 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Hedef ordu mu? |
deltaG |
Her zarf verene bir avuç tuzla koşanlar!
Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan, Ankara'daki çete soruşturması çerçevesinde öne sürülen suikast haberlerinin doğru olmadığını bildirdi!
Bir gazetecinin ''Gazeteciler telefonla aranarak Genelkurmay Başkanlığı önüne çağrılıp operasyon ile ilgili krokilerin yer aldığı zarflar dağıtıldı. Bu zarfları kim dağıttı?'' şeklindeki sorusu üzerine ise Çalışkan, bu olayla ilgili inceleme başlattıklarını söyledi!
***
Bu birkaç cümlede, son günlerde Türkiye'de neler olup bittiğinin fotoğrafı yatıyor.
Ankara Emniyet Müdürlüğüne gelen bir ihbar sonrasında savcı talimatı ve mahkeme kararı ile bir çete soruşturması başlatılıyor; soruşturma sürerken, birileri, Genelkurmay Başkanlığı'nın önünde randevu vererek gazetecileri çağırıyor ve zarf dağıtıyor. Gazeteciler de nedense, her zarf dağıtıyorum diyene bir avuç tuz alıp koşuyor!
Kimse, "Genelkurmay böyle yol ortasında zarf dağıtmaz. Önceden adı belirlenmiş olan gazetecileri davet eder, açıklama yapar" diye düşünmüyor. Zarfı alıyor, içindeki iddiaları yayınlıyor, sonra da polise diyor ki "Bu zarfları kim dağıttı?"
***
Yanlış bilgilendirme merkezi, Danıştay Baskını ve Cumhuriyet Gazetesi'ne saldırılar çerçevesindeki soruşturmayı da perişan etti biliyorsunuz. Bu merkez neresi ise sanki 24 saat sanıklarla birlikte yaşamışlar gibi bilgi veriyordu. Bu arada sanıklarla irtibatı kurulmamış neredeyse tek bir milliyetçi bırakmadılar!
Yalnız her iki olayda açıkça görülen bir gerçek var! Birileri Türk Silahlı Kuvvetleri'ne istihbarat yöntemleri ile savaş açmış durumdadır!
Hatırlarsanız "Milliyetçiliğin Yükselişinden ve TSK'dan kim rahatsız?" başlığı altında biz, konuyu 10 Mayıs 2006 tarihinde gündeme getirmiş ve ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Bakan Yardımcısı Matt Bryza'nın, Washington'da Yabancı Muhabirler Merkezinde yaptığı açıklamada, demokratik ve AB üyesi olmaya çalışan bir ülke olarak Türkiye'nin, ordunun siyasetteki rolünü sınırlandırmasını istediğini belirtmiştik.
Yine Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth, "Üyelik sürecinde Ankara karşıtı rüzgar ne kadar güçlü eserse, Türkiye'deki milliyetçiler ve Avrupa karşıtı kuvvetler de o denli güçlenecektir. Milliyetçi hava ve milliyetçilik propagandasında artış var" demişti.
Biz de durumu, "ABD ve AB'nin Türkiye'yi AB kapısında tutmak, bu süreçte Türk Silahlı Kuvvetleri'ni mümkün olduğu kadar zayıflatmak şeklindeki ortak politikası devam ediyor.
Türkiye'de milliyetçiliğin yükselmesinden ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama görevinden, AB ve ABD'nin şikayetçi olması doğaldır!
Doğal olmayan, bu yükselişten hem mevcut iktidarın hem de Türkiye basınındaki bazı kişilerin şikayetçi olmasıdır" diye değerlendirmiştik.
***
Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetleri'nden ve milliyetçiliğin yükselişinden şikayetçi olan iki güç merkezinin Türkiye'deki istihbarat uzantıları, devamlı olarak yalan haber üretiyor.
Türkiye'de birkaç gazete ve televizyon kanalı dışında medya, bir istihbarat servisinin yanlış bilgilendirme bombardımanına teslim olmuş durumdadır!
Başbakan ve birkaç bakan bu vahim tablo içinde, sadece Türkiye'nin değil, bütün hukuk tarihinin en büyük skandallarından birine imza atmış, cumhuriyet savcısının ve polisin yerine geçerek, milli düşünceye mensup sağdaki veya soldaki milyonlarca Türk vatandaşını çetelerle işbirliği içinde göstermişlerdir!
Normal bir hükümet, milliyetçiliği yükseltmeye çalışır, değil mi? Çünkü milliyetçilik bir toplumun en büyük itici gücüdür! Erdoğan ve birkaç bakanı ise, milli kimliği ve milliyetçiliği zayıflatmak istiyor; bu amaçla Danıştay Baskını gibi kanlı katliamları hiçbir suçu günahı olmayan kitlelere yüklemeye çalışıyor!
Bir başbakan, yargı kararı olmadan kendi vatandaşlarını suçlu ilan eder mi? Ederse, bunun bir müeyyidesi olmaz mı?
Ankara, yabancı güç odaklarının, istihbarat servislerinin çatışma alanı olmaktan bir an önce kurtarılmalıdır.
Arslan Bulut Yeniçağ 02.06.2006 |
deltaG |
TSK, ABD güdümlü "özel örgüt"ün hedefi!
Çeteler operasyonlarının Silahlı Kuvvetlere yönelik olduğu netlik kazanıyor. Eski bir istihbaratçı olan Prof. Dr. Mahir Kaynak da aynı görüşte.
ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Bakan Yardımcısı Matt Bryza'nın, Washington'da Yabancı Muhabirler Merkezinde geçen ay yaptığı açıklamada, demokratik ve AB üyesi olmaya çalışan bir ülke olarak Türkiye'nin, ordunun siyasetteki rolünü sınırlandırmasını istediğini dün de hatırlatmıştık.
Mahir Kaynak, "Ülkemizde günaşırı yeni bir çete yakalanıyor ve bunların hemen hepsi askerlerle ilişkilendiriliyor. Bazı yorumcular 28 Şubat süreciyle günümüz arasında benzerlik kuruyor ve demokrasiye yönelik yeni bir komplodan söz ediyor. Bu analizlerin hiçbirine katılmıyorum ve silahlı kuvvetlerin tertiplerin bir parçası değil hedefi olduğunu düşünüyorum" diyor.
Kaynak, meseleyi net bir şekilde ortaya koyuyor:
"Türkiye'nin bugünkü manzarası, doğal sürecin bir sonucu değil, başarılı dış operasyonların eseridir. (#8230;)
Yeni hedef Silahlı Kuvvetlerin siyasi etkisini sınırlamak hatta yok etmektir.
Bugün yaşadığımız coğrafya askeri operasyonların cereyan edeceği bölgedir ve ordumuzun oynayacağı rol belirleyici olacaktır. Bu şartlar altında ordu ile halk arasındaki güvenin zedelenmesi Türkiye'nin bölgede oynayacağı rolü zora sokabilir hatta engelleyebilir.
Olayları Orduyu töhmet altında bırakacak biçimde yorumlayanlar bir karşı hamleye zemin hazırlamaktadır."
***
Eryaman çetesi ile ilgili Genelkurmay açıklamasında ''Olayın içeriği hakkında askeri makamlara herhangi bir bilgi ve belge ulaşmadan olayla ilgili bilgilerin bütün detaylarıyla basın kuruluşlarına ulaşmış olması dikkat çekici bulunmuştur'' denildi.
Devletin içinde yuvalanan özel bir örgüt, Genelkurmay Başkanlığı'nın ana kapısının önünde, basına Genelkurmay adına sarı zarflar dağıtabiliyorsa, gazetelerin bir kısmı da bu sözde belgeleri hiç sorgulamadan yayınlayabiliyorsa, durum sadece dikkat çekici değil, vahimdir!
***
MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Vural, olayları bir "derin koalisyon"un eseri olarak gördüğünü açıkladı.
Vural, bu koalisyonu AKP, eski marksistler, bölücüler ile bunların uluslararası kaynakları ve uzantılarının oluşturduğunu söyledi.
Vural, şöyle dedi:
"Ortada krokiler dolaşıyor, birileri medya organlarına servis yapıyor. Görülüyor ki, AKP Hükümeti manipülasyonlara çok açık bir yapıyı gerçekleştirmiş. Bu konularda çalışan ekip oluşturmuş. Devletin içinde bir takım özel gruplar ve hizmet ekipleri oluşturulmuş. Danıştay saldırının hemen ardından Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, 'sürprizlerimiz var' derken, nereden hangi bilgiyi o anda aldı da bu sözü söyledi. Genelkurmay"ın önünde kim, neden servis yaptı? Hangi güç Danıştay saldırısından sonra saldırgan için 'Türk-İslam sentezcisi' diye yazdırdı?"
***
İşçi Partisi Basın Bürosu Başkanı Hikmet Çiçek ise, kısa bir mektupla durumu şöyle izah ediyor:
"Sayın Arslan Bulut,
Bugünkü 'Her zarf verene bir avuç tuzla koşanlar!' başlıklı yazınızda, haklı olarak 'Birileri Türk Silahlı Kuvvetleri'ne istihbarat yöntemleri ile savaş açmış durumdadır!' diyorsunuz ve bir 'güç merkezi'nden söz ediyorsunuz.
Görüşlerinize katılıyorum, TSK 'bir güç merkezi'nin hedefi durumdadır.
Türkiye, Şemdinli olaylarından beri büyük bir tertip içindedir. Şemdinli, Sauna, Küre, Danıştay derken şimdi de kamuoyu 'Atabey çetesi' ile karşılaştı. Dikkat edilirse bu olayların tümünde Özel Harekatçı bir subay ya da emekli subay 'zanlılar' arasına yerleştiriliyor.
Kuşkusuz son üç-dört ay içinde medyanın yansıttığı olaylarla Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) mensupları arasında bir bağlantının kurulması bir tesadüf değil.
Sözünü ettiğiniz 'güç merkezi'nin adını koymak gerekiyor. Bu merkez ABD'dir.
Anlaşılıyor ki ABD, Türk Ordusu'na karşı cepheden saldırı taktiğine girişti. Türk Ordusu'nu içten bölme faaliyetinde başarısız olunca, bu kez cepheden saldırıya geçtiler. Amerika için en büyük tehdit olan, hem Kuzey Irak'taki operasyon gücü, hem de iç yıkıcılık ve bölücülüğe karşı Türk Ordusu'nun en vurucu gücüne, ÖKK'ye karşı saldırıyı yoğunlaştırdı.
ABD, Türkiye'nin iç savunma mekanizmasını yok etmek istiyor. Bunun için orduyu 'dize getirmeye' çalışıyor. Daha önce devşirdiği bazı unsurları devreye sokarak operasyonlar yapıyor. Amerikan derin devleti, Türkiye'nin savunma mekanizmalarını tahrip etmeye çalışıyor"
Çiçek, bu tahribata devlet içinde oluşturulan "özel bir örgüt"ten kaynaklandığını belirtiyor.
Arslan Bulut Yeniçağ 04.06.2006 |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:30:56 |