-
Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Bu konuyu hukkuki.net gündemine getirmesi için sağcı yada dinci partileri tutupta ha bire sola yazanlardan tepki bekledim sağıra yattılar normal olarak...Ve bu iş gene başa düştü...
Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu saçmaladı da saçmaladı.... Kimseden nedense ses çıkmadı. Ben yuh olsun dedim. Çünkü Alevilik mantık bazında umrumda değil tıpkı diğerleri gibi... Ama hak savunulacaksa her daim oradayım....
Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanı Said Yazıcıoğlu ''Alevilik bir din değildir.'' dedi açık saçık.. yetmedi saçmalaması devam etti.. ''Alevi sayısı 20-25 milyon olmadığını belirterek,7 milyon Alevi vatandaşımız var''dedi... Ufff ki ufff... AKP beslemeliler yuttu ya da duymazdan geldi.... Çünkü lafta kıvraktı aynen AKP gibi dansöz kıvraklığındaydı Yanlış anlaşıldım cümlesine müsait... Ama denecek olanın denmesi....
20 milyon la 25 milyon ifadesi basit bir sözcük değil... İstatistik yüzde iki hata kabul eder... RTE nin istatistiği ise yoktur çünkü kendileri matematik bilmez ( Yanlış anlaşılma olmasın matematik bilmezde başkabir şey bilir anlamı çıkmasın tek bildiği üç çocuk yapın... Onun bile kimden olduğu önemli değil....) 20 nin 25 e çıkması demek yüzde 25 artış demektir ki oranları alt üst eder ... Dikkat buyurun kendisinin verdiği yedi milyon rakamı sallamada kullandığı rakama eşit neredeyse fark daha az... Ciddiyeti anlayın... İşin gerçeği ise şudur ki oran ne 20 25 sayısıdır neden 7.. tarih boyunca olan oran korunarak artmıştır . Türkiye'de yaklaşık 12.5 milyon alevi vardır...
Asıl sorun Alevilik bir din değildir !!! cümlesi ... Yüzde yüz doğru katışıksızz .... her harfi helal..... Alevilik bir din değil gerçekten değil !!! Yeterki devamını getir
adam gibi bağla... Bağla ki sana oy verenler seni ve partini adam yerine koymaya devam etsin...
Alevilik din değil... Tıpkı sunniliğin din olmadığı gibi hatta Maliki,Hanefi, Şafii, Hanbeli ,Zeydilik ,Caferilik ,Zahiriliğin din olmadığı gibi... Hiç biri din değil mezhep... Bakan bunu bilmez mi ? Bilir bilirde bölücülüğüne söylemez sıkışırsa yanlış anlaşıldım...
İşte bu yanlış anlaşılma perdesi altında Aleviliğin diyanette temsil edilemeyeceğini söylüyor... Neden kandırmaca hazır alevilik din değil!!! Sanırsın ki Hristiyanlık temsil ediliyor.... ??!!
Ben bu sözleride duyduktan sonra ... ciddi bir vergi veren vatandaş olarak vergimden giden her kuruş haram olsun diyorum. Hele diyanete bin kere haram olsun.... Hadi kul hakkı dünya da halledilir diyanet işleri çöz bu sorunu her birinize bir kuruşta olsa vergim düşer ve helal değil kul hakkı.... Ne yapacaksın !! Bence de sunnilik din değil .... gel de çöz...
Gerçektende hiç biri din değil din İSLAM inanalnlar islama MÜSLÜMAN ve mezheplere ayrılmış
Peki ben şimdi hiç bir mezhebi önemsemeyen biri olarak bakana ve onun gibilere desem
Sana mı kaldı mezheppleri ayırmak sen ALLAH mısın ? Kul hakkı yeme işine bak !!!
Valla siz gene yalakalık yapacaksınız....
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Seküler bir yapıya sahip olduğumuz rivayet ediliyor, peki seküler yapıya sahip devletlerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurumun işi ne? Böyle bir kurum olunca başındaki zat da atıp tutuyor işte! Bu arada fetva filan da veriyor bunlar değil mi?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Bunu eleştiri olarak değil tespit olarak söylüyorum.
Bugün Alevilerin dini taleplerinin çoğunun karşılanamamasının sebebi Türkiye'ye özgü laiklik anlayışı. Cemevleri tekke ve zaviyelerle birlikte kapandı. Şu anda nasıl bazı tarikatların tekkeleri gayriresmi olarak faaliyetlerini sürdürüyorsa, cemevleri de aynı şekilde gayriresmi olarak faaliyetlerine devam ediyorlar. Bu da Alevi cemaatinin katkılarıyla oluyor.
Rum Ortodoks, Ermeni Ortodoks ve Musevi cemaatlerinin durumu Lozan'la garanti altına alınsa da onların dini faaliyetleri de yine cemaatlerin katkılarıyla yürütülüyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulmasıyla bütün Sünni İslam faaliyetleri devlet kontrolü altına alınmaya çalışıldı. Alevilerin bir kısmı cemevlerine ve dedelere devletin kaynak tahsis etmesinden Diyanette temsilden yana iken, bir kısmı bu şekilde "devlet Aleviliği"ne karşı çıkıyor. Çünkü biliyorlar ki, "parayı veren düdüğü çalar."
Alevi kuruluşlarının taleplerinde de farklılıklar var. Tek tip Alevilik yok. Ben her kuruluşun talebine her grubun inancına ayrı ayrı saygı duyuyorum.
Ancak buradaki çıkmaz, aynı Heybeliada'daki ruhban okulunda olduğu gibi, bu haklar tanınırsa acaba bu başkaları için de emsal olur mu korkusu.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Anladığım kadarıyla sayın commodore1tr bu forumda Alevi vatandaşlarımızın sorunlarını yada laiklik anlayışında ki yerlerini tartışmaya açmamış.
Devletin tepesindeki iki yüzlülüğü aymazlığı ortaya koymuş. Sanıyorum kilit cümle ''Alevilik din değil'' üzerine kurulu. Yani alevilik din değil de sunnilik din mi ? sorusunu sorup bunun yanıtını almak istemektedir. Bakanın burada büyük bir ikiyüzlülük yaptığı sözcük oyunu ile kitleleri kandırmaya çalışştığı açıktır.
Din açısından Alevilik her ne ise Sunnilik te diğer mezheplerde odur. Aralarında ki fark inançtan doğan bağlanma yöntemleri olabilir ki buda kul ile Allah dışında kimseyi ilgilendirmez.
Ben bu bakanın ve aynı tipteki kişilerin daha öncede bu tip patavatsız sözcüklerini yaklaşımlarını okudum, duydum. Hatta aynı türden birisi de Aleviliği Ateistlikle eş tutan konuşma yapma cüretini gösterdi. Yani alevi vatandaşlarımıza tahammül bile yok.
Sırf bu bile bize LAİKliğin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya yeter. Çağ öncesinden çağı gören ATATÜRK ün değerini anlamak lazım artık.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Sayın Tangör EVREN,
Bu durum tıpkı o sözde islam inananlarının alay ettikleri Konstantin'in kararına benziyor...
Malum 1325 yılında İznik'te toplanan konsil bir türlü tartışmalardan sonuç çıkaramaz ve kararı İmparatora bırakır...
İmparator ne anlasın dinden, verir kararını...
Karar elbette siyasidir...
Zavallı ARİUS, ne kadar çabalasa ve 'O bir insandır' dese de İSA artık bir Tanrıdır...
"Alevilik bir din değildir!"
Fransa eski Devlet Başkanı Chirac'ın yakın zamanda AB aşkı ile sarhoş olanlarımız için söylediği o meşhur sözlerin haklılığını ortaya çıkarmış olmuyor mu?
"HEPİMİZ BİZANSIN ÇOCUKLARIYIZ..."
=
"HEPİMİZ KONSTANTİNİN TORUNLARIYIZ..." :)
:)
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Bu konuyu tartışırken sanırım şu hususların da tartışılmasında yarar var;
1) Laik bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum olur mu?
2) Olur diyorsak bu durum laiklikle bağdaşır mı?
2) Olmaz diyorsak din işleri nasıl yürütülecek?
3) Olur diyorsak, bu kurum içinde diğer dinlere ve ve mezheplere yer verilmesi gerekmez mi?
4) Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğunda alevilere yer verilmiş miydi?
5) Alevilere yer verildiyse şimdi niye yoklar? Bir zaman sonra dışlandılar mı?
6) Alevilere başlangıçta da yer verilmediyse; o zaman memlekette alevi yok muydu?
7) Cem evleri ilk ne zaman kuruldu?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Bu sorulara tutarlı cevaplar verildiği zaman Alevilerin de, ruhban okulunun da bütün sorunları çözülür.
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bu konuyu tartışırken sanırım şu hususların da tartışılmasında yarar var;
1) Laik bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum olur mu?
2) Olur diyorsak bu durum laiklikle bağdaşır mı?
2) Olmaz diyorsak din işleri nasıl yürütülecek?
3) Olur diyorsak, bu kurum içinde diğer dinlere ve ve mezheplere yer verilmesi gerekmez mi?
4) Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğunda alevilere yer verilmiş miydi?
5) Alevilere yer verildiyse şimdi niye yoklar? Bir zaman sonra dışlandılar mı?
6) Alevilere başlangıçta da yer verilmediyse; o zaman memlekette alevi yok muydu?
7) Cem evleri ilk ne zaman kuruldu?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
İyi de alevilikle ruhban okulunu neden bir tutuyorsunuz onu anlayamadım.Ruhban okuluna azınlık demek mümkündür.Aleviler müslümandır öncelikle..Desturları Ya Allah Ya Muhammet Ya Ali'den gelmektedir.
Her ne kadar Osmanlı ve onun devamı olan bugünkü hükümet bunu kabul etmek istemese de.(Tayyip Erdoğan'ın Karacaahmet Cemevi'ni yıkmaya çalışması da halen hatırlardadır )
Bence esas tartışılması gereken konu din nedir e gelmektedir.Ayrıca bir dinin din olup olmadığının kararını vereceği yapılan ibadetlerin kabul edileceği makam kişiler midir Allah mıdır ? Eğer ki Allah ise bu zatlara vahiy mi gelmiştir.
Şu dindir,ancak bu din değildir...Şuna eziyet edilir buna edilmez gibi kavramlar mı geliştirilmiştir yüzyıllardır....
Halbuki ne güzeldir "Yaradılanı severim Yaradan'dan ötürü"
Bizi sevmediklerine göre Yaradan'ı da mı sevmiyorlar yoksa ....?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alevilik bir din değildir mezhep olayına gelince bilinen 4 mezhep var islam da.Dinler hukukunu ve içtihat olayını bilmeden yorum yapmak yararlı olmayacaktır kanaatin deyim.Ruhban okulu meselesine gelince orası ap ayrı siyasi oyun arenası açılımı çok geniş ve kesin neticeler meydana getirici sonuçlar doğuracaktır.
Ruhban okulu okul olarak açılmasından ziyade okulun olduğu mıntıkanın tıpkı vatikan benzeri bir devlet ilanı ve şekli olarak vatikan a benzer ancak ortodoks ların ana merkezi olma amacı gütmekte patriğin de devlet başkanı statüsünde olması baz alınmaya çalışılmaktadır.
İran daki ve arabistandaki ve afganistan daki islami sistem islamın ana temellerine aykırı eylemlerinden dolayı zira islam 1 kişinin öldürülmesini dahi tüm insanlığın öldürülmesi gibi bakmakta ve yasaklamaktadır.Laiklik olmaz ise olmaz dır ve mutlak korunmaldır buna en ufak bir şüphem en ufak bir itirazım yoktur.Ancak insanın doğası gereği tapınması bilinen bir gerçektir kişi kendi dinini en güzel şekilde imkanlar dahilin de öğrenebilmeli.
Nasıl ki ateisti anlamaya çalışıyor isek alevi vatandaşlarıda anlamaya onları öğrenmeye çalışmalıyız.Ancak bizlere laiklik öyle bir sunuluyor ki laiklik=din karşıtlığı şeklin de anlama ve algılamaya başlayacağız.Laik lik deyip saman altından su yürütmek makam ve mevkii peşinde koşmakta ve bu mevkilerin nimetlerinden yararlanmakta olmaz olmamalı.Ne zaman ki ben yerine biz demeye başlayacağız ve tatbikatımızıda öyle yapmaya başlayacağız çok şeyler daha iyiye gidecektir ben en azından böyle ümit etmekteyim.
Dokunulacaksa her yere dokunulsun temizlenecekse her yer temizlensin doğruyu iyi ve güzeli bulalım ve ona ulaşalım.Laikliğin içki ile giyim kuşam ile ilişkilendirilmesini doğru bulmuyorum.Her yerde her zaman her konu da aşırı uclar vardır olacaktır ancak doğrumudur hayır değildir dini kendi çıkarı için kullanan kişi yada kişiler ne kadar hatalı ise laikliği her alanda her şekilde olur olmaz biçimde dile getirmekte o kadar yalnıştır.
Milletimize hakiki laikliğin ne olduğunu anlatamıyoruz anlatmalıyız öğretmeliyiz bilgilendirmeliyiz.hakiki halis dindar insanlarada gereken saygıyı göstermeliyiz.Biz şunu hala öğrenemedik devlet makamı yada devlet işi gören kişi devlet büyüğüdür rte tarzında bir kısaltma şık değildir sevelim sevmeyelim ancak ülkemizin Başbakanına bu tarz kısaltmalar ile seslenmek olmamalı derim.
Halk istemediğini zaten seçimlerde al aşağı edior tıp kı geçmişte olduğu gibi.Gene en doğru kararı halk verecektir.Alevilerde dahil olmak üzere toplumun tüm katmanlarının siteme yönetime idareye tam katkısı birikimi tecrübesinin aktarımı sağlanmalı her kesim her topluluk kucaklanmalı anlışmaya çalışılmalı birbirimizi sevmek olmasa dahi saygı duymayı becerebilmeliyiz. Saygılarımla.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
1928 DİNİ ISLAH PROJESİ VE BEYANNAMESİ
1. Demokrasi alanında görülen büyük Türk Devrimi dili, ahlakı, hukuku ve bütün toplumsal kurumlarıyla başlıca iki görünüm gösteriyor.
BİRİNCİSİ: Bütün toplumsal kurumların bilimselleşmesi...
İKİNCİSİ : Bütün toplumsal kurumların millileşmesi...
Dolayısıyla toplumumuzun yaşamında bilim ve akılla kavranabilen bütün konuların aklın ve bilimin yetkisi ile yönetildiği gibi milli yaşama ilişkin bütün çalışmalar da sapkınlıktan kurtulmakta ve milli dayanışmaya katılmaktadır.
Türk Devrimi dilde, ahlakta, hukukta, iktisatta, sanatta yaptığı bütün dönüşümlerin kaynağını bilimin aklın uygunluğundan ve milli yaşamın verimli gelişiminden almaktadır.
2. Din de toplumsal bir kurumdur. Diğer toplumsal kurumlar gibi yaşamın gereklerine katlanmak, gelişimin yolunu kovalamak zorundadır.
Bu gelişim, gerçi dinimizin doğasındaki esaslar dışında olmayacaktır. Ancak bununla, dinimizin bilimsel, iktisadi ve estetik buyrukları her ne olursa olsun bütün eski biçimlere ve eski geleneklere bağlı ve gelişim gücünden yoksun kalacağını düşünmek yanlıştır. Dolayısıyla, Türk demokrasisinde din de gereksindiği gelişimi ve canlılığı göstermelidir.
3. Böyle bir reform olanağı bulunmakla birlikte, bunu gizemcilerin akıldışı ve öfkeli etkilenmelerinden beklemek, bugünkü toplum koşullarına göre olanaksızdır. Dinsel yaşamda, ahlaki ve iktisadi yaşam gibi ancak bilimsel düşünceler ve bilimsel yöntemlerle düzeltilmelidir ki, diğer sorunlarla uyumlu bir biçimde özel ve kişisel verimini ve gelişimini gösterebilsin. Bu düzenleme için kurumumuzun düşündüğü önlemler şunlardır.
TAPINMA BİÇİMİNDE:
Tapınaklarımız temiz, düzgün, gezilmeye ve görülmeye açık ve oturulacak bir biçimde geliştirilmelidir. Tapınaklarda sıralar, elbiselikler yapılmalı ve temiz ayakkabılarla tapınaklara girilmesi desteklenmelidir. Bu dinsel reformun tapınmaya ilişkin sağlık koşuludur.
TAPINMA DİLİNDE:
Tapınmanın dili Türkçe olmalıdır. Ayetlerin, duaların, hutbelerin Türkçe biçimleri kabul edilmeli ve kullanılmalıdır. Bunlar yalnızca belleğin sermayesi olarak değil, yazılı ve basılı olarak da kullanılabilmeli ve tapınaklarda bu temele göre örgütler kurulmalıdır.
TAPINMANIN GÖRÜNÜŞÜNDE:
Tapınmaların son derece güzel, coşturucu bir biçimde yapılması sağlanmalıdır. Bunun için usulüne uygun olarak söylemeye yetenekli müezzinler imamlar yetiştirmek gerekmektedir. Ayrıca tapınaklara müzik aletlerinin girmesi de gerekmektedir. Tapınaklarda dinsel müzik niteliğinde çağdaş ve enstrümantal müziğe kesinlikle gereksinim vardır.
TAPINMANIN İDEOLOJİSİNDE:
Hutbelerin basılı biçimleri yeterli değildir. Söylev vermek, okumaktan ayrı bir şeydir. Hutbelerde önemli olan doğrudan doğruya bilimsel, yahut iktisadi düşünceler değil, doğrudan doğruya dinsel olan değerler ve felsefi içeriktir. Bunu verebilecek olan insanlar, güzel konuşmada yetkin din bilginleridir. Bu düzeyde konuşmacılarımız İlahiyet Fakültesi kanalıyla yeterince yetişinceye kadar, dışarda bulunan din düşünürlerinden ve din bilginlerinden yararlanmak gerekir.
Bunların dışında yapılacak iş, din edebiyatının ve din felsefesinin kurulmasıdır. Bu amacı, eski biçimiyle ve doğrudan doğruya ilmi kelam ve doğrudan doğruya tasavvuf sağlayamaz. Asıl önemli olan şey, ne Kur’an-ı Kerim’in Türkçesi ne de bu Türkçenin sınıflanmış ve düzenlenmiş biçimidir. Önemli olan şey, Kur’an’ın ve İslam dininin insani ve mutlak içyüzünü gösterir felsefi bir araştırmadır. Şimdiye kadar bu yapılmamıştır. Kur’an-ı Kerim bu gözle görülüp, kuvvetli bir zeka ile anlaşılmadıkça, saf akılla ve soyut mantıkla anlaşılamaz.
Bütün değişimin gerçekleşmesi için bilimsel bir merkez tarafından oluşturulacak olan uygulama projesinin hazırlanması gerekir. Bu bilim merkezi İlahiyat Fakülteleridir.
Türk devrimi bu fakülteyi oluşturmakla bu gereksinimi belirlemiş bulunuyor. Fakültemiz üç senelik bilimsel öğretimde, deneyleri sonucunda Türk toplumu için iyi ve onurlu olacağına inandığı bu değişim anlayışına ulaşmıştır.
Özet olarak, ayinlerin sağlıklı bir biçime kavuşturulması, Türkçeleştirilmei, güzelleştirilmesi, felsefeleştirilmesi konularındaki önerilerin uygulama yönünü ve işleyişini ayrıntıları ile açıklayacağız. Böylece yeni Türkiye din alanında yalnız bir vicdan anlayışının değil, bütün esir ve geri olan İslam kavimlerinin hürriyet ve gelişiminin de yol göstericisi olacaktır.
İmzaları olan kurul üyeleri:
KÖPRÜLÜZADE FUAD
İSMAYIL HAKKI (BALTACIOĞLU)
İZMİRLİ İSMAİL HAKKI
HALİL HALİT
HALİL NİMETULLAH (ÖZTÜRK)
MEHMET ALİ AYNİ
ŞERAFETTİN (YALTKAYA)
ARAPKİRLİ HÜSEYİN AVNİ
HİLMİ ÖMER
YUSUK ZİYA (YÖRÜKHAN)
Kuruldan çekilerek imza vermeyenler:
BABANZADE (AHMET) NAİM BEY
FERİT KANİ (KAM) BEY
/////
Bay BİLGİLİ,
Yukarıda Mustafa Kemal tarafından kurulan İslam Araştırmaları Kurulu’nun 1928 Yılında hazırlamış olduğu ancak yayınlanmayan bir beyanname var...
Evet...
Diyanet İşleri Başkanlığı tek parti CHP ve Onun değişmez lideri Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur...
Bu başkanlık bırakın Mustafa Kemal'e karşı TANRI'ya karşı bile yürekli ve maçası yiyen yiğit KULlardan oluşmuştur...
Bu yiğitliği ve cesareti gösteremeyen artıkları ve o artıklar peşinden giden zavallı saf insanlarımızı da iyi biliriz...
Siz tek parti özellikle ilk dönem hakkında konuşabilmeniz için önce giydiğiniz veya size giydirilmiş TAKKEyi önünüze koyacak sonra bizimle muhattab olacaksınız!
Yukardaki beyannameyi de tok karnına günde üç kez fatiha niyetine okuyacaksınız...
Burada gevezeliğin ve zevzekliğin alemi yok!
VESSELAM!..
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın horasan;
Öncelikle muhatabınıza "gevezelik" ve "zevzeklik" gibi aşağılayıcı kavramlarla saldırmanızı bir acizlik olarak gördüğümü belirtmeden geçemeyeceğim. Düşüncesi olan düşüncesini söyler, olmayanlar da bu şekilde hakarete başvurur. Ben bu sözlerinizi size iade etmeyi dahi kendime yakıştıramam.
Yayınladığınız beyanname de size çok uygun gelmiş olmalı ama bana ve bu ülkedeki milyonlarca insana uygun değildir. Onun için de uygulanma imkanı olmamıştır.
Dinde reform adı altında toplumun dinsel inanç ve ibadetlerini birilerinin (ve sizin) kafasındaki biçimlere sokmaya kalkışmak ne reformdur, ne de dinle, inançla, ibadetle ilgilidir.
O beyanname zaten daha önce de bir çok yerde tartışılmıştır. Onu yazanlar, tapınaklara temiz ayakkabı ile girilmeli derken, acaba kiliseden mi yoksa camiden mi bahsediyorlar.
Tapınaklarda müzikten bahsettiklerinde kiliseyi mi yoksa camiyi mi kastediyorlar.
Camiyi kastediyorlarsa; benim ibadethanemin nasıl olacağına ve ne okuyacağıma başkaları mı karar verecek? Bu tipik bir tek parti zihniyetidir ve resmen totaliter düşünce ürünüdür. Bunlar çok geride kaldı. Bugünkü demokratik ortamda bunların hiç bir yeri olamaz. Geçenlerde bir yazıda Sultan Ahmet Camii'nin tek parti döneminde resim galerisi yapılması için girişimde bulunulduğunu okumuştum, ama inanmak istememiştim. Ama sizin reform taslağı diye bize sunduğunuz saçmalıkları görünce galiba doğru dedim.
Milletin dini inancını nasıl yaşayacağını millete sormadan, camilerin içerisine sinema salonları gibi koltuklar koyalım. Millet namazını koltuğa oturarak kılsın. Ayakkabıları da çıkarmasın. Ama ayakkabılar temiz olmalı. Çamurlu ayakkabı ile "tapınağa" girilmemeli. Hem zahmetten kurtuluruz hem de ayak kokusu olmaz. Eğilip kalkmak insanı yoruyor. Yumuşak koltuk iyi gelir. Bir de enstrümantel müzik koyduk mu gel keyfim gel. Ne güzel değil mi? İşte sana dinde reform.
Bu toplum artık değişti ve gelişti. Artık tek tip düşünce yok. Bu tür dayatmalar demokraside olmaz. Otuzların dünyasında yaşamıyoruz. Geriye dönüş yok. İleriye gitmek istiyoruz.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Bilgili ;
Sorularınıza aşağıda çok kısa bir yanıt vereceğim o da size duyduğum saygıdan dolayı... Yoksa bu forumun amacının o olmadığını siz çok net anladınız ve karıştırmak istiyorsunuz. Sorularınızın yanında bir de konunun özüyle ilgili bir yorumunuzu görmek istedim. Tersten de okudum ama yok...
Bakın sizin yanınızda çıka çıka sdt23 çıktı oda ruhban okulunu konuya dahil etti oldu da bitti... Sanırım ekşi sözlükte bu konuda ileti bulamadı kendisine yarayacak ondan böyle bir bodoslama saçmalamada bulundu...
Soru net ve açıktı amma gene kıvırmayı başka yerlere gitmeyi tercih ettiniz. Daha açık vede detaylı sorayım...
AKP diye isimlendirilen oluşum bir toplantısında konu alevilere ve haklarına gelmişken çok üst düzey ve dini çok iyi !!! bilen bir yöneticisi tarafından
'' Ozaman atesitler de satanistlere de yer vermek lazım'' diye ulvi bir yaklaşım göstermiş konu gümbürtüye götürülmüştü. Ben de o kişiyi pek ciddiye almadığım için geçiştirdim gündeme getirmedim. ( Kaldı ki Aleviliği konu dışında tutarak şunu diyebilirim ki evet efendi eğer sosyal devletsen o kişilerede saygı gösterip gerekli değeri ve yeri vereceksin.)
Ancak bunun etkisi geçmeden ''bakan''düzeyinde saçmalama geldi aslında bu AKP nin iç yüzlerinden biriydi bana göre o yüzden bekledim ses gelecek mi diye gelmedi... Konuyu açtım gene kıvırmaya çalışıyorsunuz konuyu saptırmayalım.
Konu '' Alevilik din değildir'' diyen bakanın açıklaması ve AKP nin buna sahip çıkması. Burada ki sorum şuydu
Alevilik din değil sunnilik din mi?
Eğer sunnilik diye bir din yoksa bu kişinin bakan olarak kalması doğru mu?
Eğer sunnilik din ise kurucusu kimdir kutsal kitabu nedir?
İslam dininden farklı mıdır? Türkiye nin çoğunluğu islam dininden midir ? Yoksa sunnii dininden mi?
Kur'an ı Kerim in inmesi ve İslam peygamberinin vefatından sonra ortaya çıkan bu ayrımlardan hangisinin daha üstün olduğunun yada denk olup olmadığının taktiri ALLAH TA MI? SİZLERDE Mİ?
EĞER ALLAH TA İSE NE KONUŞUP DURUYORSUNUZ ? YOK EĞER SİZDEYSE NEDEN SOMUT VERİ ORTAYA KOYMUYORSUNUZ?
İşte aslında sorular ve aranan yanıt bunlardı . Ama sizler her zamanki gibi damla yanıt ve yorum yazmadan karıştırdınız konuyu gitti...
Açık ve net yanıt veriniz bakan haklı mı değil mi? Hadi biraz cesaret...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Commodore1tr,
İsmini bakmadan yazabilecek hale gelebilecek miyim Allah bilir?
Demişsin ki,
"... sağcı yada dinci partileri tutupta ha bire sola yazanlardan tepki bekledim sağıra yattılar normal olarak...Ve bu iş gene başa düştü..."
Yazsalar da, yazmasalar da kızıyorsun. Şaka şaka...:)
Öncelikle "Alevilik din midir?" Bana sorarsan buna aleviler de karar verememişler.
- Alevilik İslama dahildir,
- Alevilik asıl İslamdır,
- Alevilik İslam dışıdır,
- Aleviliğin hiçbir dinle ilgisi yoktur, o bir dünya görüşüdür.
Bunlar bir alevi sitesinden çıkardığım sonuçlar ve bunu o sitede sorduğumda aldığım cevap; “Sen ehlibeyte söven başka bir siteye git faşist adam” oldu. O kişiye de uygun cevabı yine sitedeki başka alevi insanlar vermişti.
Bana göre Alevilik din değildir. Kendine has bir mezheptir. Alevi-sünni ayrımı yanlıştır. Şia-Sünni ayrımı doğrudur. Aleviliğe Anadolu şiiliğidir de diyebiliriz. (Elbette bunu kabul etmek zorunda değilsiniz).
Peki Aleviliği ayrı bir din kabul etsek, Diyanet İşleri Başkanlığında kendine yer bulabilecek midir? Ya da İslam dışında hangi din için Diyanette ayrı bir birim ve başında papaz, haham, keşiş vs. vardır.
Diyanetin dinleri temsil ettiği doğrudur. Ancak İslam ve özellikle Sünni denilen mezheplere odaklıdır. Birçok mezhep vardır. Bunların hiçbiri Diyanette yer almaz (Hatta İmam Cafer-i Sadık’ın kurucusu kabul edildiği Caferiler de temsil edilmemektedir. İmam Cafer ise Ebu Hanife’ye hocalık yapmıştır.).
Bu şartlar altında Alevilik ister din ister mezhep kabul edilsin sonuç değişmeyecektir.
Diyanet aydın, halkla aynı dili konuşan ve misyoner faaliyetlere kalkan olsun diye oluşturulmuş bir kurumdur. Bence dini hususlar için Diyanet İşleri Başkanlığına gerek yok. Her mezhep ya da cemaat yasalar çerçevesinde bağımsızca örgütlenebilmelidir.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne ?
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bu konuyu tartışırken sanırım şu hususların da tartışılmasında yarar var;
1) Laik bir devlette Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum olur mu?
2) Olur diyorsak bu durum laiklikle bağdaşır mı?
2) Olmaz diyorsak din işleri nasıl yürütülecek?
3) Olur diyorsak, bu kurum içinde diğer dinlere ve ve mezheplere yer verilmesi gerekmez mi?
4) Diyanet İşleri Başkanlığı kurulduğunda alevilere yer verilmiş miydi?
5) Alevilere yer verildiyse şimdi niye yoklar? Bir zaman sonra dışlandılar mı?
6) Alevilere başlangıçta da yer verilmediyse; o zaman memlekette alevi yok muydu?
7) Cem evleri ilk ne zaman kuruldu?
Bu ileti ve
Alıntı:
Bu sorulara tutarlı cevaplar verildiği zaman Alevilerin de, ruhban okulunun da bütün sorunları çözülür.
Bu sorulara bağlı ek yapılan bu akla zarar iletiye çok kısa bir yanıt vereyim. Çünkü ne forum konusu bu ne tartışma bu... Apayrı.. Gerçi birbirine ilgi yapılarak yazılan yazının da birbiriyle ilgisi yok ama olsun... AKP lilik te uygunluk yok sallama var....
Laik bir sistemde diyanet işleri başkanlığı olur mu olmaz mı çok siyasi ve karmaşık bir sorudur. Soruyu soranın amacı OLMAZ dedirtmektir. Olur derseniz bu sefer HANİ HİÇ BİR LAİK AVRUPA ÜLKESİNDE YOK YA ? diye sıkıştırma sorusudur. Kişiyi açmaza sokmak için şark kurnazlığı taktiğidir ve çok basittir. Ama bu soru yanlış kişiye sorulmaktadır. Dolayısıyla bu sorunun yanıtı ve çok daha fazlası ilgili kişide bulunmaktadır... Yanlış zaman yanlış yer sert kaya Abbas bey....
Burası ilkokul değil yada düşük düzeyli tartışma ve paylaşım platformu değil ben malesef zaman zaman bu düşük düzeylere takılıp kalıyorum oda yerinde duramamamdandır. Bu yüzden bazıları yok yere kendisini adam yerine koyuyor...
Laiklik sadece ilkokuldaki yada çok basit bir düzeyde ki anlatımda '' din işleri ile devlet işlerinin ayrılmasıdır.'' Aslında işin özü DİNİN DEVLETİ DEĞİL AMA DEVLETİN DİNİ KONTROL ETMESİDİR. Bu bağlamda bakıldığında olayın aslı ortaya çıkmaktadır. Gerçek anlamda Türkiye'yi anlamak için o çağa ve özele bakmamız gerekir. O çağdan da bu güne bakmak gerekir... Kısaca bakalım mı ...
1919-1922 yılları arasında 3 kez Şeyhül İslam olan Mustafa Sabri Efendi, İngiliz himayesini ve mandacılığı savunan İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Teal-i İslam Cemiyeti gibi Milli Mücadele karşıtı oluşumların da kurucularındadır.Şeyhül islam yada Şeyh_ül İslam demek dinsel konularda en yüksek derecede bilgi ve yetkiye sahip olan kimse demektir. İşte bu kişi 11 Nisan 1920’ de, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere mili direnişin bazı önderleri hakkında ölüm fetvası kaleme almıştır. Ve bu tarifteki şeyhülislam Dürrizade Abdullah tarafından imzalanmış ve özetle “Padişah’ ın aksi emrine rağmen istilacılara karşı direnişe geçen milliyetçilerin öldürülmeleri caiz olmakla kalmayıp hatta her Müslüman’ın görevidir. Bu uğurda ölenler şehit, kalanlar gazi sayılır.” denmiştir. Yani daha açık ve net olarak din siyasete alet edilmiş çıkar için kullanılmıştır. Aynı kişi daha sonra Milli Mücadele’ nin zaferle sona erdiği günlerde bir İngiliz gemisiyle Mısır’ a kaçmış Hilafetin kaldırılması üzerine Mustafa Kemal Paşa’ nın tavrını kahpelik ve hayasızlık, Türk milletini de Müslüman barbarlar olarak nitelemiş, Ankara Hükümeti’nin Musul üzerinde hak iddia etmesinin gülünç olduğunu yazmacüretini göstermiştir... Bu bize osmanlının son deminde siyaset din ilişkisini göstermektedir.
Aynı dönemde Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ nin kurucularından Ankara Müftüsü Börekçizade Rıfat Efendi öncülüğünde hazırlanan, Milli Mücadeleyi destekleyen karşı fetva, Anadolu’daki bazı müftülerce ve TBMM’ deki ilmiyeden milletvekillerince de imzalanmıştır. Bunun üzerine TBMM’ nin açılışının ertesi günü, 24 Nisan 1920’ de Padişah iradesiyle işten el çektirildiyse de Milli Hükümet tarafından görevinde tutulmuştur. Kuvayı Milliye adı altında çıkarılan fitne ve fesadın hazırlayıcısı ve teşvikçilerinden olduğu iddiasıyla İstanbul I. Örfi Divan-ı Harbi tarafından ölüme mahkum edilen Börekçizade Rıfat Efendi Kurtuluştan sonra, 31 Mart 1924’ te tayin edildiği Diyanet İşleri Başkanlığı'nı 5 Mart 1941’ de ölümüne kadar sürdürmüştür.
Sonuçta dini siyasete karıştıran vede sonuçta Britanya ya kaçarak kapılanan DİNCİ hocalar kaybetmiş, yoksul inançlı gerçek dindarlar kazanmıştır.
İşte çok kısa özetlediğim bu zaman dilimi içerisinde dinin devlete olan kötü etkisi en üst düzeyde görülmüş, dinin dincilerin elinde siyasete alet olacağı ve devletin duracağı açıkça anlaşılmıştıır.
Çok büyük bir olasılıkla daha 1905 lerde Ulu Önder ATATÜRK dinin devlet üzerindeki kötü denetimini ve devleti yönetenlerin dini sömürmesinin farkında olarak bir sistem aramaya fikren girişmiştir.
KISA DEDİM AMA BUNDAN KISA OLMUYOR DEVAM EDECEĞİM...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Size bir soru Bay Bilgili:
Türkler islamiyete güle oynaya mı, yoksa bazı şartların kabulleriyle mi girmişlerdir?
Bu soruya vereceğiniz yanıt damarlarınızda dolaşan Türklüğün de oranını tayin edecek kertededir... Ammmaan dikkat!..
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Neticede din özellikle İSLAM dini direk bireyle ALLAH arasında ki bir inanç bütünüdür. Buna BİREYSEL OLARAK KARIŞMAK ASLINDA ALLAHA KARŞI ÇIKMAKTIR. İşte bu temel kavram LAİK liğin gerekliliğinin temelini oluşturmuştur. Bu temel ise aklı başındaki her Türk ün desturu olmalıdır. Aksini bir şekilde ima dahi etmek demokratik laik sosyal bir hukuk devletinin temeline dinamit koymaktır.
İçsel bireysel inancın dünya sistemine etkili olmasının engellenmesi laikliğin en açık tanımıdır. Hele hele bazı çıkar çevrelerinin bu inancı sömürmesi ise laiklik karşıtı odak olmasının gerekçesi olacaktır.
İşte bu bilgiler ışığında laiklikte diyanet işleri başkanlığı olur mu ? sorusunun yanıtını aramamız gerekmektedir.
Açık ve net olarak söylemek gerekirse EVET GEREKİR. Çünkü devlet dini kontrol etmek ve kişileri din yoluyla sömürülmesini engellemekle görevli bir sosyal görevede hazidir.
Türkiye yaklaşık bin senelik islam hükümetlerinden yada imparatorluğundan laikliğe geçen islamın laiklikle test edildiği en ciddi devlettir. Daha doğrusu devlet gibi devlet olan tek devlettir. Kısmi laiklik söyleminde olanların ne olduğunu hep birlikte gördük... Bu bağlamda İslam laikliği kabul edilecek Türkiye Cumhuriyeti İslamdaki diğer ülkelerle değil diğer laik seküler sistemlerle kıyaslanması gerekmektedir. Acaba laik sistemi kabul eden avrupa ve diğer ülkelerde diyanet gibi bir kurum var mı????
Bunun tek yanıtı var su üstünde olan VATİKAN . İtalya'nın Roma şehrinde bulunan, Hristiyanlık dîninin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan devlettir VATİKAN. Mutlak monarşi ile yönetilen 0.44kilometre karelik dünyanın en küçük devleti... Papa mutlak hakimdir burada yasama, yürütme ve yargının da başkanıdır. Sözleri yasa hükmündedir.... Vatikanın özel para birimi de vardır. 11 Şubat 1929’dan beri SÖZDE bağımsız devlettir. Vatikanın parasında o dönemki papa nın resmi vardır. Euro yu en son kabul eden ülke olmasına karşın hala Vatikan lirası vardır....
Her ülkenin kendi parası varken yani İtalyanlar Liret i Almanlar Mark ı Fransızlar Frangı İngilizler Siterlini kullanırken ( İngilizler hala aynı.) Vatikan da Vatikan lirasını kullanırdı. Hala da var... Üstünde papa resmi.. Peki nerede geçerdi ? Hiç bir yerde sadece vardı... Papa Liret olarak maaını alırdı Şimdi de euro olarak.... Vatikan yaklaşık bir milyar kişiye hükmeden Hristiyanlığın en büyük üç mezhebinden biridir. Ama dış işlerinde ve karar almada İngiltere Fransa Almanya ve italya nın onayı ABD ve Kanada'nın inhası olmadan açıklama bile yapamaz...
Yunanistan, Rusya, Bulgaristan, Romanya ve Sırbistan kiliseleri çoğunluk olarak ortodokstur. Bunda Papa değil Patrik vardır. Ve ilginçtir o patrik istanbul'dadır. Yani yaklaşık 190 milyona hükmeden patriklik istanbul'dadır. Patriğin ekümenliği istenmektedir Türkiye aleyhine olarak... Çünkü diyanete bağlı bir patrik kabul edilemez... Ama bu ülkelerden habersizde konuşmaz patrik....
XVI. yy.da Martin Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesi'ne ve Papa'nın otoritesine karşı girişilen Reform hareketi'nin sonucunda doğan Protestanlıksa Hristiyanlığın en büyük üçüncü mezhebidir. Buda İsveç, Norveç, Finlandiya ve Danimarka gibi İskandinav ülkelerinde kendisini bulmuş ve ABD, İngiltere, Federal Almanya, Nijerya, Güney Kore, Kanada, Avustralya, Brezilya, Hollanda, İsveç, Danimarka, Finlandiya ve Endonezya da büyük kabul görmektedir. Yaklaşık 650 milyon kişiye hükmetmektedir... Ancak Protestan kiliseleride ABD den ses çıkmadıkça gık çıkarmazlar....
Devam edeceğim amma uzadı ha...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Laik Türkye yi ve diyaneti karşılaştırabileceğimiz ve sorgulayabileceğimiz tek yapı islamdan çok katı bir din yapısı olan Hristiyan ülkeler oluyor... Başta Çin olmak üzere Japonya ve koreleri katarsak (Uzak doğu ülkelerinide) bir başka oluşumda ortaya çıkar ki konumuz dışıdır. Dolayısı ile Laik Türkiye yi Laik ülkelerle kıyaslamalıyız...
Türkiyede diyanet olarak ortaya çıkan oluşum devlet kontrolünde ve nedense maaşındadır. Hristiyanlıkta ise üç mezhepte direk devlet kontrolündedir . işin ilginci devlet maaş ödemez!!! Hristiyanlığın üç büyük mezhep başıda ilgili hükümetlerin onayı olmadan gik diyemez. Çünkü devletler dini kontrol altına almıştır... İşin ilginci Hristiyanlık İslamdan bu konuda çok farklı olmasına rağmen...
Hristiyanlıkta ruhban sınıfı vardır hemde din açısından çok yetkili vaftiz evlendirme aforoz yetkileri olan ve ALLAH ile Kul arasında olan bir ruhban sınıfı dinlerinin gereği... Ama devlet bir tek papaza rahip e rahibeye haham a para vermez.... VERGİDEN PARA AKTARMAZ... DİNLERİNİN TEMELİNDE RUHBAN OLMASINA KARŞIN....
Bizde ise ruhban sınıfı yoktur. daha açık ifade ise İMAMET YOKTUR islam dininde ALLAH İLE KUL ARASINA KİMSE GİREMEZ İBADETİN TAKTİRİ ALLAH'INDIR. Cemaatteki en bilgili kişi toplu hareket olsun diye o cemaate İMAMLIK YAPAR. Yani aslında İslamda İmam Müezzin para almaz. ALLAH İÇİN YAPILIR BUNLARIN EYLEMİ. Ama ne gariptir bizde bunlar maaş alır... Ruhban sınıfı olana maaş yok olmayanda ruhbana maaş var.... Örneğin cami imamı diyanet profesörünün olduğu yerde aslında namaz kıldıramaz... Uydum hazır olan imama demek en bilgiliye demektir başka bir şey değil....
Dolayısı ile laik sistemlerde dini kontrol edecek bir kurumun olması laikliğin özünde olanbir durumdur. Olmazsa olmaz. Amma çok uzun süredir Türkiye de Diyanet abukluk içinde yönetildiğinden bu garabet ortadadır....
Hadi gelin bakalım gerçek islama dönelim... Şu büyük imamlar müezzinler para almadan ezan okumaya namaz kıldırmaya başlasın Diyanet maaşları kessin bakayım kaç imam kalacak....
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Bu arada '' Bu sorulara tutarlı cevaplar verildiği zaman Alevilerin de, ruhban okulunun da bütün sorunları çözülür.'' cümlesinin mantıksal dayanağını bulamadığımı belirtmeleyim. Hani görüşlerini ve dünyaya bakış açısını kestirdiğim sayın sdt23 kendini aşmış bu soruda .
Aleviler ile ''ruhban okulu''nun ilgisinin ne olduğu hakkında bir bilgisi olan beri gelsin..
Sanırım Ruhban okulu ile bir ilinti kurulsa kurulsa kaçak kuran kursları arasında kurulabilir Aleviler arasında değil.
Ruhban okulunun açılabilmesi için iki erkten birisinin geri adım atması gerekmektedir. Bizim hali hazır başbakan ve 11. çoktan buna razılar ancak devletin kırmızı çizgilerini aşmaya daha cesaretleri yok hele böyle mimlilerken...
Ruhban okulunun açılmasının engeli orada papaz rahip rahibe her ne ise onun yetişeceği değildir. Tamamen siyasi ve devlet politikasıdır. ( Bizim açımızdan.)
Türkiye Cumhuriyetinde hiç bir okul YÖK ve veya MEB lığına bağlı olmadan çalışamaz. Açılmasına kapanmasına denetlenmesine sınav sistemine devlet karar verir.
Ruhban okulunun açılmasını isteyenler ise bu okulun hiç bir şekilde TC ye bağlı olmamasını istiyorlar sınavdan her şeye.. YÖK ten ve veya MEB lığından bağımsız kendi ilgili kurumuna bağlı...
İşte bu iki erkin karşı karşıya gelmesi okulun açılamamasının temel nedeni. Ulusal Eğitim sistemimize göre Eğitim ve öğretimin birleştirilmesi ile tam devlet kontrolünde olmayı gerektirir.
Şimdi bu sorunla Alevilerin durumu arasında ne bağ vardır ? Neresinde bir benzerlik bir uyum vardır. ?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın commodore1tr;
Benim, konuyu saptırdığımı ve 'kıvırdığımı' iddia ediyorsunuz. Oysa ben sizin konuya olan yüzeysel yaklaşımınızla konunun açıklanamayacağı düşüncesinde olduğumdan, bazı soruların da cevaplanması gerektiğini belitmiştim.
Siz, AKP'li bir bakanın sözü üzerinden eleştiri getirirken, konuyu tarihsel kökeninden kopararak sorunun sadece bugüne mahsus bir sorunmuş gibi gösterilmesi taraftarı olarak fikir beyan ediyorsunuz.
Oysa, alevilerin Diyanet'te temsil edilmemeleri sorunu bugünün önemli bir sorunu olmakla birlikte; bunun kökeni Cumhuriyet'ten de öteye gider.
Osmanlı Devleti, (ilk bir kaç padişah dönemini bir kenara bırakırsak) islamın sünii yorumuna dayanmakta idi. Şeyhülislamlık da bir sünii örgütlenme kurumudur. Nitekim, bazı şeyhülislamların "alevilerin katli vaciptir" fetvası verdikleri de bilinmektedir. Bu kurum bire bir aynı olmamakla bir Cumhuriyet döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı olarak devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti değildir, ama Diyanet İşleri Başkanlığı islamın sünni yorumuna göre örgütlenmiş bir kurumdur. Bu Başkanlığı kuranlar, alevilerin bu kurumda temsil edilmesi konusunda bir girişimde bulunmuşlarmı ben bilmiyorum. Ya da alevilerin o zaman böyle talepleri olmuş mu onu da bilmiyorum. O zamanlar sivil toplum ve değişik düşünceler gelişmediği için bu tür talepler de dile getirilmiyordu. Zaten aleviler daha düne kadar inançlarını ve hatta alevi olduklarını "baskın sünni görüş" nedeniyle gizlemek gereği duyuyorlardı.
Yani alevilerin Diyanet'te temsil edilmemesi, bugünün değil, Osmanlı'dan intikal eden, tek parti ve çok parti dönemlerinde devam eden ortak özelliktir.
Alevilik, bana göre din değil islamın başka bir yorumudur. Ancak, alevilerin ve alevi olmayanların alevilik konusunda çok farklı düşünceleri var. Aleviliğin ne olduğu konusunda sayın 32844'ün görüşlerine katılıyorum. Aleviliği "Ali'siz Alevilik" olarak yorumlayanlar dahi olmuştur. Alevilikle ilgili son yıllarda çok fazla yayın yapıldı. Ancak, benim bu konuda en çok güvendiğim ve beğendiğim kitaplar Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak tarafından yazılanlardır.
Siz AKP'li bir bakanı eleştireceğim diye konunun tarihsel kökenine inilmesine taraftar görünmüyorsunuz. Alvilerin dışlanması yeni bir olgu değildir.
Artık, padişahlık ya da tek parti döneminde yaşamıyoruz. Demokratik yollar açıldıkça dışlanan (ve kendilerini gizlemek zorunda kalan) aleviler seslerini duyurmaya başladılar. Sivil toplum geliştikçe demokratik talepler gelişti ve çeşitlendi.
Bu arada benim konuyu saptırdığımı söylerken, alevilikle hiç ilgisi olmayan bir beyannameyi gündeme getiren sayın hosrasan'a ses çıkarmamanız gayet anlamlı geldi bana. Tek parti döneminde dahi uygulanma imkanı bulunmayan ve tarihin çöp sepetine çoktan atılmış bir saçma bir beyannameyi bize öneren sayın horasan'ın bu beyannamesinin konuyla ilgisine de keşke değinseydiniz.
Sayın horasan'a da kısa bir cevabım var. Türklerin islamiyeti kabulü konusunda piyasada bazı kitaplar var. Farklı yaklaşımla yazılmış 2 kitap önereceğim. Erdoğan Aydın'ın "Türkler Nasıl Nüslüman Oldu" ve Prof. Dr. Hakkı Dursun Yıldız'ın "Türkler ve İslamiyet". Yabancı bir yazarın da yeni bir kitabı çıktı. Ben değişik kaynaklardan değişik fikirler edinerek ve de eleştirel yaklaşarak bir düşünce edinmeye çalışırım. Bir saplantım ve peşin hükmüm olmaz.
"Damarlarımdaki Türklük oranı" konusunda bir fikrim yok, çünkü Türklüğe yaklaşımım kanla ilgili değildir. Irkıçı değilim, ama Türk'üm.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Bilgili ;
Çok yanlış ve saptırmaya yönelik yanıtınızı belkide ikinci defa yorumunuzda olduğu için okudum.
Forum amacı AÇIK VE NET BİR DAHA YAZAYIM Kİ ALEVİLİĞİN TARİHİ KÖKENLERİ VEYA KABUL EDİLİP EDİLMEMESİ DEĞİLDİR. bU BU FORUMDA DA TARTIŞILABİLİR BUNA İTİRAZIM YOK ANCAK ÇOK ÜST DÜZEYDE BİLGİ GEREKTİREN BİR TARTIŞMA OLACAĞINDAN AYRI TUTMAK İSTEDİM. EN AZINDAN RUHBAN OKULU GİBİ DANDİK BİR KONUYLA EŞ DEĞER TUTULMAMALIDIR HANGİ TARTIŞMA OLURSA OLSUN BARİ BURADA ANLAŞALIM...
FORUM NET BİR SORUYA YANIT ARAMAKTADIR. BU SORU ALEVİLİĞİN REDDİ YADA KABULÜ DEĞİLDİR. BENİM BU KONUDAKİ YANITIMDA YUKARIDAKİ İLETİMİN İÇERİSİNDE OLDUĞU GİBİ SONDERECE AÇIKTIR BUNUN TAKTİRİ KİMSENİN HADDİ DEĞİLDİR. EĞER İÇİMİZDEN BİRİSİ KENDİSİNİ ALLAH A EŞDEĞER KOŞUYORSA O BAŞKA... O ZAMAN DA O BENİM MUHATTABIM DEĞİLDİR...
SORU ŞUDUR AKP Lİ BAKAN ALEVİLİK DİN DEĞİL DERKEN HAKLI MIDIR HAKSIZ MIDIR ? aLEVİLİK DİN DEĞİL DE SÜNNİİ LİK Mİ DİNDİR? yOKSA BURADA BİR AİDCE OYUN MU TEZGAHLANMIŞTIR? EVELEYİP GEVELEMEDEN BUNA YANIT VERELİM SONRA DEVAM EDELİM...
Sayın Horasan'ın iletisini eleştirmememin nedeni sizlerin konun dışında ki yanıtınıza konu dışı bir yanıt vermesidir. Ancak şuda bir gerçektir ki ''tarihin çöp sepetine atılmış saçma sapan beyanname'' bugün için ciddi yerlerde tez konusudur. O da ayrı bir tartışma konusudur. Eğer sizler realiteye dönerseniz ve sayın Horasan aynını sürdürürse onuda başkaforumda ytartışması konusunda uyaracağımdan şüpheniz olmasın. Kaldıki sizin bu konuda ki yaklaşımınız özel konumunuzdan dolayı sahip olduğunuz bir takım bilgilerin belden aşağı vurulması olarakta değerlendirilebilir ki şuaşamada bunu böyle değerlendirmiyorum. Ama dikkatinizi çekiyorum...
Saygılarımla...
Lütfen yanıtlarınız forumun ilk konusunda evey hayır anlamlarını içeren somut yanıtlar olsun ... Yoksa sadece polemik yapan birisi olacaksınız bu forumda gözümde... Özle ilgili konuşun... Önce özü bulalım sonra gerekirse gerektiren durum ortaya çıkarsa devam ederiz...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın commodore1tr;
Siz AKP'li bir bakanı eleştireceğim diye konunun tarihsel kökenine inilmesine taraftar görünmüyorsunuz. Alvilerin dışlanması yeni bir olgu değildir.
Her seçim öncesi de alevilik ve siyasetin birbirini tamlama hamleleri de yeni bir olgu değildir.
Her seçim öncesi aleviler ve siyasiler bir arada anılmaya başlıyorlar. Oysa sünniler böylesi gündemler içine seçim takvimi ile birlikte düşmüyorlar. Zira okuldan çok cami, öğretmenden çok imam, içişleri bakanlığından çok bütçeli diyanet başkanlığı sürhizmet sünnilerle!!!
Din ve siyasetin içselleşmesi de yeni bir olgu değildir...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Commodore1tr,
Daha önceki iletimde açıkça yazdım ve bana göre Alevilik Din değil İslam'ın bir yorumudur (mezhep) dedim. Sünnilikte öyledir.
Şehzade Ahmet Amasya'dadır ve çok güçlüdür. Şehzade Selim ise Edirne'de. İstanbul'a yakın olan Selim babasından sonra iktidara gelir.
Şehzade Ahmet, Alevilerin arasında yer tutmuştur. Kızılbaş Kıyafetleri ile dolaşmaktadır. Bu iktidar mücadelesinde Şehzade Ahmet kazanmış olsaydı emin olun bugünkü egemen sünni anlayış olmazdı.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
"... Bu soruya vereceğiniz yanıt damarlarınızda dolaşan Türklüğün de oranını tayin edecek kertededir... Ammmaan dikkat!.."
Bay Bilgili, siz de bilirsiniz ki horasan bu tür sivri uçlu ırksal yaklaşımlar sergilemez... burada amacım sizi konuya ısındırmak ve konu başlangıcında moralinizin yükselmesini sağlayarak ilerleyen aşamalarda yılgınlık göstermemeniz içindi...
"... "Damarlarımdaki Türklük oranı" konusunda bir fikrim yok, çünkü Türklüğe yaklaşımım kanla ilgili değildir. Irkıçı değilim, ama Türk'üm..."
ve siz de bu fırsatı oldukça iyi değerlendirmişsiniz... :)
Gelelim konuya ve konu ile ilgisi olan olmayan herşeye...
Bu konu başlığına vermiş olduğum beyanname, konunun derinliğine inebilen herkes için ibret bir vesikadır...
Burada inanmış bir kitlenin inanmışlığının diğer kitleler tarafından muhakemesi ve hatta mahkemesi yapılmaktadır...
Ve yargıç konumunda olan, savcı konumunda olan zatların günümüz ve yakın tarihimiz ile kıyası söz konusudur...
Günümüzde sözde çağdaş ve demokrat olan rahat ve refah içindeki dünyanın yeni yetmelerinin, sosyal ve siyasal zorluklarla boğuşan yakın tarihimizin aşağılık, kafir, diktatörlerinin karar ve iradeleri karşısında aslında ne kadar korkak, aslında ne kadar aciz, aslında ne kadar kurnaz, aslında ne kadar bencil, aslında ne kadar zavallı hallarının ibret belgesidir o...
o belge çöpe atılmalı elbette Bay Bilgili...
Çöpe atılmalı ki aynaya baktığınızda kendinizden utanmayasınız...
Çöpe atılmalı ki böyle gelmiş böyle giden dünyacığınızda işleriniz bozulmasın...
Çöpe atılmalı ki demokrasi ve çağdaşlık hep başka yerlerde aranan ancak bir türlü bulunamayan bir ütopya olarak kalabilsin...
Çöpe atılmalı ki halk sizleri okumuş, vatansever, yol gösteren bir adın zannedebilsin...
...
Ahhh Bay Bilgili ki ne ah!
Umarım ilgi ve alakayı kavrayabilecek kerteye ulaştınız...
Şimdi bana kitap tavsiyesi :) yerine sormuş olduğum soruya yanıtınızı verin:
"Türkler islamiyete güle oynaya mı, yoksa bazı şartların kabulleriyle mi girmişlerdir?"
Umarım yine ne alaka demezsiniz... :)
bu arada sayın 32844,
Osmanlı sarayındaki entrikaların tavana vurduğu zaman konusunda oldukça iyimser bir tarihe işaret etmişsiniz...
İşi 'sekban'a götürürsek bakın bakalım nerelere kadar uzanacağız?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın horasan;
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
"... sizleri okumuş, vatansever, yol gösteren bir adın zannedebilsin...
diyorsunuz.
Vallahi okumuş ve yol gösteren aydın olmak gibi bir iddiam olmadı, ama vatansever olduğumu zannediyorum. Sizin kadar olmasa da...
Ayrıca;
"Bay Bilgili, siz de bilirsiniz ki horasan bu tür sivri uçlu ırksal yaklaşımlar sergilemez..." demişsiniz. Ama ben nerden bileceğim. Siz daha iyisini bilirsiniz.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Bilgil
Madem yanıt vermiyorsunuz soruma, konuya olabildiğince açıklık getireyim ben...
Ama yavaş yavaş...
"HARZEM İŞGALİNDEN BÜYÜK GANİMETLER ELDE EDEN YEZİD BİN MUHALLEB, ÇOK SAYIDA TUTSAKLA GERİ DÖNÜYORDU. ÇOK SOĞUK BİR KIŞ HÜKÜM SÜRMEKTEDİR. ARAPLAR ŞİDDETLİ SOĞUĞA KARŞI KENDİLERİ İÇİN BİR ÇARE ARARLAR. BULDUKLARI ÇÖZÜM KORKUNÇTUR:
TUTSAKLARIN GİYSİLERİNİ ÇIKARARAK KENDİLERİ GİYERLER!
ÜSTELİK, ÇIPLAK BIRAKTIKLARI ESİRLERİ SERBEST DE BIRAKMAZLAR. ÇÜNKÜ ONLARI KÖLE PAZARINDA SATARAK PARA KAZANACAKLARDIR. TABERİ’YE GÖRE TUTSAKLAR O SOĞUKTA ÇIRILÇIPLAK GÜNLERCE YÜRÜTÜLÜR. ÇOĞU, DONAR VE ÖLÜR. YAŞAYABİLENLER, MERV’İN KÖLE PAZARINDA SATILIR."
Bu arada sorumuzu diğer üyelere de hatırlatalım sayın bİLGİLİ:
"Türkler islamiyete güle oynaya mı, yoksa bazı şartların kabulleriyle mi girmişlerdir?"
Devam edecek elbet...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Bilgili ;
Çok yanlış ve saptırmaya yönelik yanıtınızı belkide ikinci defa yorumunuzda olduğu için okudum.
Lütfen yanıtlarınız forumun ilk konusunda evey hayır anlamlarını içeren somut yanıtlar olsun ... Yoksa sadece polemik yapan birisi olacaksınız bu forumda gözümde... Özle ilgili konuşun... Önce özü bulalım sonra gerekirse gerektiren durum ortaya çıkarsa devam ederiz...
Sayın commodore1tr;
polemik diyorsunuzda, sizin kendi yazdıklarınız da kendi içerisinde çelişmekte, bir forumda başka, diğer bir forumda da başka yazmaktasınız.Ya da doğruların arasına yanlışları gizlemekte üzerinize yok diyebiliriz.
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Neticede din özellikle İSLAM dini direk bireyle ALLAH arasında ki bir inanç bütünüdür. Buna BİREYSEL OLARAK KARIŞMAK ASLINDA ALLAHA KARŞI ÇIKMAKTIR. İşte bu temel kavram LAİK liğin gerekliliğinin temelini oluşturmuştur. Bu temel ise aklı başındaki her Türk ün desturu olmalıdır. Aksini bir şekilde ima dahi etmek demokratik laik sosyal bir hukuk devletinin temeline dinamit koymaktır....
Bu yazdığınıza katılmamak mümkün değil.Ancak başka bir forumdaki yazınızda ise tamamen aksini iddia etmekte ve insanlara dinini öğretmeye kalmaktasınız.
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
...............
'' başörtüsü bağlayan kişinin dininin emri olduğu kesin iken'' cümlenizin dini bir temel kaynağı olmamasına karşın ve tam tersine olmadığı yönünde bir çok veri varken KESİN HÜKÜMLERE karşı olmamdır. Sadece çok basit bir soru size çok iyi düşünün saldırı olarak almayın mantıklı izahını bulun. Ancak bulduğunuz mantıklı izah ''beşeri olmasın.'' Soru şu İslamın ilk zamanlarında İslam Peygamberi yaşarken bir çok müslüman olan cariye ve köle vardı. Bu kaynaklarda da Kur'an da da geçmektedir. Gene kaynaklarda çok açık bir biçimde köle ve cariyelerin bırakın başını örtmesini belden yukarısının tamamen çıplak olduğuda bilinen bir gerçektir. Şimdi soru EĞER SİZİN DEDİĞİNİZ GİBİ BAŞÖRTÜSÜ DİNİN EMRİ OLDUĞU KESİNSE NİÇİN BİZZAT İSLAM PEYGAMBERİ TARAFIDAN CARİYELERİN VE KÖLELERİN BAŞ VE GÖĞÜSLERİNİN AÇIK OLMASI ENGELLENMEMİŞTİR? bU BİZZAT PEYGAMBER TARAFINDAN KESİN EMRİN İHLALİ ANLAMINA GELMEZ Mİ? Düşünün taşının beşeri yanıt vermeyin.
Bu forumun temel amacı KADIN HAKLARININ ERKEKLER TARAFINDAN GASBINI GÖZLER ÖNÜNE SERMEK İÇİNDİR. TÜRKİYE DE ŞURANI AÇ DİYE BİR BASKI YOKKEN KAPAN DİYE ÇOK CİDDİ BİR BASKI OLDUĞU KESİNDİR. HEM DEVLET HEM TARİKATLER TARAFINDAN. UNUTULMAMALIDIR Kİ ÖZGÜRLÜKLER KISITLANARAK ÖZGÜRLÜK OLMAZ. ....
Hani din özellikle de İslam dini bireyle Allah arasındaki bir inanç bütünüydü ?Buna bireysel olarak karşı çıkmak Allah'a karşı çıkmak tı? İnsanlara yaşadığı dinin gereklerini siz mi öğreteceksiniz?
Peygamberimiz dönemiyle alakalı bu bilgilere nereden ulaştınız. Başka forumlardaki yazılarınızda da; Dinle alakalı konularda Kuran dışında ki bir bilgiyi kabül etmiyorsunuz. İşinize gelince saçma sapanda olsa hemen balıklama atlıyorsunuz. İslamiyet geldiğinde bahsettiğiniz giyinme tarzları olabilir ancak Kuran'daki ayetlerle açıkça yasaklanmıştır.
Örnek olarak; içkinin yasak olması hemen olmamıştır.İçki ile alakalı ayetler vardı ancak yasaklanması Mekke döneminden sonra Medine'de inen ayetle olmuştur. Tutup ta Peygamberimizin kesin emri ihlal ettiği anlamını mı çıkarmalıyız.
Türkiye'de şuranı aç diye baskı olmadığını, kapanma yönünde baskı olduğunu iddia etmektesiniz. Size zahmet olacak ama bir üniversitenin önüne kadar giderseniz gözünüzle de görebilirsiniz. Acaba içeriye girenlerin başını kapattırarak mı üniversiteye alıyorlar yoksa açtırarak mı?
Şunu da itiraf etmeliyim ki ; doğruların arasına yanlışları saklamakta ustasınız.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın Erdem53 söylediklerim arasında hiç bir çelişki çelişkiye mahal verecek bir sözcük yok. Gerçi sizde bunun farkındasınız ama gerek kelime oyunlarıyla gerekse tersten yazarak bir şeyler diyorsunuz. Aslında sizin dedikleriniz çok iyi sözylenenleri perdelemedir.
Ben size daha açık anlatayım. Hiç umudum yok anlayacağınıza dair ama olsun.
'' Temmuz ayında kurulan Hak ve Hakikat Partisi'nin Genel Başkanı Dursun Güneş dün partisinin Erzurum il binasının açılışını yaptı. Törene başında yeşil takke ile katılarak bir konuşma yapan HHP Genel Başkanı Dursun Güneş, "Allah, devleti dilediğine verir, dilediğinden geri alır. Dilediğini aziz kılar, dileğinin zelil kılar. Eğer Allah nasip ederse, adalet kılıcını masanın üstüne koyacağız ve keseceğiz, asacağız. Hani korktukları bir şey vardı ya, 'kesip, asacaklar bunlar' evet keseceğiz, asacağız. Osmanlı ruhu ile kesip, asacağız. İyi dinleyin ve yanlış yorumlamayın. Devlete kurşun sıkanı asacağız, devletin kasasına elini sokanın, elini keseceğiz. Tekke ve zaviyeleri kuracağız. Kur'an kurslarını yeşerteceğiz, temiz toplum yetiştireceğiz. Bu siyaset kokmuş, çürümüştür. Bu siyaseti toplayıp çöp bidonuna atacağız" dedi.''
İşte siz ve sizin gibilerin asıl zihniyeti budur. Bana bunu ''DİN'' diye yutturmaya çalışıyorsunuz yemem. Yenmemesi içinde elimden geleni yaparım her platformda bas bas bağırırım. İkiyüzlülükle halkı kandırmaya karşıyım.
Bu kandırmacanız her yerde görülüyor. Öylesine ki sözcükleri çarpıtarak yorumlamak bile sizler için MÜBAH... Buyurmuşsunuz ki...
'' Dinle alakalı konularda Kuran dışında ki bir bilgiyi kabül etmiyorsunuz. İşinize gelince saçma sapanda olsa hemen balıklama atlıyorsunuz. İslamiyet geldiğinde bahsettiğiniz giyinme tarzları olabilir ancak Kuran'daki ayetlerle açıkça yasaklanmıştır.''
Ve bunu haklılığınızın kanıtı hibi üst yazıyla bağlamışsınız. Bu kadarıda terbiyesizlik ve ayıptır. Kendinize gelin...
Alıntı yaptığınız
''
'' başörtüsü bağlayan kişinin dininin emri olduğu kesin iken'' cümlenizin dini bir temel kaynağı olmamasına karşın ve tam tersine olmadığı yönünde bir çok veri varken KESİN HÜKÜMLERE karşı olmamdır. Sadece çok basit bir soru size çok iyi düşünün saldırı olarak almayın mantıklı izahını bulun. Ancak bulduğunuz mantıklı izah ''beşeri olmasın.'' Soru şu İslamın ilk zamanlarında İslam Peygamberi yaşarken bir çok müslüman olan cariye ve köle vardı. Bu kaynaklarda da Kur'an da da geçmektedir. Gene kaynaklarda çok açık bir biçimde köle ve cariyelerin bırakın başını örtmesini belden yukarısının tamamen çıplak olduğuda bilinen bir gerçektir. Şimdi soru EĞER SİZİN DEDİĞİNİZ GİBİ BAŞÖRTÜSÜ DİNİN EMRİ OLDUĞU KESİNSE NİÇİN BİZZAT İSLAM PEYGAMBERİ TARAFIDAN CARİYELERİN VE KÖLELERİN BAŞ VE GÖĞÜSLERİNİN AÇIK OLMASI ENGELLENMEMİŞTİR? bU BİZZAT PEYGAMBER TARAFINDAN KESİN EMRİN İHLALİ ANLAMINA GELMEZ Mİ? Düşünün taşının beşeri yanıt vermeyin.
Bu forumun temel amacı KADIN HAKLARININ ERKEKLER TARAFINDAN GASBINI GÖZLER ÖNÜNE SERMEK İÇİNDİR. TÜRKİYE DE ŞURANI AÇ DİYE BİR BASKI YOKKEN KAPAN DİYE ÇOK CİDDİ BİR BASKI OLDUĞU KESİNDİR. HEM DEVLET HEM TARİKATLER TARAFINDAN. UNUTULMAMALIDIR Kİ ÖZGÜRLÜKLER KISITLANARAK ÖZGÜRLÜK OLMAZ. ....''
Yazım sizin dediğinizin TAM TERSİNİN SÖYLÜYOR ONU BİLE ANLAMAYACAK KADAR GÖZÜNÜZ DÖNMÜŞ BU HUSUSTA.
Bu yazı da ne denmek istiyor ? Deniyor ki Arap toplumunun yapısını incelediğimizde sistemin gelenek ve yerleşik düzenine göre genel durum budur. ( Dinle ilgili tek satır yok.) VE EĞER DİNDE ( yani tek kabul ettiğim KUR'AN'da bakın onu özellikle belirtmişim.) KADININ ÖRTÜNMESİ KESİN EMİRSE İSLAM PEYGAMBERİ BUNU NİÇİN SAĞLAMADI? Yani İslam Peygamberi Kur'an a karşı mı geldi ? İşin ilginci bu tarz giyim halifeler devrinde de daha sonrada uzunca bir zaman devam eder buda sizin İçki ile verdiğiniz örneği çürütür. Kaldı ki verdiğiniz örnek örnek olamayacak kadar kötüdür. Ne demek istediğinizin farkında bile değilsiniz.... Sadece anımsatmak için söyleyeyim KUR'AN ALLAHIN KELAMI kabul edilir. Ne demek istediğimi sanırım anladınız. Umarım Anlamışsınızdır.
Evet İslam dini BİREYLE ALLAH ARASINDADIR. KİMSE KARIŞAMAZ. Evet ben İSLAM DİNİ KONUSUNDA TEK KAYNAĞI KUR'AN KABUL EDERİM.
ANCAK SİZ VE SİZİN GİBİLERE DE KUR'AN DA OLMAYAN BİR ŞEYİ KADINLARA DİNİN EMRİ DİYE ZORLA KABUL ETTİRMENİZE DE KARŞI ÇIKARIM. YOBAZLIĞA DİN TACİRLİĞİNE İZİN VERMEM.
Üniversite kapısını boşverinde siz bir köyleri kasabaları ufak şehirleri dolaşın. Nasıl baskı olduğunu göreceksiniz. Olayı tersinden göstererek haklı çıkmaya çalışmayın. Fatihte çarşamba da ALLAH RIZASI için bir tane mi başı açık dolaşmak isteyen kız yok ? Hangi köyün davulunu çalıyorsunuz siz? TÜRKİYE DE KADINLARA YÖNELİK İNANILMAZ BİR DİNİ FAŞİST BASKI VARDIR ÖRTÜN DİYE...
Türbanlı kadınlarımızın en fazla yüzde üçü yada beşi kendisi kapanmıştır . Onlara aygım var. Moda diye kapanır istediğinden kapanır. Ama daha beş yaşında ki çocuğu çarşafa sokup sonra kendi istedi diye karşıma çıkmayın sadece komik olursunuz ...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın commodore1tr;
öncelikle; size cevabını veremeyeceğiniz, yanlı ve yanlış yazılar yazdığınızı ispatlayan bir ileti yazdığımdan dolayı sizden ÖZÜR DİLİYORUM.
İşte çarpıtmanızın ve sabit fikirliliğinizin ispatı: Bana cevap vermek için benimle Hak ve Hakikat partisi arasında asla imkanı olmayan bir bağ kurmaya çalışıyorsunuz. Ne alaka? Peki, o zaman bende sizin DTP ile alakalı olduğunuzu aynı fikirde olduğunuzu belirten bir cevap mı vereyim?
Hamdolsun kendi fikirlerimi kendim dile getirebiliyor ve üretebiliyorum. Herhangi bir partinin fikrine ihtiyacım olmadığı gibi cevap vermeye çalıştığım birisine de sen şu partinin fikrindesin deme ihtiyacını duymuyorum.
İslam dini konusunda tek kaynak Kuran’ mıdır? Peygamberimiz, sünnetleri, hadisleri(sahih) sizin için bir anlam ifade etmiyor mu? Peygamberimizin bizlere aktardığı öğretilerin hiç değeri yok mudur? (sizin için). Hatta, yazmak istemiyorum ama sürekli İslam Peygamberi diyor ve din konusunda tek kaynak Kuran’dır diyorsunuz, Peygamberimize ve Peygamberliğine inanmak konusunda ne düşünmektesiniz?
Ne güzel büyük harfle yazmaktasınız; ‘’İSLAM DİNİ BİREYLE ALLAH ARASINDADIR KİMSE KARIŞAMAZ’’ diye. O zaman lütfen bırakınız insanlar kendileri tercih etsinler, siz karışmayınız. Yok siz yanlış biliyorsunuz dinde başörtüsü (siz türban demeye devam edebilirisiniz) yoktur demek ne anlama geliyor.. Din bireyle Allah arasında ama kurallarını siz mi belirliyorsunuz.
Mademki dini bilginiz bu kadar derin, sağlam ve kesin hüküm vermektesiniz; mezhepler arasındaki farklılıklara da bir son veriniz, eliniz değmişken. Her nedense tek sorununuz; başörtüsü, türban veya adına ne diyorsanız…
Köylerde kasabalarda ufak şehirlerde başı kapalı olanların fazla olduğundan bahsediyorsunuz. Haklısınız da. Çünkü oradaki kızlarımız kazanmış olduğu okulunu okuyamamakta ve iş hayatında da yeterince yer bulamamaktadır. Haliyle üniversitelerin, kamu ve özel iş sektörlerinin şehirlerde ve büyükşehirlerde bulunma miktarı; köy, kasaba ve ufak şehirlere nazaran çok yoğun olmasından dolayı sizin de bu tespiti yapmanız gayet doğal. Tespitiniz doğru ancak sebebini yanlış algılamışsınız.
Fatih’te Çarşamba’da başı kapalı bayanların fazla olması orada kapanma yönünde bir baskı olduğunu mu gösteriyor? El-insaf artık. Bende epeyce bir süre İstanbul’da bulundum. Size aksi yönde başı açık olan bayanların (başı açık olsun kapalı olsun her ikisine de saygı duyduğumu, birinin diğerine üstünlüğüne kimsenin karar verme hakkı olmadığını belirterek) çok yoğun olduğu ve tabirinizle başı kapalıları pek göremeyeceğiniz semtler saymak istemiyorum. Peki o semtlerde de açılma yönünde bir baskı mı var?
Köyleri, kasabaları ve ufak şehirleri gören gözleriniz Üniversitelere karşı kör mü? Sayın commodore1tr.
Sizin bana yazdığınız gibi ‘’terbiyesizlik ve ayıptır’’ tabirleriyle size hakaret etmiyorum.
Sadece sizi; samimiyete, olaylara her iki yönden objektif bakmaya davet ediyorum…. Ve son olarak insanların inançlarına saygılı olalım diyorum.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Öyle görünüyor ki, Türkiye’yi daha uzun bir süre meşgul edecek, temel değilse de önemlikonulardan biri Alevilik ve Aleviliğin Müslümanlıkla ilişkisi olacak. Alevilerin, üzerindeyaşadıkları topraklarda, içinde yaşadıkları toplumda sorun olma, sorun yaratma gibi dertleri yok. Alevilerin kendilerini yeniden ve yeterince tanımlama ve ifade etme sorunları vardır, ama bu onların iç sorunudur. Bu sorunun devleti ve toplumun başka inanç kesimlerini ilgilendirmemesi gerekir. Aleviler kendi hallerine bırakılsa, kendi iç sorunlarını kazasız belasız, devleti de toplumun başka kesimlerini de rahatsız etmeden bir çözüme kavuşturacaklardır.
Fakat kervanı kendi haline bırakmıyorlar. kervanın yolunu sık sık uğru ve harami kesiyor.
Bazen kervanı geri yönlendirmekteler, bazen de katarın önde gelenlerini soygunun içine çekmeye yelteniyorlar. Bazen de şiddete başvurup katliama girişiyorlar.
Tarih bunun örnekleriyle dolu:
Osmanlı Şeyhülislamları, Alevilerin çoluk çocuk katlı vacip zındıklar olduğuna dair fetvalar verdiler. Bu destekle Yavuz, tahtını güvenceye almak için doksan bin Aleviyi kılıçtan geçirdi. Bir o kadarını Kuyucu Murat, diri diri kuyulara doldurarak katletti. Cumhuriyet döneminde, hem ibadetleri hem de ibadet yerleri olan cemevleri yasaklandı. 12 Eylül faşizminde, köylerine zorla cami yapılarak, zorunlu din dersleri dayatılarak asimile edilmeye çalışıldı. Son otuz yılda uğradıkları toplu saldırılarda yüzlercesi katledildi. Başbakan Recep
Tayip Erdoğan ve partisinin yetkilileri, “Alevilik bir din ve mezhep değildir” denilerek inançsızlık ve dinsizlikle suçlandılar.
Bazı Aleviler ise, siyasal ikbal ve parasal rant peşindeki bazı dedelerin peşine takılarak şaşkın ördek misali, “Yok vallahı, en has Müslüman biziz” diye, suyu tükenmiş, kokuşmuş bir bataklığın içinde kıçın kıçın yüzmeye debelenmektedirler.
Öyle sanıyorum ki, Alevilikte Müslümanlığın birbirleriyle ilgileri ve ilişkileri açıklıkla ortaya konulabilirse, bu konudaki sorun önemli ölçüde hafifleyecektir.
Birkaç olguyu yanyana koyduğumuzda, taşıdıkları niteliklere bakarak bunların aynı ya da farklı şey, nesne ya da olgu olduklarını söyleyebiliriz. Bu nesne yada olgular şu an farklı niteliklere sahip iseler, bunların birbirinden doğmuş, birbirlerinden çıkmış olmaları da sonucu değiştirmez:
sonuçta farklı olgularla karşı karşıyayız demektir.
Musevilik, eski Uzakdoğu dinlerinden ve eski Mısır’daki inançlardan; Hıristiyanlık Musevilikten;Müslümanlık ise Hıristiyanlık ve Musevilikten esinlenmiştir. Her üç din de aynı kavme, ama farklı tarihsel, kültürel ortam ve topluluklarına hitap eder. O yüzden de her biri ayrı bir dindir.
Alevilerin oraya çıktığı coğrafya ve kültürel ortam Ortadoğu ile Önasyadır. Fakat geliştiği, kendini bulduğu ve esas yapısını oluşturduğu yer Anadolu’dur. Doğaldır ki Alevilik de çeşitli dinlerden, inançlardan, kültürlerden esinlenerek oluşmuştur. Bunların içinde Şamanizmi, Zerdüştlüğü, Hürremiliği ve elbette İslamiyeti saymak mümkündür. Ama Alevilik bunlardan biri değil, bu inanç ve kültürlerin akıl ve bilimle çelişmeyen yanlarını alıp sentezleyen bir Anadolu mozaiğidir.
İslamiyet’e ve Peygamber Muhammed’e can düşmanı olan Emevi sülalesinin Halifeliği, yani İslam Devleti’nin yönetimini ele geçirmesiyle birlikte, Müslümanlık Aleviliği kendinden saymamış, onu dışlamış, sapıklık ve zındıklık olarak suçlamış ve ifşa etmiştir.
Bugün de durum aynıdır.
Tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor: Alevilik Müslümanlık olmadığı gibi, has Müslümanlık da değildir. Öyleyse sorun ne? Sorun, bir değil, birkaç tane.
Birincisi, bir kesim Alevi’nin kendini “ne has Müslüman” sayması.
İkincisi, ağız değiştiren ya da eski söylemini kamufle eden devletin, Aleviliği Müslümanlığı alt ve farklı bir yorumu olarak kabul ediyor görünmesi.
Üçüncüsü, Alevilerin bir inanç değil, salt bir kültür olarak değerlendirilmesi.
Dördüncüsü, Alevilik ne dindir, ne inançtır, sapıklık ve zındıklıktır denilmesi.
Beşincisi, Alevilik ayrı, kendine özgü bir dindir, bir inanç ve kültür bütünlüğüdür görüşü.
Herkes, bunlardan birini ya da bir kaçını doğru bulabilir. Benim için hangisi doğrudur?
Benim için doğru olan, Aleviliğin kendine özgü, ayrı bir din, ayrı bir inanç ver kültür bütünlüğü olduğu görüşüdür. Bu nedenle de, bana göre Aleviliğin İslam içi ya da İslam dışı olduğu tartışması beyhude bir tartışmadır. Ama elbette konu tartışmalı, açıklığa kavuşturulmalıdır.
Bir inancı, bir dini diğerlerinden ayıran göstergeler nelerdir?
1) Tanrı imajı,
2) İnanılan kitabın hangisi olduğu, ne dediği,
3) Biat edilen peygamber,
4) İbadetin içeriği ve biçimi.
Bu göstergelere bakarak bir inancı, bir dini diğerlerinden ayırmak gayet kolaydır.
1) Tanrı anlayışlar, Tanrı’yı algılayışları bazı farklılıklar da gösterse, aynı Tanrı’yı kabul ettikleri halde, Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık farklı dinlerdir. Öyleyse Tanrı imajı, aynılaştırıcı bir gösterge değildir.
2) İnanılan kitap, inançları farklı kılan bir gösterge olarak kabul edilebilir.
3) Biat edilen peygamber de farklılık yaratan önemli bir öğedir.
4) İbadetin içeriğinin ve biçiminin de dinleri ayıran bir gösterge olduğu zaten ortada.
Şimdi bu dört gösterge açısından Alevilikle Müslümanlığı yanyana koyduğumuzda ortaya çıkan manzara nedir?
İbadet biçimi ve içeriği hariç, her iki inancın da aynı Tanrı’ya taptığı, aynı
peygambere biat ettiği, aynı kitaba uydukları söylenecektir. İşte asıl yanılgı buradan kaynaklanmaktadır. Aleviliğin içine girdiğimizde, her dört öğenin(ya da göstergenin) çok farklı şekillerde ve içeriklerde algılandığını, değerlendirildiğini ve uygulandığını çok rahatlıkla anlamak mümkündür.
1) Alevilerin Tanrı İnancı, Müslümanlığın Tanrı inancından farklıdır. Müslümanlığın Tanrısı, evreni ve insan yaratan, ona hükmeden, cezalandıran ve ödüllendiren, her gün en az beş kez kendisine yalvar yakar olmayan kullarına iyi gözle bakmayan, durmadan kulaklarını çeken, olmadı
tehdit eden, bu nedenle de kullarını sürekli tarassut altında tutan bir Yüce Allah’tır.
Gelin bir de Alevilerin Tanrısına bakın: O safi sevgidir. Bazen kendidir, bazen Muhammed’dir fakat en çok da Ali ’dır. Aslında o tümden Ali’dir, arasıra darda kalmışlara yardım için Hızır kılığında dolaştığı da çoktur. Öyle elinde defter kalem, kulların sevap ve günahlarını yazdığı da yoktur. O yüzden, Alevi başı sıkışmadıkça onu ne anar, ne ona seslenir. Başı sıkıştı mıydı da zaten
önce “Medet ya Ali!” diye bağırır. Çünkü biliyor ki O Ali’dir, Ali de O’dur. Elbette ki burada Ali bir semboldür. Alevilik Tanrıyı göklerdeki azap verici korkunç yalnızlığından kurtarıp yere indiren, onu yerde insanla, aşkla, sevgiyle onurlandıran bir inançtır.
Hem zaten,
Bakkal mısın teraziyi neylersin?
Kulun günahını tartıp neylersin?
ya da,
Kıldan köprü kurdurmuşsun
Gelsin kullar geçsin diye
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen geç a Tanrı
diyen bir inancın Tanrı’sının neyi, neresi benziyor Müslümanlığın Yüce Allah’ına, hey erenler?
2) Aleviler de Kuran’a inanırlar. Fakat onların inandıkları Kuran Halife Ebubekir’le Osman zamanında büyük oranda yakılan, yok edilen, kim bilir ne kadarı ortadan kaldırılan Kuran’dır. Şu anki Kuran, Muhammet’in vahiy olarak naklettiklerinin çok azını içermektedir. Aslı ise zorla, kan dökülerek yok edilmiştir. Alevilerin hemen tümü bu nedenle, Kuran’ı değil, Cafer-i Sadık’ın
Buyruk’unu rehber kabul ederler. Ayrıca zaten Aleviler ibadetlerinde ayetlere değil Şah Hatayi’nin, Pir Sultan’ın, Kul Himmet ‘in, Kaygusuz’un değişlerine niyaz ederler.
3) Aleviler, Muhammed’i peygamber olarak kabul ederler. Ama Aleviliğin peygamberlikle ilgili algılanması ve görüşü de Müslümanlıktan çok farklıdır. Kendi inanç sistemleri içinde,
“Allah, Muhammet, Ya Ali ” üçlemesi, Hıristiyanlıktaki “Baba, Oğul, Kutsal Ruh” üçlemesi gibi, üçü de aynı bütünün farklı bir görünümündür. Önemli olan görünümler değil, bütünün kendisidir.
4) Alevi ibadetinin biçimi ve içeriği ise zaten başlı başına bir “âlemdir.” Alevi ibadetinin içinde İslamiyet‘in yasakladığı, günah saydığı ne varsa, on katı fazlasıyla var: Bir defa ibadet dili, kendi diliyledir; anladığı dille dua eder. Ayrıca bu ibadette çalgı, deyiş, dans, dünya nimetlerini lokma olarak birlikte paylaşma, sarhoş etmeyecek ölçüde içki, kadın erkek birlikte cem olup semah
dönme vardır. Müslümanlığın ibadetiyle en ufak bir benzerlik, ortaklık var mı bu ibadette?
5) Aleviler ibadetlerinde, anlamadıkları Arapça ayetlere değil, her sözcüğünü ve anlamını tamı tamına anladıkları Hatayi, Pir Sultan, Kazak Abdal, Kaygusuz, Hacı Bektaş Veli erenlerine, ermişlerine ve onların değişlerine niyaza durur, biat ederler. Aslında bu konu bir sosyolojik, psikolojik ve tarihsel araştırma alanı olma özelliklerine sahiptir.
Durum, bazılarına epeyce vahim, bana göre oldukça rahim görünse de daha sağlam göstergelerle açıklığa ve berraklığa kavuşturulabilir: Kendini Müslüman olarak tanımlayanlara beş şart (farz) vardır: Kelime-i şahadet, namaz, oruç, zekat, hac.
Alevi olmak için Kelime-i Şahadetin bir anlamı yoktur. Aleviler, namaz kılmamaktadırlar.
Tuttukları oruç, İslam’ın şart koştuğu değildir, Kerbela katliamının yasını tutma eylemidir.
İbadetleri içinde zekat da yoktur; zekattan farklı bir anlama ve işleyişe sahip lokma ve hakullah vardır.
Peki ya hac? Onların hacca gitme gibi dertleri hiç yoktur:
Hararet nardadır sacda değildi
Keramet baştadır taçda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir.
İslam’ın bu beş şartını yerine getirmeyen inancın sahiplerine hangi verilere ve mantığa dayanarak Müslüman diyebilirsiniz?
Ya da,
“Biz İslamın özüyüz” diyenler, ne menem Müslümandır ki, bunu açıklamak kendilerine düşer.
İnsan olmanın, insanlaşmanın en kalın atardamarlarından biri sanattır, sanatla uğraşmaktır, sanat alanlarında yaratmaktır. Müslümanlık ise, tef çalma, cami ve bina yapma dışında neredeyse bütün sanat alanlarını, resmi, heykeli, dansı, müziği, tiyatroyu, fotoğrafı yasaklayarak, insanlığın insanlaşmasının bu en kalın damarını tıkamış, insanlığa ket vurmuştur. “Saz çalsak Allah’a ibadet
olur” diyerek müzik eşliğinde raks ile ibadet eden bir inancın Müslümanlıkla ne ilgisi olabilir?
Konuyu ve sorunu değil, bu yazıyı bitirirken, halihazırda “Dede”lik yapmayan bir Alevi Dedesi olarak Alevilere diyeceklerim kısaca şunlardır:
1) Aleviler “en has Müslüman” değillerdir. En has Müslüman olmak Aleviliğe ve Alevilere bir zerre katmaz, tam tersine onları, yani tarihin tanıdığı bu en muhteşem inancı ve kültürü erozyona uğratır, Aczmendilerle, Talibanlara benzetir. Çünkü en has Müslüman Aczmendiler, Hizbullah, İslami Cihad, Hamas, Taliban ve benzerleridir.
2) Parasal rant ve siyasi ikbal peşinde koşturan, 1950’lerde gerici Demokrat Parti’den, ülkeyi belalara, darbelere, faşist cephelere sürükleyen, açtığı yüzlerce İmam Hatip Okullarında yetiştirdiği yüz binlerce şeriatçıyla gericiliğe ve irticaya ordu hazırlayan, “Bağımsız Türkiye” diyen gençleri ipe götüren Süleyman Demirel’in partisinden Milletvekilliği yapan, 12 Eylül’ün faşist MDP’sinden aday olanı, gözlerini Diyanet’te temsilden gelecek paralara dikmiş bazı Alevi, “büyükleri” ve “Dedeleri”, Sünni devletle elele vererek, “Alevi İslam” söylemiyle Alevilerin hızla Emevi Müslümanlığına doğru sürüklemektedir.
3) Aleviler, bin beş yüzyıldır çocuklarına Bekir, Ömer, Osman adını vermiyorlar. Bu üç adı duyduklarında cin çarpmışa döner şeytana lanet okurlar. Acaba neden?.
4) Son, somut bir örneklendirmeyle yazıyı bitirmek istiyorum. Şimdi karşınızda iki grup insan olsun: Birinci grupta Fethullah Güven, Alevilere sapık diyen İlahiyatçı Prof. Ramazan Ayvalı ile Recep Tayip Erdoğan bulunsun. İkinci grupta ise Lütfü Kaleli, Ali Balkız ile ben varım. Her iki gruba birden, “Kim Müslümansa elini kaldırsın” diye seslenilsin. Hiç kuşku yok ki birinci gruptakiler sağ ellerini göğüslerine bastırıp, “Elhamdülillah Müslümanım” diyeceklerdir. Kimseye zarar vermedikleri sürece Müslüman olmalarına saygı duyarız.
Peki ikinci gruptakiler ne diyecek?
Aynen şöyle diyeceklerdir: “Ne güzel ki Aleviyim.”
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana Mehter Marşı az.
Anlayan herkese günaydın, anlamayan herkese zifir geceler/
Hüseyin İlbey
İzmir, Eylül 2005/Kaynak: SERÇEŞME
______________________________________
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
KIYAS VE İÇTİHADIN EN BÜYÜK OTORİTESİ İMAM EBU HANİFE'YE GÖRE DOĞRULUĞUNDAN KUŞKU DUYULMAYAN HADİS SAYISI ANCAK 17’DİR.
Sayın commodore1tr'nin islam dini hakkında yazmış olduğu TEK KAYNAK iddiasına verilen "doyurucu" yanıtı okuyunca yukarıdaki gerçek aklıma geldi...
:)
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Tatlı bir megolamani hoş olur. Dersin adam biliyor ama kendinide amma övüyor büyük görüyor. Gülümseterek çekilir , aşırıya kaçmadıkça da idare edilir megolamani.
Amma kişi hem fol hem fodul olup üstüne sütlük megolaman olursa hiç çekilmez. Hem sallayacak hem anlamayacak hem megolaman olacak.
Kişiye açıkça YALANCI diyorsunuz. Anlamayıp çarpıttığını söylüyorsunuz sözcüklerle nasıl oynadığını gösteriyorsunuz. Kendini övüyor... Topu böyle bunların.
Bu tip kişiler kendi inançları haricinde hiç bir inanca saygı duymazken ''inançlara saygılı olalım'' repliğinide kullanırlar. İnançlara saygı sadece kendi çizdikleri inanç çerçevesindeki saygıdır.
Bunların en aklı başında gibi görüneninden yani Mehmet Şevket Eygi Milli gazete de 22 Aralık 2008 de ''Özürcüleri Ayıplıyor ve Protesto Ediyorum '' başlıklı bir yazı yazdı. Yazısının ikinci bölünü ise '' Dine ve Dindarlara Saygılı Olsunlar'' şeklinde idi. Gerçi başlık yazıyı belli ediyordu yani dindarlara saygılı olunacak ama tersi önemli değil gibi.... Zaten yazıda da açıkça diyor..
''Dindar bir Anadolu şehrinde Ramazan ayında bir üniversite kantinindeyiz... Öğrencilerin yüzde doksan beşi oruçlu. Laikçi bir profesör geliyor ve yiyecek içecek alıyor, herkesin ortasında bunları tüketmeye başlıyor. Dindar talebeler bu provokatif harekete üzülüyor ve 150 kişi saygısız profesörü protesto için kantini terk ediyor.
Dönmeler, aşırı laikçiler, kendilerini ilerici ve çağdaş sananlar, Müslüman halk çoğunluğuna tepeden bakanlar, onlara sömürge yerlisi muamelesi yapanlar hadiseye tam tersinden bakıyor.
Neymiş efendim ülkede dehşetli bir mahalle baskısı varmış, Ramazan’da alenen oruç yenemiyormuş, böyle gericilik olur mu imiş...
O profesörde zerre kadar insaf olsaydı, herkes oruçlu ben onların arasında açıkça bir şeyler yer ve içersem üzülürler demesi gerekirdi.
Aksine “Parmağım kör gözüne...” diyerek kışkırtıcı ve düşmanlık çıkartıcı bir davranış sergilemiştir.
Bazı okullarda ve devlet dairelerinde Cuma vakti kısa bir izin veriliyormuş, öğrenciler ve çalışanlar camiye gidiyormuş. İlericiler, çağdaşlar, Kemalistler, laikçiler, Dönmeler bundan da çok rahatsız oluyormuş.
Rahatsız olmaya hakları var mı? Yok... Niçin? Çünkü Müslüman gencin ve vatandaşın ibadet etmeye hakkı vardır. Bu hak bütün demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, insan haklarına bağlı ve saygılı ülkelerde kabul edilmiştir.
Türkiye demokratikleştikçe, din hürriyeti genişledikçe, insan hakları korundukça; militan dinsizler, militan dönmeler, militan çağdaşlar agresifleşiyor.
Yarın bu memlekete İngiltere’de olduğu gibi tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti gelirse büsbütün çıldıracaklar.
Herkesin oruç tuttuğu bir taşra şehrinde yaşayan bir dinsizin, oradaki çoğunluğa saygılı hareket etmesi bir insanlık, vatandaşlık borcudur.
Madem ki, halk rahatsız oluyor, sokakta sigara içmeyecektir.
Müslüman lokantacıların, tatlıcıların, çaycı ve kahvecilerin Ramazan ayında dükkanlarını kapatmalarından daha tabiî ne olabilir.
İslâm dini, mü’min bir lokantacının Ramazan gündüzünde yemek satmasını doğru bulmaz. Müslüman da bu kurala uyar...
Dinsizler yakın tarihimizde Müslüman çoğunluğa çok zulm ettiler. İnançları yüzünden nice Müslümanı uyduruk mahkeme kararları ile katlettiler.
Camileri kapattılar, binalarını sattılar, kiraya verdiler. Sadece İstanbul’un Eminönü bölgesinde 120 küsur tarihî cami yok edilmiştir.
Din derslerini kaldırdılar. Ezan-ı Muhammedî okuyanları zindanlara attılar, işkenceler yaptılar.
Bu eski zulüm baskı, terör günlerinin hasreti içinde yanıp tutuşuyorlar.
Demokrasiye, din ve vicdan hürriyetine, çoğunluğa saygılı olsunlar. Böyle yaparlarsa hiçbir sıkıntı olmaz.''
Nasıl inceden inceye bir nefret ve bölücü tohumu ekiyor... Laikçiler ne demekse.. Laikçiler... Her türlü hakarette mevcut aslında yazıda da neyse.. Konu aslında mahalle baskısının ne büyük olduğunu ve yapılması gerektiğini anlatıyor... Birileri hala kaval çalıyor. Bari çaldığının kaval olduğunu bilse o onu piyano sanıyor...
Bu kişiler kendilerini çok demokratik sanarak Özgürlükçü sanıyorlar. Ama öyle bir tarif ki oruç tutmazsan namaz kılmazsan kurban kesmezsen benim istediğim gibi olmazsan başına geleceklere katlanırsın yada saklı yaparsın !!!
İnançlara saygılı olalımmış...
Laiklikle müslümanlığı ayırarak bölücülük yapan aşağılık tipler asla inançlara saygılı olamazlar... LAİKLİĞİ DİNSİZLİK GİBİ GÖSTERMEK ASLINDA BÖLÜCÜLÜKTÜR. oda ayrı...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Tatlı bir megolamani hoş olur. Dersin adam biliyor ama kendinide amma övüyor büyük görüyor. Gülümseterek çekilir , aşırıya kaçmadıkça da idare edilir megolamani.
Amma kişi hem fol hem fodul olup üstüne sütlük megolaman olursa hiç çekilmez. Hem sallayacak hem anlamayacak hem megolaman olacak.
Kişiye açıkça YALANCI diyorsunuz. Anlamayıp çarpıttığını söylüyorsunuz sözcüklerle nasıl oynadığını gösteriyorsunuz. Kendini övüyor... Topu böyle bunların.
Bu tip kişiler kendi inançları haricinde hiç bir inanca saygı duymazken ''inançlara saygılı olalım'' repliğinide kullanırlar. İnançlara saygı sadece kendi çizdikleri inanç çerçevesindeki saygıdır.
Bunların en aklı başında gibi görüneninden yani Mehmet Şevket Eygi Milli gazete de 22 Aralık 2008 de ''Özürcüleri Ayıplıyor ve Protesto Ediyorum '' başlıklı bir yazı yazdı.
.........................................
Nasıl inceden inceye bir nefret ve bölücü tohumu ekiyor... Laikçiler ne demekse.. Laikçiler... Her türlü hakarette mevcut aslında yazıda da neyse.. Konu aslında mahalle baskısının ne büyük olduğunu ve yapılması gerektiğini anlatıyor... Birileri hala kaval çalıyor. Bari çaldığının kaval olduğunu bilse o onu piyano sanıyor...
Bu kişiler kendilerini çok demokratik sanarak Özgürlükçü sanıyorlar. Ama öyle bir tarif ki oruç tutmazsan namaz kılmazsan kurban kesmezsen benim istediğim gibi olmazsan başına geleceklere katlanırsın yada saklı yaparsın !!!
İnançlara saygılı olalımmış...
Laiklikle müslümanlığı ayırarak bölücülük yapan aşağılık tipler asla inançlara saygılı olamazlar... LAİKLİĞİ DİNSİZLİK GİBİ GÖSTERMEK ASLINDA BÖLÜCÜLÜKTÜR. oda ayrı...
Sayın commodore1tr;
beni megolaman olmakla suçluyorsunuz.Yazdığım yazıyı tekrar okudum ancak nasıl böyle bir anlam çıkardığınızı anlayamadım. Eğer ''Hamdolsun kendi fikrimi kendim dile getirebiliyorum yazımı kastediyorsanız'' kendinizce haklısınız. Çünkü bana cevap vermekten acizsiniz ki; sürekli başkalarının yazılarıyla ve fikirleriyle bana cevap vermektesiniz.
Cevap vermekten acizsiniz ki, kişilere; yalancı, terbiyesiz, aşağılık yaratık gibi tabirlerle hakaret ediyor ve bölücülükle suçluyorsunuz.Neden kendinizi bu kadar küçük düşürüyorsunuz? inançlara saygılı olalım diyoruz ama sizin kendinize bile saygınız yok ki.... Kötü söz sahibine aittir diyerek Laiklikle alakalı suçlamalarınıza cevap yazmak istiyorum...
Laiklikten sizin anladığınız insanların sizin inancınıza veya düşüncenize göre yaşamak zorunda oldukları mı dır? Benim anladığıma göre Laiklik; devletin dini kurallara göre yönetilmemesi ve insanların dini inançlarını devlet dahil kimsenin müdahalesi olmadan yaşamalarıdır diye anlıyorum. Sizin anladığınız gibi değil. ''LAİKLİK DİNSİZLİK DEĞİLDİR, DİN DE DEĞİLDİR''. Yani bir insanın laik olması dinsiz olduğu anlamına gelmediği gibi dindar bir insanın da laik olamayacağı anlamına gelmez. Aynı zamanda da başörtüsü takan bir insanın da laik olmadığı anlamına gelmez.
Ancak sizin gibi sabit düşünen insanlar, olaylara; ismi güneş gibi AYDIN fakat kendisi KARANLIK olan gözlükleriyle baktıklarından gerçeği görememekteler. Bunun neticesinde de toplumu dinci-laik diye kutuplaştırmaya, kendi tabirinizle nefret ve bölücülük tohumları ekmeye çalışmaktasınız. Evet neden laikler ve dinciler? bu soruyu kendinize sorunuz.
Peki siz Laiklikten ne anlıyorsunuz? Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinin devlet işlerinde karışmaması, devletin din işlerine karışmaması.... Ama bu size göre eksik kalıyor... Çünkü; sizin din işlerine karışmanız, insanlara yok siz yanlış biliyorsunuz dinde başörtüsü (isterseniz türban diyebilirsiniz) yoktur demeniz mi gerek? Aslında Laiklikten rahatsız olan sizsiniz. Ne hakla insanlara dinlerini öğretmeye kalkıyorsunuz? Siz kendinizi Halife veya Şeyhülislam mı zannediyorsunuz? Olsanız da bu kurumların artık hükmü yoktur. Dinci tabir ettiğiniz kesimlerden kendilerini bu makamlardaymış gibi görüp hareket etmek isteyenler olduğu gibi sizin gibi sözde laik geçinenlerden de kendilerini eşdeğer makamlarda zennederek dine müdahale etmeye çalışanlar da vardır. (gerçek anlamda laikliği benimseyen kişileri tenzih ederim).
Gelelim başörtüsü konusuna.. Kişilerin inançlarından ötürür başörtüsü kullanmaları ile laiklik arasında hiç bir çelişki yoktur. Aslında laiklikle mümkün olabilecek bir haktır. Ancak siyasi simge olarak kullanılması, sadece laikliğin değil Cumhuriyetinde temellerine dinamit koymak demektir. Siyasi simge olarak kullanılmasına şiddetle karşı olduğum gibi demokrasi ve laiklik maskesi altında başörtüsü düşmanlığı yapılmasına da karşıyım.
Lütfen sizler öyle sizler böyle diye genellemeler yaparak ve başkalarının yazılarılarından alıntı yaparak bana cevap yazmayınız.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
horasan rumuzlu üyeden alıntı
KIYAS VE İÇTİHADIN EN BÜYÜK OTORİTESİ İMAM EBU HANİFE'YE GÖRE DOĞRULUĞUNDAN KUŞKU DUYULMAYAN HADİS SAYISI ANCAK 17’DİR.
Sayın commodore1tr'nin islam dini hakkında yazmış olduğu TEK KAYNAK iddiasına verilen "doyurucu" yanıtı okuyunca yukarıdaki gerçek aklıma geldi...
:)
''Bir lafa bir de söyleyene bakmak lazım...'' büyük harfle alıntıyı kimden yaptığınız belli.
O zaman ben size ''Kütübü Sitte'' diyeyim başka da birşey demeyeyim. Siz kaç kitaptır, kimler yazmıştır(gerçi siz onlardan kesin hüküm vermektesiniz ama), içerisinde neler yazar bilirsiniz....
Yukarıdaki derin bilginize bakılırsa benim açıklamam saygısızlık olur hocam... Engin bilgilerinizden bizi mahrum etmeyiniz.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Alıntı:
Bunların en aklı başında gibi görüneninden yani Mehmet Şevket Eygi Milli gazete de 22 Aralık 2008 de ''Özürcüleri Ayıplıyor ve Protesto Ediyorum '' başlıklı bir yazı yazdı. Yazısının ikinci bölünü ise '' Dine ve Dindarlara Saygılı Olsunlar'' şeklinde idi. Gerçi başlık yazıyı belli ediyordu yani dindarlara saygılı olunacak ama tersi önemli değil gibi.... Zaten yazıda da açıkça diyor..
Sayın commodore1tr;
Okurken,belki en önemli olan bu kısmı atladım.Dolayısıyla,yazının devam eden bölümlerinin de size ait olduğunu düşünerek devam ettim.
"laikçi profösör", "aşırı laikçi".. bu berbat tanımlamaları yapmış oluşunuz beni oldukça şaşırttı.Bir kaç cümle daha okuduktan sonra umarım bu bir alıntıdır diye düşündüm.
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Merak ettiğimden soruyorum benim 31 nolu iletinin altındaki iletim nereye gitti acaba ? Bilen gören okuyan haber alan var mı?
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Sayın erdem53 ;
İletim yok olmuş muhtemelen benden kaynaklanana bir hatadan dolayı yok olmuştur . Size son kez son iki iletinize göre yanıt veriyorum.
Fikirleriniz ve konuşmanız tipik bir AKP Feto tarzı. Her türlü haltı yiyip sonra sanki farklı konuşmayla zeytinyağı olma durumu... Eee lideriniz RTE de ülkeyi her konuda yangın yerine çevirip ondan sonra ''kimse bizi kavgacılığın içeme çekemez'' diyor söylerken eller havada bitirirken önler elde birleşerek... Bir alkış bir alkış sorma gitsin... Sanırsın ki velevki diye hemde yurt dışında o konuşmayı ben yaptım... Sanırsın ki kendini dışişleri bakanı sanan zat değil de ben ülkemi dışarıda şikayet ettim. Sanırsın ki o kadar yargı kararına hatta uluslararası yargı kararına rağmen ülkeyi allak bullak edecek kararları ben yasalaştırmaya kalktım... Aynısınız o başbakan sen ne yapıyorsan osun fark yok...
''benimle Hak ve Hakikat partisi arasında asla imkanı olmayan bir bağ kurmaya çalışıyorsunuz. Ne alaka? Peki, o zaman bende sizin DTP ile alakalı olduğunuzu aynı fikirde olduğunuzu belirten bir cevap mı vereyim?'' buyurmuşsunuz...
Aynı mumdan çıkan ışık gibisiniz onlar sadece daha dürüst davranmış farkınız bu... Ben sizi okuyorum. ( Ama sizin hiç okumadığınızı anlamadığınızı da aşağıdaki iletinizden anlamış olduk oda ayrı... Sadece nasıl kıvırtsam derdindesiniz..) Okudukça görüyorum ki siz aslnda Atatürk ü sevmeyen ama kabul etmek zorunda kalan tiplerdensiniz Fetocular Atatürk kavramını yok edemedikleri için '' Osmanlının büyük komutanıydı der... Sanki oymuş gibi..) E siz de aynısınız. Laikliği içinize sindirememiş kıvırıp duruyorsunuz. Laik demokratik sosyal hukuk devletine karşısınız. Belki din taciri değilsiniz ama onlar tarafından beyni yıkanmışsınız. Cevşen i islam dininden sayıp saygı istiyorsunuz yok kardeşim saygı.. Yeni bir din çıktı kabul edin saygı duyun demiştiniz , Bende size yeni bir din çıksa ona saygı duyarım ama o yeni dini bana islam diye yutturmaya kalkarsanız duymam demiştim tam o noktadasınız ve sizi ikaz etmiştim. Hiç bir İslam yeni bir din kavramını kabul etmez!!! Ben hala aynı noktadayım siz ise hiç bir yerde hala kandırma aldatma peşindesiniz... İrtica yanlısı tutumunuz okuyor görüyor anlıyorum , 1978 de de İran da sizin gibi ''kullanılan'' tipler çoktu işin ilginci bazılarıda ''solcuydu'' Bu günkü durum ortada, malezya da ortada Afganistan da... Ufak ufak başlayıp gelinen nokta odur... O partidekilerede bir şey olmaz korkmayın.. Meczup der çıkarlar ''yetkililer'' Zaten MECZUP MECZUP diye diye bu hallere gelmedik mi? Ben sizi okuyup anladığım için o partiyi örnek verdim. Siz inkar etsenizde yazılarınızın totali odur... 2000 lerin başında yada 1980 sonrasında nasıl olurda yeni hadisler çıkar ki? Buna bile inanıp inandırmaya çalışmak pek doğru değildir.. Diyanet bile nedense bu sahte hadisleri ben bildim bileli temizler durur ama ondan hızlı hadis ortaya çıkar...
Evet islamda tek gerçek değer ve doğru kaynak KUR'AN'dır. Hadisler ve söylenceler eğer Kur'an la örtüşüyorsa değer ifade eder. Yoksa sadece şüpheli ''karine'' olmaktan öteye geçmez. Kur'an da namazla ilgili kesin belirleyici bir şart yani kesin hüküm olmaması buna en güzel örnektir. Bundan dolayı çok kısa bir sürede Namazın şekli ve zamanı konusunda tartışma çıkmış günümüzde bile kesin bir karara varılamamıştır. Oysa Kur'an beş vakit yazsaydı asla böyle bir tartışma olmazdı. O yüzden basit bir mantık bile tartışmalı olayların Kur'an kelamı değil Kul kelamı olmasındandır. Bunun Halife ya da sahabe olup olmamasıda Kul vasfını değiştirmez!! Eğer değiştirseydi Halife olan ALi'nin başına o işler gelmez bölünmeler olmazdı...
Siz o kadar çarpıtarak haklı çıkmaya çalışıyorsunuz ki Din ile tarihi sosyolojiyi birbirine katmaktan bile çekinmiyorsunuz.
''Dinle alakalı konularda Kuran dışında ki bir bilgiyi kabül etmiyorsunuz. İşinize gelince saçma sapanda olsa hemen balıklama atlıyorsunuz'' derken bilerek ve isteyerek bunu yaparak insanlarıda aldatabileceğini düşünüyorsunuz. Siz çok zeki bilgilisiniz ya herkes size kanar...
Tarih öncesinden yazının icadından bu yana sosyoloji tarih antropoloji ve benzeri bilimlerde olmuştur. Felsefe de bunlardan birisidir. Bu bilimlerin ışığı altında hemen islam öncesi ve sonraki ARAP yaşamını ve giyimini özetledim. Bunun dinle hiç bir ilhgisi yoktur. Bunu da anlayamadıysanız ne yazıp duruyorsunuz siz hala !!! Sonra dedim ki ''eğer dediğiniz gibi Kur'an'da kesin bir hüküm varsa kadınların örtünmesi konusunda ( Dikkat buyurun burada DİNE giriyorum ve gene TEK KAYNAK KUR'AN kabul ediyorum) İslam peygamberi bunu niçin uygulatmadı? Kur'an hükümlerini bizzat İslam Peygamberi mi çiğnedi?
Siz bu soruya asla yanıt veremeyeceğiniz için çok basit bir ŞARK KURNAZLIĞI yapıyorsunuz. hepsini birbirine katıp demogajinize yalan katarak ters çevirmeye çalışıyorsunuz. YEMEZLER... Ben hala dediğimin arkasındayım sizde hala kıvırmanın arkasındasınız...
Benim yazılarımda DTP yi öven onları haklı gören iletiler varsa ; İmralı' daki bebek katili şerefsizi övüyorsam; Çoluk çocuk demeden insanları öldüren adi şerefsiz soysuz insanlıktan nasimini alamamış erdem yoksunu PKK terör örgütünü öven yada haklı bulan yazılar yazıyorsam ben zaten DTP liyim derim. Çekinmem kıvırmam. Yapım buna uygun değil.. Ha site yönetimi beni atar o zaman o da b.r doğru duruştur o ayrı...
Sizin gibi kendi durumunu perdelemek için kişilere başka kulplar takmanın ise hep dinde hem hukukta çeşitli adları vardır. O yüzden gelin siz bu konulara pek girmeyin boyunuzdan büyük laflar etmeyin. Çok istiyorsanız bir anket açın commodore1tr DTP li mi ? Ben dinci miyim ? diye görün gözlerinizle... Gerçi ben DTP li olsam ne olur sizi kurtarır mı?
'''Mademki dini bilginiz bu kadar derin, sağlam ve kesin hüküm vermektesiniz; mezhepler arasındaki farklılıklara da bir son veriniz, eliniz değmişken.'' Buyurmuşsuuz..
Valla siz bu foruma gelip forumun içine edene kadar en azından bir sorunu ve AKP nin bu konuya bakış açısının iğrençliğini tartışmaya açmış bunla uğraşıyordum. Herkes için başaramam ama benim hiç bir mezheple sorunum yoktur. En azından kendi adıma başarmışım mezhepler arası farklılıkları çözmeyi.. Siz ve sizin gibilerse umutsuz vaka. Çünkü ne dinler ne anlarsınız. Gözükar bir şekilde temcit pilavı gibi hep aynı ''teraneyi'' söyler durursunuz. O yüzden size bir şey anlatmanında mantığı anlamı yok amma konuşuyoruz işte iş olsun... Zaten yazım da size değil .. O da ayrı size acaba bile diyen varsa onların anlamasını sağlamak...
İşin komiği siz ve sizin gibiler dervişin aklı neyse zikride odur hesabı kendi fikrini yazar karşısındakini suçlar. ''Her nedense tek sorununuz; başörtüsü, türban veya adına ne diyorsanız..'' yazınızda bu iki yüzlülüğünüzün en büyük örneğidir. Ne bu forumun adı nede tartışılan konu Türban ne zamanki siz gelip içine ettiniz pislik saçtınız konu karıştı. Yani olup olmadık yerde türban ı açan sizsiniz ama suçladığınız başkası... Varya zeytinyağı bile sizlerin yanında dibe batar..
Dinde olmayan hurafeleri ve tüm abuklukları dine sokup sonra İnançlara saygılı ollım demek inanç adına ne büyük terbiyesizliktir. İnaç burada aslında sizler için ''benim dediğim doğru susun oturun'' anlamına geliyor. Bunu görüyorum anlıyorum, yok efendi yok dediğin gibi değil ATATÜRK ün kurduğu laik demokratik sosyal hukuk devleti düşmanlarına karşı her zaman ve her yerde bas bas bağırırım. TÜRBAN ALLAH'IN VE ONUN GÖNDERDİĞİ KUR'AN IN EMRİ DEĞİL YOBAZ ERKEĞİN KADINA UYGULADIĞI BASKIDIR. İlgili forumda bile foruma katılan kadınların çoğu türbana karşıyken sizin türbanı savunmanız buna en güzel örnektir. Türban kadınların sorunu değildir. KADINLARI TÜRBANA ÇARŞAFA SOKAN ERKEKTİR. Buna kendince dini kılıf bulmakta ayıptır. Ankabut suresinde örümceği bile anlatmış olan Kur'an bu hususta tartışma yaratacak kadar Muğlak kalır mı? Kalmaz. Kalmamıştır da. O zamanın giyim tarzına baktığınız da şimdiki yabazların örtünün dediği hükümle bire bir örtüşür o laf... Ama sizler bunu anlayamazsınız. Örneğin bir kadın içgiyimi olan ''sütyen'' anca 20. yy ın başlarında ortaya çıkmıştır. 16yy da ise korse... Bu ne demektir ? Kadınlar önceleri sütyen takmıyorlardı ve göğüsleri çok belli oluyordu. 6-7 yy. arap giyimine baktığınızda ise bir kadının giyiminde eğildiği an göğüsleri görünecek şekilde olan giyisilerin çok olduğu açıkça görülmektedir. Köle ve cariyelerin böyle bir sorunuda yoktur... O ayeteki maksat işte budur...Daha da çık yazmak gereksizdir. kadının göğsüyle saçı arasında fark yoksa ... Zaten baltalamalarınıza rağmen din iman türbanda o konuya geleceğim... Orayı takip edin Türban aslında ne çok net yazacağım yobaz gözünde... Az sonra...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Bu ülkeyi ''bizimkiler'' ''bizim çalık'' ''laik devlet olur insan olamaz.'' ''ben laikim diyen müslüman olamz'' ''ya liksindir ya müslüman'' ''şeker değil kurban bayramı'' ''türbanlılar türbansızlar'' ''ee ihale isteyenin eşi elbet kapalı olacak'' ''sizler'' ''içki içenler içmeyenler'' daha uzat uzatabildiğiniz kadar bölen ben değilim. Siz ve sizin gibiler. Baş temsilcinizde RTE . Oda zaten imam olması gerekirken bir ekonomi profesörü oluyor bir doktor bir savcı bir hakim başbakanlığıda meslek sanıyor... Ee sizinde böyle olmanız normal.
Hehehe belki de ilk defa sizin pirlerinizden birisinin yazısını aldım kopyaladım. Çünkü o sizin düşüncenizi sizden daha güzel düzgün mantıklı cümlelerle ifade etmiş. O sözlede yanıt filan vermedim size... Aynı sizin dediğinizi diyen birisini yanıt mı kabul ettiniz yoksa ? Alla Allah !! Ne dediğinizi bilmediğinizden kaynaklanan kısa devre oldu sizde herhalde... Hiç merak buyurmayınız her türlü yanıtı kendim veririm.
Ne olduğu belirsiz söylemlerinize yanıt vermekten acz içinde olduğumu düşünmeniz bile megolamaninizi gösterir. Aslında tek doğruya yakın sözünüz size yanıt vermek olabilir. Yanıt vermemek gerekecek bir kişisiniz. Yukarıda da dediğim gibi aslında Kızımsana söylüyorum gelinim sen anla mantığıdır benimki yoksa sizin deli saçması yazılarınıza yanıt vermek değil. Hani görmeyipte duyanlar sizi sahi sanır diye...
''Laiklikten sizin anladığınız insanların sizin inancınıza veya düşüncenize göre yaşamak zorunda oldukları mı dır? Benim anladığıma göre Laiklik; devletin dini kurallara göre yönetilmemesi ve insanların dini inançlarını devlet dahil kimsenin müdahalesi olmadan yaşamalarıdır diye anlıyorum. Sizin anladığınız gibi değil. ''LAİKLİK DİNSİZLİK DEĞİLDİR, DİN DE DEĞİLDİR''. Yani bir insanın laik olması dinsiz olduğu anlamına gelmediği gibi dindar bir insanın da laik olamayacağı anlamına gelmez. Aynı zamanda da başörtüsü takan bir insanın da laik olmadığı anlamına gelmez.''
Bak bu paragrafın yüzde doksan doğru. Sizin gibilere anlatmaya çalıştığımız laiklik biçiminin girişi. Her nekadar anlamayıp karşı çıksanızda kıvırmak üzere başladığınız yolda ilk kullandığınız temalardan birisidir bu yaklaşım. Ah birde kendi yazdığını anlayabilsen. Ben ne demişim desen !!!
''Ancak sizin gibi sabit düşünen insanlar, olaylara; ismi güneş gibi AYDIN fakat kendisi KARANLIK olan gözlükleriyle baktıklarından gerçeği görememekteler. Bunun neticesinde de toplumu dinci-laik diye kutuplaştırmaya, kendi tabirinizle nefret ve bölücülük tohumları ekmeye çalışmaktasınız. Evet neden laikler ve dinciler? bu soruyu kendinize sorunuz. ''
Bu paragrafta ki ilk cümleyi ''Ancak RTE Feto ve ben gibi...'' diye düzeltip okursak buda doğru oluyor. En azından dürüstçe hedef saptırma olmuyor... Gerçekten de sor bakalım. RTE ye neden toplumu böyle böldü birisini geçti gitti aslında , sonra Feto ya mektup yaz... ''Devletin her kademesini ele geçirmeden harekete geçersek başımızı ezerler '' ne demek laaaa? diye sor !! Aynaya bak kendine sor...
''Peki siz Laiklikten ne anlıyorsunuz? Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinin devlet işlerinde karışmaması, devletin din işlerine karışmaması....''
Bak hemen burada sapma başlamış sende. İlk öğretim tanımı olarak ''din ve devlet işlerinin ayrılması'' tanımı dışında sapma başlıyor hemen . Laik devlet te din işleri devlet işlerinden ayrılır EVET. Din devlet işlerine karışmaz EVET Devlet din işlerine karışmaz HAYIR Laik devlette devlet din işlerini düzenler ve kontrol eder. ( Eğer zırttırı pırttırı yanıt yazma derdinde olmayıp okusaydınız azıcıkta yazdıklarımı bunu görürdünüz... Ama nerde....) Bu tüm dünyada da böyledir hele helee halkının büyük çoğunluğu islam olan Türkiye Cumhuriyetinde zorunludur. Laiklik azınlık dinleri de korur. Her yerde diyipte sizin anlayamadığınız anlamak istemediğiniz BİREYİN DİNİ İNANCINDA SADECE ALLAH A KARŞI sorumlu olduğunun güvencesidir. Yoksa dini kendi haline bırakırsanız mutlaka uyanıklar çıkacaktır ŞEYHTİ ŞIHTI MÜRİTTİ HACIYDI HOCAYDI.. ( Burada ki hacı hac görevini yapmış kişi değildir. Kendini çok büyük din aimi sanan sahte hacılardır bakın çevrenize çok görürsünüz) Ondan sonra TEKKE VE ZAVİYELER gelir . Bir insanın en duyarlı en zayıf olduğu konulardan birisi dindir.yani inanç. Bu yani inanç hele hele bizim gibi dinini İslam bilip Kitabını Kur'an diyen ama Kur'an ı okuyup anlamamış insanlar yığınında sömürülmesi en kolay duygudur. Öyle olmasa hangi güç ''cevşen'' saçmalığını kitlelere yutturabilir ? Değil mi a gözüm erdem53? Zaten o yüzden ATATÜRK
''Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. ''
demiştir. Ama siz bunuda bilmez anlamaz yanlış yorumlarsınız!!!
Zaten siz bunu kendinizce kargaları bile güldürecek şekilde ele almışsınız hani acz içinde yanıt veremediğim saçmalamanızdan birisinde...
''Fatih’te Çarşamba’da başı kapalı bayanların fazla olması orada kapanma yönünde bir baskı olduğunu mu gösteriyor? El-insaf artık. '''
Yok çok özgürlük olduğunu gösteriyor ... İnsaf ki ne insaf... Hep RTE ve eşi İştiareye yatacak değil ya... Bende yattım bu yazınız üzerine şöyle bir ses doğdu içime...
'' Ey şaşkın kul Fatih Çarşamba ve anadolu kasaba illerinde bazı ilçelerde biz 3-5 yaşındaki kızları bir hidayete erdiririz hepsi ertesi gün çarşafa bürünür... Ne baskısı... ''
Yahu 3-5 yaşındaki parmak kadar kızı kara çarşafa sokmak baskı , zulm değilde nedir ? o kız kendi isteğiyle mi giriyor o kara çarşafların altına daha oyun çağındayken... Körpecik vücüdunu daha 12-13 yaşındayken dedesi yaşındaki adamlara kendi isteğiyle mi sunuyor ?
Evet Türkiye Laik devlet olamadı maalesef eğer olsa devlet dan diye o çocukları alır anne babadan ceza verir anne babaya nasıl kara çarşafa sokar örtersin diye.... Sadece dinini öğreterek yetiştir bakalım kızı erkeği ciddi din bilimcilerin hazırladığı kitapla Oğlunu pırıl pırıl yap abdestini aldır Cumaya götür bakalım 18 ine kadar ondan sonra çarşaf türban kalıyor mu ? Ne kız Türbandı çarşaftı der Nede kızlar türbana girsin mantığında ki YOBAZLAR kalır. Bu kara cehaletin ürünüdür başka bir şey değil. Zaten bu hükümette en az üç çocuk diyerek cehaleti ve sadaka toplumunu körüklüyor...
Bak erdem53 Türbanı ''üç kar dört karı'' isteyen ve ''ben almasam orospu olurdu'' diyen yobaz zihniyet ve bunların bu ''din emri'' diye kandırdığı tipler ister. Onlarda çok eşli olmasına karşın gördükleri ''her dişiyi'' yatağa atma hissinde olduklarından ''herkesi'' kendileri gibi aşağılık gördüklerinden ister kadını türbana çarşafa sokmayı... Kadının saçından tahrik olan erkeğe normalde ''sapık derler sapık'' Bu zihniyet kadını mal ve bir delik erkeğide sahip ve çivi görürler... Aşk sevgi insanlık bilmezler... Zaten durum ortada... Yahu bir erkek aynı anda dört kadına aşık olabilir mi? İnsan sevmeden hoşlanmadan istemeden koynuna alabilir mi? Ama oluyor nasıl işte sevgisiz büyümüş hayatı bacak arası sanan kişilerde oluyor... Hep öyle baktıklarından başkalarıda öyle bakmasın diye ''örtün'' diyor... Kılıfta hazır ''din.''...
''Gelelim başörtüsü konusuna.. Kişilerin inançlarından ötürür başörtüsü kullanmaları ile laiklik arasında hiç bir çelişki yoktur. Aslında laiklikle mümkün olabilecek bir haktır. Ancak siyasi simge olarak kullanılması, sadece laikliğin değil Cumhuriyetinde temellerine dinamit koymak demektir. Siyasi simge olarak kullanılmasına şiddetle karşı olduğum gibi demokrasi ve laiklik maskesi altında başörtüsü düşmanlığı yapılmasına da karşıyım.''
Yukarıda çok açık anlattım ama bu paragrafın oldukça mantıklı ve doğru. Zaten başörtüsü islamdan öncede özellikle Türk kadınının kullandığı bir geleneksel örtünnme... Orhun yazıtlarından dedem korkuta var baş örtüsü...
'' Ay Büke Sultan ateşteki yemeğe doğru giderken baş örtüsünü örttü....'' ( Dedem Korkut )
Daha ortada islam diye sözcük yok !! Baş örtüsü var !! Demekki baş örtüsünün aslında din ile ilgisi yok !! Günümüzde ki gibi akıllı fırınlar , mikro dalga fırınlar elektirik gözlü gazocakları doğalgazlı veya tüplü ısıtıcılar yok... Yemek bir kazanda taşlar arasında kömür veya odun ateşinde har har yanarken yapılıyor... Çocuklarını emzirirken göğüsleriyle çcuğun dudakları arasına saç giriyor. Saçlarından yemek hazırlarken bir şeyler dökülüyor... Kadın saçını toplamaya uğraşıyor... Baş örtüsünü keşfediyor... Amerikanın kuruluş yıllarıyla ilgili filmleri dizileri seyredin ( Örneğin ilk tv dizilerimizden olan Küçük evi bonanza y anımsayın. Kadınların kafalarında eğ bir şapka örtü bir şey var... Onlarda islamdıda farkında değildi !!! Değil mi erdem53?) Dinle asla ve kata ilgisi olmayan bir şey... Annanevi çok eski gelenek... Bunu dinle ilişkillendirmek çok ama çok AŞAĞILIK bir davranıştır. Maalesef DİNCİ KESİMCE SÖMÜRÜ AMAÇLI OLARAK BU YAPILMIŞTIR. Bunu bir türlü anlayamayan bir sürü şapşalda ortada vardır. Neden !! Vardır ? Çünkü dini duygu sömürme cehalet bilgisizlik... Doğur doğur 15. çocukta akıllan başla bağırmaya devlet bize baksın... Yetmedi baş örtüsü taksın... Kaçak kömür ve 5 kg bulgur versin...
Bunları sizin anladığınızı görmeye ömrüm yetmeyecek erdem53 daha ne diyeyim sana ... YOBAZLIĞI DİN KABUL ETME ....
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
''Bir lafa bir de söyleyene bakmak lazım...''
Bu sözleri kendine yontarak kendini adam zannedenlerin veya bu zatların adam oldukları yaygarasının yapıldığışu fetret döneminde bir Allah'ın kulu da çıkıp
"Ulen bu sözleri acaba kim söylemiş?"
diye merak edip araştırmaz...
Ne de olsa o bir ADAMdır...
Ama ne adam :) bilmek öğrenmek istemezler...
Onlar için o hep bir melektir...
Onlar için o örnek bir insandır...
Onlar için o SAPINA KADAR ERKEKtir... :)
(Bu arada "onlar" medeni ve bu konuda ittifak halinde olan, istisnası perslerin torunları olan geniiiiiş bir topluluktur...)
vs.. vs... vs...
Acaba o adam :) kimdir?
Acaba?..
Buyurun:
...
Kısaca, acımasız bir Türkmen-Selçuklu hesaplaşması sürer gider. Kentlerdeki Türk ileri gelenleri kendilerini Türkmenlerden saymazlar, onlar Fuat Köprülü’ye göre Rumi’dirler. Türk ve Türkmen deyimleri ancak feodal devlete bağımlılığı reddeden ve daima karışıklıklar çıkaran göçebe Türkler anlamında kullanılır.
Bir Konyalı Türk tarafından yazıldığı anlaşılan Farsça anonim Selçukname, Türk adını yalnız göçebe Türkmenler için hakaretle kullanır, kent halkına ise yalnızca islamlar der. Söz konusu olan Türk ve Türklüğün aşağılanması değil, anarşi öğesi sayılan göçebe yaşam biçiminin kınanmasıdır.
İlginçtir ki, Selçuklu egemen sınıfı ile bütünleşen Mevleviler, bu yolda en ileri gidenler arasındadır. MEVLANA CELALETTİN RUMİ, Konya’da hıristiyan-islam yakınlaşmasını sağlamıştır. Cenaze törenine katılan manastır ve kilise ileri gelenleri, onu çağın İsa’sı ve Musa’sı gibi gördüklerini belirtir.
Fakat MEVLANA, bir duvar yapımında Türkmen işçi kullanılmasına, Eflaki’ye göre, şu bağnaz görüşle karşı çıkar:
-Yapım için Grek işçileri, yıkım için ise Türk işçileri almak gereklidir. Zira dünyanın yapımı Greklere özgüdür. Yıkım ise Türklere ayrılmıştır. Tanrı evreni ilk kez yaratınca, ilkin tasasız kafirlere can verdi... Onlar taşların zirvelerinde, tepeler üzerinde bir çok kent ve kaleler yükselttiler... Ama tanrı işleri öyle düzenledi ki, yavaş yavaş bu yapılar yıkılmaya yüz tuttular. O zaman Tanrı, gördükleri bütün yapıları, saygı duymadan acımasız yıksınlar diye Türkleri yarattı. Türkler, yıktılar ve hala yıkıyorlar. Kıyamet gününe kadar bunu yapacaklar. Sonunda Konya’nın yıkılması acımasız ve adaletsiz Türklerin elinden olacak.
MEVLANA böyle konuşmamış bile olsa yukardaki sözler kent ileri gelenlerinin göçebe Türkmen hakkındaki düşüncelerini yansıtır.
...
//////////
Şimdi beyimiz kaynağımıza laf atar itiraz eder...
Biz başka kaynaklarla onların kaynaklarını kesiştiririz...
Yine de itiraz eder...
Bu hallarının tıp dilindeki tanımı
olsa olsa
CİMRİ MEHMET FOBİSİ
olur...
Günümüz Türkçesi ile
MUSTAFA KEMAL FOBİSİ...
VESSELAM!
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Bu foruma ilgisiz bir şekilde dalankonuyu toparlayıp bitirelim kendi forumumuza dönelim isterseniz.
Laiklik devlet anlamıyla bakıldığında BİREYLERİN İNANÇLARINI ÖZGÜRCE YAŞAMASI GÜVENCESİDİR. Ama bu istisnasız tm bireylerindir. Budan dolayı devlet dini kontrol altına alır almak zorundadır.
Ancak bazıları ''inançlara saygılı olalım'' kisvesi altında sadece kendi görüşlerine saygı ve kesin itaat isterki bunun ne laiklikle nede gerçek anlamda dinle ilgisi vardır. Ortalığı yangın yerine çeviren bir partinin genel başkanının '' kimse bizi krgaşanın taraftarı yapamaz'' ironisinin aşırı alkışlanmasıda ilginçtir.
Bunların pirleride bulunduğu yerde kalabilmek ve o tiplerin çıkarları doğrultusunda ülkemizi sömürtebilmek için ''dinler arası uzlaşma'' gibi ipe sapa gelmez görüşü savunur. Aslında dediği ortaçağ karanlığında karçarşaflı eğitimsiz bir Türkiye yaratarak kısmi ılımlı islam adı altında sömürge yapmaktır. Dinler arası uzlaşmaymış...
Laiklik azınlıklarıda tam anlamıyla korur. Azınlık demek sadece farklı etnik kökenden gelmek demek değildir o coğrafyaya, farklı dini görüşlerdende olabilme özgürlüğüdür laiklik kapsamındaki coğrafyalarda ki insan.. İşte bundan dolayıdır ki devlet kurumlarında ki laiklik fark edilmeyecek şekle dönüşür. Yani hemşire dedin mi başı kepli beyaz üniformalı bir i gelir aklımıza , başında türban zart zurt olmaz. Dini ayrımcılık sağlıkta eğitimde adalette olmayacağından devletle ilgili birimlerde dini sembol kullanılamaz. Hastahanelere ve veya adliyeye hizmet için almaya gelen kişilerle O hizmetten uzun süreli yararlanan öğrencileri bir birine karştırmamak gerekirken bilerek karıştırnlarda vardır maalsef.. Bunlar inançlara saygılı olalım diyen aslında hiç bir şeye saygısı olmayanlardır...
Bakınız laiklik le azınlığı ATATÜRK İsmet İnönü'ye ne güzel anlatmış..
Ali Numan Kıraç ATATÜRK'ün Amerikada okuttuğu Türkiyenin ilk ziraat mühendisi ve Atatürk Orman Çiftliği'nin müdürüdür. Anı onun anısıdır.
Başbakan İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkü'nde Atatürk'ü ziyaret
etmiş:
- Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.
- Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu Meclis'e getireceğiz... Ne
diyorsunuz?
- İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.
İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplamış:
- Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün,
atın... Derhal.
İsmet Paşa sabah gelmiş, bahçenin "halini" görmüş ve "görevlilere" sormuş:
- Ne oldu böyle?
- Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, söktük.
Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün odasına girmiş:
- Paşam, bahçenin durumu nedir?
- Azınlıkları söküp attım İsmet.
İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:
Atatürk:
- İsmet, ben "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünü boş yere söylemedim... Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın.
Bu gün hla inançlara saygılı olalım kisvesi altında yaşamı zindan etmeye çalışanlara duyrulur ama anlamazlar...
-
Re: Alevilik Din Değil... Gerisi Ne?
Bu inançlara saygılı olalım kesiminden üç örnekle bitireyim bu konuyu..
İlkini din iman forumuna yazmışım .. Diğer ikisi iki gündür gazetelerde okuduğum bir saygı!!!
''8 Haziran akşamı Tv lerde zaplarken ''ülke'' diye bir kanalda takıldım kaldım. İlk defa gördüğüm bir kanaldı aslında daha da doğrusu ben TRT i bile ilk defa görmüş gibi bakarım genelde pek aram olmadığından...
Neyse bu kanalda her işi çözmüş ama gelip Türbanda takılmış ki Türbanı tartışıyor. Yeni bir fikir edinebilirmiyim diye yarım kulak dinlerken nereden bilebilirdim hayatımın bakış açısını birisi sayesinde yakalayacağımı...
Konuşmacılardan birisi Ortadoğu Teknik Üniversitesinde öğretim üyesi bir bayan doçent... Çok ciddi bir görüş ortaya attı benim hep dediğim görüşün seslendirilmesi çok hoşuma gitmişti dinledim.
'' Türbana özgürlük kadınlar tarafından ortaya atılan , talep edilen bir hak arama konusu olmamıştır. Olamazda. Bu tamamen erkeklerin kadına dayattığı ve sorun yaptığı bir şeydir. Kadınlar burada sadece kurbandır.'' ;
mealinden bir söylem gerçekleştirdi. Ben oradaki dinci tayfasın ne diyecek ki diye pür dikkat oldum. Molla kılıklı bir tip söz aldı. Vay canına bu ne kepazelik dedirtecek lafını zort diye söyledi acı olan alkış almasıydı.
'' Bu hak kadınlar tarafından dile getirilmemiştir ama unutulmamalıdır ki Hayvan hakları ve hayvanlar günü de hayvanlar tarafından dile getirilmemiştir. Aynı durum söz konusudur.....''
Ekran karşısında dondum kaldım... Şimdi adamı parçalayacaklar dedim ama türbanlı kadınlar alkışladılar inanılmaz üzüldüm... Vay benim canım ülkem vay dedim...
Molla kılıklı dangalak Annesini, varsa kız kardeşlerini muhtemelen karı(lar)sını ve tüm diğer kadınları hayvanla bir tutuyor bunu savunuyor ve benim kafa dışı türbanlı kafa içi örümcekli kadınlarım alkışlıyor... Adam alenen kendilerine hayvan diyor onlar alkışlıyor !!! pes...
Demekki neymiş inançlara saygılı olacakmışız...
'' Eski futbol hakemlerinden Gökhan Akman, geçen pazartesi günü sabah 09 sularında Esenler Belediye Stadına gidiyor.. Amacı pistte biraz koşup ter atmak... Ancak kapıdaki görevli yolunu kesiyor:
- İçerde bayanlar var, erkekleri almıyoruz...
Semtin hanımları sabah stadyumda yürüyüş yapıyormuş... Dikkat buyrun, burası yüzme havuzu değil stadyum... Ve içerde hanımlar yürüyüş yaparken erkekler alınmıyor. Harem selamlık uygulamasına geçilmiş... Emri veren mi? Belediye imiş... Pes...''
Dikkat edin kadınlar yürüyor koşuyor ne yapıyorsa önemli değil.. Herhalde çırılçıplak dolaşmıyorlar... Sanki hamam...
Demekki neymiş inançlara saygılı olacakmışız...
''“Üniversite için ayrıldığım Bursa’ya 30 yıl sonra geri döndüm... Oturduğumuz mahalle geçmişte genellikle memur/işçi, aydın insanların oturduğu bir yerdi. Bugün gelinen noktayı küçük bir örnekle anlatacağım...
Bursa’da belediyenin diğer pek çok ilde olduğu gibi ekmek fabrikası var, adı Besaş. Ucuz olmasının yanında çok lezzetli ekmekler üretiyorlar. Pek çok mahallede de satış noktaları var. Son dönemde bu ekmeklere olan talep epey arttığı için kuyruklar oluşuyor bu satış noktalarında. Ama iki ayrı kuyruk oluşuyor, kadın ve erkek kuyruğu şeklinde! Duyduğumda inanamamıştım, gözlerimle de gördüm. Hem de farklı satış noktalarının hepsinde kadınlar ve erkekler ayrı kuyruklar oluşturuyor. 70’li yıllarda ne kuyruklar gördük, yaşadık, oluşturduk. O zamanlar yoktu böyle bir şey. Ama beni asıl derinden sarsan, çevremdekilerin bu olayı ‘normal’ görmesi. Çoğunluk bunu yadırgamıyor!”
Kimilerince “mahalle baskısı” falan diye önemsizleştirilen gelişme aslında dinci faşizmin etkisi altına girmiş bir toplumun görüntüleridir... İranlaştığımızın resmidir...
CNN Türk ekranlarında “Lezzet Durakları” adlı programını yapan Mehmet Yaşin arkadaşımız Kayseri, Urfa, Konya, Erzurum, Rize, Trabzon, Balıkesir, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Çorum’da içki içebilmek için şehirlerin dışına çıktığını anlatırken diyor ki:
- Kayseri’de içki içebilmek için dağın tepesine tırmanırken, Urfa’daki otellerin alkolden tamamen “temizlendiğine” şahit oldum. Hükümet baskıyı yasalarla değil, aba altından sopa göstererek yapıyor...''
Demekki neymiş inançlara saygılı olacakmışız...
Pirin gibi yanıt vereyim. Sevsinler inancını...