-
Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Daniska demek feriştah , en iyi, ala üstün gibi anlamlar içeren bir ARGO sözcüktür. Bu bağlamda da söyleyene tam yakışmıştır. Türkçe bilgisinin kıtlığını ve kabadayalığını da göstermiştir. Bulunduğu makamı kendisi her ne kadar meslek sansada halkın teveccühü ile geçici iştigal ettiğinin ve en azından oradayken düzgün konuşması gerektiğini bilmesi kuvvetle muhtemel buradan sonra gideceği kapalı ceza evinde istediği gibi konuşabileceğinin idraki içinde olması gerekir. Tabiiki benimkide boş bir hayal olduğuda altı senelik tecrübeyle sabit ama umut dünyası işte...
RTE babaocağına gitmiş ve akşamı da orada VİLLA da geçirmiş. Rize ve özellikle Güneysu'da herkes villa ve hatta tripleks te oturmaktadır. Milli gelirimizde ki müthiş artış sonucu halk ayağına giyecek donu yiyecek ekmeği bulamazken villalarda yaşadığıda bilinen bir gerçektir. Zaten Türkiye villalar cennetidir. Halkın içinden çıkan RTE nin de VİLLA da kalması doğaldır. Son yakılan ormanlarımızın da yakında villa olarak fakir halkımıza oturmak için verileceği bilinen bir gerçektir. Ama başlıktan da anlaşıldığı gibi konum bu değildir. Konum ÇEVRECİ RTE DİR.
Bana göre RTE belkide ilk kez doğruyu ironik bir şekilde söyledi ama yanlış anlaşıldı. Anlattığı konu ile bahsettiği çevre bu yanılgının ana nedeni oldu. Bir çok kişi çevreci diyince GREENPEACE misali doğal çevreye tutkun yeşili seven koruyan olarak algıladı. Ancak başbakanın çevrecilik anlayışı kendi yakın aile efradı tarikat ve cemiyet ilişkisi içindeki çevresiydi. Bu bağlamda yüzde yüz doğru söyledi RTE...
Kendisi dahil yakın çevresinin YEŞİL DOLAR VE YEŞİL SERMAYE ile inanılmaz bir serveti olduğu herkesin malumu halkımızıda yolsuzluk vurgun ve rüşvete karşıda şerbetlendirdikleride herkesin malumu yoksa DİŞLİ denen zat ı muhteremin yaptığı hükümeti devirmeye yeterdi amabakınız yık yok malum çevrelerde hatta daha acısı RTE ''"hortumların kesildiğini, mafyaların, çetelerin iktidarı belirlemediğini" söylediği gün “Devletin her kademesinde yolsuzlukların artığını” söyleyen DENETDE Başkanı Atılay Ergüven, Sağlık Bakanlığı’nda yaptığı Başmüfettişlik görevinden alınarak, sayman olarak atandı.Buda RTE nin ne kadar DOĞRU SÖYLEDİĞİNİN KANITI OLARAK TARİHE DÜŞTÜ.
Bu arada tarikat ve cemaat çevresi içinde Diyaneti kullanarak devlet bakanlığına resmen başvuru yaptırdı. Konu çok önemliydi Türkiye'nin tek sorunu olarak bir türlü kutlanamayan “Kutlu Doğum” ile “Camiler ve Din Görevlileri” haftalarının, resmi haftalar arasına dahil edilmesi sorununu çözecekti. Nede olsa çevreciydi... Bilmem farkında mısınız sizlerde Ağustosun sonuna geldik en önemli haftaya Türkiye için Kurtuluş şavaşının son dönemecinin Büyük Taaruzun haftası bakın bunun çevreyle ilgisi yok o yüzden tıkta yok unutun uyuyun taktiği devam ediyor. Bie dip not olarakta şunu belirteyim Kutlu doğum haftası 23 Nisanı kapsayan hafta olması isteniyor neden bilinmez , Ekim ayının ilk haftasıda camiler ve din görevlileri haftası olarak kutlanacakmış talep bu...
Bu arada hırsızlar haftasının Aralığın son haftası olarak yankesiciler haftası olarakta Şubatın ilk haftası Cinnet geçirme haftası olarakta Ağustosun ilk haftası düşünülüyor......
Devamı nerede aşağıda...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Bakınız devam etmeden önce Mustafa Mutlunun yazısından kısa bir alıntı yapayım...
''....Çevre denilince benim aklıma “yeşil” gelir...
Yeşil denilince de Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde kentin tüm büyük caddelerinin kaldırım taşlarını “yeşil”e boyatması...
Bir de “çevreci belediye otobüsleri!”
Hepsinin egzozundan fabrika gibi duman çıkardı ama ne gam! Yeşildiler ya o bile yeter!
....Haksızlık etmeyeyim “lâle meselesi” de var! Ya da daha genel tanımıyla kentin çiçeklendirilmesi...
O ve ondan sonra görev yapan AKP’li belediye başkanları, kentin trilyonlarca lirasını bu mevsimlik çiçek işine ayırdılar. Böylece partiye yakın bazı girişimcilerin “yeşermesi”ni sağladılar. Ve... “Yeşil alanlar”ı, imara açtılar!
Sorun kendinize bir kez,
“Niye?”
Çevreyi sevdikleri için!
O yemyeşil çimlerin İstanbul’un sıcağında sık sık sararıp bozulmasına dayanamadılar. Sorunu kökten çözdüler ve yeşil alanları, AKP’nin “yeşil” müteahhitlerine vererek, “yeşil yeşil” binalar yaptırdılar!
***
O kadar çevreciler ki onların iktidarda olduğu altı yılda ormanlarımızın onda biri yandı!
Su havzalarının büyük bir bölümü inşaata açıldı!
Siyanürle altın üretimine resmen izin verildi!
Torba torba bedava kömür dağıtılarak, hava kirliliğinin artmasına katkıda bulunuldu...
Peki neden?
Başbakan halkımızın “çevrenin önemini anlamasını istedi” de ondan!
....!''
Şimdi devam edelim .
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
RTE ve çevrecilik,,,bu ikiliyi 'son kumsal'ı izlerken tekrar fehmetmek lazım...
“Bu yol Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekleştirdiği en büyük kalkınma ve modernleşme projelerinden biridir... Adım adım hedeflerimize yürümekteyiz... 542 kilometrelik bu yol tamamıyla sahilden giderek İstanbul’a ulaştırıldığında ülkemiz, dünyanın en uzun sahil otobanına kavuşmuş olacak... Hayalim bu yolun Istanbul Boğaziçi’nde yapılacak üçüncü köprüyle birleşmesidir”RTE
"İlk Karadeniz sahili keşfimi ancak 2000 senesinde yapabildim. Birbirine birkaç kilometre mesafede herbiri ayrı dünyalar sunan ilçelerden geçtim, bakir koylara daldım, fındık bahçelerinden çıktım, yol boyunca insanlarla kaynaştım. Sinop’tan Rize’ye kadar, coğrafya nedir, doğa neye denir...
Maalesef artık böyle bir yolculuğun mümkünatı kalmadı, bu güzergahtan neo-liberal iktidarların “medeniyet projesi” geçti: “Karadeniz Sahil Otobanı”. 4,2 milyar dolarımızın sarfedildiği Türkiye’nin bu en büyük inşaat projesinde 542 kilometre uzunluğunda sahil şeridi kaya ve asfaltla “dolduruldu”. 27 kilometre uzunluğunda 263 adet köprü, 60 kilometre uzunluğunda 32 adet tünel marifetiyle Samsun'dan Sarp'a kadar, 6 il, 63 ilçe, 17 bucak merkezinin denizle bağı kesildi, koylar, kumsallar külliyen haritadan silindi. Şimdi artık Doğu Karadeniz insansızlaştırılmış, hipnotize edici monotonlukta, 6 şeritli, fantastik bir otobandır. Hangi ilçeden geçildiği anlaşılamaz, hiçbir insani doku asfalt boyunduruğu aşamaz. Berrak plajlarla birlikte binlerce canlı türünün yaşam alanları ve soyları yok edildi, yığma kayalarda boklu kefalden başka hayat emaresi kalmadı. İşlem tamamdır: Doğayla, birbirimizle buluştuğumuz, bizleri keyifli, medeni insanlar kılan sahillerimizin TIR’lara terki ile çocuklarımıza bunalımın, bağnazlığın ve köleliğin istikameti bir kez daha ve katiyen, çizilmiştir."
REFİKA EBRU ERBAŞ
SON KUMSAL; izlemek için...http://www.medyakronik.com/haber/947/
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Biz çevreciyi “çevre sorunlarının çözülmesini isteyen ve bu yolda gönüllü çaba harcayan herkes” olarak biliyorduk.
Farklı olarak da “çevresel sorunların çözümü ve çevre kirliliğinin önlenmesi için bilim ve teknolojinin olanaklarını kullanan, çözüm önerileri sunan ve bunları toplum yararına uygulayan” meslek dalı olarak Çevre Mühendisliğini tanımlayabilmiştik.
Bununla beraber 60. Hükümetin Başı “çevrecinin daniskası” olduğunu ifade etmiştir. Buradan hareketle “çevrecinin daniskası” nı tanımlamaya ve “çevrecinin daniskası” nasıl olur/olmalıdır sorusuna yanıt bulmaya çalıştık. Görülüyor ki;
1) Politikasızlık “çevrecinin daniskası” için en iyi çevre politikasıdır. Eğer çevre ve insan sağlığını korumak, çevre kirliliğini önlemek gibi konular öncelikleriniz arasında yer almıyorsa zaten bir çevre politikası geliştirmeye de ihtiyaç duymazsınız.
2) “Çevrecinin daniskası” öncelikle çevre ile ilgili kurumları işlevsizleştirerek işe başlamalıdır. Örneğin çevreyi ve doğayı koruma görevi olan Çevre Bakanlığını, ülkenin doğal varlıklarına işletme mantığı ile bakan yatırımcı kuruluşlarla birleştirerek “denetim-koruma sorunundan” kurtulmalıdır.
3) “Çevrecinin daniskası” ekonomik çevrenin gelişmesine öncelik vermelidir. En yakın ekonomik çevreden başlayacak bu çalışmada orman alanlarının ve kıyıların rahatlıkla yağmalanması için Turizmi Teşvik Kanunu gibi uygulamaların önemi büyüktür.
4) “Çevrecinin daniskası” kıyıları doldurana ödül vermeli, kıyıları bolca doldurarak sahil yolları inşa etmelidir. ( Karadeniz Sahil Yolu bunun en iyi örneğidir.)
5) “Çevrecinin daniskası” su havzalarında mutlak koruma alanlarını daraltmalı, zaten kısıtlı olan su kaynaklarının kirlenmesine göz yummalı, eğer su kıtlığı yaşanırsa suçu kuraklık ve küresel ısınmaya atmalı, çözüme de yağmur duası ile birlikte Allaha havale etmelidir.
6) “Çevrecinin daniskası” kentsel altyapı hizmetlerini geliştirmek yerine kentsel dönüşüm-rant alanları oluşturmalıdır.
7) Yenilenebilir ve temiz enerji kaynakları yerine nükleer enerji gibi dışa bağımlı, eski ve kirli teknolojilerin kurulmasında ısrarcı olmalıdır.
8) Ne pahasına olursa olsun hatta doğal sit alanları ve milli parklarda bile madenciliğin önünü açmalı, siyanür ile halkının zehirlenmesine müsaade etmelidir. Gerekirse bu konuda yargı kararlarını ve hukuku hiçe saymalıdır.
9) Daniskalı Çevreci, hele bir de Başbakan ise, 1.sınıf tarım arazileri üzerine, ABD kökenli nişasta fabrikasına bilime ve hukuka rağmen, işletme izni veren kişi olmayı gerektirir. Bir anlamda, yargının bu konuda vermiş olduğu kararı pişkin pişkin seyretme halidir daniskalı çevrecilik…
10) Çevrecinin daniskası, Konya’da alt yapı sorunları nedeni ile Tuz Gölü yok olurken, kaçak kuran kursu açanlara ses çıkarmamak, üç çocuk yapın diyerek bu kaçak kurslarda ve yapılarda ölen çocuklara “cennete” gittiler gözü ile bakmaktır.
11) Orman yangınlarını izlemek, orman ekosistemini bilmeyenleri başa getirerek, “orman yangınları ile kenelerin öldüğü” yolunda iyimser! "yorumlar” yapan bürokratları ödüllendirmektir daniskalı çevrecilik…
12) Çevrecini Daniskası, İstanbul’un orta yerinde rögar kapağı olmadığı için ölen Dilara’yı, o küçük kızın gözlerini unutup, bu cinayeti işleyen firmaya yine iş vermektir…
13) “Çevrecinin daniskası”nın en büyük rakiplerinden biri ise çevre mühendisidir. Bolca miktarda Çevre Mühendisliği bölümleri açılmalı ama mezunlara istihdam olanağı sunulmayıp potansiyel iş gücü olarak yedeklenmeli, böylece serbest piyasa koşullarında emeği iyice sömürülmelidir.
14) “Çevrecinin daniskası” için başka bir rakip de sıradan çevrecidir. Yani yaşam savunucularıdır… Çünkü sıradan çevreci, (yani bizler) yaşamı her şeyin üstünde tutar. İnatla yaşamı savunmayı kendine görev edinir. “Ele avuca gelecek hiçbir işleri yoktur. Sadece boş vakitlerini değerlendirmek için yaptıkları iş budur.” Sıradan bu çevrecilere karşı ise “Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim.” demek yeterlidir. Çünkü Kasımpaşalılık tam da budur işte!
15) Sonuç olarak, “çevrecinin daniskası” olmak kolay mı? Uluslar arası tekellere ve yerli işbirlikçilerine “hoş” görüneceksiniz, ülkenizi yağmalayanlara kolaylıklar sağlayacaksınız… anlayacağınız çok çok zor iş, tam manası ile “çevrecinin daniskası” olmak…
Öyle ise, sözümüz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a dır:
Sayın Başbakan “Çevrecinin Daniskası” olsun, biz ise vatan hainliğine devam eden yaşam savunucuları olmaya razıyız hala…
TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Ben yazayım diyorum ama harika tepkiler gelmiş çevrecilerden dolayısıyla ben biraz daha erteleyebilirim yazacaklarımı sorun değil .
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Rize’de hidroelektrik santrallara karşı çıkan çevrecileri “Boş vakitlerini değerlendirenler” diye nitelemesi ve “Ben çevrecinin daniskasıyım” sözleri çevre örgütlerini ayağa kaldırdı. Yeşiller Partisi’nin Eş Sözcüsü Ümit Şahin, “Başbakan, eğer kendisini böyle görüyorsa, biz de sözlerini saçmalığın daniskası olarak görüyoruz” dedi.
Ümit Şahin, Başbakan Erdoğan’a tepkisini şu sözlerde sürdürdü:
‘Amaç baskıyı artırmak’
“Bu sabah (dün) Sinop’ta nükleer karşıtı, gençlerce kurulan ekolojik kampa jandarma baskın yaptı. Gençler gözaltına alındı. Başbakan’ın sözlerini çevrecilere yönelik baskıyı artırma olarak değerlendiriyoruz. Başbakan ve hükümet, çevrecilikten ve doğadan hiçbir şey anlamıyor. Özellikle Karadeniz’deki santrallar çevre katliamı olacak.
Başbakan Erdoğan’ın sözlerine gösterilen diğer tepkiler şöyle:
Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken: Çevrecilik meslek değil, toplum vicdanı demektir. Başbakan’ın sözleri, toplum vicdanını ve kamuoyu görüşünü hiçe saymaktır. 20 yıl önce, iklim değişikliği konusunda dünyayı uyaranlara da ‘Boş işle uğraşıyorlar’ denmişti ama onlar haklı çıktı.
‘Kıyı dolduranlara ödül’
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı Yılmaz Kilim: Başbakan, Karadeniz coğrafyasını ve bölgenin ekosistemini yok edecek hidroelektrik santrallarını savunurken, bilgi ve görgüsüyle bizleri aydınlattı. Hatta haddimizi bildirdi. Çevrecilik kimsenin tekelinde olamayacağı için “çevrecinin daniskası” olabileceğini düşünememiştik. Nasıl daniska olduğuna baktığımızda, kıyı dolduranları ödüllendirmek, su havzalarını daraltmak, yeşil alanlarını rant kapısı görmek, küresel ısınmayı yağmur duasıyla çözmek gibi icraatlar görüyoruz.
TEMA İstanbul Temsilcisi Güner Açıksöz: Başbakan kendi kendini avutuyor, kendini kandırıyor. Bir gün gelecek, dünyayı artık bu siyasetçiler değil, sivil toplum örgütleri yönetecek.
Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu Genel Sekreteri Kerem Ateş: Türkiye’nin enerji ihtiyacı ortada ama hidroelektrik santrallarla doğal güzellikleri bozarak halledilecek iş değil. Hele hele Rizeli bir Başbakan’ın “Ben çevrecinin daniskasıyım” demesi daha da komik. Çevrecilerin daniskasıysa, doğayı bozmayacak, doğru düzgün yöntemlere yönelsin. Neden diğer yenilenebilir enerji kaynakları değil de sadece hidroelektrik santralları?
‘Her lafı gibi bu da boş’
Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü Dr. Tanay Sıdkı Uyar: Hepimizin mesleği var. Onun dışında, doğal çevreyi tahrip eden projeler konusunda bilgileniyoruz. Daha sonra yaşam çevresini korumak için adım atıyoruz. Bir işin doğru olabilmesi için dolu zamanda mı yapılması gerek.
Çevre Gönüllüleri Derneği Başkanı Gülengül Giray: Her lafı gibi bu da boş. Biz çevreciyiz, çevre örgütü derneğiyiz. Ama eğitime de hizmet veriyoruz. Nasıl oluyor da boş vakit geçiriyormuş anlamadım yani.
Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi: Başbakan Anayasa’yı dikkatli okumalı. Sağlıklı bir çevrede yaşamayı talep etmek anayasal bir haktır. Sayın Başbakan’ın ‘Boş vakitlerinde çevreciler’ demesi, şaşırtıcı olduğu kadar Türkiye’nin başbakanının kendi ülkesinin topraklarının, havasının ve denizlerinin korunmasına ve kendi halkının sağlığına verdiği önemi gösteriyor.
Nükleer Karşıtı Platform İstanbul Şube Sekreteri Tahir Çiçekçi: Bizim çok boş zamanımız yok. Enerji, elektrik bizim işimiz. Dolayısıyla biz kendi işimizi yapıyoruz. Mevcut imkânları araştırmadan nükleer santral yapmanın yanlışlığına dikkat çekiyoruz.
Melen Çayı’nda balıklar kıyıya vurduİstanbul’un su sorununa çözüm olarak gösterilen Melen Çayı’nda binlerce balık, baygın halde su yüzeyine ve kıyılara vurdu. Bölge halkı, kova, çuval ve ağlarla çaya girerek balıkları toplamaya çalıştı. Düzce’nin Cumayeri ilçesinden geçen Melen Çayı’nda dün sabah saatlerinde binlerce balık su yüzeyine çıktı.
Köprübaşı Ömer Efendi köyü mevkiinde sudaki oksijen seviyesinin düşmesi sonucu su yüzeyine çıktıkları tahmin edilen balıkları gören çevre halkı, Melen Çayı’na akın etti. Kimi üzerlerindeki kıyafetlerini çıkarmadan, kimi soyunarak Melen Çayı’na giren vatandaşlar, su yüzeyinde ve kıyıdaki balıkları topladı. Jandarmanın, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne bilgi verdiği ve gerekli incelemenin yapılacağı bildirildi.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Yukarıda sayın commodore1tr da, (yaptığı alıntılarla) sayın cognis'de Başbakan'ın aynı sözünü eleştirmiş.
Sayın cognis'in eleştirilerine ve üslubuna katılıyorum. Sayın commodore1tr ise hızını alamamış, rahatsız edici bir üsluba kaymış.
Çevre=yeşil derken yeşil=din konusuna kaymış. Kutlu doğum haftasından duyduğu rahatsızlığı ifade etmiş. Bu ifade ediş tarzı da halkın büyük bir kısmını rencide edici şekilde olmuş.
Bunu daha önceden duymamış olmanız tuhaf:
(Kutlu doğum haftası peygamber efendimizin miladi doğum gününü (12 rebiüevvel = 20 nisan 571) içine alan haftadır. Bu da çoğu kez 23 nisanı içine alıyor.
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/we...?sayfa=7&yid=1
Başbakanın sözleri ve icraatleri eleştirilebilir, sayın cognis'in yaptığı gibi olursa bu eleştiriler taraftar da bulur, AK Parti'nin oylarına azalma olarak yansır.
commodore1tr'ın üslubunu kullanan muhalefet olduğu sürece de AK Parti'nin oyları artar. Gelecek seçimlerde Deniz Baykal ile birlikte sayın commodore1tr da Tayyip Erdoğan'dan bir teşekkür almak istiyor galiba. :o
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Anadoluda, başörtüsüne bazı yerlerde yazma derler, bazı yerlerde çevre derler.
Erdoğan gerçekten çevrecinin daniskasıdır.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
:)
Ragıp Abi harikasın..
Bir adım ilerisi şu olsa gerek..
Çepeçevrenin daniskası
Uydu mu? Uysa da yazdım uymasa da ...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Yaşamla aramızda hiç bitmeyen bir etkileşim var.
Biz yaşamı değiştirmeye çalışırız.
Yaşam da bizi değiştirmeye çalışır.
Yaşamı istediğimiz gibi değiştiremezsek ‘mutsuz’ oluruz.
Yaşam bizi gerektiği gibi değiştiremezse ‘uyumsuz’ görünürüz.
Eğitim,çalışma,para kazanma,dostlar edinme,kitap okuma,film izleme,politik görüş kazanma gibi çabalarımızın hepsi de ‘yaşamı değiştirme’ uğraşıdır.
Çevreden etkilenme,yeni görüşler
kazanma,bakış açımızın değişmesi,politik görüşlerimizin değişimi gibi tutumlar
da ‘yaşamın bizi değiştirdiği’ göstergeler.
Bizim eksenli davranışımız ve yaşamı
değiştirme çabalarımız kimi kez ‘tutuculuk,
değişimi algılayamama,uyum sağlayamama’ olarak görünür.
Biz de eksenli davranışımızın yaşamı
değiştirmediğini düşünüp çabalarımızın boşuna olduğu duygusuyla umutsuzluğa
düşeriz.
Ama,eksen değiştirip yeniliklere uyum
sağlayanların içinde de ‘kişiliksiz uydumcu’ olduğuna ilişkin kuşku sürüp gider.
Bu iç oyucu kuşkuyu da uyum sağlamanın kazançlarıyla avutmaya çalışırlar.
Oysa gerçek,çoğu kez ikisinin karşılıklı
etkileşimi ile belirlenir.
Ne bütünüyle yaşamı biz değiştiririz.
Ne de yaşam bütünüyle bizi değiştirir.
Önemli olan ‘yaşamı yönetebilmek’tir.
‘Yaşam yönetimi’ yeni bir kavram.
Kazanılması gereken donanımın en
önemlisi. En üst düzeydeki beceri.
Bilginin,bilincin,donanımın,becerinin,ustalığın büyük bir ‘iş ve güç birliği’.
‘Yaşam yönetimi’,kişinin gerçek gücünü
bildiği,hedeflerini seçtiği,kendi yapabilecekleri ile yapması gerekenleri doğru
yerde,doğru zamanda buluşturduğu büyük bir özyönetim ustalığı.
Kendisiyle çevre koşulları arasında
doğru stratejiyi belirlediği planlama gücü.
Teslim almadan ve teslim olmadan
buluşmayı başardığı değişim.
Kendisine seçtiği ekseni sorgulamayı
başaran bir eleştirel bakış açısı.
Doğru ekseni kaybetmeyen bir uzgörüşe
sahip olma.
İnsanı,dünyayı,yaşamı,başarıyı,başarısızlığı doğru algılayan bir bilince sahip
olma.
Ne olduğunu,ne olmadığını bilme.
Ne olacağını,ne olmayacağını doğru
kestirme. Ustaca bir öngörü.
Olmak istediğine yönelen kararlı bir
irade.
Bu kararlı iradeyi sürdürecek azim ve
sebat.
Yaşamın iniş çıkışlarına göğüs gerecek
bir dayanıklılık.
‘Yaşam yönetimi’,bütün bunların olumlu
bir bütünleşmesi.
Ağlamak yerine düşünmek.
Sızlanmak yerine silkinmek.
Yakınmak yerine yapıcılık.
Beklemek yerine harekete geçmek.
Yarının yerine bugünü koymak.
‘Belki’nin yerine ‘kesinlikle’yi
getirmek.
‘Kim?’ diye soracağına ‘ben’
diyebilmek.
‘Yaşam yönetimi’ni başarmak.
Yaşamı biz mi değiştiririz?
Yaşam mı bizi değiştirir?
Yönetebilirsek,yaşamı biz
değiştiririz.
Yönetemezsek,yaşam bizi önüne katar
ve sürükler.
Belki de öğrenmemiz ve öğretmemiz gereken en önemli
şey budur.
Dr.Erdal Atabek...
Sn Sdt23,,, sanırım mesele üslup sorunu değil...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Geçmiş Zaman Olur ki ,
Hayali Cihan Değer !!!
Anadolu 500 yıl öncesine kadar bir orman deniziydi... Evliya Çelebi de Karadeniz’den ağaca çıkan bir sincabın daldan dala Akdeniz’e kadar hiç yere inmeden gittiğini yazar... O günlerden bu zamana, resmi kayıtlara göre ülkemizde sadece % 25 ormanlık alan mevcut...
Gene Evliya çelebi seyahatnamesinde,Timur' un fil ordusunu sakladığı ve kendisinin , bir seyahatte güneşe çıkmadan yol aldığı,Ankara ve Konya ormanlarından bahsetmektedir...
Yavuz Sultan Selim 'in "Baltacılar Birliği"
Anadolu ormanlarının zenginliğini anlatan rivayetlerden biri de Sultan Selim' in Mısır seferine ilişkindir;
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine giderken ormanların yoğunluğundan dolayı Anadolu’da çok yavaşlıyor. Olabilecek en makul çözümü buluyor ve orduya yol açılmasını sağlamak üzere ‘Baltacılar Birliği’ni kuruyor. Anadolu’da “Baltacılar Birliği” çok kolay olmasa da ordunun daha hızlı ilerlemesini sağlıyor...
Tabi Yavuz Sultan Selim'in bir başka amacının da doğudaki bütün İslam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmek olduğu söyleniyor. 1517'de ,Kahire 'yi alınıyor ve Mısır Memlükleri'ne bağlı Abbasi halifeliğine son veriyor.
Ve böylelikle meşruluğu bazı kesimlerce tartışmalı dahi olsa Hilafet Abbasi soyundan Osmanlı Soyuna geçiyor ve 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kaldırılıyor.
Geçmiş zaman olurki ,hayali cihan değer.Şu küçük hikayeden bile, kimbilir,cihan değer ne hayaller çıkar.?
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı mı
çevrecilik diyerek ülkenin hiç bir taşına toprağına dokunmamak, taaa dedemden kalan bayır ve çayırlarla muassır medeniyet seviyesine ulaşmak...bunlar imkansız şeyler...oraya dokunma çevreciler, bunu yapma şuçular....avrupa ülkelerini gezerken gökdelenler harika yollar, bunlar yapılırken anıtlar kurulu veya formalite çevreci gruplar yoktur sanırım......bu işin siyaseti olmaz, başka ülklelerde 50 sene önce uygulanan teknoloji ve gelişimler henüz yeni başlarken bile bu engel koymalar niye.....siyaset dışı bir iş olmalı bu...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
Av.Ragıp Atay rumuzlu üyeden alıntı
Anadoluda, başörtüsüne bazı yerlerde yazma derler, bazı yerlerde çevre derler.
Erdoğan gerçekten çevrecinin daniskasıdır.
Tam olarak "cuk" diye oturmus bu benzetme, cook güldüm.. Tesekkürler Ragip Bey:)
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Ragıp Üstad;
Türbanla ilgili tartışmalarda ben genellikle "başötüsü" kavramını kullandığımda, türbana karşı olan bir çok arkadaş; türban ile geleneksel başörütüsünün, yazmanın, çevrenin vs.nin farklı şeyler olduğunu ve kendilerinin karşı olduğu şeyin "türban" olduğunu, anadoludaki geleneksel başörtülerine (yazmaya, çevreye) karşı olmadıklarını söylüyorlar ve arkasından da benim anneannem de, falanca yakınım da başörtülü ama sıkma başlı (türbanlı) değil diye de örenk veriyorlar.
Ama sizin "çevre" kavramı üzerinden yaptığınız kelime oyunundan aslında geleneksel başörtüsü olan "çevre"ye de karşı olduğunuz gibi bir izlenim edindim. Yanlış anladıysam özür dilerim, izah ederseniz sevinirim.
Selamlar, saygılar.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
MAVİDEN YEŞİLE DOĞRU TURKUAZ?
Konu çevre ve yeşilken bugün okuduğum M.Ali Birand köşe yazısından esinlenerek, yeşil zaten gitti, maviye de el attılar demek istiyorum.
Birand yazısında Ege'nin mavi koylarındaki BALIK ÇİFTLİKLERİNE değinmiş.
Bilinçsizce ve para kazanma hırsı ile açılan Ege KIYILARINDAKİ balık çiftlikleri, çevreyi, doğayı ve orada yaşayan diğer canlıları tam anlamıyla katlediyor.
Yabancı ülkelerde de balık çiftlikleri varmış. Ancak modern ülkeler bu çiftliklerin KIYI'da kurulmasına izin vermezmiş. Bu ülkelerde balık üretme çiftliklerine açık denizde izin verilirmiş.
Peki bizde neden kıyıda yapılırmış? Yemlemesi, kontrolü ve taşıması daha kolay olduğu ve dolayısıyla maliyeti düşük olduğu için...
Şimdi o güzelim Ege koylarını en iyi sektörümüz olan turizme kazandırmak yerine, villa mı kondursak yoksa balık çiftlikleri kurup, o güzelim maviyi YEŞİL dolarlara mı çevirsek?
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Ragıp Üstad;
Türbanla ilgili tartışmalarda ben genellikle "başötüsü" kavramını kullandığımda, türbana karşı olan bir çok arkadaş; türban ile geleneksel başörütüsünün, yazmanın, çevrenin vs.nin farklı şeyler olduğunu ve kendilerinin karşı olduğu şeyin "türban" olduğunu, anadoludaki geleneksel başörtülerine (yazmaya, çevreye) karşı olmadıklarını söylüyorlar ve arkasından da benim anneannem de, falanca yakınım da başörtülü ama sıkma başlı (türbanlı) değil diye de örenk veriyorlar.
Ama sizin "çevre" kavramı üzerinden yaptığınız kelime oyunundan aslında geleneksel başörtüsü olan "çevre"ye de karşı olduğunuz gibi bir izlenim edindim. Yanlış anladıysam özür dilerim, izah ederseniz sevinirim.
Selamlar, saygılar.
Sn Bilgili,
Ragip Bey'in cevre benzetmesinden ben türbani anladim, sanirim herkes de boyle anlamistir. Sanmiyorum ki bu forumda bir kisi dahi cikip Anadolu'daki basortusunu reddetsin, istemesin.
Ama tesbihte hata olmamali derseniz o konuda yorum yapamam.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Konuyla alakalı olmayabilir, fakat üstteki çevre, türban, örtü üçlemesini okuyunca aklıma Nef'i'nin bir şiiri geldi,
Tahir Efendi isiminde bir kadı, üstat Nef'i'ye kelp (köpek) demiş, bunu Nef’i duyunca aşağıdaki hicvi yazmış.
Tahir efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Malikî benim mezhebim zira
İtikadımca kelp tahirdir.
:)
Tahir: Temiz
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
"Anadolu'daki başörtü" üniversiteye, devlet kuruluşlarına, "kamusal alan"a girebilir mi?
Mesela üniversiteli kızlar, üniforma mecburiyeti olmayan bölümlerde folklor kıyafetleriyle okula devam edebilir mi?
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
"Anadolu'daki başörtü" üniversiteye, devlet kuruluşlarına, "kamusal alan"a girebilir mi?
Mesela üniversiteli kızlar, üniforma mecburiyeti olmayan bölümlerde folklor kıyafetleriyle okula devam edebilir mi?
Bence girmeliler ne var yani bunda? Folklor kıyafeti de ilginç olurdu, düşünsenize müsteşar Artvin kıyafetinde, yardımcısı Kırklareli, Erzurum ve Kafkas kıyafeti biraz tehlikeli çünkü bışak,kama, kılıç gibi kesici delici aletler var onlarda, Silifke ise kulak ütüler kaşık sesinden ama hoş olurdu yani. Rengarenk bir devlet dairesi.Folklor kıyafetlerinde kızların başında da mutlaka yöreye özgü bir örtü olur. Böylece türban tarışması da kökünden çözümlenmiş olur. Siz SAĞ biz selamet.:o:o:o
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Farklı üniversitelerin farklı etkinliklerinde bulundum. Türban yasağını savunan, öğrenci dışındaki ziyeretçilerinde uymasını takip eden üniversiteler de dahil olmak üzere hiçbirinde folklor kıyafeti giymiş öğrencilerin kıyafetine müdahale görmedim. Hatta etkinlik sonrası kıyafetleriyle kantinlerde oturduklarına da tanık oldum. İyi fikir. Madem herkes geleneksel örtünün sakıncası olmadığında aynı düşüncede foklor kıyafeti giyilsin. MHP'nin çenealtı formülünü, babaanne işi diye beğenmeyen türbanlı kızlarımız köylü işi diye giyerler mi bilmem.
Bu arada şunu da hatırlatmak lazım. Bilmem fark ettiniz mi ama halk oyunları kadın kostümlerinde çoğu yörede örtünün altından saç görünür. Gösterilerde kızlarımızın saçları genelde kısa olduğu için takma saç örgüleri ile bu eksiklik tamamlanır. Bazı yörelerde bu saçlar (belikler) gelenekseldir. Yani özünde de takma saç gerçek saçla birlikte kullanılır. Ailenin kadınları nesiller boyu bu saçları biriktirmiştir.
Acaba uzun ve gür saçları olduğu hissi vermek için türbanın altına acayip araçlar koyan kızlarımız, foklor kıyafeti giyerlerse, sırtlarına örtünün altından, bu örgüleri de salarlar mı?
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Sevgili abbas
mizah izah edilmez ki. Herkes nasıl anlıyorsa öyledir. Çevere benzetmesinin türbanla ilişkilendirilmesi amaç olsaydı, türban forumuna yazardım.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Acaba uzun ve gür saçları olduğu hissi vermek için türbanın altına acayip araçlar koyan kızlarımız, foklor kıyafeti giyerlerse, sırtlarına örtünün altından, bu örgüleri de salarlar mı?
Sevgili Gecem, soru mu şimdi bu?
Çenenin bile ziynet olup olmadığını yıllardır tartışan bir cemiyetten beliklerini aşağıya kadar sallandırmalarını nasıl beklersiniz?
Ayet "ziynetlerinizi örtün" diye emrettiğinden bu ziynet meselesi çok tartışılmaktadır İslam camiasında.
Bazıları kadınların el, yüz ve ayakları hariç diğer yerleri ziynettir der, bazıları gözler hariç tüm yüzü ziynet kavramı içine sokar. Yüzde sadece çeneyi ziynet sayan akım(!)lar da var.
Afganistan'ın burkasına bakılırsa orada ziynet gözler de dahil tüm vücut olmalı. Eli pazarda para uzatırken göründü diye kadını pazarcıların dövdüğüne ilişkin bir haber okumuştum geçen yıllarda...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Acaba uzun ve gür saçları olduğu hissi vermek için türbanın altına acayip araçlar koyan kızlarımız, foklor kıyafeti giyerlerse, sırtlarına örtünün altından, bu örgüleri de salarlar mı?
Yani olay bir tutam saçın görünüp görünmemesinde mi düğümleniyor?
Ben bu soruyu "geleneksel başörtüsü" ile "türban" arasında yasak açısından bir fark olup olmadığını anlamak için sormuştum.
Bir tutam saç göründüğünde kıyafet kamusal alana uygun hale geliyor, aynı kıyafet ile saçın teli bile görünmezse kamusal alana uygun olamıyor. (mu?)
Türban yasağından yana olan kişiler bu konuda kesin ve net açıklamalar yapsa iyi olacak.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Yani olay bir tutam saçın görünüp görünmemesinde mi düğümleniyor?
Ben bu soruyu "geleneksel başörtüsü" ile "türban" arasında yasak açısından bir fark olup olmadığını anlamak için sormuştum.
Bir tutam saç göründüğünde kıyafet kamusal alana uygun hale geliyor, aynı kıyafet ile saçın teli bile görünmezse kamusal alana uygun olamıyor. (mu?)
Türban yasağından yana olan kişiler bu konuda kesin ve net açıklamalar yapsa iyi olacak.
başörtüsü sanırım 'baş'ı örtüyor,,, (toza, rüzgara vs karşı..)
diğeri saçı örtüyor..., 'potansiyel' saç fetişistlerine karşı...
BU KONU İLE İLGİLİ HAYLİ KESİN VE NET AÇIKLAMA;
İZLEYİNİZ..,
Çevre taraftarı bir çift
http://img205.imageshack.us/img205/7192/edirnedch8.jpg
Türban taraftarı bir çift...
http://www.nancarrow-webdesk.com/war...mg.31751_t.jpg
Sonuç;
Çevreye zarar veren de,
çevreyi koruyan ve geliştiren de insandır.
ve;
Çevreyi korumanın yolu; sevgi, bilgi ve uygulamadan geçer...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Yani olay bir tutam saçın görünüp görünmemesinde mi düğümleniyor?
Ben bu soruyu "geleneksel başörtüsü" ile "türban" arasında yasak açısından bir fark olup olmadığını anlamak için sormuştum.
Bir tutam saç göründüğünde kıyafet kamusal alana uygun hale geliyor, aynı kıyafet ile saçın teli bile görünmezse kamusal alana uygun olamıyor. (mu?)
Türban yasağından yana olan kişiler bu konuda kesin ve net açıklamalar yapsa iyi olacak.
Hayır Sayın Sdt,
Sorun bir tutam saçta düğümlenmiyor. Sorun laiklik ilkesinde düğümleniyor. Bunun tartışması o kadar çok yapıldı ki tekrar etmeyi gereksiz buluyorum. Kaldıki mahkeme kararlarıyla sabit bir durum.
Ve yine hayır bir tutam saçınızı açar kalanını kaparsanız yine üniversiteye giremezsiniz. Olay saçınızın rengini gösterme değil sizinde çok iyi bildiğiniz gibi.
Bu arada insanları türban yasağından yana yada karşı şeklinde sınıflamanızıda kınıyorum. Şahsen ben Türban yasağının yanında, karşısında, sağında ve solunda değilim. Yanında olduğum bir tek şey var demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetidir.
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı http://images.hukuki.net/images/buttons/viewpost.gif
Acaba uzun ve gür saçları olduğu hissi vermek için türbanın altına acayip araçlar koyan kızlarımız, foklor kıyafeti giyerlerse, sırtlarına örtünün altından, bu örgüleri de salarlar mı?
Sorusunu şakayla karışık başörtüsüyle türbanı aynı kefede tartma çabasında olanlara geleneksel giyim tarzımızı hatırlatmak için sormuştum. Gösterilerde izlediğimiz, anneannelerimizin sandıklarından çıkan o giysiler, düne kadar günlük yaşamda kullanılıyordu. Bu gün dahi dışa nispeten kapalı köylerde özellikle düğün ve bayram törenlerinde gösterilerde giyilen giysilerin tıpa tıp aynılarını giymiş genç yaşlı kadın ve erkeklerimizi görmek mümkündür.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Marmaris ve Bodrumda geçen sene yakılan yerlerin yerine aynen orman yapılacağınıda bu zat söylemişti yapıla yapıla MNG holdinge otel yapıldı. Aslında böylece yangını çıkaran ve ortaklarının teşhiride oldu ama uyumaya devam ediyoruz. İyi uykular tatlı rüyalar savcılar.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay, AKP döneminde çıkarılıp Anayasa Mahkemesi’ne götürülen çevre düzenlemelerini sıralayarak, "Başbakan, Türkiye’deki bir numaralı çevre sabıkalısıdır. O yüzden Başbakan’a, Pinokyo örneğini hatırlatmakta fayda var" dedi. Okay, Başbakan’ın "Çevrecinin daniskasıyım" sözlerine dün yazılı bir açıklamayla tepki göstererek, şunları söyledi: "Sayın Başbakan’ın yavuz hırsız ev sahibini kovarmış atasözümüzü hatırlatan sözlerini duyunca ’Pes artık’ dedik. Herhalde biraz olsun AKP’nin uygulamalarını izleyenler Başbakan’ın bu üslubunu ancak tebessümle karşılamışlardır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ’Daniskasını yapmak’ deyiminin ’Bir işi her yolu deneyerek gerçekleştirmek’ anlamına geldiği belirtilmekte. Bu açıdan bakarsak Başbakan’ın gerçekten deneyerek çevreyi katletmeyi başardığını söyleyebiliriz. Çevrenin katledilmesinin örneklerini ortaya koyan yasaların hepsini CHP, Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır."
Mahkemelik davalar
Okay, yüksek mahkemeye götürdükleri yasaları şöyle sıraladı:
2-B uygulaması ile orman arazilerinin talan edilmesi.
Mahkemenin iptal ettiği kızıl ağaçları orman vasfından çıkaran yasa.
Türk Ceza Kanunu’nun "Çevrenin kasten kirletilmesi" başlıklı 181. maddesi ile "Çevrenin taksirle kirletilmesi" başlıklı 182. maddesinin yürürlüğe girmesini 2 yıl erteleyen düzenleme.
Turizmi Teşvik Kanunu’nda tüm orman arazilerinin "turizmi teşvik" söylemi ile talan edilmesinin önünü açan değişiklik.
’Cargill Yasası’ olarak bilinen Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile metrekaresi 5 YTL karşılığında tarım arazilerini işgal edenleri affeden ve tarım arazilerini yapılaşmaya açan yasa.
Maden Kanunu’nda yapılan değişiklikle tüm ormanlar, milli parklar, tabiat parkları, su havzaları, kıyı alanlarının madencilik faaliyetine açılması.
Petrol, jeotermal kaynaklar ve maden arama faaliyetlerinin çevresel etki değerlendirme (ÇED) kapsamı dışına çıkarılması.
Çevre Kanunu’nda yapılan değişiklikle madencilik faaliyetlerinde ÇED aranmaması.
Basından
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Gözünüz aydın. Yanan ormanların yerine yapılan otelin adı ORMAN oluyormuş.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
29.08.2008/HÜRRİYET
Meltem ÖZGENÇ ANKARA
Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, 22 Temmuz’da Rize’nin Güneysu İlçesi’nde çevrecileri eleştirirken söylediği, "Ben çevrecinin daniskasıyım" cümlesinin Türkçe açısından yanlış bir kullanım olduğunu belirtti.
Özel, "daniska" sözcüğünün tek başına "en iyi örnek" anlamına geldiğini, ancak Türkçe’de olumsuz bir söz söylemek için kullanıldığını ifade etti. Özel "Daniska sözünü kişi kendisi için kullanmaz. Bu söz Türkçe’de olumsuz kelimelerle birlikte kullanılır. Kimse kendisine ’Ben en akıllıyım, en güzelim’ demez, derse bir sıkıntı vardır. Başbakan bu söz yerine ’Ben de iyi bir çevreciyim’, ’Ben de çevreye çok özenliyim’ cümlesi kurabilirdi. Başbakanın bu tavrını anlamıyorum. Bu özgüven değil, tuhaf bir davranış" dedi.
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
cognis rumuzlu üyeden alıntı
BU KONU İLE İLGİLİ HAYLİ KESİN VE NET AÇIKLAMA;
İZLEYİNİZ
..
Umarım link düzelmiştir,,, uyarı için teşekkürler gecem1970
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/2b.jpg Maazallah çevreci...
BEN biliyorum; Başbakan "Ben çevrecinin daniskasıyım" dediğinde, o çevreciliği bir uğraş alanı ya da meslek sanıyordu.
Boyacı, marangoz, karpuzcu gibi...
Ve çevrecilere destek vermeye karar verdi.
Bunu nereden anlıyoruz?... Hemen ertesi gün polisin Karadeniz’de çevrecileri evire çevire dövmesinden...
Karadeniz’in yeryüzünde asla eşi olmayan doğası için eylem yapan çevreciler dövüldüğünde ve özellikle bir çevreci kardeşimiz başı yerde, ayakları havada güvenlik güçlerimiz tarafından götürüldüğünde, muhterem karım televizyona bakıp sormuştu:
"Niye bunu yapıyorlar?.."
Yanıtlamıştım:
"Başbakan çevreci oldu..."
*
Çevrecilik, bir meslek ya da uğraş alanı değildir...
Çevrecilik kimliktir:
"İnsan" gibi...
"Adam" gibi...
Çevreciler; bir güzel doğa parçasını, asla ve asla parayla pulla değiştirmezler.
Ne 2-B ormanlarını satmaya kalkarlar, ne "Turizmi Teşvik Yasası" adı altında, koyları beton yığınına çevirsinler diye holdinglere satarlar...
Çevrecilik duygudur...
Yani "vicdan" gibi...
Çevreciler yeri, vasfı, kalitesi, getirisi ne olursa olsun bir ağacın yeşil dalı için canlarını verebilirler.
"O kızılağaç ormanıdır" diye bir yasayla kızılağaç ormanlarını orman vasfından çıkartıp peşkeş çekmezler.
Çevreci; bir çevre parçası kirletildiğinde ya da yok edildiğinde öyle bakıp seyirci kalmazlar, kalamazlar...
TBMM’de TCK değiştirilirken, "Çevreyi kasten kirletenlerin suç işleme tarihi iki sene sonra başlasın" diyerek, kendi iktidarlarının suçlularına biraz daha suç işleme vakti-zamanı yaratmazlar...
Çevreciler; Bursa Ovası gibi gözbebeğimizi rezil etmiş ABD şirketine, doğayı bir özel yasayla peşkeş çekmezler...
Çevrecilik...
Yani "dürüstlük" gibi...
*
Yok eğer Başbakan, "Çevrecinin daniskası benim" diyorsa...
Maazallah...
Ben bunu çevreciler dayak yediğinde anlamıştım.
31 Ağustos 2008
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Yukarıda sayın commodore1tr da, (yaptığı alıntılarla) sayın cognis'de Başbakan'ın aynı sözünü eleştirmiş.
Sayın cognis'in eleştirilerine ve üslubuna katılıyorum. Sayın commodore1tr ise hızını alamamış, rahatsız edici bir üsluba kaymış.
Çevre=yeşil derken yeşil=din konusuna kaymış. Kutlu doğum haftasından duyduğu rahatsızlığı ifade etmiş. Bu ifade ediş tarzı da halkın büyük bir kısmını rencide edici şekilde olmuş.
Bunu daha önceden duymamış olmanız tuhaf:
(Kutlu doğum haftası peygamber efendimizin miladi doğum gününü (12 rebiüevvel = 20 nisan 571) içine alan haftadır. Bu da çoğu kez 23 nisanı içine alıyor.
http://www.diyanet.gov.tr/turkish/we...?sayfa=7&yid=1
Başbakanın sözleri ve icraatleri eleştirilebilir, sayın cognis'in yaptığı gibi olursa bu eleştiriler taraftar da bulur, AK Parti'nin oylarına azalma olarak yansır.
commodore1tr'ın üslubunu kullanan muhalefet olduğu sürece de AK Parti'nin oyları artar. Gelecek seçimlerde Deniz Baykal ile birlikte sayın commodore1tr da Tayyip Erdoğan'dan bir teşekkür almak istiyor galiba. :o
RTE teşekkürünü kendisine saklasın. Halka yalakalık yapmaktansa gerçekleri söylemek evladır. Ama sizin gibi okumuş birisi bile anlamadığına göre beyhude çaba mı desek ne dersiniz ?
RTE nin çevreciliğide dinciliği gibidir. Ormanları yakıp MNG ye vermeside ispatıdır. Bakın Pepe ben varken beykozda olmaz dedi nerede Pepe ?
Çok detaylı yazmama rağmen anlaşılmıyor demekki bende sorun var. Derdim Kutlu doğum haftasıyla filan değil... Derdim sahtekarlıkla sahtekarlıkları kabul etmekte ben sizin kadar geniş karınlı değilim demek ki...
İnsanlar her konuda dürüst olmak zorundadır. Bir o yana bir bu yana yatarsa insanlar sistem yalaka olur. Ve nedense islam konusunda ki yalakalık hep bizden çıkmakta dini kendimize benzetmekteyiz. Bana verdiğiniz diyanetin linkini çok ama çok dikkatli okuyunuz ve ona göre tam değerlendirme yapınız. '
İslami tüm değerler hicri takvime göre gider çünkü dini takvimimiz kamer yılına göre düzenlenmiştir. Tüm bir milyarı aşkın müslüman aleminde bu böyle gider. Bizde de böyle gitmektedir. PEYGAMBERİN DOĞUMU MEVLÜD KANDİLİ OLARAK KUTLANIR. 20 NİSAN DA KUTLARSANIZ MEVLÜD KANDİLİ NE OLACAK? BU İKİ YÜZLÜLÜK YALAKALIK DEĞİL MİDİR ? KAMERİ TAKVİMİ NASIL MİLADİ TAKVİME SABİTLERSİNİZ? bU AYIP DEĞİL Mİ KEPAZELİK DEĞİL Mİ? OLAYA PEYGAMBERİN DOĞUM GÜNÜ OLARAK BAKMAYINIZ HER KONUDA BAKINIZ KEPAZELİĞİ GÖRÜRSÜNÜZ.
Yazmıştım daha önce miladi takvimin hicri takvime özelliğinden dolayı bazı seneler miladi yıla göre iki kere mevlüd kandili hatta iki kere ramazan yada kurban gelebiliyor. Bu normaldir kimse bir şey diyemez. Ama bir tekini sabitlerseniz diğerlerinide olduğu gibi devam ederseniz bu olmaz. Kutlu doğum haftası kutlanacaksa her sene diyanet miladi takvime göre mevlüd kandilini içine alacak şekilde düzenler. Tüm İSLAM DÜNYASI ile ters düşecek bir dangalaklığın anlamı nedir ? Mevlüd kandilini içine alacak kutlu doğum haftasına kimse bir şey demez neden desin ? Amma mevlüd kandilini kutlayıp üç ay sonra kutlu doğum haftasını kutlamak dine de ayıp insanlarada ayıp buna dinle oynama denir ve dinciliğin daniskasıdır.
Bakın bir örnek vereyim. Bugün birazdan başlayacak olan Kutsal Ramazan ayı başka bir deyişle 11 ayın sultanı olan oruç ayı Hicretin 2. yılından itibaren kutlanmaktadır. Hicret 622 yılında olduğuna göre iki sene sonrası 624 olur 624 te ramazanın başlangıcı Miladi olarak 29 Mayıs a denk gelir yani oruç ayı Hazirandır o tarihte zaten Ramazan'ın kökü ramaza çok sıcaktan gelir ki buda haziran da ki Arabistan sıcağıdır.... Peki islam Peygamberinin doğumunu sabitleyip miladiye döndürdüğümüze göre Ramazan ayınıda sabitlememiz gerekmez mi? Neden her sene 29 mayıs ta başlamayız oruç tutmaya bakın 1 Eylül ilk oruç günü!!
Peki bu saçmalığı tüm islam alemine anlatacak babayiğit bir diyanet var mı? Yok . Rezil oluruz siz ne biçim islamsınız diye topa tutarlar .Haklıda olurlar. Zaten farkındaysanız Mevlüd kandilini sabitleyemiyor taa 571 yılının miladi karşılığını bir bizdeki miladi yıla göre ve sadece TÜRKİYE DE sabitliyor. Bunun dinle ilgisi var mı? Yoksa ciddi bir dini sömürü mü? Allah için bir defada gerçekten vicdanınıza ve bilginize göre yanıt veriniz.... Dinle oynayan sahtekarlardan bıktım ben....
İşte bu olayda çevreciliğin daniskasında ki gibi bir daniska... yazık yazık yazık...
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
sayın commodore1tr , 31.08.08 tarihli yazınıza katılmakla birlikte , Mevlüt KANDİLİ ile KUTLU DOĞUM HAFTASI arasında deyim yerinde ise bir mukayese yaptığınızı ( tarihleri bakımından) okudum. hicri takvimin özelliğinden ötürü günler 11 gün geri gidiyor , miladi takvime göre.. zaten siz de belirtmişsiniz bu farkı doğal olarak.. sizin eleştiri noktanıza , kendimce şöyle bir yanıt vermek istiyorum :
Bu organizasyon , uluslararası bir organizasyon olması bakımından , dünyanın dört bir tarafından katılımlar olmakta.. mevlit kandilini kutlamak dini bir görev olmamakla birlikte , hatırlatıcı bir unsur olması bakımından ve daha ziyade hürmeten kutlanması ve gününde kutlanması en doğru olanıdır.
fakat bahsi geçen kutlu doğum organizasyonu , sadece ve ismi bir benzerlik ve o mübarek güne atıfla tertib edilmiş , katılımın en yüksek düzeyde olması da hedeflenmiş olmalıdır... bence bu haftanın ülkemizde düzenlenmesi ve katılım oranının da en yüksek düzeyde olması , prestijimizi yükseltmek gayesi ile olmalıdır. .. işe bir de uluslararası ve belki de islam dünyası üzerindeki iddialarımızı kaybetmeme noktasından bakabiliriz , diye düşünüyorum...saygılar
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
erenalp rumuzlu üyeden alıntı
sayın commodore1tr , 31.08.08 tarihli yazınıza katılmakla birlikte , Mevlüt KANDİLİ ile KUTLU DOĞUM HAFTASI arasında deyim yerinde ise bir mukayese yaptığınızı ( tarihleri bakımından) okudum. hicri takvimin özelliğinden ötürü günler 11 gün geri gidiyor , miladi takvime göre.. zaten siz de belirtmişsiniz bu farkı doğal olarak.. sizin eleştiri noktanıza , kendimce şöyle bir yanıt vermek istiyorum :
Bu organizasyon , uluslararası bir organizasyon olması bakımından , dünyanın dört bir tarafından katılımlar olmakta.. mevlit kandilini kutlamak dini bir görev olmamakla birlikte , hatırlatıcı bir unsur olması bakımından ve daha ziyade hürmeten kutlanması ve gününde kutlanması en doğru olanıdır.
fakat bahsi geçen kutlu doğum organizasyonu , sadece ve ismi bir benzerlik ve o mübarek güne atıfla tertib edilmiş , katılımın en yüksek düzeyde olması da hedeflenmiş olmalıdır... bence bu haftanın ülkemizde düzenlenmesi ve katılım oranının da en yüksek düzeyde olması , prestijimizi yükseltmek gayesi ile olmalıdır. .. işe bir de uluslararası ve belki de islam dünyası üzerindeki iddialarımızı kaybetmeme noktasından bakabiliriz , diye düşünüyorum...saygılar
Hoppala Hasan Dayı...
İkiside aynı olay olduğunu nasıl açıklayabilirim ki başka acaba !!! Sadece isim ve benzerlik olarak ne kutluyoruz ? Yoksa Fethullah gülen in doğumunu mu? Ne de olsa onun doğum haftasıda tam o tarihe denk geliyor. Hemde kullandığımız takvime göre... Sanıyorum bu sizlerin düşüncenizin samimi bir ikrarı olarak algılanmalı. Ne güzel ikrar ettiniz teşekkür ederim.
Bir kerede ikrarı tam olarak alalım
Alıntı:
fakat bahsi geçen kutlu doğum organizasyonu , sadece ve ismi bir benzerlik ve o mübarek güne atıfla tertib edilmiş
Ama aslında o değil !!! denecekte diyememiş.. E feto 27 nisan doğumlu onun kutlamaları yapılmalı amma bir kılıf lazım değil mi? Alın size biraz destek vereyim ayıp olmasın ... Hep bir tarafta durmak olmaz.
Çin (12 Hayvanlı) · ISO · Astronomi · Hicri · Hicri Şemsi (Rumi · Celali) Jülyen · Gregoryen,Ermeni · Bahá'í · Bengali · Berber · Budist · Coptic · Ethiopian · Cermenik · Yahudi · Hindu · Hint · İran · Irish · Japon · Javan · Juche · Kore · Malayalam · Maya · Minguo · Nanakshahi · Nepali · Nepal Sambat · Tamil · Thai (Ay – Güneş) · Tibet · Vietnam· Yoruba · Zoroastrian bunlar çağlar boynca kullanılmış hala kullanılan takvimlerden bir kaçı. Kimi 120 gün çekiyor kimi 245 değişik değişik. Hatta almadığım bir sürü takvim daha var.
Şimdi iyi bir ekip çalışması ile bu takvimleri düzenler ve günlerini günümüz takvimine uyarlarsak 365 günün tamamı kutlu doğum olabilir !!! Ne olacak ki bir gün ''coptic'' takvimine göre kutlarız bir hicri bir rumi bir miladi bir ''bengali'' bir ''yoruba'' yeterki sen kutlamak iste... Bülent ablan kurban olsun sana.... O da gelir okur durur...
Aklın yolu birdir ama akıl şaşarsa işte böyle yorumlar çıkabiliyor... Bir dizide duymuştum tesadüf adını bilmiyorum fantastik bir dizi gibi periler mi ne var orada bir kadın diyordu bende diyorum onu...
Allahım keçilerime mukayyet ol.....
-
Re: Çevrecinin Daniskası 60. Hükümetin Başı
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Ama aslında o değil !!! denecekte diyememiş.. E feto 27 nisan doğumlu onun kutlamaları yapılmalı amma bir kılıf lazım değil mi?
Bu şimdiye kadar duyduğum en süper komplo teorisi :o
Fethullah Gülen'in doğum gününü kendisinin veya sevenlerinin kutladığına dair herhangi bir şey duymadım.
Kutlu doğum haftası 1989'dan beri kutlanıyor.
Uçuk kaçık bir düşünce ama, sizden Fethullah Gülen'in doğum gününü öğrenince benim aklıma da şöyle bir ihtimal geldi:
"27 nisan e-muhtırası Fethullah Gülen'e karşı doğum gününde verildi."