AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Evet dünyaca ünlü 7 isimle birlikte Fazıl Say, AB Kültürbüyükelçisi seçildi. Sanıyorum ki Fazıl Say'ın sanatçı kimliğini, başarısını ve ülke tanıtımında oynadığı rolü kimse yadsıyamaz.
Peki dünyanın bildiği ve takdir ettiği sanatçımız Fazıl Say'ın geçtiğimiz günlerde gündeme oturan beyanlarını nasıl yorumluyorsunuz? Sanatçıya gösterilen tepkiler, Türklerin Ermenilere, Kürtlere soykırım uyguladığını beyan etse idi değişir miydi?
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
AB'ye büyük elçi secilmesine şaşmadım Sayın Orhan Pamuk'da soykırım yaptık 1 milyon ermeniyi kırdık dedikten sonra nobel ödülü sahip oldu. Dünyada ismini duyura bilmek için vatanım dediğin uğruna ölüme gittiğin ülkeye ihanet etmen yeterli. Kendisi bu ülkeyi terk edecekmiş falan filan...
Bu saate kadar durduğu hata, hangi görüşe inanıyorsan inan karşı görüş ülkeye hakim olsun hiç fark etmez. Ben ülkemi kaderine bırakmam, bırakamam... Mücadelemi sonuna kadar veririm, tabi bu laflar ülkesini seven bir insan için , sevmeyen bir insana imkanı da varsa ülkeyi terk etmek bundan da nemalanmışsa oh ne ala memleket...
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Sapla , Saman , Hikayesi.
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
timsah55 rumuzlu üyeden alıntı
AB'ye büyük elçi secilmesine şaşmadım Sayın Orhan Pamuk'da soykırım yaptık 1 milyon ermeniyi kırdık dedikten sonra nobel ödülü sahip oldu. Dünyada ismini duyura bilmek için vatanım dediğin uğruna ölüme gittiğin ülkeye ihanet etmen yeterli. Kendisi bu ülkeyi terk edecekmiş falan filan...
Bu saate kadar durduğu hata, hangi görüşe inanıyorsan inan karşı görüş ülkeye hakim olsun hiç fark etmez. Ben ülkemi kaderine bırakmam, bırakamam... Mücadelemi sonuna kadar veririm, tabi bu laflar ülkesini seven bir insan için , sevmeyen bir insana imkanı da varsa ülkeyi terk etmek bundan da nemalanmışsa oh ne ala memleket...
Sayın timsah55, Fazıl Say kültür büyükelçisi seçildikten sonra bu çıkışını yaptı, bu durumda yorumunuz yine aynı mı?
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
Av.Dilek Kuzulu Yüksel rumuzlu üyeden alıntı
Sayın timsah55, Fazıl Say kültür büyükelçisi seçildikten sonra bu çıkışını yaptı, bu durumda yorumunuz yine aynı mı?
tabiki aynı sayın avukat hanım
sadece
değişen kendisinin meşhur olmadan önce yaptığını düşünerek haksızlık yaptığım
aşikar bundan dolayı özür dilemak isterdim kendisine tüm kalbimle...
sonuç itibari ile kendisi bu ülkeyi terk etmeyi düşünmesi benim türklük onuruma ters geliyor (açıkladığı nedenlerden dolayı)
ama ben ve benim gibi alt kültür yaşantısındaki insanlar bu insanı ya hiç duymamıştır ya da bi kez duymuştur ama
şimdi gündemin tam ortasında iyiniyet elçisi seçilmiş ülkesine karşı kötü niyetli...
bana bunlar kezat geliyor .
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Bir Türk olarak dilimizi daha güzel kullansanız çok daha hoş olacak. Türk değil dedikleriniz dahi sizden çok daha güzel kullanıyor dilimizi. Sayın Fazıl Say' ın çok mükemmel bir piyanist olduğundan farklı olarak kendisinin kişisel düşüncelerini bilmiyorum. Ayrıca Sayın RTE, yargı kararları hakkında eleştiri yaparken kimse ağzını açıp bir şey söyleyemiyor ama iş kendilerinin yaptıklarının eleştirilmesine gelince kimse tahammül edemiyor. Sayın Fazıl Say' ın böyle onurlu bir mevkide bulunması bir Türk olarak beni de onurlandırır.
Dilimizi daha düzgün kullanmanız umuduyla!!!
Saygılar...
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Çevremdeki bazı tanıdıklarıma bakınca.
Ülkesini çoktan terk etmişler bile
Ülkesinin deyerleri bir bir kaybedilirken farkında bile deyiller.
Askeri operosyanlardan bi haber
Haber kanallarından bi haber
Ev de iş de gazetelerden bi haber
Gazeteyi eline alsa bile köşe yazarlarından bi haber olan
Sınır kapılarını açtığınızda ülkesini işsizlikten terk etmeye hazır binlerce insanımız oldugu gerceğini göremeyen ama ANKARA'da dogan17'sinde Yurtdışına giden 25 kılasik bestesi,bir kitabı,6 nota defteri,9 albümü 15 uluslar arası ödülü olan. Dünyanın en önemli orkestralarında düzenli konuk santçı alarak çalan. Fazıl Say sadece Ülkesindeki gidisin siyasal olarak gittiği rotaya dikkati çekmiştir(O.Pamuk)gibi ülkesini karalamamıştır bu konuyu iyi deyerlendirmek gerekir! Yoksa sayın Fazıl Say'ın söhrete paraya ihtiyacıda yoktur yabancı bir ülkeye gidip orada iyi bir hayat süre bilirdi.
İnsan olarak var oluş nedeninin gerektitdiğini yapan.Fazıl Say " Babalar gibi satarım diyenlerin"karsında sesi çıkmayanların uykularını kacırmıştır bence.
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
Yusuf Aydın Şahin rumuzlu üyeden alıntı
Bir Türk olarak dilimizi daha güzel kullansanız çok daha hoş olacak. Türk değil dedikleriniz dahi sizden çok daha güzel kullanıyor dilimizi. Sayın Fazıl Say' ın çok mükemmel bir piyanist olduğundan farklı olarak kendisinin kişisel düşüncelerini bilmiyorum. Ayrıca Sayın RTE, yargı kararları hakkında eleştiri yaparken kimse ağzını açıp bir şey söyleyemiyor ama iş kendilerinin yaptıklarının eleştirilmesine gelince kimse tahammül edemiyor. Sayın Fazıl Say' ın böyle onurlu bir mevkide bulunması bir Türk olarak beni de onurlandırır.
Dilimizi daha düzgün kullanmanız umuduyla!!!
Saygılar...
sayın Y.A.AYDIN dilimizi daha güzel kullanmaktan kastınızı anlayamadım
ama uyarınızdan dolayı teşekkür ediyorum ve daha dikkat etmeye çalışacağım
kime türk değil dediğimide bilmiyorum eğer kasıt bu ülkeden gitmek isteyenlerse
olabilir
ben kelimelere takılmak istemiyorum benim için önemli olan kelimelerin içindeki anlamlar
kelimelrin üstlendiği görevler...
ben RTE den bahsettmedim tartışacaksak buda apayrı bi konu çünkü eleştirecek bi dünya şey söyleyebilirim kendisi hakkında bence her kelimenin arkasına RTE yi getirmeniz bi handikap oluşturmuş sizlerde iligiyle izliyorum aslında
neticeye gelirsek sayın .F.SAY ın yüzde 70 den bahsederken bu yüzdede benimde olduğumu düşünüyorum
bu nedenle kendisini eleştiriyorum
sürekli olarak varoşların çocuğuyum şeklinde açıklama yapmaktan hoşlanmasamda ben ve benim gibi alt kültür eli klavyeden çok daha ağır ve pis işelere yakışan insanlar olarak ne olursa olsun kişiliğime hakaret algıladım
şahsın açıklamasını ve bu konuda bu şekilde yorum yapmanın çok doğru olduğunu düşünüyorum
saygılar...
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Sayın timsah55,
Dilimizi iyi kullanmaktan kastım dil bilgisi kurallarına uyumluluğunuzdu. Ne yazık ki bir sonraki iletinizde de aynı hataları barındırmışsınız. Her neyse demek her şey umut etmekle olmuyormuş.
Sayın Fazıl Say' ın açıklamalarında kişiliğinize yönelik bir hakaret bulduysanız yargı yolu açık. Adalete teslim edin bilgilerinizi.
Bu arada o %70 olarak bahsedilen kısım da aslında ülkenin tamamı var. Hiç kimse elini kirletmeden, çalışmadan, çırpınmadan bir üst kademeye geçmemiştir. Ben 2002 yılından bu yana kendi tarlamda kendi ektiğim ürünün getirisi ile okuyorum. Ben çalışıyorum, ben yazın güneşin altında tarlamda pamuk topluyorum.
Saygı ve onur duyulması gereken bir başarı örneğini çirkinleştirmek için herkes elinden geleni yapmış. Ülkeyi terkeden onca bilim adamı varken küçük bir beyanatla ülkenin çizdiği yolun yanlış olduğunu belirtmek isteyen bu üstadın başarılarını ayakta alkışlıyorum.
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
timsah55 rumuzlu üyeden alıntı
tabiki aynı sayın avukat hanım
sadece
değişen kendisinin meşhur olmadan önce yaptığını düşünerek haksızlık yaptığım
aşikar bundan dolayı özür dilemak isterdim kendisine tüm kalbimle...
sonuç itibari ile kendisi bu ülkeyi terk etmeyi düşünmesi benim türklük onuruma ters geliyor (açıkladığı nedenlerden dolayı)
ama ben ve benim gibi alt kültür yaşantısındaki insanlar bu insanı ya hiç duymamıştır ya da bi kez duymuştur ama
şimdi gündemin tam ortasında iyiniyet elçisi seçilmiş ülkesine karşı kötü niyetli...
bana bunlar kezat geliyor .
Sayın timsah55, Fazıl Say dünyaca ünlü bir sanatçımzdır ve ününü, AB kültür büyükelçisi olmakla kazanmamış, bilakis bu misyonu başarısının sonucunda hak ettiği için kazanmıştır.
Bakın kendinize alt kültür diyerek haksızlık ediyorsunuz, alt kültür üst kültür gökten inen bir durum değildir, yaratılır ya da hissettirilir. Eğer kast ettiğiniz maddi anlamda alt kesimse, nice zengin insanlar da emin olunuz ki Fazıl Say'dan bihaber. Kast ettiğiniz iyi bir eğitim ile birlikte iyi bir müzik eğitimi almış kesim ise, Fazıl Say'ın kötü niyetli bulduğunuz bu çıkışı ile bizlere vermek istediği mesaj da burada gizlidir zaten. Fazıl Say daha sonra yaptığı açıklamalarda da bir sanatçı olarak (Dünyanın bildiği ve değer verdiği ama maalesef bizlerin anlayamadığı.) topluma mesajlar vermek istediği, toplumun dikkatini ülkemizin durumuna çekmek istediğini bu nedenle o çıkışı yaptığını açıklamştır. Evet, ben de bir sorunun kaçarak değil, kalıp sonuna kadar mücadele ederek çözülmesinden yanayım ama Fazıl Say'ın yanlış anlaşıldığını ya da aksettirildiğini; veyahut kızgın/kırgın bir anında ortaya çıkan tepkisinin özünü görmek yerine şekli ile ilgilenildiğini düşünmekteyim.
Sanatın ve sanatçının önemini burada saymaya ne zaman yeter ne de sayfalar?.. Bırakın sanatın ve sanatçının teşvik edildiği, sahip çıkılıp korunduğu, önündeki engellerin kaldırıldığı bir ülkede yaşamayı; müzik dersleri kaldırılan, nü tablolara fistanlar giydirilen ya da bıçaklanan, heykellere tükürülen, sanatı müstehcenlik olarak değerlendiren, filmleri RTÜK engeline takılan bir ülkede yaşadığımızı inkar edebilir miyiz? İşte bence Fazıl Say'ın dikkat çekmeye çalıştığı hususlardan biri de buydu...
Demişsiniz ki "ben kelimelere takılmak istemiyorum benim için önemli olan kelimelerin içindeki anlamlar, kelimelrin üstlendiği görevler" Oysa Fazıl Say'ın kelimelerine takılmış durumdasınız, kelimelerin içindeki anlamları da görebilmenizi çok isterdim...
Son olarak Fazıl Say'ın müziğe verdiği önemi ve bu önemin nedenini annesinin kaleminden okumanın konuya farklı bir bakış açısı getireceğini düşünüyorum.
***
Fazıl SAY müzik eğitimini neden önemsiyor?
24.12.2007
Dünyadaki tüm ülkeler her şeyden çok,yüksek kültürleriyle ve bu kültürün ortaya çıkardığı değerli kişilerle övünürler.Müzik kültürün en önemli öğesi durumundadır ve her ülke yetiştirdiği klasik müzik sanatçılarıyla gururlanır.
Fazıl SAY da,çağdaş dünyada önce bir " Harika Çocuk", sonra bir "Dahi" olarak değerlendirilen,müzik çevrelerinde,400 yıllık müzik tarihinin en önemli sanatçılarıyla örneğin Mozart'la,Horovitz'le,Rubinstein'la denk olduğu iddia edilen,en ünlü orkestraların ve orkestra şeflerinin gözdesi olarak konserler veren,aldığı övgüler,ödüller,müziğini tanıttığı sayısız konserlerle,çağdaş ülkelerin gözlerini kamaştırarak,göğsümüzü kabartan genç bir Türk sanatçısıdır.
Olağanüstü müzik yeteneğini fark ettiğim 2 yaşından günümüze kadar,yani tam 35 yıldır müzik içinde yoğrulduğundan,artık dünyanın sayılı müzik otoritelerinden biri… Avrupa'daki farklı kültürler arasında hakemlik yaparak,diyalog kurulması konusunda görev üstlenmiş,uluslar arası bir kültür elçisi…
Kendisi ülkemizde çağdaş müzik eğitimine yeterince önem verilmediğinden rahatsız olduğunu söylüyor.Bizler Fazıl SAY'ın müzik eğitimine neden önem verdiğini anlamaya çalışmalıyız.
Bana sorarsanız "müzik eğitimi", büyük bir nimet… Bu eğitim sadece sanatçı olarak yetişecek kişiler için değil herkes için gerekli… Sanatçı olabilmek için özel bir yetenek lazım.Bu yüzden herkes sanatçı olamaz.Ama herkesin müzik sanatı eğitiminden öğreneceği şeyler var…
Müzikten anlamak,müzik dinlemekten zevk almak,kuşkusuz hayatımızı zenginleştiren bir ayrıcalık.Ama bundan önemlisi,müzik eğitimi sadece müzik çerçevesinde kalmayıp "kişiliğimizin oluşmasında da " etkili oluyor.Müziğin "kültürü oluşturan" en önemli faktör olarak görülmesi ondan.
Çağımıza damgasını vuran çok sesli müziğin,"kişileri" ve dolayısıyla bir toplumun kültürünü nasıl etkilediğini açıklayan bir çok yol var.Bunlardan biri müzik eserlerinin seslendirilişi ile sosyal davranışların benzeşmesi olabilir.
Örneğin bir eserin seslendirilişini düşünelim.anlatımda kolaylık olması için müzik bir orkestra ile değil de,2 sesli bir koro tarafından seslendirilsin.Bu koroyu bir ülke olarak düşünelim.
Koroda farklı sesleri çıkaran gruplar vardır.Bunların hepsinden birden çıkan sesler bir bütündür.Bir ülkede farklı gruplar olduğu gibi.
Koroda kalın sesleri çıkaran toplumdaki erkekleri,ince sesleri çıkaran grubu da,toplumdaki kadınlar olarak düşünelim her ses grubu o koro için gerekli olduğu gibi,toplumdaki bütün farklı gruplar da ülke bütünlüğü için önemlidir.
Koroda seslerin ahenk içinde çıkması için gruplardan birinin bas bas bağırıp diğerini bastırmaması gerek.Çünkü bir grup bas bas bağırırsa müziğin ahengi bozulur,kakafoni olur… Toplumda bir grubun diğerini bastırmamasının ülkede sorunlar yaratması gibi.
Ayrıca orkestra veya koro için bestelenen eserlerde diyaloglar vardır.Örneğin 2 sesli koroda bir eser seslendirilirken,bir ara sadece kalın sesler duyulur.Bu arada ince sesler bekler.Sonra sadece ince sesler duyulur.Bu kez kalın sesler dinler.Birbirinin sırasını bekleyerek müziğe bir ahenk kazandırırlar.Birbirini beklemeden yani olmayacak yerde her ses kendi partisyonunu bas bas seslendirmeye çalışırsa ahenk bozulur,kakakfoni olur.Toplumda,farklı grupların birbirini dinlemeden,kendi bildiğini okumasının ülkede huzursuzluk yaratması gibi.
Koroda bulunan her kişinin,her kişinin,veya grubun kendi sesini,bütünlüğü bozacak şekilde yükseltip diğer sesleri bastırmaktan çekinmesi,diğer sesleri dinleyip ona göre sesini çıkarması da,güncel yaşamda "insana saygı" olarak ortaya çıkıyor.Yani korolarda sürekli müzik öğrenimi gören bir kişi,yalnız kendisini düşünmemek,kendi kişiliğinden ödün vermeksizin,başkalarının kişiliğine saygı göstermeyi öğreniyor.
Sonuç olarak,"Sürekli ve düzenli olarak korolarda çalışan çocuklar demokrasiyi daha kolay benimsiyor" diyebiliriz.Yıllarca bu eğitimi almak sonucunda,başkalarını dinlemeyi yani diyalog kurabilmeyi,ezilmemeyi,ezmemeyi kısaca demokrasiyi öğrenmek mümkün olabiliyor.
Daha açık söylemek gerekirse,çok sesli müzik,insanların "demokrat" ve "İnsan haklarına saygılı" kişiler olmasına yardımcı olarak görülebiliyor.Böyle kişilerden oluşan toplumlarda,"eşitlik","özgürlük" gibi kavramların bayraklaştığı bir kültür ortamı oluşabiliyor.
Müziğin bu etkileri bin yıllardır biliniyor.Örneğin M.Ö 400 yılında Aristo müzik eğitimini genel eğitimin bir parçası olarak görüyor,okulunda müzik derslerine yer veriyormuş.
Bugün bana "Batı ülkelerinde en çok neyi kıskanıyorsun?"diye sorsalar,"Okullarında okutulan "müzik dersleri " diyebilirim.Keşke bizim ülkemizde de yurdun en ücra köşelerindeki okullarda,hatta her sınıfta korolar kurulsa…Küçük öğrenciler barış ve hoşgörü aşılayan sözleri içeren şarkılarla büyüse…
Ülkeye demokrasi getirelim demekle olmuyor ama demokrat nesiller yetiştirmekle olabilir.Bu amaca hizmet neden müzikten niçin yararlanmayalım?
Gürgün Say
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Fazıl Say'ın bu demecini, çıkışını, Sayın Av.Dilek Kuzulu Yüksel'in de belirttiği gibi kişinin hangi ruh haliyle, hangi düşüncelerle, hangi beklentilerle söylediğini tartışmak gereklidir. Fazıl Say, eğer gitmek isteseydi hiç bir şey söylemez, eşyalarını toplar gider, gittiği yerde de şu ana kadar ülkesinde görmediği ilgiyle alakayla karşılanır, baş tacı edilirdi. Yani bence ülkeyi terketmek gibi bir düşüncesi olsa bunu zaten yapardı, kendisini engelleyen hiç bir şey yok, ama asıl amacının bir şeylere dikkat çekmek olduğu, insanların bakış açısını belirli bir yöne çekmek için bu sözleri sarfettiğini düşünüyorum.
Bana göre kendisi için sanatçı ünvanı kullanılacaklar farklı olsa da, toplumun belirli kesiminin sanatçı olarak değerlendirdiği TRT gibi bir kurumdan 2 saat için 750 bin dolar alan Tarkan senelerdir Amerika'da yaşıyor, neredeyse ülkesini terketmiş, onun Fazıl Say'dan farkı yani tepki çekmemesinin nedeni ülkeyi terkedeceğini açıklamadan mı ülkeyi terketmesi? Askerlik yapmadığından vatandaşlıktan çıkarılıp çıkarılmayacağı tartışmaları varken ünlü bir müzik adamı olduğundan askerlikten muaf tutulacağını düşünerek askerlik yapmamasını, vatandaşlıktan da çıkarılmamasını önerenlerin, beyan edenlerin vatanseverliği Fazıl Say'ınkinden daha baskın değil herhalde. Yanlış anlaşılmasın, Tarkan'a bir tepkim yok, aklıma örnek olarak geldiği için bahsettim.
Bence yapılması gereken "Fazıl Say, sen ne diyorsun, ülkesini, vatannı seven kalır, sevmiyorsan terket" demek değildir; asıl yapılması gereken o kişiyle konuşmaktır, kendisini neyin huzursuz ettiğini, neden dolayı böyle düşündüğünü sormaktır. Türk halkına düşen, dünyaca ünlü gerçek bir sanatçısı gerçekten ülkeyi terkedecek olsa bile onu bağrına basıp terkettirmemektir, çünkü böyle insanlar kolay kazanılmıyor, kolay yetişmiyor !!!!!!
Atatürk'e gönül vermiş, O'nun her konuda gösterdiği yollara yürekten inanmış ve benimsemiş bir insan olarak bir sözünü burada aktarmadan edemeyeceğim.
Alıntı:
Güzel sanatlarda başarı büyük inkılâpların başarılı olduğunun en kesin delilidir. Bunda başarı kazanamayan milletlere ne yazıktır. Onlar, bütün başarılarına rağmen uygarlık alanında yüksek insanlık sıfatıyla tanınmaktan daima mahrum kalacaklardır.
M.K.Atatürk
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Konuya sadece Fazıl Say açısından bakılırsa sanıyorum eksik ve dar bir bakış açısı olur.
Hiç kimse memeleketini sebep yokken terk edip gitmek istemez. Rahatsız eden bir şeyler varsa düşünür bunu...
Bizim memleketimizde "terk edip gitme kültürü" yeni değildir. Bu kültürün kökeni Osmanlı'ya kadar uzanır. 1789 Fransız Devrimi'nden sonra dünyaya yayılmaya başlayan özgürlük düşüncesi Osmanlı aydınlarına kadar uzanınca padişah baskısından çekinen bir çok aydının o dönemde Paris'e gittiği biliniyor.
Peki Osmanlı döneminde padişah baskısı vardı da Cumhuriyet dönemi çok mu özgürdü? Aydınlarımız Cumhuriyet döneminde hallerinden çok mu memnundu? Cumhuriyet döneminde yurt dışına gitme (kaçma) alışkanlığı terk edildi mi?
Ne gezer... Özellikle tek parti dönemi aydınlar açısından büyük baskı ve sansür dönemidir. Bunun bir sürü örneği var. En önemli 3 örnek; Nazım Hikmet, Sabahattin Ali ve Mehmet Akif Ersoy'dur.
Nazım Hikmet'in yaşamının büyük bir kısmı tek parti döneminde sol düşünce nedeniyle cezaevinde geçmiştir. 1950'li yıllarda aydınların da imza kampanyası ve af nedeniyle cezaevinden çıkan Nazım Hikmet'i 50 yaşını da aşmış iken askere almak istediler. Öldürülmekten korktuğu için memleketten kaçmak zorunda akldı. Aradığı özgürlüğü, kaçtığı Sovyetler Birliği'nde bulamadı. Kendisi gibi yurt dışına kaçan yakın arkadaşı Zekeriya Sertel'e "ne eşeklik ettik de buralara geldik" diye dert yanmıştı. (Kaynak; Bu konuda Zekeriye Sertel'in anılarına ve ayrıca Nazım Hikmet'le ilgili kitabına bakılabilir). Yani memleketi terk etmek bazan "eşeklik" olarak da değerlendirilebiliyor.
Sabahattin Ali'nin memleketi terk etmesi daha acı bir hikayedir. Sol düşünceleri yüzünden bir çok cezaevi gezen şair, serbest kaldığında memleketi terk etmeyi kafasına koydu ve Trakya sınırlarımızdan dışarı kaçmak üzereyken, derin devletimizin derin unsurları tarafından başı ezilerek öldürüldü. "Başın öne eğilmesin" diyen bu şairin de başını ezdiler. (Bak: Hıfzı Topuz; Başın Öne Eğilmesin - Sabahattin Ali'nin Romanı).
Mehmet Akif, bu milletin istiklal marşını yazmıştı. Sırf para ödülü var diye istiklal marşı yarışmasına katılmak istemiyordu. Israrlar üzerine ve para verilmeyeceği söylenince yarışmaya katıldı ve milletin özgürlük ve bağımsızlık aşkını dile geiren muhteşem İstiklal Marşı'mızı yazdı. Ankara soğuğunda giyecek bir paltosu bile olmayacak kadar paradan uzak bir mütevazi adamdı. Cumhuriyet dönemi uygulamalarından çok da memnun değildi. Memleketi terk etti ve Mısır'a gitti.
"Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ."
Diyen İstiklal Marşı Şairi, vatanından "cuda" (ayrı) düşmüştü, ama bu ayrılığa fazla dayanamayarak geri geldi ve bu topraklarda öldü. İstiklal Marşı'nı yazan şairin cenazesine devlet ilgi göstermedi, ama millet gereken ilgiyi gösterdi.
Bu örnekler, ilk akla gelen önemli örneklerdir.
İssterseniz daha yakın örnekler verelim.
Daha bir kaç sene önce Kürtçe şarkı söylemekle ilgili bir kaç laf etti diye, Ahmet Kaya'yı da bir kaç tane soytarı şarkıcı çatal bıçakla kovalamıştı ve o da çareyi memleketi terketmekte bulmuştu. Kahrından yurt dışında öldü. Mezarı Fransa'da diye biliyorum. Ama şimdi Kürçe şarkılar söleniyor. O zaman söylense de bu duruma gelinmese daha iyi olmaz mıydı?
Bütün bu örnekler bu ülkede bir özgürlük sorunu olduğunu göstermiyor mu? Bu insanlar durduk yerde meleketlerini terk etmediler. Terk etmek zorunda bırakıldılar.
Fazıl Say, yukarıda örneğini verdiklerimiz kadar acı ve ızdırap çekmedi. Hatta onların çektiğinin binde birini bile çekmedi. Ama yine de; Fazıl Say'ın durumunu da bu açıdan ele almak gerekir. Onların çektiğinin binde birini bile çekmesine gönlümüz razı olmaz. Bu sanatçımız da kendisini bu memlektte rahat hissetmiyorsa onu anlamak ve anlayışla karşılamak gerekir. Söylediklerine katılmak/katılmamak ayrı şey, onu anlamak/anlayışla karşılamak ayrı şeydir. Onu eleştirebiliriz, görüşlerine katılmayabiliriz, ama onu rahatsız eden olguları da gözardı etmemek gerekir.
Ayırca, memleketi terk etmek her zaman iyi netice de vermiyor. Az önce de belirttiğim gibi, Nazım Hikmet de "ne eşeklik etmişiz de buralara gelmişiz" demişti Rusya'ya kaçtıktan sonra... "Eşekliğin" lüzumu yok.. Memlektte kalıp, adam gibi çalışıp, adam gibi mücadele etmek gerekir.
Özgürlük için,
Eşitlik için,
Demokrasi için,
Laikik için,
Cumhuriyet için,
Hukuk için.
__________________
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Fazıl Say, yukarıda örneğini verdiklerimiz kadar acı ve ızdırap çekmedi. Hatta onların çektiğinin binde birini bile çekmedi. Ama yine de; Fazıl Say'ın durumunu da bu açıdan ele almak gerekir. Onların çektiğinin binde birini bile çekmesine gönlümüz razı olmaz. Bu sanatçımız da kendisini bu memlektte rahat hissetmiyorsa onu anlamak ve anlayışla karşılamak gerekir. Söylediklerine katılmak/katılmamak ayrı şey, onu anlamak/anlayışla karşılamak ayrı şeydir. Onu eleştirebiliriz, görüşlerine katılmayabiliriz, ama onu rahatsız eden olguları da gözardı etmemek gerekir.
Sayın Av.Abbas Bilgili, özellikle sözlerinizin yukarıdaki paragrafına harfi harfine katılıyorum. Sorunumuz bu, "sormak, anlamak gerekir..."
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
KENDİMLE HESAPLAŞMAM
Piyanomun başına oturdum ve öylece kala kaldım. Çalmadan, çalmak istemeden... Saatlerce...
"Şimdi şu an" dedim, "Hiçbir şey eskisi gibi değil sanki"...
Ruhumun mutluluğa dönüşen müzik yapma isteği nerede? Niye bakakaldım? Nerede hep nefesimle dokunabildiğim ruhum? Nerede hep daha fazlasını deşmek istediğim iç sesim? Nerede kendiliğinden kurtarıcım olan hayallerim? İç gücüm? Doğaçlama isteğim? Kimin için, ne için bütün bunlar?
Çalmaya ve müziğin şevkine daldığım an makinalı tüfekle mi taranacağım? İçerdeki odada her şeyden habersiz oyun oynayan küçük kızımın odasında bomba mı patlayacak şu an?
İki saniye bu düşünceler aksa da benliğimde ve bunlar külliyen gerçek dışı da olsa, o düşüncelerin salt iki saniyelik geçidi bile iki saatlik travmaya bedel, iki günlük karın ağrısına bedel, iki haftalık tatsızlığa, iki aylık geri kalmaya bedel...
’Ben şimdi ne yapacağım?’ sorusu... Ben şimdi hangi ülkeye taşınacağım? Kızımı da mı alacağım annesiz bırakıp? 100 konsere, turneye giderken kızıma nasıl bakacağım?
Her şey nereye doğru gidiyor? Çok sevdiğim memleketimi bırakıp, yıllarca anlamı olmayan bir başka diyarda mı oturacağım? Misyonum ne olacak? Konya’da, Muğla’da, İzmit’te beni örnek alan gençler, o güzel bakışlar, o güzel diyalog, o eşsiz moral kaynağı, o konserlerim, o soru cevaplar, her şey, her şey, bir daha yaşayamayacağım bir şey mi olacak?
Ya da hep korunmayla, geniş güvenlik önlemleri eşliğinde, ürkerek mi gideceğim o buluşmalarıma?
Ben bu hayatı mı istiyordum?
Gözlerim kuyruklu piyanonun en uzak köşesine manasızca bakıyordu... Uzaklara bakar gibi...
İçerdeki ’öteki ben’lerden biri konuşmaya başladı bir an: "Vatan hainisin artık Fazıl, bunu da başardın, tebrik ediyorum!!!!"
Bir başka ’ben’ araya girdi; "Bu gericilere, bu duyarsızlara, bu yalana, bu çağdışılığa iyi dayattın... Daha da! Daha da Fazıl!!!"
Babama telefon ettim, "Niye gecenin köründe GÖBEĞİNİ KAŞIYAN ADAM lafını ettin telefonla bağlanıp!!!" diye bağırdı...
Hemen kapattım telefonu.
Annem aradı, ağlıyordu, "Oğlum seni tehdit ediyorlar, benim bir tane oğlum var" diye.
Onu da kapattım.
Menajerim Kadir aradı, onu da kapattım...
Telefonlar çaldı, sessize aldım...
Masanın üstünde gazeteler vardı...
- Bakan, "Davayı açmayacağız" dedi!
- Başbakan, "Sanatçı toprağında doğar, toprağında ölür" dedi!
- Cumhurbaşkanı, "Başını örtenle, örtmeyen kardeş olsun istiyoruz biz" dedi!
- Milletvekili, "Göbeğini kaşıyan adam Öcalan’dır" dedi!
- Köşeyazarları, "Gerçek aydın" dedi, "Kapris yapıyor" dedi, "Bu işleri bilmiyor" dedi, "Gitsin" dedi, "Defolsun" dedi, "Gitmek liberalizmde hakkıdır" dedi, "Gitmesin" dedi, "Mücadele etsin" dedi, "Mücadele etmeyen alçaktır" dedi, "Türkiye laikdir" dedi, "2. Cumhuriyet hayırlı olsun" dedi, "Hayırlı olmasın" dedi... dedi... dedi...
İrrasyoneldi...
Gözüm gazetelerin yanında duran nota ilişti: Beethoven 5. piyano konçertosu... Geçen hafta çalışmaya başlamam gereken...
Geçen hafta...
İnsanoğlunun 5. piyano konçertosunun ilk 5 saniyesindeki kadar MERT olabilmesini, bu Türkiye’de belki bir gün göreceğiz...
1. Cumhuriyet’te... 2. Cumhuriyet’te... Ya da 22. Cumhuriyet’te...
İnsanoğlu hep varolacak...
Kendinden kaçmazsa olacak ama...
Fazıl Say
1 Ocak 2008
Hürriyet
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Daha bir kaç sene önce Kürtçe şarkı söylemekle ilgili bir kaç laf etti diye, Ahmet Kaya'yı da bir kaç tane soytarı şarkıcı çatal bıçakla kovalamıştı ve o da çareyi memleketi terketmekte bulmuştu. Kahrından yurt dışında öldü. Mezarı Fransa'da diye biliyorum. Ama şimdi Kürçe şarkılar söleniyor. O zaman söylense de bu duruma gelinmese daha iyi olmaz mıydı?
Bütün bu örnekler bu ülkede bir özgürlük sorunu olduğunu göstermiyor mu? Bu insanlar durduk yerde meleketlerini terk etmediler. Terk etmek zorunda bırakıldılar.
Fazıl Say, yukarıda örneğini verdiklerimiz kadar acı ve ızdırap çekmedi. Hatta onların çektiğinin binde birini bile çekmedi. Ama yine de; Fazıl Say'ın durumunu da bu açıdan ele almak gerekir. Onların çektiğinin binde birini bile çekmesine gönlümüz razı olmaz. Bu sanatçımız da kendisini bu memlektte rahat hissetmiyorsa onu anlamak ve anlayışla karşılamak gerekir. Söylediklerine katılmak/katılmamak ayrı şey, onu anlamak/anlayışla karşılamak ayrı şeydir. Onu eleştirebiliriz, görüşlerine katılmayabiliriz, ama onu rahatsız eden olguları da gözardı etmemek gerekir.
ahmet kaya nın bu ülkede ölmediğine çok seviniyorum çün kü hafızam beni yanıltmıyorsa almanyada pkk konserine katılmıştı (1993 tü sanırım) pkk konserine katılan bi kişi için üzülmenin bi anlamı yok bence...
ölüsü bu ülkenin naciz topraklarını kirletirdi diye düşünüyorum
sayın Say'a gelince ilginçtir kendisi bu ülkede %70'e karşı olduğunu anlıyorum
yani %30 'unu anlıyor
peki sayın Say'ın sanatcı duyarlılığıyla %70 neden sırt çeviriyor
bu ülke insanını anlamak %100'ü anlamaktır hassasiyetlerini kabul etmektir
peki sayın say düşünce adamımıdır profösörmüdür
parmaklarıyla sanatını icra eder benim bildiğim yani ne düşünce adamı ne politikacı ne vs. vs.
bana göre sanatcı duyarlılığı ülkesinin insanlarını % 100 nü kabul etmek tir
% 70 dışlamamaktır
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Abdurrahman Dilipak: Bir gün biz o senin gittiğin mahallede de, her yerde olduğu gibi, bir gün küçücük kızların başlarını örttüğü Kur’an Kursları açacağız, bunu böyle bil!...(Fazıl Say a söylenmiş)
Bizler ne kadar duyarlıyız sanatçılara?Yani sanatçı ne demeli..sen de haklısın deyip diğer tarafa dönecek o na da sen de haklısın mı diyecek?Sanatçı olduğu için fikirlerini dile getirme hakkı yok mu?Orta da olmalı yani öylemi?Yanar döner..
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Alıntı:
Av.Dilek Kuzulu Yüksel rumuzlu üyeden alıntı
Evet dünyaca ünlü 7 isimle birlikte Fazıl Say, AB Kültürbüyükelçisi seçildi. Sanıyorum ki Fazıl Say'ın sanatçı kimliğini, başarısını ve ülke tanıtımında oynadığı rolü kimse yadsıyamaz.
Peki dünyanın bildiği ve takdir ettiği sanatçımız Fazıl Say'ın geçtiğimiz günlerde gündeme oturan beyanlarını nasıl yorumluyorsunuz? Sanatçıya gösterilen tepkiler, Türklerin Ermenilere, Kürtlere soykırım uyguladığını beyan etse idi değişir miydi?
Açıkçası Fazıl Say' ın böyle bir açıklamaya neden ihtiyaç duyduğunu merak etmekteyim. Kendisinin bugüne kadar siyasi konulara, toplumsal konulara ve/veya ekonomik konulara dahline hiç şahit olmadım. Bunları aslında el bebek gül bebek büyüyen ve toplumdan uzak bir kesimin elinde eğitilen biri için fazla yadsımıyorum.
Aslında ne acıdır ki, yadsınması gereken asıl budur. Zira, eğitim, öğretimi belli seviyelerde olan iyi yerlerde iyi kültürler edinmiş bir insanın herkesten daha çok akıllı, yapıcı, reel açıklamalar beklenir.
Kaçıp gitmek zengin işidir.
Amiyane tabirle tuzu kuruluğun ifade edilişidir.
Kolaya kaçmaktır.
Elini taşın altına sokmamaktır.
Son tahlilde, basiretsizliğin ifadesidir.
Çok seviyorsan memlektini beğenmediğin o insanları temizlemeye uğraşırsın
(Bu nokta başka bir tartışma konusu olduğu bu konuya girmek istemiyorum. ama insanlar demokrasiyi özümseyememişler maalesef. Bana gelince demokrasi; bana uymayınca tukaka)
Sanıyorum asıl ilkellik "aydın" sanılanlarda...
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
Adam asıl kastının bir yere gitmek olmadığını, ülkede yaşanan değişimin nerelere gidebileceğini, umutların karardığını belirtmek için söylediğini zaten ifade etti.
Abbas beyin işaret ettigi aydınların yaşadığı hiç bir sıkıntıyı yaşamamasına rağmen kamu oyunda böyle bir tartışma başlamasına sebep olmasını iyi değerlendirmek gerekmektedir.
Aydın nedir ? Aydın sorumluluğu nedir ? sorusunun cevabı Fazıl Say'ın yapmaya çalıştığı şeyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
Ben bu konuda fikir vermesi açısından Bertolt Brecht GALİLEO GALİLEİ isimli oyununda bir bölümü aktarmak istiyorum.
GALİLEO : O da dünya işte. İki bin yıldır insanlar, güneşin ve bütün yıldızların dünyanın çevresinde dödüğüne inanmışlar. Papa, kandinaller, prensler, bilginler, kaptanlar, tüccarlar, balıkçılar, öğrenciler hep buna inanmışlar. Yıldızlar çevremizde dönüp duruyor, bizler de bu cam yuvarlaklar içinde kımıldamadan oturuyormuşuz.
ANDREA : Sıkışıp kalmışız.
GALİLEO : Hah!
ANDREA : Kafeste gibi.
GALİLEO : Bana da öyle gelmişti bunu ilk gördüğümde. Ama şimdi çıkıyoruz bu delikten Andrea. Büyük bir hızla çıkıyoruz hem de. Geçti artık. Yeni bir çağ başlıyor. Yüz yıldır bir şeyler bekliyor gibiydi insanlık. “Böyle gelmiş ama, böyle gitmez” deniyor şimdi.
Bence gemilerle başladı bu iş. Öteden beri insanlar hep kıyı kıyı gitmişler, derken bir gün, veryansın etmişler, bırakıp kıyıları açılmışlar büyük denizlere.
Sonra bir haber yayılmış eski dünyamıza: Yeni dünyalar bulundu. Şimdi gülüyoruz, “korktuğumuz okyanus küçücük bir gölmüş meğer,” diyoruz. Her şeyin nedenini öğrenmek istiyoruz. Attığın taş neden yere düşer, bilmek istiyoruz. Gün geçmiyor ki yeni bir şeyler bulunmasın. Siena’da görmüştüm bir gün -çok gençtim daha- yapı ustaları tartışıyorlardı. Koca bir granit parçasını kaldırmaları gerekiyordu. Zorlanıyorlardı. İçlerinden biri işi kolaylaştırmak için makaralarla iplerin değişik bir biçimde düzenlenmesini öneriyordu. Beş dakika tartıştılar ve hemen oracıkta bin yıldır kullanılan yöntemi bırakıp yenisine geçtiler. Yeni bir çağa girdiğimizi ilk o zaman anladım işte. -Eski kitaplarda yazılanlar yetmiyor artık. Bin yıldır tahtında oturan inanç yerini kuşkuya bıraktı şimdi. “Güzel” diyoruz, kitaplar öyle yazıyor ama, bir de biz görelim. Bakalım yazılanlar doğru mu?
Bir yal üfürdü Andrea. Prenlerin, din adamlarının altın işlemeli ataklari havalsandı. Tombul bacaklar sıska bacaklar çıktı ortaya, tıpkı bizim bacaklarımız gibi.
Görürsün bak, çok yakında gökbilim çarşıda pazarda tartışılacak. Balıkçıların çocukları okula gidecek. Düşmesin diye yıldızlar yuvarlaklara çakılıymış, öyle mi? Yüreklilik gösterip boşluğa salıveriyoruz artık onları, hiçbir şeye tutunmadan almış başlarını gidiyorlar. Yeryüzü de sevinçle dönüyor güneşin çevresinde. Balıkçılar, tüccarlar, presler, kardinaller de birlikte. Papa bile.ANDREA : Bu dönme işine aklım ermiyor.
GALİLEO : Dün anlatmıştım sana.
ANDREA : Evet, ama, çok zor. Ben daha ekimde onbirime basacağım, nasıl anlarım?
GALİLEO : Ben özellikle senin anlamanı istiyorum. Senin gibilerin de anlayabilmesi için çalışıyorum. Onun için alıyorum bu pahalı, kitapları. Sütçünün parasını verirdim yoksa.
Re: AB Kültür Büyükelçisi Fazıl Say
"İnsanlık tarihinde halk özgürlüğünün kısılması, şiddetli ve ani darbelerle değil, iktidardakilerin adım adım ve sessizce yaptıkları tecavüzlerle gerçekleşmiştir".
James Madison
Biz bunu, her eleştiriyi halkı hor görmekle ve antidemokratlıkla özdeşleştiren düşünce yapısına nasıl anlatabiliriz ki?