 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Atatürk Cumhuriyeti Laiklik Meclis Başkanı |
commodore1tr |
Dün 23 Nisan dı .Ama içim neşe dolamadı sizleri bilemem bunda birkaç etkili neden var.
İlki sabah gazetelere baktığımda çok sıradan bir günmüş izlenimine kapıldım, peşinden günün en önemli olayının ( Asıl olay yanında ) uyduruk bir futbol maçı olduğunu hissettim , sonra bir süpriz aşk olduğunu gördüm alla allah diyip başka bir gazeteye baktım ondada aynı teraneler ama yanda ufak bir dip not gibi 23Nİsan ı kutluyoruz.... Ne olduki 23 nisanda da kutluyoruz diye düşünmedim desem yalan olur :)) Sonra nasıl olduysa milli gazete diye bir gazete gelmiş bana şaşırdım ama isabet olmuş içerde ufacık bir haber bugün meclis 23 nisan gündemiyle toplanacak... İnanılır gibi değildi benim için Bu ülkeyi bu hale kim getirdi diye düşünürken meclis başkanı olacak zatı muhterem konuştu en azından günün anlamını bilen birisi dedim söylediklerine katılmasamda hiç olmazsa rengini eteğindeki taşları neye karşı olduğumuzu açıkça gösterdi yoksa birileri gibi yorgan döşek hasta olur kalkamaz Pazarteside koşa koşa toplantıya gider mi giderdi belkide 19 Mayıs tada bu hastalanacak nede olsa bugün onun evsahipliğinde herşey... Ama ne konuştu Oturduğu makama layık olmayan birisi layık diye diye laikliği anlattı gördünüz mü bilme başta Cumhurbaşkanı olmak üzere 'layık 'kesim buz kesti... Neler dedi neler ne garip tam bu arada 'defol ' demenin hakaret olabileceği ortaya atıldı... Bana da susmak kaldı bakın neler dedi yorumu bilahare olmak üzere ...
''Türban: Referanduma gidelim. Laiklik: Böylesi dünyada yok. Kırmızı Kitap: Demokrasilerde böyle şeyler olmaz....
ÖZEL OTURUMDA
Meclis Başkanı Bülent Arınç TBMM'nin Cumhurbaşkanı Sezer ve askerlerin tam kadro izlediği 23 Nisan özel oturumunda 'manifesto' gibi açıklamalar yaptı.
TÜRBAN ENGELLENİYOR
"Devlet kamusal alanda bazı inançların yaşam hakkını kısıtlıyor. Yasakların kalkması için referandumla Anayasa değişebilir."
BU LAİKLİK TEK ÖRNEK
"Laiklikte Türkiye benzeri tek örnek Fransa'dır. Ama orada bile hak ve özgürlükler bizim kadar kısıtlanmamıştır."
Alkışlanmayan sözler
Meclis Başkanı Arınç 23 Nisan özel oturumunda çarpıcı açıklamalar yaptı: Türkiye'dekine benzer laiklik uygulaması sadece Fransa'da var. Laiklik adına bazı inançlar kısıtlanıyor...... Bülent Arınç;ın, anayasa değişikliği, türban ve kamusal alan gibi konulara değindiği konuşması Cumhurbaşkanı ve kuvvet komutanlarınca alkışlanmadı.
TBMM'deki 23 Nisan özel oturumuna Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın konuşması damgasını vurdu. Meclis Başkanı, "kırmızı kitap" diye bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nden, "kamusal alan"a kadar birçok konuda konuştu. Oturuma, Başbakan Erdoğan hastalığı nedeniyle katılmadı. Türkiye'deki laiklik anlayışını "Türkiye'dekine benzer tek örnek Fransa'da vardır. Orada bile laiklikten yola çıkarak hak ve özgürlükler bizdeki kadar kısıtlanmamıştır" sözleriyle eleştiren Arınç, "Devlet, kamusal alanda bazı inançların yaşam hakkını, ifade hürriyetini kısıtlamaktadır. Bunu da laiklik adına yapmaktadır" dedi. İşte Arınç'ın sözleri:
KIRMIZI KİTAP KABUL EDİLEMEZ: Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin hazırlanılmasında, Meclis devre dışıdır. İç Güvenlik Strateji Belgesi'nin çete kurmaktan yargılanan kişilerin arşivinden çıkması, devlet ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Demokratik bir ülkede "gizli anayasa, kırmızı kitap" asla kabul edilemez kavramlardır.
BİLİNÇALTINDA GİZLİ ANAYASA:
Bu tanıma itiraz gelmiyorsa bu, bazı kişilerin bilinç altında nasıl bir yönetim biçimi olduğunu göstermektedir.Bu algının bazı siyasetçilerin bilinç altında olduğunu da üzülerek görmekteyiz.
CUMHURBAŞKANINI MECLİS SEÇER:
Cumhurbaşkanlığı seçimine bu kadar varken tartışılması, Cumhurbaşkanı'na nezaketsizliktir. Anayasada sorun yokken, yeni cumhurbaşkanını Meclis'in seçip seçemeyeceğini tartışmak, Meclisin meşruluğunu tartışılır kılar.
'ÜSTÜN' KURUMLAR VAR:
Bazı kurumlar, kendilerinin daha üstün olduğunu vehmetmektedir. Artık işlevini yitirmiş, yıllardır sorun üreten bir kurumun kaldırılması, bu kurumdan ve elitist, anti-reformculardan gelen tepkiler tepkiler nedeniyle gerçekleştirilememiştir.
'MUTABAKAT' ELEŞTİRİSİ: Saltanat 84 yıl önce kaldırılmıştır. Ancak bugün ülkede "kurumların saltanatı" hüküm sürmektedir. Yeni bir düzenleme yapılmasında, kurumların görüşünü almak başka bir şeydir, "kurumların mutabakatını" aramak başka konudur. Daha çok demokrasi için, sadece "kurumların mutabakatını" arayan demokratik başka bir ülke yoktur.
ANAYASA DEĞİŞMELİDİR: Anayasanın değiştirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Tüm kurum, kişi ve kuruluşlar bu değişiklik için görüşlerini özgürce ifade etmelidir. Ancak bir mutabakat aranacaksa sadecemilletvekillerinin mutabakatının aranması gerekir. Eğer burada bir mutabakat sağlanamazsa gidilecek tek merci millet iradesidir.
REJİM DEĞİL, SAHİPLİK SORUNU: Kimse Cumhuriyet'ten, demokrasiden, temel özgülüklerden vazgeçme niyetinde değildir. Ülkede rejim sorunu değil, bir rejimi sahiplenme tartışması vardır.
GÜCÜ KAYBETME TARTIŞMASI: İnisiyatif alanlarını genişletme ya da sahip oldukları gücü kaybetmeme tartışmaları vardır. Laikliğin, Atatürk'ün, Cumhuriyet'in, bayrağın, rejimin sahibi millettir. Bizler bunlara bağlı kalacağımıza yemin ettik ve yeminimize muhalif tek bir hareket yapmadık.
SEZER'E 'KAMUSAL' YANITI: Kamusal alan her bireyin ayrım yapılmadan haklarının korunduğu, kendilerini özgür hissettiği bir alandır. Bu alanı güvence altına almak ve eşitçe kullanım hakkı sağlamak devletin görevidir. Devlet kamusal alanın koruyucusudur. Kamusal alanda herkes için geçerli olan hakları, bir kesime yasaklayamaz.
LAİKLİK YORUMU FARKLI: Laikliğe karşı çıkan yok. Ancak günün şartlarına uygun yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak gerekir.
demiş dedi valla bende gördüm duydum . Yunus emrenin dediği gibi Bir fare kaldırdı vurdu kartalı yere yalan değil gerçektir bende gördüm tozunu....
Yorumum bukadar sanıyorsanız yanılıyorsunuz 'layık' lığı laik yapacak kadar yazmaya niyetliyim... Avukatlarımız uykudan uyanmasada ... |
commodore1tr |
tepkiler :
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın laiklik ve türban ile ilgili açıklamaları gündeme bomba gibi düştü.
CHP'li Topuz, Arınç'ı İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'a benzetti.
Anavatan Genel Başkanı Mumcu: Kamplaşma yaratılıyor.
DYP Genel Başkanı Ağar: Hükümet üyeleri ayrı tellerden çalıyor.
DSP Genel Başkanı Sezer: Arınç'ın kafasında bir 'rejim sorunu' var.
SP Genel Başkanı Kutan: Sayın Arınç'ı destekliyorum.
Demirel: Laikliğin nesinden şikayetçiyle onu söylesin
***
CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ı İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'a
benzeterek, "Bülendinejad'' olma gibi bir
isteği var" dedi.
Topuz, Arınç'ın tarafsızlık kimliğini zedeleyen bir tutum içinde olduğunu söyleyerek, ''Meclis Başkanı, Meclis'in düzenli çalışmasını sağlamakla yükümlüdür. Bunu yerine getirmemiş bir Meclis Başkanı'nın, kendisine ait olmayan alanları yönetmeye kalkışması, ideolojik, bir takım iddiaların sahibi haline gelmiş olması, esef vericidir'' dedi.
Topuz, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, dün 23 Nisan özel oturumunda Genel Kurul'da yaptığı
konuşmasını değerlendirdi.
Arınç'ın, sadece dünkü değil, son zamanlardaki konuşmalarında Meclis Başkanlığı'nın tarafsızlık kimliğini zedeleyen bir tutum içinde
olduğunu savunan Topuz, bunun, TBMM İçtüzüğünde ve Cumhuriyet geleneklerinde yeri olmadığını söyledi.
Meclis Başkanlığı'nın, Meclis'in birliğini temsil eden, tarafsız yönetilmesini sağlayan bir makam olduğuna işaret eden Topuz, Meclis Başkanı'nın, başbakan, cumhurbaşkanı ve bir siyasi parti lideri olmadığını kaydetti. Topuz, Meclis Başkanlığı'nın, bir siyasi polemik yapma, sağa-sola buyruk verme, devletin kurumları, Anayasası ile mücadele etme yeri olmadığını ifade etti.
CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın çıkışının ''gündemde yer alma arzusu ve siyasi geleceğiyle ilgili'' olduğunu ileri sürerek, ''Arınç, AKP'nin içinde birilerinin önüne geçmek istiyorsa, Meclis Başkanlığı'ndan ayrılsın, partinin içinde ne yapacaksa yapsın'' dedi.
Topuz, Parlamento'da düzenlediği basın toplantısında, Arınç'ın gizli anayasadan söz ettiğini, ancak bu anayasanın kime ait olduğunu ve egemenliği çarpıtan kurumları söylemediğini belirtti.
''Bu kadar lafı söyleyen insan, o cesareti de gösterip, 'o kurumlar şunlar' der'' diyen Topuz, Türkiye'de gizli anayasası varmış
gibi davranan pek çok çevrenin bulunduğunu, bunlardan birinin de Arınç ve AK Parti olduğunu savundu.
Ali Topuz, bürokrasideki laiklik karşıtı kadrolaşmanın, bu gizli anayasasının öngördüğü bir kadrolaşma olduğunu ileri sürerek, Meclis Başkanı'nın, yürürlükteki Anayasa ile sorunları olanların en başında gelenlerden biri olduğunu iddia etti. Topuz, Arınç'ın, başkalarını ''gizli anayasası var'' diye suçlamaya yeltendiğini öne sürerek ederek, şöyle konuştu:
''Gizli anayasası olduğunu söyledikleri, herhalde yargı organları,Silahlı Kuvvetler, Cumhuriyet'in Anayasal düzeni içinde oluşturulmuş kurumlarıdır. Bunları çağdaş demokrasi ile bağdaşır görmemektedir.Meclis Başkanı'nın, kendi partisi içindeki olası gelişmeler, önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimi, kim cumhurbaşkanı, kim başbakan, kim AKP genel başkanı olacak...O zannediyor ki bu saltanat böyle devam edecek. Bu makamlarda kim olacak. Kendisi bunların mümkünse hepsini üstlenebilecek, değilse hangisini üstlenecek anlayışından kaynaklanan
bir acelecilik içerisinde, toplumda, Anayasal kurumlar arasında güvensizlik ve gerginlik yaratacak bir ortamı yaratmakta beis
görmüyor. Bu çok büyük bir sorumsuzluktur.''
''ANAYASA'YI OKUMAZ MISINIZ?''
TBMM Başkanı Arınç'ın, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin Meclis'e gelmediğine yönelik sözlerini de anımsatan Topuz, ''Sayın Meclis
Başkanı siz Anayasa'yı okumaz mısınız? İdare hukukunu bilmez misiniz?'' diye sordu.
CHP Grup Başkanvekili Topuz, bu belgenin, hükümetin kararı olduğuna işaret ederek, ''Sizin buna itirazınız varsa, kimden
şikayetçisiniz. Siz yoksa, hükümetinizden mi şikayet ediyorsunuz? Yoksa bu yetkilerin Meclis'e ait olduğunu mu zannederek
konuşuyorsunuz?'' sorularını yöneltti. Topuz, TBMM'nin bilgisi olmadan, dış politikayla ilgili pek çok işin yapıldığını savundu.
''Meclis Başkanı'nın çıkışı, gündemde yer alma arzusu, tamamen kendisinin siyasi geleceğiyle ilgilidir'' diyen Topuz, şunları
kaydetti:
''Sayın Meclis Başkanı, cumhurbaşkanlığı seçiminin niye tartışıldığını bir ayıpmış gibi Meclis'te değerlendirdi. Hatta, biraz
ona yakışmayan bir üslupla da 'bu tartışmaların yapılması, Sayın Cumhurbaşkanı'na saygısızlık anlamına gelir' dedi. Bununla siz
Cumhurbaşkanı'na yaranacağınızı mı zannediyorsunuz? Sayın Meclis Başkanı, pek çok davranışınızla, Sayın Cumhurbaşkanı'na saygısızlık anlamını taşıyan tutumlar içinde oldunuz.''
''İRTİCANIN TA KENDİSİDİR...''
Ali Topuz, hükümetin, sonbaharda bir erken seçim hazırlığında olduğuna yönelik ciddi belirtiler olduğunu ifade etti.
TBMM Genel Kurul Salonu'nda 22 Nisan'da yapılan Türkiye Öğrenci Meclisi toplantısında, öğrencilerin antlarında laiklikten
bahsedilmediğini belirten Topuz, ''Bu iktidarın, Arınç dahil, laikliğe karşı tavırları, Anayasa sınırları içerisinde suç teşkil edecek
noktaya gelmiştir'' dedi.
Topuz, Türkiye'de irticai bir hareketin olduğunu savunarak, ''Laiklikten, çağdaş hukuktan ve eğitimden rahatsız olanlar, çağdaş olmayan bir hukuk sistemini Türkiye'ye getirmek isteyen zihniyettir. Bunun adı siyasi literatürde irticanın ta kendisidir'' diye konuştu.
"BÜLENDİNEJAD OLMA İSTEĞİ VAR"
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'a benzeme gibi bir arzu, ''Bülendinejad'' olma gibi bir
isteği olduğunu iddia eden Topuz, bunu, Türkiye ve Arınç için tehlikeli bulduğunu savundu. Topuz, Arınç'ın, İran'a benzemekten mutlu olacak bir anlayış içinde bulunduğunu ileri sürdü.
''ÇOCUKLARIN SIRTINDAN SİYASET YAPILMASIN''
''Arınç, başbakan, parti lideri gibi konuşacak, siyasi polemiklerin tarafı olacaksa, bir an önce bulunduğu makamı boşaltması
gerekir'' görüşünü dile getiren Topuz, ''AKP'nin içinde birilerinin önüne geçmek, boşaltılan yere geçmek istiyorsa, Meclis Başkanlığı'ndan ayrılsın, partinin içinde ne yapacaksa yapsın. Meclis'i böyle bir şeye alet etmesin. Meclis'i kullanmak kimseye onur getirmez'' diye konuştu.
Topuz, PKK'nın eylemlerde çocukları öne sürdüğü gibi, Öğrenci Meclisi ile çocukların sırtından siyaset yapılmamasını isteyerek,
bunun basit düşünceler içerisindeki, ilkel tertipler olduğunu sözlerine ekledi.
|
commodore1tr |
Tepkiler 2:
ANAVATAN: KAMPLAŞMA YARATILIYOR
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, ''Arınç'ın türban konusundaki açıklamalarına'' ilişkin soruyu yanıtlarken, bu konunun Anayasa ile ilgili olduğunu dile getirdi. Laikliğe getirilecek tanımlama ve Yükseköğretim Kurulu'na ilişkin yapılacak kapsamlı reformun, Cumhuriyet ilkelerinden taviz vermeden, demokrasi çerçevesinde sorunun çözümüne imkan tanıyacağını kaydetti.
''AB'nin belirlediği normları, standartları, kriterleri, anlayışı hayata geçiririz ve bu sancılardan kurtuluruz'' diyen Mumcu, ''iktidarın, bu sorunları çözmek yerine, bu sorunlar etrafında bir kamplaşma yaratarak, siyasi fayda elde etmeye çalışıyor gibi göründüğünü'' söyledi.
DYP BAŞKANI AĞAR: HÜKÜMET ÜYELERİ AYRI TELLERDEN ÇALIYOR
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar da TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın açıklamalarına değinerek, "Hükümet üyeleri ayrı tellerden çalıyorlar. Görüyorsunuz iktidarın başbakanı başka, Meclis başkanı başka, başbakan yardımcıları başka, hepsi bir telden çalmaktadırlar. İktidarda muktedir olmamanın ezikliğini, çaresizliğini ve zavallılığını nutuklar suretiyle gidermenin kendi kendilerine tatmini peşindeler" dedi.
SEZER: ARINÇ'IN KAFASINDA BİR 'REJİM SORUNU' VAR
Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın dün Meclis'te yaptığı konuşmayı değerlendirdi. Sezer, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, Cumhuriyet rejimine, niteliklerine, kurumlarına, bu kurumlar arasındaki ilişkilere ve devletin işleyişine ilişkin temel düzenlemelere yer verdiğini ve bu düzenlemelerin Türkiye'de rejimin çerçevesini oluşturduğunu ifade etti.
Türkiye Cumhuriyeti'nin temel kurumlarının Anayasa'daki öngörüler doğrultusunda yetki kullanmakta ve görev yapmakta olduğunu kaydeden Sezer, TBMM Başkanı Arınç'ın farklı yorumlar nedeniyle tartışmaların odağında yer aldığını belirttiği 'laiklik' ilkesinin de Anayasa'nın 24. maddesinde somutlaştırıldığını hatırlattı. Sezer, Arınç'ın görüşlerinin gerek Anayasal kurumlar gerek laiklik ilkesi bakımından Anayasa çizgisinden çok farklı olduğunu öne sürerek, açıklamasına şöyle devam etti:
"Konuşmasında 'Türkiye'nin bir rejim sorunu yoktur' demesine karşın, Arınç'ın kafasında bir 'rejim sorunu' olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Sayın Arınç'ın mensubu bulunduğu iktidar partisi, her vesileyle Cumhuriyet'in kurumlarını ve ilkelerini yıpratma konusunda çaba göstermektedir. Meclis Başkanlığı gibi yüce bir makamda oturan Sayın Arınç'ın da buna, yer yer iktidarı da hedef alacak boyutlarda katkıda bulunma hevesinde olduğunu görmek düşündürücüdür."
SP BAŞKANI KUTAN: SAYIN ARINÇ'I DESTEKLİYORUM
Saadet Partisi ( SP ) Genel Başkanı Recai Kutan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) özgür olduğunu söylemenin tam mümkün olmadığını belirterek, başkan Bülent Arınç'ın dün yaptığı "demokrasi manifestosu" niteliğindeki konuşmasını desteklediklerini söyledi.
Kutan, "Başkan Arınç'ın da dediği gibi parlamento yetkileri erozyona uğratılmaktadır. Meclis'in özgür olduğunu söylemek mümkün değil. Arınç'ın açıklamalarını destekliyorum" dedi.
DEMİREL: LAİKLİĞİN NESİNDEN ŞİKAYETÇİYLE ONU SÖYLESİN
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de, Gazi Üniversitesi 100. Yıl Konferans Salonu'ndaki konferansta Bir öğrencinin, ''TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 'Türkiye'de rejim sorunu değil bu rejimi sahiplenme sorunu var' ve 'Laikliğe karşı çıkan yok. Ancak günün şartlarına uygun yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak gerekir' sözlerini ve bu konuşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusu üzerine, şunları kaydetti:
''Bir konuşma hakkında iyi demek de kötü demek de yanlış. Bu konuşma bir takım düşünceleri ihtiva ediyor. Hemen bunun karşısına
dikilip cevap vermek de mümkündür. Verirler de zaten. Ama söylenen şeylerin altında neler var ona bakmak lazım. Kişi neden şikayet
ediyor? Eğer söylenen şeylerin altına iyi bakmadan söyleyenin üstüne varılırsa insanlar konuşmayı başaramıyorlar, yaratıcı da olmuyorlar.
En ters şeyleri kim istiyorsa bırakın söylesin. Cevabı yok mu? Var.
Eğer cevabınız yoksa zaaf içindesiniz zaten. Laiklik mi diyorsunuz. Neresi tartışılacaksa gelin tartışalım. Müslümanlığın en iyi uygulandığı ülke Türkiye. İslam'ın bütün şartları yerine getiriliyor. Kim bunlara mani? Bu, 'Laik Türkiye'den ne şikayetin var?' sorusunu sormaya yetmez mi? Yeter. Sayın Arınç veya başka birisi, laikliğin nesinden şikayetçiyse onu söylesin. Gelin Türkiye'yi geriye götürmeyelim. Kimse geriye götüremez. Sizler Cumhuriyetin 5. neslisiniz. Ben cumhuriyetin birinci nesliyim.
Hala Cumhuriyet bir tehdide maruz kalır diye bir şüphe içinde olamam. Sizden şüphe içinde olamam çocuklar.''
|
commodore1tr |
Savunma :
Hükümet Sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili açıklamaları konusunda ''Sayın Meclis Başkanı'nın belirttiği husus, böylesine önemli bir konunun TBMM'de görüşülmesinin doğru olacağı yönünde demokratik bir izah tarzıdır. Bunda da yadırganacak bir husus yok'' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın dün TBMM'deki konuşmasında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili açıklamalarının ve Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün ''konunun muhatabı Bakanlar Kurulu'dur'' sözlerinin anımsatılması üzerine, şunları söyledi:''Onu siz değerlendirirsiniz, ben değerlendirmem. Herkes bizi muhatap gösteriyor, ama her konuşmaya biz cevap vermek durumunda değiliz. Neticede biz hükümette bu konuları konuştuk, görüştük. O bahsedilen metinde neler varsa, hükümet olarak bunları biliyoruz. Başbakanlık direktifi olarak zaten ilgili kurullar, gereği neyse yapıyor. Dolayısıyla devletin bilgisi dahilinde olan metinlerdir bunlar. Ama Sayın Meclis Başkanı'nın belirttiği husus, böylesine önemli bir konunun TBMM'de görüşülmesinin doğru olacağı yönünde demokratik bir izah tarzıdır. Bunda da yadırganacak bir husus yok.''
|
Lawless1 |
quote:TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın dün TBMM'deki konuşmasında Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile ilgili açıklamalarının ve Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün ''konunun muhatabı Bakanlar Kurulu'dur'' sözlerinin anımsatılması üzerine,
Ekleyen: commodore1tr - 24/04/2006 : 21:19:41
|
Commodore, Turbana izin ciksa bu kavgalar sona erecek mi? Hic sanmiyorum. Biktirdi bu tesettur kavgasi. Bulent Arinci gorunce, tum Cumhuriyet cocuklarindan ve Ataturk'den nefret ettigi duygusuna kapiliyorum.
|
alisinkay |
Türban'da refaranduma gidelim.Ne gerek var ki. Zaten Memurlar türbanla çalışabiliyor.
Bknz. Konya SSk kat 3
Müdürün savunması o kişilerin işci olduğu yönünde.Peki işciler kamusal alanda türban takabilir mi? Takabilirmiş.
Peki işciler bir memurun düzenlediği kağıdı imzalamaya yetkili midir.Yada yetki verilebilir mi? Verilebilirmiş.
Ne yazık ki bu tarz konuşmalar samimi müslümanlara zarar veriyor. Türban ne kadar dini bir simge ise, o kadar siyasi bir araç haline geldi. Yazık ki kutsal dinim ayağa düştü.
Ne yazık ki din tacirleri dinimi sahiplendi.Yazık ki müslümanlar uykuda.
Yazık ki artık yerin altı üstünden daha hayırlı. :( |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Çankaya'ya doludizgin...
MECLİS Başkanı Bülent Arınç, Turgut Özal'dan daha açık yürekli, çünkü Özal, kendi deyimiyle o kadar "aççık seççik" olamazdı.
Özellikle "türban konusu"nda... O da "türban"ın her yerde serbest olmasından yanaydı; kadınların isterlerse başlarını kapatabileceklerini düşünür, ister, lakin bunu söylemezdi.
Oysa Bülent Arınç, elindeki kozları teker teker sürüyor.
En önemli koz hangisi?
Türban!
***
KİMLER "türban"ın yoluna çıkıyor, engelliyor?
Devletin kurumları ve kurumları destekleyenler...
O halde o kurumlar iyice yıpratılmalı, eleştirilmeli, elden ayaktan düşürülmeli...
Anayasa Mahkemesi'nden Danıştay'a, orduya kadar...
Elhak Bülent Arınç, ince politikayı kendisine göre iyi ayarlıyor.
Tam ortaya çıkılacak gün "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" değil mi?
***
ULUSAL egemenlikte ne konuşulur?
Laikliğin tanımı ve devletin kurumları tartışılır, eleştirilir!..
Arınç'ın yaptığı da bu!
Ya çocuk bayramı!
Meclis kürsüsüne çocuklar değil "kıllı bebekler" çıkarılır, imam hatip okullarının tanıtımı yapılır ve bir güzel meydan okunur.
Bülent Arınç işini biliyor...
***
BÜTÜN bunların amacı cumhurbaşkanlığı...
Öyle bir hava yaratıyor ki, cumhurbaşkanı seçilirse, ertesi gün türban serbest...
Laiklik de yeniden yorumlanıp bir yola sokulacak...
Ya cumhurbaşkanının tarafsızlığı?
Bunca yıl Meclis Başkanlığı yapmış Bülent Arınç'ın tarafsızlığından şüphe duyan var mı?!
Şair demiş ki:
"Hiç ummadığın keşfeder esrar-ı derunu
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?"
Üstelik ortalıkta "esrar-ı derun" filan yok, her şey apaçık...
Yazının başında "Arınç, Özal'dan daha açık yürekli ve cesur" demiştik...
Hele "türban" konusunda...
***
BU örnek tanık yine bir Bülent ama, bu başka Bülent: ANAP Malatya Milletvekili M. Bülent Çaparoğlu...
Konu türban; Turgut Özal, "Bak Bülent, seninle ayrımız gayrımız yoktur" diyor...
Diyor ama, ortada "büyük ve "küçük meseleler" olduğunu da ekliyor.
"Önce büyük meseleyi çözmek lazım, küçük meseleler kendiliğinden hallolur." (x)
Özal böyle dedikten sonra, şifrenin anahtarını verir:
"Ben kafamın arkasında neler olduğunu önüne getirmiyorum ki, görüp anlarlar da, ona göre tedbir alırlar."
Bu ne demektir?
Çaparoğlu'na göre, "Zannediyorum ki, cumhurbaşkanı seçilmesine gölge düşürecek bir davranışta bulunmaktan çekiniyordu."
***
OYSA Bülent Arınç, kafasının arkasında olanları önüne getirmekten çekinmiyor.
Niye çekinsin ki?
Özal gibi "Görüp anlarlar da ona göre tedbir alırlar!" diye bir endişesi yok ki!
***
EVET, Çankaya'ya doğru doludizgin...
Ama kim?
Arınç koşuda yalnız kalsa...
Lakin Tayyip Erdoğan'ın nefesi ensesinde.
Arınç'ın "milli egemenlik" yorumuna o da hemen karşılık verdi:
"Türkiye'de egemenlik kayıtsız şartsız millette olacaktır; duvarda değil!"
Erdoğan'ın bu sözünü "Laiklik elden gidiyormuş... Millet isterse elbette gidecek!" lafıyla birlikte değerlendirirseniz, satırların altındaki anlamı görürsünüz.
(x) Meclis'te Başörtüsü Mücadelesi; Şule Yayınları, 1998.
Hasan PULUR
Milliyet |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Egemenlik savaşı
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın 23 Nisan çıkışının ardından, İslamcı tabana mesaj verme yarışında "Egemenlik duvarda kalmayacak" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan bir adım öne geçti!
AKP lideri Erdoğan'ın partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşma, Refah Partisi iktidarındaki "Erbakan söylemleri"ni anımsatan, Türkiye'de laik ve demokratik rejimin İran benzeri "İslam Cumhuriyeti"ne dönüşeceğine ilişkin kaygılara haklılık kazandıran şifrelerle yüklüydü:
"Yaşayanlar görecek; bugün üstü örtülmeye çalışılan kimi gerçekler, Türkiye'nin gelecek 10 yılında, 30 yılında millet tarafından hep bir ağızdan söylenecek. O geleceğin milli egemenlik haftalarında bu ülkede milletin sesinden başka ses yankılanmayacak. O Türkiye'de cumhuriyeti korumak için demokrasiyi azaltmak değil, cumhuriyeti ve demokrasiyi birlikte korumak gerektiğini herkes hakkıyla kavramış olacak.
O Türkiye'de hiç kimse kürsülere çıkıp bu millete ne yapmaları gerektiğini dayatmayacak. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olacak. Duvarda değil, milletin kendisinde olacak."
Başbakan Erdoğan, bu konuşmayı AKP Meclis Grubu yerine TBMM kürsüsünden yapmış olsa, arkasındaki duvarda "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" yazıyor olacaktı. Parti grubunda kendisini ayakta alkışlayan AKP'li milletvekilleri de 2002 seçimlerinde "üçte bir oyla Meclis çoğunluğunun üçte ikisini" ele geçirdiklerini unutarak hâlâ "cumhurun egemenliği"nin adına "duvardaki egemenliği" reddettiklerini göstereceklerdi.
AKP iktidarı nedense demokrasiyi bir türlü içine sindiremiyor.
Üç yıldır hükümet eden bir parti, "egemenlik" kavramını "duvar yazısı" gibi görüyorsa ve 3 Kasım 2002 seçimlerinde sandığa gitmeyen oylar da hesaba katıldığında halkın ancak yüzde 25'ini temsil etmesine karşın, Türkiye'nin gelecek 10 yılda bugünkünden farklı bir noktada olacağını söylemeye çalışıyorsa ortada tuhaf bir durum var demektir. Parlamentoyu gözden düşüren böyle arayışların faşizan iktidarlara yol açtığı tarih sayfalarında yazılıdır.
Erdoğan bu söylemiyle, 28 Şubat öncesindeki "Demokrasi amaç değil, araçtır" düşüncesini koruduğu kuşkusunu uyandırmakta, iç ve dış sorunların kuşatması nedeniyle zaten "sıkıntılı" bir dönemden geçmekte olan toplumda "takiye" tartışmasını yeniden açmaktadır.
Arınç bir yandan, Erdoğan öte yandan, Türkiye sanki bir "koalisyonla" yönetiliyormuş ve yaklaşan cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde her parti ya da liderlik kendi politikasını üretiyormuş gibi mesajlarla ülkeyi geriyorlar.
Egemenlik tartışması talihsiz bir çıkıştır.
Derya SAZAK
Milliyet |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Rejim kavgası
Meclis Başkanı Arınç ve Başbakan Erdoğan'ın peşpeşe yaptığı konuşmalar gündemi silkeledi, epey toz çıkardı. Kimi gazete ve köşe yazarları olayları "siyaset kızıştı" diye yorumluyor. Doğru teşhisi ise İlhan Selçuk koydu:
- Türkiye'de siyaset tartışması yok, rejim tartışması var...
Tartışılan sağ veya sol siyaset değil Anayasa ve laik demokratik Cumhuriyet'tir...
Meclis Başkanı Arınç ve Başbakan Erdoğan bu hedefleri vurma başarısında iddialaşıyorlar.
Arınç, üstü kapalı, Erdoğan'ı türban ve imam hatip konularında mutabakat aramakla suçluyor... Laikliğe ve Anayasal kurumlara karşı kendisinin daha cesur çıkışlar yaptığı izlenimini veriyor.
Başbakan ise kendisini "çatışma ve kargaşaya yol açmamak için sustuğunu" söyleyerek savunuyor. Arınç'tan geri kalmadığını göstermek için Cumhurbaşkanlığı, Anayasa Mahkemesi, TSK ve YÖK'ü hedef alan göndermeler yapıyor...
Cumhurbaşkanlığı'nın yetkilerinin cazibesi AKP'yi hareketlendiriyor. Parti içi yarış hızlanıyor.
Bu yarışın yönü, geleceğe ilişkin karanlık bulutları da beraberinde taşıyor... Cumhuriyete ve Anayasal kurumlara kafa tutma yönünde gelişen yarış, yarın Cumhurbaşkanlığının AKP'nin eline geçmesi ve tüm yetkilerin bu partide toplanmasıyla birlikte laik Cumhuriyet'in de sonunu getirecektir. Çankaya'daki koltuğa Erdoğan, Arınç ya da birbaşka AKP'li oturmuş, ülke açısından farketmeyecek... Planladıkları rejim modeli aynıdır...
Başbakan, "Gelecekte egemenlik duvarda değil, millette olacak" demiş!
Başbakan'ın ve partisinin şu anda milletin çoğunluğunu temsil etmediğinin bu kadar açık itirafı olamazdı.
Arif Ayhan
Tunceli'ye sevgiler
Tunceli'ye gidip dönen okurumuz Cafer Demir, "Bu ilimizde kahve ve lokantalarda sigara içilmemesi beni çok etkiledi" diyordu gönderdiği notta... Meraklandık... Tunceli Valisi Mustafa Erkal'ı arayarak sorduk:
- Sigara konusunda bir valilik yasağı mı var?
- Hayır, dedi Vali Erkal, bir çok kahvehane ve lokantada işletme sahipleri ile halk bu uygulamayı gönüllü yürütüyor. Sigara içilmiyor...
Tunceli'de insanların birbirine gösterdiği bu saygı ve duyarlığın tüm Türkiye'ye örnek olmasını diliyoruz.
Afife Jale ödülü
Afife Jale Ödülleri önceki gece şık bir törenle dağıtıldı... 10 yıl önce Haldun Dormen ile Halk Sigorta Genel Müdürü Erhan Dumanlı öncülüğünde oluşturulan Afife Jale Ödülleri hâlâ en özenli ve şık ödül töreni niteliğini koruyor. Ancak bu yıl bir ödül üzerinde tartışma var. Komedi dalında en iyi oyuncu ödülüne layık görülen Berna Laçin'in rol aldığı "Dönmedolap" bir komedi miydi? Olmadığı ve ödülü Tepetaklak ile Nilgün Belgün'ün hak ettiği düşünülüyor...
TEDAŞ istismarı
AKP iktidarının ülkeyi "Bizden olanlar - olmayanlar" şeklinde nasıl ikiye böldüğünün... Devlet hizmetini nasıl istismar ettiğinin... Kadrolaşma ve devlet kesesinden yandaş besleme konusunda hangi akıl almaz uygulamalara başvurduğunun örneğini CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan'dan dinliyoruz:
- AKP'nin yaptığı suistimali görmek için TEDAŞ'a bakmak yeterli. TEDAŞ'ı 21 bölgeye ayırdılar. Genel Müdürler ile yönetim kurulu başkanları 6400 ek gösterge üzerinden yaklaşık 3 milyar lira maaş alıyorlar. Emekli olmaları halinde ise bugünkü rakamlarla ömür boyu 2.7 milyar lira maaş alacaklar. AKP, yandaşlarını bu yüksek emeklilik maaşından yararlandırmak için ahlaki olmayan bir yöntem kullanıyor. Yandaşlarını bu görevde altı ay tutuyor, sonra yerlerine yenilerini getiriyor. Böylece bir yılda 84 kişinin ömür boyu en yüksek dereceden emeklilik hakkı kazanması sağlanıyor. Yalnızca AKP'ye bağlılıkları yüzünden ödüllendirilen bu kişilerin kıyak emekli maaşı tabii ki vatandaşın cebinden çıkıyor...
Erdoğan diyor ki: "Milletimiz önüne çekilen bütün setleri aşacak, bir gün o engin sulara kendi yatağında akarak ulaşacaktır."...
"Engin suların" yerine "İslam cumhuriyeti"ni "Kendi yatağı" yerine "din" koyanlar denklemi çözmüştür...
Haldun Ertem
İbrahim kriteri!
23 Nisan kutlamalarında kürsüye çıkan 21 yaşındaki Erzurum Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi İbrahim Seyhan'ın çocuk mu yoksa genç mi sayılması gerektiği iki - üç gündür tartışılıyor. İbrahim yasalarımıza ve sokaktaki vatandaşın tamamına yakın bölümüne göre çocuk değil, genç. Başta Bülent Arınç olmak üzere AKP'lilere göre ise çocuk!
İzmirli okurumuz Ramazan Gezginci bu tartışmayı çözümleyecek bir test öneriyor: - AKP'lilerden birinin eşi İbrahim'i kadınlar hamamına götürsün. Kapıdan geçirebilirse çocuktur, geçiremezse genç...
Melih AŞIK
Milliyet |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 07:08:02 |