-
Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Ankara'da yirmi yılı aşkın bir süredir Belediye Başkanlığı görevi yapan Melih Gökçek'in bir televizyon programında karşı karşıya geleceği haberlerini okudum.
Konu ise, Melih Gökçek hakkındaki sayısını hatırlamadığım yolsuzluk iddiaları ve Melih Gökçek'in mal varlığı.
Bu konuyu çok önemsiyorum.Konunun ne olduğunun altını özellikle çizmek istedim çünkü Melih Gökçek bu konuda çok tehlikeli biri.Melih Gökçek'in taraf olduğu bu tür durumlarda, hesap soran kişi bir anda hesap sorulan taraf oluyor.
Burada iddia edenin kim olduğu beni hiç ilgilendirmiyor, beni ilgilendiren sadece iddialar.Fakat bir kez daha aynı şey oldu, yine iddia eden savunma yapmak durumunda bırakılmaya çalışıldı.Bu kez de Vakit Gazetesi’nde CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlu hakkında, "Deniz Feneri davasını izlemek üzere Almanya'da bulunduğu sırada genelev olarak bilinen saunaya gittiği ve terör örgütü mensupları ile aynı araca bindiği" yönünde haber yer aldı.Bu haberle ilgili olarak Kılıçdaroğlu'nun suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gazete sahibi ve haberin muhabiri hakkında, basın yoluyla hakaret ve iftira suçlarından soruşturma başlatıldı.
Yerel Seçimlerin yaklaştığı şu dönemde yolsuzluk iddialarının kamuoyu önünde tartışılmasını son derece olumlu buluyorum.Fakat böyle bir tartışma, seçmen tarafından asıl konunun ne olduğu ve yanıt vermesi gerekenin kim olduğu unutulmadan değerlendirilmeli.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Çoğu politikacı hakkında sempati veya antipati duyguları hissetmem. Yaptıklarıyla değerlendirmeye çalışırım. Duygularım nötrdür.
Ama bazı politikacıları ise fazlasıyla antipatik bulurum. Hoşlanmadığım bu kişiler arasında Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Kamer Genç ile birlikte Melih Gökçek de vardır.
(Türk siyasi hayatında sempati duyduğum tek bir politikacı vardı, o da hayatta değil. :o )
Kemal Kılıçdaroğlu, Şaban Dişli ve Dengir Mir Mehmet Fırat'tan sonra Melih Gökçek hakkındaki iddiaları gündeme getiriyor.
BOTAŞ'a olan borcu bile benim gözümde Melih Gökçek'i bitirmeye yeter. Ancak Melih Gökçek'in Kemal Kılıçdaroğlu karşısında kolay lokma olmayacağına dair inancım gitgide daha kuvvetli hale geliyor.
Kılıçdaroğlu Melih Gökçek'i düelloya çağırdıktan sonra Gökçek hiç bir önkoşul öne sürmeden hemen kabul etti. Belirlenen ilk düello zamanı Kılıçdaroğlu'nun talebiyle 10 aralık'a ertelendi. 10 aralık'ta da yine Kılıçdaroğlu'nun isteğiyle "düello" olmadı. 17 aralık belirlenen 3. tarih. Bu gelişmeler Kılıçdaroğlu'nun çekindiği bir şeyler mi var diye düşündürmeye başladı. Acaba Kılıçdaroğlu Nazlı Ilıcak'ın da gündeme getirdiği şu iddialardan mı korkuyor?
Kemal Kılıçdaroğlu, 1992'de genel müdür oldu. Ziya Yalçın Sayın döneminde kâr eden SSK'nın zararı, onun yönetiminde trilyonları, hatta katrilyonu buldu: 1992'de SSK'nın zararı, 2.5 trilyon . 1993'te 8 trilyon ; 1994'te 19.3 trilyon ; 1995'te 81 trilyon ; 1996'da 144 trilyon ; 1997'de 336 trilyon ; 1998'de 447 trilyon ; 1999'da 1 katrilyon 111 trilyon . (YTL ile zarar: 2.5 milyon YTL'den başlayarak, 1 milyar 111 milyon YTL'ye kadar varıyor) Bu zararda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun keyfi yönetiminin hiç mi payı yok?
Kılıçdaroğlu hakkında çeşitli müfettiş raporları da bulunuyor. İşte hakkındaki iddialar:
- Sözlü talimatla sınav komisyonlarını mevzuata aykırı olarak değiştirmiştir.
- Yazılı sınav belgelerini hurda ambarına göndermiş, sözlü sınav tutanaklarını kaybetmiştir.
- 1993'te yapılan sınavda, cevap kâğıtlarına -sınav merkezleri, öğrenim durumu ve başvurulan görev itibariyle-ilâve puanlar verilerek, 1937 kişi fazladan kuruma alınmıştır.
- 1996'da, yeterli puanı (70) tutturamadıkları halde, Özlem Nazenin, Ali Ekber Yavuz, Mesut Susuz, Yılmaz Kılınç, Tülin Kalın, ek puan verilerek, yönetmeliğe aykırı bir biçimde işe alınmıştır. Suna Geyik, 18 yaşını bitirmemesine rağmen, usulsüz olarak sınava sokulmuş, kazandırılmış, 18 yaşını doldurduğunda işe başlatılmıştır. Medet Kalkan, 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldığı için, devlet memurluğuna alınma şartlarını taşımadığı halde, işe başlatılmıştır.
- 1998'de, ÖSYM ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın sınav yapmaya zamanı yok gerekçesiyle, iş için yeterli başvuru bulunmadığını da ileri sürerek, sınav yapmadan 500 civarında kişiyi usulsüz olarak atamıştır. Oysa yeterli başvuru vardır; ÖSYM'nin sınav takviminin dolu olduğuna dair de bir belge bulunmamaktadır.
- Kılıçdaroğlu, bütün bunları belgeleyen müfettiş raporlarındaki suçlamaları, zaman aşımına uğratmış, kendi oluruyla ortadan kaldırmıştır.
- Kılıçdaroğlu 6.1.1999 tarihli dilekçe ile de, daha önce kendisi hakkında yargıya intikal etmiş dosyaların takibinden vazgeçilmesini talep etmiş, bu talep bakanlığın 7.1.1999 tarihli oluruyla uygun bulunmuştur.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Sayın sdt23;
Nerden aklımda kaldı bilmiyorum ama "yeryüzüne, coğrafyaya, olaylara, tarihe bakmasını bileceksiniz" sözünü anımsıyorum.
Bu konuya bakmayı bilmekte bir sıkıntı var, bu konu her seferinde ilginç bir biçimde yön değiştiriyor.Ben Kemal Kılıçdaroğlu'nun ne olduğundan değil, bu konunun taraflarından birinin yanıt verme sırasında bir önceliğinin olduğundan söz etmek istemiştim.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Sayın SDT 23 Bir başka konuya yazdığınız gibi bunun nesini düzeltelim ki? SSK nın batmakta olduğu her yıl bu açığın giderek artacağını sağır sultan dahi bilirken, her yıl katlanarak artan SSK zararını Kemal Kılıçtaroğlu na bağlamanız inanın size tam uymuş. Bekleyin sabredin Gökçek ile tartışsınlar kozlarını paylaşsınlar ne aceleniz var? Yazdığınız müfettiş raporları nedense hep adına kadrolaşma dediğimiz bilinen malum her devrin klasik şikayetleri. Yukarıda katlanan zarar yazmaktasınız ama hiçbir müfettişin aklına bu katlanan zararı soruşturmak gelmemiş mi? Yada KIlıçtaroğlu çalmamış kadrolaşma yapmış önyargısı ile mi düşünmemizi istediniz? Şıracıya erken şahit olmaya ne gerek vardı?
Bakalım ne iddialar çıkacak ne cevaplar gelecek. Sonra hep beraber yazar tartışırız.
Öküz altında buzağı aramayı sevdiğiniz malum ama bazı öküzler sizi hiç ilgilendirmiyor. Seçmen listelerinin hemen imha kararı hakkında ne düşünüyorsunuz? Nurtopu gibi 6.5 milyon yeni seçmenimiz oldu. Buyrun size komplo teorisi yazın yazabildiğiniz kadar. Bende sizin ne kadar doğru olduğunuzu ve araştırdığınızı göreyim.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Ahmet HAKAN (Hürriyet)
ahmethakan@hurriyet.com.tr
Parlayan bir yıldız: Kemal Kılıçdaroğlu
ALLAH Tayyip Erdoğan’ın başına öyle birini musallat etti ki...
Aman Allah muhafaza!
Adı: Kemal Kılıçdaroğlu... Görevi: CHP Grup Başkanvekili...
Serveti: Evindeki birkaç değerli resim tablosundan ibaret...
En tehlikeli yönü: İkide bir çıkınından belge çıkarması ve "belgesiz çıkmam abi" demesi...
Gücünü ise şunlardan alıyor: Parada gözü yok... Mal biriktirmiyor... Zaafsız ve iradesine hákim görünüyor...
Açık konuşayım: Şahsen korkarım böyle adamlardan... Bence Dengir Bey kardeşimiz de korksun... Tayyip Bey de korksun...
* * *
Hadi gelin "Kemal Kılıçdaroğlu portresi"ni biraz daha belirginleştirelim:
Bir Gogol romanından fırlamış gibi... Bizim "yerli Putin"in belalısı... İflah olmaz bir "müfettiş"...
Yüz tane "Devlet Denetleme Kurulu"na bedel...
Sadettin Tantan’a göre daha zeki... Üstelik dolaylı anlatıma yüz vermiyor... Açık konuşuyor yani...
"Geç gelmiş bir Cüneyt Canver" diyebilir miyiz? Bilmiyorum...
Ama Fikri Sağlar’a göre ayağını yere daha sağlam bastığını söyleyebilirim... Fikri Sağlar onun yerinde olsaydı, şimdiye çoktan havalara girmişti...
İnsanı kıl eden bir ısrarcılığı var... Sinir bozan bir takipçi...
İşin vahim tarafı ise şu: Israrcılığı ve takipçiliği işe yarıyor...
Şaban Dişli’yi yerinden etmek az iş midir?
Peki böylesi muhteşem bir zafere rağmen alçakgönüllülüğü elden bırakmaması kaç puan?
* * *
Hakkaniyetli AKP’lilere soruyorum:
"Kemal Bey’i ciddiye almak lazım" diyorlar...
Kıskançlıklarıyla maruf CHP’lilere soruyorum:
"Yükselsin ki yeri bu değildir" diyorlar...
"SSK Genel Müdürlüğü falan yaptı, yok mu bir açığı?" diye araştırıyorum...
"Vallah dürüst adamdır" dışında bir şey bulamıyorum...
Aslen Tunceli vilayetindenmiş... Bir arkadaşım, "Tunceli’de herkes CHP’ye ateş püskürürken Kemal Bey saygı görür" diyor...
Bana kalırsa...
Bu "müfettiş", CHP’yi de sarsıyor gibi... Partide konsept değişti...
Baksanıza, Kılıçdaroğlu’nun meydana atıldığı günden beri CHP’de "irtica" diyen kalmadı...
Önder Sav demode oldu... Necla Arat işlevsiz kaldı... Nur Serter anlamsız bir figüre dönüştü...
Sanırım olan biten şudur:
Baktılar ki Kemal Kılıçdaroğlu konuştukça, Tayyip Erdoğan öfkesini kontrol edemiyor, çılgına dönüyor...
"Madem öyle, hep Kemal Kılıçdaroğlu konuşsun" deyiverdiler...
Ne diyeyim?
Allah Tayyip Bey’e ve cümle yaranına sabr-ı cemil ihsan eylesin...
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Dürüst olmak çok önemlidir Sayın SDT 23
Bunun azı çeyreği, kısmeni olmaz. Kendinize bile ait olmayan bir takım iddiaları kendinize ait gibi sunmanız size çok yakışmış emin olun.
Bu yazdığınız yazı Nazlı Ilıcak ın 10 aralık tarihli yazısından birebir alınma yada çalınma.
Sizin kendinize ait orjinal kendi beyninizin kıvrımlarında üretilen özgün fikriniz yok mu?
Kendi kendime "ben o kadar aradım bu adam hakkında dişe dokunan birşey bulamadım" diye araştırırken. Takkeniz düştü keliniz göründü. Güdümlü roketleri bilirmisiniz? Şimdi çok daha gelişmiş laser güdümlüleri çıktı. Yüzlerce hedef arasından tek bir hedefi bulur ve vurur. Sizde Nazlı Güdümlü roket olmuşsunuz. Kemal Kılıçdaroğlu hakkında yüzlerce yazıdan tek işinize gelen olumsuz ve dayanaksız Nazlı yazısını seçmenizin başka izahını bulamadım. Ekşi sözlük bile sizi bu defa tatmin etmemiş olmalı. İnsaf ve izan diliyorum size. Birde yazının başına Melih Gökçek i sevmek falan diye amiyane tabir ile girizgah yapıp zemin hazırlamışsınız. Boşuna dememişler;" Katranı kaynatsan hiç olurmu şeker, cinsine yandığımın cinsi cinsine çeker."
Nazlı Iıcak 10 Aralık 2008 Samanyolu haber
Şöyle bir gerilere doğru uzanıp, Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK dönemine bakalım istedik.
Gazete haberlerine göre, bugün Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek ile CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu Uğur Dündar'ın yönettiği açık oturumda karşı karşıya gelip, tartışacak. Gökçek, Emin Çölaşan'ı bile pes ettirmişti. Onun taktiği, suçlamalara cevap vermenin yanı sıra, hücuma da geçmektir. Bu bakımdan Kılıçdaroğlu, salvoları karşılamaya hazır olsun.
Hani meşhur bir söz vardır: "Onlar ki verir dünyaya lâf ile nizamat / Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerinde"...
Dünyaya çeki düzen vermeye çalışanların kendilerinde de bin türlü ayıplı iş vardır, anlamına gelen bu sözler, çoğu zaman doğrudur.
Şöyle bir gerilere doğru uzanıp, Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK dönemine bakalım istedik. Kılıçdaroğlu, 1992'de genel müdür oldu. Ziya Yalçın Sayın döneminde kâr eden SSK'nın zararı, onun yönetiminde trilyonları, hatta katrilyonu buldu: 1992'de SSK'nın zararı, 2.5 trilyon . 1993'te 8 trilyon ; 1994'te 19.3 trilyon ; 1995'te 81 trilyon ; 1996'da 144 trilyon ; 1997'de 336 trilyon ; 1998'de 447 trilyon ; 1999'da 1 katrilyon 111 trilyon . (YTL ile zarar: 2.5 milyon YTL'den başlayarak, 1 milyar 111 milyon YTL'ye kadar varıyor) Bu zararda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun keyfi yönetiminin hiç mi payı yok?
Kılıçdaroğlu hakkında çeşitli müfettiş raporları da bulunuyor. İşte hakkındaki iddialar:
- Sözlü talimatla sınav komisyonlarını mevzuata aykırı olarak değiştirmiştir.
- Yazılı sınav belgelerini hurda ambarına göndermiş, sözlü sınav tutanaklarını kaybetmiştir.
- 1993'te yapılan sınavda, cevap kâğıtlarına -sınav merkezleri, öğrenim durumu ve başvurulan görev itibariyle-ilâve puanlar verilerek, 1937 kişi fazladan kuruma alınmıştır.
- 1996'da, yeterli puanı (70) tutturamadıkları halde, Özlem Nazenin, Ali Ekber Yavuz, Mesut Susuz, Yılmaz Kılınç, Tülin Kalın, ek puan verilerek, yönetmeliğe aykırı bir biçimde işe alınmıştır. Suna Geyik, 18 yaşını bitirmemesine rağmen, usulsüz olarak sınava sokulmuş, kazandırılmış, 18 yaşını doldurduğunda işe başlatılmıştır. Medet Kalkan, 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldığı için, devlet memurluğuna alınma şartlarını taşımadığı halde, işe başlatılmıştır.
- 1998'de, ÖSYM ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın sınav yapmaya zamanı yok gerekçesiyle, iş için yeterli başvuru bulunmadığını da ileri sürerek, sınav yapmadan 500 civarında kişiyi usulsüz olarak atamıştır. Oysa yeterli başvuru vardır; ÖSYM'nin sınav takviminin dolu olduğuna dair de bir belge bulunmamaktadır.
- Kılıçdaroğlu, bütün bunları belgeleyen müfettiş raporlarındaki suçlamaları, zaman aşımına uğratmış, kendi oluruyla ortadan kaldırmıştır.
- Kılıçdaroğlu 6.1.1999 tarihli dilekçe ile de, daha önce kendisi hakkında yargıya intikal etmiş dosyaların takibinden vazgeçilmesini talep etmiş, bu talep bakanlığın 7.1.1999 tarihli oluruyla uygun bulunmuştur.
Suçlamanın tarafı biz değiliz, başkaları. Müfettiş raporları elden ele dolaşıyor. Belki, Kılıçdaroğlu bunları yalanlayarak kendini savunacak belgeleri ibraz edecektir. GökçekKılıçdaroğlu düellosunu merakla takip edeceğim. Gökçek'in savunmada kalmayacağını tahmin ediyorum.
10.Aralık.2008 09:46:25
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Alıntı:
Phantom of law rumuzlu üyeden alıntı
Dürüst olmak çok önemlidir Sayın SDT 23
(...) Kendinize bile ait olmayan bir takım iddiaları kendinize ait gibi sunmanız size çok yakışmış emin olun.
Bu yazdığınız yazı Nazlı Ilıcak ın 10 aralık tarihli yazısından birebir alınma yada çalınma.
Sizin kendinize ait orjinal kendi beyninizin kıvrımlarında üretilen özgün fikriniz yok mu?
Sayın phantom of law:
Ne yazık ki, şahsıma yönelik bir başka haksız ithamda daha bulunmuşsunuz.
Bir metni okurken bazı cümleleri atladığınız veya metnin sonuna geldiğinizde unuttuğunuz için bunu sık sık yapıyorsunuz. Yazılanları tam olarak okusanız dediklerimi daha iyi anlayacaksınız.
Dikkat ederseniz
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Acaba Kılıçdaroğlu Nazlı Ilıcak'ın da gündeme getirdiği şu iddialardan mı korkuyor?
diyerek iddiaların sahibi olarak Nazlı Ilıcak'ı göstermiş ve ardından da italik ile alıntı yapmışım:
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Kemal Kılıçdaroğlu, 1992'de genel müdür oldu. Ziya Yalçın Sayın döneminde kâr eden SSK'nın zararı, onun yönetiminde trilyonları, hatta katrilyonu buldu: 1992'de SSK'nın zararı, 2.5 trilyon . 1993'te 8 trilyon ; 1994'te 19.3 trilyon ; 1995'te 81 trilyon ; 1996'da 144 trilyon ; 1997'de 336 trilyon ; 1998'de 447 trilyon ; 1999'da 1 katrilyon 111 trilyon . (YTL ile zarar: 2.5 milyon YTL'den başlayarak, 1 milyar 111 milyon YTL'ye kadar varıyor) Bu zararda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun keyfi yönetiminin hiç mi payı yok?
Alıntı orijinal metinde devam ediyor.
Her türlü eleştiriye açığım. Yanlış bir ifadem olduğunda düzeltmeye de. Ben hiç bir tartışmayı kişiselleştirmiyorum. İnatlaşarak esastan uzaklaşmıyorum.
Ama siz fikirleri tartışmak yerine şahsımı eleştiriyorsunuz. Tamam, eleştirin ama en azından doğru yerden eleştirin.
Eleştirirken de yazdıklarımı tam olarak okumadığınız/unuttuğunuz için şahsıma yönelik eleştiriniz de havada kalıyor.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Bir alıntı yapıyorsanız başına çok açık ve net olarak yazarsınız.
Araya küçücük nazlı ılıcak yazarak değil. Ben Ahmet Hakan ın yazısını eklediğimde aynısını yaptım. Yada bir başkasını eklerken de aynı şeyi yapıyorum. Siz yazının en başında bu Ahmet Hakan yazısıdır diyorsunuz zaten.
Sonrasında bu yazıyı kendi düşünceniz fikriniz gibi sunuyorsunuz. Kemal Kılıçdaroğlu hakkında bu yazı dışında başkaca bir olumsuz yazı ben bulamadım. 99 tane olumlu yazıyı atlayıp 1 taneyi kendi düşünceniz gibi yazmak ne kadar sağlıklı yada iyi niyetli?
Yazdığım olumlu ve olumsuz yazılar veya notların oranı aynen bu şekilde.
Yazdığımın aynen arkasında duruyorum. Madem inceliyor soruşturuyorsunuz. O zaman neden kendi kendinize sorgulamıyorsunuz? Bu adam için maddi olarak hiçbir itham ve araştırma, soruşturma yapılamamış. SSK kurumunun batmakta olduğunu, radikal tedbirler alınmadığı takdirde maaş ödeyemez hale geleceğini bilmeyen kalmışmıydı? Meclis Sosyal Güvenlik yasa tasarısı görüşme tutanaklarına bir bakın vahim tabloyu kendinizde göreceksiniz. Nazlı Ilılcak ın eski kadim dostu Demirel in bilinen uygulamaları bu duruma yol açmadı mı? Benim kardeşimin ortağı 39 Yaşında emekli oldu. (Otuz dokuz) Abim ise geçen yıl 44 yaşında emekli oldu. Yani en azından şekil olarak sosyal güvence olarak emekli oldu. Düşünün onların üzerinden eşi çocuğu hayat boyu sağlık yardımı alacak. Vefat ederse eşleri veya çocukları maaş almaya devam edecek. Böyle bir sistem nasıl sağlıklı yürüyebilir?
Ceza hukukumuzda zaman aşımı kişilerin hilafında yürür. Kişinin isteyip istememesinin bir hükmü yoktur. Empati yapın sizin hakkınızda bir iddia atılsa ipe sapa gelmeden yıllarca sürse siz ne yaparsınız? Kapatın artık şu saçma sapan işi demezmisiniz? KIlıçdaroğlu için Yapılan araştırma ve soruşturmadan bir halt çıksa zaten gereği yapılma zorunda değilmidir? Dengir Mİr Fırat ve Dişli bu iddialara ulaşmaktan aciz insanlarmıydı?
Tüm bunları pas geçip Nazlı güdümlü roket gibi yüzlerce olumlu yazı arasından her devrin adamı Nazlı Ilıcak ın kerameti kendinden menkul iddialarını satır arasına adını sıkıştırarak sahipleneceksiniz.
İyi niyet bu mudur? Boşverin ben kötü niyetliyim o zaman
Eskilerin bir lafı vardır. " Yiğidi öldür hakkını yeme" derler.
Sizde öldürün ama bari hakkını da teslim edin.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
20.05.2005 TARİHLİ SOSYAL GÜVENLİK RAPORUNDAN ALINTI: (Kaynak ATO)
90 KATRİLYONLUK HASAR
Devletin bu sosyal güvenlik kuruluşlarına 1994-2004 yıllarını kapsayan 11 yıllık dönemde yaptıkları bütçe transferleri, işsizlik sigortası hariç 57.2 katrilyon lirayı buluyor. Raporda, Türkiye'nin bu açığı kapatmak için dönemin iç borçlanma faizleri üzerinden borçlanma yaptığı düşünüldüğünde 57.2 katrilyon liralık açık için devletin ayrıca 32 katrilyon lira da faiz ödediği ve böylece sosyal güvenlik açıklarının bütçeye verdiği hasarın on yılda 90 katrilyon lirayı bulduğu hesaplanıyor..
AKTÜERYAL DENGE BOZULDU
Sosyal güvenlik kurumlarının bütçe üzerinde yük oluşturmasının en temel nedeni aktüeryal dengenin (aktif-pasif) bozulmuş olması gösteriliyor. Uluslararası standartlara göre 4 çalışanın bir emekliyi finanse etmesi gerekirken, Türkiye'de bu oran 1.6'lara kadar düşmüş durumda.
Emekli Sandığı'nda 1956 yılında 8.7 çalışandan toplanan primle bir emeklinin SSK'da maaşı finanse edilirken, bu oran 1960 yılında 6.6, 1970 yılında 5.2, 1980 yılında 3.3 , 1990 yılında 2.6, 2000 yılında 1.9, 2004 yılında ise 1.7'ye indi.
aktif pasif oranı 1960 yılında 24.3, 1970 yılında 9, 1980'de 3.4, 1990'da 2.3, 2000'de 1.9, 2004'de de 1.6.
1479 sayılı kanuna göre Bağ-Kur'a kayıtlı olanlarda aktif pasif dengesi, 1980'de 10.7, 1990'da 4.3, 2000'de 2.4, 2004'te ise 2.1'dir. 2926 sayılı kanuna tabii olarak çalışanlarda ise, 1990'de 60.0, 1995'de 13.8, 2000'de 8.3, 2004'te de 5.4 olarak gerçekleşti.
Yıllar içinde aktif sigortalılarla emekli maaş alanlar arasındaki dengenin bozulmasına neden olarak, erken emeklilik, iktisaden faal nüfusun yeterince aktif hale getirilememesi, prim miktarı ile emekli aylığı arasındaki ilişkinin sağlanamaması, sigorta primlerinin yüksekliği dolayısıyla işçi maliyetlerinin artması sonucunda kaçak işçi çalıştırılması gösteriliyor.
NASIL ÇÖKTÜ
Raporda Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin sorun haline gelmesinin başlıca nedenleri şu şekilde sıralanıyor:
Prim tahsilat oranının düşük kalması
Kayıtdışı istihdam oranının yüksekliği
Prim ödeme sürelerinin kısalığı
Erken emeklilik
Emeklilik aylıklarının belirlenmesinde baz alan geçmiş prime esas tavarının düşük kalması
Sosyal güvenlik kurumları arasında koordinasyon eksikliği, bu kurumlar arasında bir standartın sağlanamaması
Sosyal güvenlik sisteminin yaygınlaştırılamaması ve aktif-pasif sigortalı oranının dengelenememesi
Sosyal yardımlar ile sosyal sigorta hizmetlerinin iç içe girmesi
Denetim hizmetlerinin yetersizliği
PRİM ALACAKLARI TOPLANAMIYOR
Rapora göre, Sosyal Güvenlik Kurumlarının bütçe üzerinde yük oluşturmasının bir nedeni de prim alacaklarının tahsil edilememesi. SSK'nın 2.8 katrilyonu prim alacağı, 3.3 katrilyonu da gecikme zammı olmak üzere toplam 6.1 katrilyon lira birikmiş alacağı sözkonusu.
Bağ-Kur'un prim ve gecikme zammı alacağı ise 23.3 katrilyon lira. Her iki kurumun toplam alacağı da 29.4 katrilyon lirayı buluyor.
TOPLANAN PRİMLER MAAŞLARI KARŞILAMIYOR
SSK'da tedavi giderleri dikkate alınmadan sadece prim gelirleri ile emeklilik ödemeleri dikkate alındığında, kurumun topladığı primlerle emekli maaşların tamamını bile ödeyemiyor. 2004 yılında kurum 17.4 katrilyon lira gelir toplarken emekli ödemelerine 18.2 katrilyon lira harcadı. 2004 yılında prim gelirlerinin emekli ödemelerini karşılama oranı ise % 96 seviyesinde.
SSK, prim gelirlerinin tahsilatında da sıkıntı yaşıyor. 2000 yılında yüzde 84.4, 2001 yılında yüzde 81.7, 2002 yılında yüzde 82.3 olan SSK'nın tahsilat oranı 2003 yılında da ancak % 82'ler seviyesinde kaldı.
Prim tahsilatında yaşanan güçlüğün en büyük nedeni de istihdam üzerindeki vergilerin ağırlığından kaynaklanıyor. Türkiye % 42,1'lik istihdam vergisiyle OECD ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Yeterli prim toplanamamasının bir diğer nedeni de denetim hizmetlerinin yeterince olmaması.
Bağ-Kur'da da prim gelirleri aylık giderlerini karşılayamıyor. 2004 yılında 3.8 katrilyon lira prim toplayan Bağ-Kur, buna karşılık 4.6 katrilyon lira emekli maaşı ödemesi yaptı.
YAŞLILIK KRİZİ
1994-2004 yılları arasında SSK'nın bütçeye yükü 14.9 katrilyon, Bağ-Kur'un 17 katrilyon, Emekli Sandığı'nın 25.2 katrilyon lira olmak üzere, sosyal güvenlik sisteminin toplam yükü 57.1 katrilyon lira.
Bütçe üzerinde büyük bir yük oluşturan sosyal güvenlik kurumlarının ilerleyen dönemde "yaşlılık krizi" olarak adlandırılan yeni bir krizle de karşılaşacağı hesaplanıyor.
ILO'nun verilerine göre, Türkiye'de 65 yaş ve üzerindekiler 2012 yılında toplam nüfusun % 7'sine, 2039 yılında % 14'e ulaşacak. Yaşlı nüfusun oranının % 7'den % 14'e ulaşması 27 yıllık bir süreyi alacak. Bu süre Fransa'da 115 yıl, İsveç'te 85 yıl, ABD'de 75 yıl, İngiltere'de 45 yıl, Japonya'da 26 yıl sürmüş.
Sosyal güvenlik sistemi primlerli rejimler olarak işlevlerini sürdürdükleri için, işsizlik oranında düşme, istihdam oranında artış sağlanamazsa ve bu kuruluşların açıkları konusunda önlem alınamazsa, Türkiye' orta vadede ülke ekonomisini alt üst edecek boyutta sorunlarla karşı karşıya kalacak ve bu kuruluşlar emeklilerine maaş ödeyemez duruma düşebilir.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili iddialar hakkında yazdıklarınızı ayrıca değerlendireceğim.
Fakat usul ve üslup olarak sizinle anlaşamıyoruz.
Birincisi;
"Bir kişi hakkında 99 övgü varken neden 1 olumsuz iddiayı neden gündeme getiriyorsunuz?" demişsiniz.
Sizin eleştirdiğiniz kişiler hakkında da 99 tane güzelleme bulunabilir. Zaten tartışmaya layık olanlar sadece olumsuz olanlar değil midir? Bir kişinin 99 meziyeti varsa bir kusuru gündeme gelmeyecek mi?
İkincisi;
Benim için kişiler değil fikirler önemlidir. Bir iddiayı kimin ortaya attığına değil, ne olduğuna bakarım. Asılsız iddialar kolaylıkla yalanlanabilir.
Üçüncüsü;
Yazdıklarınızı dikkatle okumuyorsunuz. Gözden kaçırdığınız veya yanlış anladığınız yerler olabiliyor. Bu kez bu somut olarak bir kez daha ortaya konmuş oldu.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Melih Gökçek'le düelloyu iki kez ertelemiş olması da dikkat edilmesi gereken bir diğer husus.
17 aralık çarşamba gününü merakla bekliyorum.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Sayın Phantom of low,
İ.Melih Gökçek'e Ankara suyunun kalitesini neden bozduğunu, neden sorumsuz davrandığını sorduklarında İzmir ve Eskişehir suyuna maydonoz olup yanıtladığı günlerde, Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen'e karşı seviyesiz, anlamsız ne amaçladığı belli olmayan saldırılarını Habertürk'te izledim.
Bu siyasi anlayışın temeli takiyyeye dayanmakta ve her yerde bunu kullanmaktadırlar.Gerçek dışı belgelerle Emin Ağaoğlu ve nicelerine devletin gizli belgelerini ele geçirerek, suç işleyerek dil uzatmadılar mı?
Umarım Kılıçdaroğlu, her konuda yaptığı ayyuka çıkmış, hala bizim ödediklerimizle afişler bastırıp kendini överek cehaletten istifade yolunu bulan, dünyanın en borçlu belediyesi haline gelen kişiyle böyle bir polemiğe girmez. Sadece belgelerle konuşur.
Sorulan soruya aldığınız yanıt farkı, Kılıçdaroğlu'nun üslubuna devlet terbiyesine uyarlı değil. 99 doğru iş yapsa da bir yalan yanlış bulur, suç ta olsa söylerler.
Çabalarınzı saygıyla karşılıyorum. Ancak bu tümör halini almış gerçeği görme özürlü yapılara çok fazla anlatılacak birşey yok ne yazık ki.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Sayın SDT23
Sizi gayet iyi anlıyorum. Artık yavaş yavaş tanıyorum da.
Bir insan için 99 kişi iyidir bir kişi kötüdür derse buna pek aykırı fikir denmez. Aykırı fikirin tartışılacak bir yeri olur. Malum olduğu üzere %99 iyi bir kanıt oranıdır.
Bir tartışma programının ertelenmesinde şüphe arayan zihniyet aynı şüpheciliği başka hiçbir konuda nedense gösteremiyor.
Ne oldu SSK nın neden açık verdiği konusunda kafanızda soru kalmadı mı?
Yoksa ben yazınca birden mi anladınız!!!!
Yoo zaten biliyorsunuz bence bilmeyen varmı ki?
Ama Her konuda olduğu gibi bu konuda da saldırmak için Nazlı hanımın yazısı size kaynak ve dayanak oldu.
Sahi Nazlı Ilıcak demişken. Bu hanımların eski gazete maceraları yani televizyon, buzdolabı paraları için ne düşünüyorsunuz? Hani derler ya "Dinime söven bari müslüman olsa" Ilıcak kendi ve oğlunun kul hakkını ödemiş mi? İç ettikleri paraları sizde unuttunuz mu? Size dost tavsiyem hayat klavuzunuz karga olmasın.
Saygılarımla.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Çoğu politikacı hakkında sempati veya antipati duyguları hissetmem. Yaptıklarıyla değerlendirmeye çalışırım. Duygularım nötrdür.
Ama bazı politikacıları ise fazlasıyla antipatik bulurum. Hoşlanmadığım bu kişiler arasında Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Kamer Genç ile birlikte Melih Gökçek de vardır.
(Türk siyasi hayatında sempati duyduğum tek bir politikacı vardı, o da hayatta değil. :o )
Kemal Kılıçdaroğlu, Şaban Dişli ve Dengir Mir Mehmet Fırat'tan sonra Melih Gökçek hakkındaki iddiaları gündeme getiriyor.
BOTAŞ'a olan borcu bile benim gözümde Melih Gökçek'i bitirmeye yeter. Ancak Melih Gökçek'in Kemal Kılıçdaroğlu karşısında kolay lokma olmayacağına dair inancım gitgide daha kuvvetli hale geliyor.
Kılıçdaroğlu Melih Gökçek'i düelloya çağırdıktan sonra Gökçek hiç bir önkoşul öne sürmeden hemen kabul etti. Belirlenen ilk düello zamanı Kılıçdaroğlu'nun talebiyle 10 aralık'a ertelendi. 10 aralık'ta da yine Kılıçdaroğlu'nun isteğiyle "düello" olmadı. 17 aralık belirlenen 3. tarih. Bu gelişmeler Kılıçdaroğlu'nun çekindiği bir şeyler mi var diye düşündürmeye başladı. Acaba Kılıçdaroğlu Nazlı Ilıcak'ın da gündeme getirdiği şu iddialardan mı korkuyor?
Kemal Kılıçdaroğlu, 1992'de genel müdür oldu. Ziya Yalçın Sayın döneminde kâr eden SSK'nın zararı, onun yönetiminde trilyonları, hatta katrilyonu buldu: 1992'de SSK'nın zararı, 2.5 trilyon . 1993'te 8 trilyon ; 1994'te 19.3 trilyon ; 1995'te 81 trilyon ; 1996'da 144 trilyon ; 1997'de 336 trilyon ; 1998'de 447 trilyon ; 1999'da 1 katrilyon 111 trilyon . (YTL ile zarar: 2.5 milyon YTL'den başlayarak, 1 milyar 111 milyon YTL'ye kadar varıyor) Bu zararda, Kemal Kılıçdaroğlu'nun keyfi yönetiminin hiç mi payı yok?
Kılıçdaroğlu hakkında çeşitli müfettiş raporları da bulunuyor. İşte hakkındaki iddialar:
- Sözlü talimatla sınav komisyonlarını mevzuata aykırı olarak değiştirmiştir.
- Yazılı sınav belgelerini hurda ambarına göndermiş, sözlü sınav tutanaklarını kaybetmiştir.
- 1993'te yapılan sınavda, cevap kâğıtlarına -sınav merkezleri, öğrenim durumu ve başvurulan görev itibariyle-ilâve puanlar verilerek, 1937 kişi fazladan kuruma alınmıştır.
- 1996'da, yeterli puanı (70) tutturamadıkları halde, Özlem Nazenin, Ali Ekber Yavuz, Mesut Susuz, Yılmaz Kılınç, Tülin Kalın, ek puan verilerek, yönetmeliğe aykırı bir biçimde işe alınmıştır. Suna Geyik, 18 yaşını bitirmemesine rağmen, usulsüz olarak sınava sokulmuş, kazandırılmış, 18 yaşını doldurduğunda işe başlatılmıştır. Medet Kalkan, 10 ay ağır hapis cezasına çarptırıldığı için, devlet memurluğuna alınma şartlarını taşımadığı halde, işe başlatılmıştır.
- 1998'de, ÖSYM ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın sınav yapmaya zamanı yok gerekçesiyle, iş için yeterli başvuru bulunmadığını da ileri sürerek, sınav yapmadan 500 civarında kişiyi usulsüz olarak atamıştır. Oysa yeterli başvuru vardır; ÖSYM'nin sınav takviminin dolu olduğuna dair de bir belge bulunmamaktadır.
- Kılıçdaroğlu, bütün bunları belgeleyen müfettiş raporlarındaki suçlamaları, zaman aşımına uğratmış, kendi oluruyla ortadan kaldırmıştır.
- Kılıçdaroğlu 6.1.1999 tarihli dilekçe ile de, daha önce kendisi hakkında yargıya intikal etmiş dosyaların takibinden vazgeçilmesini talep etmiş, bu talep bakanlığın 7.1.1999 tarihli oluruyla uygun bulunmuştur.
Dikkat ederseniz
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı http://images.hukuki.net/images/buttons/viewpost.gif
Acaba Kılıçdaroğlu Nazlı Ilıcak'ın da gündeme getirdiği şu iddialardan mı korkuyor? diyerekYok ki? hem siz demiyorsunuz Nazlı hanım diyor
------------------------------------------------------------------------
Bende yazıyı okuduğumda dikkatimden kaçmıştı Alıntı yapılan yazılar konun içine sıkıştırılarak saklanıyorlar gaaliba birden büyümüş!
Bu mantıkla yazıları yüklersek çok kişi yazıyı yazanın başkası olduğunu zor anlar... Sitemizde toplumun her kesiminden okuyucularımız oldugunu gözden kaçırmamalıyız.
Toplumla, sosyal yaşamla, kültürle igili yönlerimiz ait olmayı ifade eden yönlerimizdir: Annemizin dediğini yapmak, komşularımızı küstürmemek, toplumda saygı duyulacak bir meslek seçerek geçim temin etmek, fedakarlık yapmak gibi şeylerin tümü 'ait olma' gereksinimimizdir..
İstegimiz için oyun oynamak, eğlenmek,istediğimiz için cinsel ilişkide bulunmak, istediğimiz için kampa gitmek, doğayla ilişki kurmak, hayal kurmak, kısacası kendi özümüz, canımız istediği için yaptığımız şeyler işe 'birey olma' gereksinimimizden kaynaklanır.
-Bu dedikleriniz her toplum ve her kişi için geçerli mi?
-Evet, bu söylediklerim evrenseldir; her kültürdeki, her bir insan için geçerlidir.Savaşcı kitabında bahsedildi gibi
-Peki ait olma, birey olma dengesi nasıl oluşuyor? Daha doğrusu nasıl oluşmuyor?
-En önemli neden çocuğun içinde yetişdiği aile.
Bir süre sustum. Dediğimi düzeltme gerksinimini duydum.
-Doğru söyledim. En önemlisi çocuğun içinde yetişdiği aileyi biçimleyen kültür. Husserl'in tabiriyle kültürün niyeti'. Örneğin dört yaşındaki çocuk arkadaşlarıyla oynamak için sokağa çıkarken annesi ona, " hırkanı giy. "der.
"Neden çocuğuna 'hırkanı giy' der, anne? Tabii, annelik görevini iyi yapmak istediği için.
Çocuğunun hasta olmasını istemediği için.
Ayrıca, komşularından, kendi annesinden, kayınvalidesinden. Oldumu.....
Saygılarımla
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Bu konuyu bu yönüyle tartışmaya açmak için buraya eklememiştim. Buraya varmaması için ifade seçimine özen göstermeye çalıştım ve sadece bir niyet bildirerek noktaladım. Ancak konuya yapılan ekleri okuyorum ve kaçındığım şeyi yaratmayı amaçlayan ısrarlı bir tavır olduğunu görüyorum.
Bunu buraya yazılanlar için söylemiyorum o nedenle lütfen yanlış anlaşılmasın ama bu tavrın adı, bilinmediği halde sonucu önceden belirleyerek kaynakları ve hatta hukuku belirli bir amaca hizmet edecek şekilde yorumlamak, bu önceden belirlenen sonuca maksatlı gerekçeler üretmektir.
Bu kaynakların ve bu yolu tercih eden yorumların benim açımdan hiç bir değeri yok.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Nedense RTE nin Melih Gökçek i Ankara adayı yapmayacağı kanısına kapıldım.
Bu adam mevcut hali ve tavrı ile AKP için çok zararlı. Adaylığının bu güne kadar açıklanmaması da bu şüphemi kuvvetlendiriyor.
Adam kelimenin tam anlamı ile ağız ishali olmuş. Acil şifa dilemekten başka yazabilecek bir yorum bulamıyorum.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
İ.Melih Gökçek her zamanki üslubunu kullandı,sıkışınca konu dışı ve kişilere saldırılarda bulundu.Muhatabı olmadığı kişiye suçlamalarıyla, Kılıçdaroğlu'na sorular yönelterek aynı zamanda fena halde terledi de.
Başka birşey daha yaptı, "bana söylediklerinizin dışında sorular " falan dedi ama % 23 karla doğalgaz satıp halkı kazıklayıp, % 50 si ile yatırım yaptığını, diğer % 50 sini kendi ağzıyla, hortumladığını ifşa etti.
300+ 150 $ hesabına hiç dokunmadı.EPDK kararları ile mahkumiyetine hiç aldırmadı.
Tüm hamle ve marifetlerine rağmen bu kez zeytinyağı olamadı,çuvalladı.
Ankara halkı yeni döneme bizlerin parasıyla hazırlattığı 800 000 adet yiyecek paketine oy verdiğinde nasıl geri alınıyor anlamadıysa yapılacak birşey yok, yola devam.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Alıntı:
Phantom of law rumuzlu üyeden alıntı
Nedense RTE nin Melih Gökçek i Ankara adayı yapmayacağı kanısına kapıldım.
Bu adam mevcut hali ve tavrı ile AKP için çok zararlı. Adaylığının bu güne kadar açıklanmaması da bu şüphemi kuvvetlendiriyor.
Fakat Melih Gökçek'in devre dışı bırakılacak olması partinin yolsuzluklara tahamülü olmadığı şeklinde yorumlanmamalı.Bu büyük bir yanılgı olur.Bu kararı aldıran ancak, bu kadar gözler önüne serilmesinden, kamuoyunda bu kadar yüksek seste yer almasından duyulan rahatsızlık olabilir.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Melih Gökçek'le düelloyu iki kez ertelemiş olması da dikkat edilmesi gereken bir diğer husus.
17 aralık çarşamba gününü merakla bekliyorum.
Merakınız giderildi sanıyorum. Dereyi görmeden paça sıvanmaz.
Emin olun biz çok fazla şeye dikkat ettik.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Ben yolsuzluk iddiaları nedeni ile aday yapılmayacağını iddia etmedim. Çünkü adı üstünde bunlar iddia. Tavrı, kişiliği ve partide duyulan rahatsızlığı kast ettim.
Botaş a ödenmeyen tutarların bile ciddi bir sıkıntı yarattığı malum çok konuşuluyor.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Sayın Phantom of law ,
Sizin böyle düşünüyor olduğunuzu kastetmedim, sadece oluşabilecek kanıya ilişkindi.
Saygılarımla
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Alıntı:
c_selin rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Phantom of law ,
Sizin böyle düşünüyor olduğunuzu kastetmedim, sadece oluşabilecek kanıya ilişkindi.
Saygılarımla
kılıçtaroğlunun söylediği melih beyin şamatası arasında pek anlaşılmadı
ama biz anladık.....
bak ne diyor !
selbest piyasayı kuyruksokumuna kadar savunan bir partinin belediye başkanı
olacaksın
sonra çıkıp
kimseye rekabet ortamı bırakmadan bütün ankara halkını 23 dolarlık sayaçlardan neden vaz geçtiğinin nedenini açıklamadan
''168 euroluk ön demeli (yani kontörlü sayaç demek)
sayaçlara geçiyoruz ve bunun için herkes bu sayaçlardan almak zorundadır'' diyerek bu kontörlü sayaçlara geçmeyi dayatacaksın.......üstelik güya ihale yaptığını söyleyip tek bir firmayı zenginleştireceksin.
adam soruyor efendim
23 dolarlık mekanik sayaçları değiştirmenin sebebi ne?
ne ne ne?
bunun cevabı varmı yokk sizde varmı tabii yok.
bunun cevabını vermeden neyi savunacaksın be adam.
sonra niye ihale niye tek firma
herkes dilediği yerden enerji kurulunun standartlarına uygun bir sayaç alsa
getirip taktırsa ve sen uygunluğunu denetlesen rekabet ortamına uygun bir hareket etmiş olmazmısın.?
hem doğrusu da bu olmazmı?
cevap yok
bağırma çağırma sindirme korkutma
aman efendim bıktık
tövbe bıktık artık bu kokuşmuşluktan.
nereye gözün takılsa yeminle altından bir çapan oğlu çıkıyor.........
sözde din don ayakları
ardından fasulye kömür
olmadımı türban
dahada olmassa ergenekon.............
yemezler efendim
artık atlar terli.......
kılıçdaroğlu
isteyen 23 dolarlık sayaçlarda kalsın ........isteyen kontürlü sayaçlara geçsin........ gibi bir seçenek bırakılmaması aslında sayaç değiştirmenin bahane olduğunu göstermektedir....
demiş.
birilerinin bu sayaç satışları üzerinden zenginleştiğini iddia etmiştir.
bu yüzden melih gökçek başkanın mal varlığını açıklamasını ve incelenmesini talep etmiştir.
kendine güvenen bir başkan gargara yapacağına kendini aklamak için denileni yapar o zaman balonları patlatmaya show yapmaya hakkı olurdu......
bizde alkışlardık.
gene kılıçtaroğlu
bu sayaçları 168 yada 224 dolara alıp 300 dolara ankara halkına kakalanmasına
müsade edilmediğini ve haksızca alınan bu paraların geri ödenmesini yargı kararıyla belgelemiş ancak ankara belediyersinin bu paraları mahkeme kararı olmayanlara ödemeyeceğinin internet sitesindeki çıktısını gösterip isbat etmiştir.
bu sayaçlar alınırken bir tek firmaya hem dağıtım hem denetim görevinin verilmesinin ahlaksızca bir durum olduğunu söylemiştir.
yalanmıdır efendim ............?
ankarada oturmuyorum
ama ankarada oturan dostlarım aynı bilgileri teyit etmiştir. daha ne.......?
paraları yasadışı toplayıp üzerine kuluçkaya yatacaksın
sonra kömür yiyecek yardımıyla ben sosyal yardım yappıyorum ayağına oylara talip olacaksın o ayaklar koktu
çoraplar değişmeden bu koku giderilemeeeez..
halep ordaysa sandık 29 martta
hep beraber göreceğiz efendim.
acele etmeyelim....
iyiler zor kazanır
ama sonunda hep iyiler kazanır
saygılar
ayazoglum
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Biraz da gülümseyerek okuduğum çok net,güzel bir yazıydı.
***
Yolsuzluk,bir siyasinin siyaseti terketmesi gereken,ilkeleri ve değerleri olan bir siyasi parti açısındansa ilgilisinin partiyle ilişiğinin kesilmesini gerektirecek bir durum.
Ancak,iktidarda bulunduğu süre içerisinde,yolsuzluk haberleri gazete manşetlerinden düşmeyen(gemicik,mısırcık,..) bir siyasi partinin tüm olanlara rağmen Melih Gökçek'i tekrar Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak göstermesi şaşırtıcı değil.
Sadece şunu söyleyebilirim;
Ankara'nın bu büyük hataya bir kez daha düşmeyeceğini umuyorum.
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
Alıntı:
c_selin rumuzlu üyeden alıntı
Sadece şunu söyleyebilirim;
Ankara'nın bu büyük hataya bir kez daha düşmeyeceğini umuyorum.
bizim halkımız bu hataya genede düşebilir sevgili kardeşim......
Bizim insanımız pek hoştur.
Gider bir gün bir kulübün taraftarı olur. Tirbünde bağırır çağırır.
Rakiplere hakeme küfür başta her türlü kötü sözü söyler. Sonra Ertesi hafta çıkar yöneticilere beleş maç bileti ister. Zira rüştünü isbat ettiğini düşünür.
Gene gider bir gün pir partiye üye olur parti iktidar olunca hemen peşine düşüp işsiz oğluna iş tayin isteyen kızına yer ister zira artık hak ettiğini düşünür. Borumu partisi ikdidar olmuştur.
Adam bir inanç sahibidir onu öğrendiğince müdafa eder. Her yerde hararetle korur savunur sonra sanırki her ne yapsa Allah hep onun yanındadır……
Ah körolası cehalet
Kör olmada gör halimizi.
ayazoglum
-
Re: Kemal Kılıçdaroğlu-Melih Gökçek
aklımızın önünde duran herşeyin dinle bir bağlantısı olduğu sürece insanlarımızı egolarının zincirlerinden koparıp
doğruyu
gerçeği
uygunu
adili
artı
çalışmayı
paylaşmayı
öğretebilmemiz zor olacaktır.
kapitalizm denen insafsız sistem sadece
insanlar arasındaki gelir uçurumlarını daha derin daha aşılmaz yapmakla kalmayıp
insanlar arasındaki bilgi duvarlarınıda daha yüksek daha amansız hale getirmektedir.
bilginin olması gereken boşluğu dolduran
hayaldir
umutttur
metafizik-tir
dahada ötesi
hurafedir
faldir
büyüdür..
biraz daha kurcalarsan
karşına kocaman bir ''alınyazısı'' çıkar........
hadi geç bakalım sıkıysa bu dereden şimdi.......
mümkünmüdür?
ayazoglum