-
AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
AKP nin dezenformasyon görevlisi Cengiz Çandar, bugünkü köşe yazısında, Türkiye Liberallerinin ''Baş Kanaat Önderi'' olduğunu varsayarak, liberal yazar çizer ve akademisyen takımının panik durumundan çıkıp yeniden koro halinde eski etkin dezenformasyon görevlerine dönmeleri çağrısında bulunuyor...
Başbakan'ın İspanya'da boş bulunarak, türban konusunda '' arzulanmayan bir sonuca'' neden olan konuşmayı ağzından kaçırdığını söyleyen Çandar;
''Faşizan Ulusalcılar'' diye nitelendirdiği türban karşıtı yazarların ve akademisyenlerin...AKP ve türban destekçisi liberallere; ''AKP nin tuttuğu gerici yolu anladınız mı nihayet?..'' anlamına gelecek sataşmalarda bulunup,onları paralize ettiklerini ima ediyor...
Anayasa değişikliğinin,Anayasa Mahkemesine gideceğini ve oradaki yüksek yargıçların ''İdeolojik kompozisyonu'' nedeniyle türbancılar aleyhine karar vereceğini hiç sıkılmadan ve yargının bağımsızlığına dil uzatarak ifade eden Çandar;
AKP destekçisi liberal çevrelere şöyle çağrıda bulunuyor;
''Ey liberal kalem oynatıcıları!..Ekmeğini yemekte olduğumuz AKP zor durumda...Liberaller olarak böyle anlarda misyonumuz: Ulusalcıların karşısına geçerek, muhafazakarlardan yana olmaktır...Ulusalcıların moral ve karizma çizen davranışlarından demoralize olmayalım...Görev başına...''
Sayın Cengiz Çandar!..Liberallerin AKP ye destek pilinin artık bittiğini ve bu yüzden, sanki Elm sokağından geçercesine endişe şarkıları söylediğini niye itiraf etmiyorsun ki?.....
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Sayın Davasever Başbakan
Perihan Mağden
21/02/2008 (11813 kişi okudu)
Salı günü öğrendiğim kadarıyla CHP Genel Sekreteri Önder Sav'a 30.000 YTL'lik, bana ise (geçen perşembe çıkan 'Başbakan peki işini seviyor mu?' yazım nedeniyle) 10.000 YTL'lik tazminat davası açmışsınız.
Birkaç gün önce, kapağına koyduğu eleştirel (size göre hakaretâmiz olsa gerek) fotomontajlanmış suretiniz nedeniyle Leman Dergisi'ne açtığınız 20.000 YTL'lik davayı da 'hesaba' katarsak, önümüzdeki günlerde mahkemelerimizi dava açma iptilanızla meşgul etmeye devam edeceksiniz. Tebrik ederim!
Asla benim yazılarımı takip ettiğinizi, hatta açık söyleyeyim, bir kez dahi okumuş olduğunuzu tahmin etmiyordum. Perşembe günkü yazımı tantanaşmanlarınız önünüze koymuş olsa gerek.
İş bu yazım nazarı dikkatinizi celp edebilecek mi, hatta müptelalığınızı göz önüne alırsak, yeni bir tazminat davasına vesile olabilecek mi (yazının henüz başında olduğum için de), bilemiyorum.
Ama 'İyilik yap, denize at. Habil anlamazsa Kâbil anlar' lafını, işimde nerdeyse mottom yapmış biri olarak, bu satırları Kâbil'e (hiç değilse) yazmaktan imtina edemiyorum.
Yıllar yıllar önce okuduğunuz 1 ŞİİR YÜZÜNDEN hapis cezanız kesinleştiğinde, yazı günüm olmadığı halde, Adalet mercilerimize yönelik zehir zemberek bir yazı kaleme alarak, panterler gibi sizi savunmuştum. Radikal'de.
Bir kişinin (bırakınız: siyasetçinin) bana tahammülfersa gelen vurgularla da olsa, şiir okudu diye, hapse gönderilmesi, geçiniz fikir hürriyetini/ifade özgürlüğünü, demokratik bir ülkenin DE'siyle DAHİ bağdaşmıyordu. (Biz zira hep DE'sinde kaldık demokrasinin.)
Sizi, daha sonra kurduğunuz partinizi, yıllarca ve yıllarca çeşitli has nedenler, inançlarla cansiperane savundum. Bütün bunları bir AHDE VEFA çağrısı olarak yazmıyorum. Vefayı; ancak eşitlerimden, sevdiklerimden ve fikirdaşlarımdan beklerim. Zira.
Bütün bunları kat ettiğimiz, ya da sizin ısrarla kat edemediğiniz yolların altını çizebilmek adına, yazıyorum.
Zira, sanki okuduğu şiir yüzünden (yani âlenen bir düşünce 'suçu' yüzünden) dört ay hapis yatan siz değildiniz! Değilsiniz! Düşünce 'suç' değildir, hiçbir zaman olamaz da.
Ama siz düşüncenin suç olmaktan çıkarılması için; 301'inden 318'ine, 277'den 288'e kadar hiçbir maddenin, bırakın kaldırılmasını, değişmesi için bile mücadele vermediniz.
Bırakın mücadele vermeyi, partidaşlarınızla bir zahmet parmak dahi kaldırmadınız.
Son zamanlarda gizli (ya da apaçık) ortağınız yapıp, ani ve natürel gelişmelerle bir numaralı rakibiniz 'konumuna' asansörlediğiniz MHP'nin tabanına dahi illa billa şirin görünebilmek kaygıları adına ve daha pek çok çıkar, hesap, kitap yüzünden sizin çoğunluk olduğunuz bir Meclis'te, engebesiz arazi olmayı, becerebildiniz.
Belki de ve muhtemelen, TERCİHİNİZ bu yöndeydi. Baksanıza, bizzat siz, hapiste yatarak ne biçim konumlara yükselmiş, art arda kaç seçimden zafer kare küple çıkmış, Mazlum'dan Zalim'e nasıl şiddetli ve süratli bir geçiş becermiştiniz. Bu ne şiddet, ne sürat! ti.
Bizler, düşünce özgürlüğünü alabildiğine kısıtlayan, kısan hatta kapatan maddelerden yargılananlar da, NE VAR YANİ, hapse düşüp yatabilirdik. Sizin kadar ultra fayda sağlayamasak da, hedef haline getirilip de Dink gibi öldürülme talihsizliğine maruz kalmaz isek; e, bizler de böyle mazlumlaşabilirdik.
Sizin ve partinizin Mazlum'dan Zalim'e, Yoksun'dan İhale Arsızı'na geçişini izleye izleye, belki bizler de (kutsal kitapsız ve fakat haddinden fazla normal kitaplı) zibidiler/enteller danteller vs. vs. olarak gerekli materyalist 'dersleri' çıkartarak, işimize (ve yalnızca 'işimize') bakabilirdik.
Belki düşünmeyi SUÇ olmaktan çıkartacak hiçbir madde konusunda (Avrupa Birliği'nin DE ter ter tepinmesine rağmen) hiçbir şey yapmayarak, bize böyle bir 'Nasıl Oportünist Olunur/Kasalar Nasıl Dolunur' dersi vermeyi ümid etmiştiniz. İyi niyetli bir Yol Gösteren'diniz.
Zannetmiyorum: Siz zira, ziyadesiyle/hatırısayılır'ın ötesinde/nerdeyse klinik ölçülerde benmerkezci bir şahsiyetsiniz.
Size su içseniz yarar. Ne içseniz yarar, yarıyor. Rastlantı
ve gereklilik bunu getirdi; Bu Naçar Topraklar'da konjonktür feci şekilde sizden yana diye egonuz genişledikçe ilerledi, emperyalist bir ego'ya dönüştü. Korkarım, kişiliğinizin bütün topraklarını işgal etti.
Kendinizi: Kitabi 1 Şahsiyet, yani sizin yegâne kitabınız Kuran'dan bir kahraman kadar mühim ve kutsal ve dokunulmaz görme temayülünüzün zirve yaptığına dair, tahminlerim var.
Ben Psikoloji mezunuyum.
Ama diyelim Karşılaştırmalı Edebiyat diye bir bölüm var. Karşılaştırmalı Psikoloji diye bir bölüm yok ve fakat neden olmasın? Diyelim ben Karşılaştırmalı Psikoloji tutkunuyum.
Hakikaten her zaman, her şeyi karşılaştırırım. Diyelim, bana açtığınız BU manevi tazminat davası beni şöyle bir karşılaştırma yapmaya sevk etti.
Görevlendirin elemanlarınızı, arşivlerde baktırın. Bu satırların yazarı Denktaş üstüne, Baykal üstüne, Ecevit üstüne, Demirel üstüne, Mesut Yılmaz üstüne, Bahçeli üstüne inanılmaz ağır laflar yazdı. Bana kalırsa ağır ve yoğun eleştiri, size kalırsa (izafidir böyle kavramlar zira) hakaretin daniskası sayılacak NİCE NİCE NİCE (3 kere) laflar etti.
Bu politikacıların HİÇBİRİ ama hiçbiri beni mahkemeye vermedi. İsmail Türüt verdi, 'Ozan' Arif verdi, Genelkurmay verdi, Başsavcılık verdi,
Alıngan Hemşireler verdi; ama HİÇBİR Türk Siyasetçisi, bu (anlaşılan) Sakıncalı Yazar'ı mahkemeye vermedi.
Burdan NE netice mi çıkartıyorum?
Tüm o siyasetçilerde demokrasi nosyonunun; fikir hürriyeti, düşünce özgürlüğü kavramlarının çok daha gelişmiş olduğu, Hakiki Demokrasi'ye bir gün geçecek isek, bunun pek mühim olduğu sonucunu çıkartıyorum.
Bunun (mahkemeleme düşkünlüğünüzün yani) ister 'sembolik', ister 'âleni' müthiş bir ehemmiyeti olduğu, kanaatini taşıyorum.
Bir de jest olarak: düşük bir ihtimal ama, tazminat davanızı kazanırsanız, meblağı size bizzat kendi cebimden ödemeye karar vermiş bulunuyorum. İstisnai bir şekilde ben ödeyeceğim, patronum değil; Kİ siz kazandığınız (kazanabilirseniz) tazminatın kuruş kuruş benim cebimden çıktığını düşünerek çok daha fazla keyiflenin. Ziyadesiyle zaferlenin.
Ayrıca bizzat benim cebimden çıkan bu para, (gizli ajandam da bu işte) sizin her ay bastırıp bastırıp bir türlü dağıtamadığınız 'Hakiki Özzzz Demokrat' adlı feci boşhayali derginize, KAPAK OLUR.
Fena mı olmuş olur?
Saygın Başbakan?
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
21 Şubat 2008 http://www.hurriyet.com.tr/images/siyah_ok.jpg Cüneyt ÜLSEVER
culsever@hurriyet.com.tr
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/3b.jpg
AKP ve liberaller
ORTAYA bir söylenti atıldı, epey de popüler oldu. Söylenti, "liberallerin AKP’den desteğini kestiğini" iddia ediyor. Bence bu söylenti, tüm söylentiler gibi kaba bir genelleme yapıyor ki, dikkati çeksin.
Dikkati çekme konusunda da oldukça başarılı. Son dönemde gerek içeriden, gerekse yurtdışından en fazla aldığım soru bu:
"Liberaller, AKP’den koptular mı?"
Şahsım adıma söyleyeyim, ben liberaller ile AKP’nin yollarının ayrıldığını 2005’in başlarında ilan etmiştim. 2002 öncesi AKP liderleri, 28 Şubat’tan büyük dersler aldıklarını söyleyerek Milli Görüş gömleğini çıkardıklarını iddia etmişlerdi. Seçimleri kazandıktan sonra da AB üyeliği için ciddi mücadele vermeye başlamışlardı.
Ancak, AB’den müzakere tarihi aldıktan sonra AKP hem içeride, hem dışarıda siyasal meşruiyet kazandığına inandı ve iç müşteriye döndü. Kısa sürede de ortaya çıktı ki gömleği çıkardığını kim iddia ederse etsin, tabana Milli Görüş egemendir ve taşra teşkilatları ile belediyeleri Milli Görüş idare etmektedir.
O zaman açıkça anlaşıldı ki, AKP, kısa sürede gösterdiği başarıyı "yoktan var olarak" değil, Türkiye’nin en güçlü taban örgütü Milli Görüş’e dayanarak sağlamıştır.
* * *
Kök, toprağın altına gizlenir. Milli Görüş de 28 Şubat’ta "durumdan vazife çıkarmış" ve belirli bir süre başını topraktan çıkarmamaya karar vermişti.
Ama Milli Görüş bunca yıl yatırım yaptığı, bunca yıl kahrını çektiği iktidarı da paylaşmak istiyordu. Talebi de; kendi tabanına sosyal/ortak alanda daha fazla "özgürlük" sağlayacak muhafazakárlaştırma projesini adım adım hayata geçirmekti.
Ancak, "özgürlük" kelimesi üzerinde durmak lazım. Hayatiyetini İslam dini ile bulan ve katı bir ideoloji takip eden Milli Görüş’te "başkaları için doğrunun ne olduğunu" bilme iddiasıyla kendi görüşünü başkalarına dayatma arzusu da vardır. O halde "sosyal alanda özgürlük anlayışı"ndan kasıt, sadece kendi vazettiği yaşam tarzına müsaade edilmesi, hatta o yaşam tarzının genel kabul görmesidir.
Böyle bir katı ideolojik anlayışın özgürlükçü olması ise katiyen mümkün değildir!
Türkiye 4 yıldır bu gerçekle yaşamaktadır!
* * *Bir günah olan zinayı dünyevi bir ceza ile mahkûm etme anlayışı, tüm bilimsel raporlara rağmen sonunda büyük bir kazayla biten hızlı tren inadı 3-4 yıl evvel yaşanmadı mı?
Hrant Dink’in cenazesine neden Erdoğan ve Gül’ün katılmadığı bugüne dek sorgulandı mı?
Geçen yıllarda 301’i kaldırmak için ne gibi manialar vardı?
AİHM’nin türban kararına Başbakan, "Bu işe ulema karışır!" derken liberal tepkiler neredeydi?
4 yıl Alevileri fark etmeyen Başbakan, nihayet bazı Alevi temsilcileriyle yemek yedi. Ama, sonra ne dedi? "Aleviler benden bir talepte bulunmadılar." Israrla Alevileri dışlayan bir anlayışın liberalliğinden şüphe eden kaç yazı kaleme aldı liberaller?
AKP’nin Kürt politikası nedir, kimler tarafından yürütülür, politikanın özü ümmet potasında erimek midir? AKP’ye yakın duran liberaller bugüne dek bu politikayı sorguladılar mı?
2 yıldır AB üyeliği için kılını kıpırdatmayan AKP’ye hangi liberaller tepki verdiler?
* * *
Ben, AKP karşında suspus olan liberal dostlarımı zaten son 3-4 yıldır anlamakta zorluk çekiyordum. Neyse ki aralarından bazıları nihayet durumun farkına vardılar. Bazıları ise iktidarla ara bozmanın olası zararlarını hálá hesap ediyorlar.
Dilerim, onlar da bir gün hesap yapmaktan vazgeçerler!
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Bizim ulusalcılar son zamanlarda liberal yazarlara rağbet etmeye başladılar galiba..
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Şimdi “Seyyar kıbleli ve omurgasız” oldular...
Adamlar gayet açık ve net bir şekilde bu adamları nasıl gördüklerini söylüyorlardı, onlar işi anlamazlığa getirip, milleti uyutuyorlar...
Hasan Karakaya Vakit Gazetesi’nde, şimdi dümen kıran liberalleri nasıl gördüklerini gayet açık seçik yazıyor...
Ne diyor;
“Aydınların (liberaller), hükümetten desteklerini ’çektikleri veya çekecek olmaları’nın bence hiçbir kıymet-i harbiyesi yok!..
Çünkü aydın denilenlerin sayısını toplasanız, çarpsanız, çıkarsanız, veya bölseniz yani dört işlemin her bi şeyini yapsanız, yine de yüzde 1 etmez...”
Adam bunlar için böyle söylüyor, onlar hala konuşuyorlar;
“AKP’ye oy atmıştık... Pişman olabiliriz...”
Kardeşim, senin “oy”un artık adamın umrunda değil, seni adamdan saymıyor, toplasan çarpsan bölsen çıkarsan hepsi yüzde 1 diyor...
Bunlar hala konuşuyor;
“Valla AKP’ye vermiştim... Ama pişman olabilirim...”
***
Yani daha pişman da değil...
Uyarıyor aklı sıra dinci cenahı:
“Bak pişman olabilirim ha...”
Sanıyor ki, karşısındaki “ah kurban olam kardeş, ben ettim sen etme” diyecek...
O da aynen cevap veriyor:
“Ne yani Tayyip Erdoğan ’başörtüsü zulmü’nün sona erdirilmesini isteyen ’yüzde 70-75 çoğunluğun’ sesine kulak vermeyecek de toplumun ’yüzde 1’i bile etmeyen’ aydın geçinen insanına mı kulak kabartacak?..
Kaldı ki bu ’aydın geçinenlerin’ sağı solu belli olmaz...
’Namaz’la ’niyaz’la hiç ilgileri yoktur, tabiri caizse seyyar kıblelidirler!..
Kim güçlüyse ona yönelirler onun önünde ’secde’ye kapanırlar...”
***
Adam açık açık bunları seyyar kıbleli ilan etmiş, gücü nerede görürlerse orada secdeye kapandıklarını yazmış, arkadaş buyuruyor;
“AKP’ye oy atmıştım... Pişman olabilirim!..”
Dikkat edin...
Pişmanım diyecek kadar bile yürek yok, hala tek göz orada, güce bakmakta ve tapmakta...
Hala konuşuyor umutlu umutlu;
“AKP’ye oy verdim... Pişman olabilirim...”
Vah vah vah...
Tüh tüh tüh...
Allah insanı bir kere kişilik kırılmasından ve de karakter zaafından muzdarip yaratmasın...
Kişilik bir kırıldı mı top gibi yuvarlana yuvarlana gidiveriyor mazallah.
***
Pişman olmakla olmamak arasında kalan, kararsız liberal arkadaşlar;
Adam size diyor ki;
“Aydın geçinenlerin ve seçkincilerin ipiyle kuyuya inilmez.
Onlar pek omurgalı değillerdir.
Bu yüzden de bunlara güven olmaz...
Çünkü bunlar için tek önemli olan kendi fikirleridir, kendi yaşam tarzlarıdır...
Elitlerle uzlaşmaya çalışmak deveye hendek atlatmaktan zordur; boşa kürek sallamak ve Tayyip Bey’in deyişiyle enerjiyi toprağa gömmektir...
Bunlarla uzlaşma olmaz...
UZLAŞAN MUZLAŞIR...”
AIdın mı cevabını şimdi?..
Hoşuna gitti mi verdiğiniz oylar, attığınız destekler...
***
Hoş bir nostalji gecesi yapalım mı sizlerle şimdi?..
Hani seçimler oluyor...
Sonuçlar çıkıyor...
AKP zaferden zafere koşuyor...
Sizler de televizyonlarda sırıtmaktasınız...
Geçmişe öfke kusmaktasınız...
Ne güzel yaptım da “Damgayı AKP’ye bastım” diye alttan alta eski intikamlarınıza masa altından kol çıkartmaktasınız!..
“Oh ne güzel geçirdik” diye zil takıp oynamaktasınız...
O zamanlar henüz yukarılardan fırça yemediğiniz günlerdir...
Henüz o cenah tarafından “seyyar kıbleli” ve “omurgasız” olarak “deşifre” edilmediğiniz tarihlerdir...
***
Bu saatten sonra sizin cenaze namazınızı o cenahta kıldılar, artık bir Fatiha bile okumazlar size.
Seçim gecesi masanın altından Türkiye’nin cumhuriyetçilerine çıkarttığınız o kolları şimdi nereye koyacağınızı bilemiyorum...
Gelin babanızın güçlü kollarına sizi sarsın, sarmalasın diyeceğim ama...
Omurga da yok ki, lastik gibisiniz mübarek...
Çok isterdim ama yardımcı olamayacağım...
Üzgünüm Leyla...
Reha Muhtar
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Aydın...
"MİLLET Meclisi’ne bayılıyorum... Çünkü insanların siyaset konuşmadığı tek yer orası" demiş Albert Einstein.
*
Şık laf di mi?
*
Ama size kötü bir haberim var...
Einstein’ın böyle bir lafı yok!
Ben uydurdum.
*
Eminim, uydurduğumu söylemeseydim, inanan olurdu... Hatta bu lafı not edip, başkalarına satmaya kalkanlar çıkardı. Çünkü, adamın biri, imzasıyla, fotoğrafıyla köşe yazıyorsa, televizyonda ahkám kesiyorsa, üstüne, ettiği lafları ünlü kişilerin isimlerini ilave ederek süslüyorsa, gazeteci sanıyorsunuz, doğru kabul ediyorsunuz.
*
"Liberal demokratım, aydınım, özgürlükçüyüm" diyenlerin, gözümüzün içine baka baka yaptığı, işte buydu.
*
Bile bile yalan yazdılar.
Süsleyerek...
"Papağan efekti" yarattılar.
Bunları okuyan, inandı.
İnanmakla kalmadı...
Başkalarına anlattı.
*
Sadece "tetikçilik" yapsalardı...
Razıydık.
"Haysiyet cellatlığı" yaptılar.
Hem fikir özgürlüğünden dem vurdular, hem de fikrini söyleyenlerin kafasına kafasına... Gık diyene, "faşist" dediler, "darbeci" dediler. Karaladılar. Atatürk’e sığındık, "köhne" diye aşağıladılar, "Kemalizm tortusu" dediler. Bayrak taşıdık, alay ettiler. Milletin malını satmayın dedik, "ırkçı" dediler, "çağdışı" dediler. Oruç tutmazlar, iftar açtılar. Elçilik kokteyllerinde fink attılar, "Anadolu insanını savunuyoruz" dediler.
Görüyoruz...
Taş atmasınlar diye çocuklarımıza "muz" dağıtıyor polis... "Kalkındık" dediler, "zenginleştik" dediler, "AB’ye girdik" dediler, canım memleketi "muz cumhuriyeti"ne çevirdiler.
*
Ve haliyle...
Son kullanma tarihleri doldu.
Káğıt mendil gibi, kullanıp, buruşturup, attılar bir kenara.
*
Onlar artık "özde" değil...
"Sözde" liboş.
*
Ha unutmadan...
"Boş çuval dik duramaz!"
Benjamin Franklin söylemiş.
Yılmaz ÖZDİL / Hürriyet
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Bizim ulusalcılar son zamanlarda liberal yazarlara rağbet etmeye başladılar galiba..
"Rağbet" sözcüğü yerine "ibret" daha uygun olacak sanırım. Cümlenizi şöyle düzeltelim
"Bizim ulusalcılar liberal yazarlardan "ibret" alınması gerektiğini her zaman söylemişlerdir."
Bknz. Perihan Mağden yazısı
Alıntı:
panterler gibi sizi savunmuştum.:o
:o
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Kimileri var ki panterleri de geçti, şimdi çakallara yem oluyorlar.
Etme bulma dünyası demişler, yazık;
Bir kısmı Başbakanın uçağına binemeyecekler,
Cumhurbaşkanlığı Köşkünde içip kusamayacaklar,
FhmKoru'nun koruluğunda demokrat da olamayacaklar,
A babası bayram olanların liberalliğine de yaslanamayacaklar...
EEeeeeee, ne olacaklar?
ATIK
(Tanımına AB mevzuatından bakarsınız artık)
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Panik yoookkkk, yola devam... ;)
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
bihaber rumuzlu üyeden alıntı
Panik yoookkkk, yola devam... ;)
İyi güzel de nasıl devam edecekler?...Takke düştü kel göründü...
Libérte(özgürlük)yi ''bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinlere'' dönüştüren kapitalizmin;Türkiye'nin liberal entlektüellerinin gözlerini nasıl bağladığını ve onları AKP iktidarının yandaşı haline getirdiğini hep birlikte görüyoruz...
Liberal düşüncenin sınıfsal temellerini göz ardı ederek,onu sadece her düşüncenin ve eylemin özgürlüğü anlamında, AB yardakçılığına soyunarak ulusumuza empoze eden Türkiyeli liberal enteller, bilgi kirliliği yaratarak toplumumuzun fikri kargaşaya sürüklenmesinde de baş rolü oynamışlardır...
Metin Münir'in deyişiyle...Bizim liberal entelektüellerimiz;
Liberal değillerdir...Entelektüel değillerdir...
Ve ekonomiden anlamazlar....
Bu nedenle de...Siyasal Dinciliğin,ekonominin rant kaynaklarını ele geçirmek için bir maske olarak kullanıldığını kavrayamazlar...
Örneğin;İran'ın en büyük şirketler grubunun Devrim Muhafızlarının elinde olduğunu bilmezler...
Sömürünün ve Laik Cumhuriyet kazanımlarının üstünü örtmek için, AKP nin kullandığı türbana, özgürlük örtüsü desinler diye angajmanları yapılan liberallerimiz, şimdi usul usul yan çizmeye başladılar...
% 47 den sonra onlara ihtiyaç kalmamıştı çünkü...
AKP tarfından limon posasına dönüştürülen liberal entellerimizin, bundan böyle ne tarafa savrulup,hangi güçlere yaranmak isteyeceğini bilemiyorum...
Ama ne olur sakın Laik Cumhuriyetçilerin...Atatürkçülerin arasına gelmesinler...
Başka hizmet alanları bulsunlar kendilerine...
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
28 Şubat 2008
Hadi ULUENGİN
huluengin@hurriyet.com.tr
Liberaller bölündü mü?
AMAN efendim aman, hazretlerde bir sevinç ki, değme gitsin! Etekleri zil çalıyor.
Neymiş, "liberaller" (!) bölünmüşmüş! "Türban sorunu"ndan (!) dolayı hem AKP'yle araları açılmışmış, hem de kendi bünyelerinde ayrışma gerçekleşmişmiş.
Fesüphanallah!
Taha Akyol çok net biçimde açıkladı ama, ben de yine terminolojiden başlayacağım.
* * *
YENİ Dünya İngilizcesinin dünya çapında sulta kurmuş olmasından olacak, zaten ileri geri kullanılan şu "liberal" deyimi Türkiye'de en çok "Amerikánvari" bir içerik taşıyor.
Şöyle ki, siyasi lûgatin kökleşmiş olduğu Yaşlı Kıta'da "özgürlükçülük"; "hür düşünürlük", "demokratlık" diye sıfatlandırılan genel etik ve felsefi tutum, böyle bir kökten yoksun ABD'deki gibi bizim ülkemizde de "liberal" diye vaftiz ediliyor. Hoppala!
Sanki bu sözcükle vasıflandırılan ülkemiz insanları New York "intelligentsia"sına mensup pembemtırak "solcular"dır da, East Village kahvelerinde çene yormaktadır.
* * *
OYSA, liberalizm kavramı esas olarak ekonomiktir. Kökenleri Adam Smith'e uzanan bu ideoloji devlet müdahalesini kesinkes reddeder. Serbest piyasayı mutlak şekilde savunur.
Tamam, zaman içinde sivri yanları kısmen yontulmuş ve "sosyal liberalizm" denilen "ehli" bir varyant ortaya çıkmıştır ama yine de, doktrini daima o iktisadi öz belirler.
İmdii, Keynesçi ekonomi politikalara yakın duran bu satırların yazarı dahil, ülkemizde sırtlarına aynı etiketin yapıştırıldığı pek çok insan yukarıdaki Smith'in "bırakınız yapsınlar" sloganını hiç benimsemediğine göre, bizler hangi akla hizmet "liberal" (!) addediliyoruz?
* * *
FAKAT, koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler misáli, "liberal" sözcüğündeki "Amerikanvári" tanımı bile kabullendiğimi varsayalım.
Böyle dahi olsa, "liberaller bölündü" diye zil takan zevát baltayı yine taşa vuruyor.
Yine yanlış tahlillerden hareket ediyor ve yine yanlış sonuçlara varıyor.
Hadi, daima "bir avuç" diye küçümsedikleri öz-gür-lük-çüler'in pire "ayrışması"nı şimdi neden deve yaptıklarını, o zevátın nicelik çokluğuna rağmen nitelik cüceliğine vereyim.
Ancak, esas nokta şurada odaklanıyor:
Atom çekirdeğinden bahsetmiyoruz, bütün olmayan bir şey bölünmez ve bölünemez!
* * *
ÖYLE, çünkü zaten köken itibariyle farklı ufuklardan inen o öz-gür-lük-çü-ler veya diğer tábirle "liberaller", hiçbir zaman yekpáre bir blok oluşturmadılar. Oluşturamazlar.
Ez kázá oluşturdukları takdirde de, ne özgürlükçü, ne liberal tanımını hak ederler.
Zira, "hür düşünce" insanlarını belirleyen hayati özellik onların b-i-r-e-y varlığıdır!
Biat kültürlerine ve sürü organizmalarına uzak dururlar. Biraz da "ego"ları ağır basar.
Ve o birey ki, liberalizmin felsefesinde de, siyasetinde de, ekonomisinde de temeldir!
Dolayısıyla, aynı özgürlükçüler ancak demokrasi, insan hakları, çoğulculuk, sivillik gibi genel ilkelerde birleşebilirler. Ortak paydalar gevşektir. Çatı ve amentü yoktur. Bu kadar.
Ve yine dolayısıyla, "türban sorunu"nda da olduğu gibi, yukarıdaki ilkelere varmak ve onları savunmak konusunda tabii ki yöntem farklılıkları ortaya çıkar ve çıkacaktır.
* * *
KALDI ki, "ayrışma" ne ilktir, ne de son olacaktır. Kıyamet de kopmayacaktır.
"Tezkere"de de aynı "bölünme" yaşanmıştır. Fakat o vakit kimse feryát etmemiştir.
Evet evet, kendi sürü ideolojileri ve dogma kültürleriyle karıştırdıkları içindir ki, bugün "liberaller bölündü" diye sevinenler, özgürlükçülüğün de darbe yediğini sanıyorlar.
Ama boşuna seviniyorlar, zira zaten özgürlükçüğün gücü "sürü bütünü" olmamaktır.
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Yağdanlıklar...
Ne kadar sevimli bunlar, ne kadar akıllı , ne kadar da çok şey biliyorlar ...
Televizyon ekranları bunların, gazete köşelerinde bunlar...
Vakıf üniversitelerinde bunlar!..
Her taşın altından çıkıyorlar!..
Yüzlerinde " liberal demokrat", "liberal devrimci" maskesi...
Bir ayakları Brüksel , öteki ayakları Washington...
Ara sıra Londra , Paris ve Berlin ...
Hepsi birer yağdanlık!..
Aslında " AKP'ye oy" verdiler, ama sağda solda "Birinci bölgede Ufuk Uras 'ı, ikinci bölgede Baskın Oran ' ı destekledik" diyorlar...
Kısa adları "liboş" tur. İsterseniz "Soros Çocukları" diyebilirsiniz, sakıncası yok.
Özellikle CNN , NTV, Samanyolu , Kanal 7 ekranlarında boy gösterip "dolar üzerinden" program başı mıngır alırlar...
Yeni Şafak , Zaman, Star, Taraf, Sabah gazetelerinde yazarlar...
Hürriyet ve Milliyet' e sızanlar da vardır...
Aydın ve sanatçı dünyanın her yerinde muhaliftir, bunlar ise iktidar yalakası...
Para orada!..
"Sıkmabaş" için imza toplarlar, Brüksel' de, Berlin 'de, Londra' da yarım saatlik konuşma için 2 bin Avro alıp beş yıldızlı otellerde konaklarlar...
Daha dün Prof. Dr. Atilla Yayla 'yı satan AKP'liler yağdanlıklarla, Feriye lokantasında oturup "sıkmabaşa özgürlük" konuşmaları yaptılar...
AKP 'nin yalakası, satılmışlığın simgesidir bunlar...
Hrant Dink cinayetinin arkasındaki "tarikatçı yapılanmayı" görmezler; Fethullahçıların ABD'nin maşası olduğunu düşünmezler...
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr . Yücel Aşkın tutuklandığında , vankedisi gibi kuyruklarını altlarına alıp otururlar...
Türkiye' nin yüz karası TCK'nin 301. maddesinin kaldırılmasını ister gibi görünseler de sıkmabaş uğruna seslerini çıkaramazlar...
Çünkü, havuzları "tarikatçı medyanın" suyuyla dolar, dolarlar öyle alınır...
Yazılarına çok özen gösterirler AKP'yi sözde eleştirirken:
"Aman Tayyip Bey alınmasın!"
****
Onlar "Milli Görüş Bahçesi" nin çocuklarıdır yaşları 60' a merdiven dayasa bile...
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan 'ın bazı rektörlere baskı yaptığını yazmaktan korkarlar...
Zaman zaman tiyatro , konser, sinema salonlarında rastlarım onlara...
Nedense Genco Erkal 'ın sahneye koyduğu oyunlara gitmezler...
"Sıvas 93" onlar için yobazların değil, "derin devlet" in işidir...
İnanırlar ve bazı safdilleri inandırırlar...
Hrant Dink, Rahip Santoro, Necip Hablemitoğlu , Malatya katliamı AKP iktidarı döneminde gerçekleştiği halde "ampule" dokunmazlar...
Ataol Behramoğlu 'ndan Özdemir İnce 'den, Ahmet Cemal 'den, Genco Erkal'dan, Tarık Akan 'dan Rutkay Aziz 'den, Arif Sağ 'dan nefret ederler...
Sosyalistleri , yurtseverleri sevmezler...
Onlar sahtekârların , yobazların, hokkabazların , Soros Vakfı'nın rüzgâr gülleridir...
Sıvas acısını duymazlar!..
Yobazlarla, faşistlerle "sıkmabaşa özgürlük" diye tepinirler...
Toplumsal belleğimizin zayıf olduğunu bilirler, Marksist kökleri olduğu için de "laf cambazlığı" yaparlar...
Toplumculuğu yaşam biçimi olarak seçen Genco Erkal'ın bugüne dek bir tek oyununu öven yazı yazmadılar...
Eskiden politik tiyatroyu severlerdi, bugün nefret ederler...
Güneydoğu ağa, şıh, şeyh, baskısını görmezler; Güneydoğu'ya sınıfsal ve ekonomik açıdan bakmazlar...
Sermaye-emek çelişkisi onlara vız gelir tırıs gider...
Davutpaşa' da katliamda ölen "sıkmabaşlı işçi kadınların" sigortasız, kaçak çalıştırıldığını konuşmazlar , yazmazlar.
****
Utanmak ve sıkılmak yoktur onlarda...
Çıkarları peşinde koşarlar!..
Ben onlara oldum olası "liboş" deyip ikiye ayırırım:
"Takkeli ve takkesiz!"
Takkeli liboşları bilirim. Artık onlar iktidarda...
Takkesizlere gelince!..
Rüzgâr gülü oldukları için şimdilik AKP yalakalığı yapıyorlar; daha düne dek "faşistler" diye saldırdıkları Devlet Bahçeli ve arkadaşlarına hafiften yanaşıyorlar...
Ne olur ne olmaz!..
Bir bakarsınız üç-dört yıl sonra erken seçim yapılır, MHP, ABD desteğinde iktidar olur!..
Yağdanlıkları ellerinde bekliyorlar...
Hikmet ÇETİNKAYA / Cumhuriyet
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Eskiler, "üslubu beyan, aynıyla insan" demişler.. Yani "insanın üslubu onun karekterini yansıtır" anlamında bir söz.. Hikmet Çetinkaya isimli "arkadaşın" üslubu da ancak kendisine bu kadar yakışırdı.. Sağolasın Harun Gür. "Arkadaşı" daha yakından tanıdık sayenizde.. Yıllar önce bir açık oturumda uğradığı hezimetten anımsıyor gibiyim bu "arkadaşı"..
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Faşisttir o , faşist...:o
Sn. Bilgili, üslup sorunlu liberallerden örnek vermek gerekirse bu forum en fazla ileti eklenen forum olur.
Üslubun sert olduğunu kabul ediyorum ancak içerik hakkında birşeyler yazmamış olmanız da ziyadesi ile dikkatimi celbediyor.
Düşünce beyan edenleri, o düşünceler işlerine gelmediğinde direkt ırkçı, Nazi artığı, Turancı, antidemokrat addeden arkadaşların yazıda genel bir profili çizilmeye çalışılmış. Ne yazık ki; liberal, 2.Cumhuriyetçi, demokrat, özgürlükçü makyajı, bu arkadaşların gerçek yüzlerini sıvayıp kapatmaya yetmiyor.
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Vatan gazetesinde Yiğit Bulut ilginç tesbitlerine devam ediyor. Tartışmaya değer tesbitler, bakalım liberal arkadaşlar bu tesbitlere ne diyecek?
Liberalizm çöküyor... Yetişin!
Başlık sığmadığı için yeniden atmak istiyorum; sadece sistem büzüşmüyor aslında aşırı liberal yapı da çöküyor... Oldukça iddialı bir cümle, birlikte sorguyalım... Bir kitaptan bir alıntı ile başlamak istiyorum; “...risk alma özgürlüğünün tanınmadığı, serbest girişimin desteklenmediği sistemler gelişemez. Sistemi geliştiren katılımcıların risk alma potansiyeli ve aldıkları riskler ile zorladıkları sınırlardır...”
İlk okuyuşta cümle çok doğru. Doğru ama liberalizm kavramının özünü bulduğumuz ilk algılama sonrası aklıma şu soru da gelmiyor değil; risk alma seçeneğinin bireysel anlamda kapalı tutulduğu SSCB’de sistem nasıl oldu da ABD gibi aşırı liberal bir yapı ile belli bir noktaya kadar kırılmadan rekabet edebildi?
Sevgili dostlar, yukarıdaki başlığı “konuyu derinden ele almak için biraz abartarak attım ve hemen arkasından ana soruyu sizlerle SSCB örneği ile paylaştım...”
Liberalizm-risk alma-gelişme-çöküş kavramları arasında kareyi tamamladıktan sonra konuyu biraz daha açmak ve bugünün AB, ABD ve Türkiye modellerini sorgulayanlar için ikinci bir soru daha sormak istiyorum: Girişimin ve siyasi-ekonomik liberalizmin dünya üzerindeki en iyi modeli olan AB ülkelerinde vatandaşlar neden sokakları ateşe vererek sisteme baş kaldırıyor? AB modelinin özüne, Anayasa’ya “Hayır” diyerek neden dinamit koyuyorlar? “Hayır” denilen, daha özgür ve sınırsız bir hayat mı? Yoksa bu tepkinin sebebi “yeni dünya düzeni”ne göre kurulmamış halkına gerçek bir sosyal-ekonomik yaşam şansı tanıyan bir sistemin zorlamalar karşısında kendini koruma içgüdüsü mü?
Bu soruların da cevabını tamamen çekimser kalarak sizlere bırakıyorum...
Sonuç 1: Riski, sistemleri ve geleceği sorgularken kafam karıştı ve yukarıdaki çıkarımları sizlere aktardım. Bu noktada konuyu daha da açarak irdelemeniz için size bir tez ve hemen altında iki farklı görüş sunmak, sonrasında fikirlerinizi lütfen benimle paylaşın diyerek sizlere veda etmek istiyorum...
Tez: Günümüzün zengin ülkeleri serbest piyasaya kararlı bir bağlılık göstererek, bireysel girişimi destekleyerek başarıya ulaşmışlardır...
Destekleyen görüşler: ABD ve İngiltere serbest piyasaya tavizsiz bağlılıkları ile dünya lideri olmuşlardır. 19. Yüzyılda Fransa, İngiltere’ye karşı üstünlüğünü aşırı devlet müdahaleciliği yüzünden yitirmiştir. Serbest ticaret 1870-1913 arasında eşi görülmemiş bir büyüme yaratmış, 1. Dünya Savaşı ile son bulunca büyüme duraklamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin en büyük sıkıntısı yerel makamların müdahale etme isteği ve yaptırımlarıdır. 1980’lerde bu ülkeleri saran krizler o politikaların sonucudur...
Karşı görüşler: İngiltere ve ABD, kalkınma dönemlerinde serbestleşmeye değil tam tersine, aşırı düzenlemelere yer vermişlerdir. Örnek: 18. yüzyılda İngiltere, Hollanda ve Belçika’nın sanayideki üstünlüğüne meydan okumak için ithalatı kısıtlayıcı, ihracatı zorlayıcı önlemler almıştır. 19. yüzyılda özellikle 1945’lere kadar dünyanın en çok korunan ve en kapalı ekonomisi ABD ekonomisidir. ABD aynı zamanda bebek sanayileri koruma stratejisinin de anavatanıdır. Gelişmekte olan ülkelere gelince... Neredeyse tamamı 1980 öncesi korumacı dönemde daha başarılı olmuş, iddia edildiğinin tam aksine 1980 sonrası dayatılan neoliberal uygulamalarla devam eden bir kriz döngüsüne girmişlerdir...
Sonuç 2: Tezi ve görüşleri sizlere aktardım. Sentez size ait. Ne dersiniz; “liberalizm mi gelişimi sağladı” yoksa “korumacı ekonomik yapılar” mı?
Sonuç 3: “İkisi de sağlamadı” diyorsanız; bir de Türkiye gibi “ne yaptığını bilmeden, her şeyini satan ülkelerin” modelini inceleyin...
Son söz: Benim görüşüm hangisinin “sağladığının” ötesinde “aşırı liberalizmin hatta liberalizmin” çöktüğü yönünde... Dünya yeni bir “sisteme doğru ilerliyor. Mutlaka yeni olan eskiden türeyecek ama şunu bilmekte yarar var ki; yeni ve yaşanmamış çok şey göreceğiz...”
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Liberaller AKP'yi bırakır mı?
MUHAFAZAKÂR STV'de Hüseyin Gülerce'nin Pazar Sohbeti programını izliyorum. Fethullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen Gülerce'nin konukları Etyen Mahçupyan ve Ferhat Kentel; "liberal" sanılan iki aydın. 'Sanılan' diyorum, çünkü Mahçupyan da Kentel de "liberalizm"i benimsemiyor. Başörtüsü yasağına ve çağdaş demokrasiye aykırı tüm yasaklara karşı çıkıp 'resmi ideoloji'yi eleştirdikleri için 'liberal' sanılıyorlar.
Sosyolog Ferhat Kentel konuşmasında liberalizm ile kapitalizm arasındaki ilişkileri sorgulayarak liberalizmi eleştirdi mesela. Kentel'e "özgürlükçü sol" demek mümkün.
Mahçupyan da kitaplarında liberalizmi eleştiriyor; liberalizmin, insanı soyut "birey"e indirgeyip kişilik özelliklerine önem vermediğini iddia ediyor.
Gerçek "liberalizm"i savunanlar, Liberal Düşünce Topluluğu çevresindeki aydın ve akademisyenlerdir.
Murat Belge ve Ahmet İnsel gibi isimlere ancak "özgürlükçü sol" denilebilir. Mehmet Altan ise "İkinci Cumhuriyet"çidir.
Bu aydınların ortak yanı, "liberal" değil, "demokrat" olmaktır.
İki siyasi felsefe
Bu tür aydınların muhafazakâr AKP'ye de, cumhuriyetçi CHP'ye de bakışlarına ışık tutacak bir analizi, cumhuriyetçi filozof Regis Debray yapmıştır. Fransız Debray'ye göre, cumhuriyetçilikte 'kamusallık' esastır, demokraside ise 'bireysellik' önceliklidir. Debray, başörtüsünden de örnek verir; mealen şöyle:
"Sınıfa girerken başörtüsünü vestiyere bırakan kız, cumhuriyetçilere göre, alkışlanacak bir 'erdem' sergilemiştir. Demokratlara göre ise, bu kız baskı karşısında 'özgürlükler'inden birini bırakmaya zorlanmıştır."
Gerçekten cumhuriyetçi gelenekte, devletin 'kamusal' felsefesine göre standart bir "vatandaş" oluşturulur. Rousseau'dan Türkân Saylan'a uzanan söylemde, "cumhuriyette asıl vatandaşlar" bu vatandaşlardır. Buna uymayan vatandaşlar "kamusal"ın dışında tutulur.
Demokrat felsefede ise vatandaşlık ideolojik değil hukuki bir terimdir; "birey"ler eşit hak ve özgürlüklere sahiptir; başını örtse de örtmese de mesela...
Boşanma olacak mı?
Türkiye'deki tablo da bu analize uyuyor:
Cumhuriyetçi kanatta CHP var, "asıl vatandaşlar" var, kurumlar var, 'üniversel' olamayan üniversite var, "kamu erki"ne sahip "devlet iktidarı" var. Söylemlerinde 1930'ların kavramları, korkuları özlemleri egemen.
Öbür kanat daha geniş ve heterojen: "Faso fiso vatandaşlar" olarak görülen halk çoğunluğu burada. Liberal aydınlar, özgürlükçü sol aydınlar, muhafazakâr aydınlar var. Ortak söylemleri "devlet iktidarı"nın sınırlanması, "seçilmişler"in ve "özgürlükler"in etkinleştirilmesi, yani 'demokrasi'dir.
Piyasa ekonomisi, dışa açılma, AB sürecinde gelişen hukuk anlayışı gibi etkenler "demokrat" kanadı güçlendiriyor; artık üniversite de eskisi kadar 'tek sesli' değil. Yargı bazen 'özgürlükçü' karar verebiliyor.
Bu ikili tabloda 'liberaller' ya da 'demokratlar' AKP ile çatışabilir ama destek verecekleri başka parti şimdilik yok. CHP ancak 1970'lerdeki gibi "demokratik sol" bir yenilenme geçirirse bu aydınların bir kısmı için ilgi odağı olabilir ama CHP, aksine, gittikçe katılaşıyor.
CHP'de "özgürlükçü sol" bir yenilenme olmadığı sürece, 'liberal' ya da 'demokrat' aydınlarla AKP'nin ilişkileri, 'boşanma'ya varmadan, 'çekişmeli evlilik' gibi sürecek galiba.
Taha Akyol
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Vallahi bir yaşımıza daha girdik, Taha Akyol'un bize tattırdığı farklı lezzetler sayesinde...
Alıntı:
Bu tür aydınların muhafazakâr AKP'ye de, cumhuriyetçi CHP'ye de bakışlarına ışık tutacak bir analizi, cumhuriyetçi filozof Regis Debray yapmıştır. Fransız Debray'ye göre, cumhuriyetçilikte 'kamusallık' esastır, demokraside ise 'bireysellik' önceliklidir.
Bir liberalin Regis Debray'den "Cumhuriyetçi filozof" diye bahsetmesi sanırım, koca makalede işine geldiğini düşündüğü bazı ifadeleri cımbızla çekerek de olsa Debray'de bulabilmesi ile mümkün. Debray'in hayatı , yaptıkları ettikleri, yazdıkları ve savunduğu fikirler karşısında, çok değil 10 sene önce bir başka liberal 2. Cumhuriyetçi de Debray'e hitaben özetle aynen şöyle diyordu:
Alıntı:
"Siz demokrasinin, daha doğrusu sizin ‘cumhuriyetçilik' kavramınızı aşan her demokrasinin dün yeminli düşmanıydınız. Bugün de öylesiniz...
Ve, sizin ‘cumhuriyetçilik' anlayışınız Büyük Devrim'in topu topu 1793 ve 1794 yıllarına sınırlı Robespierre diktatoryasına tekabül ettiğinden de, tıpkı utangaç veya aleni yandaşı olduğunuz totaliter ülkeler, partiler ve liderler gibi, siz gayet doğal olarak Saddam'ın ve Miloseviç'in safındasınız.
Bay Debray, siz ‘nasyonal cumhuriyetçi' teori üreten bir şarlatansınız. "
Aydınlarımızın?!!! halktan, ülke gerçeklerinden, toplumsal dinamiklerden ve dolayısıyla milli özelliklerden kopuk, olayları ve kavramları illa ki yabancıların gözü ile tanımlama ve çözümleme ihtiyaç ve dolayısıyla aciziyetlerine ne güzel bir örnek...
İran İslam Cumhuriyeti, Libya Halk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti, Almanya Federal Cumhuriyeti, Fransa (Cumhuriyeti), Türkiye Cumhuriyeti , hepsi cumhuriyet hangisi birbirinin aynı?
İşimize geldiğinde Debray'ı "Cumhuriyetçi filozof" olarak tanımlayalım, işimize gelmeyince "nasyonel Cumhuriyetçi" olarak, bence farketmez, her iki haliyle de ne Debray ne de başka bir yabancı gözün tahlili Türkiye Cumhuriyeti'ni tek bir şablona oturtmaya yetmez.
Taha Bey, Debray'in şu görüşleri için ne düşünür acaba?
Alıntı:
Kanaatin yasa hükmünde olduğu demokraside, değer verilen paradır. Kanaat meydana getiren araçlar gerçekten gitgide daha pahalı olmaktadır. Onda imge, kavramın ayağını kaydırmakta, sözel olan yazılı olana hakim olmaktadır. Bir demokrasinin seçim kampanyalarında afiş, adayın ucuza mal olan beyaz üzerine siyah yazılmış görüş ve düşüncelerini değil, pahalı olan renkli resimlerini sergiler. Bundan dolayı demokraside reklamcı politik sorumluya, yani kural olarak seçimden sonra hareketlerini basın-yayın vasıtalarının şantajına göre ayarlamak zorunda kalan kişiye emretmektedir. Politikacı demokraside politikasını bu politikalarla ilgili verilebilecek veya verilemeyecek olan imgelere göre düzenler. Bunun için o kararlarını her hafta kendisine, kendisinin ve başkalarının popülarite oranlarını gösteren kamuoyu adlı barometrenin derecelerine göre ayarlar: Bir televizyon kanalının yöneticisinin programındaki arzını, televizyon kamuoyu yoklamalarının sonuçlarının ortaya koyduğu talebe göre ayarlaması gibi!
Debray Cumhuriyetçilik ile demokrasinin birbirinden farklı olduğunu belirtirken, bu iki kavramın birarada bulunmasını olumlu bir özellik olarak görmektedir. Demokrasi Cumhuriyetin artı değeridir. Demokrasisiz Cumhuriyete örnek Libya Halk Cumhuriyeti, Çin Halk Cumhuriyeti veya İran İslam Cumhuriyeti'dir. Demokrasi ise, Cumhuriyetin temel niteliklerinden birinin ancak laiklik olması halinde var olabilir. Laiklik uygulama olarak, toplumdan topluma farklı sosyal dinamikler ve tarihsel süreç nedeniyle değişim gösterebilir. Bizim aydın geçinenlerin Cumhuriyet ve demokrasiyi tamamen birbirine zıt ve çekişen kavramlar olarak görmesinin (daha doğrusu göstermeye çalışmasının) altında Cumhuriyetin laiklik ve ulus devlet niteliklerini çeşitli saiklerle içlerine bir türlü sindirememeleri yatmaktadır.
Gerçek demokratlara kimsenin birşey dediği yoktur, zaten gerçek demokratlar hem laikliğin demokrasinin teminatı olduğunu hem de üst norm Cumhuriyetin zarar görmesi halinde , demokrasiyi yaşayacakları bir devletin var olamayacağını bilirler. Bu nedenle demokrasi sınırsız bir kavram değildir. Bireysel anlamda başkalarının özgürlüklerinin sınırına kadar uzayabilir, kamusal anlamda ise Cumhuriyetin temel niteliklerini zorlayabileceği sınıra kadar...
Elmalar ile armutları karıştıracağınıza biraz kendiniz olun, biraz dürüst olun ve en önemlisi biraz Türk olmayı deneyin... (bunu yazanı hemen ırkçı diye yaftalamayın:) )
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
[Aydınlarımızın?!!! halktan, ülke gerçeklerinden, toplumsal dinamiklerden ve dolayısıyla milli özelliklerden kopuk, olayları ve kavramları illa ki yabancıların gözü ile tanımlama ve çözümleme ihtiyaç ve dolayısıyla aciziyetlerine ne güzel bir örnek...
Elmalar ile armutları karıştıracağınıza biraz kendiniz olun, biraz dürüst olun ve en önemlisi biraz Türk olmayı deneyin... (bunu yazanı hemen ırkçı diye yaftalamayın:) [/COLOR]
Bunları yazarken üzerinde düşündüğünüze dair ciddi şüpheler taşımaktayım. Hiç değilse, yazdıktan sonra okumuş olabileceğinizi, o da olmadı, bundan sonra okumanızı ummaktayım.
Halktan, ülke gerçeklerinden ve milli özelliklerden kopuk olmak mı dediniz? Nedendir bilinmez, bu tanım bana halkın partisi (üye ve yandaşı) olduğunu iddia eden kesimin pek acıklı bir tanımı gibi geliyor.:o
Öyle bir kopukluktur ki bu, partisi olduğunu iddia ettiği halkla (Büyük harflerle de yazıyorum:HALK) arasındaki mesafe her geçen gün, bir daha kapanmamacasına açılmaktadır. Öyle bir kopukluktur ki, partisi olduğunu iddia ettiği bu halkı, kendisinden uzaklaştırmakla kalmadığı gibi, adaletin temsilcisi olduğunu iddia eden partilere bizzat kendi elleri ile yakınlaştırmaktadır.
Halkın bu bizzat halktan kopuk partisi, halkı (milli, dini, kültürel tüm unsurlarıyla) ne zaman anlayacak ve ona yakınlaşacak??
Eldeki lafın salata ihtiyacını çoktan aştığını anladığı zaman belki (sadece belki) anlamaya (sadece anlamaya) başlayacak.
İşte belki (sadece) o zaman bu salata ustaları fildişi kulelerinden inip, önce halkla tanışacak!
Bu halkın partisi, bu halkı anlamak, bu halka yaklaşmak (bütünleşmek çok ütopik olurdu) için ne yapıyor? Kilit soru bu. (anlayan olursa)
Ne demiştiniz? Biraz dürüst olun mu? Bunu ayna karşısında tekrar etseniz, yüksek sesle???? Ondan sonra yanıtlasanız?? (Yanıtınızı burada yazmanızı beklemiyorum, malum, hayal neyse de, ütopik hayaller kurmamak lazım:o )
Kilit soru ve bizzat konu başlığı ile ilgili yorumlarım ise daha sonra...
Selamlar, saygılar..
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
matise rumuzlu üyeden alıntı
Bunları yazarken üzerinde düşündüğünüze dair ciddi şüpheler taşımaktayım. Hiç değilse, yazdıktan sonra okumuş olabileceğinizi, o da olmadı, bundan sonra okumanızı ummaktayım.
Halktan, ülke gerçeklerinden ve milli özelliklerden kopuk olmak mı dediniz? Nedendir bilinmez, bu tanım bana halkın partisi (üye ve yandaşı) olduğunu iddia eden kesimin pek acıklı bir tanımı gibi geliyor.:o
Öyle bir kopukluktur ki bu, partisi olduğunu iddia ettiği halkla (Büyük harflerle de yazıyorum:HALK) arasındaki mesafe her geçen gün, bir daha kapanmamacasına açılmaktadır. Öyle bir kopukluktur ki, partisi olduğunu iddia ettiği bu halkı, kendisinden uzaklaştırmakla kalmadığı gibi, adaletin temsilcisi olduğunu iddia eden partilere bizzat kendi elleri ile yakınlaştırmaktadır.
Halkın bu bizzat halktan kopuk partisi, halkı (milli, dini, kültürel tüm unsurlarıyla) ne zaman anlayacak ve ona yakınlaşacak??
Eldeki lafın salata ihtiyacını çoktan aştığını anladığı zaman belki (sadece belki) anlamaya (sadece anlamaya) başlayacak.
İşte belki (sadece) o zaman bu salata ustaları fildişi kulelerinden inip, önce halkla tanışacak!
Bu halkın partisi, bu halkı anlamak, bu halka yaklaşmak (bütünleşmek çok ütopik olurdu) için ne yapıyor? Kilit soru bu. (anlayan olursa)
Ne demiştiniz? Biraz dürüst olun mu? Bunu ayna karşısında tekrar etseniz, yüksek sesle???? Ondan sonra yanıtlasanız?? (Yanıtınızı burada yazmanızı beklemiyorum, malum, hayal neyse de, ütopik hayaller kurmamak lazım:o )
Kilit soru ve bizzat konu başlığı ile ilgili yorumlarım ise daha sonra...
Selamlar, saygılar..
Sn. matise,
Ben Taha Akyol'un makalede öne sürdüğü fikirlere yanıt vermiştim, siz neden üzerinize alındınız merak ettim doğrusu... Ayrıca konu Debray'in düşüncelerinin çözümlemesi idi ama siz de Taha Bey gibi bir düşüncenin çözümlemesinden (burada çarpıtılmasından) yola çıkarak bir yerlere mesaj kaygısına düşmüşsünüz sanırım.Ama madem yanıtı siz üzerinize alındınız, ütopik hayallere?!! kapılmadan ve aynaya bakmaya gerek duymadan yanıt vereyim size...
Cumhuriyet bir gecede kurulmadığı gibi, devrimleri de bir gecede gerçekleşip, yerleşmemiştir. Aksini düşünmek ütopik hayallere vehmetmek olurdu. Cumhuriyet; Tanzimatla başlayan bir sürecin en radikal adımıdır. Kuruluşuna kadar geçen sürecin olumsuzluklarından ders almış, kuru kuruya bir Batılılaşma hareketi olmamış, nevi şahsına münhasır , milli, tam bağımsızlık prensibini gözeten ancak bunu Dünya ile ilişki içinde olmamak olarak algılamayan, aksine yakın ilişki içinde olunmasını savunan ancak bu ilişkiyi onurlu temellere ve mütekabiliyet esasına oturtmayı esas alan bir devrimler manzumesidir. Bu devrimler gerçekleştirilirken metazori uygulamalar içerisinde de olunmuştur, bazı şekli sembollerin sinerjisinden de yararlanılmıştır. Bazılarının yaptığı gibi bir dönem Türk Musikisine yasağı çok sığ bir yorumla antidemokratlıkla özdeşleştirip müstehzi bir edayla karikatürize etmeye benzemez bu işler. Bugün liberal , demokrat?!!! , 2. Cumhuriyetçiler ABD ve AB fonlarından beslenip, fildişi kulelerde Cumhuriyeti rahatça eleştirebiliyorlarsa , bunda yine o Cumhuriyetin , devrimlerin payı vardır.
Kurucu partinin rolüne gelirsek; feodaliteye, cemaatlere, tarikatlara geçit vermek, halkı cahil cühela bırakıp sadakaya muhtaç etmek, halkın Din duygularını sömürmek, ulus devleti küçümseyip (globalizm öyle emrediyor çünkü) ulus devleti savunanları faşist ilan etmek, ulusal onuru ayaklar altına almak, ulusal varlıkları birer birer elden çıkarmak, halktan kopukluk, ülke gerçeklerinden uzaklık ise bırakın o parti öyle kalsın, yeğdir. Eleştirmek gerekirse mükemmel midir belirttiğiniz parti? Haşa... Ama en azından tarih indinde hıyanet-i vatan ile yargılanmaz.
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Ben Taha Akyol'a yanıt vermiştim, siz neden üzerinize alındınız merak ettim doğrusu...
Sayın Harun Gür,
Taha Akyol bu sitenin bir üyesi olmadığı ve yanıtınızı görme olasılığı zayıf, yanıtlama olasılığı ise hiç olmadığı için, yazıyı aktaran kişi olarak üzerime alınmam en azından mantık dışı değil idi. Sanırım siz de en azından mantık kısmına katılırsınız.
Üstelik bir önceki iletinizde yer alan, "Elmalar ile armutları karıştıracağınıza biraz kendiniz olun, biraz dürüst olun ve en önemlisi biraz Türk olmayı deneyin..." şeklindeki (maksadınızı aştığını düşündüğüm ve iyiniyetinize inanmak istediğim için) sözlerinizi üzerime alınmamak için epey çaba sarfettiğimi de ifade etmek isterim.
Çok şey söylemiş, lafı epey dolandırmış ancak görünen o ki, kilit soruyu yanıtlamayı atlamışsınız. (Bilinçli bir tarz ama takdire şayan olduğunu söylemek mümkün değil)
Cumhuriyeti ve cumhuriyet devrimlerini takdir etmek ise boynumuzun borcu….
Lakin…..
"Halktan kopuk olmamak ; feodaliteye, cemaatlere, tarikatlara geçit vermek, halkı cahil cühela bırakıp sadakaya muhtaç etmek, halkın Din duygularını sömürmek, ulus devleti küçümseyip (globalizm öyle emrediyor çünkü) ulus devleti savunanları faşist ilan etmek, ulusal onuru ayaklar altına almak, ulusal varlıkları birer birer elden çıkarmak ise bırakın o parti halktan kopuk kalsın, yeğdir."
Sözlerinizi biraz şaşkınlık, biraz da tebessümle okudum ve ayna önerimi yineleme ihtiyacı duydum.
Sizin aksinize, basit ve dolambaçsız cümleler kurarak size yanıt vermek isterim:
Sırtınızı cumhuriyetin kurucularına dayamaktan bir an için vazgeçip, bugüne gelmeye ve halkı tarikatlerin (ve diğerlerinin) kucağına kimin attığını sorgulamaya ne dersiniz? Hadi daha hafifletelim soruyu, fildişi kulesinden inip de, en azından halkı bu odaklardan koruma ve kurtarma görevini üstlenmekten kim kaçınıyor size göre? Halkın partisi olmasın??? Bunun sebebi bizzat ve sadece halktan kopukluk olmasın??????
Sizin için tatsız olacak belki ama kilit soruyu yineliyorum.
Bu halkın partisi, bu halkı anlamak, bu halka yaklaşmak (bütünleşmek çok ütopik olurdu) için ne yapıyor?
Korku ve paranoya yaymaya çalışmaktan başka tabi.:o
Halkın partisi o dillerinden düşürmedikleri (laf salatasına doymadılar…) T.C. devrimlerini halka aşılayabilmek adına eğitim kurumları mı açıyor? Körpe beyinleri tarikatlere terketmemek için anaokulları mı kuruyor? Özel yurtları, dersaneleri, eğitim bursları mı var acaba halkın partisinin? O cahil cühela bırakıldığını (kim bırakıyorsa!) iddia ettikleri halkı eğitmek için ne yapıyor bu halkın partisi???? Her yere yayılan tarikat kurslarının yanıbaşına halk eğitim merkezleri mi açıyor? Köylere, kasabalara, gecekondu semtlerine mi iniyor? (Kömür dağıtmasa da olur) Ücretsiz yayınlar mı dağıtıyor? Kasasındaki paracıkları (hayrına değil, hiç olmazsa kendisine oy olarak dönsün diye) halka mı harcıyor?
Aydınlanmayı bilseniz nasıl isterim halkın partisinin halk için neler yaptığı konusunda. :o
Not:Aynaya bakmak iyidir, insanın kendisi ve kabullenmek istemediği gerçekler ile yüzleşmesini sağlar. Tabi biraz cesaret ister.:o
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Sn. matise,
İletiniz yazıldığından 5 dakika sonra tarafımdan onaylanarak yayınlanıyorsa iyiniyet konusunu geçmemiz doğru olur herhalde... Yazdıklarım da, önce de belirttiğim gibi sizi hedeflemediği gibi, kimleri hedeflediğini ve yazılanların gerçekte ne anlatmaya çalıştığını biraz düşünürseniz bulabilecek birikime sahip olduğunuzu düşünüyorum.
Alıntı:
Kilit soru ve bizzat konu başlığı ile ilgili yorumlarım ise daha sonra...
Kilit soruyu yanıtlamamak; bilinçli bir tarz değil, kilit soruya yanıt vereceğinizi bizzat sizin beyan etmeniz üzerine yazacaklarınızı gördükten sonra yanıt vermek objektifliği gibi önyargısız bir yaklaşımın eseridir. Bu yaklaşımı takdire şayan bulup bulmamak size kalmış tabi.
Şaşkınlık ve tebessümle karşılanan yazıların eğer içerikleri doğru ise, okuyanda bu duyguları ve başka duyguları yaratması doğaldır.
Burada bir partiyi savunmuyorum ama çarpıtmalara da kayıtsız kalamam, kalmıyorum. Sözü dolandırma niyetinde de değilim.
Alıntı:
Bu halkın partisi, bu halkı anlamak, bu halka yaklaşmak (bütünleşmek çok ütopik olurdu) için ne yapıyor?
Sırtı Cumhuriyetin kurucusuna dayamak; O'nun fikirlerini ve kurucu ilkeleri savunmak ise evet bu doğrudur ve her zaman öyle olmalıdır. Ancak ikide bir Atatürk'ün partisiyiz beyanlarından ben de rahatsızım.
Kilit sorunun arkasından gelen zincirleme soruları sorarken, Kurucusunun ölümünü takip eden ve Dünya Savaşı'nı da içine alan ancak 11 yıl iktidar yürütüp (sağcısı, solcusu, liberali, faşisti, ümmetçisini içerisinde barındırarak) , çok partili rejime kendi eliyle geçen ve çok partili rejime geçildiğinden günümüze kadar toplam iktidar olma süresini gözönüne almadan yaptığınız eleştiriler sanırım biraz havada, haksız ve tebessümü hakeden yorumlar olacaktır. Elbette eksiklikleri ve yanlışlıkları vardır ama herhalde Halkevlerini, Köy Enstitülerini kapatanları, malvarlığına el koyanları, toplum mühendisliği uygulamaları ve global finansal desteklerle karşıdevrimi besleyenleri de o parti ile özdeşleştirmiyor ve gelinen noktada aynaya bakmayı tavsiye ederken aynanın diğer yüzünü de görmeyi ihmal etmiyorsunuzdur.
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
İletiniz yazıldığından 5 dakika sonra tarafımdan onaylanarak yayınlanıyorsa iyiniyet konusunu geçmemiz doğru olur herhalde... Yazdıklarım da, önce de belirttiğim gibi sizi hedeflemediği gibi, kimleri hedeflediğini ve yazılanların gerçekte ne anlatmaya çalıştığını biraz düşünürseniz bulabilecek birikime sahip olduğunuzu düşünüyorum.
Bunu sözlerinizin maksadınızı aştığının kabulü olarak algılıyorum.:) Önemli değil, daha önce de ifade ettiğim üzere, sözlerinizi kişisel almamaya çalıştım, aksi takdirde sohbetimizin devamı bir hayli güçleşecekti.
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Şaşkınlık ve tebessümle karşılanan yazıların eğer içerikleri doğru ise, okuyanda bu duyguları ve başka duyguları yaratması doğaldır. .
Güzel... Kelime oyunlarını severim. Konuyu saptırma ve dağıtma amacına alet edilmedikleri sürece tabi.
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Sırtı Cumhuriyetin kurucusuna dayamak; O'nun fikirlerini ve kurucu ilkeleri savunmak ise evet bu doğrudur ve her zaman öyle olmalıdır.
Size son derece basit ve anlaşılır yazacağımı söylemiş ve öyle de yapmıştım. Yani, sırtı cumhuriyetin kurucularına dayamak derken kastettiğim tek şey var: Sırtı cumhuriyetin kurucularına dayamak. (Daha nasıl basitleştirebilirim??):o
Üstünden geçinmek, hala onun ekmeğini yemeye devam etmek, sırtından geçinmek, omuzlamamak, ileriye taşıyamamak.... terimleri daha anlaşılır kılmış mıdır acaba sözlerimi?
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Kilit sorunun arkasından gelen zincirleme soruları sorarken, Kurucusunun ölümünü takip eden ve Dünya Savaşı'nı da içine alan ancak 11 yıl iktidar yürütüp (sağcısı, solcusu, liberali, faşisti, ümmetçisini içerisinde barındırarak) , çok partili rejime kendi eliyle geçen ve çok partili rejime geçildiğinden günümüze kadar toplam iktidar olma süresini gözönüne almadan yaptığınız eleştiriler sanırım biraz havada, haksız ve tebessümü hakeden yorumlar olacaktır. Elbette eksiklikleri ve yanlışlıkları vardır ama herhalde Halkevlerini, Köy Enstitülerini kapatanları, malvarlığına el koyanları, toplum mühendisliği uygulamaları ve global finansal desteklerle karşıdevrimi besleyenleri de o parti ile özdeşleştirmiyor ve gelinen noktada aynaya bakmayı tavsiye ederken aynanın diğer yüzünü de görmeyi ihmal etmiyorsunuzdur. .
Kabalık etmek istemem ama madem halktan söz ediyoruz, halk ağzı ile söyleyeyim: Efendim, bu arada sizin (Şahsen Harun Gür değil) eliniz armut mu taşıyordu?
Bayılıyorum bu kesiminin "ama ama ama" diye başlayan cümlelerine... :o Efendim o sırtını dayadığınız Cumhuriyet kurucularının sizin bu yukarıda yazdığınız bahaneleri yok muydu?? Bir gül bahçesi mi devralmışlardı? Yoksa el konacak bir malvarlıkları, kapatılacak bir Köy Enstitüleri bile yok muydu ve acaba içte ve dışta gerçek düşmanlara mı sahiptiler?
Cumhuriyet acaba "rağmen"lere rağmen kurulmadı mı Sayın Gür???
Devamı gelecek ama siz arada buyrunuz Sayın Gür.:o
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
AKP ye vermeye devam edin. Verdiğiniz herşeyi de AKEPE YE değil de ABEDE ye verdiğnizi bilin. Bilmiyorsanız çok zaman da yok ...Orta yaşta olanlar hayatların da görürler...Rahat olun!!!!
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Sn. matise,
Yazdıklarınız “algıda seçicilik” e örnek teşkil ediyor, bilmem farkında mısınız? Yazdıklarım maksadım ne ise onu anlatır.Hedeflenen ve yazılan bellidir, yazılanları siz üzerinize almak isterseniz, serbestsiniz , alabilirsiniz.
Konu saptırma ve dağıtma deyince yine bilmem farkında mısınız konu başlığı “AKP Destekçisi Liberaller Panikte” ancak biz o liberaller yerine “bir partiyi” tartışıyoruz. Nedeni basit “algıda seçicilik”... Taha Bey kadar başarılı olmasanız da, konuyu oraya getirmeyi başardınız.:rolleyes:
Daha önce de belirttim, ima ettiğiniz partiyi savunmak bana düşmez. Eleştirilecek yanları hem geçmişte hem de günümüzde vardır. Ancak eleştirirken gerçekler tahrif edilirse bunu görüp yazmamazlık da edemem. Eleştirmek başka şeydir, çarpıtmak daha başka bir şeydir. Dürüst olun söylemim ile ne kastettiğim sanırım anlaşılmıştır.;)
Cumhuriyet bir savaşın ardından kuruldu, Elbette büyük “rağmenlere” rağmen kuruldu, ancak o dönemin olağanüstü şartları ile bugünkü şartları kıyaslamak ve bundan bir parti adına olumsuz çıkarımda bulunmak da herhalde algıda seçicilik ile mümkün kılınabilir.
Debray’in salt Cumhuriyetçilik anlayışı ile bir partiyi özdeşleştirip, salt demokratlığı tekeline almaya kalkanlar, eleştirdikleri partinin biraz da o günkü konjonktürün etkisi ile çok partili rejime adım attığını ama konjonktür zorlaması bir yana Kurucusu ve 2. Genel Başkanı’nın eylem ve söylemleri ile demokrasiyi hep gerçekleştirmek istediklerini unutmuşa benziyor. İma ettiğiniz parti, bu adımı atmasaydı sanırım ortada eleştirilecek bir şey de olmazdı. ;)
Ülkemizin 1923’den 2008’e geldiği nokta ortada... Bence öncelikli eleştirilmesi gerekenler, yapması gerekenleri öyle ya da böyle yapmayanlar değil, 58 yıllık çok partili süreçte neredeyse 46 yıl iktidarda olup, yapmaması gerekenleri yapanlar...Ama bu eleştiriyi yapabilmek için demokrat?!!! olmamak gerekir tabii size göre...:o
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Çok yazık.
Ben olayları basitleştirmeyi yeğleyen bir kadınım. Oysa karşımda yine bir sürü laf ve yine (salata hariç) hiçbir şey.
O kötü, bu kaka, şu vatana ihanet etti, o halkı sattı, bu halkı tarikatlerin kucağına attı.
Liberaller AKP'ye omuz verdi, AKP liberalleri hayal kırıklığına uğrattı veeee
Yaşasınnnnnn AKP destekçisi liberaller nihayet panik içinde!!!
Ne büyük mutluluk!
Peki siz bu resmin neresinde duruyorsunuz?
Ben tek bir partiden değil, o parti zihniyetinden söz ediyorum.
Kafasındaki karanlık ve ölümcül korkuları yaymaya çalışan bir figür bu. (Şahsi almayınız :o )
Suçu hep başkasının omuzlarına yıkan.
Sorumluluk (mu o da ne?) almaktan ödü kopan.
Rağmenlere rağmen kurulmuş bir cumhuriyeti taşıma misyonu üstlenip, o cumhuriyetten nasiplenmekten başka tek bir adım atamayan.
O cumhuriyeti yaşatmak ve korumak için kılını kıpırdatmayan.
Tamam başka herkes tu kaka. Tamam bu ülkeyi bugünlere hep o bir başkaları sürükledi.
Aldık kabul eyledik. Peki siz neredesiniz???
Öyle ki, AKP ile liberallerin arasının açılması fikri gözlerinizi ışıldattı.
Hadi al birini vur ötekine, hadi onlar çok kötü, hadi onlar büyük yanlışlara imza attılar, hadi onları atalım, satalım. vs vs vs vs
Soruyorum: Size noluyor?
Bu boşanmadan size nafaka çıkar ümidini mi taşıyorsunuz yoksa? :o
Hadi başlığın aktörleri birbirlerini yesin. (Size de keyiflenme payı verelim)
Siz kendinize dönüp bir bakar mısınız? (azıcık cesaret ve dürüstlük, hiç olmazsa kendinize karşı)
Ve önceki zincirleme sorularımı yineliyorum.
Bu halkın partisi, bu halkı anlamak, bu halka yaklaşmak (bütünleşmek çok ütopik olurdu) için ne yapıyor?
Halkın partisi o dillerinden düşürmedikleri (laf salatasına doymadılar…) T.C. devrimlerini halka aşılayabilmek adına eğitim kurumları mı açıyor? Körpe beyinleri tarikatlere terketmemek için anaokulları mı kuruyor? Özel yurtları, dersaneleri, eğitim bursları mı var acaba halkın partisinin? O cahil cühela bırakıldığını (kim bırakıyorsa!) iddia ettikleri halkı eğitmek için ne yapıyor bu halkın partisi???? Her yere yayılan tarikat kurslarının yanıbaşına halk eğitim merkezleri mi açıyor? Köylere, kasabalara, gecekondu semtlerine mi iniyor? (Kömür dağıtmasa da olur) Ücretsiz yayınlar mı dağıtıyor? Kasasındaki paracıkları (hayrına değil, hiç olmazsa kendisine oy olarak dönsün diye) halka mı harcıyor?
Pardon duyamadım??
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Sn. matise,
Sorduğunuz sorulara doyurucu yanıtlar almak isterseniz, "Anadolu Bulvarı No: 12 Söğütözü / ANKARA" :o adresine başvuruda bulunabilirsiniz.
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Daha önce de belirttim, ima ettiğiniz partiyi savunmak bana düşmez. Eleştirilecek yanları hem geçmişte hem de günümüzde vardır. Ancak eleştirirken gerçekler tahrif edilirse bunu görüp yazmamazlık da edemem.
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Sn. matise,
Sorduğunuz sorulara doyurucu yanıtlar almak isterseniz, "Anadolu Bulvarı No: 12 Söğütözü / ANKARA" :o adresine başvuruda bulunabilirsiniz.
Selamlar,
Eleştirilerimin haklılığı konusunda uzlaşmamıza sevindim. (kelime oyunları da bir yere kadar değil mi?:o ) Zira gerçeklerin -hele ki açık gerçeklerin- tahrif edilmesine ben de karşı dururum.
Alışık olduğumuz "önce reddet, sonra üzerinde düşünebilirsin, ama kesinlikle geri adım atma" tavrını sergilemediğiniz için sizi kutlamak isterim. (Samimiyim)
Not: Başvuru metnini birlikte imzalamaya ne dersiniz? Halkın partisinin halk için nasıl çırpındığını (AKP-liberaller kavgası için yapılan el çırpması hariç) beraber görmüş oluruz.:o
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Oradan uzlaştığımız ve yorumlarınıza hak verdiğim anlaşılıyorsa ya yine algıda seçici davranıyorsunuz, ya da doğrusunu öğrenebilmeniz için adres göstermemize rağmen sorularınızı muhataplarına sormayı tercih etmekten bilinçli olarak kaçınıyorsunuz demektir.:rolleyes: Öyle olsun..
Neyse, konuyu kişiselleştirmemek ve başlıktaki konuya geri dönmek adına, başlık konusunda diyebilecekleriniz tükendi ise, mesela Radikal'den Gökhan Özgün'ün bu konuda bir makalesi var, onu eklemeye ne dersiniz?:o
Selamlar,
-
Re: AKP Destekçisi Liberaller Panik İçinde...
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Radikal'den Gökhan Özgün'ün bu konuda bir makalesi var, onu eklemeye ne dersiniz?:o
Anlaşıldığımı, hiç olmazsa anlaşılabileceğimi sanmakla hata etmişim derim.