Cevap: Kısa mesajla hakaret
Hakaret ve tehdit suçlarının soruşturulması için Savcılığa şikayette bulunmanız gerekmektedir. Bunun için avukatınızdan destek ve hukuki yardım alınız. Manevi tazminat hakkınızı saklı tutabilirsiniz.
Taşıma ruhsatı için ruhsat harcı yatırıldığı takdirde "bulundurma ruhsatı", "taşıma ruhsatı"na dönüştürülebilir.
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Alıntı:
kutluk rumuzlu üyeden alıntı
Merhaba arkadaşlar ve bilirkişiler,bir mağdur,telefona bundan 1 hafta önce birşahıs tarafından hakaret ve tehdit içeren on on beş adet mesaj almış ben hepsiniokudum numara rehbere kayıtlı değil fakat kişinin adını ve çalıştıgı yeri bılmekte,ilgili şahsa hukuken maksimum ne kadar ceza verdirebilir, ayrıca manevi tazminat davası açma hakkı var mı?mesajların içeriğinde aile,din ve vefat etmiş yakınınada hakaret var bunlar cezayı artış yönünde etkiler mi?Ayrıca mağdurun bir adet bulundurma ruhsatlı silahı vardır,bunu tehditlerden korunmak amacıyla taşıma ruhsatına çevirme hakkı var mıdır?Yol gösterecek arkadaşlara şimdiden teşekkürler.
Maksimum iki yıl hapis cezası verilebilir. Ama ben alacağı cezanın dine küfür sabit görülürse yaklaşık 6000 TL para cezası olacağını, hapis verilmeyeceğini tahmin ediyorum. Manevi tazminat hakkı saklıdır.
Belirttiğiniz durumda silah ruhsatının taşımaya çevrilmesi işi çok ciddi ve uzun araştırmalardan sonra belki mümkün olabilir.
Cevap: Kısa mesajla hakaret
cevaplar için çok teşekkürler.yanlız şöle bir çekincem mesajlar açık ve net hakaretler ve tehditler bariz oldugu halde mahkeme bu kişiye sabıkası yoksa cezasını erteler mi?birde bildiğim kadarıyla valilik tehdit durumalrında özel yetki ile taşıma ruhsatı verebılıyor(normalde taşıma ruhsatı almak çok zordur),bu mesajlarla(açık ve net tehditlerde var)taşıma ruhsatı alınabılır mı?Manevi tazminat hakkı saklı derken yani mağdurun isteğine mi bağlıdır yoksa hakim gerekligörürse hüküm mü eder?teşekkürler
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Erteleme için hakim, sanığın sosyal durumu, sabıkası olup olmadığı, suçu işlemesindeki saiki vb gibi birçok kriteri dikkate alacak, buna göre vicdani kanaatini kullanacaktır.
Manevi tazminat hakkı saklıdır derken, sikayetçi dilerse manevi tazminat davası açabilir anlamındadır.
Ülkemizde 21 yaşını doldurmuş, sağlık yönünden engeli olmayan, TCK'nın bazı maddelerinden hükümlü bulunmayan her Türk vatandaşı bulundurma ruhsatlı tabanca alabilmektedir.
Buna göre: Bulundurma ruhsatının sadece harcı ödenmek gibi basit bir işlemle taşıma ruhsatına çevrilebilmesinin kabulü hemen hemen isteyen herkesin taşıma ruhsatlı tabanca alabileceği anlamına gelir ki, bunun kabulü mümkün değildir.
Yukarıda da belirttiğim gibi ruhsatın taşımaya çevrilme işi can güvenliği bakımından kesin bir zorunluluğun ispatını gerektirmektedir. Bu da uzun ve ciddi bir araştırma sonucunda olabilecektir.
Cevap: Kısa mesajla hakaret
bizim amacımız açıkcası şu mahkemeye verdikten sonra şahsa herhangibir yaptırım uygulanması yani mağdurun kızgınlıgının tatminedilmesi aksi halde olay büyüyecek yani,manevi tazminat davasınıda aynı anda mı acacağız yoksa ayrı bır mahkememı gorulur.birde manevi tazmınat bu konularda neye göre belirlenir.teşekkürler
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Manevi tazminat davası ayrı bir davadır. Şüphelinin yargılanacağı mahkeme sulh ceza mahkemesidir ve tazminat işlerine bakmaz. Manevi tazminat sulh hukuk veya asliye hukuk mahkemelerinde açılır. 7000TL nin üzerindeki talepler için asliye hukuk mahkemeleri yetkilidir. Tazminatı kendiniz belirlersiniz. Çoğu kez 5000 TL istenir mahkeme 500TL ye hükmeder. Burada amaç davacıyı zengin etmek değil, olay nedeniyle duyduğu acıyı bir nebze hafifletmek için az da olsa bir miktar para almasını sağlamaktır. Davayı 1 yıl içerisinde açın.
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Buraya yazdığım için bağışlayın, Sn. Hakkarili Arzuhalci beyefendi =)
Bu konuya da bir bakabilir misiniz acaba ?
https://www.hukuki.net/showthread.php?t=62792
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Alıntı:
yaren_34 rumuzlu üyeden alıntı
Olayınızdaki "silah" unsuru durumu değiştiriyor. Bu yönde tanık göstererek ispat ederlerse işiniz zor. Silah ortaya çıkmadığına göre şikayetçi olmazlarsa sorun kalmaz diye düşünüyorum. Yargıtay'ın kavga esnasında sarfedilmiş tehdide yönelik sözlerin tehdit olarak alınamayacağı şeklinde kararları vardır. Ancak sizin olayınız farklı. İddianame gelir, dava açılırsa mutlaka bir avukat tutmanızı öneririm. Zira 106/a gereği cezası 2-5 yıl arası hapistir. Geçmiş olsun.
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Bir sorum daha olacak, umarım sıkmıyorumdur:)) Soruşturma aşamasında olan dosya için davacı taraf, savcıya gidip 'şikayetimden vazgeçiyorum, o günkü sinirle öyle beyanlarda bulundum' dese savcı bunu dikkate alır mı ? Eğer dosya savcıya ulaştıysa durum farkeder mi ? Savcı bizi çağıracak mı ? Teşekkürler.
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Takibi şikayete bağlı suçlar için evet. Şikayetçi savcılığa gidip şikayetimi geri alıyorum derse soruşturma devam etmez. Dosya henüz savcıda değilse, kolluktaysa oraya da şikayetten vazgeçtiğini bildirebilir. Savcı gerek görürse tarafları çağırıp ifadelerine ayrıca başvurabilir.
Ancak tehditin basit hali takibi şikayete bağlı suç olmasına rağmen "silahlı tehdit" kamu düzeni ile ilgili suçtur. (Bu konuda çok emin değilim ama öyle hatırlıyorum)
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Çok çok çok teşekkür ederim:ok
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Alıntı:
Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı
Olayınızdaki "silah" unsuru durumu değiştiriyor. Bu yönde tanık göstererek ispat ederlerse işiniz zor. Silah ortaya çıkmadığına göre şikayetçi olmazlarsa sorun kalmaz diye düşünüyorum. Yargıtay'ın kavga esnasında sarfedilmiş tehdide yönelik sözlerin tehdit olarak alınamayacağı şeklinde kararları vardır. Ancak sizin olayınız farklı. İddianame gelir, dava açılırsa mutlaka bir avukat tutmanızı öneririm. Zira 106/a gereği cezası 2-5 yıl arası hapistir. Geçmiş olsun.
selamlar eğer mümkünse şu konuda sizden bir yardım almak istiyorum ilgilenebilirseniz çok çok memnun olurum çok önemli benim için
https://www.hukuki.net/showthread.php?t=63887
Cevap: Kısa mesajla hakaret
Alıntı:
mert ozcan rumuzlu üyeden alıntı
Diğer üyelerin sorunları önemsiz mi?
Cevap: Kısa mesajla hakaret
T.C
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu
E. 1991/4-348
K. 1993/70
T. 5.4.1993
* TEHDİT
ÖZET : Maddi olayda, üçüncü kat penceresinde bulunan sanık ile apartman
girişinde bulunan müdahiller, apartmana mobilet konması nedeniyle münakaşa
etmişlerdir.
Bu tartışma sırasında söylenen "motoru alacak adamı oyarım. Anarşist isem
gelir seni oyarım" şeklindeki sözlerde, yukarıda açıklanan niteliklerin
hiçbirisi mevcut olmadığından tehdit suçu oluşmamıştır. Kaldıki sanığın bu
sözleri mağdurlar üzerinde korku yaratmamış, sanığın üçüncü kattan olay
yerine gelmesini beklemişler ve kavga etmişlerdir. Bu durumda söylenen
sözlerin ciddiye alınmadığını, mağdurlar üzerinde etkileyici dahi olmadığını
ve söylenen sözlerin umursanmadığını, dikkate alınmadığını göstermektedir. Bu
itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar
verilmelidir.
(765 s. TCK. m. 188, 191, 192)
Tehdit suçundan sanık Erol'un beraatine ilişkin, (Nazilli Asliye Ceza
Mahkemesi)nce verilen 18.12.1990 gün, 495/809 sayılı hükmün, müdahil vekili
tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi,
30.10.1991 gün, 5435/6467 sayı ile;
"1- TCY.nın 191. maddesinde yer alan, yardımcı hüküm niteliğinde olan ve
(amaç-tehdit) olarak salt tehdit eylemini cezalandıran cürmün manevi öğesi,
tehdit etme bilinç ve iradesi öğelerinden oluşan genel kasıttan ibarettir. Bu
kasıt, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce kastı (dolo
di propasito) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama (taammüt)
veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere bir öfke
(taşkınlık) kastı (dolo di impeto) da olabilir. Bu nedenle de saptandığı
takdirde öfke bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve dolayısıyla
sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması sözkonusu olamaz.
Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde yalnızca TCY.nın 51. maddesinde
öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim bu hareketin, bir amaç-tehdit
olarak değil, bir araç-tehdit olarak cezalandırıldığı TCY.nın 258, 308, 416,
429, 495 ve benzer birçok maddelerinde suç kastının kapsamına girdiği halde,
öfkeyle söylenen tehdit hareketinin kasıt bulunmadığı ya da ciddi olmadığı
ileri sürülmemiş, bu suçları işleyen failler uygulamada yerinde olarak
cezalandırıla gelmişlerdir. TCY.nın amaç-tehditi (madde 191) ve araç tehditi
(madde 188) cezalandıran 191 ve 188. maddelerinde öfkenin suç kastının
kaldıracağını ve öfkeyle söylenen tehditin ciddi olmayacağını ileri sürmek,
kuşkusuz yukarıda anılan maddelerdeki suç, araç-tehditin kalkmasını ve
dolayısıyla bu suçların da oluşmasını doğurur ve TCY.nın sistemi içinde bir
iç çelişki yaratır.
2- Bir tehlike suçu olan tehditin ciddi olup olmadığı hususu ise, tehditi
içeren sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil,
oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre tehdit
edici sözlerin gerçekleşme olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi
ölçüleri içinde, önceden bir bir sayılması olanaksız etkenler gözetilerek ilk
mahkemece değerlendirilerek olgusal (fiili) bir sorundur. İlk mahkeme, ağır
olmayan (hafif) tehditlere karşı da cezai yaptırım gerektiren yasa koyucunun
bu konudaki duyarlılığını da gözeterek, tehditin görünüşte ciddi olup
olmadığı sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi
olamayacağı yolunda önceden ilke boyutunda ve üstelik bir olay içtihadı
yaratmak olanaksızdır.
Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastını zaman süreci içindeki
oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler
gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehditin suç
olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm
kurulması" isabetsizliğinden bozmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 12.12.1991 gün, 54 sayı ile;
"Ceza Genel Kurulu'nun 18.2.1991 gün, 368-36 sayılı kararında belirtildiği
şekilde, mağdurda endişe ve korkunun doğması, tehditi ihtiva eden sözlerin
ciddi ve etkili olmasına bağlıdır. Tehditin hukuken değerlendirilebilmesi
için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik şartları gerçekleşmelidir. Söylenmesi
için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, kızgınlıkla söylenen
sözlerde tehdit suçunun kast unsuru yoktur" gerekçesiyle itiraz ederek Özel
Daire bozma kararının kaldırılmasını ve hükmün onanmasını talep etmiştir.
Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
konuşulup düşünüldü:
Olay günü sanık, mobiletini apartman giriş kısmına koyarak üçüncü katta
bulunan babasının evine gitmiştir. Mobiletin, apartmana giriş ve çıkışı
engellemesi nedeniyle müdahil ile sanık arasında münakaşa çıkmıştır.
Katılanın "mobiletini kaldır, Kürt, anarşist" demesi üzerine, üçüncü kattaki
evlerinin penceresinden bakan sanık, "motoru buradan alacak adamı oyarım, ben
anarşist isem gelir seni oyarım" demiş ve aşağıya inerek müdahili; kardeşi
ile birlikte dövmüştür.
Sanık hakkında tehdit suçundan kamu davası açılmış, Yerel Mahkeme "kavga
sırasında kızgınlıkla söylenen sözlerle tehdit suçunun taammüt unsurunun
bulunmadığını" kabul ederek sanığın beraatine karar vermiştir. Hüküm;
katılanların temyizi üzerine Özel Dairece bozulmuş, bozma kararına itiraz
edilmiştir.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık,
yukarıda açıklanan olayda sanığın eyleminin tehdit suçunu oluşturup
oluşturmayacağına ilişkindir.
1- Bir eylemin suç teşkil etmesi için yasada belirlenen suç tipine uygun
olması gerekir. Tehdit, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura
bildirilmesidir. Gerçekleşmesi failin iradesine bağlı olan ve gelecekte vuku
bulacak bir kötülüğün gerçekleşecek gibi gösterilmesidir. Tehdit, mağdurun
karar verme ve serbest hareket etme özgürlüğünü kısıtlamalı, iç huzurunu
bozmalı, onu endişeye düşürmelidir.
Failin sözleri, mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratmıyorsa sonuç almaya
elverişli, yeterli ve uygun değilse tehdit suçunun oluştuğu ileri sürülemez.
Mağdur ve içinde bulunduğu ortam nazara alınmalıdır.
2- Öğretide tehdit fiilinin bilerek, isteyerek (irade ederek) işlenmesi
gerektiği kabul edilmiştir.
"Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatça kabul edilen prensip,
tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni "diğerini tehevvüren
tehdit eden bir kimseyi bu madde hükmüne göre cezalandırmak doğru değildir"
diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvaffık olarak tasvip
etmiştir. Bu mütalaalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi
hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediyorsa bu, bir şahsı yapmak istediği
şeyi yapmamaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki, tehdit ciddi
şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet
unsurları meydana çıkmaz. Piacenzo Ceza Mahkemesi "bir sarhoşun silah
kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir" (Majno, Ceza
Kanunu Şerhi, C. 2, Sh. 124 ve dv.).
"Şu hale göre failin cürmün icrasındaki cürüm kastı suçun manevi unsurunu
teşkil etmekte ise de, vuku bulan tezahürler bu kastın vücudunda şüphe
bırakmayacak derecede ve mahiyette olmalıdır. Bu itibarla failin
hareketindeki ciddiyet esasa müessir bir unsurdur. Fail tarafından düşünülüp
taşınılarak icrasına niyet edildiği hususunda şüphe kalmaması lazımdır.
Tezahür eden hallerin maksada nüfuzu mümkün halde bulunması şarttır" (Nejat
Öztürk, Türk Ceza Kanunu Şerhi ve Tatbikatı, C. 1, Sh. 168).
"... Failin mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi
lazımdır. Bu takdirde ancak tehditin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul
olunabilir" (A. Pulat Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, C. 2, Sh. 519).
"Mağduru haksız bir zarara uğratmak için tehdit hususunda şuurlu bir irade,
tehdit suçunun manevi unsurunu teşkil eder. Failde hareketinin haksızlığı
şuurunun mevcut olması zaruridir" (Prof. Faruk Erem, Türk Ceza Hukuku, C. 3,
Sh. 256).
"Tehdit konusunda bazı Yargıtay kararlarında yer alan "taammüt" kavramı, adam
öldürme suçunda olduğu gibi önceden tasarlama, belli bir süre geçtiği halde
soğukkanlılıkla düşünüp fikrinden caymama anlamında kullanılmamıştır. Tehdit,
bir kimseye haksız ve ağır bir zarara uğratılacağının bildirilmesi olduğuna
ve bireyin iç huzuru ihlal edildiğine göre, mağdurda ciddi bir korku
yaratmalıdır. Söylenen sözlerin ürkütücü, korkutucu, sonuç alıcı boyutta ve
ağırlıkta olması gerekir. Tehditin ciddi olması, korkutuculuğa götürür.
Tehditin korkutucu olabilmesi için fiil; bilerek, sonuçları öngörülerek,
istenerek işlenmelidir. Zarar tehlikesiyle korkutma kastı mevcut olmalıdır.
Ortam ve mağdurun iradesini etkileme derecesi nazara alınmalı, bu nedenle
eylemde sonuca elverişlilik, uygunluk, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir.
Kavga sırasında söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmemiştir. Çünkü, kavga
esnasında failin, bu yönleri ciddi olarak düşünüp, bu sözleri sarfettiğini
kabul olanaksızdır. Yapılması olanaksız olan; kızgınlıkla sarfedilen sözlerde
tehdit kastının varlığından bahsedilemez. Fevren söylenen sözlerde ciddilik
bulunmadığından mağdur üzerinde korku meydana getirmeyecektir. Önceki
Yargıtay kararlarında kavga sırasında söylenen sözlerde taammüd bulunmadığı
belirtilirken "taammüd" kavramı yukarıda açıklanan anlamda kullanılmıştır"
(Sedat Bakıcı, Tehdit Suçu ve Unsurları, ABD., S. 1992/5, Sh. 721 ve dv.).
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18.2.1991 gün, 368-36 sayılı kararında "tehdit
mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna
göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik
koşulları gerçekleşmelidir. Ani oluşan kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde
bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için
sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, ancak kızgınlık anında rastgele
sarfedilen sözlerde bu nitelik bulunmamaktadır. Bu itibarla, sanığın basit
bir tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya gömeceğim"
sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır! denilmiştir. 1.3.1993 gün, 355-39
sayılı kararda ise, "kavga sırasında fevren seni öldüreceğiz, köyde
yaşatmayacağız diye söylenmesinde tehdit suçunun yasal unsurlarının
gerçekleşmediği ve mağdurun şikayet dilekçesinde tehdit suçundan bahsetmeyip
tanıkların dinlenmesinden sonra tehdit edildiğini söylemesinin bu sözleri
ciddiye almadığını, bu sözlerden korkmadığını gösterdiğinden, Yerel Mahkeme
beraat hükmünün doğru olduğu" belirtilmiştir. Ancak Ceza Genel Kurulu'nun
25.3.1991 gün, 66-92 sayılı kararında da açıklandığı üzere" ciddi ve yoğun
çekişme nedeniyle araları açık ve kavgalı bulunan katılana karşı sanığın
geçmiş ve süregelen olayların etkisinde kalarak suça konu sözleri sarfettiği
ve söylediği şekilde sonradan samanlığın yıkıldığı olayda" tehdit suçunun
yasal unsurları gerçekleşmiştir.
3- Tehdit suçunun oluşması için özel kast aranmaz. Failde suç işleme genel
kastının bulunması yeterlidir. Fiilin belli bir saikle işlenmesi aranmaz.
Fiilin bilerek ve istenerek (irade ederek) işlenmesi, verileceği söylenen
zararın haksız olması yeterlidir. Fiilde korkutuculuk, ürkütücülük,
elverişlilik, ciddiyet yoksa tehdit kastının varlığından söz edilemez. Bir
babanın iyiliği için çocuğuna kızmasında, malına zarar vereni uzaklaştırmak
için mal sahibinin sonucunu düşünmeden ve istemeden fevren bağırmasında
tehdit suçunun oluşmaması; öfkenin suç kastını kaldırması ve öfkeyle işlenen
tehditin suç olmayacağı nedeniyle değil, söylenen sözlerde ciddiyet
bulunmaması sebebiyledir. Zira mağdur haksız bir zarara uğrayacağı endişesine
kapılmamıştır. Failde böyle bir zarara uğratma düşüncesi de bulunmamaktadır.
4- Tehdit suçunun yukarıda açıklanan yasal unsurlarının gerçekleşip
gerçekleşmediği olaysal olarak değerlendirilmeli ve olayda; fail ile mağdurun
içinde bulundukları ortam, söylenen sözler, söylenme nedeni ve söylendiği
koşullar nazara alınmalıdır.
Maddi olayda; üçüncü kat penceresinde bulunan sanık ile apartman girişinde
bulunan müdahiller, apartmana mobilet konması nedeniyle münakaşa etmişlerdir.
Bu tartışma sırasında söylenen "motoru alacak olanı oyarım. Anarşist isem
gelir seni oyarım" şeklindeki sözlerde, yukarıda açıklanan niteliklerin
hiçbirisi mevcut olmadığından, tehdit suçu oluşmamıştır. Kaldı ki, sanığın bu
sözleri mağdurlar üzerinde korku yaratmamış, sanığın üçüncü kattan olay
yerine gelmesini beklemişler ve kavga etmişlerdir. Bu durum da, söylenen
sözlerin ciddiye alınmadığını, mağdurlar üzerinde etkileyici dahi olmadığını
ve söylenen sözlerin umursanmadığını, dikkate alınmadığını göstermektedir. Bu
itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının yukarıda açıklanan
nedenlerle kabulüne karar verilmelidir.
* Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; haklı nedenlere dayanmayan
itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
S o n u ç : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının, yukarıda açıklanan
nedenlerle KABULÜNE, Özel Daire bozma kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme
hükmünün açıklanan DEĞİŞİK BU GEREKÇELERLE ONANMASINA, 5.4.1993 günü yapılan
üçüncü oturumda oyçokluğuyla karar verildi.
YARGITAY, KAVGADA SÖYLENEN "SENİ ÖLDÜRECEĞİM" SÖZÜNÜ TEHDİT SAYDI
--------------------------------------------------------------------------------
Yargıtay, kavga sırasında sanığın 'Daha önce seni bıçaklamıştım, ucuz kurtuldun, bu kere seni öldüreceğim' sözünü tehdit olarak kabul etmeyen mahkeme kararını bozdu.
ANKARA (ANKA)- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, silahla müessir fiile teşebbüs ve ölümle tehdit suçlarından yargılanan sanığın, kavga sırasında 'Daha önce seni bıçaklamıştım, ucuz kurtuldun, bu kere seni öldüreceğim' sözlerini ‘tehdit' olarak kabul etmeyip beraat yönünde hüküm kuran Susurluk Sulh Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararı bozdu.
Yargıtay verdiği emsal karda şu görüşlere yer verdi:
'Sanığın mağduru tehdit ettiği kabul edildiği halde, öfkenin suç kastını kaldıran bir etkisinin bulunmadığı, bir tehlike suçu olan tehdidin, bu suçla korunan hukuki yararı ihlal etmeye objektif olarak elverişli (ciddi) olmasının yeterli olduğu, ayrıca mağdur üzerinde korkutucu etki yaratmasının aranmadığı gözetilerek, tehdit suçunda olgusal bir sorun olan tehdidin ciddi olup olmadığı, eylemin işlendiği ortama, olaya özgü koşullara, tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehdit edici sözün, gerçekleşme olasılığı ve mağduru iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde tartışılıp değerlendirilerek, sonuca varılması yerine, salt kavga sırasında öfkeyle söylenen sözlerin ciddilik (korkutucu) özelliği bulunamayacağı biçimindeki önceden varsayımsal bir kabule dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle beraat hükmü kurulması yasaya aykırıdır.'
-TEHDİT EDEN 6 AYA KADAR HAPİS CEZASI İLE YARGILANACAK-
Yargıtay, tehdit suçunu işleyen sanığın TCK'nın 106. maddesinden yargılanması gerektiğine dikkat çekti. 106. madde şöyle:
'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.' (ANKA)
(YG/KEN/ZG)
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1990/4-368
K. 1991/36
T. 18.2.1991
• TEHDİT ( Kavgada Kızgınlıkla Söylenen Sözler-Kasıt )
• KAVGADA KIZGINLIKLA SÖYLENEN SÖZLER ( Tehdit Suçunu Oluşturmayacağı )
765/m.191
ÖZET : Tehdit; mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan, ancak kızgınlık anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.
Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtay'ın kararlılık gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.
DAVA : Tehdit suçundan sanık Yakup'un beraetine ilişkin, ( Buldan Asliye Ceza Mahkemesi )nce verilen 7.2.1990 gün 122/5 sayılı hükmün davaya katılan tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi, 21.11.1990 gün 4181/5637 sayı ile;
1- Türk Ceza Yasasının 188 ve 191. maddelerinde yer alan cürümlerde manevi öge tehdit etme bilinç ve iradesi ögelerinden oluşan genel kasttan ibarettir. Bu kast, kastın oluşum süreci ve yoğunluğu açılarından bir düşünce ( sürekli ) kast, ( dolo di proposite ) ya da bu kastın en yoğun biçimi olan tasarlama ( taammüt ) veyahut da kavga ve tartışma gibi çoğu durumlarda görüldüğü üzere bir öfke, taşkınlık kastı ( dolo di impeto ) da olabilir.
2- Öfke, saptandığı takdirde bilinç ve iradeyi kaldırmayıp yalnızca iradeyi ve dolayısıyla sorumluluğu zayıflattığından, suç kastının ortadan kalkması sözkonusu olamaz. Bu durumda koşulları bulunduğu takdirde ancak ve yalnızca TCY.nın 51. maddesinde öngörülen yasal indirim uygulanabilir. Nitekim, bütün ülkelerde de uygulama bu yöndedir ve öfkenin suç kastını kaldırmadığı, öfke kastının da bir kast füru olduğu benimsene gelmiştir.
3- Bir tehlike suçu olan tehdidin ciddi olup olmadığı hususu ise, oluştuğu ortama ve tarafların bedensel ve ruhsal durumlarına göre, tehditi içeren sözlerin gerçekleşmesinin kaçınılmaz olup olmamasına göre değil, bunun olasılığı ve mağdurun iradesini etkileme derecesi ölçüleri içinde, ilk mahkemece değerlendirilecek olgusal ( fiili ) bir sorundur. İlk mahkeme, ağır olmayan ( hafif ) tehditlere karşı da cezai yaptırım getiren Türk Ceza Yasası koyucusunun bu konudaki duyarlılığına da gözeterek tehditin ciddiliği sorununu çözmek zorundadır. Öfkeyle söylenen tehditlerin ciddi olamayacağı yolunda önceden ilke içtihat boyutunda bir görüş ileri sürmek olanaksızdır.
Tehdit cürmünün hukuki ve maddi konuları, suç kastının zaman süreci içindeki oluşumu ve niteliği, suçun yapısına ilişkin yukarıda açıklanan nedenler gözetilmeden, tartışma ve kavga sırasında salt öfkeyle işlenen tehdidin suç olamayacağı nedenine dayanılarak yasal temelden yoksun gerekçeyle hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına, "tartışma ve kavga sırasında tehevvüren işlenen tehdit eyleminde tasarlama unsuru bulunmayıp suç oluşmayacağından hükmün onanması gerektiği" karşı oyu ile ve oyçokluğuyla karar vermiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı, 18.12.1990 gün 76 sayı ile;
"Tehdit suçu; kişilerin hareket serbestisini sınırlayan, diğer bir deyimle iç hürriyetini bozan ve emniyet duygusunu kaldıran suçlardandır. Ağır ve haksız bir zarara uğratılacağının mağdura bildirilmesi ancak mağdurda gelecek bir tehlikenin oluşturacağı huzursuzluğun doğması halinde amaca ulaşılmış ve suç teşkil etmiş olacaktır. Mağdurda endişe ve korkunun doğması ise tehditi içeren sözlerin ciddi ve etkili olmasına bağlıdır. Bu nedenle ciddi olmayan, belli bir amaç olmaksızın gelişigüzel, kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde tehdit suçunun kast unsuru bulunmamaktadır. Doktrin ve uygulama bu doğrultudadır" gerekçesiyle itiraz ederek Özel Daire bozma kararının kaldırılıp hükmün onanmasını talep etmiştir.
Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Tarla ihtilafı nedeniyle çıkan kavgada şikayetçiye, "seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" diyen sanığın bu eyleminin, tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
Tehdit; bir kimseye, ağır ve haksız bir zarara uğratılacağını bildirmektedir.
Tehdit fiilinin niyet unsuru için hukuki nazariyatca kabul edilen prensip, tehdit fiilinin taammüden vukua gelmesidir. Puccioni, "diğerini tehevvüren tehdit eden bir kimseyi bu madde hüküme göre cezalandırmak doğru değildir" diyor. Bu fikri Carrara dahi hukuk ilmi prensibine muvafık olarak tasvip etmiştir. Bu mutalaalara biz de katılmaktayız. Zira, eğer tehdit şahsi hürriyet aleyhine bir cürüm telakki ediliyorsa bu, bir şahsı yapmak istediği şeyi yapmamaya zorlamak suretiyle tezahür eder. Tabiidir ki tehdit ciddi şekilde vaki olmazsa kanunun bu fiil için talep ettiği hudut ve mahiyet unsurları meydana çıkmaz. "Piacenza Ceza Mahkemesi" bir sarhoşun silah kaldırmasına, tehdit cezası verilemeyeceğine karar vermiştir ( Majno, Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 124 ve dv. ).
Fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması gereklidir. Bu itibarla failin bilerek mağduru haksız bir zarara uğratacağını bildirmeyi istemesi lazımdır. Başka deyişle tehditin tasarlanarak işlenmiş olması gereklidir. Bu takdirde ancak tehditin ciddi bir nitelik taşıdığı kabul olunabilir. Failin ayrıca niyetini gerçekleştirmeyi isteyip istememesinin önemi yoktur ( A. Pulat Gözübüyük, Türk Ceza Kanunu, C: 2, Sh: 519 ).
Tehdidin manevi unsuru tasarlamaktır. Bu takdirde tehdit ciddi nitelikte kabul olunabilir. Bu nedenle kavga sırasında öfke ile söylenen sözlerde tasarlama sözkonusu olmadığından tehdit suçu meydana gelmez ( Selami Akdağ Türk Ceza Kanunu Şerhi, Sh. 282 ).
Tehdit, ferdin iç sükununu diğer bir deyimle ferdin hukuki emniyet şuurunu ihlal ettiği için suç sayılmıştır ( Prof. F. Erem, Türk Ceza Hukuku, C: 2, Sh: 233 ). Failin bu olguyu yaratabilecek, ciddi bir korku doğurabilecek şekilde davranması gerekir. Bu husus da, fiilin istenerek düşünülerek, sonuçlarını görerek işlenmesini gerektirmektedir. Kavgada veya bir tartışmada failin ciddi bir olguyu düşünerek hareket etmesi mümkün değildir. Bu nedenle kavgada, tehditi içeren sözlerin söylenmesinde suçun unsuru oluşmamıştır.
Tehdit, mağduru istenilen bir hareketi yapmaya zorlamak ve onu korkutmak olduğuna göre, hukuken değerlendirilebilmesi için uygunluk elverişlilik, yeterlilik koşulları gerçekleşmelidir. Kavgada kızgınlıkla söylenen sözlerde bu koşullar gerçekleşmediğinden tehdit suçu oluşmayacaktır. Söylenmesi için sebep olmayan ve yapılması mümkün bulunmayan ancak kızgınlık anında sarfedilen sözlerde kasıt bulunmamaktadır.
Bu itibarla, sanığın tartışma sırasında söylediği "seni öldüreceğim, buraya gömeceğim" sözleri, tehdit suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtayın kararlılık gösteren duraksamasız uygulaması da bu doğrultudadır.
Öte yandan Yerel Mahkeme, kavgada söylediği sözlerde sanığın ciddi olmadığını kabul etmiştir. Bu nedenle tehditin ciddiliği sorununun Yerel Mahkemece çözülmesi gerektiği de ileri sürülemez.
Açıklanan nedenlerle itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılarak usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri; "Kavga ve tartışma sırasında öfkeyle söylenen sözlerde tehdit kastının ya da tasarlamanın olmadığı görüşü, İtalya'da bir süre için uygulanmış, 1901 yılından sonra öfkenin, tehdit suçunun oluşmasını önleyemeyeceği yolundaki düşünce egemen olmuştur. Bu tarihten sonra italya ve diğer ülkelerde, öfkenin suç kastını kaldırmayacağı ve tehditin görünüşte ciddi olmasının yeterli olduğu kabul edilmiştir. Aksi bir karar yoktur.
Oluşum süreci ve yoğunluk açısından kast ani ( öfke ) ve düşünce ( sürekli ) kastı olarak ikiye ayrılmaktadır. Birincisinde, suç kararı ile işleme anı arasında yok denecek oranda az bir süre geçmektedir. Öfkeli kast kabul edildiği halde öfkeyle söylenen sözlerde kastın bulunmadığı ileri sürülemez. Kastı kaldıran öfke yasada yoktur. Taammüt sadece tehdit suçunda arandığı halde, tehditin araç olduğu koşullu tehdit, memura direnme, kendiliğinden hak alma, yağma suçlarında aranmamaktadır. Tehditte taammüt unsuru aranacaksa bu suçlarda da tasarlama unsuru aranmalıdır.
Tartışmada kızgınlıkla söylenen sözlerin hiç bir zaman ciddi ve korkutucu olmayacağını ilke olarak kabul etmek, suçla korunan değere ve yargılama hukukuna uygun değildir. Tehditin ciddi olup olmadığı, ilk mahkeme tarafından serbestçe takdir edilmelidir. Örneğin, cüce yapılı birinin dev yapılı birini, kavga sırasında dövmekle tehdit etmesi ciddi bir korku yaratmayabilir ve bu nedenle korunan değer tehlikeye düşmediğinden suç olmayabilir. Ancak aynı kişinin mala ya da silahla cana yönelik bir tehditi, tehdit edileni korkutabilir, önlem almaya itebilir. Ayrıca tehditin şaka olması ve bu durumun mağdura söylenmemesi halinde de suç oluşmaktadır. Görüldüğü üzere, tehditin ciddiliği somut duruma göre yargıç tarafından saptanılacak bir durumdur. Şaka ve benzeri saikler tahrik nedeniyle "indirici sebep" olabilirler ve kastı kaldıramazlar" gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya uygun bulunan Yerel Mahkeme hükmünün ( ONANMASINA ), 18.2.1991 günü oyçokluğuyla karar verildi.