 |
03/05/2025 Eski forum arşivi bölümü
Hukuksal Tartışmalar
TSK - Yargı |
commodore1tr |
Bu satırın yazarı oldukça önceki bir formda mevcut hükümetin hali hazırdaki KKK dan çekindiğini hiç haz almadığını 30 ağustostan önce birşeyler yapmaya çalışacağını çünkü KKK nın hükümete çok sert çıktığını söylemiş ve hukukçu bazı dostlarla özel konuşmamızda ise hükümet olarak bir şey yapamayacaklarını ama birşeyler yaptırmaya çalışacaklarını belirtmiştim.
Ama benim bile aklıma Yargı ile TSK yı karşıkarşıya getirecek bukadar garip bir senaryo gelmemişti. Düşünmek dahi istememeştim. Gerçi yargının belirli kadamelerinde oluşan bazı durumlar son zamanlarda bazı avukatların enteresan tavırları beni düşündürmedi değil ama hiç bu kadar desteksiz cürete cesaret edebileceklerini sanmamıştım. Altından birşey çıkmayacağı kesin bir olayın ortaya atılmasının bence nedeni aşikarken burada çok garip olan TSK ile yargının cidden büyük yara alacağıdır.
iddianamesinin bir bölümünü okudum okudum okudum gerçekten aslında çokta şaşırdım. Bakınız ne dimişşş 'Mehmet Ali Altındağ#8217;ın Cumhuriyet Savcılığımızda TBMM Araştırma Komisyonunda vermiş olduğu bu ifadeler karşısında halen Genel Kurmay Başkanlığında Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptığı bilinen Yaşar BÜYÜKANIT ile o dönemde komutası altında çalışan bir kısım askeri yetkililer hakkında Suç İşlemek İçin Örgüt Kurmak, Görevi Kötüye Kullanmak ve Sahte Belge Düzenlemek suçlarından, yine 9 kasım 2005 günü Şemdinli ilçesinde meydana gelen patlama olayından sonra Yaşar BÜYÜKANIT#8217;ın olayın faillerinden olan Ali Kaya#8217;ya yönelik açıklamaları nedeniyle Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs suçundan soruşturma evrakı Genel Kurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderilmek üzere tefrik edilerek (ayrılarak) soruşturma defterimizin 2006/152 sırasına kaydı yapılmıştır'
Ben artık tanıdıklarımdan da inandım ki hukukçularımızın Türkçesi gerçekten çok bozuk Türkçeyi bilmiyorlar Hukuk fakültelerinde gizli bir ders mi var diye cidden merak etmeye başladım. Türkçeyi katletme ve bozuk türkçe kullanma diye. İmla gramer sıfır. anlam muallakta kurallı başlayan cümle devrik bitiyor. Türkçe kullanmasını bilmeyen cumhuriyet savcısı mı olur ..
Hadi diyelik ki yeni yeni Türkçeyi öğrendi. BU kadar üst düzey bir komutan hakkında böyle mi yazı yazılır? Hiç mi usul erkan bilinmez devlet protokolu diye bir olay vardır herkese makamı ve rütbesi ile hitap edilir Bu iddanameyi hazırlayan savcının bundan damı haberi yoktur? KARA KUVVETLERİ KOMUTANI ORGENERAL SAYIN... diye cümlelerine başlaması etik ve usul gereğidir. Suçluluğu isbat edilene kadar bu kişi orgeneraldir ve kara kuvvetleri komutanıdır. Bir cumhuriyet savcısı KKK ile görüşebilmek için özel randevu almakta ve belirli bir gün belirli bir an görüşebilmektedir. Erkeklerin deyimi ile KKK senin asker arkadaşınmıdır de böyle düzeyi belli olmayan hitap şekli kullanırsın? Yoksa bu savcılığğın kendini büyük görme gösterme arzusumudur ?
Bir işadamının ifadesi ile böyle suçlamalar nasıl yapılabilir ? 1996-97 ye kadar geriye gidip ciddi bir delil tanık olmadan ne cürettir aklım almadı gitti...
Ama şunu yazayım ki Van rektörü olayında olduğu gibi bu olayın sonunda da yargı çok büyük yara alacak ve zaten sarsılmakta olan güven iyice sarsılmaya başlayacaktır. Bu savcının yaptığı bence hukukun temeline bomba koymaktan öteye bir durum değildir.... |
commodore1tr |
Bir avukat arkadaşımız da suç duyurusunda bulunmuş... Buyrun
İzmir'de avukat Tarcan Ülük, Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianameyi hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkında, #8216;görev ihmali, görevi kötüye kullanma, Türk Silahlı Kuvvetleri manevi şahsına hareket#8217; gerekçeleriyle savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Avukat Ülük, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Astsubay Ali Kaya için söylediği #8220;Ben o astsubayı tanıyorum. Benim karagahımda çalışmıştı. Onu (bombalamayı) yapacak biri olduğunu zannetmiyorum#8221; sözlerini tekrarlayarak, kendisini ihbar ettiğini söyledi.
DYP İl Başkanlığı'na daha önce iki kez aday olup kaybeden, yeniden kongreye hazırlanan İzmirli Avukat Tarcan Ülük, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı suçlayan Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu. İddianamenin provakatatif siyasi sonuçlarının gözardı edilmesinin mümkün olmadığını savunan Ülük şunları söyledi:
#8220;Hükümetin iç güvenlik, terör ve dış politikada sergilediği, kamuoyunun kabul görmediği hatalı siyasete karşı, haklı ve doğru eleştirileri ortaya koyan Kara Kuvvetleri Komutanı'nın şahsında, Türk ordusunun genel bakışına karşı bir kamuoyu yaratılmasıyla ilgili iddianame olduğu tespiti vardır. Buna biz de katılıyoruz. Van Yüzüncü Yıl Rektörü ile ilgili soruşturmayı da yapan bu medyatik savcının, genel kamuoyunda hükümetin tetikçisi bir savcı olarak tanımlanması, savcı açısından çok büyük bir zuldür. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, #8216;kendisine savcı Sarıkaya ile ilgili gelmiş bir talep olmadığını#8217; belirtmiştir. Adalet Bakanı'nın görevi, kendisine talep gelmesini beklemek değil. Madem kendisine gelmiş bir talep yok, şimdi biz bu talepte bulunuyoruz. Savcının bulunduğu mevkideki durumundan dolayı tedbiren görevinden, işinden el çektirilmesini de talep ediyoruz ve ihbar mektubu sunuyoruz.#8221;
KENDİSİNİ İHBAR ETTİ
Savcı Sarıkaya'ya da kendisini ihbar ettiğini açıklayan Avukat Ülük, #8220;Ben de Büyükanıt'ın, yargılanmakta olan astsubay ile ilgili sözlerini aynen tekrarlıyorum. Bir kişinin mesleğindeki durumu ile ilgili tespitin, onun yargılanmasına müdahele anlamını çıkartabilmek hukuki bir kara mizahtan öteye gidemez. Savcıya da sesleniyorum, derhal bizim için de dava açsın. Biz de sanık sıfatıyla sanıklara bahşedilen tüm ayrıcalıkları sonuna kadar kullanarak, savcıya hukuki yanıtlarımızı sunalım#8221; diye konuştu.
#8216;İDDİANEMEDE TERÖRİSTLER NEREDE?#8217;
Avukat Ülük, Savcı Sarıkaya'nın iddianamede terörist olarak nitelendirdiği kişilere, olaylara yer vermediğini öne sürerek şöyle konuştu:
#8220;Televizyonlarda, adı bayrak olan bez parçası arkasına düşmüş yüzlerce terörist, Türkiye Cumhuriyeti'ne, bayrağına hakaret etmiştir. Atatürk'ün büstünü söküp, yaktıkları aracın üstüne getirmişlerdir. Çekilen fotoğlardan bu şahısların kimlikleri bellidir. Bunların yaptıkları suç değil midir? Bunlar yargının önüne çıkarılmış mıdır ki, bu konuda mücadelenin en başındaki Yaşar Büyükanıt ile ilgili bir iddianame hazırlanmış?#8221;
|
Av.Ragıp Atay |
Hedef; etnik temizlik bahanesiyle referandum mu!
guler.komurcu@aksam.com.tr
gulerkomurcu@superonline.com
Gündemin birinci maddesi; Orgeneral Yaşar Büyükanıt#8217;a dair misket bombası niteliğindeki iddialar. Dün çok sayıda uzmanla konuştum, şimdi kem küm etmeden kimsenin dillendirmediği perde arkasını ve kayda değer kritik analizlerin özetini sizlere sunacağım ey yakın geleceği tehlikede olan okur... Konuştuğum uzmanların genel yorumlarına Prof. Hasan Ünal#8217;ın dikkat çekici projeksiyonunu da ekledim, buyrun, okuyoruz;
#8217;Kamuoyunda şahin duruşuyla tanınan Komutan Yaşar Büyükanıt#8217;ın ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı#8217;na getirilmesini engelleme çabalarına malum birilerince sürat kazandırılmaya başlanmıştır ancak perde arkasındakiler bu kadar kolay izah edilemez.
Sayın Büyükanıt#8217;ın üzerinden başlatılan bu tartışmalarla aslında Güneydoğu#8217;da askerimizin genel etkisi yok edilmek istenmektedir.
Güneydoğu#8217;daki malum dış destekli ayrılıkçı harekatın siyasallaşması için askerin etkisinin kırılması ana hedeftir.
#8216;Askerin etkisi kırılmadan Barzani merkezli siyasi etki-ayrılıkçı planlar belirleyici olamaz#8217; tezi birilerinin ana amacıdır, hepsi bu.
Peki o halde, Türkiye#8217;nin bölünmez bütünlüğü ve de elbette buna bağlı olarak askerin etkisi nasıl kırılacak? Buyrun, şu anda görmek üzere olduğumuz gibi, şaibeler, iddialar ve devletin kendi kurumları arasında çelişki yaratan söylemler-hareketlerle.
Etnik kışkırtmaların kaşınması suretiyle, Türkçü-Kürtçü milliyetçiliğin provoke edilerek, sivil itaatsizlik sağlanıp, devletin resmi görevlileriyle bölge halkının karşı karşıya getirilmesi derken ardından da Güneydoğu#8217;da askerimizin otoritesini yok edip-askeri-polisi uzaklaştırmak...
Bir sonraki adımda ise bazı #8216;meşru belediyeler-mahalli yönetimleri#8217; daha da etkin hale getirip-söz sahibi yaparak, Güneydoğu#8217;da #8216;etnik temizlik#8217; yapıldığı gerekçesiyle tıpkı Kosova veya Bosna modelinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler#8217;i devreye sokup, BM#8217;ye davetiye çıkararak, Güneydoğu#8217;da #8216;güvenli bölge oluşturma#8217; operasyonu başlatılmış durumdadır.
Operasyonun finalinde ise Güneydoğu#8217;da referandum yolunu açıp, bölgenin #8216;özerk-federe yapıya#8217; dönüştürülmesi amacı vardır. Tüm bunlar elbette dış merkezli plandır, düğmesine basılan bu operasyon kamuoyunun gözünden kaçırılıp-şekillendirilmektedir, bizlerin acilen kontr-karşı politika geliştirmesi zorunludur.
Tekrar vurgu yapalım, bir defa daha aynı yere dikkat çekelim, bir daha okuyoruz;
#8216;Önce Güneydoğu#8217;da askeri etkisiz hale getirip sonra da; Güneydoğu#8217;daki kimi! -meşru belediyeler-mahalli yönetimleri- daha da etkin hale getirip-söz sahibi yaparak, Güneydoğu#8217;da #8216;etnik temizlik#8217; yapıldığı gerekçesiyle tıpkı Kosova veya Bosna modelinde olduğu gibi Birleşmiş Milletler#8217;i devreye sokup, BM#8217;ye davetiye çıkararak, Güneydoğu#8217;da #8216;güvenli bölge oluşturma#8217; operasyonu başlatılmış durumdadır. Operasyonun finalinde ise Güneydoğu#8217;da referandum yolunu açıp, bölgenin #8216;özerk-federe yapıya#8217; dönüştürülmesi planı vardır.#8216;
Evet, son derece hayati değerlendirmeler bunlar, peki siz-biz vatandaş kimliğimizle acil durumda, camı kırıp-alarm düğmesine nasıl basabiliriz, ne yapabiliriz? Cevap aslında hepimizce malum, #8216;hepimiz derhal aksiyonel olmak, sivil demokratik harekat başlatıp eşanlı olarak da mevcut milli siyasi oluşumları-muhalefeti güçlendirerek, bu malum bölücü dış planlara karşı sert duruş sergilemeliyiz#8217; efendim. Bana sakın -kim ardına düşeceğimiz, hangi oluşum-hangi siyasi lider- demeyin, seçme şansımız yok, sorunumuz zaten hâlâ arayışta-belirsiz olmamız, diğer tarafta atı alan Diyarbakır#8217;ı geçmiş durumda...
Siyasetin temiz-değerli beyinlerinden Sayın Tantan#8217;ın da dünkü sohbetimizde belirttiği üzere zamanımız kalmadı çünkü, gelişmeler, ülkemizin, Türkiye#8217;nin çok tehlikeli bir süreçte, çöküş sürecine doğru hızla ilerletilmek istendiğini gösteriyor. Aynı şekilde Baykal#8217;ın dünkü açıklamaları da son derece önemlidir; Baykal, #8216;olay, rejim meselesi haline geldi, şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri#8217;ne müdahale edilmek isteniyor. Türkiye#8217;nin en temel kurumları sallanmaya çalışılıyor. #8216;Silahlı kuvvetlerimize sahip çıkalım#8217; çağrısı yapıyor.
Başbakanımız da kendi ifadesiyle -gelişmeleri gazetelerden izlemeye- devam ediyor. Ya siz ey okur, siz ne haldesiniz?
|
commodore1tr |
Bakınız bir gazete ne yazmış gelde şaşırma ...
Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturma açmasına hukukçulardan tam destek geldi. Hukukçulara göre, Savcının Büyükanıt hakkında soruşturma açabilmesi için 'Genelkurmay Başkanlığı'ndan izin istemesine gerek yok'. Genelkurmay Başkanlığı'nın Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'na savcı ile ilgili yapacağı suç duyurusu ise, 'yargıya müdahale' durumunda.
Kırkkale Üniversitesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Yrd. Doç. Adnan Küçük, işin içinde Genelkurmay 2. Başkanı ve geleceğin Genelkurmay Başkanı olduğu için işlerin değiştiğini belirterek, 'Bir asker hakkında iddianame düzenlenmiş olsaydı mesele bu kadar büyümezdi. Meselenin boyutu hukukiden ziyade farklıdır' dedi. Büyükanıt'ın sözleri ile bir yurttaşın sözlerinin yargı üzerindeki tesirinin aynı olamayacağını, bu tür sözlerin yetkililerce söylenmesi halinde yönlendiriciliğin ortaya çıkacağını ifade eden Küçük, 'Büyükanıt'ın sözleri normal bir kişinin sözü ile eşdüzeyli tutulamaz. Yargının üzerinde herkesin etkileme davranışları var, herkes hesap yapıyor' diye konuştu. Genelkurmay Başkanlığı'nın Hakim ve Savcılar Üst Kurulu'na Savcı Sarıkaya ile ilgili suç duyurusu ihtimalini de değerlendiren Küçük, 'Böyle bir şeyin gündeme gelmesi yargı bağımsızlığının ortadan kalkması demek olur. Bu yargının iflası demek. Kanuna aykırı olsa bile, ki henüz böyle bir şey ortaya çıkmış değil, kimse suç duyurusu hakkına sahip değildir' şeklinde konuştu.
Soruşturma iznine gerek yok
Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Levent Korkut da, suç sayılan fiili övme şeklinde isnat edilen suçlamanın askeri ceza alanı dışında olduğunu, bu yüzden soruşturma için Genelkurmay'dan izne gerek olmadığını söyledi.
Türkiye'nin askerlerin yargılanmasına pek alışık olmadığını kaydeden Korkut, 'Savcının davayı açabilmesi gerekir. Davayı açması, o kişinin suçlu konumunda olduğunu göstermez. Dava aşamasında kişi sanık konumundadır. Çok normal bir süreç. Herkes için olabilir. Olayla ilgili basın açıklaması yapmış. Savcı öyle bir kanaate sahip.
Araştırmış, böyle bir şey iddia ediyor. Bunu yapabilmesi lazım' dedi. Geçmişte Adana Savcısı Sacit Kayasu'nun Kenan Evren hakkında dava açtığı için görevden alındığını hatırlatan Korkut, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun Genelkurmay'ın talebi doğrultusunda karar vermesi halinde ortaya çıkacak tablonun yargı için kötü performans anlamına geleceğini vurguladı. Korkut, Türkiye'de bürokratları koruyan yasalar olduğunu, ancak bürokratları koruyan dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söyledi.
Demiş yani bazı hukukçular böyle fetfa vermiş.
Kırkkale Üniversitesi Anayasa Hukuku öğretim üyesi Yrd. Doç. Adnan Küçük ise gerçekten pes ki pess a güzel kardeşim sallamadan önce bir neyin ne olduğunu öğrensene bu kişinin ne biçim bir mantığı var. Askerlikte yapmamış.. Birkere Orgeneral Yaşar Büyükanıt genelkurmay 2. başkanı değil... Kara kuvvetleri komutanı bu birrr genel kurmay 2. başkanı genel kurmay başkanı olamaz bu ikiiiii ( 2. madde kanun gereği ) Genelkurmay başkanı olmanın tek yolu kuvvet komutanlığı yapmaktan geçer... E muhterem sen daha kim kim bilmiyorsun temel kavramlardan haberin yok olayın derinliğini kavrayamamışsın ne desteği verip kendini rezil edersin Kaldıki nasıl bir mantıktırki canı sıkılan savcı çok üst düzey bir askeri yetkiliye ki bu geleceğin genelkurmay başkanıdır ve siyasi otoriteyi tek etkileyen kişidir şuanda askeri kanatta ve başbakan bunu yemek isterken sen çıkacaksın istediğin gibi sallayacaksın desteksiz herhangi bir şey olmayacak ama en güvenilir kurum bu ne amaca hizmet ettiği belli savcı hakkında suç duyrusunda bulunursa yargıya müdahale olacak olmaz.... Hadi canım sende..... hukuktan bi haber anayasacı.... |
scorpionab |
Arkadaşlar şöyle biraz çevremize ve kendimize bakalım. Siyasi görüşlerin tamamı daha mutlu ve refah içinde yaşama yollarını bulmaya hizmet için bizler tarafından geliştirildi, benimsendi. Ancak biz ne yaptık sol görüşlü vatanını milletini seven insan olacağımıza sol görüşlü teröristler olduk, Milliyetçiyiz derken faşist olduk, içimize ipe sapa gelmez yağmacı ve çapulcuları aldık, Laik bir ülkemiz varken önce dinsiz yapmaya çalıştık olmadı islam cumhuriyeti yapmaya çalıştık, şimdi sormak isterim BİZLER NEDEN HEP UÇTA OLDUK? BİZİ KİMLER KULLANDI ? Artık çok geç kim olduğunu araştırmak için. (Zaten gerek te kalmadı.) Şimdi toparlanmak ve birbirimize sarılmak vaktidir. Sağ, Sol farketmez Alevi, Sünni farketmez Laz, Kürt farketmez.
Gelmeyelim artık oyunlara LÜTFEN.
Tüm Ülkemi ve Milletimi Saygıyla Selamlarım... |
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Terfi etmesi tehlikeli olan kişi kim?
Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın Şemdinli iddianamesi, Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt hakkında da soruşturma açılmasını istiyor. Sarıkaya, Büyükanıt hakkında soruşturma açmaya yetkili olmadığı için dosyayı Genelkurmay Askeri Savcılığı'na kararla gönderiyor:
"Mehmet Ali Altındağ'ın Cumhuriyet savcılığımızda, TBMM Araştırma Komisyonu'na vermiş olduğu bu ifadeler karşısında, Genelkurmay Başkanlığı'nda Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptığı bilinen Yaşar Büyükanıt ile o dönemde komutası altında çalışan bir kısım askeri yetkililer hakkında suç işlemek için örgüt kurmak, görevi kötüye kullanmak ve sahte belge düzenlemek suçlarından, yine 9.11.2006 günü Şemdinli ilçesinde meydana gelen olaylardan sonra Yaşar Büyükanıt'ın olayın faillerinden olan Ali Kaya'ya yönelik açıklamaları nedeniyle Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs suçundan soruşturma evrakı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderilmek üzere tefrik edilerek soruşturma defterimizin....sırasında kaydı yapılmıştır."
"Kan ve gözyaşı"
Savcı, Diyarbakırlı işadamı Altındağ'ın ifadelerini yeterli görmüş ve "Genelkurmay'da Kara Kuvvetleri Komutanı olarak görev yaptığı bilinen Yaşar Büyükanıt" hakkında soruşturma evrakını askeri savcılığa göndermeye karar vermiş.
Savcı Sarıkaya'nın iddianamesi sadece Şemdinli'deki olayla sınırlı değil. Çok "derin" analizler içeriyor. Savcı, ortaya bir "insanlık tarihi, demokrasi ve devlet" felsefesi koyduğu gibi, "terör, PKK terörü, terörle mücadele ve ekonomik farklılık" analizlerini yansıttıktan sonra, "hassasiyet ve kaygısı"nı da şöyle dile getiriyor:
"Kan ve gözyaşı üzerinden politika üreten ve menfaatlerini temin için devletin bütün mekanizmalarını kullanmaktan çekinmeyen güçlerin birtakım üst makamlara gelmesi halinde ise devletin bekası için son derece tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir. Kendi ideolojik mantığı içerisinde makul sebeplerini zaten hazırlayan bu grup menfaatleri icabı kendilerini uluslararası güç odaklarına pazarlamaktan çekinmez.
Gerçekte ne olup bittiğini bilen ve sesi çok çıkan bu grup medyanın da etkisi ile kamuoyunda 'kahraman' olarak algılanan ve aşağıda ise bunların tetikçiliğini yapan birtakım kişiler devletin bekasına hizmet ettikleri düşüncesindedirler..."
Yanıt açık değil
Savcı Sarıkaya'nın "kan ve gözyaşı üzerinden politika üreten, menfaati için devleti kullanmaktan çekinmeyen güçlerin birtakım üst makamlara gelmesi"nin devletin bekası için tehlike oluşturacağını düşündüğü isimler kim veya kimler sorusu akla geliyor ama iddianame bu sorunun yanıtını açık biçimde vermiyor.
Acaba, suç işlemek için gizli örgüt kurmak, görevi kötüye kullanmak, sahte belge düzenlemek suçlarından askeri savcılığa havale ettiği Org. Yaşar Büyükanıt'ın daha üst bir makam olan Genelkurmay Başkanlığı'na gelmesi hali mi irdeleniyor sorusu da kafalara takılıyor ama iddianamede bu sorunun açık bir yanıtı yok.
Herhalde yargı sürecinde birçok sorunun yanıtı ortaya çıkacaktır.
Yine her durumda, Savcı Sarıkaya'nın iddianamesi, "insanlık, felsefe, demokrasi, devlet aygıtı, ekonomi, yönetim, terör ve terörle mücadele, uluslararası ilişkiler"le ilgilenenlerin ve o arada üniversitelerin okumaları gereken bir "derin" belge...
Fikret Bila
Milliyet |
commodore1tr |
Önce buyurun iddianame okuyun bakalım sonra yazarım.
[url="https://www.hukuki.net/makale/semdinli_iddianame.pdf"]IDDIANAME[/url] |
commodore1tr |
Okudunuz mu bilmiyorum ama şimdi burada gerek iddianamade gerekse genel yapıda iki üç olay çok dikkat çekici
Ben Fırat abiye bir ara demiştim çok garip şeyler olacak şaşıracağız diye özellikle bu taraflarda olacak demiştim ama bir hukukçudan böyle abuk vede sabuk bir darbe beklemiyordum.
Şimdi olayın bir boyutuna bakalım TSK hükümet boyutunabu satırların yazarı ilk yazısında bunun içinde hükümetin parmağı olduğunu söylemişti ama gerek hükümet gerek medya ilk günler reddetmesine karşın gelinen noktadaiddianamenin 21 net sayfası ve bazı diğer yerlerde de değinmelerle toplamda 29 sayfası basına ve heryere gizli TBMM'de kurulan Şemdinli Komisyonu raporundan alınma işin garibi bunu savcıya verende AKP milletvekili... hiç ilgileri yok..
Savcı iddianamesini Mehmet Ali Altındağ isimli birisine dayandırıyor. Ne admmış ha demekten başka denecek laf yok. Bu muhterem zat ise Diyarbakır'da gazete çıkarıyor, şimdi Kürtçe yayına geçmek üzere olan televizyonu var ve aynı zamanda müteahhitlik yapıyor. Devletten iş alıyor. Şimdi bu zat ifadesinde diyor ki (okuduysanız ) :
"...Aynen böyle güldü, sırıttı. Mehmet Ali Bey memlekette iblis çok dedi...
-Kim dedi bunu?
-Paşa söyledi.
-Hangi Paşa, Yaşar Büyükanıt Paşa mı söyledi?
-Heee, Yaşar Büyükanıt ya. Ben 20 seneden beri Milli Savunma ihalelerini yapan bir firmayım. Birdenbire beni sakıncalı gördüler yaa. Paşa bunu da söyledi... Bu kelimeyi şey etti."
Paşa Diyarbakır'da bunun tekerine çomak sokmuş. Adam yakınıyor. Sonra bu zevatın ifadelerinden yola çıkarak Büyükanıt paşa dahil bir sürü kişiyi suçluyor.
Gelelim daha tehlikeli bir boyuta hem de en tehlikelisine : Şimdi savcı diyor ki.. Kan ve gözyaşı üzerinden politika üreten ve menfaatlerini temin için devletin bütün mekanizmalarını kullanmaktan çekinmeyen güçlerin birtakım üst makamlara gelmesi halinde ise devletin bekası için son derece tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir. Kendi ideolojik mantığı içerisinde makul sebeplerini zaten hazırlayan bu grup menfaatleri icabı kendilerini uluslararası güç odaklarına pazarlamaktan çekinmez.
Gerçekte ne olup bittiğini bilen ve sesi çok çıkan bu grup medyanın da etkisi ile kamuoyunda 'kahraman' olarak algılanan ve aşağıda ise bunların tetikçiliğini yapan birtakım kişiler devletin bekasına hizmet ettikleri düşüncesindedirler..." Bu ne demektir ? Aslında oralarda olay filan yok TSK kendi kendine (GAFFAR OKAN KOMİSER DAHİL) sivil asker öldüren bir çeteleşme yapmışlar sözde kahramanlar bunlar demeye getiriyor. Bir anlamda Aptullah öcalan ın suçsuz olduğunu bile söylemeye çalışıyor ama diyemiyor tam. Aslında biraz daha incelese belki o saçma kişinin de TSK mensubu olduğunu söyleyebilecek kadar aymaz bir savcı. Şimdi bahar geliyor oralar gene hareketlenir TSK nın yapacağı tüm operasyonlar bu aymazlık yüzünden hep bir şüphe ve sabıka altında kalacak bazı kişiler ve batı dünyası tarafından
hep bu ifade önümüze konacak SABIKALI TSK olacak... Bundan Türkiye inanılmaz yaralar alacak
Şimdi kısaca olay bir delinin kuyuya attığı taş değildir. TSK da ki hükümetçe korkulan ve istenmeyen bir ORGENERALİN önünü kesme çalışmasının ötesinde zararlıdır. Apturrahman dilipak kalbikaranın yazdığı gibi 'bu paşa görevden alınmalı yargılanmalı ' değil TSK ile oynayanlar yargılanmalı ve tüm dünyaya bunun bir hata olduğu çok açık anlatılmalıdır. Yoksa kapkara bir hükümetimiz olduğu gibi
özellikle doğuda kapkara günlerin bizi beklediğini söylemek kehanet değildir....
|
commodore1tr |
Van savcısının iddianamesi ile Kara Kuvvetleri Komutanına karşı ortaya
atılan iddialar üzerine iktidar partisi lideri başbakan Erdoğan "panik"
içinde davranmaya başladı. Erdoğan, yaptığı bütün konuşmalarda "bu ordu ile yargı arasında bir mesele, AKP'nin en ufak bir dahli yok" mesajını vermeye çalışıyor. Oysa bu doğru değil. Doğru olmadığını ortaya çıkan bilgiler de gösteriyor. Esasen AKP milletvekillerinin tavırları ve açıklamaları da AKP'nin savcının ve iddianamesinin yanında yer
aldığı, bu iddianameden sevinç duyduğu anlaşılıyor. Orduyu yıpratan her şey sanki iktidar partisini sevindiriyor.
Bunun nedeni AKP'nin Türk ordusunu bu devletin bir kurumu değil, kendi
siyasal rakibi olarak görmesi. Ve rakibinin yıpranması, rakibinin temsil
ettiği değerlerin ve politikaların yıpranmasını AKP'nin güçlenmesi olarak
görüyor. Türkiye şimdiye değin bir çok kötü iktidar yaşamıştı ancak bu
kadar kötüsü hiç olmamıştı. AKP, Türk ordusunu Kıbrıs politikasını değiştirerek hedeflemeye başlamıştı. Türk ordusu ile AKP arasındaki bilek güreşini o zaman AKP kazanmıştı. AKP'nin o günden bugüne değin
Türk Silahlı Kuvvetleri karşısındaki "ilerlemeleri" devam etti. Ulaşılan aşamada artık politikalar değil, bizzat kurumun hedef alınması döneminin başladığını gösteriyor. Kara Kuvvetleri Komutanının isminin
iddianameye girmesini sağlayan TBMM Araştırma Komisyonu tutanağında Diyarbakırlı işadamı Mehmet Ali Altındağ'ın ileri sürdüğü iddialar. Mehmet Ali Altındağ'ı komisyona davet eden ise AKP Diyarbakır milletvekili ve Altındağ'ın eski avukatı Cavit Torun. Torun bunu inkar etse de daha sonra tutanaklar açıklandığında Torun'un doğru söylemediği ortaya çıkıyor (Milliyet 10 Mart 2006, Tutanak Torun'u yalanladı). Bu tutanakları savcının isteği üzerine komisyonun üyelerine bilgi vermeden savcıya yollayan yine AKP milletvekili Musa Sıvacıoğlu. Cemil Çiçek'in iyi niyetli girişimleri sonucu hiç değiştirmiyor. Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin Büyük Ortadoğu Projesine olumsuz baktığını herkes
biliyor. Oysa Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi Büyük Orta DoğuProjesi'nin eşbaşkanı olarak ilan ediyor. AKP ile TSK arasındaki en temel ihtilaf BOP
ve yan ürünlerinden kaynaklanıyor. Ancak TSK'nın Avrupa Birliği karşısında etkisiz ve belirsiz politikası, AB arkasında sığınan AKP'ye TSK karşısında büyük bir girişim üstünlüğü sağlıyor. AKP duvarın arkasından çıkıp, TSK'ya bir yumruk atan ve sonra tekrar Avrupa Birliği duvarının arkasına sığınan bir boksöre benziyor.
Bu oyun bir süre daha devam edecek. Türkiye önümüzdeki ayları çok sıcak bir şekilde geçirecek. Terör örgütü 15 Şubattan bu yana gittikçe artan bir tempo ile eylem sürecini başlattı. Artık futbol maçları da örgütün kullandığı alanlardan birisi haline geldi. Konya-Diyarbakır maçı ve Mardin-Bursa maçı sonrasında çıkan olaylar basit futbol kavgaları değil, örgütün tezgahları idi. İzmir'de polis lojmanlarına bombalı saldırı,
Batman'da dört polisin şehit edilmesi, Van'da bombalı saldırı, Şırnak'ta 2 şehit, üç yaralıya mal olan saldırı Nevruz'un habercisi.
Nevruz ile birlikte PKK Güneydoğu Anadolu'da kentlerde ve kırsalda yeni
bir saldırı dalgası başlatacak. 1993'den bu yana PKK ilk kez bu yıl terörist
unsurları kışın Kuzey Irak'a götürmedi. İlkbahardabüyük bir saldırı
ile karşı karşıya kalacak Türkiye. Örgüt, 1992'de Şırnak'ta yaptığı gibi
kent içi ve kent dışından yapacağı saldırılar ile kent merkezlerine hakim
olmaya çalışacak. İşte bu süreçte Türkiye'de savcılar, "kan ve gözyaşı
üzerinden politika üreten, menfaati için devleti kullanmaktan çekinmeyen güçlerin bir takım üst makamlara gelmesi devletin bekası için tehlike oluşturacaktır" diye iddianame yazabiliyor, iktidar partisi
milletvekilleri para kaynaklarıkesildiği için konuşan bir "iş adamının" büyük iddialarını gündeme taşıyabiliyorlar. Böyle bir süreçte Türkiye
çatışmanın belkemiğini oluşturacak olan Kara Kuvvetleri komutanını
yargılamayı iktidar milletvekilleri sayesinde tartışabiliyor.
Recep Tayip Erdoğan başbakan olduktan iki gün sonra "Erdoğan, Türkiye için ulusal güvenlik risk faktörüdür" demiştim.( yazımı bulamadım ama anımsıyorum buna benzer kelamımı) Her geçen gün açık açık meydana çıkmıyor mu öyle olduğu? Son söz: Kanla yıkanan bir ordu ile oynamak tehlikelidir. Arkasında kim olur ise olsunveya kimin arkasına sığınır ise sığınsın, böyle tehlikeli bir oyunu oynayanlar bir gün
bedelini çok ama çok pahalı öderler. Atatürk ne diyor: "Söz konusu vatan olunca gerisi teferruattır."
|
Av.Dilek Kuzulu Yüksel |
Van Cumhuriyet Savcılığı'na verdiği ifadede Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ı suçlamakla adı gündeme gelen Diyarbakırlı işadamı Mehmet Ali Altındağ'ın, hakkında açılan tazminat davasında kendini asgari ücretle çalışan işçi olarak gösterdiği ortaya çıktı.
Milyonlarca YTL'lik ihaleler almakla tanınan İntim İnşaat Şirketi'nin sahibi Diyarbakırlı işadamı Mehmet Ali Altındağ ile ilgili Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki bir tazminat davasında mahkemenin talebi üzerine 26 Nisan 1999'da Emniyet Müdürlüğü mal varlığı araştırması yaptı. Emniyet Müdürlüğü'nün yaptığı sosyal ekonomik durum tespitinde, Mehmet Ali Altındağ'ın Diyarbakır Söz Gazetesi ve Söz Televizyonu, Altındağ İthalat İhracaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, İntim Hazır Beton Tesisleri'nin sahibi olduğu belirtilerek, "Adı geçenin Doğu ve Güneydoğu'nun ileri gelen zengin kişilerinden sayıldığı yapılan tahkikattan anlaşılmıştır'' denildi.
Altındağ, bundan 1 yıl sonra bir başka tazminat davasıyla ilgili polise farklı bilgiler verirken kendini asgari ücretle çalışan bir işçi gösterip mahkemeye yalan beyanda bulundu. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen tazminat davasıyla ilgili 23 Haziran 2000 tarihinde yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasında, Mehmet Ali Altındağ'ın imzasının da bulunduğu polis tutanaklarına geçen bilgiler şöyle sıralanıyor:
Ortaokul mezunu olduğu, gazetecilik yaptığı (Köşe yazarı), 112 milyon TL (112 YTL) asgari ücretle çalışır. (Aylık geliri), oğluna ait dairede ikamet eder kira ödemiyor. Üzerine kayıtlı menkul ve gayrı menkul olmadığı, bakmakla yükümlü olduğu eşinden başka kimsenin olmadığı tarafımızca yapılan araştırmada tespit edilmiş olup, tutulan işbu tutanak imza altına alındı.'' Mehmet Ali Altındağ hakkında Diyarbakır Adliyesi'nde 'Atatürk'e hakaret, basın ve yayın yoluyla hakaret, halkı kin ve düşmanlığa tahrik, kamu kurumunu dolandırmak'gibi suçlardan 30'dan fazla dava bulunduğu ve bu davaların büyük çoğunluğunun 4 bin 616 sayılı Şartla Salıverme ve Cezaların Ertelenmesine İlişkin Yasa uyarınca ortadan kaldırıldığı bildirildi.
Altındağ, 24 Mayıs 2005 tarihinde ise Diyarbakır İş Mahkemesi hakimi Havva Özbay'a hakaret ettiği gerekçesiyle 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 10 bin YTL tazminat ödemeye mahkum oldu, ancak adına kayıtlı mal varlığı bulunmadığı için tahsilat yapılamadı.
Milliyet
*******
Yorumsuz... |
commodore1tr |
Genelkurmay'dan Şemdinli iddianamesi için sert açıklama: Vahim bir hukuki hata işlenmiştir. Savcı yetkilerini aştı. Telkin altında kalarak bariz hata yaptı.
Genelkurmay Başkanlığı, Şemdinli iddianamesinde adı geçen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verdi. Genelkurmay'ın açıklaması şöyle:
1. Kamuoyunda Şemdinli İddianamesi olarak bilinen konuda Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iki adet dosya 13 Mart 2006 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına ulaştırılmıştır.
2. Genelkurmay Başkanlığının 8 Mart 2006 tarihinde yaptığı teknik açıklamada belirtilen yasal mevzuat çerçevesinde anılan iki dosyadaki iddia, ihbar, şikayet ve değerlendirmeler incelenmiş ve aşağıdaki sonuçlara varılmıştır.
a. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs olduğu iddia edilen ve kamuoyu tarafından çok iyi bilinen ifadenin, hüküm kurmak amacıyla kasıtlı olarak sadece bir bölümünün dikkate alındığı görülmüştür. İfadenin tamamı dikkate alındığında hükmün ön gördüğü kastın olmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
b. İddianamede yer alan ve Cumhuriyet Savcısı tarafından çete kurma fiili olarak bahsedilen bir diğer suçlama ile ilgili olarak halihazırda askeri yargıda devam etmekte olan bir hazırlık soruşturması olmasına rağmen, aynı konuda ve aynı şahıs tarafından verilen yeni ifadelere itibar edilerek, hiçbir maddi delil ve bulguya dayanmaksızın bir yüksek rütbeli komutan adının da aynı suçlamalara yeni bir olay gibi dahil edilmesi, hukukun etik kurallarının dışına çıkıldığını göstermiştir.
c. Dosyada yer alan ihbar mektubunda imzası dahi olmayan ve vermiş olduğu adresin sahte olduğunu mülki makamların resmi yazısı ile teyit ettirmiş olduğumuz bir şahsın hiçbir somut delile dayanmayan hayali iddiaları üzerine Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı mensupları hakkında görevi kötüye kullanma, rüşvet ve kaçakçılık gibi çok ağır suçlamalar yapılarak vahim bir hukuki hata işlenmiştir.
ç. Jandarmanın mülki görevleri kapsamında olduğu yasalarda açık bir şekilde ifade edilmiş olmasına rağmen önleyici kolluk faaliyeti için istihbarat temini amacıyla yapılan bir görevlendirme işlemi, bölgede mülki görevi ve sorumluluğu olmayan ancak valinin kuvvet talebi sonrası kolluk kuvvetlerini harekat komutası / kontroluna alan personel ile de böyle bir talep olmadığı halde irtibatlandırılmış ve bu personel gerçekle ilgisi olmayan suçlamalara maruz bırakılmıştır.
d. İddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı; kendisine ulaşan iddia, ihbar ve şikayetlerden Genelkurmay Başkanlığının yetkisine girenleri, soruşturma yapmaksızın ve hiç bir hüküm sergileyici ifade kullanmadan, olduğu gibi, yetkili makam olan Genelkurmay Başkanlığına göndermesi gerekirken, yasal yetkilerini aşarak kendisine göre suç tanımı yapmış ve bunu olmaması gereken bir şekilde iddianamesine yansıtmıştır.
e. İddianamede yer alan usul ve maddi hatalar ile noksanlar dikkate alındığında, bir Cumhuriyet savcısının bu derece hukuk bilgisinden yoksun veya tecrübesiz olamayacağı, bu bariz hataları yapması için, belli bir görüşün temsilcilerinin kamuoyuna da yansımış etki ve telkinleri altında kalmış olabileceği değerlendirilmektedir.
f. Muhteva olarak bu iddianamenin söz konusu bölümlerinin maksadını aşan, hukuki olmaktan çok siyasi içerikli, bazı mensuplarını hedef alarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmaya ve terörle mücadeledeki azim ve iradesini zayıflatmaya yönelik olduğu kanaatine varılmıştır.
3. Yapılan detaylı inceleme ve ulaşılan sonuçlar ışığında, Genelkurmay Başkanlığına intikal ettirilen dosyalar kapsamındaki soruşturulması Genelkurmay Başkanının yetkisine giren personel için, daha önce askeri yargıya intikal ettirilmiş olanlar hariç, soruşturma açılmasına gerek olmadığına karar verilmiştir.
4. Yüce Türk Milletince çok yakından bilindiği üzere Türk Silahlı Kuvvetleri hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsızlığına yürekten inanan bir kurumdur. İçinden çıkan münferit hukuk dışı davranışları olan personeli hakkında, eğer ciddi ve tutarlı iddialar varsa, kimsenin yönlendirmesine ve telkinine ihtiyaç duymadan gerekli işlemi hiç tereddütsüz yapmaktadır. Hal böyle iken bu şekilde mesnetsiz, hukuki dayanaktan yoksun ve maksatlı bir belgenin hazırlanmış olması, hem kamu vicdanını, hem de Türk Silahlı Kuvvetlerini ciddi şekilde rahatsız etmiştir.
5. Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan bu haksız ve maksatlı suçlamalar karşısında öncelikle anayasal sorumluluğu olanların tavır almaları, bu saldırıyı bütün yönleriyle ortaya çıkarmaları ve arkasındaki çarpık zihniyetin temsilcilerini makam, statü ve konumları ne olursa olsun kamuoyuna açıklamaları ve haklarında işlem yapmaları gerekmektedir. Bu çerçevede, iddianameyi hazırlamış olan Cumhuriyet Savcısı hakkında ilgili makamlar nezdinde gerekli girişim tarafımızdan yapılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri kendisine karşı düzenlenen bu girişimlerin tümüyle farkındadır ve yasal yollardan sonuna kadar da takipçisi olacaktır.
6. Türk Silahlı Kuvvetleri milletinden aldığı güçle, vatanın birlik ve bütünlüğü için bütün mensuplarıyla, gerektiğinde canlarını da seve seve vererek kutsal görevini yapmaya devam edecektir. Bu mücadele azminin kırılamayacağını ve ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın bu kutsal kurumun içine nifak sokulamayacağını yüce ulusumuza teyiden ifade etmek isteriz.
|
deryası |
quote:Arkadaşlar şöyle biraz çevremize ve kendimize bakalım. Siyasi görüşlerin tamamı daha mutlu ve refah içinde yaşama yollarını bulmaya hizmet için bizler tarafından geliştirildi, benimsendi. Ancak biz ne yaptık sol görüşlü vatanını milletini seven insan olacağımıza sol görüşlü teröristler olduk, Milliyetçiyiz derken faşist olduk, içimize ipe sapa gelmez yağmacı ve çapulcuları aldık, Laik bir ülkemiz varken önce dinsiz yapmaya çalıştık olmadı islam cumhuriyeti yapmaya çalıştık, şimdi sormak isterim BİZLER NEDEN HEP UÇTA OLDUK? BİZİ KİMLER KULLANDI ? Artık çok geç kim olduğunu araştırmak için. (Zaten gerek te kalmadı.) Şimdi toparlanmak ve birbirimize sarılmak vaktidir. Sağ, Sol farketmez Alevi, Sünni farketmez Laz, Kürt farketmez.
Gelmeyelim artık oyunlara LÜTFEN.
size katılıyorum fakat şunuda dile getirmeden edemeyeceğim; eğer ortada bir iddea varsa bunun üstünün kapatılmaması gerekir cumhur başkanı bile olsa yargı önüne çıkmalıdır eğer suçsuzsa zaten beraat eder bu kadar olayı büyütmeye ne gerek var. bu ülke demokrasiyle yönetiliyor hatırlatırım yasalar önünde herkes eşittir.
Tüm Ülkemi ve Milletimi Saygıyla Selamlarım...
Ekleyen: scorpionab - 07/03/2006 : 21:37:58
|
|
adil |
Sevgili arkadaşlar,
Bir Hukukçu olarak üzülüyorum. Savcı Ferhat Sarıkaya' nın Şemdinli iddianamesi üzülerek okudum. Hukuk devletinde komutanlar da,Cumhurbaşkanı ve kısacası her yurttaş yargı önüne çıkmalıdır. Ancak,üzülerek görmekteyim ki savcı görev ve yetki alanın dışına çıkarak,hukuki olmaktan uzak,siyasi amaclı bir iddiame hazırlamıştır. Basında geçen hafta çıkan haberler düşüncemle paraleldir. Basında geçen hafta çıkan haberler göre Genel kurmay başkanı,Başabakanla konuştu. Genelkurmay başkanı, Başbakan'a Savcıyı iddianameyi hazırlarken,AKP milletvekilieri, Şemdinli komisyon üyesi ve bazı bürokratlarla (Özellikle Başbakanlık Müstaşarı Ömer Dinçer)görüştüğü,kısacası bazı kişiler tarafından yönlendirildiği savları medyada yazılpı çizildi. Amaç Ulusumuzun göz bebeği,Silahlı kuvvetleri yıpratmak,halk önünde Silahlı kuvvetlerin güvenirliğini azaltmaktır. Aynı zihniyet Van 100. Yıl Üniversitesi rektörü tarihi eser kaçakçısı yaptı,tutturamayınca,Üniversitete çete kurmaktan aylarca haps koydu. Van 100. Yıl Üniversitesi Genel sekreteri intihar etti. Rektör Yücel Aşkın cezaevinde kalp krizi geçirdi. Bütün bunların sorumlusu
siyasi ikiditar ve Van Başsavcılığı'dır. Yargı bağımsız olmadığından her türlü siyasi yönlendirmeya açıktır. Bağımsız yargıyı savunmak hukukçu olarak en büyük göervimizdir. |
commodore1tr |
Şemdinli' de dükkanında bomba patlayan mağdur sanıyorsunuz. Ama
yanılıyorsunuz. O bir PKK' lı terörist. 15 Ağustos 1984 yılında
Şemdinli' yi basan PKK' lı gruba kılavuzluk yapan terörist. Olay günü
Şemdinli' ye gelen DEHAP' lı bir grup okullara girip öğrencileri
sınıflarından çıkardı. Liseli gençleri kışkırtan provokatörler, onları
sokaklara döküp bebek katili Abdullah ÖCALAN lehine slogan
attırdılar.
Türkiye' yi bölüp parçalayabilmek için bütün güçleriyle mücadele eden
vatan hainleri şimdi de Şemdinli tiyatrosunu sahneye koydu. Amerika'
nın B.O.P (Büyük Ortadoğu Projesi)' ni gerçekleştirmek amacıyla Türk
Silahlı Kuvvetlerini yok etmek isteyen İngiliz ve ABD ajanlarına yerli
işbirlikçilerde destek verdi. Mütareke basını ve bazı AB destekli
gruplar da olaya "çanak" tutarak kendilerine verilen rolü oynadılar.
Patlamaları incelemek bahanesiyle yöreye akın eden heyetler dükkanında
bomba patlayan sabıkalı terörist Seferi YILMAZ' ın anlattıklarına
inandı.
Vatanı koruyan askerlerimiz ise adeta linç edildi. Seferi YILMAZ' a
mikrofon uzatan televizyon kanalları adeta bu teröristi bilirkişi ilan
ettiler. Ve ihanet şebekeleri hainliği Türk Adaleti tarafından
tescillenen sabıkalı teröristin "Bu iş savaştan rant bekleyenlerin
işidir. Halkın tepkisini görüyorsunuz. Bu olay göründüğünden derindir
ve iyi bir şekilde incelenmelidir. Mutlaka detaylandırılmalıdır."
şeklindeki açıklamalarını TV kanallarında on beş dakikada bir döndüre
döndüre yayınlamaktan geri kalmadılar.
Oysa Terörist Seferi YILMAZ' ın kirli geçmişi Türk Milleti' nin
hafızasındaki tazeliğini halen koruyor. 15 Ağustos 1984 yılında
terörist Seferi YILMAZ' ın kılavuzluğunda Şemdinli' yi basan PKK' lı
bir grubun teröristin saldırısında Askerlik Şubesi Başkanı Tuncay
ŞENEREROL ve Jandarma Çavuş Sedat KURUM ağır yaralanmış, Astsubay
Memiş ARIBAŞ ise şehit olmuştu. Seferi YILMAZ baskın sırasında girdiği
bir kahvehanede silahıyla vatandaşları etkisiz hale getirerek "Biz
geldik. Artık Kürdistan' ı kurduk. Gelin bizimle yaşayın. Yaşasın PKK
Kürdistan' ı" diye slogan atıp kaçmıştı.
15 Ağustos 1984 yılındaki bu eyleme bizzat katılan PKK' lı terörist
Mustafa ÇİMEN, Diyarbakır 1 No'lu Askeri Mahkemesinin 07.05.1985
tarihli oturumunda bakınız terörist Seferi YILMAZ ile ilgili neler
söylüyor: " Seferi YILMAZ Şemdinli' yi iyi bildiği için bizlere
kılavuzluk yapıyordu. Seferi YILMAZ önümüze düştü. Baran, Mehmet
AĞAASLAN ve Celal' i Jandarma Karakolunun karşısındaki camii ile yol
arasına yerleştirdi. Bizi de yanına alıp inşaat halindeki Askerlik
Şubesine götürüp, üst katına çıkardı. Bizi yerleştirdikten sonra geri
dönüp Abdullah EKİNCİ' nin yanına gitti. Askerlik Şubesinin üst
katına yerleştiğimizde bende Bisifing denilen roket atar, Şerif' te
G-1, Halit' de Diktiriyof, Hamit' te G-1 silahları vardı. Önce ben
gazinoya roket atarla hedef alıp ateş ettim. Roket ağaca çarptı. Bana
verilen talimata göre bir mermi daha kullanmam gerekiyordu. Ama ikinci
mermiyi atmaktan vazgeçtim. Diğer arkadaşlarım subay gazinosunu
sürekli olarak ateşe tuttular. 4 Dakika kadar ateş ettikten sonra inip
çekildik. Abdullah EKİNCİ, Dişsiz Mahmut, Seferi YILMAZ biz yukarıdan
gazinoya ateş ederken, onlarda yine gazinoyu hedef alarak ateş
etmişlerdi. 10 dakika sonra Şemdinli' yi tamamen terk ettik ve saldırı
grubu olarak trafonun orada buluştuk. Zaten birlikte geri çekilmiştik.
Propaganda ve ajitasyon grubu silah seslerinin kesilmesi üzerine
onlarda geri çekilip trafonun yanına gelmişlerdi. "
İşte mütareke basını tarafından "mağdur" ilan edilen, Başbakan
tarafından eli sıkılıp sırtı sıvazlanan vatan haini Seferi YILMAZ...
|
alisinkay |
Bu konudan uzak durmak istedim.Çünkü öylesine bir paradoxa sokulduk ki.
Yargının bağımsızlığı mı askerin haklı isyanı mı. İddianame hazırlamak bir savcının görevi, peki onu iddianame hazırladığı için mi suçlayacağız.
Peki bu kadar aşırı tepki normal mi. Bugünden sonra hangi savcı ciddi ihbarlar gelse bile iddianame hazırlayabilecek. Konu bu noktada makaleye bile dönüştürülebilir.Dediğim gibi konuşmak istemediğim oyunların olduğu bir senaryo.
Burada bence yapılması gereken tek şey iddianame sonucu yargılamanın yapılmasıydı. Cumhuriyet savcısı da kendi iç disiplini içerisinde cezalandırılmalıydı. Ancak bu cezanın nedeni üst düzey bir komutan hakkında oluşturduğu iddianame değil, o iddianamenin oluşturuluş tarzı ve mesleki olarak yapması gerekenleri yapmadığı için olmalıydı.
Bu durumda hem askerimiz aklanırdı hem de Yargı kendisini etki altında hissetmekten kurtulurdu. |
commodore1tr |
Sevgili Ali ;
Önce sana dünkü gazetelerin çoğunda olan bir haber..
ÇETİNKAYA'nın 21. Yüzyıl'daki Türk yargı sistemiyle ilgili gözler önüne serdiği tablo üzüntü verici. "Bağımsız değiliz" diye sözüne başlayan Çetinkaya ve Türkiye'yi sarsan Şemdinli iddianamesini hazırlayan Van Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı açıkça yargıladı: "Eğer bağımsız olsaydık Van Savcısı öyle iddianame tanzim etmezdi. Tanzim ettiği zaman faturasını ağır öderdi."
Çetinkaya'nın "Bağımsız yargı" formülüne gelince, işte formül:
Yüksek Mahkemeler kendi üyelerini seçmelidir.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu bağımsız hale getirmek için her yüksek yargı organı, kurula kendi adayını seçmelidir. Kurulda Adalet Bakanı kalabilir ama müsteşar çıkmalıdır.
Halen Adalet Bakanı'na bağlı olan teftiş heyeti ve özlük işleri tamamen kurula bağlanmalıdır.
Kurul bütünüyle Adalet Bakanlığı dışındaki bir binaya taşınmalıdır.
Cumhuriyet Savcısı mahkûm ettirmek için uğraşan bir kurum olmamalıdır.
Sağlam delillere dayanarak iddianame tanzim etmelidir. İddia ve savunma makamı eşit olmalıdır.
Bunları diyen kim Emekli Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya 46 sene bu meslekte kalmış birisi tüm gençlerin özellikle avukat savcı hakim olacak gençlerin okuması lazım diye düşünüyorum tamamını doğrusuyla yanlışıyla birşeyler bulurlar kesinlikle..
Benim korkum şu senin de üzerinde durduğun ' yargının bağımsızlığı ' dahada açık değimi ile 'hukukun üstünlüğü' kavramının yalnış anlaşılması Maalesef günümüzde bazı hakim ve savcılar Şemdinli savcısı dahil hukukun üstünlüğünü 'hukukçunun üstünlüğü' olarak algılamaya başladılar. İkisi arasındaki dağlar kadar fark yaratan ince çizgiyi atlayarak. İlkinde topluma mal olmuş anayasa güvencesindeki hukuk sistemi ikincisinde ise hukukçu sıfatı taşıyan kişiler anlaşılmalıdır.
Yani bir savcı hakim ben dedim oladu yada hukuk böyle diyerek kafasına göre olayları değerlendirirse kargaşa çıkar Elbetteki sofatı KKK olan bir orgeneral de yargılanabilir nitekim eski Dz.K.K Em oramiral İlhami Erdil yargılandı ve yargıtay sürecine kadar geldi. Ne genel kurmay nede başka bir kurum gık demedi çünkü hukukun üstünlüğü vardı... Burada durum Farklı AKP ile çok samimi olan 'espri katili okeyci' lakaplı bir cumhuriyet savcısı TSK adına hükümete en sert eleştirileri getiren ve Genel Kurmay Başkanı olacağı kesin olan KKK nın önünü kesmek için kanıtlanmamış delili olmayan dayanağı olmayan bir takım eski itirafçı sahte ihaleci PKK sempatizanı ve yardakçısı olduğu kesin olan birisinin söylediği abuk sözleri DEVLET TUTANAKLARINA RESMİ BELGE GİBİ İŞLEYİP dava açarak aslında önünü kesmeye uğraşması oynunun maşası olmuştur. Yani burada hukukun üstünlüğü yoktur..
Gerek gazeteleri gerekse gündemi takip ettiğimizde görüyoruz ki korgeneral rütbesine haiz üst düzey subaylar dahil olmak üzere bir çok halihazırda subay olan veya emekli subay astsubaylar hukuk dışına çıktıklarında yargılanıyorlar Hemde öyle böyle suçlardan değil ' zimmet ihtilasen zimmet jitem görevinde adam vurma kaçırma gasp soygun v.sv.s ' Hukukun üstünlüğü budur yoksa canı sıkılan savcının 'iftira' niteliği çok yüksek PKK yardakçılarının ifadesiyle dava açması değil...
Hukuku sevmenin bir yolu da o genç arkadaşa yazdıklarını okuduğum için yazıyorum ( ben okumuyorum hukuk filan ama ) gözümü kapatıp kendime göre oluş ve kabul yaratıyorum otortabliyorsam dava olmalı oturtamıyorsam dava olmamalı yargısına varıyorum şimdi yum gözünü ve oturt bakalık KKK nın oluş ve kabulunu nasıl olacak....
|
alisinkay |
Sayın commodore,
O yazıyı okudum. Evet haklısınız.PKK ile bağlantısı büyük olasılık olan birinin ifadelerini tek taraflı bir siyasi beyanat gibi değerlendirmek normal değil.
Bu durumda hemfikiriz.Ancak ortada bir terslik daha var. Bir savcı yargılanacaksa görevinden dolayı yargılanmalı.Yoksa sadece bir komutan hakkında iddianame hazırladığı için yargılanmaya başladı.Buna kesinlikle karşıyım.
Dediğiniz gibi yargı ve askeriye öylesine bir duruma sokuldu ki, aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık. Bu ustaca hazırlanmış senaryodan her iki kurumu da yıpratmadan çıkmamız gerekirdi.
Ancak yargı bence çok fazla yıpratıldı.Sizin de dediğiniz gibi yargıya konulan bu bombayı etkisiz hale getirmek içinde askerin yardımcı olmasını beklerdim.
Savcı ne kadar haksız da olsa, hatta art niyetli de olsa, sonuçta hukukun bağımsızlığını sembolize ediyordu. Yorum yapmak bence daha fazla zarar verecektir.Gerek sizin gerekse benim açtığım forumlarda yargının içindeki durum zaten belli.Bunu nasıl düzeltebiliriz.Bunu düşünmek bence en güzel çözüm olacaktır. |
Bugünün tarihi: 03/05/2025 07:55:13 |