 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
K. Kartı Y. ek 4 veya k. kartlarında temerrüt hali |
Av.Tayfun Eyilik |
Değerli meslektaşlar;
Bilindigi üzere Banka kartları yasasının ek 4 maddesi tüketici yasasının geçici 1 maddesine benzer bir düzenleme ile kredi kartı magdurlarına ödeme kolaylı getirmiş ancak yasanın uygulanmasında tereddüt oluşması üzerine tarafımdan bir makale kaleme alınmıştır. Buna rağmen belirsiz konular devam etmekte olup özellikle ek 4 den yararlanacakların kapsamı konusunda bu husus yasanın yürürlük süresi açısından önem kazanmaktadır.
Söz konusu makalem üzerine sitemizin değerli üyelerinden mehmet kaygısız aşağıda tamamı verilen kararın özetine dayanarak bir görüş bildirmiştir. Söz konusu karar yasadan yararlanacak olanların kapsamını genişletiyor gözükmesine rağmen benimde kendi makalem ile ilgili olarak tereddüt yaşamama sebep olmuştur.
Sitemizin değerli hukukçu üyelerinin kararı inceleyerek görüşlerini burada yayınlamaları halinde sanırım bir çok insan için belirsiz kalan bu konu sayenizde açıklığa kavuşmuş olacaktır.
Saygılarımla
Makalemin ilgili bölümü KİMLER YARARLANACAK ?
Söz konusu hüküm açısından bir tarih belirlenmiştir. Bu tarih 31.1.2006 tarihidir. Yani geçici 4 üncü madde ile getirilen düzenlemeden, bu tarihten önce temerrüde düşen kredi kartı borçluları yararlanacaktır. Diğer bir deyişle, bu hükümden sadece bu tarihten önce haklarında icra takibi başlatılmış olan borçlular değil, kendisine bu tarihten önce ihtarname gönderilmek suretiyle temerrüde düşürülmüş olanlar da yararlanacaktır.
Yapılan yorumlar ve sorulan sorular üzerine yasadan kimlerin yararlanacağı hususunda tereddütler oluşmuş konunun yeniden incelemek gerekliliği ortaya çıkmıştır.
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle, kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya haklarında icra takibi başlatılmış ya da 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları,"
Yasada "veya" "ya da" bağlaçları ile ifade edilen üç halden bahsedilmektedir. Cümlenin başlangıcı ise "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle"dir
Söz konusu üç hal a) ihtar çekilmiş olması, b) icra takibi yapılmış olması c) temerrüde düşülmüş olması
Bu hallerden öncelikle temerrüde düşülmüş olması halinİ anlatmamız, diğerlerini anlamamızı ve eğer bir çelişki varsa çelişkiyi de izah edilmesini daha kolaylaştıracaktır.
Temerrüdün ne olduğunu Borçlar yasası tarif etmemektedir.
B - BORÇLUNUN TEMERRÜDÜ
I:ŞARTLAR
Madde 101 - Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur.
Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda bulunmak suretiyle tesbit etmiş ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur.
Buradan çıkaracağımız sonuç şudur; henüz ifası mümkün olan muaccel bir borcun, borçlu tarafından gereken zamanda yerine getirilmemesidir. Yani gereğinin yerine getirilmesi mümkün olan ve ödeme zamanı gelmiş bir borcun ödenmemesidir.
Borçlunun temerrüde düşmesi için iki şart gerekmektedir.
a) borcun muaccel olması
Borcun alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir bir vaziyette olması demektir. Daha farklı bir deyişle borcun ödenme zamanının gelmesidir.
b) İhtar
Borç muaccel olsa bile borçlunun mütemerrid (temerrüde düşmüş) olabilmesi için kendisine alacaklı tarafından bir ihtarın yapılması icab eder
Borçlar hukuku anlamında ihtar, tek taraflı ve ulaşması gerekli bir irade beyanı olup hiçbir şekle tabi değilken, ispat hukuku açısından bir şekle tabi oldukları gibi alacaklının veya borçlunun niteliğine göre bir şekle tabi kılınabilir . Örneğin Ticaret yasasının 20 maddesi
"Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadiyle yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şarttır."
Hukuk Usulu Muhakemeleri yasasına göre ise adresi meçhul olanlara ihtar ilanen yapılır.
O halde temerrüd için muaccel bir borç olmalı ve borçlunun borcu ödenmesi ihtar edilmelidir. Bir tacir olan bankanın İhtarnameyi noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yapması gerekmektedir. Bankalar uygulamada bu hususu noter marifeti ile yapmaktadırlar. Kredi kartı ekstreleri ihtarname değildir.Ayrıca kredi kartı ekstreleri Tebligat yasasına uygun olmayan bir biçimde teblig edildiklerini de unutmamak gerekir.
Temerrut ne zaman oluşacaktır.? Hangi tarih temerrüt tarihi sayılacaktır. ?
Sıra ile anlatmak gerekirse, alacak muaccel olacak, banka ihtarname keşide ettirecek, İHTARNAME BORÇLUYA ULAŞACAK, EĞER İHTARNAMEDE BİR SÜRE VERİLMİŞSE BORÇLUYA TEBLİĞ TARİHİNİN ÜSTÜNE VERİLEN SÜRE EKLENECEK VE İŞTE O SÜRENİN BİTİMİNDEN SONRAKİ GÜN, TEMERRÜT TARİHİ OLACAKTIR.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre
"Takip isteminde temerrüt tarihi gösterilip, bu tarihten başlayarak gecikme faizi istenirse, temerrüt tarihinden başlayarak faiz hesabı yapılır. Alacaklı yalnızca faiz istendiğini belirtirse, bu durumda takip tarihinden başlayarak faiz hesaplanır.Borç senedinde vade günü yoksa, faiz gene takip tarihinden başlayarak hesaplanır." ( E.1957/17K.1957/29T. 11.12.1957 YİBK)
Yine bir başka Yargıtay kararına göre
"Davacı yan her ne kadar mahkemenin 04.06.2003 tarihli ara kararı gereğince temerrüd ihtarının tebliğ şerhini içeren suretini ibraz edememiş olması nedeniyle dava tarihinden itibaren faize hükmedilmiş ise de, dosyaya sunulu takip talepnamesi ile davacı yan, davalı aleyhine 23.03.1996 tarihinde icra takibine girişmiştir. O halde icra takibi ile davalı yanın BK.nun 101'inci maddesi ve 11.12.1957 tarih 17/29 sayılı Yargıtay İ.B.K. kararı gereğince temerrüde düştüğünün kabulü gerekmektedir" (11. HUKUK DAİRESİ E. 2005/101 K. 2005/5331 T. 18.5.2005)
Bu kararlardan anlaşılan şudur. Eğer ihtar çekilmemiş veya ihtar çekildiği ve ihtarın borçluya tebliğ edildiği ispatlamıyor ise ancak buna rağmen icra takibi yapılmış ise, icra takibinden borçluya bir ödeme emri tebliğ edildi ise tebliğden itibaren 7 gün sonra temerrüde düşmüş kabul edilecektir. Başka bir anlatımla Her halukarda ödeme emrinin ihtarname yerine geçeceğidir.
Temerrüd hakkında söylediklerimizi özetleyerek toparlarsak ; demek ki temerrüt için ihtar veya icra takibi yapılması gerekmektedir.
O halde neden yasa koyucu ayrıca "a) ihtar çekilmiş olması, b) icra takibi yapılmış olması " hallerini de yasadan yararlanma şartı olarak saymıştır. Meclis görüşmelerinde açık bir ifade olmamasına rağmen yasanın lafzından ve ruhundan şöyle bir sonuç çıkarılabilir.
İhtarın çekilmiş olması hali ile ihtarın tebliğ edilmiş olması hali birbirinden farklıdır. Başka bir değişle ihtar çekilmiş olması temerrüdün oluşması için yeterli değildir. Temerrüd için ihtarın karşı tarafa ulaşması ve ihtarla verilmiş bir süre var ise o sürenin de bitmesi gerekir. Aynı şey icra takibi içinde söylenebilir. İcra takibinin başlatılması (önceden teblig edilmiş bir ihtar yok ise veya ispatlanamıyor ise) temerrüd için yeterli olmayıp ödeme emrininde borçluya tebliğ edilmesi ve 7 günlük ödeme süresinin sona ermesi gerekir.
Buna göre; yasa koyucu bu ayırım nedeni ile yasadan yararlanacak olan kesimi geniş tutmak istemiştir. Buradan çıkan sonuç şudur;
İki tarih vardır. Bu tarihlerden biri yasanın yürürlük tarihi ( 1 Mart 2006) ile yasada belirtilen tarih yani 30.1.2006 tarihidir.
Benim düşünceme göre ; Yasadan yararlanacak olan kişiler ise yasanın yürürlük tarihinden önce haklarında icra takibi başlatılmış olanlar ile ihtarname düzenlenmiş olanlar ve her halukarda 30.1.2006 tarihinden önce temerrüde düşenler bu kanundan yararlanabilecektir.
Sayın Kaygısızın atıfta bulundu Karar
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2005/935 K. 2005/7072 T. 26.4.2005
ÖZET : Davacı, davalı bankadan aldığı kredili bankomat kartını kullandığını ve borcunu ödeyemeyerek temerrüde düştüğünü, 4822 sayılı yasadan faydalanma talebinin davalı tarafından kabul edilmediğini ancak borcunu taksitle ödeme talebinin kabul edildiğini ve taksit miktarının da fazla belirlendiğini ileri sürerek 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesine göre ödeme planı çıkarılmasını istemiştir. Davalı banka, davacının borcunun kredili bankomat hesabından kaynaklandığını, bu nedenle 4822 sayılı kanun kapsamına girmediğini bildirmiştir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin biriminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir. Somut olayda davacı 7.4.2003 tarihinde ihtar çekerek 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesine göre taksitlendirme talebinde bulunmuştur. Bu durumda davacının temerrüde düştüğü 19.7.2001 tarihinden başvuru tarihine kadar %50 temerrüt faizi hesaplanmalı, ayrıca davacının başvuru tarihinden önce 6.3.2002, 29.4.2002 ve 14.6.2002 tarihinde yaptığı ödemeler de düşülerek davacının taksitlendirilecek borç miktarı belirlenmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı bankadan aldığı kredili bankomat kartını kullandığını ve borcunu ödeyemeyerek temerrüde düştüğünü, 4822 sayılı yasadan faydalanma talebinin davalı tarafından kabul edilmediğini ancak borcunu taksitle ödeme talebinin kabul edildiğini ve taksit miktarının da fazla belirlendiğini ileri sürerek 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesine göre ödeme planı çıkarılmasını istemiştir.
Davalı, davacıya verilen kartın kredili bankomat kartı olduğunu ve 4822 sayılı yasadan yararlanamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının davalıya 14.3.2003 tarihinde 2.886.727.000 TL. borçlu olduğunun tespiti ile aylık taksitlerin 240.561.000 TL. olarak tespitine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesine göre borcun tespitini istemiştir. 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesinden faydalanabilmek için, her şeyden önce borcun, kredi veren ile kredi kullanan tüketici arasında kredi kartı sözleşmesinin düzenlenmesi ve bu sözleşmeye dayanılarak, verilen kredi kartı ile kredi müşterisinin alışveriş yapması veya nakit para çekmesinden kaynaklanması gerekir. Ayrıca kredi kartını kullanan tüketicinin, bu yasanın yayınlanmasından önce temerrüde düşmesi, ödenmeyen kredi kartı borcu nedeniyle hakkında icra takibi aşamasına gelinmesi veya icra takibi yapılması ve yasanın yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kredi kartı veren kuruluşa yazılı başvurusunun bulunması gerekir.
Yasanın uygulamasında öncelikle temerrüt tarihinin belirlenmesi önemlidir. Kural olarak Borçlar Kanununun 101. maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihi sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşir. Banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamı değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçları, Borçlar Kanunun 101/2. maddesinde öngörülen, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde değildir. Bu nedenle kredi kartı borçlarında temerrüt tarihi bakımından, anılan maddenin uygulanması mümkün değildir. Kredi kartının bu özelliği nedeniyle, borçlunun temerrüdü, banka tarafından akdi ilişkinin sona erdirilip hesap kat edildikten sonra, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmiş ise, bu sürenin biriminden itibaren oluşur. Banka tarafından kredi borçlusuna ihtarname gönderilmemiş ise, kredi borçlusunun gönderilen son hesap ekstresinde belirtilen tarihte istenen asgari miktarı ödememesi nedeniyle, bu tarih itibariyle ödenmeyen kredi kartı borcu icra takibi aşamasına geldiğinden, bankaca hesabın kat edildiği tarih, şayet hesap kat edilmemiş ise, gönderilen son hesap ekstresindeki belirtilen ödeme tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü gerekir. Bu şekilde belirlenecek temerrüt tarihindeki, asıl alacak + akdi faizden oluşan ana alacağa, temerrüt tarihinden bankaya başvuru tarihine kadar yıllık %50 faiz uygulanacaktır. Bu biçimde oluşan toplam alacağa, 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesi icra takibi varsa tahsil harcı, icra masrafları, faizin vergisi ve avukatlık ücretini ortadan kaldırmadığından, asıl alacak ve akdi faizden oluşan ana para alacağına yıllık %50 gecikme faizi uygulandıktan sonra, Banka Sigorta Mevduatı Vergisi uygulanmak, varsa icra takibinde istenen miktarı geçmemek üzere tahsil harcı, icra masrafları, avukatlık ücreti ve faizin Banka Sigorta Vergisini borca ilave etmek, bankaya başvuru tarihine kadar borçlu tarafından yapılan ödemelerinde, Borçlar Kanununun 84. maddesi nazara alınarak ödeme tarihi itibariyle borçtan mahsup edilmeli ve kalan toplam alacak tutarı 12 eşit takside bölünmelidir.
Somut olayda davacı 7.4.2003 tarihinde ihtar çekerek 4822 sayılı yasanın geçici 1. maddesine göre taksitlendirme talebinde bulunmuştur. Bu durumda davacının temerrüde düştüğü 19.7.2001 tarihinden başvuru tarihine kadar %50 temerrüt faizi hesaplanmalı, ayrıca davacının başvuru tarihinden önce 6.3.2002, 29.4.2002 ve 14.6.2002 tarihinde yaptığı ödemeler de düşülerek davacının taksitlendirilecek borç miktarı belirlenmelidir. Mahkemece bu yönler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın taraflar yararına BOZULMASINA, 26.4.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|
Av.Tayfun Eyilik |
Sevgili hukukçular hayal kırıklığına uğradığımı söylemeden edemeyeceğim
|
mirza1980 |
Sayın Tayfun Bey, bu konuyla ilgili değerli çalışmalarınız ve kanunun uygulanmasındaki tereddütlere yönelik hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum. temerrüt kavramı konusunda gerçekten ikilem içersindeyim. kanunda 31/01/2006 tarihine kadar temerrüte düşülmesinden bahsediliyor. daha önce temerrüte düşmenin, yükümlülüklerin vadesinde yerine getirememek olduğunu, kanunda ödenmeme süresiyle ilgili genel bir tanım bulunmadığını ve bankalarda temerrütte düşme tanımının uygulmadan uygulmaya değiştiği şeklinde yalın bir bilgiye sahiptim. bu doğrultuda kasım,aralık,ocak olmak üzere 3 aylık süre zarfında ve daha sonrasında herhangi bir ödemede bulanamadığım için temerrüte düştüğümü düşünerek bankaya yazılı dilikçe ile borçların yapılanması konusunda başvuruda bulundum. ancak banka yetkilileri arayarak adıma düzenlenmiş ihtar yazısı ve icra takibi olmadığını ve yasadan yararlanamayacağımı sözlü olarak belirttiler. daha önce sözlü ihtar almıştım. bunun dışında sadece eksterelerde ödeme yapılmadığına ve kartın kullanıma kapatıldığına dair yazılar yer almaktadır. temerrüte düşme kavramı ile ilgili makalenizi okudum. ancak kendi pozisyonumla ilgili zihnimdeki kavram karmaşası sürmektedir. tanınan süreyi geçirtmek konusunda bankaların yoğun çaba içersinde olduklarını düşündüğümden bankanın sözlü bildirimindeki haklılığı konusunda endişelerim bulunmaktadır. bende sizin gibi bu konunun burada tartışılmasından yanayım çünkü benim gibi düşünen bir çok kişinin yaptığı başvurular red edildikçe bu konuyu referans almak isteyen kişilerin sayısının bir hayi çoğunlukta olacağını düşünmekteyim. katkılarınız için çok teşekkürler. iyi günler |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle,
1) kendisine dönem sonu borcunun ödenmesi için ihtar çekilmiş veya
2) haklarında icra takibi başlatılmış ya da
3) 31.01.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş olan kredi kartı borçluları..."
1) Kendisine 01.03.2006 tarihi itibariyle ihtar çekilmiş ancak henüz tebliğ edilmemiş veya ihtarnamede verilen süre dolmamış...
2) Yine 01.03.2006 tarihi itibariyle haklarında icra takibi başlatılmış ancak ödeme emri borçluya tebliğ edilmemiş veya edilmiş ama takip kesinleşmemiş...
3) 31.03.2006 tarihine kadar temerrüde düşmüş yani ihtarname tebliğ edilmiş (süre verilmişse dolmuş), haklarındaki icra takibi kesinleşmiş olan borçlular...
Sayın meslektaşlarım, hükmü ben bu şekilde yorumluyor ve yasa koyucunun kanundan yararlanabileceklerin kapsamını genişlettiğini düşünüyorum. Sayın Kaygısız'ın atıfta bulunduğu Yargıtay kararındaki gibi temerrüt tarihi karmaşasını önlemek için böyle bir düzenleme yapıldı sanırım, ne var ki bu kez de ayrı bir karmaşa yarattı.
Saygılar.
|
mirza1980 |
Sayın Dilek Hanım, Tayfun Beyin makalesinden anladıklarım ile sizin belirtmiş olduğunuz durum örtüşmektedir. Buna göre diğer şartlar aranmaksızın sadece ihtarın çekilmesi yada icra takibinin başlatılması kanun kapsamına girebilmek için yeterli tutulduğu anlaşılıyor. bu nedenle ilgili banka, kanunun görüşüleceği tarih yaklaştıkça bilinçli olarak üç aylık ödenmeyen borcun yasa kapsamına girmemesi için tarafıma yazılı ihtarda bulunmamıştır. çünkü yasa taslağı çok önceden duyurulduğu için banka bilinçli olarak kanunen beni mağdur durumuna düşürmemiştir. temerrüt hali için borçlar kanununda, herşeyden önce ihtar çekilme şartı bulunmaktadır ve kredi kartı yasası 31/01/2006 tarihine kadar ihtar çekilmiş ise, tebliğ edilsin edilmesin tanınan süre dolsun dolmasın beni temerrüte düşmüş sayarak yasa kapsamına almaktadır. bunu bilen banka, bu tarihe kadar bana yazılı ihtar çekmemiştir.sadece sözlü ihtarda bulunmuştur. herşey belli olduktan sonra şimdi icra takibini başlatacağına dair telefonla bildirmektedir. bankalar bu eylemden kaçınmışlardır. eminimki bu durumda olan bir çok kişi bulunmakta ve bu feryatlar git gide artacaktır. bana gönderilen ekstrelerde uyarı mesajları bulunmaktadır. bunlar ihtar çekilmesi olarak kabul edilirse benim yasa kapsamına girebilmem mümkünleşmektedir. bu konu tartışılırsa bir çok kişinin sorununun çözüleceği kanatindeyim çünkü bankalar dilekçeyi ihtar çekilmediği için kabul etmemektedir. tüketiciyle kediyle oynar gibi oyun oynanmaktadır. |
MEHMETKAYGISIZ |
temerrüt hali çok karmaşık hale geldi.bankalar yargıtay kararlarına uymak istemiyor ama ihtarname şartı ttk ya göre TACİRLER ARASI diye ibare var bence buda dikkat edilmesi gereken husus.çünkü uyarı mektubunu alan inkar etmiyor |
CemilSaçar |
İHTAR MI? İHBAR MI?
Sayın Hukukçu Dostlar,
Ben de kart borçlarımı ödemekte zorlanmaktayım. Nedense bu kart borçlularını herkes harcayıp da ödememiş şeklinde anlıyor. Ödüyoruz, ödedikçe üstüne faiz biniyor, borcumuz hiç bitmiyor.
Benim sorum da aynı: Kanunun ek maddesinde dönem borcunun ödenmesi için İHTAR çekilmiş olanlar diye bir madde var. Temerrüde düşme için ayrı madde var. Temerrüde düşenlere borcun kat edileceğine dair yazı zaten NOTERDEN geliyor.
Kanun maddelerinin mağdurlar lehine yorumlanması gerektiğine göre, kredi kartı borcunu zamanında yatıramayanlara normal posta ile bankadan gelen " ...... borcunuzu ödemediğiniz bu yazımızı aldığınız tarihten itibaren ...... gün içinde ödemeniz" şeklindeki yazıların İHTAR olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum. TTK'da geçen İhtarın Noterden yapılması şartının bu kanunun ek maddesine yorumlanması Bankaların kötü niyetinden herhalde[:(]
Finansbank'a olan borcum için bu kanundan yararlanmak istediğimde gönderilen yazının İHTAR değil İHBAR olduğu söylendi. Yâni vatandaş olarak %18 faizle 18 ay sabit taksitle borcumu kapatmak istiyorum, banka "hayır bana sağmal inek lâzım sürekli akar sağlayacağım" demeye getiriyor sanki. Ödeme gücüm olsa zaten tüm borcumu ödeyip kurtulacağım. Bu kanun da önceki (4822 gibi) prometüre doğmuştur. Kesin çözüm olmamıştır. Kesin çözüm nedir diye soran olursa: "KREDİ KARTI BORÇLUSU İSTERSE KART KULLANMAKTAN VAZ GEÇEBİLİR. BU DURUMDA MEVCUT BORCUNUN NAKDÎ BİREYSEL KREDİLERE UYGULANAN VADELER PARALELİNDE SABİT TAKSİTLERE BÖLÜNMESİNİ TALEP EDEBİLİR" şeklindeki KALICI bir madde tüm tartışmaları, sıkıntıları, intiharları kalıcı olarak önler. Banka faizi gene kendi belirlesin, gerekli görürse teminat-kefil de istesin. Ama ne olur, borcu sabit taksitlere bölsün. Ne büyük belâ bitmeyen kredi kartı borcu, bankalar bir yandan, devlet bir yandan. Bankalara faiz öde, devlete olmayan paran için %20 KKDF+BSMV BORÇ VERGİSİ öde.
Sayın Hukukçular İHTAR konusunda acil bilgi lütfen. |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 13:45:20 |