Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
Anımsatma...
commodore1tr Tarihsel örnekleri hatırlamakta yarar var. DÜN Önceki Genelkurmay başkanlarımızdan Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, 30 Ağustos Zafer bayramı'nın 74. Yıldönümü münasebetiyle verilen resepsiyonda, şu anısını aktarıyor: - İranlı komutana dayanamayıp sordum: "Peki, siz hiç böyle bir irticai gelişmenin farkında olmadınız mı?" İranlı komutan şu cevabı verdi: - "Sayın general, devamlı bir çiçeğe bakarsanız, o çiçeğin büyüdüğünü göremezsiniz. Örneğin, bir gülün nasıl açtığını bile fark edemezsiniz. İşte bizde de öyle oldu." Bu sözlerine karşılık susmak istedim; ancak üsteleyince sordum: "Peki, hiç mi kavrayamadınız, algılayamadınız?" Bu kez şöyle bir cevap verdi: "Biz onların, her gün hiç fark ettirmeden, ama yavaş yavaş santim santim, sanki yeni bir şey olmuş gibi getirip ortaya koydukları dini şeyleri, halkımızın temiz duyguları diye düşündük. Sonuçta böylesine bir durumla karşılaşacağımızı hiç tahmin edemedik. Ama baktık ki, her geçen gün halkımızın temiz duygularından kaynaklandığını zannettiğimiz dini ve masum istekler gibi görünen şeyler, irticanın ta kendisiymiş." Komutan böyle tarif edince, "Demek ki, siz görevinizi yapmamışsınız" dedim. Ardından da sordum: "Peki, Humeyni için Tahran'da 500 bin kişiyle miting yapılmaya başlandığında da mı fark etmediniz?" Komutanın verdiği o cevap, hiçbir zaman kulaklarımdan silinmedi. Bana şöyle dedi: - "Sayın general fark ettik. Fark ettik ama iş işten geçmişti" BUGÜN İran'da 56 yıllık monarşiyi yıkan siyasal İslam, bugün Türkiye'de 83 yıllık Cumhuriyeti tehdit altında tutmaktadır. Şubat 1979'da İran'da gerçekleştirilen İslam Devrimi ile İran'ın 27 yılda geldiği nokta ortadadır. İran bugün çağdışı ''Siyasal İslam'' ın koyduğu kurallarla çizilmiş sınırlar içerisinde, karanlık bir yaşamla baş başadır. Türkiye'de yaşamakta olup da İran'a özlem duyanlar bile bu resimden korkar olmuşlardır... İran'da devrim çok süratli gelişmiştir. Yönetim ve Silahlı Kuvvetler ilk günlerde dağılmıştır. El ilanları ve duvarlara asılan pankartlarla ''Asker; Humeyni 'nin Emri ile Firar Et'' çağrılarıyla parçalanan Silahlı Kuvvetler, yetişmiş kadrolarını ve komuta kademesinin tümünü başlangıçta kaybetmiş, bir yıl sonra Irak'la girişilen savaş (1980- 1988) bu nedenle yönetilemez hale gelmiştir. Hapsedilen ve emekli edilenler hariç sadece kurşuna dizilerek öldürülen generallerin ve amirallerin sayısı 30'u bulmuştur. (Silahlı Kuvvetlerde, Emniyet Teşkilatında, Haber Alma Teşkilatında SAVAK'ta görevli general ve amirallerin, üst düzey yöneticilerin idam kararları, maiyetlerindeki görevliler tarafından infaz edilmiştir.) Bu arada ideolojik nedenlerle, ''özgürlük ve demokrasi'' sloganlarıyla monarşik yönetime karşı çıkarak mollalarla birlikte hareket eden ve ''İran İslam Cumhuriyeti'' özlemiyle mollalara destek veren, Halkın Fedaileri, Halkın Mücahitleri, Yasadışı Komünist Partisi/TUDEH gibi sol kanattaki bütün örgütler tasfiye edilmiş ve yandaşlarının tümü idam edilmiştir. Devrim sonrasında yönetim mollaların eline geçince ilk uygulama kadınların tesettüre (örtünmeye) sokulması olmuştur... Örtünmeyen kadınların yüzüne yollarda kezzap atılmış ya da yüzleri jiletle parçalanmıştır... Kız ve erkek çocukların okulları ilk günden ayrılmıştır... İçki satan yerler tümüyle tahrip edilmiş ve kapatılmıştır... Müzik ve eğlence programlarının tamamı yasaklanmıştır... Sahipsiz kalan taşınır ve taşınmaz malların hepsi yağmalanmıştır... Eğer ''Bunların hiçbiri Türkiye'de olmaz'' diye düşünenler varsa, geçmişin ve bugünün Türkiye'sinden fotoğrafları yan yana koyarak gelinmiş olan noktayı görmeli ve düşüncelerinin sağlamlığını irdelemelidirler... Tekrarlanan sahneler Air France'ın 1 Şubat 1979 tarihli Paris-Tahran seferiyle İran'a dönen Humeyni'yi örnek alarak, elinde Pan American'ın Washington- Ankara seferi için açık tarihli bilet bulunduran bir ''Cumhuriyet Düşmanı'' bugün yola çıkmak için sabırsızlanmaktadır. Onun gibi, onu karşılayacaklar da sabırsızlanmaya başlamıştır. Bu kişinin yetiştirmeleri onun yolunu gözlemektedirler. Küçük yaştan itibaren beyinleri şekillendirilerek yaratılmış bir neslin mensupları olarak, artık devleti ele geçirme zamanının geldiğini düşünmekte ve ''Cumhuriyet Düşmanı'' nın liderliğini beklemektedirler. Uçaktan iner inmez onun da ''Ben değiştim'' diyeceğini umut etmektedirler... ''Laik Türkiye Cumhuriyeti, İslam çizgisinden ve Osmanlı yolundan ayrılmıştır'' ,''Allah ve Peygamber emirleri yerine Türkiye'de Atatürk' ün emirleri geçerlidir'' diyen Humeyni'nin Türkiye'deki temsilcileri, bugün ondan daha da ileri gitmişler; işgal ettikleri makamları, bulundukları konumları unutmuş görünerek, başta ''Laiklik'' olmak üzere ''Türkiye Cumhuriyeti'' nin anayasal niteliklerini tartışmaya açacak kadar; devletin en yüce makamlarına, anayasal kurum ve kuruluşlarına saldıracak kadar derin bir ihanet çukuru içine düşmüşlerdir. Bu resim içinde Türkiye'de şeriat ve bölücülük tehlikesi olmadığını söyleyenler de boy göstermiştir. Onların bu kapsamdaki söylemleri belli bir maksada yöneliktir. Bu yolda alınabilecek önlemlerin başlangıçtan itibaren etkisiz kılınması için bir taktiktir. Amaç; tehdidi yok göstererek, şeriat ve bölücülüğe karşı alınabilecek önlemleri engellemek, oluşabilecek direnci önceden yok etmektir! ''Bu millet istedikten sonra laiklik tabii ki elden gidecek'' diyenlerin ve ona destek verenlerin başka türlü düşünmesi zaten mümkün değildir!.. Türkiye İran olabilir mi? ''Türkiye İran olmaz'' , ''olmayacak'' diyebilenler varsa; bugünden tezi yok ortaya çıkmalıdırlar!.. Ulus tümlüğü ve ülke bütünlüğünden yana olan; ''Laiklik'' başta olmak üzere, Cumhuriyetin anayasa ile belirlenmiş temel niteliklerinde hiçbir görüş ayrılığı bulunmayan, ''Atatürk İlke ve Devrimleri'' ni aynı biçimde algılayan, yalnızca isimleri farklı olan ''özgürlükçü sağ'' ın ve de ''halkçı sol'' un liderleri, parti örgütlerinin temsilcileri, her iki hareketin destekçileri, sivil toplum örgütleri ve tüm yurtseverler bir kutsal görev için hemen mücadeleye soyunmalı ve yola koyulmalıdırlar... Bugün Türkiye'de, ''Laik Cumhuriyet'' in ''İslam Cumhuriyeti'' ne dönüştürülmesi planı, İran arşivinden yararlanılarak oluşturulmaktadır... Bu arşivde yer alan yöntemler kullanılmaktadır... Bölücü ayrılıkçılarla, şeriatçılarla, ikinci cumhuriyetçilerle; özet olarak tüm Cumhuriyet karşıtları ile dayanışma içinde olan bir ''Cumhuriyet Düşmanı'' , şimdi Amerika'da kendisine tahsis edilmiş bir konutta, ''Humeyni'nin Tahran'a Dönüşü'' adlı bir filmi seyretmekte; Esenboğa'da kendisini uçağın merdivenlerinde karşılayan, dizi dibine diz çöküp el öpmeyi çok seven bir başka ''Cumhuriyet Düşmanı'' nın kolunda merdivenlerden aşağı doğru indiğini düşlemektedir... Bugün Türkiye'nin üzerinde dolaşan bir kara buluttur!.. Türkiye'nin geleceği tehlikelerle doludur!.. Kurtuluş için tek yol ''Ulusal Bütünleşme İçin Birliktelik'' yoludur. Bu yol Türkiye için son umuttur
Av.Mehmet Emin Taslak bu günden itibaren şeriat uygulanacak desek. ve uygulasak. milli gelirimiz 30 bin dolara mı çıkacak.? Türkiye de kavga şeriatı getirmek değil sadece sistemi ele geçirerek kaymağı yemektir. iran da devrim oldu da ne oldu.değişen tek şey.sistemin başındakiler oldu. şah gitti humeyni geldi.bürokrasi gitti.humeyninin bürokrasi si geldi. bu açıdan kimse kendi hırsları için ,evrensel bir din olan islamiyeti kullanmasın.islam dininin en güzel yeri vicdanlardaki yeridir.siyasete sokarsanız.en büyük yanlışı yaparsanız. Türk Milleti laik devlet sistemine öz de bağlıdır.ama eleştiri yapma hakkı da her Türk vatandaşının vardır. geniş özgürlükler yönünde iyiniyetle yapılan ,eleştri ve tartışmalar da uslüp denilen kavrama dikkat edilmelidir.yoksa tartışma monoloğa döner ki hiçbir fayda vermez.
fulya1212 İranda kızların okullaşma oranı %65 düzeyindedir. Toplam işgücü piyasasında kadınların işgören içindeki oranı %20 dir. Kamu alanında çalışan kadın oranı %4 tür. Kamuda çalışan kadınların önemli bir bölümü kızların eğitimiyle ilgilenen öğretmenlerdir.
Av.Abbas Bilgili Sayın commdore1tr; Sizin ve sizin gibi düşünenlerin endişelerini gayet iyi anlıyorum, ancak ben Türkiye'nin İran gibi olmayacağı kanısındayım. Belki ben çok safım ya da tehlikeyi sezme konusunda sizin kadar hassas değilim. Türkiye'nin İran gibi olmayacağı konusundaki düşüncelerim aşağıdaki tespitlerimden kaynaklanıyor; 1) İran'ın devlet ve din anlayışı bizden oldukça farklıdır. İran'daki dini anlayışın adı "caferilik" olarak adlandırılan diğer adıyla "imamiye şiası" olarak bilinen bir dini yoruma dayanır. İslam dinindeki "ululemre itaat" düşüncesi bizde (Osmalıda ve Türkiye Cumhuriyeti'nde) "devlete itaat" olarak algılanmış ve yorumlanmıştır. Bizim geleneğimizde bu nedenle devlete derin bir saygı vardır. İran toplumundaki dini düşüncede ise "ululemre itaat" demek "imamlara itaat" olarak algılanmış ve yorumlanmıştır. Bu nedemle İran'da imamlar halkı kolayca ayaklandırabilir. Ama bizde böyle bir gelenek yoktur. Siyasal islamcılar iran tipi yoruma yatkın görünseler de bizdeki din adamlarının İran tipi yorumu olmadığından fazla taban bulmaları mümkün görünmüyor. Kaldı ki bizde bir din adamının İran tipi yorum yapmış olması halinde dahi halkı devlete karşı ayaklandırmasının çok zayıf bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. 2) İran'da halk bir diktatöre karşı ayaklandı. (ve bir başka diktaöre yakalnadı ama geç farketti). İran Şahı bir diktatördü. Diktatörlüklerde ayaklanmanın olması doğal ve beklenen bir durumdur. Amaçları ve görüşleri farklı insanlar tek hedefe (şaha) karşı eyleme geçebildi. Bizde diktatörlük söz konusu değildir. Bazı kişilerin Atatürk'ü ve getirdiği düzeni diktatörlük olarak değerlendirmesi bu düzenin diktatörlik olduğu sonucunu doğurmaz. Diktatörlükler aslında görünüşte güçlü ama özünde zayıf ve yıkılmaya mahkum yönetim tarzlarıdır. Biz de aslında daha fazla demokrasinin daha sağlıklı rejim anlamına geldiğini bilmemiz gerekir diye düşünüyorum. İran bir diktatörlük olduğundan özgürlük rüzgarının karşısında dayanamayacağı kanısındayım. 3) Bizim toplumumuz cumhuriyetle birlikte çağdaş bir yaşam tarzını büyük ölçüde benimsemiştir. Benimsemeyenler var sa da çoğunluğun karşısında bir şey yapabileceklerini zannetmiyorum. Bu toplumun; çağdaş ve modern bir yaşantıyı bırakıp da İran tipi bir yaşantıyı benimseyeceğine ihtimal vermiyorum. İran tipi yaşantıyı benimseyenlerin de güçleri buna yetmez. Sorunlarımızın demokrasi içinde çözüleceği düşüncesi ile saygılarımı sunuyorum.
fulya1212 Sayın Bilgili, Hakim dini inancın Şiilik olmaması nedeniyle Türkiye'de benzer bir durum ortaya çıkmayacağı şeklindeki görüşünüze katılmıyorum. Şeriatla yönetilen tek ülke Şii İran değildir. Eğer Bu görüşünüz bizdeki din adamlarının (Şii inancında imamların statüsünün ve etkisinin farkındayım) benzer bir devrimi tetiklemekte yetersiz kalacağı varsayımına dayanıyorsa ülkemizdeki tarikat yapılanmasını göz ardı ediyorsunuz demektir. Kaldı ki bizde irandaki imamları aratmayacak politikacılar da var.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Velayet hakkı] Wmic Windows Activation Key and windows 7 ultimate activation tool 
  • 03.05.2025 09:36
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 18:38:16