akcurali rumuzlu üyeden alıntı
Akdeniz insanı olmakla ilgili mi zannetmiyorum ama bir yerlerde bir kopukluk olduğu kesin. Haberturk'teki bir tartışma programında sanırım Teke Tek Özel'di orada adını ne yazık ki şimdi hatırlayamadığım, ancak konuk olmasının sebebi Atatürk'ün kıyafetleriyle ilgili bir kitap yazması olan, yetmiş yaşında Çukurova Üniversitesi'nde profesör bir jinekoloğun şöyle bir açıklaması vardı. "Avrupa'da yapılan araştırmalara göre her yüz çocuktan onbeşi gerçek babalarını bilmiyor, annelerinin evli olduğu adamı baba biliyor, babalar da kendi çocukları zannediyor" demişti. Murat Bardakçı da hafifçe tebessüm ederek Avrupalı hanımlar biraz.. demişti gülerek. Hoca da " Yok efendim, bu tür rakamlar ortalama dünyanın her yerinde aynıdır, ben 50 yıllık doktorum biliyorum, bizde de bir fikir var bu konuda bizim ülkemizde de böyle demişti" Üzerine ekleyerek "Özellikle Anadolu'da,muhafazakar bölgelerde en fazla yapılan işlem ne doğum ne kürtaj kızlık zarı dikilmesi,biz kongrelerde bunu konuşuyoruz, rakamlar İstanbul'un İzmir'in çok çok ilerisinde, herkes herkesi kandırıyor, sonra çok ahlaklıyız,ahlakı bacak arasına sıkıştırıp,birbirimizi kandırıyoruz, aslında herkes alttan alta biliyor da söylemiyor bunları" demişti. Benim yakından bildiğim bazı olaylar var ki, evlere şenlik.
Bir çoğumuzun da öyledir. Kadın ya da erkek, fark etmiyor, evliliğini,ilişkisini,çocuğunu en çok da kendini düşünmeden hareket ediyor, yaptıklarının sonuçlarını kaldıracak, bunlara göğüs gerecek durumda hiç değil,sürekli başkalarını suçlama çabasındayız. Daha önce de yazdım, gene yazıyorum, hayat değişirken erkekler kadınların değişimini hazmedemediler, kadınlar da herşey olmaya çalışıp, karşısındakinden de beklentilerini maksimumda tutmayı farz zannettiler, herşeyin en iyisi, herşeyin en güzeli,kısacası istedikleri herşeyi elde etme arzusu içinde neden evlendiklerini,neden evlenmek istediklerini unuttular.
İş boşanmaya gelince de kesinlikle karşı taraf suçlu, kötü ve aç gözlü kişi sütten çıkmış ak kaşık oluyor. Oysa çoğu şey karşılıklıdır. En azından kendimden söyleyeyim, eşimin onlarca yanlışı vardı, bunlar baştan belliydi ve ben bunları görmezden geldim,hallederiz zannettim, yani ben en baştan yanlış bir seçim yaptım. Daha sonra da sorunlarla karşılaşınca, çocuk, iş, aileyle problemler derken, bunlarla mücadele edemedim, elbette düşününce ben de şunu yapmasaydım,söylemeseydim dediğim onlarca yüzlerce şey var şimdi. Ancak şu anda bile boşanma gerçekleştiği ama iki ayrı dava devam ettiği, eski eşim Yargıtay'a gittiği için uğraşacağız. Eski eşim hala beni suçluyor ve hakkımda olur olmadık şeyler anlatıyor. Genelde gördüğüm de ; eğer ortada sorun anlaşamamak,sevginin bitmesi vs ise erkek kadının boşanmak istemesini başka bir erkeğin varlığına bağlıyor. Çünkü beni sevmiyor,anlaşamıyoruz,beni istemiyoru kabul etse egosu yıkılacak, kendiyle belki ben hata yaptım mı diyerek yüzleşmek zorunda kalacak, bunun yerine karşıdaki kadının bir ilişkisi olduğunu düşünmek,söylemek daha kolay gibi geliyor. herhalde. Aynı şey farklı bir biçimde kadınlar için de geçerli.
Ve kesinlikle haklısınız; evlenirken ilişkiyle ilgili herhangi bir soru sorulmaz,sadece kabule dayanan bir durum varken, boşanırken bu kadar uzatılması çok saçma. Hakim boşar, insanlar hayatına devam eder (iki taraf da boşanmak istiyorsa) tazminat,para pul,velayet meseleleri ayrı bir davada devam edebilir.
Ayrıca bana kalırsa insanlar kısa sürede boşansa, birbirlerine olan kin-kızgınlık-nefret gibi duygularıından doğan intikam düşüncesi kısa sürede azalır, ve birbirilerinden talepleri eğer buna bağlıysa yok olur,velayet sorunu yaşanmaz bir noktadan sonra.