara uygulanıp uygulanmayacağı ile ilgili, değerli hukukçu arkadaşlarla tartıştığımız bir hukuki duruma yönelik sarfedilmiştir. Bir yargılamanın gerekmesi halinde hali hazırda sözkonusu ise, icranın takibinin durdurulması ve icra inkar tazminatına hüküm kurulamaması gerektiğini düşündüğümden, 2006'da çıkan başka bir Yargıtay kararı da bu düşüncemi destekler mahiyette olduğundan, bence bu hususu dikkate almasanız da olur.
Saygılarımla, |