 |
04/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
Savcı _avukat |
commodore1tr |
Ben bir dürü formda ve reel hayatta çecremde anlatıp duruyordum. Kardeşim savcu ile avukat eşittir. Hakim karar makamı olduğundan biraz farklıdır. Bizim mahkemelerde bu iş ters savcılar neden yukarıda oturur avukatlar ve barolar neden gık demez diye ....
Kendi kendime konuştuğumu sanırdım ki meğer yanılırmışım. AB de ben gibi düşünüp bu konuda Türkiyeye baskı yaparmış ... Bakın ne olmuş ben yalçın doğanın yalancısıyım....
Savcıları indiremedik avukatları yükseltelim
YAYGARA 70 gibi. O ünlü müzikal komedi gibi. Türkiye-AB 2006 Yaygarası sanki.
Hisseli Harikalar Kumpanyası gibi. Yine o ünlü komedi gibi. Türkiye-AB Harikalar Sirki sanki.
Çatık kaşlı görüşmeler, kravatlı tutanaklar, kara kaplı kitaplar. Bunların ötesinde, Türkiye-AB sürecinde yaşanan öyle olaylar var ki, insanın gülmekten kasıkları patlıyor.
Oysa, yapılan iş, çok ciddi. Bir ülkenin siyasal ve hukuk sistemini değiştirmeye, yönetim biçimini modernleştirmeye, sosyal yaşamını yeniden biçimlendirmeye dönük.
O süreçte yaşananlardan şimdi bir örnek. Tam, Aziz Nesin#8217;lik.
FİZİKİ EŞİTLİK
Olayın ciddi boyutunda bir haber var. Türkiye, AB#8217;ye uyum sürecinde yeni bir paket hazırlıyor. Yeni düzenlemeler içinde, bir de yargı paketi bekleniyor.
İşte, şimdi tam oraya gelmişken...
AB ülkelerinde bir kural var. Mahkemelerde savcılar ve savunma avukatları, fiziki açıdan aynı düzeyde, yargıçlar biraz daha yukarda oturuyor. Batıda bunun anlamı, savcı ile avukatın eşit olması. Eşit yükseklikte oturarak, hukuk karşısında da, savcı ile avukatı eşit görmek. Bu fiziki konum ile hukuk anlayışını örtüştürmek.
Buna karşılık, bizde oturma biçimi farklı. Savcı yukarda, avukatlar aşağıda. Ne de olsa, kerim devletin yüce temsilcisi ile bir sanık avukatını aynı hizada oturtmak, atalarımızın şanına yakışmıyor. Aziz devletimizin büyüklüğüne denk düşmüyor. O nedenle, mahkemelerde savcının oturduğu yer, avukatlara göre, daha yukarda.
AB bu oturma biçiminin değişmesini, savcılarla avukatların eşit düzeyde oturmasını istiyor.
Bu fiziksel değişime ek olarak, yargıçlarla savcının mahkeme salonuna ayrı ayrı girmesini sağlayacak bir mimari istiyor. Salona girerken, yargıçlar ile savcı arasında herhangi bir diyaloğu önlemek üzere.
OTUZ MİLYON DOLAR
Cumhuriyet#8217;in kuruluşundan bu yana bizim mahkemelerde fiziksel eşitlik mantığı yok. Çünkü, bizdeki hukuk felsefesinde böyle bir eşitlik yok.
AB, yargı reformu çerçevesinde, bu tür bir fiziksel değişiklik istiyor. Fiziksel değişim yoluyla, hukukta yeni bir şekil şartı ve yeni bir hukuk felsefesi.
Hatta, bunu gerçekleştirmek üzere, AB Türkiye#8217;ye otuz milyon dolar veriyor. Otuz milyon dolarla, üç yeni mahkeme binası yapılacak. Ankara, İstanbul ve Diyarbakır#8217;da. Yargıçları biraz daha yukarda, ama savcı ve avukatları eşit düzeyde oturtan, yargıçlarla savcıyı mahkeme salonuna ayrı ayrı kapılardan getiren bir mimari. Bu üç yeni binada.
HUKUKA HAKARETTİR
Şimdi Türkiye-AB Harikalar Sirki. Enfes bir sahne. Oyun değil, gerçek.
Adalet Bakanlığı bu yeni oturma düzenine karşı çıkıyor. Karşı çıkma gerekçesi, şanlı devletimizin aziz hatırasına kadar gidiyor:
"Seksen yıllık Cumhuriyet#8217;imizde yüksekte oturan savcılarımızı aşağıya indiremeyiz. Bu savcılarımıza ve hukukumuza hakarettir. Geleneklerimize aykırıdır. Ol-maaaaaaz."
Nasıl olmaz, elin oğlu öte yanda bastırıyor, bu bir AB koşulu.
AL SANA EŞİTLİK
Eh, biz de AB#8217;ye hevesliyiz. Ne olacak şimdi oturma düzeni? Muhteşem çözüm gecikmiyor.
Savcıları aşağıya indirmektense, avukatları yukarı çıkartalım.
Eşitlikse eşitlik, al sana eşitlik. Savcı ve avukat yine eşit düzeyde olsun, ama eşitlik daha üst seviyede kurulsun.
Yoook öyle, burası Adalet Bakanlığı. Savcıları AB#8217;ye yedirmeyiz.
Şimdi Ankara, İstanbul ve Diyarbakır adliyelerine ait yeni binalar, savcılar ile avukatları eşit düzeyde oturtacak biçimde yapılıyor. Savcılar inmiyor, avukatlar yukarı çıkıyor.
Türkiye-AB Harikalar Sirki#8217;nde bir sahne daha geride kalıyor
Peki sitenin değerli avukatlar siz ne düşünüyorsunuz bu konuda ??? |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
"Yargı; iddia, savunma ve karar makamından oluşan üçlü sac ayağıdır."
Sayın commodore1tr, bize yıllardır bu yalanı söyleyip durdular. Oysa ki gerçek, ülkemizde yargının ikili sac ayağı olduğudur. Neden mi? Karar ve iddia makamı ayrı değil bilakis yapışıktır birbirlerine. Eh yargı sac, ayağı da iki olunca denge kuramaz, ayakta duramaz elbette.
Size uygulamadan bir kaç örnek vereyim.
Ceza mahkemesinde dosya karar aşamasına gelmiş, hakim/heyet ve savcı (!) gereğini düşünmüşler ama kendi aralarında son rötuşları yapmak üzere karar için ara verirler. Avukatlar dahil duruşma salonunda bulunanlar (Duruşmanın zorunlu unsurları mübaşir, katip hariç) dışarı çıkarılır. Neden? Tarafsız olarak kararı gözden geçirip son şeklini verecekler. Nasıl bir tarafsızlık anlayışıdır ki, savunmayı dışarı çıkarıp karşı tarafı yani iddia makamını içerde tutuyorsun...
Duruşmadasınız, tanıklar dinleniyor, taraflar taleplerini bildiriyor o arada birbirlerini çok özlediklerinden olsa gerek savcı ile hakim fısıldaşmaya başlıyor. Yahu duruşmaya saygınızdan dolayı susmanız sohbetinizi dışarıda yapmanız gerekmiyor mu? (Bir başkası konuşsa, uğultu olsa kızıyor, susturuyorsunuz ya.) Yok, sohbet etmiyor da dosya hakkında fikir teatisinde bulunuyorsanız bu daha da vahim, nerde tarafsızlık?!..
Bir başka örnek; "İddia makamından tanık beyanlarına karşı diyecekleri soruldu.Bir diyeceğim yoktur dedi." Bu arada savcının dudakları hiç kıpırdamamıştır; ya hakim savcının beynini okumakta ve yorulmasın diye kendisi konuşmakta ya senin söyleyecek sözün yoktur ben idare ederim durumu diye düşünmekte ya da sana gerek yok ben hem senin işini yaparım hem de karar veririm demektedir...
Bu örnekler daha da çoğaltılabilir ama bu kadarı da yargı sistemimizin içler acısı durumunu, bir an önce kendimize gelmemiz gerektiğini ortaya koyar sanırım.
Daha önce "AB, 48 maddelik listeyle yargıya müdahale istedi."başlıklı bir forum açmıştım, https://www.hukuki.net/showthread.php?10667
forumda AB'nin yargı sistemimizde düzeltilmesini istediği 48 madde mevcuttur. AB'nin müdahalesini inanın ilk kez ama içim kan ağlayarak destekliyorum. Zira bizim kendi kendimize düşünüp de uygulamaya geçireceğimiz reformlar değil bunlar. Nitekim Adalet Bakanlığımız bu görüşümü teyit etmiş, savcımızı yere indirmeyiz demiştir. (Buldukları çözüme söyleyecek söz bulamıyorum.) Zihniyete bakınız, savcı yere inince ne olacak ki? Aman yarabbim avukatlarla aynı seviyede olacak, düşüncesi bile kötü!! Akıl var mantık var, savcımız yere inmekle saygınlığını yitirecek midir, bilakis mesleğini layıkıyla yerine getirecek, pasif rolünden sıyrılacak, iddia edecek, araştıracak, delil sunacaktır. Neticede, sorunun kaynağı çok gerilerde olduğu, eğitim sisteminden tutun da hakim-savcı sınavlarına kadar sistemimiz külliyen hatalı olduğu için ve yapılacak bir değişiklik, beraberinde toptan bir değişiklik gerektireceği, söz konusu değişiklikler de sistem kurbanı olanların tepkisine yol açacağı, tepkiler de bazı çıkar gruplarının işine gelmeyeceği için bu çapta bir reformun gerçekleştirilebileceğinden şüphe duymaktayım.
Son olarak, bu yazdıklarımla ilgili olarak şunu da belirtmek istiyorum ki, bu hususta ne savcılarımızın ne de hakimlerimizin suçu var, tüm hata başta yargı sistemimizi bu hale getirenler olmak üzere tepkisini dile getirmeyen (Ben de dahil) biz avukatlarındır. Yalnız bu hususta birtakım çalışmalar yapılmaktadır, geç de olsa bunu duymak sevindirici...
|
commodore1tr |
Bu aralar her işi bitirdiğim için Amerikan hukukuna merak serdım :)) Amerikan hukuku ve işleyişi diye bir kitap var Hani avukat burolarında kapkalın ciltli ama hiç bakılmayan kitaplar varya yaklaşık o kalınlıkta ve çok güzel bir kitap..
Ben hep merak ederdim Türkiyede savcılar bir sanığın tutuklanmasını çok kolay isteyebilirken ( Ama tutuklanması gerekliler içinde tutuksuz yargılanma sürecini çalıştırırken ) Amerikada savcılar neden bu kadar kolay tutuklama istemezki diye yoksa insan masumiyetine daha mı çok inanıyorlar diye... Meğer öyle değilmiş eğer kişi suçsuz çıkarsa ve savcılık durduk yere adamı tutuklamış olursa inanılmaz tazminat ödendiği malumunuz. İşte bu tazminatın belirli bir bölümü savcının maaşından kesilirmiş. Ayrıca savcının yükselme şansı ciddi davalara bakanilme şansı azalır şüpheli savcı olurmuş.
1860 yıllarında savcıların bizdeki gibi avukat ve sanıklara üstten bakar !!! konuma getirilmesi gündeme gelmiş sevcılar ' bizde o psikolojiyi yaşamalı ve mahkeme önünde eşit olmalıyız' diyerek reddetmişler sadece o güne kadar olan uygulamada ufak bir değişiklik istemişlerdir. Oda sağda savcı solda sanık ve avukatı uygulaması yerine sağda savcı solda avukat ve sanık olması yönünde olmuş ve kabul edilmiş...
Sayın yüksel geçenlerde kadıköy mahkemelerinden birinde karşılıksız çek davasına girdim. Hakim bana 'şikayetiniz devam ediyor mu?' dedi evet dedikten sonra dosyaya biraz baktı dosya tamamen tekamül etmiş bir diyeceği olup olmadığı savcıya soruldu dedi. Bende hakimle birlikte gayri ihtiyari savcının oturması gereken yere baktım ve sadece bir sandalye gördüm. Hakim ' a savcı yokmuş gelmemiş neredeki ' dedi ve ekledi ' yazmasana kızım bunu yazacağını yanlış yazarsın yazmayacağını gider yazarsın ' diyerek kızı azarladıktan sonra ' savcı dosyaya bir itirazımız yoktur tüm belgeler gelmiştir' diye yazdırıp karar geçti.. Ben gülümseyincede ' gülme gülme zaten kızgınım burada hem hakim hem savcılık yapıyorum seninde avukatının adı var kendi yok sanada avukatlık ediyoruz burada ne elin adamına alamayacağın paraya karşı çek veriyorsun ' diyerek bana da dileklerini bildirdi. Bende kendimi bu sefer tutamayıp gerçekten içten bir şekilde kahkahalarla gülmeye başladım baktım o ciddi hakimde sanırım dsinirleri iyice laçka olduğundan başladı gülmeye ve biz böylece kelimenin tam anlamıyla 'güle oynaya ' bir davayı hemde kararla bitirmiş olduk.. Aslında ağlanacak haldi ama o an en iyisi gülmekti sanırım... |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Meğer öyle değilmiş eğer kişi suçsuz çıkarsa ve savcılık durduk yere adamı tutuklamış olursa inanılmaz tazminat ödendiği malumunuz. İşte bu tazminatın belirli bir bölümü savcının maaşından kesilirmiş.
Sayın commodore1tr hemen hemen aynı şekilde bir düzenleme bizim CMK mızda da mevcuttur. AİHM nden yüklü tazminatlar ödemeye mahkum edile edile sanırım bir şeylerin farkına vardılar, neyse bence tazminat ödememek saiki ile yapılmış da olsa yerinde bir düzenleme :)
Ceza Muhakemesi Kanunu (YÜRÜRLÜK T: 1 HAZİRAN 2005)
Kanun No : 5271
Kabul Tarihi : 04.12.2004
R.G. Tarihi : 17.12.2004
R.G. No : 25673
**************
Tazminat istemi
MADDE 141. - (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.
(2) Birinci fıkranın (e) ve (f) bentlerinde belirtilen kararları veren merciler, ilgiliye tazminat hakları bulunduğunu bildirirler ve bu husus verilen karara geçirilir.
Tazminat isteminin koşulları
MADDE 142. - (1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır.
(3) Tazminat isteminde bulunan kişinin dilekçesine, açık kimlik ve adresini, zarara uğradığı işlemin ve zararın nitelik ve niceliğini kaydetmesi ve bunların belgelerini eklemesi gereklidir.
(4) Dilekçesindeki bilgi ve belgelerin yetersizliği durumunda mahkeme, eksikliğin bir ay içinde giderilmesini, aksi hâlde istemin reddedileceğini ilgiliye duyurur. Süresinde eksiği tamamlanmayan dilekçe, mahkemece, itiraz yolu açık olmak üzere reddolunur.
(5) Mahkeme, dosyayı inceledikten sonra yeterliliğini belirlediği dilekçe ve eki belgelerin bir örneğini Devlet Hazinesinin kendi yargı çevresindeki temsilcisine tebliğ ederek, varsa beyan ve itirazlarını onbeş gün içinde yazılı olarak bildirmesini ister.
(6) İstemin ve ispat belgelerinin değerlendirilmesinde ve tazminat hukukunun genel prensiplerine göre verilecek tazminat miktarının saptanmasında mahkeme gerekli gördüğü her türlü araştırmayı yapmaya veya hâkimlerinden birine yaptırmaya yetkilidir.
(DEĞİŞİK FIKRA RGT:01.06.2005 RGNO:25832 Kanun No:5353/20) (KOD 1)
(7) Mahkeme, kararını duruşmalı olarak verir. İstemde bulunan ile Hazine temsilcisi, açıklamalı çağrı kâğıdı tebliğine rağmen gelmezlerse, yokluklarında karar verilebilir.
Tazminatın geri alınması
MADDE 143. - (1) Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak, hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle, yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların mahkûmiyet süresine ilişkin kısmı, Cumhuriyet savcısının yazılı istemi ile aynı mahkemeden alınacak kararla kamu alacaklarının tahsiline ilişkin mevzuat hükümleri uygulanarak geri alınır. Bu karara itiraz edilebilir.
(DEĞİŞİK FIKRA RGT:01.06.2005 RGNO:25832 Kanun No:5353/21) (KOD 1)
(2) Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder.
(3) İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder.
*******
TCK ve CMK çok yeni olduğu için henüz tam olarak anlaşılabilmiş ve gerekli altyapı oluşturulmadığından uygulamaya da geçirilebilmiş değildir. Her zaman dile getirdiğim gibi, alt yapı yoksa, kanun uygulanamıyorsa istersen en kusursuz kanunu yap, yine yetersiz kalacaktır... |
Bugünün tarihi: 04/05/2025 01:30:03 |