Hukuki.NET


03/05/2025  Eski forum arşivi bölümü

Hukuksal Tartışmalar




 


Forum:
AYNADAKİ YANILSAMA
Av.Esin Kılıç Erdoğan Penceremin dışında bulanık ve sevimsiz bir sabah. Üşüyorum. Kimbilir kaç sabaha uyandım böyle titreyerek, kaç sabaha daha uyanacağım... Üşümekten başka duyum kalmadı sanki. Kızarmış ellerimi ovuşturuyorum sürekli. Boynumu omuzlarımın içine saklıyorum. Olmuyor. Zor geçecek bu kış. Yol kenarında birkaç solgun ağaç. Rüzgar alabildiğince acımasız savuruyor, kaldırımlara vuruyor incecik dallarını. Daha ne kadar dayanacaklar. Ne kadar dayanacağız? Yenik düşeceğiz rüzgarlara, savrulup paramparça olacağız sonunda. Soğuk hepimizi donduracak; öyle çok üşüyeceğiz ki, tüm "Seni seviyorum"lar havada donacak sevilene ulaşamadan. Başımızı kaldırdığımızda yüzümüzü tokatlayacak uğultulu rüzgar, sulanmış gözlerimiz, koşarcasına attığımız adımlarda olacak. Birbirimize bakmadan geçip gideceğiz çamurlu yollardan. Ellerimizi bir başkasına uzatamayacağız. Gülümsediğimizde acıyacak dudaklarımız, salt bu yüzden kötü heykellere benzeyeceğiz donuk ifadelerimizle. Ağzımızdan çıkan buharın beyazlığı yaşadığımızın tek kanıtı olacak. Pencerelerimizin ardına saklayacağız titreyen bedenlerimizi, yorgan altlarına. Ama ne yapsak nafile. Aklına koymuş bir kere, hepimizi öldürecek bu kış. Önce saklambaçlar, yedi kiremitler çıkamaz olacak evlerinden, sokaklar suskunlaşacak. Kış el koyacak bu sessizliğe. Yağmur ve toprak, kavgacı, nefret dolu, taşkın ve ürkütücü bir aşk yaşayacak geceler boyu süren. O ılık, tüy hafifliğindeki sonbahar sevgisi, yerini şiddete bırakacak. Rüzgar, ortaçağ büyücülerini anımsatan ıslıklı çığlıklarla pencere pervazlarından odalarımıza girecek. Küfredercesine çarpacak camlarımıza yağmur. Ölümcül düşler göreceğiz uykularımızda. Biz yaşıyorduk oysa. Elimi avucunun içine saklıyordu. Beni kendine... Çay içerdik o uzun gecelerde, içimizi ısıtacak sanırdık. Ucuz ve eski Türk filmlerindeki hüzünlü aşıklar, gözyaşlarıyla kavuştu birbirine o kış, yanlış anlamalar, "bunu bana nasıl yaparsın"lar, hep "affet beni" ile sonlandı. Emekliliği gelmiş tüm Amerikan dedektifleri, bilmeceleri çözüp yakaladı katili, beraber çalıştığı yeniyetme dedektife esprili bir öğüt bıraktı kalabalıktan uzaklaşırken. Bizse her geçen gün kendimizden uzaklaştık. Aynadaki görüntülerimiz yanılsamaya dönüştü birer birer. Bir dolu kitap okuduk o kış, pek az konuştuk, hiçbir şey sormadık birbirimize. Onsuz eksik değildim ve çoğalmıyordum onunla. Yalnızlığı paylaşmaktı bizimkisi, başkaca bir şey yoktu. Yanımdaydı, yanındaydım dahası, belki bu yüzden hiç bitmesin istedi o karanlık günler. Bense susuyordum bir çocuk savunmasızlığında. Güvende değildik çünkü ve yoktu gidecek başka yerimiz. Birbirine demirlemiş iki gemiydik biz. Fırtınalar kopuyordu ve denize açılmayın diyordu hava durumu spikeri. Batan tekneler tüm arama çalışmalarına rağmen bulunamıyordu. Mutlu değildik, mutsuz ya da coşkulu, telaşlı değildik. Çoktan öğrenmiştik umut etmeden beklemeyi, bekliyorduk. Oysa hiçbir limana demirlemek istemiyordum, bana göre değildi başka limanlara sığınmak. Ama soğuktu akşamlar ve sabahları acıtırdı yalnızlık, biliyordum. Kocamandı avuçları, sıcaktı üstelik. Keşke o denli üşümeseydim. Apartman aralarına bile sıkışmıyordu güneş. Karanlıktı, griydi her yer, herkes griydi. Bir o vardı. Gerisi uzaklıktı ve ertelenmişlik. Sokak lambaları ürkütücü yalnızlıkları aydınlatıyordu, gizlenmişlikleri, ölümcül sessizlikleri. "Geçecek biliyorum" diyordum. "Tüm bu bunalmışlık, bu dipsiz mutsuzluk sonlanacak." Oysa kandıramıyordum kendimi. Tüm çiçekler solmuştu çünkü. Masa üstlerinde, cam önlerinde yapma çiçekler vardı. Salt yapma çiçekler üşümüyordu gece yarıları. Korkuyor muydum? Hayır, korkmaya bile gücüm yoktu. Yorgundum çokça, çokça üşüyordum. Başımı omzuna yaslayışım, elimi avucuna bırakışım bundandı. Yorgun bir kış masalıydı bizimkisi ve benzemiyordu çocukluğumuzda okuduklarımıza. Son satırda sonsuza dek mutlu yaşamak yoktu. İlk güneşli günde ayrıldı çünkü ellerimiz. Göğün ilk maviliğinde, bilmediğim denizlere yelken açtım. Fırtınalar sonlanmıştı artık, dingindi deniz. Gülümsüyordum. Baharın da masal olduğunu neden öğretmemişlerdi bana. Neden griye döndü hiç sonlanmayacağını sandığım mavilikler? Neden yitirdim yolumu? Kocamandı avuçları. Oysa üşüyorum şimdi...
Av.Tayfun Eyilik Esin hanım çok güzeldi ne yazdınız bu güzel satırları devamı vardır inşallah. Hikaye bana Atilla İlhanın bir şiirini anımsattı Emperyal Oteli Ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazim var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım yağmur sönecekti yanacaktı sameland seferden dönecekti duvardaki saat duracaktı kalbim kendiliğinden duracaktı ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var emperyal oteli'nde bu sonbahar bu camların nokta nokta hüznü bu bizim berhava olmuşluğumuz bir nokta bir hat kalmışlığımız bu rezil bu çarsamba günü intihar etmiş kötümser yapraklar öksürüklü aksırıklı bu takvim ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sesleri liman sislerinde boğulur gemiler yorgun ve uykuludur sabahtır saat beş buçuktur sen kollarımın arasındasın onlar gibi değilsin sen başkasın bu senin gözlerin gibisi yoktur adamın rüyasına rüyasına sokulur aklının içinde siyah bir vapur kıvranır insaf nedir bilmez otelin penceresinde duracaktın şehri karanlıkta görecektin karanlıkta yağmuru görecektin saçların ıslanacak ıslanacaktı kış geceleri gibi uzun uzun tek damla gözyaşı dökmeksizin maria dolores ağlayacaktı istanbul'u yağmur tutacaktı bütün bir gün iş arayacaktım sana bir türkü getirecektim kulaklarımız çınlayacaktı emperyal oteli'nin resmini çektim akşam saçaklarından damlıyordu kapısında durmanı söylemiştim yüzün zambaklara benziyordu cumhuriyet bahçesi'nde insanlar geziyordu tepebaşı'ndaki küçük yahudiler asmalımescit'teki rum kemancı böyle rüzgarsız kalmışlığımız bu bizim çektiğimiz sancı el ele tutuşmuş geziyordu gazeteler cinayeti yazıyordu haliç'e bir avuç kan dökülmüştü emperyal oteli'nde üc gece kaldık fazlasına paramız yetmiyordu gözlerin gözlerimden gitmiyordu dördüncü gece sokakta kaldık karanlık bir türlü bitmiyordu sirkeci garı'nda sabahladık bilen bilmeyen bizi ayıpladı halbuki kimlere kimlere başvurmadık hiçbiri yüzümüze bakmıyordu hiç kimse elimizden tutmuyordu ben hiç böylesini görmemiştim vurd kanima girdin kabulumsun
Av.Esin Kılıç Erdoğan Güzel sözleriniz için teşekkür ederim Tayfun Bey. Umuyorum bu yeni forum hızla gelişir. Sevgili Attila İlhan'ı sayenizde bir kez daha anmış olduk.
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük + Arşiv +
    Bugünün tarihi: 03/05/2025 06:35:41