İkiz çocukların velayetini erkek kardeşim alabilir mi?

Erkek kardeşimin eşi,bundan birkaç ay evvel evi terk etti.Şimdi ise aldıkları ev ve arabanın yarısını,maddi-manevi tazminat ve 8 aylık olan ikiz çocukları için 350 şer milyonluk bir boşanma davası açtı.Dava dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hiçbirinin somut delilleri olduğunu düşünmüyoruz.Çünkü gerçekle bağdaşmıyor.Boşanmak istemesindeki tek neden kardeşimin eşi bir tarikatın müridi.Uzun bir tedavi süresi sonunda, dünyaya gelen ikiz bebeklerini de bu tarikata katmak istediğini defalarca söylemiş, kardeşim tarafından kesin bir dille ret edilince boşanma davası açmıştır.Tabi evi terk edene kadar,bu konuda aralarında tartışmalar olmuştur.Ayrıca kardeşimin evi gelinimizin annesi, anneannesi tarafından bir dergah şeklini almıştır.Aylarca kardeşimin eşi ve annesi, kardeşime bebeklerin bu tarikata girmesi konusunda baskılar yapmış yoksa evi terk edeceklerini söylemişlerdir.1-2 aylık bebeklerin kulağına, dini sohbetler ve zikirler MP-3 player ile dinlettirilmiştir.Bu konuda tanıklar mevcuttur.Halihazırda barışmak içinde hep bu şartı ileri sürmüş,ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışmışlardır.Bu durumda çocukların ufak olduğu için anneye verilmesi onların fikri gelişim açısından telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracaktır.Bütün bu olaylar neticesi erkek kardeşimin çocukları alma ihtimali olabilir mi?

Eğer böyle bir durumu gerçekten kanıtlayabilirseniz, kardeşiniz hem çocuklarının velayetini alır hem de kardeşinizin eşi Türk Ceza Kanunu kapsamında yargılanır. Bence yüzyüze görüşebileceğiniz bir avukata başvurun.

Sayın Duygu YAROL Türk Ceza Kanununa göre yargılanabileceğinden bahsetmişsiniz.Acaba hangi TCK'nın hangi maddesine giriyor bu eylem.Aydınlatırsanız sevinirim.Teşekkürler.

Tarikat üyeleri genellikle "Laik Cumhuriyet'in temel prensiplerine zarar vermek amacıyla örgüte üye olmak ya da örgüt kurmak" iddiasıyla yargılanmaktadır. Şu anda Yeni TCK'da kaçıncı madde kapsamında bilemiyorum ama siz de TCK'dan bakabilirsiniz.

Alıntı:

---

duyguyarol rumuzlu üyeden alıntı

Tarikat üyeleri genellikle "Laik Cumhuriyet'in temel prensiplerine zarar vermek amacıyla örgüte üye olmak ya da örgüt kurmak" iddiasıyla yargılanmaktadır. Şu anda Yeni TCK'da kaçıncı madde kapsamında bilemiyorum ama siz de TCK'dan bakabilirsiniz.

---

"8 aylık çocuğu tarikata sokmak" iddiası bana tuhaf geldi. Nasıl olacakmış bu?

Yeni TCK burada:
http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5237.html
TCK'da laik, laiklik, irtica gibi kavramlar geçmez.
Din ile ilgili konulardaki maddelerin ise mevcut olayla bağlantısının kurulması mümkün görünmüyor:

MADDE 3/2 Ceza Kanununun uygulamasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılamaz ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınamaz.

MADDE 18/3 Kişinin, talep eden devlete geri verilmesi hâlinde ırkı, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasî görüşleri nedeniyle kovuşturulacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebepleri varsa, talep kabul edilmez.

MADDE 115/1 Cebir veya tehdit kullanarak, bir kimseyi dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya veya değiştirmeye zorlayan ya da bunları açıklamaktan, yaymaktan meneden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

MADDE 115/2 Dinî ibadet ve ayinlerin toplu olarak yapılmasının, cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla engellenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkraya göre ceza verilir.

MADDE 122/1 Kişiler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım yaparak;
a) Bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya bir hizmetin icrasını veya hizmetten yararlanılmasını engelleyen veya kişinin işe alınmasını veya alınmamasını yukarıda sayılan hâllerden birine bağlayan,
b) Besin maddelerini vermeyen veya kamuya arz edilmiş bir hizmeti yapmayı reddeden,
c) Kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını engelleyen,
Kimse hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir.

MADDE 125/3 Hakaret suçunun;
(..)
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
(..)
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.

MADDE 153/3 Birinci ve ikinci fıkralardaki fiillerin(ibadetlere ve mezarlıklara zarar verme), ilgili dinî inanışı benimseyen toplum kesimini tahkir maksadıyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

MADDE 158/1 Dolandırıcılık suçunun;
a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,
(..)
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

MADDE 216/1 Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dinî değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması hâlinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

MADDE 219/1 İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dini reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse bir aydan bir seneye kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır veya bunlardan birine hükmolunabilir.
(2) Yukarıdaki fıkrada gösterilen kimselerden biri işbu sıfattan bilistifade hükümetin idaresini ve kanun ve nizam ve emirleri ve dairelerden birine ait olan vazife ve salâhiyeti takbih ve tezyife veya halkı kanunlara yahut hükümet emirlerini icraya veya memuru memuriyetinin vazifesi icabına karşı itaatsizliğe tahrik ve teşvik edecek olursa üç aydan iki seneye kadar hapse ve adlî para cezası ve müebbeden veya muvakkaten bilfiil o vazifeyi icradan ve onun menfaat ve aidatını almaktan memnuiyetine hükmolunur.
(3) Kendi sıfatlarından istifade ederek kanuna göre kazanılmış olan haklara muhalif iş ve sözlerde bulunmaya, bir kimseyi icbar ve ikna eden din reis ve memurları hakkında dahi balâdaki fıkrada yazılı ceza tertip olunur.
(4) Bunlardan biri dini sıfatından istifade ederek, birinci fıkrada yazılı fiillerden başka bir cürüm işlerse altıda bir miktarı çoğaltılmak şartıyla o cürüm için kanunda yazılı olan ceza ile mahkûm olur.

MADDE 230/1 Evli olmasına rağmen, başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kendisi evli olmamakla birlikte, evli olduğunu bildiği bir kimse ile evlilik işlemi yaptıran kişi de yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Gerçek kimliğini saklamak suretiyle bir başkasıyla evlenme işlemi yaptıran kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı zamanaşımı, evlenmenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
(5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin dinsel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medenî nikâh yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.
(6) Evlenme akdinin kanuna göre yapılmış olduğunu gösteren belgeyi görmeden bir evlenme için dinsel tören yapan kimse hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

"8 aylık çocuğu tarikata sokmak" iddiası bana tuhaf geldi. Nasıl olacakmış bu?"

Sn.sdt23

Ben çocuktan bahsetmiyorum, eşi ve eşinin annesinden bahsediorum...

Ayrıca TCK,din ve bu olay arasındaki bağlantıyı kuramamışsınız..Bugüne kadar yakalanan tarikat üyeleri ve kurucuları neden ağır ceza mahkemelerinde yargılandı? "örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suçlarından olablir mi?


Sizin de olayla TCK arasındaki bağlantıyı kurmanız açısından bir örnek vereyim, örnek olayın ayrıntılarını biliyorsunuzdur...Kısaca;
Örn: Aczimendi tarikati lideri Müslüm Gündüz hakkında Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 1999 yılında verdiği kararın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından bozulması nedeniyle Gündüz, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden yargılanmaya başladı. 16 Nisan 2006 Pazar 13:46

Aile mahkemesine konu olacak bir olayda, TCK'yı devreye sokmak, ileride çocukları yüzünden bir birinin yüzüne bakacak iki kişi arasında daha ciddi problemlere neden olacak ve bundan çocuklar zarar görecektir.

Öncelikle eş ve annesinin bir Müslüm Gündüz olduğunu ispat da kolay olmayacaktır.

Dolayısıyla örgüt suçlaması muhtemelen beraatle sonuçlanacak, veya ceza almayla sonuçlanması halinde karı koca arasında sonradan telafisi mümkün olmayan husumet doğacaktır.

Amaç velayet ise annenin çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerine olumsuz etkisinin ispatı üzerinde durulmalıdır.

MADDE 6. - (1) Ceza kanunlarının uygulanmasında;
(..)
j) Örgüt mensubu suçlu deyiminden; bir suç örgütünü kuran, yöneten, örgüte katılan veya örgüt adına diğerleriyle birlikte veya tek başına suç işleyen kişi,
anlaşılır.
Soykırım, insanlığa karşı suçlar (md 76-78), göçmen kaçakçılığı (md 79), organ ve doku ticareti (md 91), tehdit (md 106), eğitim ve öğretimin engellenmesi, kamu kurumu veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının faaliyetlerinin engellenmesi, siyasî hakların kullanılmasının engellenmesi, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme, konut dokunulmazlığının ihlâli ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli (md 119), Nitelikli hırsızlık (md 142), Nitelikli yağma (md 149), Tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi (md 174), Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (md 188), fuhuş (md 227), dilencilik (md 229), Görevi yaptırmamak için direnme (md 265), Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (md 282), Devlete karşı savaşa tahrik(md 304), Silâhlı örgüt(md 314)
örgüt kapsamında değerlendirilen suçlar olarak TCK'da yer alıyor ve konuyla ilgisi yok.

Geriye madde 220 ile madde 309 kalıyor. Bu iki maddeyi gerekçesi ve uygulamalarıyla birlikte okumak lazım. Ama buradan da bir şey çıkacağını zannetmiyorum. Çünkü birinde "Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak" diğerinde "Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" şartı aranıyor.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma
MADDE 220. - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
(8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Anayasayı ihlâl
MADDE 309. - (1) Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Bir de laiklikle bağlantısı olabilecek şu kanun var ama bundan da sonuç alabileceğinizi zannetmiyorum:
MADDE 222. - (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunla, 1.11.1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir.

Acaba kardeşimin eşinin, çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerine olumsuz etkileri olduğu ve ya olacağı ispatlanırsa çocuklar kardeşime yani babalarına verilir mi? Yoksa mahkeme, bu durumu, çocuklar ufak olduğu için görmezden gelebilir mi?

Merhabalar.Kardeşimin ilk duruşması 2 gün önce yapıldı.Duruşmada karşı tarafın sadece avukatı vardı ve avukat mahkemeye bizim savunmamıza karşı verdikleri cevabı iletti.Buna göre gelinimiz tarikatın müridlerinden olduğunu kesin bir dille yalanlıyordu.Fakat bu konu ile ilgili gelinimiz evi terk ederken bir kitabın arasında mensubu olduğu tarikattakilerin ismini içeren bir kaç listeyi (telefon no'ları ile) unutmuştu.Ayrıca kendi el yazısı ile dergah dedikleri yerde yapılan faaliyetleri (üretim,çocuk,dergah sorumlusu vb.ifadeler) yazdığı bir kağıdı da giderken götürmeyi unutmuştu.Üstelik bu konu ile ilgili şahitleri de varmış ve tarikatta olmadığını söyleyeceklermiş.Bu tanıklar kesinlikle gelinimizle aynı cemaat içinde olan insanlardır.Şimdi bu durumda gelinimizin yalan söylediği,tanıklarının da yalancı şahitlik yaptığı bu belge ve tanıklarımız ile ortaya çıkmaz mı? Ayrıca biz kimsenin inançlarıyla uğraşan insanlar değiliz fakat bu ailenin parçalanmaya uğraşılmasının sebebinin bu olduğunu ispat etmek zorundayız.Bizler çocuklarımızın ülkesini seven,değerlerine bağlı ve çağdaş insanlar olmasını istiyoruz.Bu insanların kafa yapıları zaten çocukları ufak yaşta kendi içlerine katıp bu zihniyetle büyütmek.
Hakim ilk duruşmada sadece çocukları her pazar 4 saatliğine görme imkanını babasına vermiştir.Ayrıca deliller ve tanıklar için 10 günlük süre vermiş, tanıkların da 2 ile sınırlanmasını istemiştir ki bizim her konu ile ilgili farklı tanıklarımız vardı.Mahkemenin bu şekilde tanık sayısını sınırlaması hakkında acaba değerli hukukçularımızın görüşleri nelerdir?

Alıntı:

---

466103 rumuzlu üyeden alıntı

Hakim ilk duruşmada sadece çocukları her pazar 4 saatliğine görme imkanını babasına vermiştir.Ayrıca deliller ve tanıklar için 10 günlük süre vermiş, tanıkların da 2 ile sınırlanmasını istemiştir ki bizim her konu ile ilgili farklı tanıklarımız vardı.Mahkemenin bu şekilde tanık sayısını sınırlaması hakkında acaba değerli hukukçularımızın görüşleri nelerdir?

---

8 aylık çocuk için haftada 1 kez 4 saat görüşme yerinde bir karardır. Yaşı büyüdükçe artacak.

Aynı şeyi tekrar tekrar anlatan çok tanık yerine önemli konuları vurgulayan 2 tanık çok daha etkilidir. Sabah erkenden başlayıp günde pek çok davaya giren bir hakim her taraftan 5'er tanık dinlese tanıkların dinlenmesi 3-5 celse sürer, her celse arasında iki ay olsa dava gereksiz yere uzar. Tanıklarınızdan en önemlilerini seçmeniz yeterli olacaktır.

merhabalar, benim sormak istediğim bir soru var.Kardeşimin davasında ilk duruşmanın yapıldığını,tanıkların ve deliilerin toplanması için 10 günlük süre verildiğini söylemiştim.Bu süre yarın doluyor.Tuttuğumuz avukat bu sürenin çok önemli olmadığını,bu tarihten sonra da bu belgelerin,tanıkların ve karşı tarafın dilekçesine verilen cevabı dilekçeye karşılık olarak yazdığımız dilekçeyi verebileceğimizi söylüyor.Bu 10 günlük süreden sonra verilen belgeleri mahkeme kabul etmez diye korkuyoruz fakat avukata da kendisine güvenmediğimizi düşünmesini istemediğimizden birşey soramıyoruz.Bu konuda bilgi verirseniz çok seviniriz.Şimdiden teşekkürler.

selamlar.Erkek kardeşimin 2.duruşması dün oldu.Burada önce davacı şahitleri,sonra da biz davalı şahitleri dinlendi.Fakat bizlerin kafasına takılan birkaç şey var.1.si davacının annesi şiddet uyguladığını söylemiş.Fakat kendi bu sırada onların yanında değil evin ayrı bir kısmındaymış,küt diye bir ses duymuş,gittiğinde kızı yere düşmüş şiddetten!Yengesi ise gelinin bir gün gözünü mor görmüş,ısrar etmiş oda eşim vurdu demiş.Ayrıca yengesinin 9 yaşındaki çocuğu bir gün kardeşimle eşini tartışırken görmüş ve annesine söylemiş.Oda mahkemede bunu dile getirmiş.şiddet olayını gören kimse yok.Hep duyum.Bir de gelin,anne ve yengesi bu tarikat olayını kabul etmiyorlar.Bizde davalı şahitleri olarak gelinin tarikat üyesi olduğunu,evin çeşitli yerlerinde tarikat liderinin resimlerini gördüğümüzü hatta çocukların karyolalarında bile gördüğümüz söyledik.Üstelik birde elimize tesadüfen geçen tarikat listesini verdik.İçinde gelinin,annesinin ve de yengesinin isim ve telefonları var.Fakat hakim gelinin yengesinin görmediği sadece duyduğu olayları aktarmasına müdahale etmiyor.Tutanağa geçiriyor.Fakat bizim anlattıklarımız için somut birşeyler yok diyor.Bu kadar küçük çocuk tarikattan ne anlar diyor bize.Fakat bu endişeler ileriye yönelik.Ağaç yaş iken eğilir bilirsiniz.Birde ben yeminsiz tanık olarak ifade verirken fazla heyecan yaptım.Söyleyeceğim birçok şeyi unuttum.Soru cevap tarzında olmadığı için.Bir daha ki Mahkemede 2 şer şahit daha dinlenecek.Benim sorularım şunlar olacak:
1-Aynı şahit farklı konu için birkez daha dinlenebilir mi?
2-T.listesinde adı geçen yengesi için yalancı şahitlik yaptığından dolayı şikayette bulunabilirmiyiz?Çünkü kendisi de tarikat üyesi ve inkar ederek mahkemeyi yanıltıyor.Bu şikayet nereye yapılabilir.Yoksa bunu bizim mi ispat etmemiz gerekir?Ayrıca bu insan daha önce bana ve eşime "tarikattan dolayı zaten ailecek fişlendik"demişti.Acaba ben dinlenmiş tanık olarak bunu bir daha ki mahkemede bildirebilirmiyim?
3-Gelinimiz devlet memuru olmasına rağmen türbanlı ve çalıştığı yerdede peruk kullanıyor.Fakat mahkemeye saçı açık geldi.(Bizde ilk defa gördük) Bununda mahkemeyi yanıltmak olduğunu düşünüyoruz.Bir daha ki duruşmada türbanlı fotoğrafını göstersek etkili olur mu?
Not:Burada türbana karşı olmak veya desteklemek gibi hiçbir siyasi düşüncemiz yoktur.Fakat gerçeklerin de gösterilmesi gerekir.

selamlar.Erkek kardeşimin 2.duruşması dün oldu.Burada önce davacı şahitleri,sonra da biz davalı şahitleri dinlendi.Fakat bizlerin kafasına takılan birkaç şey var.1.si davacının annesi şiddet uyguladığını söylemiş.Fakat kendi bu sırada onların yanında değil evin ayrı bir kısmındaymış,küt diye bir ses duymuş,gittiğinde kızı yere düşmüş şiddetten!Yengesi ise gelinin bir gün gözünü mor görmüş,ısrar etmiş oda eşim vurdu demiş.Ayrıca yengesinin 9 yaşındaki çocuğu bir gün kardeşimle eşini tartışırken görmüş ve annesine söylemiş.Oda mahkemede bunu dile getirmiş.şiddet olayını gören kimse yok.Hep duyum.Bir de gelin,anne ve yengesi bu tarikat olayını kabul etmiyorlar.Bizde davalı şahitleri olarak gelinin tarikat üyesi olduğunu,evin çeşitli yerlerinde tarikat liderinin resimlerini gördüğümüzü hatta çocukların karyolalarında bile gördüğümüz söyledik.Üstelik birde elimize tesadüfen geçen tarikat listesini verdik.İçinde gelinin,annesinin ve de yengesinin isim ve telefonları var.Fakat hakim gelinin yengesinin görmediği sadece duyduğu olayları aktarmasına müdahale etmiyor.Tutanağa geçiriyor.Fakat bizim anlattıklarımız için somut birşeyler yok diyor.Bu kadar küçük çocuk tarikattan ne anlar diyor bize.Fakat bu endişeler ileriye yönelik.Ağaç yaş iken eğilir bilirsiniz.Birde ben yeminsiz tanık olarak ifade verirken fazla heyecan yaptım.Söyleyeceğim birçok şeyi unuttum.Soru cevap tarzında olmadığı için.Bir daha ki Mahkemede 2 şer şahit daha dinlenecek.Benim sorularım şunlar olacak:

1-Aynı şahit farklı konu için bir kez daha dinlenebilir mi?
2-T.listesinde adı geçen yengesi için yalancı şahitlik yaptığından dolayı şikayette bulunabilir miyiz? Çünkü kendisi de tarikat üyesi ve inkar ederek mahkemeyi yanıltıyor.Bu şikayet nereye yapılabilir.Yoksa bunu bizim mi ispat etmemiz gerekir?Ayrıca bu insan daha önce bana ve eşime "tarikattan dolayı zaten ailecek fişlendik"demişti.Acaba ben dinlenmiş tanık olarak bunu bir daha ki mahkemede bildirebilirmiyim?
3-Gelinimiz devlet memuru olmasına rağmen türbanlı ve çalıştığı yerde de peruk kullanıyor.Fakat mahkemeye saçı açık geldi.(Bizde ilk defa gördük) Bununda mahkemeyi yanıltmak olduğunu düşünüyoruz.Bir daha ki duruşmada türbanlı fotoğrafını göstersek etkili olur mu?
Not:Burada türbana karşı olmak veya desteklemek gibi hiçbir siyasi düşüncemiz yoktur.Fakat gerçeklerin de gösterilmesi gerekir.

Alıntı:

---

466103 rumuzlu üyeden alıntı

1-Aynı şahit farklı konu için bir kez daha dinlenebilir mi?
2-T.listesinde adı geçen yengesi için yalancı şahitlik yaptığından dolayı şikayette bulunabilir miyiz? Çünkü kendisi de tarikat üyesi ve inkar ederek mahkemeyi yanıltıyor.Bu şikayet nereye yapılabilir.Yoksa bunu bizim mi ispat etmemiz gerekir?Ayrıca bu insan daha önce bana ve eşime "tarikattan dolayı zaten ailecek fişlendik"demişti.Acaba ben dinlenmiş tanık olarak bunu bir daha ki mahkemede bildirebilirmiyim?
3-Gelinimiz devlet memuru olmasına rağmen türbanlı ve çalıştığı yerde de peruk kullanıyor.Fakat mahkemeye saçı açık geldi.(Bizde ilk defa gördük) Bununda mahkemeyi yanıltmak olduğunu düşünüyoruz.Bir daha ki duruşmada türbanlı fotoğrafını göstersek etkili olur mu?
Not:Burada türbana karşı olmak veya desteklemek gibi hiçbir siyasi düşüncemiz yoktur.Fakat gerçeklerin de gösterilmesi gerekir.

---

1. Şahit 1 kez dinlenir. Zaten tanık listesini daha önce verdiniz. Yeni tanık da bildiremezsiniz. Yargılama belli usullere bağlıdır, bunlara uymak gerekir.
Her mahkemede dava açılana kadar olan olaylar konu edilir. Dava açıldıktan sonraki olaylar için yeni bir dava gerekir.
Aynı şekilde bir tanığın daha önce mahkemede söylemediği şeyi tekrar çıkıp söylemesi kabul edilmez. Neden tanıklar bir bir içeri alınır ve ifadelerini verirken diğer tanıkların söylediklerini duymazlar, hiç düşündünüz mü?

2. Siz de her türlü delille veya tanık ifadesiyle bu tanığın ifadesinin gerçek dışı olduğunu ispatlayabilirsiniz.
3. Başının açık ya da kapalı oluşuyla geçimsizlik arasında bir bağlantı kurmak kolay değil. Başının kapalı olması tarikat üyesi olduğu anlamına gelmeyeceği gibi açık olması da bir tarikata üye olmadığı anlamına gelmez.

Sayın Sdt 23,3.maddedeki yorumunuza katılıyorum.Zaten sizin yorumlarınızı da özellikle inceliyor ve çok beğeniyorum.Fakat bizim bu tarikat olayını ispat etmemiz lazım.Ve de gelinimiz normalde her ortamda türbanlı fakat bizim bu tarikatla ilgili konuyu mahkeme gündemine taşıdığımızdan dolayı özellikle açık gelmiş.Bunu da hakimin bilmesi gerekiyor diye düşünüyoruz.Çünkü böyle mahkemeye çıkması kasıtlı yapılan bir durum.Amaç benim tarikatla ilgim yok demek.O böyle açık haliyle tarikatta olmadığını ispata çalışıyorsa bizde onun kapalı halini gösterebiliriz diye düşünüyoruz.Gördüğünüz gibi son derece modernim havası yaratmak istiyor.Ama sizin konuyu birde bizim bakış açımızla görmenizi isterim.Onun açık veya kapalı olması mühim değil.Zaten geçimsizliğin nedeni de başının açık olup olmaması değil.Konu şu:müşterek çocuklarda şimdiden tarikata girip bu şekilde yetişecek.Bu konuda babanın hiç söz hakkı olmayacak.Çocukları ve ailesi ile tatile gidemeyecek.Hemen her konuda gelinin ailesinin gözetiminde olacak.Bayanın tarikata gidip gelmesine asla karışılamayacak.Evin erkeği karısına şaka dahi yapmayacak.Adam ailesi ile görüşmeyecek.Adam hiçbir arkadaşı ile dışarı çıkamayacak.Adamın zaten içki,sigara,kumar,kahve vb.hiçbir kötü alışkanlığı yok.

Hakim davayla ilgili tanık ifadelerini zapta geçirir ama tanıkların bizzat görmedikleri konulardaki tanıklıklarını karar verirken dikkate almaz.

"Kadın eşinin kendisini dövdüğünü söyledi" ifadesi zaten dikkate alınmayacaktır. Zaten böyle bir şeyi kadın dava dilekçesinde de yazmıştır. Tanığın bu ifadesi durumu desteklemez. Ama "Kocasını ona tokat atarken gördüm" şeklindeki bir ifade dikkate alınacaktır.

Hakim de zaten kanaatini oluştururken tecrübesine dayanarak tanığa değişik yönlerden sorular soracak, aynı olayı değişik tanıklardan dinleyerek kanaatini oluşturacaktır.

Bu arada sizin tanık olarak önem atfettiğiniz bazı hususların boşanmaya neden olacak kusur olmayabileceğini unutmayın.

Ayrıca en önemli ihtilafın çocukların velayeti olduğunu görüyorum. 8 aylık çocukların daha sütten kesilmeden annesinden ayrılması için çok ciddi gerekçeler olması lazım. Çocukların iyiliği için kadın ve ailesiyle aranız daha fazla açılmadan bir uzlaşmayla bu evliliği bitirmenin yolu yok mu?

Aranızdaki düşmanlık herşeyden önce çocuklara zarar verecektir.

Sayın Sdt 23,verdiğiniz aydınlatıcı bilgiler için ve vaktinizi ayırdığınız için çok teşekkürler.Düşüncelerinize katılmamak mümkün değil.Fakat zaten sorunların odak noktası çocuklar.Kardeşim çocukları bu şekilde büyütecek olmalarına müsamaha gösterseydi zaten bu evlilik yürüyecekti.Benim konu ile ilgili 1-2 sorum daha olacak size.
1-Daha önceki yanıtınızda "Siz de her türlü delille veya tanık ifadesiyle bu tanığın ifadesinin gerçek dışı olduğunu ispatlayabilirsiniz." demiştiniz.Burada bahsedilen "tanık" daha önce verilen tanık listesindeki sadece dinlenmemiş tanıklar arasından mı olmalı,yoksa bu konu ile (Yalancı tanıklıkla) ilgili dışarıdan yeni tanık sunma şansı veya dinlenmiş tanıklar arasından olabilir mi?
2-Birde mahkemede hakim ifadeleri tutanağa geçirdi.(Mişli,Mışlı ifadeleride) Ayrıca; tanıklarında yazılı beyanda bulunmasını istedi.Bu acaba dinlenmiş ve dinlenmemiş bütün tanıklarımı içerir?Birde biz bu yazılı beyanlarımızda tanık olarak sadece mahkemede ifade ettiğimiz konularımı anlatacağız yoksa görüp bildiğimiz fakat mahkemede söylemeyi unuttuğumuz gerçekleri de yazabilirmiyiz.

Alıntı:

---

466103 rumuzlu üyeden alıntı

Ayrıca; tanıklarında yazılı beyanda bulunmasını istedi.

---

Tanıkların yazılı beyanda bulunması istenmez. Zaten vermeleri de doğru olmaz.

Karşı tarafın tanıklarının ifadesine cevap verecek olan taraf veya avukatı bunu yazılı beyan ile yapabilir.